![]() |
"Psikiyatrik ilaçlar, kalıcı kimyasal beyin hasarına (kimyasal lobotomiye) neden olur ve insanları 'bakıma muhtaç' hale getirir (1) - (Düşünceler)Psikiyatrik ilaçlar, kalıcı kimyasal beyin hasarına (kimyasal lobotomiye) neden olur ve insanları 'bakıma muhtaç' hale getirir (1) - (Düşünceler)" - Temsili Görseller ; İllistration, (240) (248) (249) |
"Psikiyatrik ilaçlar, sadece 'kimyasal lobotomiye' neden olmaz; ayrıca kimyasal lobotomiyle bağlantılı insanları 'BAKIMA MUHTAÇ' hale getirir. Ve daha pek çok 'kalıcı ve ölümcül sağlık sorunlarına' yol açar. Ve daha sonra da gizlice-sinsice öldürür."
Bismillahirrahmanirrahim. Doğusunu ve gerçeğini ancak Yüce Allah (cc) hazretleri bilir diyelim...
1.BÖLÜM : 'PSİKİYATRİK
İLAÇLAR, KİMYASAL KAYNAKLI KALICI BEYİN HASARINA (KİMYASAL LOBOTOMİYE)
NEDEN OLUR VE İNSANLARI 'BAKIMA MUHTAÇ' HALE GETİRİR' serisi (1) - Fikir ve Düşünceler
Bu seri 5 bölümden oluşmaktadır. Şu anda siz ilk bölümde (yani 1.bölümde) bulunuyorsunuz. Bu bölüm, FİKİR VE DÜŞÜNCELERDEN oluşmaktadır. Bu seri, 8 bölümlük 'Psikiyatri, bir ölüm endüstrisidir' ve 5 bölümlük 'Akıl Hastalıkları bir efsanedir' serisinin devamıdır. Serinin tamamına blog ana sayfasından, sayfayı aşağıya kaydırarak yada 'Psikiyatri bir ölüm endüstrisidir' serisi tanıtım sayfasından ulaşabilirsiniz. (Aşağıdaki notu okuyunuz.) 'Akıl hastalıklarının neden bir efsane' olduğunu, 'Psikiyatrinin neden bir ölüm endüstrisi' olduğunu ve 'Psikiyatri ve zararlı psikiyatrik tedaviler (psikiyatrik ilaçlar, Elektroşok (ECT) vb gibi uygulamaları içeren zararlı tedaviler) ile ilgili sizlere anlatılmayanları öğrenmek istiyorsanız, mutlaka okumanız gerekir diye düşünüyoruz.. Ve mutlaka aşağıdaki UYARILARI da okumayı unutmayınız.. Teşekkürler..
NOT: Diğer araştırmaların ilk bölümlerini (yani fikir ve düşünceleri)
BURADAN1 - BURADAN2 okuyabilirsiniz. Diğerlerin - yani araştırma
bölümlerin tamamını okumak istiyorsanız BURAYA gidip linklere
ulaşabilirsiniz. Araştırmaları okumak çok zahmetli geliyorsa /daha önce okuduysanız... verdiğimiz kısa kısa alıntıları okuyarak da birşeyler öğrenebilirsiniz. Tüm araştırmalara ait verilen özet şeklindeki alıntıları buradaki ALINTILAR1 - ALINTILAR2 - ALINTILAR3 kısmından okuyabilirsiniz.
UYARI : Lütfen unutmayın: Hiç kimse doktor kontrolü olmadan psikiyatrik ilaçlardan kurtulmaya çalışmamalıdır. En aşağıdaki UYARILAR kısmını okuyunuz.. Buradaki bilgilere dayanarak psikiyatrik ilaçlarınızı birdenbire kesmeyiniz, bırakmayınız. Ayrıca her zaman olduğu gibi eğer kalp rahatsızlığı, psikoloji rahatsızlığınız
vs varsa, buradaki bilgiler sağlığınız açınızdan iyi olmayabilir ve bu
nedenle bu araştırmayı okumamanızı tavsiye ederiz. Yok eğer "Kimse karışamaz lan benim okumama, illa da okuyacağım!" diyorsanız, o zaman bütün sorumluluk size aittir, bunu unutmayın. Yazımızı okumadan önce en aşağıdaki UYARILAR VE NOTLAR kısmını okuyunuz. Her şey gönlünüzce olsun ve nice mutlu yıllar, sağlıklar dileriz.. Teşekkürler..
*** *** ***
Muhtemelen.... dünya genelinde, her gün düzenli olarak psikiyatrik ilaç kullanan yüz milyonlarca (belki de daha fazla) insan - istisnasız hepsi - psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına - yani 'KİMYASAL LOBOTOMİYE' - HER GÜN maruz kalıyor. Ve muhtemelen bu, yüz milyonlarca insandan en az 1 milyondan fazlası (belki de daha fazlası) her yıl ya sakat kalıyor ('bakıma muhtaç' hale gelme de dahil - iyatrojenik yaralanmalara yakalanıyor) ve/veya ölüyor. Eğer düzenli olarak bir psikiyatrik ilaç kullanıcısı iseniz kimyasal lobotomiye maruz kalma ve daha sonra da yakalanma (sakatlanma /ölme) riskleri ile karşı karşıya kalma ihtimaliniz de var demektir. Bunun nasıl olduğunu öğrenmek istiyorsanız... okumaya devam etmenizi tavsiye ederiz. Ana akım psikiyatri'nin sizlere hiç bir zaman anlatmadığı ve bundan sonra da anlatmayacağı 'psikiyatrik vahşet ve soykırımları ve psikiyatrik ilaç gerçeklerini' anlatmaya çalışacağız.
* Psikiyatrik ilaçlar, kalıcı kimyasal beyin hasarına (kimyasal lobotomiye) neden olur ve insanları bakıma muhtaç hale getirir
KISA KISA...
- "Psikiyatrik ilaçlar, sadece 'kimyasal lobotomiye' neden olmaz; ayrıca kimyasal lobotomiyle bağlantılı insanları 'BAKIMA MUHTAÇ' hale getirir. Ve daha pek çok 'kalıcı ve ölümcül sağlık sorunlarına' yol açar. Ve daha sonra da gizlice-sinsice öldürür."
- DÜŞÜNÜNCE... "Aslında bu yazıya söz konusu olan araştırmaları (ve bu yazıyı) okuduğunuz da... sadece 'psikiyatrik ilaçların ölümcül zararlarını' değil, ana akım psikiyatrinin ne kadar korkunç 'psikopat karanlık bir örgüt' olduğunu ve ana akım psikiyatristlerin de ne kadar korkunç 'psikopat ruhlu kişiler' olduklarını da öğrenmiş olacaksınızdır. Daha önceki araştırmaları okuduysanız eğer... şimdi burada yazılanları da - okuduğunuz da - muhtemelen çok iyi anlayabilmiş ve ana akım psikiyatri ve buna hizmet (itaat) eden ana akım psikiyatristlerin de 'neden psikopat olduklarını' da az çok öğrenmiş olacaksınızdır."
- Devletler (ve mahkemeler) tarafından 'akıl hastalıklarının tedavisi ve akıl sağlığının korunması' adı altında iyatrojenik olarak kalıcı kimyasal beyin hasarına uğratılmak, sakat bırakılmak ve öldürülmek.. : "Devletler, 'akıl sağlığı / hastalıkları tedavisi' adı altında... insanların sağlıklı beyinlerini - adeta - kimyasal hasara (kalıcı kimyasal beyin hasarına) uğratmak - ve daha fazla zarar vermek - için ana akım psikiyatriye ve psikiyatristlere yasal yetki vermiştir." - Bu, şaka falan değil. - Nedenlerini ve daha fazla zararlarını okumaya devam ederek öğrenin.
- "Psikiyatrik ilaçlar, insanları kimyasal lobotomiye maruz bırakır ve sonra da yakalanmasına neden olur. Ve sonra da insanları 'bakıma muhtaç' hale getirir ve sonra da öldürür." - Nedenlerini okumaya devam ederek öğrenin.
- "Akıl sağlığı birimlerindeki zihinsel engelli bireyler, psikopat ve soykırımcı psikiyatrinin vahşetinden, zulmünden ve soykırımından KURTARILMALIDIR. Devletler ve vicdan sahibi toplumlar tarafından..." - NEDEN? Okumaya devam edin ve öğrenin.
- "Zihinsel engelli 'bakımevleri, rehabilitasyon merkezleri' vb gibi akıl sağlığı birimleri resmen 'ÖLÜM KAMPLARI' gibi..." - NEDEN? Okumaya devam edin ve öğrenin.
- "Psikiyatrik ilaçlar, ilaç değil YASAL (psikiyatrik) UYUŞTURUCULARDIR." - Muhtemelen, bunu bilmiyorsunuzdur. Okumaya devam edin ve öğrenin.
- "Müslümanlar, psikiyatrik uyuşturucuya nasıl alıştırıldı?" - Muhtemelen, bunu da bilmiyorsunuzdur. Okumaya devam edin ve öğrenin.
- "Psikiyatrik ilaçların neden olduğu kalıcı olan ve olmayan kimyasal beyin hasarınız (kimyasal lobotomi seviyesi) hangi evrede?" - - Muhtemelen, bunu da bilmiyorsunuzdur. (Psikiyatrik ilaç kullanan istisnasız herkes, kimyasal lobotomiye maruz kalır ve kimyasal lobotomi seviyesi - psikiyatrik ilaç kullanıldıkça - yavaş yavaş evreden evreye geçiş yapar. Ve sonunda da....) Okumaya devam edin ve öğrenin..
- "Türkiye'de psikiyatrik ilaçlar tarafından öldürülen ve sakat bırakılan bir insan, hiç duydunuz mu?" - Bunun cevabını yazı boyunca - yazı ortalarında - verdik. Okumaya devam edin ve öğrenin.
- "Ana akım psikiyatri ve psikiyatristler... 'İNSANLIĞIN BAŞINA GETİRİLMİŞ, EN BÜYÜK BELALARDAN BİRİDİR'- NEDEN Mİ? Okumaya devam edin ve öğrenin..
"Psikiyatristler (özellikle de ana akım psikiyatriye hizmet (itaat) eden psikiyatristler)... insanların sağlıklı beyinlerini kimyasal hasara (kimyasal beyin hasarına) uğratarak PARA KAZANIRLAR..." - NASIL MI? Okumaya devam edin ve öğrenin..
"Psikiyatri gerçekten de bir ölüm endüstrisidir. Psikiyatri, bir tıp alanı değil, para kazanma sektörüdür." - NEDEN Mİ? Okumaya devam edin ve öğrenin..
"Ana akım psikiyatristler, - sağlıklı beyinlere sahip - dünyada yürüyen iki ayaklı her insanı (hatta 4 ayaklı hayvanları bile) 'akıl hastası' olarak etiketleyebilme gücüne sahiptir." - Ve sizi, etiketlerse bundan kurtuluşunuz yoktur. Önce zehirlenirsiniz, sonra sakat bırakılırsınız ve sonra da öldürülürsünüz. Ve hepsi YASAL." - NASIL MI? Okumaya devam edin ve öğrenin..
"Dünyada hiç bir psikiyatristin doğru ve mantıklı bir şekilde cevaplayamadığı soru: "Eğer psikiyatrik ilaçlar işe yarıyorsa... neden insanlar psikiyatrik ilaçları hayatları boyunca - ölene kadar - almak zorunda kalıyorlar?" - Okumaya devam edin ve devamını ve gerçekleri öğrenin..
*** *** ***
"HERKESİN BİLMESİ VE MÜCADELE VERMESİ GEREKEN ÇOK ÖNEMLİ ŞEYLER:
Psikiyatrik ilaçların hiç biri, akıl hastalıklarının hiç birini tedavi etmez, edemez ve zaten tedavi de etmemektedir. Psikiyatrik ilaçlar, ilaç şirketleri tarafından 'akıl hastalıklarını tedavi etmek' amacıyla değil... 'insan davranışlarını kontrol altına almak' - yani anlayacağınız dilde söyleyelim - 'insanları kontrol etmek' için üretilirler. Psikiyatrik ilaç şirketleri, ana akım psikiyatri ve psikiyatristler... "psikiyatrik ilaçların, akıl hastalıklarını tedavi etmediğini" ve 'sadece insanların sağlıklı beyinlerini UYUŞTURARAK onların davranışlarını kontrol altına aldığını'- yani 'onları bu şekilde kontrol ettiklerini' çok iyi bilmektedir. (Ama gerçekte bu şekilde konuşmazlar, tam tersini iddia ederler ve bazı ilaç prospektüflerinde bile 'psikiyatrik ilaçlar, şu şu şu akıl hastalıklarını tedavi ediyor' gibi buna benzer aldatmacaları kullanırlar.)
Bilinmesi gereken birşey de... psikiyatrik ilaçların, ilaç değil, psikiyatrik uyuşturucular olmasıdır. Psikiyatrik ilaçlar, 'yasadışı sokak uyuşturucuların etkisine benzer etkiye (uyuşturucu etkisine)' sahip olduğundan dolayı... bu görüş dünyada giderek daha da kabul görmeye başlamıştır. Dünyaca ünlü pek çok dürüst psikiyatrist, doktor, araştırmacı, gazeteci vb hatta resmi kurumlar bile - özellikle de DEHB ilaçlarını - uyuşturucu özelliğini kabul etmiş durumdalar ve bu nedenle 'psikiyatrik ilaçların 'uyuşturucu kategorisine' alınması gerektiğine' dair uyarılarda da bulunmaktadırlar. 'Psikiyatrik ilaçların, akıl hastalıklarını tedavi etmemesi ve kimyasal beyin hasarına ve bununla bağlantılı akıl hastalıklarının artmasına, kötüleşmesine ve kalıcı hale gelmesine ve hatta diğer zihinsel ve fiziksel ciddi kalıcı ve ölümcül hastalıklara ve rahatsızlıklara ve hatta ani ölümler de dahi çeşitli iyatrojenik ölümlere sebep olmasının tek nedeni de işte budur - psikiyatrik ilaçların, uyuşturucu özellikte olmasıdır. (Yasadışı sokak uyuşturucularının yapmış oldukları tüm olumsuz etkileri, psikiyatrik ilaçlar da yapar - genellikle uzun vadeler de ve bazen de kısa vadelerde...) Psikiyatrik ilaçların, uyuşturucu özellikte olması demek... insanların hem beyin sağlığı hem de beden sağlığı için oldukça zehirli kimyasallar içermesi demektir ki.. bunu da nelere sebep olduğunu gördükçe iyice anlayabilmiş olabiliyoruz. (Bunlarla ilgili bilgileri daha önceki araştırmalarda vermiştik; burada da yazı boyunca kısaca değineceğiz.)
Psikiyatrik ilaçların, (psikiyatrik) uyuşturucu özellikli olduğunu BURADAKİ 'Psikiyatri bir ölüm endüstrisidir' serilerdeki bölümlere giderek ve aşağıdaki linklerden ve 'Türkiyede Deli' blogunu ziyaret edip, dolaşarak da okuyabilir, öğrenebilirsiniz.
Yukarıdakiler 'düşünceler' olduğu için önemsenmeyebilir ama aşağıdakiler 'psikiyatrik ilaçların, uyuşturucu özellikli olduğunu /olabileceğini' gösteren en önemli 2 kanıt olarak görmek bile yeterlidir, herhalde.
Psikiyatrik ilaç şirketleri, ana akım psikiyatri ve psikiyatristler.... sırf PARA ve ÜNVAN KAZANMAK (/edinmek) uğruna.... muhtemelen dünya genelinde psikiyatrik ilaç kullanan yüz milyonlarca (belki de daha fazla tahminen 1 milyardan fazla) insani işte bu şekilde zehirli kimyasallarla zehirliyorlar. Ve her yıl da en az 1 milyondan fazla insanı sakat bırakıyor (yaralıyor) ve öldürüyorlar. Aslında bu, adı henüz konmamış bir PSİKİYATRİK SOYKIRIMDIR. Onlarca yıldır bu psikiyatrik soykırımların devam ettiğini düşünürseniz.. ölen insanları da kattığınız da... tahmini milyarlarca (en azından 1 ile 3/4 milyar arasında) insanın... bir şekilde bu psikiyatrik soykırıma uğradığını /uğramış olabileceğini - yani sakat bırakılmış ve öldürülmüş olabileceğini rahatlıkla tahmin edebilirsiniz.
İşin ilginç ve üzücü yanı ise... dünyanın en büyük soykırımının hem de her yıl insanlığın gözü önünde gerçekleşiyor olmasıdır. 'İNSANLIK, ADETA UYKUDA, HİÇ BİR ŞEYİN -PSİKİYATRİK SOYKIRIMIN- FARKINDA DEĞİL.' Politik, ekonomik, sosyal ve sağlık sorunları gibi sorunlar... insanların bu 'psikiyatrik soykırımı' görmesini engelliyor gibi görülüyor. Ama aslında bunları yani psikiyatrik vahşetleri gören ülkeler ve halk kesimleri de var; ABD, bazı AB ülkeleri ve Japonya gibi gelişmiş dünya ülkelerinde topluluklar, bu psikiyatrik vahşetlerin farkında ve mücadele de veriyorlar, protestolar yapıyorlar ve 'psikiyatrinin tıp fakültelerinden kaldırılması' için bile mücadele veriyorlar. (Bunları, özellikle 'Psikiyatri, bir ölüm endüstrisidir' serisinde görebilir, okuyabilirsiniz.)
Hiç değilse onlar bu psikiyatrik vahşetin farkındalar ve mücadele veriyorlar. Ama aynı şeyi dünyanın geri kalan ülkelerinde - özellikle de kendi ülkemizde Türkiye'de - bu 'psikiyatrik vahşetler' konusunda 'toplumsal mücadeleleri' göremiyoruz. İnsanlar, 'psikiyatrik soykırım'da adeta KİM VURDUYA GİDİYOR. Muhtemelen dünya genelinde sayısı belirsiz tahmini yüzlerce /binlerce insan her gün 'psikiyatrik soykırıma' maruz kalıyor; (iyatrojenik sakat bırakılıyor (yaralanıyor) ve öldürülüyor.) Bu sayı, psikiyatrik soykırıma her yıl maruz kalan en az 1 milyondan fazla (belki de daha fazla) insanın sakat bırakılması ve öldürülmesi ile - her yıl - daha da artıyor. 'İNSANLIK, ADETA UYKUDA'
İşte, biz de insanların bu konuda bilgi sahibi olması ve bilinçli olması ve bunlarla ilgili mücadele verebilmesi için de bu araştırmaları yaptık. Yaptığımız araştırmalarla bu dünyanın en büyük 'psikiyatrik soykırımın' aslında nasıl gerçekleştiğini tek tek kanıtları ile gözler sermek istedik. Dünyaca ünlü dürüst psikiyatristler, doktorlar, bilim adamları, araştırmacılar, gazeteciler vs gibi araştırmacıların sonuçlarına, makalelerine yer verdik. Bunlardan sonuçlar çıkardık. Zaten bu araştırmaların ilk serilerini daha önce yayınlamıştık. Yukarı da 'Psikiyatrik bir ölüm endüstrisidir', 'Psikiyatrik ilaçlar, akıl hastalıklarına sebep oluyor - Akıl hastalıkları bir efsanedir' serilerinin linklerini verdik, gidip okuyabilirsiniz. Şimdi de 'Psikiyatrik ilaçlar, kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına sebep oluyor ve insanları bakıma muhtaç hale getiriyor' serisini de verdik, şu an siz araştırmalardan çıkardığımız sonuçlarla ilgili fikir ve düşüncelerimizin bulunduğu ilk bölümdesiniz. Diğerlerini blog ana sayfasından yada BURADAN hepsine ulaşabilirsiniz. Umarız faydalı olur, diye düşünüyoruz. Teşekkürler..
*** *** ***
* HADİ, ŞİMDİ BAŞLAYALIM...
** KİMYASAL LOBOTOMİNİN SEYRİ VE SONUÇLARI...
"Muhtemelen.... dünya genelinde, psikiyatrik ilaç kullanan yüz milyonlarca insanın - istisnasız hepsinin - her gün psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına - yani 'KİMYASAL LOBOTOMİYE' - maruz kaldığını /kalıyor olabileceğini biliyor muydunuz?"
"Kimyasal lobotomi, psikiyatrik ilaçların neden olduğu 'kimyasal kaynaklı beyin hasarına' verilen bir isimdir. Frontal lobotominin, kimyasal versiyonudur. Her ikisi de insanlar da 'kalıcı beyin hasarına ve ölümlere' neden olur."
Muhtemelen dünya genelinde psikiyatrik ilaç kullanan yüz milyonlarca (belki de daha fazla tahmini 1 milyardan fazla) insan... HER GÜN (psikiyatrik ilaçların neden olduğu) kimyasal kaynaklı beyin hasarına (yani kimyasal lobotomiye) maruz kalıyor. Ve sonra da yakalanmasına, ve sonra da bakıma muhtaç hale getirilmesine, ve sonra da.... Ve psikiyatrik ilaçlar daha pek çok zihinsel ve fiziksel sağlık sorunlarına ve daha sonra da ölümlere neden oluyor. Gelin, şimdi bunları kısa kısa basit ve anlaşılabilir şekilde ele almaya çalışalım... (En aşağıdaki UYARILARI da okuyunuz.)
A) Psikiyatrik ilaçlar, akıl hastalığına sebep olur. - "Psikiyatrik ilaçlar, artan akıl hastalığı ile ilişkili..."
Dünyaca ünlü yazar ve gazeteci Robert Whiteaker, 'Bir salgının anatomisi (Anatomy of an Epidemic - 2010)' adlı kitabında "...'akıl hastalığı nedeniyle devletten engellilik maaşı alan Amerikalıların sayısının 1987'den bu yana neden yaklaşık iki katına çıktığını' sorguluyor.
Whitaker, kitapta bu soruyu yanıtlamaya çalışıyor ve ABD'de akıl
hastaları için uzun vadeli sonuçları inceliyor." (266)
"Kitap orjinal ismi :
Salgının Anatomisi: Sihirli Mermiler, Psikiyatrik İlaçlar ve Amerika'da
Akıl Hastalıklarının Şaşırtıcı Yükselişi (Anatomy of an Epidemic: Magic
Bullets, Psychiatric Drugs, and the Astonishing Rise of Mental Illness
in America - 2010) (266)"
Robert Whiteaker, 'psikiyatrik ilaçların, artan akıl hastalığı ile ilişkili olduğunu /olabileceğini' ortaya koyuyor. Whiteaker, bu konuda yanlız değil. Bu konuda ortaya konulan çok sayıda görüş, makale ve araştırmalar da Whiteaker'in bu iddiasını doğrular nitelikte. (Tüm bunlarla ilgili bilgileri, 'Psikiyatrik ilaçlar, akıl hastalıklarına sebep oluyor - Akıl hastalıkları bir efsanedir' ve 'Psikiyatri bir ölüm endüstrisidir' serileri ile birlikte hem şu an yeni yayınladığımız 'Psikiyatrik ilaçlar, kimyasal lobotomiye neden olur' serisi ile diğer 'akıl sağlığı, akıl hastalıkları' vb konularda yayınladığımız diğer araştırmalarımızı yukarıdan gidebilir, /bloglarımızda bulup-okuyabilirsiniz.)
B) Günümüzde 'akıl hastası sayısının' ve 'kısa/uzun vadeli psikiyatrik ilaç kullanımının' artması...
2021 yılında yapılan bir araştırmaya göre... dünya genelinde, ana akım psikopat psikiyatri tarafından - ülke oranlarına göre toplamda - 1 milyardan fazla insana 'akıl hastası' etiketi yapıştırılmış. (263) - (263-1)
(Ancak bu sayı, tahminimizden daha fazla (1 ile 3 milyar arası) olabilir - hem zaman faktörü (zamanın geçmesi) hem de ana akım psikiyatri ve ana akım tıp dünyasında 'örtbas etme kültürünün' oldukça yaygın olması ve 'akıl hastası ve psikiyatrik ilaç kullanım sayılarının orantısız ve belirsiz bir şekilde artması' vb gibi sebeplerin
tam olarak belirsiz olması gibi nedenlerden dolayı bu sayının daha
fazla olması ihtimali yüksektir diyebiliriz.)
Bu belirsizliğe ve akıl hastası sayısı 1 milyarı aşmasına rağmen... '1 milyar akıl hastası' sayısını ortalama olarak ele alırsak... bunların hepsinin yani 1 milyarının (%100), yada 750 milyon (%75), yada 500 milyon (%50) insanın (eee bu kadar indirim yeter), psikiyatrik ilaç kullandığına / kullanıyor olabileceğine dair bir tahminde bulunabiliriz.
Ayrıca muhtemelen, 2021 oranlarında ortaya çıkan 'akıl hastası sayısı ile psikiyatrik ilaç kullananların sayısının' orantılı olma ihtimali üzerinden - yine muhtemelen psikiyatrik ilaç kullananların, bu ilaçları uzun vadeli (yani aylarca ve/veya yıllarca) olarak kullanıyor olabileceğini düşünebiliriz.
Bu tahminlerden yola çıkarak - ve psikiyatrik ilaçların 'kanıtlanmış ve belgelenmiş' olası tüm ölümcül zararlarını da düşünerek - şu tehlikeli, riskli ve ölümcül sonuçlarla ilgili olasılıkları elde edebiliriz. (Psikiyatrik ilaçların 'kanıtlanmış ve belgelenmiş ölümcül zararlarını', bloglarımızdaki araştırmalardan okuyup-öğrenebilirsiniz.)
1) Muhtemelen... dünya genelinde yüz milyonlarca (belki de daha fazla - tahminen 1 milyardan fazla) insan, psikiyatrik ilaç kullanıyor. (Uzun vadeli olarak...)
C) Psikiyatrik ilaçlar, insanların 'kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına (kimyasal lobotomiye)' maruz kalmasına ve daha sonra da yakalanmasına neden olur.
2) Muhtemelen... dünya genelinde psikiyatrik ilaç kullanan yüz milyonlarca insan (istisnasız psikiyatrik ilaç kullanan herkes), HER GÜN kimyasal kaynaklı beyin hasarına (yani kimyasal lobotomiye) maruz kalıyor. - (sivil hayatta kendi evlerinde ve diğer akıl sağlığı birimlerinde)
3) Muhtemelen... psikiyatrik ilaç kullanan ve bu nedenle hergün kimyasal lobotomiye maruz kalan yüz milyonlarca insandan - tahminen en az 1 milyondan fazla (belki de daha fazla) insan, HER YIL kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına (kalıcı kimyasal lobotomiye) yakalanıyor.
"Muhtemelen... her gün alınan bir /birden fazla psikiyatrik ilaç, her yıl en az 1 milyondan fazla insanın (belki de daha fazla), kimyasal kaynaklı beyin hasarı (kimyasal lobotomi) yaşamasına neden oluyor. Her yıl en az 1 milyondan fazla insan kimyasal lobotomiye yakalanıyorsa... bu da muhtemelen her gün on /yüz binlerce (en azından 1000'den fazla)
insan, psikiyatri tarafından 'kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına (kalıcı kimyasal lobotomiye)'
uğratılıyor, demektir."
4) Muhtemelen... kalıcı kimyasal lobotomiye yakalanan (uğratılan) bu masum insanların büyük çoğunluğu, - kendi işlerini, kendi kendilerine yapamayacak ve/veya kendi kendine hayatlarını sürdüremeyecek - dereceye /seviyeye geldiklerinden dolayı... ailelerinin ve/veya başkalarının 'özel bakımlarına muhtaç' bir şekilde 'BAKIMA MUHTAÇ' hale geliyorlar. - (Daha doğrusu ana akım psikopat psikiyatri tarafından ("akıl sağlığı / akıl hastalıklarının tedavisi' adı altında) bu hale getiriliyorlar.)
D) Psikiyatrik ilaçlar, insanları 'BAKIMA MUHTAÇ' hale getirir.
"Muhtemelen... bakıma muhtaç hale gelen (kimyasal lobotomiye yakalanan /uğratılan) bu masum insanları... zihinsel engelli bireylerin ölene kadar (daha doğrusu 'psikiyatrik ilaçlar tarafından ÖLDÜRÜLENE KADAR') kaldıkları "akıl hastaneleri, psikiyatri hastaneleri, bakımevleri, huzurevleri ve rehabilitasyon merkezleri" vb gibi akıl sağlığı birimlerinde ve hatta çevrenizde ve hatta kendi ailenizde dahi görebilmek mümkündür. Hatta bakıma muhtaç hale gelmeyen (kimyasal lobotomiye maruz kalan) masum insanları da, bu bahsedilen yerlerde görebilmek mümkündür, diyebiliriz."
"Psikiyatrik ilaçlar, bakıma muhtaç hale getirdiği insanların... 'bir akıl hastanesi / bir bakımevi / bir huzurevi / bir rehabilitasyon merkezi' gibi herhangi bir akıl sağlığı biriminde... ölene kadar kalmasına, yaşam sürelerini kısaltmasına ve sonra da ölümlerine sebep olur."
Yukarıda saydığımız akıl sağlığı birimlerinde, hayatları boyunca (yani ölene kadar buralarda) kalmak zorunda olan - muhtemelen psikiyatrik ilaçlar tarafından 'bakıma muhtaç' hale getirilen (hepsi olmasa da büyük çoğunluğunu oluşturan) - zihinsel engelli bireyler (/halk diliyle deli /akıl hastaları) için kullanılan 'psikiyatrik ilaçlar tarafından ÖLDÜRÜLENE KADAR' cümlesi...
a) psikiyatrik ilaçların, hem zihinsel hem de fiziksel çok sayıda çeşitli kalıcı ve ölümcül hastalıklara ve rahatsızlıklara sebep olduğu gerçeği ile örtüşmektedir.
b) psikiyatrik ilaçların, yaşamları en az 20 yıl kısalttığı gerçeği ile örtüşmektedir.
c) psikiyatrik ilaçların, 'ani ölümler' ile birlikte çeşitli ölümlere de sebep olduğu gerçeği ile örtüşmektedir.
d) ve şu an aklımıza gelmeyen psikiyatrik ilaçların sebep olduğu diğer olası sağlık problemleri gerçeği ile de örtüşmektedir.
1) Psikiyatrik ilaçların kullanımının devam edilmesi... kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarının ve bağlantılı olası ciddi, kalıcı ve ölümcül sağlık sorunlarının ve ölümün nedenidir.
Yukarıdaki şıklarla birlikte ayrıca bunlara psikiyatrik ilaçların neden olduğu 'kimyasal lobotomiyi' de buna ekleyebiliriz.
e) psikiyatrik ilaçların, kimyasal lobotomiye ve bununla bağlantılı olarak - psikiyatrik ilaçların kullanımının devam etmesi ile ortaya çıkabilecek - olası diğer ciddi zihinsel sağlık problemi sonuçları gerçeği ile örtüşmektedir.
Örneğin muhtemelen psikiyatrik ilaçların kullanımının devam edilmesi... kalıcı olmayan kimyasal lobotominin (kimyasal beyin hasarının), kalıcı kimyasal lobotomiye (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına) dönüşmesine neden olur ve bu da bireylerin mevcut zihinsel sağlık durumlarının giderek daha da kötü hale gelmesine sebep olur.
"Muhtemelen... kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarı (kalıcı kimyasal lobotomi)... kimyasal hasara uğrayan beynin, tekrar eski sağlıklı haline dönmesini sağla(ma)yabilecek düzeyde, bir daha 'geri getirilemeyecek, geri döndürülemeyecek ve geri kurtarılamayacak' seviyeye (dereceye) gelmesi demektir."
Bu durum, muhtemelen psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı beyin hasarına (kimyasal lobotomiye) henüz maruz kalma sürecinde olan bireyin... kimyasal beyin hasarının (kimyasal lobotominin) 'KALICI' hale gelmesi (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarı - "kalıcı kimyasal lobotomi") ile yakından ilgilidir.
"Muhtemelen kimyasal beyin hasarının 'kalıcı' hale gelmesi... psikiyatrik ilaçların kullanımının devam edilmesi ile ilgilidir. Ve bu, psikiyatrik ilaçların kullanımın devam edilmesi halinde, ileriki dönemlerde (kimyasal hasara uğrayan beynin, tekrar eski sağlıklı haline dönmesini sağla(ma)yabilecek düzeyde) 'bir daha geri kurtarılamayacak seviyeye' gelecek şekilde ortaya çıkabilecek 'kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarıdır.' "
*** *** ***
-- Kimyasal Kaynaklı Beyin Hasarı Hangi Evrede?
- "Psikiyatrik ilaçların neden olduğu kalıcı olan ve olmayan kimyasal beyin hasarınız (kimyasal lobotomi seviyesi) hangi evrede?"
Psikiyatrik ilaç kullanan istisnasız herkes, kimyasal lobotomiye maruz kalır ve kimyasal lobotomi seviyesi - psikiyatrik ilaç kullanıldıkça - yavaş yavaş evreden evreye geçiş yapar. Ve sonunda da - siz, daha ne olduğunu dahi anlayamadan, deyim yerindeyse kelimenin tam anlamıyla - sağlıklı beyniniz, STOP edecek seviyeye (kalıcı kimyasal beyin hasarına - kalıcı kimyasal lobotomiye) ulaşır ve 'bakıma muhtaç' hale gelirsiniz ve sonra da ölürsünüz. Bu nedenle, eğer bir psikiyatrik ilaç kullanıcı iseniz... muhtemelen psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal beyin hasarının hangi evrede ve seviyede olduğunu (kimyasal beyin hasarının 'kalıcı' hale gelip-gelmediğini) bilmek... muhtemelen önceden alınabilecek tedbirler ile bu hasarın ortadan kaldırılması ve/veya azaltılması konusunda bir şeyler yapılabilmesini kolaylaştırabilir - örneğin muhtemelen psikiyatrik ilaçların bir uzman doktorun kontrolü altında 'yavaş yavaş bıraktırılması' ve 'gerekli ilaçsız tedaviler, rehabiliteler ve insani davranış terapilerin' uygulanması ile hasar yok edilebilir ve/veya azaltılarak daha da kötü hale gelmesi engellenebilir, olunabilir.
Not: Gelişmiş batı dünyasında özellikle de ABD ve bazı AB ülkelerinde ve diğer gelişmiş ülkelerde... sırf bu yönde özel olarak hazırlanılan ve uygulanılan - insanların 'psikiyatrik ilaçları bırakmalarına ve topluma adapte olmalarına' yardımcı olan - 'rehabilitasyon merkezleri, özel akıl sağlığı birimleri, ilaç bırakma merkezleri, terapi evleri' vb gibi yerler bulunuyor. Aynı şeyin ülkemizde de olmasını isterdik ama maalesef yok - Ana akım psikopat psikiyatri, akıl sağlığını kendi TEKELİNE almış durumda..)
Neyse, şimdi bu evre meselesine geçmeden önce... bunu çok iyi anlayabilmek için psikiyatrik ilaçların neden olduğu, kalıcı olan ve olmayan kimyasal beyin hasarına ait 'davranış farklılıklarına' bir bakalım. Tabii, buradaki bilgiler kesin kabul edilmiş resmi bilgiler değildir. Aşağıdaki uyarıları tekrar okuyun.
2) 'Kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarı' ile 'kimyasal beyin hasarı' arasındaki fark : Davranış farklılıkları
Bunu daha önceki araştırmalarımızda izah etmiştik ama yine de burada da kısaca anlatmaya çalışalım.
UYARI : Tabii, buradaki bilgiler kesin kabul edilmiş resmi bilgiler değildir. Zaten bunlarla ilgili kesin kabul edilmiş bilgileri doğru bir şekilde bulabilmeniz pek mümkün olmayabilir. Çünkü... her zaman dediğimiz gibi ana akım psikiyatrı'de örtbas etme kültürü oldukça yaygındır. Bu nedenle, buradaki bilgilerin, sizlere sadece örnek olsun ve bu konularda en azından ufak da olsa 'birer bilgi sahibi olun' diye verildiğini unutmayın. (En aşağıdaki UYARILAR kısmını okuyunuz.)
2.1) Kimyasal kaynaklı beyin hasarı (kimyasal lobotomi) durumu... muhtemelen bu durum her gün psikiyatrik ilaç kullanan bireylerin genellikle uzun vadelerde (aylarca ve/veya yıllarca) psikiyatrik ilaç kullanım sonrasında... maruz kaldıkları 'kimyasal lobotomi' durumundan çıkıp, yakalanma sürecine doğru ilerlemeye başladıklarını gösteren kimyasal beyin hasarıdır.
Muhtemelen bu, (kimyasal hasara uğrayan beynin, tekrar eski sağlıklı haline dönmesini sağlayabilecek düzeyde) geri döndürülebilir, geri getirilebilir ve geri kurtarılabilir seviyedeki - kalıcı olmayan - kimyasal beyin hasarıdır.. (Bu, muhtemelen 'maruz kalma' sürecinin, tam olarak 'yakalanma' sürecine doğru gelindiğini gösteren bir özellik.)
ÖNEMLİ BİLGİ : (Kimyasal hasara uğrayan beynin, tekrar eski sağlıklı haline (sağlıklı beyin yapısına) dönmesini sağlayabilecek tek şey ise... o da sağlıklı beyinler için oldukça zehirli kimyasallar içeren psikiyatrik ilaçların kullanımının - yavaş yavaş - tamamen bırakılmasıdır. Bu da, bireylerin tek başına yapabileceği bir şey değildir; ilaç bırakma konusunda uzman ve deneyimli olan dürüst bir psikiyatrist yada bir doktor gereklidir. İlaç bırakma girişimi, doktorlar ile birlikte, onların gözetiminde yapılmalıdır; çünkü, ilaç bırakma yoksunluk semptomları nedeniyle durum daha da kötüleşebilir, şiddet, cinayet ve intihara meyilli olma gibi üzücü durumlarla karşılaşılabilir ve/veya hatta 'kalıcı' olmayan kimyasal beyin hasarları, 'kalıcı' hale dahi gelebilir.)
"Önemli olan bir şey de... psikiyatrik ilaçlar tarafından kimyasal hasara uğratılan (sağlıklı) beynin, tekrar eski sağlıklı haline geri döndürülebilir (geri kurtarılabilir) seviyede olup-olmadığını - yani kimyasal beyin hasarının 'KALICI' hale gelip-gelmediğini - belirleyebilmektir. Eğer, beyindeki kimyasal hasar, KALICI hale gelmişse... bu, beynin, tekrar eski sağlıklı haline getirilmesini imkansız hale getirebilir. 'Allah'tan ümit kesilmez' inancında olduğumuzdan dolayı, buna 'tam olarak imkansız demeyelim' ama genelde maalesef böyledir. 'Psikiyatrik ilaçların, ne kadar tehlikeli olduğunu' umarız anlamışsınızdır."
MUHTEMEL BELİRTİLER;
Bu kimyasal beyin hasarına ait olan belirtilerini (semptomlarını) muhtemelen... bireylerin zaman içerisinde mevcut durum ve davranışlarının olağandışı olarak değişmesi (değişime uğraması) - yani örneğin bireyde daha önce hiç olmayan (örneğin şiddet, cinayet ve intihara meyilli olma gibi davranışlar da dahil... kendi
kendine konuşma, hayaller görme, gayipten sesler duyma, anlamsız el-kol
ve konuşma davranışlarında bulunma, içine kapanık olma vb gibi ve/veya bunlarda olağan dışı artışların olması gibi) bir takım garip ve tuhaf davranışların ortaya çıkması, sergilenmesi gibi semptomlar şeklinde görebiliriz. (Daha başka farklı belirtiler de olabilir. Bunu, sadece örnek olsun diye verdik.)
2.2) Kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarı (kalıcı kimyasal lobotomi) durumu ise... muhtemelen bu durum bireylerin maruz kaldıkları ve henüz kalıcı halde olmayan 'kimyasal lobotomi' durumundan çıkıp - 'kalıcı beyin hasarına' yakalandıklarını gösteren kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarıdır.
Muhtemelen bu... psikiyatrik ilaçlar tarafından henüz 'kalıcı' halde olmayan 'kimyasal beyin hasarına (kimyasal lobotomiye)' maruz bırakılan bireylerin... - psikiyatrik ilaçların kullanımının devam edilmesi ile - kimyasal lobotomiye maruz kalma sürecinden çıkıp - (yine psikiyatrik ilaçlar tarafından) kalıcı kimyasal lobotomiye (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına) uğratıldıklarını (yakalandıklarını) bize gösterir. (Bireylerin, psikiyatrik ilaçlar tarafından kimyasal beyin hasarına maruz bırakılma sürecinden çıkıp, kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına uğratılması (yakalanma) sürecine girilmesi durumu.)
Muhtemelen bu, (kimyasal hasara uğrayan beynin, tekrar eski sağlıklı haline dönmesini sağla(ma)yabilecek düzeyde) geri döndürülemez, geri getirilemez ve geri kurtarılamaz seviyedeki - kalıcı hale gelen - kimyasal beyin hasarıdır.. (Bu, muhtemelen 'maruz kalma' sürecinin tamamlanmış ve tam olarak 'yakalanma' sürecine girildiğini gösteren bir özellik.)
MUHTEMEL BELİRTİLER = ÖNCEKİ SEMPTOMLAR + ZOMBİ DAVRANIŞLARI
Bu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına ait olan belirtilerini (semptomlarını) muhtemelen... bireylerin daha önce kimyasal beyin hasarı, 'kalıcı' halde değilken yaşamış oldukları belirtilerin (semptomların) yanısıra... bireylerin muhtemelen neredeyse tamamı 'kalıcı' ve 'ANLAMSIZ' hale gelmiş olabilen 'zombi davranışları' olarak da bilinen "kalıcı belirtiler (semptomlar)' şeklinde de görebiliriz. Muhtemelen... zombi davranışları, genellikle kalıcı hale gelen kimyasal beyin hasarının sebep olduğu 'olumsuz etkilerinin' bir göstergesidir.
Muhtemelen 'kalıcı' hale gelmiş olabilen zombi davranışlarının belirtilerini... - 'genellikle ne yaptığını ve konuştuğunu tam olarak algılayamayan ve kavrayamayan' bireylerin (örneğin 'amaçsız ve anlamsızca garip ve tuhaf şekilde 'bağırmak,
çağırmak, konuşmak, davranış sergilemek, aşırı hareketlilik /
hareketsizlik, sağa sola yukarı aşağı volta atmalar (bir yukarı bir
aşağı gidip gelmek, dolaşmak), şiddet davranışları (cinayet ve intiharlarda dahil) vb gibi davranışlar ile birlikte... bazı bireylerin mevcut durumlarının daha da kötüye giderek, örneğin tardif diskinezi, akatizi gibi çok korkunç, dayanılmaz acı ve işkenceler çektiren 'el ve vücut titreme hareketlerini' içeren hareket /davranış bozukluğu ile birlikte... demans ve en son 'yatağa bağımlı (yani yatalak)' hale gelmeye kadar varabilen çeşitli kalıcı rahatsızlıklar şekillerde de algılayabiliriz.
"Muhtemelen... bu 'yatağa bağımlı (yatalak)' hale gelme durumu, artık bireyin (psikiyatrik ilaçların neden olduğu) 'zombi davranışından' çıkıp, bir nevi 'ölümün eşiğine' gelmiş vahim bir durumun - yani zihinsel engelli bireyin yaşamış olduğu ve muhtemelen bir daha geri dönüşü olmayan en son ölümcül durumun - göstergesidir, diyebiliriz. Dayanılmaz acı ve işkenceler çektiren el, kol ve vücut titremelerini içeren tardif diskinezi ve tardif akatizi gibi kalıcı ve ölümcül hastalık ve rahatsızlıklar ise herhalde yatağa bağımlı olmaktan sonra gelen ikinci korkunç son durumdur, diyebiliriz. Tardif diskinezi ve akatizinin dayanılmaz acı ve işkencelere sebep olmasından dolayı, inithar eden bireylerin dahi olduğu biliniyor.
BİLGİ : Ana akım psikopat psikiyatri, bu tür vahim durumları (ve psikiyatrik ilaçların neden olduğu diğer sağlık sorunlarını da) psikiyatrik ilaç kaynaklı olarak değil... 'yaşlılık, altta yatan başka bir hastalık' vb gibi nedenlerin üzerine bağlayarak, hem psikiyatrik ilaçları hem de kendilerini bu şekilde aklayabiliyorlar. Tabii bunu tek başına yapmıyor, ana akım tıp (ve hatta ana akım adli tıp) dünyasını da kullanarak yapıyor. Ana akım tıp ve ana akım adli tıp dünyasında ÖRTBAS ETME KÜLTÜRÜ inanılmaz bir şekilde çok yaygındır. Örtbas etme kültürü ana akım tıp, ana akım adli tıp ve ana akım psikiyatride o kadar çok yagındır ki... bu nedenden dolayı dünya genelinde psikiyatrik ilaç kaynaklı (muhtemelen her yıl milyonlarca) iyatrojenik ölüm ve yaralanmaların gerçek sayısını bilebilmek oldukça zordur. Ve bu insanların - yaralanan, sakat bırakılan ve özellikle ÖLEN zihinsel engelli bireylerin (halk diliyle deli /akıl hastalarının) - deyim yerindeyse KİM VURDUYA GİTTTİKLERİNİ (ve bu kim vurduya gitmelerin halen bile devam ettiğini)
tahmin etmek hiç de zor olmayabilecektir. Ana akım tıp ve ana akım adli tıp'ta, özellikle de psikiyatrik ilaçları 'örtbas etme sistemi' nasıl çalışıyor? (....)" (Bu konu uzun olduğundan dolayı, şimdiki mevcut konunun dağılmaması için devamını aşağıdaki "DİPNOT 2" kısmında okuyabilirsiniz..)
Muhtemelen bireyler, toplumlar ve medya... psikiyatrik ilaçların neden olduğu - kalıcı hale gelmiş ve hatta gelmemiş olan - kimyasal beyin hasarı yaşayan bireylerin yaşamış oldukları 'zombi davranışlarını', sadece anlamsız bir şekilde (hareketsiz stabil şekilde kalan, zombi gibi yürüyen, ağzından salyalar akan, etrafa sağa sola saldıran) vb gibi davranışlar olarak algılıyor. Aslında evet, bunlar da vardır (bunlar en olası etkenlerdir) ama yukarıdaki sayılan belirtiler de, bu zombi davranışlarına dahildir, diyebiliriz.
Muhtemelen zombi davranışlarının 'kalıcı' halde olması... psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal beyin hasarının 'kalıcı' hale gelmesi (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarı) ile yakından ilgilidir. Yani muhtemelen...psikiyatrik ilaçlar tarafından kalıcı beyin hasarına uğratılan bireyin, beyninin (beyin kimyasının) artık bir daha eski sağlıklı haline 'geri getirilemeyecek, geri döndürülemeyecek ve geri kurtarılamayacak' seviyeye getirilmesinden dolayı... (psikiyatrik ilaç kaynaklı) zombi davranış belirtilerinin de 'kalıcı' hale gelmiş olabileceğini düşünebiliriz.
"Muhtemelen ... özellikle de psikiyatrik ilaç kullanan ve bu nedenle hem zihinsel hem de bedensel mevcut sağlık durumlarının daha da kötüye giden zihinsel engelli bireyleri... zihinsel engelli 'akıl hastaneleri, psikiyatri hastaneleri, bakımevleri, huzurevleri, rehabilitasyon merkezleri' gibi akıl sağlığı birimlerinde görebilmek mümkündür."
'Akıl sağlığı birimleri, psikiyatrik ilaçlar (daha doğrusu psikiyatristler) tarafından kalıcı beyin hasarına uğratılan bu tür insanlarla doludur.'
Ayrıca muhtemelen... bu durumdaki bireyleri, çevremizde ve hatta kendi aile bireylerimizde de görebilmek son derece mümkündür. Henüz akıl sağlığı birimlerine yatırılmamış ama aileleri /yakınları, tanıdıkları tarafından 'bakımları' üstlenilen bu tür 'kalıcı beyin hasarına' uğratılmış insanların büyük çoğunluğu, hem çevremizde hem de aile bireylerimizde bulunabilmektedir.
2.3) Bireyin 'kimyasal beyin hasarı' yaşadığını /yaşıyor olabileceğini tespit etmek /algılamak, tahmin etmek...
Eğer uzun vadeli psikiyatrik ilaç kullanan bir birey varsa ve mevcut zihinsel (akıl) ve bedensel sağlığı kötüye gitmişse - yani aile bireyinin yukarıda saydığımız belirtilere /belirtilerden bir /birden fazlasına sahipse (ki bu, bazen kısa vadeli kullanımlarda da olabilen birşeydir)... bu aile bireyinin, psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal beyin hasarına yakalanmış (yani psikiyatrik ilaçlar tarafından kimyasal lobotomiye uğratılmış) olduğunu /olabileceğinin düşünülmesi gerekir. Bu, kimyasal beyin hasarının 'kalıcı' olup-olmadığını da muhtemelen 'zombi davranışlarından' az-çok anlayabilir, fark edebilir ve/veya bu yönde bir tahminde bulunabiliriz, diye düşünebiliriz.
Zombi davranışlarına ait belirtiler (semptomlar), muhtemelen kalıcı
hale gelmeyen beyin hasarına maruz kalan bireylerde de sık sık / bazen görülebilen bir özelliktir. Ancak zombi davranışları, kalıcı hale gelmemiş beyin hasarına maruz kalan bireylerde de görülebilse de... bunlar, muhtemelen - 'düzeltilebilir yani geri kurtarılabilir' seviyede - olduklarından dolayı, bu belirtiler kalıcı olmayabilir. Kalıcı kimyasal beyin hasarına yakalanan bireylerde ise bu zombi davranışları genellikle 'kalıcı' halde olabiliyor.
"'Zombi davranışlarına' sahip bireyleri... (yukarıda da belirttiğimiz gibi) muhtemelen zihinsel engelli 'akıl hastaneleri, psikiyatri hastaneleri, bakımevleri, huzurevleri, rehabilitasyon merkezleri' vb gibi akıl sağlığı birimlerinde görebilmek mümkündür. Hatta bu durumdaki bireyleri çevrenizde ve aile bireylerinde de görebilirsiniz."
Onları, (yukarıda da belirttiğimiz gibi) muhtemelen 'kalıcı' hale gelmiş ve 'anlamsız' bir takım garip ve tuhaf davranışları içeren 'kalıcı zombi davranışlarından' fark edebilirsiniz. Ancak bunların yaşamış oldukları kimyasal beyin hasarının 'kalıcı' olup-olmadığını anlayabilmeniz pek mümkün olmayabilir. Çünkü her ikisinde de benzer etkiler vardır. Ancak yine de kalıcı kimyasal beyin hasarı yaşayan bireylerde bu belirtiler, tamamen KALICI halde olabildiğinden dolayı, bu bir önsezi ve bir tahmin yürüterek fark edilebilir.
Muhtemelen... - bazen kısa vadelerde olsa da - genellikle uzun vadeli psikiyatrik ilaç tedavisi gören bir kişinin, psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal beyin hasarına yakalanmasını (yani bireyin kimyasal beyin hasarı yaşamasını)... günümüzde psikiyatri alanının dışındaki hiç bir medikal tıp doktoru (belki farkına varabilecektir ama) bunu muhtemelen tespit edemeyecektir. Tespit edebilmesi için... muhtemelen bunlarla ilgili yeterince bilgi ve deneyimlere sahip olması, bir takım (MR, ulrason, röntgen) vb gibi radyolojik testlere ve (kan, dna, idrar) vb gibi biyolojik testlere ihtiyacı ve bunların sonuçlarına (bilgi ve deneyim bakımdan) hakim olması gerekecektir.
Aslında psikiyatri alanındaki psikiyatristlerin - istese - bile bu tespiti yapabilmesi pek mümkün gözükmüyor gibi.. Çünkü... muhtemelen bu konuda yeterli bir bilgi, donanım ve deneyime sahip olmadıklarını tahmin edebiliriz. Ama isteseler bunu yapabilirler ve bu kimyasal beyin hasarını tespit edebilirler. (Çünkü... yapanlar var ve bunlar, ana akım psikiyatriye hizmet etmeyen 'dürüst psikiyatristlerdir' ve bunlar, sadece 'kimyasal beyin hasarını' tespit ermekle kalmıyor, bunların 'psikiyatrik ilaç kaynaklı olduğunu' bile bas bas bağırarak dile getirebiliyorlar.) Ama ana akım psikiyatristleri muhtemelen bunu yapmayacaklardır. Ve zaten yapmıyorlar da.)
"Çünkü muhtemelen onlar özellikle de ana akım psikiyatriye hizmet eden psikiyatristler... 'kaz gelen yerden tavuk esirgenmez' misali bu 'kimyasal beyin hasarını' ortaya çıkartmak istemeyeceklerdir. Her zaman dediğimiz gibi... psikiyatriyi fırıldak gibi döndüren PARADIR... - "Psikiyatrinin varoluş sebebi psikiyatrik ilaçlardır." - Psikiyatrik ilaçların, insanları 'kimyasal beyin hasarına uğrattığı, sakat bıraktığı (yaraladığı) ve hatta öldürüdüğü' ortaya çıkarsa... muhtemelen psikiyatrik ilaçlar yasaklanacaktır veya en azından psikiyatrik ilaç satışlarında ciddi anlamda düşüşler olacaktır. Ve psikiyatristlere de ciddi tazminat davaları açılacaktır. Bu ortamda... ana akım psikiyatrinin ayakta kalabilmesi mümkün olabilir mi?" Herneyse..
Zombi davranışlarını, ana akım psikopat psikiyatri kabul etmese de, birçok psikiyatrik ilaç kullanıcısının yaşamış oldukları deneyimlerini sosyal medyada paylaşmalarından dolayı... bunu inkar etmenin pek anlamı ve mantığı yok. Üstelik zombi davranışlarının en önemli temel göstergesi ve muhtemel kanıtı ise... psikiyatrik ilaçlar tarafından kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına uğratılan bireylerin SABİT ve KALICI hale gelmiş 'olağan dışı davranışlarından' bunu anlayabiliyor ve fark edebiliyorsunuz. Ve tüm bunlara sebep olan şeyin de psikiyatrik ilaçlar olduğunu /olabileceğini asla unutmamak gerekir.
3) PSİKİYATRİK İLAÇLARIN NEDEN OLDUĞU KİMYASAL KAYNAKLI KALICI BEYİN HASARININ 4 EVRESİ...
NOT: Tabii ki bunlar, birer tahmini gözlemlerdir, varılan sonuçlar da tahmindir, olasılıktır. Resmi statüsü yoktur.
Kişisel olarak yaptığımız araştırmalarımıza ve gözlemlerimize göre... genellikle psikiyatrik ilaçların sebep olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarının 'iki şekli ve evrelerinin' olduğunu /olabileceğini gözlemledik. Bu gözlemlemeler, daha çok psikiyatrik ilaç kullanan bireylerin 'davranış ve konuşma şekillerinin, nasıl ve ne yönde (/oranda)' olduğu /olabileceği belirtilerine göre belirlenmiştir. Bu belirtiler, bireylerin (genellikle psikiyatrik ilaçların neden olduğu) kimyasal kaynaklı kalıcı (olan /olmayan) beyin hasarının ne düzeyde (yani hangi evrede) olabileceğine dair bize bir fikir verebilir, diyebiliriz.
Tabii ki bu genel geçer bir kıstas değildir /olmayabilir. Ve ana akım psikiyatriye hiç güvenmediğimiz için, psikiyatri dışındaki tıp dünyasının yapmış olduğu tıbbi bir bilimsel klinik araştırma da değildir. Zaten yapılan tıbbi klinik çalışmaların büyük çoğunluğunu SAHTE ve/veya YANILTICI olma olasılıkları artık
bilinmeyen birşey değildir. Konuyu dağıtmak istemediğimiz için, şimdi
buna girmeyeceğiz, isteyen araştırır bulur. (Kendi blogumda bile var, "Psikiyatri bir ölüm endüstrisidir ve akıl hastalıkları bir efsanedir (psikiyatrik ilaçlar, akıl hastalıklarına sebep olur)" serilerini blogda bulup-okuyabilirsiniz.) Evet, bu gözlemlemeler genel geçer bir kıstas değildir.
Ancak buna rağmen... Muhtemelen sadece gözlemlere (yani kısa /uzun vadeli psikiyatrik ilaç kullanan bireylerin... 'davranış ve konuşma şekillerinin, nasıl ve ne yönde (/oranda)' olduğuna /olabileceğine ait belirtilerine) göre bile... bireylerin yaşamış olduğu /olabileceği kimyasal kaynaklı beyin hasarının 'KALICI' olup - olmadığına ve (bu beyin hasarının) 'hangi evrede' olduğuna /olabileceğine dair bir fikir edinilebilir, diye umuyoruz. Yani... Muhtemelen bu yöntemle, psikiyatrik ilaçların neden olduğu beyin hasarının 'KALICI' olup - olmadığı ve bu beyin hasarının HANGİ EVREDE olduğuna /olabileceğine dair bir fikir edinilebilir.
NOT: Aslında bu evreleri... 'davranış farklılıkları' çerçevesinde bu belirtileri (semptomları) yukarıda "2) 'Kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarı' ile 'kimyasal beyin hasarı' arasındaki fark : Davranış farklılıkları" kısmında elimizden geldiğince az çok vermeye çalışmıştık. Bunu, tekrar yukarı giderek okuyabilirsiniz.
-- Gözlemlemeler, bu belirtilerin, kişiden kişiye farkılıklar gösterebildiğini bize göstermektedir.
Bu belirtilerin, kişiden kişiye farkılıklar göstermesinin nedeni de, muhtemelen psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı (olan /olmayan) beyin hasarının, HANGİ EVREDE olduğu /olabilmesi ile alakalı olabilir. (Buna ait evreleri ve evrelere ait olası belirtileri kısaca açıklamaya çalıştık.) Psikiyatrik ilaçların kısa vadeli (anında /günlerce /haftalarca) ve/veya uzun vadeli (aylarca ve/veya yıllarca) kullanım durumuna göre... bu 'gözlemleme yöntemiyle', bireylerin yaşamış olduğu /olabileceği kimyasal kaynaklı beyin hasarının 'KALICI' olup - olmadığı ve 'HANGİ EVREDE' olduğu /olabileceğine dair bir fikir edinilebilir /bir tahminde bulunabilinir.
- Birden fazla psikiyatrik ilaçların hergün kullanımı ile daha ağır psikiyatrik ilaçların sıklıkla kullanımı... kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarının oluşumunu hızlandırabilir. (Yukarıda kimyasal olan ve olmayan çevresel şartların etkisini yeniden okuyabilirsiniz.)
Ayrıca.. Kısa ve uzun vadeli psikiyatrik ilaç kullanımının durumu ile birlikte... muhtemelen bireylere hergün verilen 'birden fazla psikiyatrik ilaçlar' ve/veya (muhtemelen kişinin durumuna göre sıklıkla verilen) 'daha ağır psikiyatrik ilaçların' durumları da dikkate alındığında... bu birden fazla ve/veya daha ağır zehirli psikiyatrik ilaçları kullanan bireylerin (aylar ve/veya yıllar boyunca değil)... kısa süre içerisinde kimyasal kaynaklı kalıcı (olan /olmayan) beyin hasarına yakalanabilmesi de olasıdır. Bu durum, muhtemelen bu durumda olan bireylerin daha hızlı bir şekilde kimyasal kaynaklı beyin hasarına yakalanmalarına neden olmakla birlikte... bu kimyasal kaynaklı beyin hasarlarının 'KALICI' olabilmesi ve beyin hasarı evrelerini hızlı bir şekilde tamamlayarak... en tehlikeli evre olan 4. evreye dönüşmesi riski ve tehlikesini de beraberinde getirebilir.
-- Psikiyatrik ilaçların kullanımının hergün devam etmesi.... evreden evreye geçişi ve iyatrojenik yaralanma ve ölümleri hızlandırabilir ve artırabilir..
4. evrenin en tehlikeli evre olması, muhtemelen bu evreye sahip olan bireylerin... psikiyatrik ilaçların kullanımının hergün devam etmesi durumunda... (ani ölümler, kalp krizleri, kalp sorunları (çeşitli kalp hastalıkları), kanser, diyabet vb gibi) çeşitli fiziksel ölümcül kalıcı hastalıklara ve ÖLÜME daha yakın olma olasılık riski ve tehlikesi ile karşı karşıya kalabilmeleri ile ilgilidir diyebiliriz. (Bu, psikiyatrik ilaçların 'hayatları en az 20 yıl kısalttığı' gerçeği ile de birebir örtüşmektedir.) Bu 4.evre, muhtemelen kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarının (kalıcı kimyasal lobotominin) en son geldiği duraktır, diyebiliriz.
Aslında muhtemelen bu tür çeşitli ölümcül hastalıklara yakalanma ve ölümler... istisnasız psikiyatrik ilaç kullanan her insan için de geçerlidir. (4. evreyle sınırlı değildir; - her evrede gerçekleşebilir.) Psikiyatrik ilaç kullanan her birey, ister kısa vadeli isterse uzun vadeli psikiyatrik ilaç kullanım olsun, psikiyatrik ilaçların neden olduğu her türlü zihinsel ve fiziksel kalıcı ve ölümcül hastalıklara ve rahatsızlıklara yakalanma ve hatta ÖLÜM (ve özellikle de ani ölümlerle) ile karşılaşma riskleri ve tehlikeleri ile karşı karşıyadır. Psikyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarı da buna dahildir.
4. evrenin, diğer evrelerden farkı.... bu evrenin muhtemelen (kalıcı beyin hasarının gelişebileceği son evresi olması (/olabilmesi) ve çeşitli kalıcı ölümcül hastalıkların artması ve/veya kronikleşmesi) vb gibi ihtimaller nedeniyle... bu evrede olan bireylerin ölüme ve/veya hatta bitkisel hayata girme (komaya girme, yatağa bağımlı hale gelme - yatalak olma ve muhtemelen tardif diskinezi ve akatizi de dahil) riskleri ile karşı karşıya kalma durumlarına daha yakın olmasıyla ilgilidir, diyebiliriz. (Muhtemelen... psikiyatrik ilaç kullanımının devam etmesi, bu ölümcül riskleri daha da artırabilir ve hızlandırabilir, diye bir tahminde bulunabiliriz.)
Ana akım psikiyatristleri, muhtemelen bu ölümcül durumları genellikle ana akım tıp dünyasında oldukça yaygın olan 'örtbas etme kültürü' ile (sebepleri başka başka nedenlere, altta yatan nedenlere bağlayarak) rahat bir şekilde örtbas edebiliyorlar. Aslında bunları ortaya çıkaracak olan ana akım tıp dünyasıdır... ancak ana akım tıp dünyasındaki örtbas etme kültürü o kadar çok yaygın ki, bu durum bireylerin deyim yerindeyse 'kim vurduya gitmesine'
neden olabilmektedir, diyebiliriz.. (Bunlarla ilgili bilgileri,
düşünceleri yazı boyunca irdelemeye çalıştık, okuyabilirsiniz..)
Bunlarla birlikte bu gözlemlemeler, genellikle devlet ve/veya üniversite hastanelerinin psikiyatri poliklinik ve/veya servislerine ve/veya TRSM adı verilen toplum ruh sağlığı birimlerine gelen (ve genellikle kısa ve/veya uzun süreli psikiyatrik ilaç kullanan /kullandığını tahmin ettiğimiz) bireylerdeki 'davranış ve konuşma şekillerinin, nasıl ve ne yönde (/oranda)' olduğu /olabileceğine dair belirtilerine göre kısa süreli anlık olarak gözlemlediğimiz sonuçlardır, diyebiliriz. Bu sonuçlar da en çok yardımı olan kişinin de kardeşim olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Şöyle ki...
Neredeyse çocukluğundan beri zehirli psikiyatrik ilaçları kullanan ve psikiyatrik ilaçlardan dolayı kimyasal kaynaklı kalıcı (olan /olmayan) beyin hasarı yaşayan (/yaşadığını tahmin etiğim) kız kardeşime ait 'davranış ve konuşma şekilleriyle' ilgili belirtilerini de (nasıl ve ne yönde /oranda olduğu /olabileceğini de) referans aldık. Bu referans, psikiyatrik ilaç kullanan diğer bireylerin davranış ve konuşma şekillerine ait belirtilerine de ayrı bir referans kolaylığı sağladı. Her bireyin davranış ve konuşma şekillerine ait belirtilerde çok farklılıklar olduğu için, bu belirtileri"hafif, orta ve ağır düzeydeki belirtiler' olarak da kategorize edebiliriz. Bu belirtilerin, muhtemelen bize bireylerin psikiyatrik ilaçların neden olduğu /olabileceği kimyasal kaynaklı beyin hasarının 'KALICI' olup - olmadığına ve HANGİ EVREDE olabileceğine dair bir fikir verebilir ve/veya bir referans sağlayabilir, diye umuyoruz.
NOT: "Tabii ki, yukarıda da belirttiğimiz gibi... bu, bireysel olarak sadece gözlemlere dayalı olarak yapılan bir deneyimlemedir; uzun süreli bir araştırmanın sonucu değildir. Böyle olmasına rağmen... bu gözlemlemeye göre yapılan deneyimin sonucunun, psikiyatrik ilaçlar tarafından kimyasal kaynaklı beyin hasarına uğratılan insanların durumlarının 'ne oranda ve/veya hangi evrede' olduğunu /olabileceğine dair, (en azından özellikle de DÜRÜST psikiyatristlere, diğer tıp alanlardaki doktorlara, araştırmacılara ve diğer tüm bilim adamlarına bir ilham vermek, referans sağlamak vb açısından) herhangi bir fikir verebilir, diye umuyoruz..."
3.1) Kimyasal Kaynaklı Beyin Hasarı Hangi Evrede?
-- Buna göre.... Muhtemelen, genellikle... Psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına uğrayan insanların, bu beyin hasarının 'hangi evrede' olduğunu tahmin edebilmek için bazı gözlemsel ipuçları...
- Psikiyatrik ilaç kullanan insanların bakışları, normal insanların bakışlarından farklılıklar gösterebilir...
Önemli bir ipucu... Psikiyatrik ilaç kullanan insanların bakışları (bakış şekilleri), psikiyatrik ilaç kullanmayan normal insanların bakışlarından (bakış şekillerinden) çok farklı ve belirgin gibi gözüküyor. Psikiyatrik ilaç kullanan insanların bakışları genellikle, normal insanların bakış şekillerinden biraz farklılıklar gösterebilir. Örneğin, muhtemelen.... psikiyatrik ilaç kullanan insanların bakışları - 'durgun, stabil bakış' dediğimiz 'zombi bakışı' şekline ve/veya 'canlı, çok canlı, heyecanlı bakış' dediğimiz 'büyük gözlü bakış' şekline ve/veya 'çok kızgın, öfkeli bakış' dediğimiz 'hulk bakışı' şekline dönüşebilir. Ve bunlar psikiyatrik ilaçların zehirli kimyasalların etkisiyle kalıcı dahi olabilir.. (Şimdi aklımıza gelmeyen başka bakış şekilleri de olabilir. Bunlar sadece tahmini örnektir..)
Muhtemelen, bu bakış türleri, psikiyatrik ilaç kullanmayan normal insanlarda da vardır /olabilir ancak bunlar genellikle gelip geçici gibi gözüküyor. Yani.. Beynin doğal kimyasal yapısı bozulmadığı yani ciddi şekilde hasara - psikiyatrik ilaç (kimyasal) kaynaklı kalıcı beyin hasarına - uğramadığı sürece... bu bakış türleri anlıktır ve/veya kısa sürelidir /olabilir, diyebiliriz.. Ancak psikiyatrik ilaç kullanan insanların neredeyse tamamında - (muhtemelen beyin kimyasalları açıkça zarar (kimyasal kaynaklı beyin hasarı) gördüğünden dolayı) - bu bakış türlerinden biri /bir kaçı, kalıcı hale gelmiş olabilir, diyebiliriz..
BİLGİ: Bu bakış türleri de, kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarının, hangi evrede olduğuna /olabileceğine dair bize bir fikir verebilir..
- Psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarının 2 türü;
Muhtemelen... Psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarını... 'geri döndürülebilir ve kurtarılabilir' ve 'geri döndürülemez ve kurtarılamaz' şeklinde iki beyin hasarı türü (derecesi) olarak algılayabiliriz. Buna göre;
B) Geri döndürülemeyecek ve kurtarılamayacak derece de olan kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarı... (Bu, 'birinci derece kalıcı kimyasal beyin hasarı' olarak görülebilir..)
A) Geri döndürülebilir ve kurtarılabilir derece de olan kimyasal kaynaklı beyin hasarı... (Bu, 'ikinci derece kimyasal beyin hasarı' olarak görülebilir..)
Muhtemelen... bu geri döndürülebilir ve kurtarılabilir derece de olan kimyasal kaynaklı beyin hasarının 2 evresi (aşaması) vardır /olabilir, diyebiliriz..
(1) 1. evrede olanlar... muhtemelen genellikle psikiyatrik ilaçları yeni kullanmaya başlayan ve ancak genellikle uzun vadeler de (aylarca ve/veya yıllarca psikiyatrik ilaç kullanım sonrasında) 1.evrede oluşan kimyasal kaynaklı kalıcı olan/olmayan beyin hasarına maruz kalan insanların durumlarını içerebilir. Bu durum, bazı insanlar için bazen kısa vadeler de (bu bazen anında /günler /haftalar sonrasında da) oluşabilir. 1. evrede olan insanlar... muhtemelen (psikiyatrik ilaçların beyindeki zehirli kimyasallar nedeniyle oluşan beyin hasarının etkisi daha yeni yeni oluşmaya başladığı için) genellikle 'canlı ve hareketli / tam tersi stabil (durgun - zombi pozisyonunda) olabilirler, algılama ve cevap verme yeteneğine orta oranda sahip olabilirler; örneğin - düzgün konuşabilir, mantıklı cümleler ve düşünceler kurabilir, bazı şeylerin (çevresinde olup bitenlerin) farkında olabilir, çevresiyle rahat uyumlu olabilir, sosyal faaliyetlere dahi katılabilir' vs vs düzeyde - sanki 'normal bir insanmış' gibi davranabilirler.
BİLGİ : "Bir kurtulan olarak Laura Delano'yu bu 1.evrede olabileceğini... çünkü uzun yıllar boyunca psikiyatrik ilaç kullanan biri olarak bir kitap yazabilecek kadar iradeye sahip olması... onun ve onun gibilerin 1.evrede olabileceğini tahmin ettim. Bunların 'nasıl bir davranış ve konuşma şekillerine' sahip
olduğu konusu uzun ve karmaşık bir listeye sahip. Laura Delano'nun
konuşmasını Dr Josef'n yotube kanalında izlemiştim. Düzgün konuşma
biçimine sahip gibi görünüyor. (Ancak 2.evreye geçerse bu
değişebilir.. çünkü bu evredekilerin konuşma ve davranış biçimleri
giderek daha da ağırlaşıyor.) Yeniden psikiyatrik ilaç kullanıyor mu orasını pek anlayamadım. Ama eğer psikiyatrik ilaç kullanmaya devam ederse... muhtemelen onun da 2.evreye geçişi de olası gibi gözükebilir.."
(2) 2. evrede olanlar... muhtemelen 1. evrede olan insanların, psikiyatrik ilaçlarını kullanmaya devam etmesi durumunda, 2. evreye dönüşen kimyasal kaynaklı kalıcı olan/olmayan beyin hasarına sahip olan insanların durumlarını içerir. Bu durum da, bazı insanlar için bazen kısa vadeler de (bu bazen anında /günler /haftalar sonrasında da) oluşabilir.. 2. evrede olan insanlar... muhtemelen 'algılama ve cevap verme yeteneğine düşük oranda sahip olabilirler ama ilaç kimyasallarının etkisi buna izin vermeyebilir; örneğin - (psikiyatrik ilaçların beyindeki zehirli kimyasallar nedeniyle oluşan beyin hasarının etkisiyle) genellikle '(düzgün konuşmak ister ancak) düzgün konuşamayabilir, (mantıklı cümleler ve düşünceler kurmak ister ancak) mantıklı cümleler ve düşünceler kuramayabilir, (bazı şeylerin farkında olmak ister ancak) bazı şeylerin (çevresinde olup bitenlerin) farkında olamayabilir, (çevresiyle rahat uyumlu olmak ister ancak) çevresiyle rahat uyumlu olamayabilir, (sosyal faaliyetlere katılmak ister ancak) sosyal faaliyetlere dahi katılamayabilir vs vs düzeyde olan insanlardır, diyebiliriz.
Muhtemelen... Bu iki evreye sahip olanların, psikiyatrik ilaçların bırakılması şartıyla geri döndürülebilir ve kurtarılabilir derecede olan kimyasal kaynaklı beyin hasarından kurtulabilmesi umulur. İleri derece de kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarından kurtulabilme umudunun ise hiç olmadığı /olmayabileceği tahminin de bulunabilir. (Tabii ki Yüce Allah (cc)'ın dilemesi (ile düzelme) olmadığı sürece... Bizler inanan insanlar olduğumuz için... Yüce Allah'ın (cc) 'her şeye kadir ve nazır olduğunu' bilir ve ona göre hareket ederiz. İşin ucunda ölüm olsa bile.. Sıkıntılara katlanmak, sabretmek bizden... şifa Allah'tandır. Şifa vermediği diye kızmanın, öfkelenmenin püflenmenin, günah olduğunu biliriz. Herşey Allah (cc) hazretlerinindir ve hazretlerindendir.)
BİLGİ:
"2.evrede olanlar... Bunlar biraz daha farklı. Yukarıda da belirttim.
Bu 2.evrede olan insanların durumları... 1.evredeki insanların
durumlarından daha farklı - örneğin 'konuşma ve davranış biçimlerinde, algılama biçimlerinde bir ağırlaşma var'
gibi gözüküyor - yani bir kitap çıkaracak kadar etkili olmayabilirler. O
açıdan baktığımız da... Laura Delano ve onun gibi 1.evrede olanlar çok
şanslı olabilirler. 'Muhtemelen... eğer 1.evreye sahip insanlar... psikiyatrik ilaç kullanmaya devam ederlerse... 2.evreye geçmeleri riski ile karşı karşıya kalabilirler.' Ancak... Muhtemelen... 1.evre ile 2.evrede olan insanların... yakalanmış oldukları kimyasal beyin hasarları, geri döndürülebilir ve kurtarılabilir düzeyde olabilir. Bunun da ancak psikiyatrik ilaçların kullanımının durdurulması ve onlara 'uygun davranış terapilerinin' uygulanması ile sağlanabilir, diye umut ediyorum.
NOT: Kardeşimin de bu düzeyde (2.evrede) olabileceğini tahmin ediyorum. Ancak yine de pek emin değilim. 3.evrede olma olasılığı da var. Çünkü, 3.evredeki olası belirtileri de zaman zaman sıklıkla yaşayabiliyor, diyebilirim. Ve halen psikopat psikiyatristlerin zehirli psikiyatrik ilaçları verdiklerini hergün verdiklerini düşünürsek... Bu gerçekten çok korkunç bir durum. Kardeşimi bu zehirli psikiyatrik ilaçlardan
kurtarmak bizim boynumuzun borcu. Ama bunu nasıl yapacağımızı
bilemiyoruz.
Çünkü ülkemizdeki akıl sağlığı sistemi psikopat
psikiyatrinin eline teslim edilmiş durumda.. Akıl sağlığı tedavisinde
tek yetkili bu soykırımcı psikopat psikiyatrinin 'tekelinde' gibi
görülüyor. Yani Türkiye'de akıl sağlığı sisteminde ciddi anlamda bir TEKELLEŞME var. Ve açıkça söylüyorum ki, bu psikopat ana akım psikiyatri ve ana
akım psikopat psikiyatristleri hiç bir zaman affetmeyeceğim. Kardeşimi bu
hale getirdikleri için.. Affetmemek deyimi manevi açıdandır ve parasal
açıdan eğer imkanımız olsaydı... 'ana akım soykırımcı ve psikopat
psikiyatrinin, tıp fakültelerinden kaldırılması' için her türlü davayı
açardım hem de psikiyatri ve psikiyatristlere karşı yüklü miktarlarda
tazminat davaları da açardım. Dünya da bunların örnekleri var ama
ülkemizde var mı bilmiyorum, şahsen bulamadım.
B) Geri döndürülemeyecek ve kurtarılamayacak derece de olan kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarı... (Bu, 'birinci derece kalıcı beyin hasarı' olarak görülebilir..)
Muhtemelen... bu geri döndürülemeyecek ve kurtarılamayacak derece de olan kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarının da 2 evresi (aşaması) vardır, diyebiliriz..
(3) 3. evrede olanlar... muhtemelen 2. evrede olan insanların, psikiyatrik ilaçlarını kullanmaya devam etmesi durumunda, 3. evreye dönüşen kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına sahip olan insanların durumlarını içerir. Bu durum da, bazı insanlar için bazen kısa vadeler de (bu bazen anında /günler /haftalar sonrasında da) oluşabilir.. 3. evrede olan insanlar... muhtemelen (psikiyatrik ilaçların beyindeki zehirli kimyasallar nedeniyle oluşan kalıcı beyin hasarının etkisiyle)... muhtemelen genellikle düzgün konuşamaz, mantıklı cümleler ve düşünceler kuramaz, bazı
şeylerin (çevresinde olup bitenlerin) farkında olamaz, çevresiyle rahat
uyumlu olamaz, sosyal faaliyetlere dahi katılamaz vs vs düzeyde olan insanlardır, diyebiliriz.
(4) 4. evrede olanlar... muhtemelen 3. evrede olan insanların, psikiyatrik ilaçlarını kullanmaya devam etmesi durumunda, 4. evreye dönüşen kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına sahip olan insanların durumlarını içerir. Bu durum da, bazı insanlar için bazen kısa vadeler de (bu bazen anında /günler /haftalar sonrasında da) oluşabilir.. 4. evrede olan insanlar... muhtemelen (psikiyatrik ilaçların beyindeki zehirli kimyasallar nedeniyle oluşan kalıcı beyin hasarının etkisiyle)... muhtemelen hiç düzgün konuşamaz, hiç mantıklı cümleler ve düşünceler kuramaz, bazı
şeylerin (çevresinde olup bitenlerin) hiç farkında olamaz, çevresiyle
hiç rahat uyumlu olamaz, sosyal faaliyetlere dahi hiç katılamaz vs vs düzeyde olan insanlardır, diyebiliriz.
Bu evrede olan insanları... muhtemelen psikiyatrik ilaçlar tarafından kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına uğratılan bu insanlardaki 'zombi davranışlarının' bir belirtisi olarak... 'aşırı hareketsizlik /hareketlilik, ağızdan salyaların akması, el ve vücut titremeleri (tardif diskinezi, akatizi)' vb gibi olumsuz etkilerle birlikte ve en sonda 'yatağa bağımlı hale gelme' gibi durumlarından anlayabilir ve/veya fark edebilirir, bu yönde bir tahminde bulunabiliriz, diye umuyoruz. (En yukarıda 'davranış farklılıkları' yazısını yeniden okuyunuz.)
Ne yazık ki... İçlerine düştükleri psikiyatri tuzağının birer kurbanları olarak... 3. evrede ve 4. evrede olan insanların durumunun çok kötü olabildiğini söyleyebiliriz. Hele de 4. evrede olanlar.. En tehlikeli evre de bu.. Çünkü ölüme en çok yakın olanlar bunlar.. Çünkü bu insanların muhtemelen psikiyatrik ilaçlar tarafından hasara uğratılmış beyinlerinin tekrar eski sağlıklı haline geri döndürülebilir ve kurtarılabilir olma olasılıkları ne yazık ki pek mümkün gözükmemektedir, diyebiliriz..
Muhtemelen 4. evrede olanlar, ölüme en çok yakın olanlardır. Çünkü, zaten psikiyatrik ilaçlar tarafından sağlıklı beyinleri ciddi derece de hasara uğratılan bu insanların... psikiyatrik ilaçların yol açmış olduğu diğer fiziksel (bedensel) ölümcül hastalıklara (örneğin kalp sorunları, kalp krizleri, diyabet, akatizi vb gibi ölümcül kalıcı hastalıklara) yakalanmaları olasılıklarının olması... bu masum insanların (zehirli kimyasallarla dolu olan psikiyatrik ilaçların kullanılmasına devam edilmesi durumunda)... ÖLÜME en çok yakın olma olasılığı ile karşı karşıya kalma riskleri de olabilmektedir, diyebiliriz. Bu durum, "psikiyatrik ilaçların hayatları en az 20 yıl kısalttığı" gerçeği ile yakından da örtüşebilmektedir.
*** *** ***
4) Olumsuz şartlar (koşullar), 'kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarını' oluşmasını 'HIZLANDIRAN' en önemli etkendir. ANCAK...
"Psikiyatrik ilaçlar, tek başına hem kalıcı olmayan 'kimyasal beyin hasarının (kimyasal lobotominin)' hem de kalıcı olan 'kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarının (kalıcı kimyasal lobotominin)' - 'olumsuz şartlar olmasa da' - en önemli birincil nedenidir."
"Kalıcı kimyasal beyin hasarının oluşmasını HIZLANDIRAN en önemli iki etken : psikiyatrik ilaçlar + olumsuz şartlar.."
- Psikiyatrik ilaçlar = (yavaş bir süreçte oluşan) --> Kimyasal beyin hasarı + Kalıcı kimyasal beyin hasarı...
- Psikiyatrik ilaçlar + Olumsuz şartlar (koşullar) = (hızlı bir süreçte oluşan) --> Kimyasal beyin hasarı + Kalıcı kimyasal beyin hasarı...
Olumsuz şartları, iki kategoriye ayırabiliriz:
Kategori 1 -- Genellikle tamamen 'kimyasal olmayan - çevresel şartları' içeriyor. - Çevresel şartların kötü ortam koşullarının olması (yani kötü çevresel şartlar) - örneğin 'aile ve çevrenin olumsuz gözüken davranışları, ani şoklar, travmalar yaşamak' vb gibi..
Bunlar (yani doğal psikolojik sorunlar, travmalar vb), genelde kalıcı değildir ve 'bir takım ilaçsız tedavi yöntemleri ve insani davranış terapileri' ile düzeltilebilir ama bu sorunları, zehirli kimyasalllarla (örn. psikiyatrik ilaçlarla) düzeltmeye çalışırsanız - doğal sorunların (travmaların) 'kalıcı' hale gelmesine (yani ilaç kaynaklı kalıcı kimyasal beyin hasarına ve doğal psikolojik sorunların 'gerçek akıl hastalıklarına' dönüşmesine ve 'kalıcı' hale gelmesine) ve pek çok kalıcı ve ölümcül zihinsel ve fiziksel sağlık sorunlarına da sebep olursunuz.
Kategori 2 -- Genellikle 'kimyasal olabilen - beklenmedik kimyasal şartları' içeriyor. - Kötü çevresel şartlarının olmadığı 'beklenmedik kimyasal şartlar' - örneğin muhtemelen 'bireyin bünyesinin zayıf olmasına' bağlı olarak...' uyuşturucu
etkisi yapan normal medikal tıbbi ilaçların ve ağır psikiyatrik
ilaçların verilmesi (/kullanılması), yasadışı sokak uyuşturucularının
kullanılması, kimyasal içerikli gıdaların tüketilmesi, havaların ve
gazların solunması' vb gibi..
Kimyasal oluşan psikolojik sorunlar, beyin hasarları... hem beyin sağlığı hem de vücut sağlığı için oldukça zehirli olan kimyasalların (örn. psikiyatrik ilaçların) kullanımının devam etmesi durumunda (uzun süreli (vadeli) tedaviler gibi)... beyin hasarı ve psikolojik sorunların ileri seviyeye giderek 'daha da kötü hale gelmesi sağlanılarak' kalıcı hale gelebilir - kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarının oluşması gibi... Kimyasalların alımının (özellikle de kısa vadede) durdurulması ve uygun ilaçsız tedavi yöntemleri ile insani davranış terapilerinin verilmesi durumunda... beyin hasarının ileri seviyeye giderek 'daha da kötü hale gelmesi' engellenmiş ve psikolojik sorunların da düzelmesi sağlanılabilir.
NOT: Kötü çevresel şartlar ile beklenmedik kimyasal şartlar, birlikte de yaşanabilir, olabilir. Duruma göre değişebilir. Bu durumda, muhtemelen psikiyatrik ilaç kaynaklı kalıcı olan ve olmayan kimyasal beyin hasarları, çok daha hızlı bir şekilde gerçekleşebilir, oluşabilir.
Muhtemelen... psikiyatrik ilaçlar, kimyasal kaynaklı beyin hasarına (kimyasal lobotomiye) sebep olurken... olumsuz şartların olması, bu kimyasal kaynaklı beyin hasarının 'kalıcı' hale gelmesini 'hızlandıran' en önemli etken gibi gözüküyor. Ancak...
Olumsuz koşulların olması, psikiyatrik ilaçların tek başına (yine kendisinin neden olduğu) kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına neden olmadığını göstermez. Aksine.. psikiyatrik ilaçlar, (kendisinin neden olduğu) kimyasal beyin hasarını - olumsuz koşullar olmadan da - tek başına 'kalıcı' hale getirebilir özelliktedir. Bu, muhtemelen tamamen süreçle (yani zamanla) ilgilidir. Muhtemelen... psikiyatrik ilaçların kullanımının devam edilmesi... (ne zaman geleceği belli olmayan) kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarının, ileriki dönemlerde (genellikle uzun vadelerde - yıllar sonra) oluşmasını sağlayacaktır. Bu süreç, muhtemelen yavaş olacaktır.
Bazı durumlar da ise bu süreç -olumsuz koşullar nedeniyle - çok hızlı bir şekilde olabilir. Örneğin, 'aile
ve/veya çevrenin kötü olumsuz davranışları, kötü koşullar altında
olunması, ani şoklar-travmalar yaşanması, ağır psikiyatrik ilaçların
verilmesi, kullanıcıların (bireylerin) mevcut bünyelerinin
(durumlarının) kötü olması' gibi olumsuz şartlar... hızlı bir şekilde kimyasal beyin hasarının ve (eğer bu oluşmuşsa) kalıcı kimyasal beyin hasarının oluşmasını sağlayabilir. (Devamını aşağıdaki DİPNOT 3'te okuyunuz. Şeytanın neden psikiyatristleri hem çok sevdiğini hem de onlardan çok korktuğunu da burada okuyabilirsiniz.)
Ayrıca çevremizde de aynı durumda olan - özellikle de uzun yıllar psikiyatrik ilaçlar kullanan - bireylerin (hepsi olmasa da muhtemelen büyük çoğunluğunun)... zaman içerisinde mevcut durum ve davranışlarının olağandışı olarak değişmesi (değişime uğraması) - örneğin bireyde daha önce hiç olmayan bir takım garip ve tuhaf davranışların ortaya çıkması, sergilenmesi gibi - muhtemelen bu bireylerin, kalıcı olan /olmayan kimyasal beyin hasarına uğramış olabileceğine dair bir fikir edinebilmek mümkündür, diyebiliriz.
Bu 'kalıcı beyin hasarına uğrama sürecinin' - ne zaman geleceği belli olmayan - ama genellikle çok uzun yıllar (ve/veya uzun aylar) sonrasında olduğu /olabileceğine dair bazı kanıtlar ve/veya bazı belirtiler ve/veya bununla ilgili buna benzer bazı bilgiler vardır. (Tabii kısa vadelerde de olabilir - özellikle de 2.kategorideki beklenmedik kimyasal şartların oluşmasına bağlı olarak (örn. çok ağır psikiyatrik ilaçların kullanılması durumunda) bunun olması muhtemeldir. Ama genellikle uzun vadelerde olabiliyor.)
Daha öncede dediğimiz gibi... psikiyatrik ilaçlar, tek başına kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına neden olabilirken (genellikle uzun yıllar psikiyatrik ilaç kullanım sonrasında)... muhtemelen bu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarını (kalıcı kimyasal lobotomiyi) - psikiyatrik ilaçlar ile birlikte - HIZLANDIRAN diğer bir etkenin ise olumsuz koşullar olduğunu /olabileceğini söyleyebiliriz.
Yani... muhtemelen psikiyatrik ilaçların kullanımının devam edilmesi.. (yine kendisinin neden olduğu) kimyasal kaynaklı beyin hasarının 'kalıcı' hale gelmesine (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına) tek başına sebep olabilmektedir. Bununla birlikte... piskiyatrik ilaçların neden olduğu 'kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarının' oluşumunun 'hızlanmasına' sebep olan diğer bir etken ise olumsuz koşullardır, diyebiliriz.
"Muhtemelen... psikiyatrik ilaçlar, tek başına (yine kendisinin neden olduğu kimyasal beyin hasarını ileri seviyeye taşıyarak) kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına neden olur. Ve muhtemelen... psikiyatrik ilaçların kullanımının devam edilmesi ve olumsuz koşulların olması da... kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarını hızlandıran en önemli iki etkendir, diyebiliriz."
Dolayısıyla... bir yandan hem sağlıklı beyinler hem de sağlıklı bedenler için oldukça zehirli kimyasallar içeren zehirli psikiyatrik ilaçların kullanımının devam edilmesi... öte yandan da olumsuz koşulların (herhangi bir / her iki kategorinin) olması... zaten psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı beyin hasarının daha da kötüleşerek... kimyasal beyin hasarının 'kalıcı' hale (yani kimyasal beyin hasarının bir daha geri döndürülemeyecek, geri getirilemeyecek ve geri kurtarılamayacak seviyeye) gelmesinin hızlanmasına sebep olabilecektir, diyebiliriz.
Yani muhtemelen psikiyatrik ilaçların kullanımının devam edilmesi... tek başına kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına sebep olan bir etkendir; - ancak bu, 'kalıcı beyin hasarına' uğrama süreci (zaman) ile ilgili olduğu için , muhtemelen olumsuz koşulların (herhangi bir / her iki kategorinin birden) oluşması... bu sürecin daha da kısalmasına
(yani hızlanmasına) neden olan bir etken olarak karşımıza çıkabilecektir.
Ve son söz olarak.... Bu vahim durum sadece akıl sağlığı birimlerinde değil, psikiyatrik ilaçların yaygın olarak kullanıldığı sivil hayatta da (evlerimizde, hanelerimizde, çevremizde, ailemizde ve devlet, özel ve üniversite hastanelerinde - özellikle de psikiyatri poliklinik ve/veya servislerinde de) geçerli olan bir durumdur. Hem beyin sağlığı hem de beden sağlığı için oldukça zehirli kimyasallar içeren son derece tehlikeli psikiyatrik ilaçların kullanımı... akıl sağlığı birimleri ile birlikte sivil hayatta da oldukça yaygın bir şekilde kullanılmaktadır.
Bu da, yukarıda saydığımız psikiyatrik ilaçların neden olduğu olumsuz ciddi ve ölümcül sağlık sorunlarının ve ölümlerin artan sıklığı ve 'dünya genelinde sayısı belirsiz milyonlarca insanın, neredeyse HER YIL psikiyatrik ilaçlar tarafından 'SAKAT BIRAKILMASI (iyatrojenik yaralanması) ve ÖLDÜRÜLMESİ' konusunda bize iyi bir fikir verebilir. Ve son not olarak... bu 'vahim durumun, dünyanın her yerinde aynı olduğunu' da üzücü bir şekilde belirtmek gerekir.
4.1) Çevresel şartlar (koşullar), tek başına 'kalıcı' olan ve olmayan 'kimyasal beyin hasarına' neden olmaz...
Ana akım psikiyatri'de ve taraftarlarında (ve hatta halk kesiminde bile) çevresel şartların kötü ortam koşullarının (/sadece çevresel şartların)... tek başına 'kalıcı' olan ve olmayan 'kimyasal beyin hasarına neden olduğuna' dair bir inanış vardır. Bu inanış, bazı nedenlerden dolayı tamamen yalan, yanlış ve/veya yanıltıcı bir inanıştır; yani doğru değildir. Çevresel şartlar (koşullar) - özellikle de kimyasal olmayan çevresel şartlar -, hiç bir şekilde kalıcı olsun /olmasın 'kimyasal beyin hasarına' neden olmaz. Bunun nedenini muhtemelen şöyle açıklayabiliriz;
Adı üstünde 'kimyasal' beyin hasarı, sağlıklı beyinleri sadece 'kimyasal' olarak etki edebilen 'psikiyatrik ilaçlar, yasadışı sokak uyuşturucuları, diğer tüm ilaçlar' ile birlikte 'yediğimiz yiyecekler, içtiğimiz içecekler ve soluduğumuz hava' gibi 'kimyasal içerikli gıdalar' yoluyla oluşabilen bir (kimyasal) beyin hasarıdır.
Kimyasal olmayan çevresel şartlar (1.kategori), kimyasal beyin hasarına neden olmaz. Muhtemelen sadece 'beyin travmasına' neden olur ki... bunu da bir takım 'ilaçsız tedavi yöntemleri ve insani davranış terapileri' yoluyla 'düzeltilebilen kalıcı olmayabilen beyin travması' şeklinde görebiliriz.
Eğer bu (sonradan düzeltilebilir) beyin travmasını... son derece zehirli kimyasallar içeren psikiyatrik ilaçlar ve ECT (sağlıklı beyinlere elektroşok verilmesi) gibi biyopsikiyatrik müdahalelerle tedavi etmeye çalışırsanız...muhtemelen bu beyin travmasını, kalıcı beyin hasarına dönüştürürsünüz. Muhtemelen... psikiyatrik ilaçlar, - sonradan düzeltilebilen beyin travması yaşayan - sağlıklı beyinleri, kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına dönüştürürken, ECT (beyne 420 /460 volta kadar elektrik (elektroşok) verilmesi ile), fiziksel kaynaklı kalıcı beyin hasarına dönüştürebilir.
'Kimyasal olabilen beklenmedik kimyasal şartlar' ise... 'kimyasal olmayan çevresel şartlardan' çok daha faklı bir yapıya, özelliğe sahiptir. Muhtemelen bu beklenmedik kimyasal şartlara... eğer hafif dozlarda uzun bir süre /çok ağır dozlarda kısa bir süre maruz kalınırsa... muhtemelen bu beklenmedik kimyasal şartlar, tek başına kalıcı olan ve olmayan kimyasal beyin hasarına neden olabilir. Örneğin, bireylere verilen 'ağır psikiyatrik ilaçların' verilmesi durumu... muhtemelen, bu bireylerin hızlı bir şekilde kalıcı olan ve olmayan kimyasal beyin hasarına yakalanmasına neden olabilecektir. Aynı vahim durum, diğer beklenmedik kimyasal şartlar için de geçerlidir. Aslında burada garip ve tuhaf bir durum yok.
"Sağlıklı beyinlere direkt /indirekt (dolaylı yollardan) giden her türlü kimyasal etkiler... - kimyasal etkinin ağırlığına (yoğunluğuna) göre - sağlıklı beyinlerin kalıcı olan ve olmayan kimyasal beyin hasarına uğramasına neden olabilir."
"Psikiyatrik ilaçların çalışma şekli de buna benzerdir. Psikiyatrik ilaçlar, sağlıklı beyinleri (beyin kimyasını) önce UYUŞTURUR, sonra da (genellikle hafif dozlarda - uzun vadelerde kullanıldığında) kimyasal beyin hasarına ve daha sonra da (psikiyatrik ilaçların kullanımının devam edilmesi durumunda) kalıcı kimyasal beyin hasarına neden olur ve bu da insanların 'bakıma muhtaç' hale gelmesine neden olabilen bir şeydir ki... bu durum (psikiyatrik ilaçların kullanımının devam edilmesi durumunda) ölüme kadar gider. Psikiyatrik ilaçların hem zihinsel hem de fiziksel ciddi kalıcı ve ölümcül hastalıklara ve rahatsızlıklara ve 'ani ölümler' gibi çeşitli ölümlere de sebep olduğunu ise hiç saymıyoruz bile..."
"Kısaca... Psikiyatrik ilaçlar tek başına kalıcı olan ve olmayan kimyasal beyin hasarına (genellikle uzun vadelerde) sebep olabilirken... bu psikiyatrik ilaçların neden olduğu kalıcı olan ve olmayan kimyasal beyin hasarının hızlı bir şekilde oluşmasına katkı sağlayan diğer etkenler ise - 'psikiyatrik ilaçlar ile birlikte kullanıldığında' - kimyasal olmayan çevresel şartlar ile kimyasal olabilen beklenmedik kimyasal şartlardır; (olumsuz koşulların (şartların) her iki kategorisi..)
Beklenmedik kimyasal şartlar, tek başına kimyasal beyin hasarına neden olabilir ki, bu da son derece normal olan bişeydir. Her türlü kimyasal etkiler... sağlıklı beyinleri olumlu /olumsuz yönde etkileyebilir ve sağlıklı beyinleri kimyasal hasara uğratabilir; psikiyatrik ilaçlar da bunlardan biridir. Kimyasal olmayan çevresel şartlar, tek başına kimyasal beyin hasarına neden olmaz; muhtemelen sadece 'bir takım ilaçsız tedavi yöntemleri ile insani davranış terapileri ile sonradan düzeltilebilir' - 'beyin travmasına' neden olabilir.
E) 'Bakıma muhtaç' halde olmayanların, 'bakıma muhtaç' hale getirilmesi... an meselesi...
1) Yukarıda da vurguladığımız gibi... Muhtemelen psikiyatrik ilaçlar, tek başına bile (psikiyatrik ilaçların kullanımının devam edilmesi halinde) önce kalıcı olmayan kimyasal beyin hasarına (kimyasal lobotomiye) maruz bırakır, daha sonra da kalıcı kimyasal beyin hasarına (kalıcı kimyasal lobotomiye) yakalanmasına (uğratılmasına) neden olur. Bu da muhtemelen bireyleri - kendi işlerini, kendi kendilerine yapamayacak ve/veya kendi kendine hayatlarını sürdüremeyecek - dereceye /seviyeye geldiklerinden dolayı... ailelerinin ve/veya başkalarının 'özel bakımlarına muhtaç' bir şekilde 'BAKIMA MUHTAÇ' hale getirilmesine neden olur. (Daha doğrusu ana akım psikopat psikiyatri tarafından ("akıl sağlığı / akıl hastalıklarının tedavisi' adı altında) bu hale getiriliyorlar.)
"Muhtemelen... bakıma muhtaç hale gelen (kimyasal lobotomiye yakalanan /uğratılan) bu masum insanları... zihinsel engelli bireylerin ölene kadar (daha doğrusu 'psikiyatrik ilaçlar tarafından ÖLDÜRÜLENE KADAR') kaldıkları "akıl hastaneleri, psikiyatri hastaneleri, bakımevleri, huzurevleri ve rehabilitasyon merkezleri" vb gibi akıl sağlığı birimlerinde ve hatta çevrenizde ve hatta kendi ailenizde dahi görebilmek mümkündür. Hatta bakıma muhtaç hale gelmeyen (kimyasal lobotomiye maruz kalan) masum insanları da, bu bahsedilen yerlerde görebilmek mümkündür, diyebiliriz."
"Muhtemelen... günümüz de 'akıl sağlığı birimlerinde ölene kadar burada kalmak zorunda olan bu masum insanları bu hale getiren şeyin (özellikle de) psikiyatrik ilaçların olabileceğini' bilmek önemlidir." - ECT gibi diğer zararlı ve öldürücü psikiyatrik tedaviler de buna dahildir."
"Psikiyatrik ilaçlar, bakıma muhtaç hale getirdiği insanların... 'bir akıl hastanesi / bir bakımevi / bir huzurevi / bir rehabilitasyon merkezi' gibi herhangi bir akıl sağlığı biriminde... ölene kadar kalmasına, yaşam sürelerini kısaltmasına ve sonra da ölümlerine sebep olur."
Muhtemelen... psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına (kalıcı kimyasal lobotomiye) yakalanan bu masum insanların SONLARI ise muhtemelen...
a) ya kıyıda köşede - kimsesiz bir şekilde - ölmeyi beklemek...
b) ya ailesi, yakınları ve/veya tanıdıkları tarafından 'bakıma muhtaç' bir şekilde yaşamak ve bu şekilde ölmek...
c) ya bir akıl sağlığı biriminde ölene kadar burada kalmak zorunda olmak ve bu şekilde ölmek...
d) yada ÖLMEK (psikiyatrik ilaçların neden olduğu çeşitli kalıcı ve ölümcül zihinsel ve fiziksel hastalıklardan dolayı ölmek ('ani ölümler' de dahil) - yani bir nevi 'kim vurduya gitmek', yani kısaca ana akım psikiyatri tarafından öldürülmek) ile bitiyor, son buluyor.
2) Muhtemelen... bu masum insanlardan çok az bir kısmı ise henüz 'bakıma muhtaç hale gelmiş olmadıklarından', - yani en azından bazı basit işleri, kendi kendilerine yapabildiklerinden ve/veya az da olsa kendi kendine hayatlarını sürdürebilecek' seviyede /derecede olduklarından dolayı... ailelerinin ve/veya başkalarının 'özel bakımlarına muhtaç' bir şekilde 'BAKIMA MUHTAÇ' halde değiller.
Bu durum, bakıma muhtaç olmayan bireylerin, mevcut durumlarının "henüz 'kimyasal lobotomiye maruz kalma' seviyesinde olduklarını" bize gösteriyor. Ancak uzun vadeli (aylarca ve/veya yıllarca) psikiyatrik ilaç kullandıklarından dolayı... bu durumun (ne zaman geleceği belli olmasa da) her an değişmesi de olasıdır. Yani halen bile 'psikiyatrik ilaçların kullanımının devam edilmesi' nedeniyle, (ne zaman geleceği belli olmasa da) mevcut durumları her an değişebilir ve 'bakıma muhtaç' olmayan bireyler, 'bakıma muhtaç' hale gelebilir düzeyde tehlikeli bir risk ile karşı karşıya kalabilirler.
2.1) Şimdilik 'bakıma muhtaç' halde değiller ama....
Bu masum insanlar, henüz bakıma muhtaç olmasalar bile... özellikle de uzun yıllar boyunca kullandıkları ve hem beyin sağlığı hem de beden sağlığı için oldukça zehirli kimyasallar içeren psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı beyin hasarının (kimyasal lobotominin), ve yaşam sürelerini kısaltan diğer zihinsel ve fiziksel kalıcı ve ölümcül yan etkilerini yaşıyorlar gibi görülüyor.
Bu insanların illa da 'bakıma muhtaç hale gelmelerine' gerek yok; zaten bir yandan kimyasal lobotominin olumsuz yan etkilerini
('şiddet, cinayet ve intihara meyilli olma, düşünceler de zayıflık,
unutkanlık, düzgün konuşamama, belirli davranışlarda bozukluk' vb
gibi zihinsel ve fiziksel davranışların olumsuz yönde değişmesi), öte yandan da (örn. 'kalp ve damar hastalıkları, diyabet, kanser' vb gibi) çeştili kalıcı ve ölümcül zihinsel ve özellikle de fiziksel hastalıklara yakalanma ve bunlarla mücadele etme ile birlikte 'ANİ ÖLÜMLER'de dahil çeşitli ölümler ile karşı karşıya kalma gibi olumsuz sağlık problemleri nedeniyle de... zaten bu masum insanların yaşam süreleri kısalmış durumdadır. (Bu, psikiyatrik ilaçların insanların yaşam sürelerini en az 20 yıl kısalttığı gerçeği ile örtüşmektedir.) Ve bu yaşadıklarından dolayı daha çok acı çekmekleri ve deyim yerindeyse işkenceler yaşamaları ise cabası...
"Şimdilik 'bakıma muhtaç' halde değiller ama.... zaten psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı beyin hasarına (kimyasal lobotomiye) maruz kalmanın getirdiği çok korkunç olası kalıcı ve ölümcül yan etkilerinden dolayı... 'bakıma muhtaç' şekilde 'acı ve işkenceler' yaşıyorlar, 'yaşamları, giderek daha da kısalıyor' ve daha sonra da sessiz sedasız bir şekilde bu dünyadan göçüp-gidiyorlar - yani ölüyorlar. Deyim yerindeyse "KİM VURDUYA GİDİYORLAR."
NOT: "Ana akım psikiyatri ve ana akım psikiyatristler, psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarı (kalıcı kimyasal lobotomi) yaşayan insanların bu mevcut durumları için... genellikle ("akıl hastalığı kalıtsaldır, ileri seviyelere gidebilir" ; "akıl hastalığı tedaviye dirençliydi o yüzden bu hastalığın ileri seviyeye gitmesi bu nedenledir.") vb gibi kanıtı dahi olmayan buna benzer tamamen uyduruk ifadelerle, hem hasta ve hasta yakınlarını, toplumları, devletleri ve medyayı (kamuoyunu) aldatmaya, kandırmaya ve yanıltmaya hem de bu kimyasal lobotomiye sebep olan psikiyatrik ilaçları ve tabii ki bu zehirleri reçete eden kendilerini aklamaya ve korumaya
çalışıyorlar. (....)" (Bunlarla ilgili detaylı bilgileri, bloglarımızdaki akıl
sağlığı ile ilgili diğer araştırmalarımızda da bulabilir ve
okuyabilirsiniz..)
F) Psikiyatrik ilaçlar (ve Psikiyatri), toplumların ve devletlerin 'sosyolojik yapısını' bozar ve 'astronomik mali (parasal) kayıplar' yaşamasına neden olur.
"Psikiyatrik ilaçlar, sadece bireylere zarar vermez... ayrıca - yukarıda saydığımız psikiyatrik ilaçların sebep olduğu olası ciddi ve ölümcül sağlık problemleri ve ölümler ile birlikte - tüm bunlar 'ailelerin
parçalanması, toplumsal birliğin ve sosyolojik yapının bozulması,
devletin ve toplumun (bu problemler için harcadığı) mali kayıpları' vb gibi çok sayıda sosyolojik sorunlara da yol açar.
"Aslında bu sosyolojik sorunlar, sadece psikiyatrik ilaçlar ile değil... bununla birlikte ECT gibi diğer biyopsikiyatrik müdahaleler (psikiyatrik tedaviler) için de geçerli olan bir şeydir. Bunlar da, ciddi ve tehlikeli anlamda sosyolojik sorunlara yol açar. Psikiyatrik ilaçların bu kadar ön planda olmasının nedeni... muhtemelen her eve rahatlıkla girmesi ve dünya genelinde tahminen yüz milyonlarca (belki de milyarlarca) insan tarafından kullanılması nedeniyle ortaya çıkan sosyolojik sonuçlardan kaynaklanıyor gibi gözüküyor. Diğerlerinin de etkisi var ama muhtemelen psikiyatrik ilaçların yaptığı etki kadar çok büyük olumsuz etkiye sahip değiller.."
Bireyler ve aileler (hasta ve hasta yakınları), hem 'akıl sağlığı /hastalıkları sorunları' için - işe yaramayan, akıl hastalıklarını tedavi etmeyen ve son derece tehlikeli ve ölümcül olan (sakat bırakan, yaralayan ve öldüren) - başta psikiyatrik ilaçlar olmak üzere ECT gibi biyopsikiyatrik müdahalelere (tedavilere) hem de bunların - özellikle de psikiyatrik ilaçların - neden olduğu ciddi ve ölümcül sağlık problemleri ile mücadele edebilmek için (psikiyatrik ilaçlara, diğer ilaçlara, tedavilere, psikiyatristlere, eczanelere vb gibi) yerlere 'astronomik sağlık harcamaları' yaparak, çok büyük mali kayıplar yaşarlar.
Ve devletler de muhtemelen... genellikle maddi durumu yetersiz (ve sayıları milyonlarca) olabilen vatandaşlarının, ücretsiz olarak yararlanabilmesi için bu biyopsikiyatrik tedavilere... devlet hazinesinden mali sağlık harcamaları yaparak, devlet hazinesinin 'mali kayıplar' yaşamasına neden olur. Bu devlet hazinesinin mali kayıpları, vatandaşlarının biyopsikiyatrik tedavilerin - özellikle de psikiyatrik ilaçların - neden olduğu ciddi ve ölümcül sağlık problemleri ile mücadele edebilmek için diğer sağlık tedavi hizmetlerine yapmış olduğu 'mali sağlık harcamalar' ile daha da artar.
Ayrıca bu 'mali sağlık harcamalarına' ek olarak... biyopsikiyatrik müdahalelerden (tedavilerden) dolayı ciddi derecede zararlar gören (kimyasal kaynaklı beyin hasarı yaşayan) ve belli kriterleri karşılayabilmesi ile (yani örneğin kendi işini yapamayacak derecede beyin hasarı yaşadığını ispat edebilmesi şartı ile)... devletler, 'beyin hasarı derecelerine göre' belirli oranlar belirler ve hastaneden alınabilen 'zihinsel engelli sağlık kurulu /sağlık raporları' ile vatandaşlarına 'mali sosyal yardım' vb gibi buna benzer adlar altında 'zihinsel engelli maaşları, bakım maaşları' vb gibi 'mali parasal ödemeler' yaparlar. Bu durum da.... devletin, mali sağlık harcamalarının astronomik rakamlara ulaşmasına neden olur ki, bu da 'devletin hazinesinin astronomik mali kayıplar' yaşamasına neden olur.
Bu her iki durum da bize, aslında devletlerin, - başta psikiyatrik ilaçlar olmak üzere ECT gibi diğer - tüm biyopsikiyatrik tedavilerin neden olduğu ciddi ve ölümcül sağlık problemlerinin 'fakına bile varamadığını' ve boşu boşuna devletin hazinesinden astronomik mali harcamalar yaparak devletin hazinesinde çok büyük 'maddi (mali) kayıplar' yaşamasına sebep olduğunu bize gösteriyor.
Bu vahim durum - yani hem vatandaşların hem de devletlerin, 'zarar verici ve öldürücü' biyopsikiyatrik tedavilere yapmış olduğu astronomik mali harcamalar...
... ciddi ve ölümcül sağlık sorunlarına yol açan başta psikiyatrik ilaçlar olmak üzere ECT (beyne, 420 /460 volta kadar elektrik- elektroşok- verilmesi) gibi biyopsikiyatrik tedavileri uygulayan ana akım psikiyatrinin, psikiyatristlerin ve psikiyatrik ilaç şirketlerinin....
... hem halkın cebinden hem de devletlerin hazinesinden ödenen 'astronomik mali harcamalar' ile - ceplerinin ve/veya kasalarının muhtemelen (günlük /aylık /yıllık) milyarlarca dolarlık mali kazançlar (yani paralar ile) doldurulmasına...
... ve bu milyarlarca dolarlık 'mali çıkar döngünün'... - muhtemelen her yıl, insanlara çok ciddi zararlar veren (yaralayan, sakat bırakan ve öldüren) kokuşmuş - 'akıl sağlığı sisteminde' devam etmesine neden olmaktadır.
Muhtemelen bu kokuşmuş zararlı ve öldürücü akıl sağlığı sisteminde, bu milyarlarca dolarlık mali çıkar döngünün her yıl devam etmesi... sadece vatandaşların ve devletlerin 'astronomik mali kayıplarına' yol açmamakta... ayrıca başta psikiyatrik ilaçlar olmak üzere ECT gibi diğer biyopsikiyatrik müdahaleler (tedaviler) tarafından, muhtemelen her yıl (sayısı belirsiz, tahminen) milyonlarca insanın, sakat bırakılmasına (iyatrojenik yaralanmasına) ve öldürülmesine neden olabilmektedir, diyebiliriz.
"Psikiyatri - onlarca yıldır devam eden biyopsikiyatrik tedavileri nedeniyle - şimdiye kadar kaç milyar insanı öldürdü (ve sakat bıraktı)?"
*** *** ***
** VE DİĞERLERİ...
** ANA AKIM PSİKİYATRİ'NİN 'PSİKİYATRİK GİZLİ VAHŞET ve SOYKIRIMLARI'...
-- "AKIL SAĞLIĞI BİRİMLERİNDEKİ ZİHİNSEL ENGELLİ BİREYLER... PSİKİYATRİNİN GİZLİ VAHŞET VE SOYKIRIMINDAN DERHAL KURTARILMALIDIR?" - "NEDEN?" - Devamını okuyun ve dehşeti öğnenin..
Şimdi gelelim psikopat psikiyatrinin işlediği - yukarıda vurguladığımız gibi bu - gizli vahşet ve soykırımları nasıl gizli bir şekilde işlediğine ve son durumlarına... Gerçi yukarıda bunları anlatmaya çalıştık, yani yukarıda anlattığımızdan pek farklı olmayacaktır ama yine de verelim çünkü farklı bakış açıları ile bakmak da konuyu daha iyi anlayabilmek için önemli olabilir.
Psikiyatrinin dünyadan saklanan /sakladığı gizli vahşeti ve gizli soykırımı - Sessiz vahşet ve sessiz soykırım - sessiz sedasız bir şekilde - hızla devam ediyor ama dünya halen uykuda. - 'Psikiyatrik gizli vahşet ve soykırım nasıl işleniyor?'
- "Ana akım psikopat psikiyatri, psikiyatristler ve öldüren ve sakat bırakan biyo-psikiyatrik tedaviler hakkında bilinmeyen ve gizlenen herşey. Belki de sadece bildiklerimiz kadar..."
- "Tüm dünyadaki akıl sağlığı birimlerindeki zihinsel engelli bireyler, psikopat ve soykırımcı psikiyatrinin vahşetinden, zulmünden ve soykırımından derhal KURTARILMALIDIR. Devletler ve vicdan sahibi toplumlar tarafından..." - "PEKİ, NEDEN?"
Bunları zaten yukarıda kısaca açıklamıştık ve daha önceki blog araştırma yazılarımızda da irdelemiştik ve şimdi de bazı farklı bakış açılarıyla irdelemeye devam edelim.
GİRİŞ...
Yukarıda irdelediğimiz 'psikiyatrik ilaçların sebep olduğu ölümcül zarar ve gelişmeleri' göz önüne getirdiğimiz de... aşağıda bu yazıda geçenler de farklı olmayacaktır. Ama tüm bunların sadece akıl sağlığı birimlerindeki olumsuzlukları değil, akıl hastalıkları tedavisinde, neden "ilaçsız tedavi yöntemlerinin' gerektiğini ortaya
koymak için de hazırlanmış olduğunu bilmek gerekir. Yukarıda
irdelediğimiz yazı ile birlikte bu yazıyı okuduğunuzda da,
muhtemelen akıl hastalıklarının ilaçlı tedavilerinde her yıl düzenli olarak GİZLİ VAHŞETİN (iyatrojenik SAKAT BIRAKILMANIN - yani yaralanmanın) ve GİZLİ SOYKIRIMIN (iyatrojenik ÖLDÜRÜLMENİN) nasıl yaşandığını ve bunlarla birlikte gizlenen daha pek çok korkunç şeyi de öğrenmiş olacaksınızdır.
Muhtemelen... Psikiyatri, her yıl sayısı belirsiz milyonlarca insanı ÖLDÜRÜYOR ve SAKAT BIRAKIYOR. Bu iyatrojenik ölüm ve yaralanmalar (sakat bırakmalar) sıralamasında psikiyatrik ilaçların ilk sırada yer aldığını tahmin etmek zor olmayacaktır. ECT (beyne 420 volta kadar elektrik (elektroşok) verilmesi) gibi diğer zararlı ve öldürücü psikiyatrik tedaviler de, bu iyatrojenik ölüm ve yaralanmalar içerisinde yer alıyor. 'Sayısı belirsiz' diyoruz çünkü her şey gizli saklı yapılıyor.
Çükü, psikiyatrik ilaçlar ve ECT gibi diğer zararlı biyopsikiyatrik tedavilerden dolayı öldürülen ve sakat bırakılan insanların ölüm ve sağlık raporları (kayıtları), hep başka başka nedenlerin üzerine atılarak işleniyor ve bu iyatrojenik ölüm ve yaralanmalar çoğunlukla bu şekilde örtbas ediliyor. Ancak insanlar bu iyatrojenik ölüm ve yaralanmaların ve örtbas edilmelerin farkında bile değil. Yani, deyim yerindeyse milyonlarca insan kim vurduya gidiyor.
Aşağıda bahsedilen sayılar, sadece resmi olarak kayıt altında olanlar. Ve sadece batı dünyasında - muhtemelen ABD ve bazı AB ülkelerinde... Kayıt altında olmayanlarla (genellikle iyatrojenik ölüm ve yaralanmaların örtbas edilmesiyle) birlikte (batı dünyasında iyatrojenik ölüm ve yaralanma sayılarının bu kadar az olmasının nedeni de bu zaten)... dünyanın diğer ülkelerindeki ve muhtemelen örtbas edilen iyatrojenik ölüm ve yaralanmaların sayısını da eklersek, bu sayı daha fazla olacaktır. 1950 -2025 arasındaki ölümleri de sayarsak... muhtemelen toplamda en az 1 milyardan fazla (belki de 1 ile 4 milyar arasında - belki de daha fazla) insanın, psikiyatri tarafından ÖLDÜRÜLMÜŞ ve SAKAT BIRAKILMIŞ olabileceğini tahmin edebiliriz.
Bu makale, psikiyatrik tedavilerin ölümcül zararları ve insanların psikiyatri tarafından ÖLDÜRÜLMESİ ve SAKAT BIRAKILMASI konuları ile birlikte... sözde akıl sağlığı tedavisi gördükleri (ve ölene kadar buralarda kalmak zorunda olan) zihinsel engelli bireylerin kaldıkları zihinsel engelli akıl sağlığı birimleri (akıl hastaneleri, psikiyatri hastaneleri, bakımevleri, huzurevleri, rehabilitasyon merkezleri vb) ve devlet ve üniversite hastanelerinin psikiyatri poliklinik ve servisleri ile birlikte bu hastanelerdeki TRSM adı verilen birimlerdeki sözde akıl sağlığı tedavisi gören zihinsel engelli bireylerin durumları ele alınmıştır..
"Psikiyatriyi ve bu ana akım psikiyatriye hizmet eden psikiyatristleri çok hafife almayın. Onlar, sandığınızdan çok daha tehlikeli bir yapıya sahiptirler. Psikiyatrinin SOYKIRIMCI bir örgüt ve psikiyatristlerin de ('dürüst psikiyatristler' hariç sadece ana akım psikiyatriye hizmet (itaat) eden psikiyatristlerin) 'dünyanın en tehlikeli psikopatları' olduğunu... okudukça ve zamanla bunun nedenlerini de öğreneceksinizdir."
PSİKİYATRİNİN GİZLİ VAHŞETLERİ içerisinde, psikiyatri (ve psikiyatristler) tarafından akıl hastası olarak görülen masum insanların, sağlıklı beyinlerinin hasara (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına) uğratılması da vardır. Ki bu acı ve korkunç gerçeği o kadar çok hafife almayın. Çünkü bu, genellikle uzun vadeli (aylarca ve/veya yıllarca psikiyatrik ilaç kullanım sonrasında) psikiyatrik ilaçların yol açmış olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarı yaşayan masum insanların sayısı... muhtemelen dünya genelinde psikiyatrik ilaç kullanan sayısı belirsiz yüz milyonlarca (belki de daha fazla - tahmini 1 milyardan fazla) insan sayısı civarındadır, diyebiliriz.
"Muhtemelen... belki de uzun vadeli psikiyatrik ilaç kullananlardan birileri olarak... sizler ve/veya sevdiklerinizden herhangi biri de (haberiniz olmadan ve ruhunuz bile duymadan) bu psikiyatrik ilaç (kimyasal) kaynaklı, kalıcı beyin hasarına yakalanmış dahi olabilirsiniz."
Muhtemelen... dünya genelinde psikiyatrik ilaç kullanan yüz milyonlarca insanın neredeyse tamamının ve onların ailelerinin... bu acı ve korkunç gerçekten haberleri dahi olmadığını tahmin edebiliriz. Yani, muhtemelen HER YIL bu yüz milyonlarca insandan - en azından 1 milyondan fazla (belki de daha fazla) insan- psikiyatrik ilaçlar tarafından kalıcı beyin hasarına yakalanmış olabilir ve ne kendileri ne de ailelerinin bundan haberlerinin dahi olmadığını /olmayabileceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Aslında bu, henüz adı konulamamış bir PSİKİYATRİK VAHŞET.
Ve bu psikiyatrik vahşetin, psikiyatrik ilaçların piyasaya sürüldüğü yaklaşık 1950'li yıllardan beri (onlarca yıldır) sürdüğünü düşünürsek... muhtemelen her yıl katlanarak artan psikiyatrik ilaç kaynaklı beyin hasarlarına (kimyasal lobotomiye) maruz kalan ve yakalanan insanlarla birlikte... - ölenleri de katarsak - astronomik sayılarda (tahmini yüz milyonlarca - belki de 1 ile 3 milyar arası) iyatrojenik sakat bırakılan ve öldürülen insanların olduğunu /olabileceğini....
Ve bu psikiyatrik ilaçlar tarafından iyatrojenik sakat bırakılan ve öldürülen bu tahmini yüz milyonlarca (belki de daha fazla - belki de 1 ile 3 milyar arası) insanın ve onların ailelerinin (/yakınlarının)... bu iyatrojenik yaralanma ve ölümlere sebep olan şeyin psikiyatrik ilaçlar (ve ECT gibi diğer biyopsikiyatrik tedaviler) olduğundan /olabileceğinden haberlerinin bile olmadığını /olmayabileceğini (olsa bile ellerinden gelen birşey olmadığı için herhalde bunu kabullenmiş olabileceklerini) tahmin etmek hiç de zor olmayabilecektir, diyebiliriz.
Tabii onlarla birlikte muhtemelen 'devletler, toplumlar ve medya' da... piskiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarının, bu zehirli psikiyatrik ilaçları kullanan milyonlarca insanın yaşıyor olabileceğinin farkında bile olmayabilirler. (Ya da farkındalar ama 'neden hiç bir şey yapmıyorlar', orası çok tartışılır..)
Bu gizli vahşet, muhtemelen psikiyatrik ilaç (kimyasal) kaynaklı, kalıcı beyin hasarı, ana akım psikiyatrinin 'hastalarından, ailelerinden, toplumlardan, devletlerden ve medyadan' sakladığı
sinsi bir vahşettir. Ki bu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarının muhtemelen tespit edilebilmesi de oldukça zor gibi görülmektedir. Bu nedenden
dolayı da... olasılıkla ana akım psikiyatri, bu zehirli psikiyatrik ilaçları
rahatlıkla hastalarına reçete edebilmekte ve böylece masum insanların
genellkle uzun vadelerde kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına
yakalanmalarına neden olabilmektedir, diyebiliriz.
-- Küçük bir hesap...
Bazı istatistiklere göre muhtemelen dünya genelinde akıl hastası sayısı 1 milyarı aşmış durumda. (Tabii tahminimize göre bu sayı 2-3 milyar civarı da olabilir. Çünkü DSÖ ve diğer uluslararası sağlık kuruluşları hem akıl hastası sayısı hem de psikiyatrik ilaç kullanan insan sayısı konusunda yeterince dürüst bir veriye sahip değil. Ve, bunun nedeninin de olasılıkla ana akım tıp dünyasında 'çarpıtmalar ve örtbas etme kültürünün', çok yaygın olması olarak gösterebiliriz. Yine de elimizdeki verilere göre hareket edersek...)
Bu 1 milyardan fazla insanın hepsinin / en azından %75 (~750 milyon insanın) / %50'sinin (~500 milyon insanın)... her gün bir /birden fazla psikiyatrik ilaç kullandığını varsayarsak... psikiyatrik ilaç kullanan insan sayısı, on /yüz milyonlarca (belki de daha fazla) civarında olabilir, diye bir tahminde bulunabiliriz. Ve bu insanların hepsinin uzun vadeli psikiyatrik ilaç kullandığını düşünürsek... bu insanların neredeyse tamamının psikiyatrik ilaç (kimyasal) kaynaklı, kalıcı beyin hasarına yakalanmaması için hiçbir sebep yoktur, diye bir tahminde bulunabiliriz.
Psikiyatrik ilaç kullanım sayısı olasılığına bakacak olursak.. Muhtemelen dünya genelinde psikiyatrik ilaç kullanan on/yüz milyonlarca insanın neredeyse hepsinin hergün (hem de kendi evlerinde bile) psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına maruz kalıyor olabileceğini.... Ve heryıl da bu, on /yüz milyonlarca insandan bir kısmının (en azından 1 milyondan fazla insanın), kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına yakalanmış olabileceğini tahmin edebiliriz.. Nasıl mı?
Bunların hepsini yukarıda anlatmıştık ama siz yine de okumaya devam edin.. Çünkü daha bitmedi.. psikiyatrinin (öncelikle hastalardan ve ailelerinden... ve toplumlardan, devletlerden kamuoyundan ve medyadan on yıllar boyunca) sakladığı (tahmin bile edemeyeceğiniz) diğer gizli vahşet ve soykırım gerçeklerini de okuyarak bilgi sahibi olacaksınızdır...
*** *** ***
** PSİKİYATRİK VAHŞET VE SOYKIRIMLA MÜCADELEYE ÇAĞRI...
-'PSİKİYATRİK VAHŞET VE SOYKIRIM' KONUSUNDA MÜCADELE VEREBİLECEK VİCDAN SAHİBİ "DÜRÜST İNSANLARA" İHTİYAÇ VARDIR...
Türkiye'de - en azından gelişmiş batı dünyasında (ABD ve bazı AB ülkelerinde ve diğer gelişmiş ülkelerde) insanları öldürdükleri ve sakat bıraktıkları ortaya çıkarılan (özellikle de psikiyatrik ilaçlar başta olmak üzere ECT (beyine 420 volta kadar elektrik (elektroşok) verilmesi) gibi son derece zararlı ve öldürücü olabilen - sakat bırakıcı ve öldürücü psikiyatrik tedavilere karşı ciddi bir şekilde mücadele verebilecek...
Ana akım meslek gruplarına (ana akım psikiyatri, ana akım tıp, ana akım medya, ana akım hukuk vb gibi) hizmet (itaat) etmeyen...vicdan sahibi DÜRÜST psikiyatristlere, doktorlara, bilim adamlarına, adli birimlere (özellikle de avukatlara ve diğer hukukçulara "savcılara, hakimlere, adli tabiplere, araştırmacı polislere ve/veya dedektiflere"), gazetecilere, aydınlara, sanatçılara, politikacılara, siyasetçilere ve şu an aklımıza gelmeyen diğer meslek sahiplerine, sivil toplum örgütlerine ve hatta vicdan sahibi diğer sıradan vatandaşlara da çok büyük ihtiyaç vardır.
Ne yazık ki... ülkemizde yukarıda saydığımız bu meslek gruplarına baktığımız da - özellikle de diğer tıp alanlarındaki doktorlar ve avukatların - bu, psikiyatrik vahşet ve soykırımından habersiz olduklarını ve özellikle de psikiyatrik ilaçların 'gerçek işleyişi, sakat bırakıcı ve öldürücü rolü' hakkında yeterince bir bilgiye sahip olmadıkları ve/veya bilgi sahibi olsalar bile bunlar konusunda yeterince kafa patlatmadıkları ve/veya herhangi bir mücadele falan vermedikleri görülüyor.
Başta ABD olmak üzere bazı AB ülkeleri ile birlikte, diğer gelişmiş dünya devletlerinde... özellikle de ana akım meslek gruplarına hizmet (itaat) etmeyen vicdan sahibi DÜRÜST psikiyatristlerini doktorların, diğer bilim adamlarının, avukatların, gazetecilerin ve hatta savcıların ve politikacıların bile (diğer meslek grupları ve sivil vatandaşlar da dahil).... (başta psikiyatrik ilaçlar olmak üzere ECT gibi diğer zararlı psikiyatrik tedavilerin insanları nasıl öldürdüğü ve sakat bıraktığını bildikleri için) bu psikiyatrik vahşet ve soykırımlarla hem hukuki hem de sosyal açıdan çok ciddi mücadele verebilmektedirler.
"Amerikalının Corcu, Almanın Hansı can da, bizim Ayşe'nin Mehmet'in canı patlıcan mı?" misali, onlar kendi insanlarını psikiyatrinin vahşetinden ve soykırımından koruyor da ve/veya en azından hukuki ve sosyal açıdan mücadele veriyorlar da... biz niye ver(e)miyoruz? Yoksa veriliyor da bizim mi haberimiz yok?
Psikiyatri'deki vahşet ve soykırım... nedir, necidir?
Muhtemelen 2015 yılında sadece gelişmiş batı dünyasında (ABD ve bazı AB ülkelerinde) yapılan bir araştırmaya göre, psikiyatrik ilaçların her yıl yarım milyondan (500.000'den) fazla 65 yaş üzerindeki yaşlı insanın ölümüne yol açtığı bulunmuş. Ve bunlar sadece gelişmiş batı dünyası ve 65 yaş üzeri olanlarla sınırlı. Peki ya diğer ülkeler ve 65 yaş altı olan insanların durumları? Onları da katarsanız... durumun ne kadar vahim bir durum (felaket) olabileceğini de anlayabilmiş olursunuz. Muhtemelen dünya genelinde her yıl en az 1 milyondan fazla insanın öldürülmesi ve sakat bırakılması olasılık durumu... aslında bu çok iyimser bir sayıdır. Bu sayının daha fazla olma ihtimalinin de yüksek olasılık olabileceğini tahmin etmek hiç de zor olmayacaktır. Hele de bu sayının her yıl katlanarak arttığını /artıyor olabileceğini düşünürseniz...
Türkiye'de dahil tüm dünyada ana akım psikiyatri, kendilerine hizmet (itaat) eden ana akım psikiyatristleri sayesinde...
muhtemelen dünya genelinde her yıl en az 1 milyondan fazla masum insanı
(genellikle sadece psikiyatrik ilaçlar tarafından) ÖLDÜRÜYOR. Ve SAKAT BIRAKILANLARIN (yaralananların)
sayısını ise hiç saymıyoruz bile.. Onları da katarsanız durum çok daha
kötü felakettir. Biz, neden bunlara adı henüz konulmamış 'psikiyatrik vahşet ve soykırım' diyoruz; işte bu vb vahşet ve soykırımlardan dolayı... (Bunlarla ilgili detaylı bilgileri yazı boyunca
irdeledik, okumaya devam edin..)
- "Türkiye'de psikiyatrik ilaçlar tarafından öldürülen ve sakat bırakılan bir insan, hiç duydunuz mu?"
Muhtemelen biz duymadık. Açıkçası biz ana akım medyada, ana akım tıp'bın çarpıtılmamış raporlarına dayalı 'psikiyatrik ilaç kaynaklı yaralanma ve ölüm' haberine hiç
rastlamadık. Çarpıtılmamış (yani bir iyatrojenik yaralanma ve ölümün asıl nedeninin gizlenmemiş yani örtbas edilmemiş) sağlık raporlarıdır, ki bu, hastaların hasta ve ölüm kayıtlarının tutulduğu, kayıt edildiği sağlık raporlarıdır. Çarpıtılmış sağlık raporları da... muhtemelen bu iyatrojenik yaralanma ve ölümün asıl nedeni bilindiği halde - örn. 'başka sebeplere, altta yatan başka nedenlere' vb bağlanmaya çalışılarak asıl nedenler - gizlenmiş yani örtbas edilmiş sağlık raporlarıdır.
Muhtemelen siz de duymadınız. Bunun nedeni de yukarıda belirttiğimiz gibi... muhtemelen daha çok ana akım tıp dünyasının kokuşmuş halinden kaynaklanmaktadır. Örtbas etme kültürü, batı dünyasında da yaşansa da en azından psikiyatrik ilaçların yarattığı tahribatlar, yaralanma ve ölümler (hepsi olmasa da büyük çoğunluğu) kayıt altına alınıyor gibi görülüyor (iyatrojenik ölüm ve yaralanma kanıtlarının ortaya çıkmasından anlaşılıyor bunlar.) Türkiye gibi diğer dünya devletlerinde ise maalesef örtbas etme kültürü, ana akım tıp dünyasındaki doktorların iliklerine kadar işlemiş gibi görülüyor. 'PARANIN GÖZÜ KÖR OLSUN!' denir ya , aslında örtbas etme kültürünün arkasında yatan en büyük nedenlerinden biri de PARA gibi gözüküyor. Başka ne/neler olabilir ki? 'Mesleklerini kaybetme korkusu' da olabilir mi?
-- Tüm dünyadaki akıl sağlığı birimlerindeki zihinsel engelli bireyler, psikiyatrinin vahşetinden, zulmünden ve soykırımından derhal KURTARILMALIDIR. Devletler ve vicdan sahibi toplumlar tarafından...
Bunların nedenlerini şimdiye kadar az çok anlaşılabilir şekilde elimizden geldiğince anlatmaya ve irdelemeye çalışmıştık. Şimdi bu konuyu hem bunları tekrar ederek hem de farklı bakış açıları ile daha yakından bakarak işleyelim.
Muhtemelen.. dünya genelinde her gün onlarcası (belki de yüzlercesi, binlercesi hatta milyonlarcası)... bu gizli psikiyatrik vahşet ve soykırımdan dolayı ÖLDÜRÜLÜYOR ve SAKAT BIRAKILIYOR (yaralanıyor).. Tabii sadece onlar değil... Tüm psikiyatri hastaları da - yani herhangi bir psikolojik sorunu olup da psikiyatrik tedavi gören herkes... Ama özellikle de zihinsel engelli akıl sağlığı birimlerinde psikiyatrik tedavi gören ve buralarda ölene kadar kalmak zorunda olan her türlü zihinsel engelli hastalar... Psikiyatri'de gizli vahşet ve gizli soykırım, hız kesmeden devam ediyor.
-- Peki, bu psikiyatrik vahşet ve soykırım nasıl işliyor?
"Psikiyatri'nin sivil yaşamdaki yüz milyonlarca (belki de 1 milyardan fazla) sivil evlere girmesi... psikiyatrinin sessiz sedasız gerçekleştirdiği psikiyatrik vahşet ve soykırımın büyüklüğünü ölçebilmek açısından önemlidir."
- Psikiyatri'nin yüz milyonlarca sivil evlerde ve akıl sağlığı birimlerinde sessiz sedasız şekilde her yıl gerçekleştirdiği sayısı belirsiz milyonlarca iyatrojenik yaralanma ve ölümler...
Muhtemelen... dünya genelinde her yıl en az 1 milyondan fazla insanın, psikiyatri (genellikle sadece psikiyatrik ilaçlar) tarafından ÖLDÜRÜLDÜĞÜNÜ (/öldürülmüş olabileceğini) bilmiyorsunuzdur. Psikiyatri tarafından zihinsel ve fiziksel olarak SAKAT BIRAKILAN (YARALANAN) masum insan sayısını ise hiç saymıyoruz bile.. Onları da katarsanız... muhtemelen dünya genelinde her yıl milyonlarca (belki de daha fazla) insan... psikiyatri tarafından SAKAT BIRAKILIYOR ve hatta ÖLDÜRÜLÜYOR demektir. (Türkiye'de dahil.) Hem de kimsenin ruhu bile duymadan, sessiz sedasız bir şekilde...
Bu sayı, muhtemelen sadece psikiyatrik ilaçlar tarafından sakat bırakılan ve öldürülen insanlar için geçerli olabildiğini düşünürsek... ECT (beyne elektrik verilmesi - elektroşok verilmesi) gibi diğer zararlı biyopsikiyatrik tedavilerin yol açmış olduğu yaralanma ve ölümlerle birlikte bu sayı, belki de 1 milyardan fazla dahi olabilir. - Dünya geneli için...
Bu yaralanma ve ölümler, hem sivil hayatta (evlerde, hanelerde) gerçekleşebilirken... zihinsel engelli bireylerin kaldığı özellikle de (akıl hastaneleri, psikiyatri hastaneleri, bakım evleri, huzurevleri, rehabilitasyon merkezleri) gibi akıl sağlığı birimlerinde de gerçekleşebilmektedir - yine kimsenin ruhu bile duymadan, sessiz sedasız bir şekilde...
Devlet ve üniversite hastanelerinin psikiyatri poliklinik ve servisleri ile buralardaki (TRSM adı verilen akıl sağlığı birimlerindeki) zihinsel engelli bireyler de bunlara dahildir. (Onlar, ayrı cumhuriyet değildir. Onlar da beyin ve vücut için oldukça zehirli olan psikiyatrik ilaçlar kullanmaktadır. Herkese olan olası ölümcül sağlık sonuçları, onlar için de geçerlidir. Onların durumu, evlerde, hanelerde gerçekleşen psikiyatrik ölüm ve yaralanmalarla aynıdır. Sonuç da onları da öldüren ve yaralayan yine psikiyatrinin kendisidir. Bu, açık ve nettir...)
- Ana akım tıbbın kontrolündeki tüm sağlık sistemlerinde 'örtbas etme kültürü' oldukça yaygındır...
'Akıl hastaneleri, psikiyatri hastaneleri' gibi büyük sözde akıl sağlığı hastaneleri başta olmak üzere, zihinsel engelli 'bakım evleri, huzurevleri, rehabilitasyon merkezleri) gibi akıl sağlığı birimlerinde kısa süreli ve uzun süreli (yani hayatları boyunca - ölene kadar - kalmak zorunda olan) masum insanların... ölüm ve yaralanma akıbetlerini DOĞRU bir şekilde bilebilmek, öğrenebilmek oldukça zordur.
Çünkü, bu zihinsel engelli masum bireylerin bu akıl sağlığı birimlerindeki ölüm ve yaralanmaları... muhtemelen yoldan çıkmış ana akım tıp (ve ana akım psikiyatri) tarafından başka başka sebeplerin üzerine atılıyor, gerçek olası nedenlerin (örneğin psikiyatrik ilaçların yol açmış olduğu beyin ve bedende bıraktığı tahribatlar, hastalıklar, yaralanmalar vb gibi ciddi ölümcül sağlık sorunlarının) üzeri örtülüyor (örtbas ediliyor) ve böylece ana akım psikiyatri, psikiyatristler ve psikiyatrik ilaçlar bu şekilde AKLANMIŞ olunuyor, gibi görülüyor.
Ne yazık ki... bu ana akım tıp dünyasındaki ölümcül ciddi sağlık sorunlarını (iyatrojenik ölüm ve yaralanmaları) 'örtbas etme' durumu, dünyanın her yerinde aynıdır. Dünya genelinde ana akım tıp dünyasında, henüz hukuki ve sosyolojik olarak adı doğru bir şekilde konulamamış bir 'örtbas etme kültürü' vardır ve bu, oldukça yaygındır. Ana akım tıp tarafından sürdürülen örtbas etme kültürü, en çok da özellikle de sözde akıl sağlığı tedavisi gören milyonlarca masum insan (zihinsel engelli bireyler) üzerinde gerçekleştiriliyor gibi görülmektedir. Bu örtbas etme kültürü, batı dünyasında da (ABD ve bazı AB ülkeleri gibi gelişmiş ülkelerde de) geçerlidir.
Ancak en azından ABD ve bazı AB ülkelerinde, psikiyatrik ilaçların olası ölümcül zararlarına ait (yaralanma ve ölümlere yol açtığına dair) kanıtlar ortaya çıkarılmıştır. Psikiyatrik ilaç üreticileri, psikiyatrik ilaçların olası ölümcül zararlarını (ciddi ölümcül sağlık sorunlarını sakladıkları ve/veya yeterince araştırma yapmadıkları) vb gibi gerekçelerle.... yüksek miktarlarda para cezalarına ve tazminatlar ödemeye çarptırılmışlar ve psikiyatrik ilaç prospektüslerine, psikiyatrik ilaçların (çeşitli hastalıklara, ölümlere vb ciddi ölümcül sağlık sorunlarına yol açabileceği ve insanları 'intihara, şiddete ve cinayete' meyilli hale getirebileceği) gibi olası ölümcül zararlarını işlemek zorunda kalmışlardır.
Ancak ne yazık ki... Bu ülkelerin dışındaki (Türkiye'de dahil) diğer dünya ülkelerinde ise... muhtemelen (adeta psikiyatrik ilaç şirketlerini koruma içgüdüsüne bürünmüş) ana akım tıbbın örtbas etme kültürü nedeniyle, psikiyatrik ilaçların yol açmış olduğu olası iyatrojenik ölüm ve yaralanmalar (sürekli olarak üzerleri örtüldüğünden dolayı) öğrenilememektedir. Yani, psikiyatrik ilaçlardan dolayı ölenler öldükleri ile, yaralananlar yaralandıkları ile kaldı; - yani kısaca psikiyatrik ilaçlar tarafından öldürülen ve yaralanan insanlar - deyim yerindeyse "kim vurdu'ya gittiler" de, diyebiliriz.
"Psikiyatrinin vahşet ve soykırımının (adeta elini kolunu sallaya sallaya sessiz sedasız bir şekilde) sivil evlerde yaşanması... trajikomik korkunç bir hadise ve kocaman ölümcül bir eşşek şakası gibi. Sanki resmen 'Dünya Hipnoz Altında.'"
Evlerimizde ve zihinsel engelli akıl sağlığı birimlerinde - gözlerimizin önünde, burnumuzun dibinde - her gün adı henüz konulamamış psikiyatrik bir vahşet yaşanıyor, her yıl soykırım işleniyor ama dünya, adeta hipnotize olmuş gibi hiçbir şeyden haberdar bile değil. Adeta 'umurumda mı dünya' rolünü oynuyor gibi. Hiç kimsenin haberi bile yok bu gizli vahşet ve gizli soykırımdan.
"Artık öğrenme ve harekete geçme vakti." Aksi taktirde bu gizli vahşet ve gizli soykırım - sessiz sedasız bir şekilde - hızla devam edecek ve muhtemelen her yıl en az 1 milyondan fazla insan psikiyatri tarafından öldürülmeye devam edecektir. Sakat bırakılanların (yaralananların) sayısını ise hiç saymıyoruz bile...
"Psikiyatrik ilaçların, her yıl en az 1 milyondan fazla (belki de daha fazla) insanı öldürdüğü ve sakat bıraktığı gerçeğine bakacak olursak... dünya genelinde psikiyatrik ilaç kullanan sayısı belirsiz on /yüz milyonlarca (belki de 1 milyardan fazla) insanın, bu vahşet ve soykırımın birer kurbanı olma olasılık risk ve tehlikesi ile karşı karşıya kalabilecekleri anlamına gelebildiği için... bu nedenlerden dolayı bu, yüz milyonlarca (belki daha fazla) insanın hayatlarının tehlikede olduğunu /olabileceğini de rahatlıkla söyleyebilir ve/veya bu yönde bir tahminde bulunabiliriz, diye düşünebiliriz.."
-- Psikiyatristler tarafından gerçek bir akıl hastası haline getirilmek, kalıcı beyin hasarına uğratılmak..
Aslında bunu özellikle de 'psikiyatrik ilaçlar, kalıcı akıl hastalıklarına sebep oluyor - akıl hastalıkları bir efsanedir' araştırma serisinde ve diğer seri ve araştırmalarda detaylı bir şekilde açıklamıştık; - bunları bulup okuyabilirsiniz.
Bu kalıcı beyin hasarı... (genellikle psikiyatrik ilaçların sebep olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarıdır ki) bir daha geri döndürülemeyecek ve kurtarılamayacak derece de kalıcı beyin hasarı şeklinde de olabilir. Muhtemelen... dünya genelinde bu durumda olan on /yüz milyonlarca insan var. Ve muhtemelen... bu tür insanları 'akıl hastanelerinde, psikiyatri hastanelerinde' ve 'bakımevleri, huzurevleri, rehabilitasyon merkezleri' gibi zihinsel engelli akıl sağlığı birimlerinde ve devlet ve üniversite hastanelerinin psikiyatri poliklinik ve servislerinde ve hatta TRSM'lerde bile görebilmek mümkündür, diyebiliriz.
"Buralarda hayatları boyunca (ölene kadar) kalmak zorunda olan bu insanları bu hale getiren (yani bir daha geri döndürülemeyecek ve kurtarılamayacak derece de kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına yakalanmalarına sebep olan) şeyin, aslında psikiyatrik ilaçlar olduğunu (/olabileceğini) bilmek önemlidir. Belki hepsi değil ama büyük çoğunluğunun... genellikle psikiyatrik ilaçlar (ve ECT gibi diğer zararlı psikiyatrik tedaviler) tarafından, bu hale getirildiğini (/getirilmiş olunabileceğini) rahatlıkla düşünebilirsiniz. (Tüm bunları yazı boyunca irdeledik, okumaya devam edin.)"
*** *** ***
* PSİKİYATRİ, GİZLİ VAHŞET VE SOYKIRIMLARI NASIL GERÇEKLEŞTİRİYOR? - Basit bir kurgu anlatımı ile...
A) Psikiyatrik gizli vahşet ve soykırım işte böyle başlıyor...
- 'Bir psikiyatriste gitmek (görünmek) son derece tehlikelidir.' - Psikiyatrist profesör Peter Breggin..
"Neden?" - Yukarıda nedenleri kısaca izah ettik ama şimdi burada biraz da kurgu yaparak ele alalım.. Alın size nedenler?
"Sonradan bir takım 'ilaçsız tedavi yöntemleri' ile düzeltilebilir son derece 'doğal bir psikolojik sorununuz' var ama siz, bir psikiyatriste gittiniz. Ve bakın başınıza neler geliyor? - 'Gerçek bir akıl hastası' haline nasıl dönüştürülüyorsunuz?"
BİLGİ: "Ülkemizde dahil dünyanın diğer ülkelerinde (bazı gelişmiş ülkeler hariç - örn. ABD ve bazı AB ülkeleri gibi) devletler, ülkelerindeki 'akıl sağlığı sorunlarına' çare olabilecek bir takım 'ilaçsız tedavi yöntemlerine' yönelmediği ve/veya izin vermediğinden dolayı... ana akım psikiyatri, bu ülkelerin 'akıl sağlığı sistemlerinde resmen bir TEKEL oluşturmuş durumda. Bu TEKELDEN dolayı da... akıl sağlığı sorunu (sonradan ilaçsız tedavi yöntemleri ile düzeltilebilir son derece doğal psikolojik sorunlar) yaşayan bireylerin... muhtemelen 'başka alternatifleri olmadığını düşünmelerinden' dolayı... işe yaramayan ve son derece tehlikeli ve ölümcül tedaviler sunan psikiyatriye başvurmak zorunda kalıyorlar - daha doğrusu devletleri tarafından bırakılıyorlar.
Halbu ki... ABD ve bazı AB ülkeleri ile diğer bazı gelişmiş ülkelerde, ana akım psikiyatri buralarda da devam etse bile... akıl sağlığı sistemlerinde bir TEKEL oluşturmamaktadır. Ve devletler, akıl sağlığı sorunlarına ve hatta psikiyatrik ilaçların bırakılması için özel olarak hazırlanılan bir takım 'ilaçsız tedavi ve terapi yöntemlerinin' kullanıldığı 'ilaçsız tedavi ve terapi yöntemleri, ilaç bırakma ve ilaç yoksunluk semptomları ile mücadele' vb gibi özel ve resmi birimler, rehabilitasyon merkezleri gibi 'ilaçsız tedavi ve terapi yöntemlerini' içeren akıl sağlığı birimlerine izin vermiş durumdalar. Türkiye'de bu 'imkan ve olanaklar' neden yok ve ana akım psikiyatri, neden halen akıl sağlığı sisteminde bir TEKEL oluşturmaya devam ediyor? Bunları anlayabilmiş değiliz.. Psikiyatrinin ortaya çıkarılan bu kadar psikiyatrik vahşet ve soykırımların ortada olmasına rağmen..."
BİR KURGU;
Gelin önce konuyu daha iyi anlayabilmeniz açısından... şöyle bir kurgu yapalım... Eğer bir psikiyatrik ilaç kullanırsanız ve kullanmaya devam ederseniz... muhtemelen başınıza şunlar gelecektir (/gelebilir, diyelim)..
Şöyle düşünün... Siz ve/veya (eşiniz, çocuğunuz, kardeşiniz, anneniz, babanız ve/veya herhangi bir dostunuz, arkadaşınız, komşunuz, akrabanız vb) sevdiğinizden herhangi biri... sağlıklı bir beyne sahip olmanıza rağmen... herhangi bir psikolojik probleminizden dolayı herhangi bir psikiyatriste gittiniz.
BİLGİ: "Aslında bu psikolojik problemleriniz son derece doğaldır; doğal psikolojik sorunlarınızdır ve bu doğal psikolojik sorunlarınız, bir takım ilaçsız tedavi yöntemleri ve 'doğa, müzik, tiyatro, davranış, tiyatro, işle meşgul olma, gezi ' vb gibi doğal insani davranış terapileri ile düzeltilebilir özelliktedir. Bu doğal psikolojik problemlerinizi zehirli kimyasallar içeren zehirli psikiyatrik ilaçlarla düzeltmeye çalışırsanız... (anlık bir rahatlama sağlarsınız ama akıl hastalıklarının tedavisinde) hem başarısız olursunuz hem de (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarıyla ilişkili) doğal psikolojik sorunlarınızın ileride kalıcı hale gelmesine neden olursunuz. Psikiyatrik ilaçların zehirli kimyasallarının zihinsel ve fiziksel çeşitli ölümcül ve kalıcı hastalıklara ve rahatsızlıklara ve hatta ölümlere sebep olmasını ise hiç saymıyoruz bile..."
Son derece doğal olan psikolojik sorununuzu illa da bir psikiyatrist ile çözmek istediğinizi varsayalım... Psikiyatrist, size ve/veya sevdiğinize - bir daha asla üzerinizden atamayacağınız ve kurtulamayacağınız - yüzlerce hatta binlerce olabilen (bir kaç tane psikopat psikiyatristlerin deyim yerindeyse kıçlarından uydurdukları) hayali, sahte ve uyduruk akıl hastalığı teşhislerinden biri (akıl hastalığı) ile etiketledi.
Örneğin diyelim ki sizi 'şizofreni' ile etiketledi. Ve size şizofreniye iyi geldiği iddia edilen
(ama aslında bir boka yaramayan ve daha beterini, daha kötüsünü
yaratan)... zehirli psikiyatrik ilaçlardan herhangi birini
reçeteledi. (DİPNOT 1) Siz, muhtemelen bu zihin değiştiren psikiyatrik ilaçların, sağlıklı beyinler ve hatta sağlıklı bedenler için son derece zehirli kimyasallarla dolu olduğunu bilmeden... bu zehirli psikiyatrik ilaçları almaya başladınız.
Sağlıklı beyniniz bir anda uyuşmaya başlayınca, neye uğradığınızı şaşırdınız ve ani bir sessizleşme ve sakinleşme içerisinde olmaya başladınız. (Veya bu, bazı kişiler için tam tersi de olabilir. Daha fazla sinirli, öfkeli ve/veya garip tuhaf davranış ve duygular içerisinde de olunabilir.) Sağlıklı beyniniz uyuşunca, sakinleşmeye başladınız. Ve siz, muhtemelen bu 'psikiyatrik ilacın psikolojik sorununuzu tedavi ettiğini' düşündünüz. Sonra diyelim ki... psikiyatrik ilacı bıraktınız ve psikolojik sorununuzun yeniden nüksettiğini farkettiniz.
BİLGİ: "Psikiyatrik ilaç bırakma yoksunluk semptomları bunun gibi birşeydir ancak bu semptomlar, psikiyatristlerin anlattığı 'pskiyatrik ilaçları bırakırsanız akıl hastalığınız yeniden nükseder' gibi buna benzer aldatıcı şekilde değildir. Evet aslında bu da vardır, doğrudur ama bu, 'eksik bilgi' şekilde verildiği için bu bilgi 'yanıltıcı ve aldatıcı' bir bilgidir.
Gerçekler, tam olarak böyle değildir ve onların söyleminden çok ama çok
farklıdır. Örneğin kısaca şöyle açıklayalım.. (...)" (Devamı uzun olduğundan dolayı konu dağılmaması için devamını DİPNOT 4'ten okuyunuz.)
Psikiyatristinize gittiniz, bu 'psikiyatrik ilacın size iyi geldiğini' ancak 'bıraktıktan sonra sorunun yeniden nüksettiğini' söylediniz. Psikiyatristin de size (psikiyatrik ilaç ve psikiyatrik ilaç bırakma gerçeğini DOĞRU bir şekilde açıklamadan) size sözde iyi gelen psikiyatrik ilacı (veya benzer etken başka bir marka psikiyatrik ilacı) size reçete ettiğini varsayalım.
Siz, bu psikiyatrik ilacı kullanmaya başladınız. Her kullandığınız da... psikiyatrik ilacın size iyi geldiğini düşünmeye başladınız. Ancak siz muhtemelen farkında bile olmadan - sağlıklı beyniniz zehirli ilaç kimyasalları ile dolmaya başlar. Böyle böyle aylar ve/veya yıllar boyunca psikiyatrik ilacı kullandığınızı varsayalım. Muhtemelen aylar ve/veya yıllar sonra... ve sizin dahi tarif edemediğiniz ve hatta farkına bile varamadığınız bir takım garip tuhaf davranışlar sergilemeye (ve siz, bu garip tuhaf davranışlarınızı normal davranışlar olarak görmeye) başladınız, diyelim.
BİLGİ: "Aslında bu garip tuhaf davranışlar sadece aylar ve/veya yıllarca (uzun vadelerde) psikiyatrik ilaç kullanım sonrasında değil... bazı kişilerde 'anında /günler sonra /haftalar sonra' gibi kısa vadelerde de ortaya çıkabilir. Ve aslında bu garip tuhaf davranışlar... psikiyatrik ilaçların neden olduğu sağlıklı beyinlerin hasara (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına) uğratılmasından kaynaklanan (ortaya çıkan).. 'doğal psikolojik sorunların (yani akıl hastalıklarının) kalıcı hale gelmesiyle' yakından ilgili olan kimyasal beyin hasarı ile ilişkili davranış bozuklukları semptomudur. Bu tür, davranış bozuklukları semptomlarının akıl hastalıkları ile hiç bir ilişkisi yoktur; - bu tamamen psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal beyin hasarının ortaya çıkardığı davranış bozukluğudur. (....)" (Devamını en aşağıda DİPNOT 5'ten okuyunuz.)
Bir takım garip tuhaf davranışlar sergilediğiniz de, muhtemelen psikiyatristinizin kandırmasıyla bunun bir çeşit kalıcı psikolojik sorun (kalıcı akıl hastalığı) olarak görmeye başlarsınız. Ve siz, zehirli kimyasallarla dolu psikiyatrik ilaçları almaya devam ettiğiniz de ise en sonunda da... psikiyatrik ilaçların zehirli kimyasalları nedeniye sağlıklı beyniniz deyim yerindeyse STOP eder ve kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına yakalanırsınız. Zaten daha önceleri kimyasal kaynaklı beyin hasarına yakalandığınızı gösteren işaretler (bir takım garip tuhaf davranışlar sergilemeniz ile) belirmişti. Şimdi bu kimyasal beyin hasarı, artık kalıcı hale gelmiş durumda. Ancak siz, muhtemelen bunun dahi farkında değilsinizdir.
Çünkü... psikopat psikiyatristlerin yalanları, aldatmacaları ve psikiyatrik ilaçların zehirli kimyasallarının sağlıklı beyninizi işgal etmesi (olumsuz etkisi) nedeniyle... sağlıklı beyninizin hasara (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına) uğradığınızı dahi fark edemiyorsunuz. (Tıpkı dünya genelinde psikiyatrik ilaç kullanan yüz milyonlarca insanın düştüğü durumlar gibi... Yani hergün yüz milyonlarca insanın kimyasal beyin hasarına maruz kalmaları ve en azından her yıl 1 milyondan fazla (belki de daha fazla) insanın kimyasal beyin hasarına yakalanmaları ve bunun farkında olmamaları gibi..) Siz, artık deyim yerindeyse 'başka dünyaların insanıymış' gibi bir hayal dünyasında yaşamaya başladınız.
Psikiyatrik ilaç almaya devam ettiğiniz de ise... (genellikle uzun vadelerde) durumunuz iyice çıkmaz hale gelir ve sonunuz, hayatınız boyunca (ölene kadar) bir 'akıl hastanesinde' /bir 'psikiyatri hastanesinde'... yatırılmak ile sonlanır. Ve/veya ağır zihinsel engelli bireylerin kaldığı özel /resmi 'bakımevleri, huzurevleri ve rehabilitasyon merkezleri' gibi diğer akıl sağlığı birimlerinde - ölene kadar buralarda kalarak - sonlanır.
BİLGİ: "Günümüz de neredeyse tüm akıl sağlığı birimleri, (hepsi olmasa da büyük çoğunluğu) psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına yakalanan insanlarla doludur. Ve bu, istisnasız dünyanın her yerinde aynıdır. Kısaca bu tür akıl sağlığı birimleri.... ana akım psikopat psikiyatri ve psikopat psikiyatristler tarafından kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına uğratılan on /yüz milyonlarca masum insanlarla (zihinsel engelli bireylerle) doludur, diyebiliriz. Bunun ne kadar korkunç bir şey olduğunu, umarız anlayabilmişsinizdir."
Daha kötüsü ne ola ki diyorsanız... muhtemelen buralarda da psikiyatrik ilaçları almaya devam edeceksiniz ve mecburen bu zehirli kimyasalları size vereceklerdir çünkü, bu tür akıl sağlığı birimlerini kontrol eden ana akım psikiyatrinin geçim kaynağı zehirli kimyasallar içeren psikiyatrik ilaçlardır. 'Ana akım psikiyatri, 'akıl sağlığı /hastalıkları tedavisi' adı altında insanları kimyasallarla zehirleyerek para kazanır.' Özellikle de ana akım psikopat psikiyatri ve buna hizmet (itaat) eden psikopat psikiyatristlerin var olduğu (kontrolü altındaki) her akıl ağlığı birimlerinde... psikiyatrik ilaçların neden olduğu çeşitli zihinsel ve fiziksel kalıcı ve ölümcül hastalıklara ve rahatsızlıklara yakalanmak, bunların acısını yaşamak ve en sonunda da ölmek... Psikiyatrik ilaçların varacağı en son durak, ölümdür. Muhtemelen... dünya genelinde psikiyatrik ilaçlar tarafından her yıl milyonlarca insan SAKAT BIRAKILIYOR ve ÖLDÜRÜLÜYOR..
İşte, muhtemelen psikiyatrik ilaç kullanan herkesin (eğer tabii ki psikiyatrik ilaç almaya devam ederlerse ve genellikle uzun vadelerde) sonlarının da böyle bitmesi muhtemel gibi görülüyor; (Allah (cc) muhafaza eylesin..)
B) Psikiyatrik gizli vahşetin sonuçları... (Sonuçları zaten yukarıda araya sıkıştırarak verdik; şimdi biraz farklı bakış açılarından bakarak verelim.)
** Kimyasal Lobotomiye (psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına) maruz kalmak, yakalanmak ve sonuçları...
-- Kimyasal lobotomiye 'maruz kalmak ve yakalanmak' nedir, ne demektir?
Kimyasal lobotomi, genellikle psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına verilen başka bir addır. Kimyasal Lobotomi, bıçak, çekiç gibi materyallerle beynin kesilmesini içeren Frontal Lobotominin, kimyasal versiyonudur. Frontal lobotomi ile kimyasal lobotomi arasında pek bir fark yoktur; - her ikisi de insanların beyninde kalıcı hasar (beyin hasarı) bırakır ve ölümlere sebep olur. Aralarındaki fark, frontal lobotominin beyni kesme, biçme şeklinde fiziksel (mekanik) olarak beyne hasar vermesi... kimyasal lobotominin ise kimyasal olarak beyne hasar vermesidir. Biri fiziksel öteki kimyasal olarak beyne hasar verir. Zarar verme açısından aralarında herhangi bir fark yoktur. İkisi de kalıcı beyin hasarına ve ölümlere sebep olur.
Kimyasal lobotomiye maruz kalmak, ileride (genellikle aylarca ve/veya yıllarca psikiyatrik ilaç kullanım sonrasında) kimyasal lobotomiye yakalanmaya sebep olan 'kimyasal zehirlenmenin' sürecini içerir. Kimyasal lobotomiye yakalanmak, bazı insanlar için uzun vadeler de değil... kısa vadelerde de (anında /günlerce /haftalarca psikiyatrik ilaç kullanım sonrasında) gerçekleşebilen bir durum da olabilmektedir, diyebiliriz..
a) Kimyasal lobotomiye 'maruz kalma', ileride (ne zaman geleceği belli olmayan) psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına YAKALANMAYI sağlayan bir süreci işaret eder. - 'Kimyasal kaynaklı beyin hasarına' maruz kalmak...
b) Kimyasal lobotomiye 'yakalanma', ise bu kimyasal lobotomiye 'maruz kalma', sürecinin tamamlanmış olduğunu ve kişinin 'kalıcı' olarak kimyasal kaynaklı (kalıcı) beyin hasarına uğradığını (yakalandığını) bize gösterir. - 'Kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına' yakalanmak...
NOT: Bu 'maruz kalma ve yakalanma' durumu, genellikle uzun vadeli psikiyatrik ilaç kullanan insanlar için öngörülüyor ancak kısa vadeli psikiyatrik ilaç kullanan - hepsi olmasa da kısmen bazı - insanların da bu 'maruz kalma ve yakalanma' durumunda olabileceğine dair bilgilerde vardır. Bu insanlarla ilgili kanıtlarında olduğu söyleniyor. Özellikle de psikiyatrik ilaçların korkunç ve acı verici yan etkilerinden muzdarip olanların sosyal medyada bunları dile getirmesi de bunun en güzel kanıtı olabileceğini söyleyebiliriz.
"Kimyasal lobotomiye maruz kalan ve yakalanan insanları, akıl sağlığı birimlerinde ve hatta çevrenizde ve hatta kendi ailenizde dahi görebilmek mümkündür.." - (Kısa vadelilerde de olabilir belki ama uzun vadelilerde bu olasılık risk tehlikesini düşünmek gerekir..)
- "Muhtemelen... dünya genelinde, psikiyatrik ilaç kullanan yüz milyonlarca (belki de milyarlarca) insan... her gün KİMYASAL LOBOTOMİYE (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına) maruz kalıyor, gibi görülüyor."
Hem de büyük çoğunluğu kendi evlerinde yaşıyor - bu beyin hasarına maruz kalmayı. Ama onlar, bu gerçeğin farkında bile değiller. Öldüklerinde ve sakat kaldıklarında bile bu psikiyatrik vahşetin farkında olmayacaklardır. Ve zaten öyle de oluyor...
Muhtemelen, dünya genelinde psikiyatrik ilaç kullanan sayısı belirsiz yüz milyonlarca (belki de 1 milyardan fazla) insan... her gün kimyasal lobotomiye maruz kaldığının ve hatta (en azından her yıl 1 milyondan fazla insanın) kimyasal lobotomiye yakalandığının farkında bile değildir.
Eğer her gün bir /birden fazla psikiyatrik ilaç kullananlardan biriyseniz... muhtemelen sizin de her gün bu kimyasal lobotomiye maruz kaldığınız anlamına da gelebilir. Belki de kimyasal lobotomiye yakalanmış da olabilirsiniz ama bunun farkında bile olmayabilirsiniz. (Bu, illa da siz olmayabilirsiniz - sevdiğiniz herhangi birisi de olabilir.)
- Kimyasal lobotomi tespit edilemediği için ana akım psikiyatristler, rahat bir şekilde zehirli psikiyatrik ilaçları reçete edebiliyorlar.
Çünkü, muhtemelen... Kimyasal lobotomi, öyle kan, dna, idrar, MR, röntgen, ultrason vb gibi radyolojik ve biyolojik testlerle tespit edilebilen bir özellik /hastalık değildir. (Belki de tespit edilebiliyordur, orasını tam olarak bilmiyoruz. Bildiğimiz şey tespit edilemediğidir.) Tıpkı akıl ve akıl hastalıklarının, bu radyolojik ve biyolojik test araçlarıyla tespit edilememesi gibi.. Bu durum, ana akım psikiyatristlerinin en çok işine yarayan bir gelişmedir. Çünkü, bu durum, onların zehirli psikiyatrik ilaçları, herhangi bir engele takılmadan, çok daha rahat bir şekilde hastalarına reçete etmesine imkan ve olanak tanır. Böylece muhtemelen insanların sağlıklı beyinlerini rahat bir şekilde hasara (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına) uğratabiliyorlar (ve yerlerini bu şekilde sağlamlaştırıyor ve mali ilişkilerini de artırabiliyorlar
- "yasal doktor maaşları ve/veya ilaç firmalarından elde edilen
gelirler (mali ilişkilerin olması) gibi..")
- Kimyasal Lobotomi nasıl tespit edilebilir?
- Kimyasal lobotomi (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarı), normalde tespit edilememektedir ancak bunları tespit edip ortaya çıkartan dürüst psikiyatristler, doktorlar, araştırmacılar vs bilim adamları bulunmaktadır. Bunların sayesinde... zehirli psikiyatrik ilaçların insanlarda genellikle uzun vadelerde (aylarca ve/veya yıllarca kullanımdan sonra) kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına neden olduğunu rahat bir şekilde öğrenebilmekteyizdir.
Tespit edilemediği halde, akıl hastalıklarını beyinde aramaya çalışmak ve sanki beyindeymiş gibi beyin için oldukça zehirli kimyasallar içeren psikiyatrik ilaçları, beyne vermeye çalışmak, beyni (beyin kimyasını) zamanla tahriş etmeye (kimyasal lobotomiye maruz kalmaya) neden olur. Ve sonunda beynin kimyasallar tarafından iflas edilmesine (yani kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına yakalanmasına) neden olur.
-- Muhtemelen... Kimyasal lobotomiyi tespit edebilmenin tek yolu, İKİ AŞAMALI TEST gibi görülüyor. Ana akım tıp ve ana akım psikiyatri ve psikiyatristler, neden bu iki aşamalı testi uygulamıyor?
Muhtemelen... Bir insanın beyninde gerçekleşen kimyasal lobotomiyi tespit edebilmenin tek yolu İKİ AŞAMALI TESTTEN geçmekten olacaktır. Psikiyatrik ilaç kullanmadan önce ve kullandıktan sonra olmak üzere... İki aşamalı radyolojik ve biyolojik testlerin yapılması... ilaç kullanmadan önce ve ilaç kullanım sonrası beyinde olan değişiklikleri ve farklılıkları tespit edilerek, sonuçlar ortaya konulabilir..
Örneğin... Bir araştırmada, hayatında hiç psikiyatrik ilaç kullanmamış akıl hastalığı olan bir hastayı... psikiyatrik ilaç kullanmadan önce radyolojik testlerden (muhtemelen MR testlerinden) geçirerek beynini incelemişler ve bu kişinin beynin oldukça sağlıklı (sağlıklı bir yapıya sahip) olduğu görülmüş. Psikiyatrik ilaç kullandıktan sonra teste tabi tutulunca, beyinde olağandışı değişikliklerin oluşmuş olduğunu fark etmişler.
-- Kimyasal lobotomiye maruz kalmanın ve yakalanmanın sonuçları...
"Muhtemelen... dünya genelinde psikiyatrik ilaç kullanan yüz milyonlarca (belki de daha fazla - tahminen 1 milyardan fazla) insanın HER GÜN psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına (kimyasal lobotomiye) maruz kaldığını (/kalmış olabileceğini) ve bu maruz kalan yüz milyonlarca insandan en az 1 milyondan fazlasının (belki de daha fazlasının) HER YIL kimyasal lobotomiye yakalandığını (/yakalanmış olabileceğini) bilmiyorsunuzdur."
1) Muhtemelen... Dünya genelinde psikiyatrik ilaç kullanan yüz milyonlarca insan (istisnasız psikiyatrik ilaç kullanan herkes), HER GÜN kimyasal kaynaklı beyin hasarına maruz kalıyor. Hem de büyük çoğunluğu sivil hayatta - kendi evlerinde...
Bunu nereden anlıyoruz? Psikiyatrik ilaçların, genellikle uzun vadelerde (aylarca ve/veya yıllarca) psikiyatrik ilaç kullanım sonrasında... bireylerin sağlıklı beyinlerini (psikiyatrik ilaçların neden olduğu) kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına (kimyasal lobotomiye) yakalanmalarından anlıyoruz. Bu kimyasal lobotomiye maruz kalma, kimyasal lobotomiye yakalanmayı sağlayan bir süreci işaret eder.
Bir araştrımada, dünya genelinde tahminen 1 milyardan fazla (belkide daha fazla) insanın 'akıl hastası' olarak etiketlendiği (teşhis konulduğu) ortaya çıktığı için.... muhtemelen ya bunların hepsinin (~ 1 milyar / 1 milyardan fazla insanın) ve/veya %75'inin (~750 milyon insanın) ve/veya %50'sinin (~500 milyon insanın) hayatından her gün psikiyatrik ilaç kullandığını tahmin edebiliriz. Ki bu sayının tahmin edildiğinden çok daha fazla (1 ile 3/4 milyar insan kadar) olabileceğini de tahmin edebiliriz, diyebiliriz.
Bu maruz kalma olayını, genellikle uzun vadelerde (aylarca ve/veya yıllarca) psikiyatrik ilaç kullananlar için rahatlıkla söyleyebiliriz. Kısa vadelerde (anında /günlerce /haftalarca) psikiyatrik ilaç kullanan insanlar için de bunu söyleyebiliriz - bu durum, genellikle insanların kendi bünyelerinin ve/veya beyin sağlıklarının ne kadar kuvvetli olup-olmamasına bağlı olarak değişebilir. Psikiyatrik ilaçları tamamen bırakma söz konusu olduğundan dolayı... belki maruz kalma olayı, beynin kısa sürede kendini toparlayabilmesi açısından... herkes için 'aynı etkiyi verir/verecek' şekilde olmayabilir. Yani, hastanın durumu açısından beyin hasarına maruz kalma olayında değişkenlik gösterebilir.
BİLGİ: "Psikiyatrik ilaç kullanan yüz milyonlarca insan... hem de kendi evlerinde durup dururken kimyasal kaynaklı beyin hasarına maruz kalıyorlar. Ve kimse bunun farkında bile değil. Zannediyorlar ki... 'akıl sağlığı tedavisi görüyoruz!' Ve zannediyoruz ki... 'onlar, akıl sağlığı tedavisi görüyorlar!' Hayır, onlar kendi evlerinde psikiyatrik ilaçlar tarafından yavaş yavaş zehirleniyorlar ve kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına (kimyasal lobotomiye) maruz bırakılıyorlar ve en sonunda da kimyasal lobotomiye uğratılıyorlar (yakalanıyorlar). Hem de kendi ellerimizle yapıyoruz bunu... (Tabii ki ana akım psikopat psikiyatri, psikopat psikiyatristler ve devletler tarafından kandırıldıkları ve kandırıldığımız için...) Tam bir eşşek şakası gibi, öyle değil mi? Ancak bu acı ve korkunç yaşanan bir gerçek ve bu korkunç gerçek halen bile yaşanıyor. Ve daha kötüleri de var ve bunlar da yaşanıyor. Okumaya devam edin ve gerçekleri öğrenin..."
Psikiyatrik ilaçlar nerelerde kullanılıyorsa... oralarda insanlar (kimyasal kaynaklı beyin hasarına) maruz kalıyor demektir. Örneğin insanların büyük çoğunluğu, psikiyatrik ilaçları kendi evlerinde kullandığı için... muhtemelen insanların büyük çoğunluğu, kendi evlerinde 'kimyasal kaynaklı beyin hasarına' maruz kalıyorlar. Başka yerlerde ve diğer akıl sağlığı birimlerde de durum aynıdır. Buralarda da psikiyatrik ilaç kullanan milyonlarca insan, 'kimyasal kaynaklı beyin hasarına' maruz kalıyorlar. Hem de hergün...
2) Muhtemelen... Psikiyatrik ilaç kullanan ve bu nedenle hergün kimyasal kaynaklı beyin hasarına maruz kalan yüz milyonlarca insandan - tahminen en az 1 milyondan fazlası (belki de daha fazla insan) - HER YIL kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına yakalanıyor. Ve muhtemelen büyük çoğunluğu, 'bakıma muhtaç' hale geliyor.
Bunu nereden anlıyoruz? Psikiyatrik ilaçların, genellikle uzun vadelerde (aylarca ve/veya yıllarca) psikiyatrik ilaç kullanım sonrasında... bireylerin sağlıklı beyinlerini (psikiyatrik ilaçların neden olduğu) kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına (kimyasal lobotomiye) yakalanmalarından anlıyoruz. Bu kimyasal lobotomiye yakalanma, kimyasal lobotomiye maruz kalma sürecinin tamamlandığını bize gösterir. Muhtemelen... dünya genelinde tahminen yüz milyonlarca insan her gün psikiyatrik ilaçlar kullanıyorsa... kimyasal lobotomiye maruz kalıyor demektir. Kimyasal lobotomiye maruz kalan bu yüz milyonlarca insandan muhtemelen en azından 1 milyondan (belki de daha) fazlası... kimyasal lobotomiye yakalanıyor demektir, diyebiliriz.
Muhtemelen... kimyasal lobotomiye yakalanmak demek, bir nevi 'bakıma muhtaç' hale gelmek demektir. Ancak muhtemelen kimyasal lobotomiye yakalanan herkes, bakıma muhtaç hale gelmemektedir; bu, daha çok 'süre (zaman) ve/veya kişilerin bünyeleri' ile ilgili olan birşeydir. Ancak muhtemelen büyük çoğunluğunun 'bakıma muhtaç' hale gelebildiğini söyleyebiliriz. Bunu da muhtemelen hem akıl hastalıkları ve akıl hastası sayısının ve psikiyatrik ilaçların satışlarının orantılı olarak artmasından hem de dünya genelindeki akıl sağlığı birimlerinin neredeyse deyim yerindeyse 'tıka basa dolmasından' anlayabiliyoruz.
Muhtemelen... dünya genelinde (hepsi olmasa da büyük çoğunluğunun) psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal lobotmiye yakalanan insanları... 'akıl hastaneleri, psikiyatri hastaneleri, bakımevleri huzurevleri ve rehabilitasyon merkezleri' gibi akıl sağlığı birimlerinde görebilmek mümkündür. Muhtemelen... kimyasal lobotomiye yakalandıktan sonra.... bakıma muhtaç hale geldiklerinden dolayı aileleri /yakınları tarafından bakılamayacak durumda olanların bazıları /büyük çoğunluğu, buralara yani akıl sağlığı birimlerine getiriliyorlar. Özellikle de hayatları boyunca (ölene kadar) buralarda kalmak zorunda olan zihinsel engelli insanları... yani psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal lobotomiye yakalanan bu tür insanları.... sadece akıl sağlığı birimlerinde değil, devlet ve üniversite hastanelerinin psikiyatri poliklinik ve servislerinde, toplum ruh sağlığı birimlerinde (trsm) ve hatta çevremizde ve hatta ailemizde dahi görebilmek mümkündür, diyebiliriz.
-- Akıl sağlığı birimlerinde sadece 'kimyasal lobotomiye' yakalananlar değil... maruz kalanlar da var gibi gözüküyor.
Akıl sağlığı birimlerine gelen bu insanların, zehirli kimyasallar içeren psikiyatrik ilaçları hergün kullandıklarını (/kullanıyor olabileceklerini) düşünürsek... bu insanların muhtemelen bir kısmının henüz kimyasal lobotomiye maruz kalma sürecinde olabileceklerini... muhtemelen bir kısmının da kimyasal lobotomiye yakalanmış olabileceğini rahatlıkla anlayabilirsiniz, diye tahminde bulunabiliriz. Kimyasal lobotomiye yakalanan /yakalanmış ihtimali olan bu insanları... muhtemelen onları 'daha ağır durumda' olmalarından tanıyabilirsiniz Ve bazı bireylerin durumları o kadar ağır olmasa da 'davranış ve konuşma bozukluklarının' seyrine ve durumuna bakarak... 'sağlıklı beyinlerinin kimyasal hasarının ne oranda olabileceğine' dair bir fikir edinerek, onları bu yönleriyle de tanıyabilirsiniz, diye tahminde bulunabiliriz.
Muhtemelen... psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarının (kimyasal lobotominin) derecesi... kimyasal lobotomiye maruz kalma sürecinde mi yoksa yakalanmış mı - muhtemelen bu kişilerin 'davranış ve konuşma bozukluklarının' seyrine ve durumuna bakarak ölçülebilir. (Bu, sadece basit bir örnek - bilimsel bir durum değil.) Kimyasal beyin hasarının 'hangi seviyede' olduğu bulunursa... muhtemelen hasara uğramış olan beyinlerin, tekrar eski doğal haline
getirilmesi (kurtarılması) umudu da olunabilir, diye tahminde
bulunabiliriz. (Bunlarla ilgili diğer bilgileri, yazı boyunca irdeledik,
okuyabilirsiniz.)
Yukarıda da belirttiğimiz gibi.... psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına yakalanan insanları, ağır zihinsel engelli bireylerin kaldığı 'akıl hastaneleri, psikiyatri hastaneleri, bakımevleri, huzurevleri, rehabilitasyon merkezleri' vb gibi akıl sağlığı birimlerinde görebilmek mümkündür. Ayrıca psikiyatrik ilaçlar tarafından kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına uğratılan bu masum insanları... devlet ve üniversite hastanelerinin psikiyatri poliklinik ve servislerinde, toplum ruh sağlığı birimlerinde (trsm) ve hatta çevremiz de (caddelerde, sokaklarda, mahallelerimizde ve hatta kendi ailelerimizde, akraba ve komşularımızda) dahi görebilmek de mümkündür.
BİLGİ: "Bu akıl sağlığı birimlerinin, (hepsi olmasa da büyük çoğunluğunun) psikiyatrik ilaçlar tarafından kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına uğratılan masum insanlarla dolu olduğunu (/olabileceğini) ve bu masum insanları, bu hale getiren (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına yakalanmasını sağlayan) şeyin de aynı şekilde psikiyatrik ilaçlar olduğunu (/olabileceğini) bilmek önemlidir. Bu insanların (en azından büyük çoğunluğunun) bu hale gelmesine sebep olan şey... muhtemelen psikiyatrik ilaçlardır, diyebiliriz. (...)" (Devamını en aşağıda DİPNOT 6 kısmında okuyunuz.)
Tahmini en az 1 milyondan fazlası (belki de daha fazla insan) diye verilen olasılık sayısı aslında belirsizdir. Belirsiz olmasının nedeni de... ana akım psikopat psikiyatrinin, özellikle de psikiyatrik ilaçların olası ölümcül zararlarını gizlemesi, saklamasıdır. Ana akım tıp camiası da (özellikle de adli tabip birimler, laboratuvarlar vb tıp yerleşkeleri de)... psikiyatrik ilaçlardan dolayı sakat kalan (yaralanan) ve ölen masum insanların 'hasta ve ölüm raporlarına, kayıtlarına' başka başka sebepleri işleyerek... bu psikiyatrik ilaçların olası ölümcül zararlarını örtbas edebilmektedirler.
Bu da, ana akım psikopat psikiyatrinin daha çok insanı psikiyatrik ilaçlarla zehirlemelerine ve onları sakat bırakmalarına (yaralamalarına) ve öldürmelerine çok büyük olanaklar, imkanlar sağlayabilmektedir, diyebiliriz. Psikiyatrik ilaçlardan dolayı sakat bırakılan (yaralanan) ve öldürülen o kadar çok sayıda insan var ki... - özellikle de ana akım tıp camiasının bu ölümcül zararları örtbas etmesi nedeniyle - bu psikiyatrik ilaçlardan dolayı sakat bırakılan ve öldürülen insanların sayısını tahmin edebilmek oldukça zordur.
Muhtemelen...
A) Psikiyatrik ilaçlardan dolayı sakat bırakılma... sağlık sektöründeki 'iyatrojenik yaralanmaları' içerir. Örneğin psikiyatrik ilaçlardan dolayı sakat bırakılma.... psikiyatrik ilaçların neden olduğu (kalp sorunları, kalp krizleri, ani ölümler, diyabet, damar sorunları) vb gibi çok sayıda kalıcı ve ölümcül olabilen bedensel (fiziksel) ve zihinsel sağlık sorunlarını (hastalıklar ve rahatsızlıkları) içerir. Yani, psikiyatrik ilaçlardan dolayı insanların... çok sayıda kalıcı ve ölümcül olabilen fiziksel ve zihinsel hastalıklara ve rahatsızlıklara yakalanmalarıdır, - psikiyatrik ilaçlardan dolayı sakat bırakılmalarıdır..
"Kimyasal Lobotomiye (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına) maruz kalmak ve yakalanmak da sakat bırakılmadır (iyatrojenik yaralanma)..."
Psikiyatrik ilaçlardan dolayı sakat bırakılan (yaralanan) masum insanlar arasına... psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına (kimyasal lobotomiye) maruz kalan ve yakalanan insanları da katabiliriz. Muhtemelen...dünya genelinde yüz milyonlarca masum insanın kimyasal lobotomiye maruz kaldığını (/kalıyor olabileceğini) ve bu maruz kalan yüz milyonlarca insandan en azından 1 milyondan fazla (belki de daha fazla) insanın kimyasal lobotomiye yakalandığını (/yakalanmış olabileceğini) bilmek önemlidir.
İşin ilginç yanı ise bu insanların (hatta ailelerinin ve hatta devletlerin, kamuoyunun ve toplumların dahi)... bu acı gerçeğin (psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına maruz kalmanın ve yakalanmanın) henüz farkına varmamış olmalarıdır. Muhtemelen psikiyatrik ilaç kullananların tamamı... HER GÜN kimyasal kaynaklı beyin hasarına maruz kaldığını ve daha sonra da ileri de (muhtemelen bunların bir kısmının en azından 1 milyondan fazlasının (belki de daha fazlasının)) bu kimyasal beyin hasarının KALICI hale gelmiş (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına yakalanmış) olabileceğinin FARKINDA BİLE DEĞİL.
Çünkü bunun nedenleri arasında şu nedenler, olasılıklar olabilir;
1) Muhtemelen... özellikle de ana akım tıp dünyasında uzun yıllardır yaşanan 'iyatrojenik yaralanma ve ölümleri' saklamak (gizlemek) için sürdürülen 'ÖRTBAS ETME KÜLTÜRÜ' nedeniyledir, diyebiliriz. Ana akım psikopat psikiyatri ile ana akım tıp dünyası arasında... iyatrojenik yaralanma ve ölümleri örtbas etmek ile ilgili gizli bir anlaşmanın olup-olmadığını bilmiyoruz ama ana akım tıp dünyasında yaşanan ve sayısı her yıl giderek artan yüzbinlerce (belki de milyonlarca) civarında olabilen TIBBİ HATALARIN (yani 'iyatrojenik yaralanma ve ölümlerin') ÖRTBAS EDİLMEYE çalışıldığını (ana akım medyada çıkan tıbbi hatalar ve sayıları hakkında çıkan haberlerden vs bilgilerden) biliyoruz.
Bunun, ana akım psikopat psikiyatri ile ilişkisine gelince.... muhtemelen ana akım tıp dünyasında yaşanan /yaşandığını tahmin ettiğimiz TIBBİ HATALARIN (iyatrojenik ölüm ve yaralanmaların) ÖRTBAS EDİLMESİ nedeniyle.... muhtemelen bunların ortaya çıkarılmasını engellemek amacıyla ana akım tıp dünyasının, bu sebeple ana akım psikopat psikiyatri ile tek taraflı ve/veya birbirlerinden bağımsız gizli bir anlaşmanın sağlanmış olunabileceğine dair bir fikir yürütebiliriz, diye tahminde bulunabiliriz.
2) İkinci olasılık ise... yukarıdaki olasılıkla birlikte ve/veya psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarının (kimyasal lobotominin)... tıbbi açıdan insana 'acı veren' ve/veya bir takım (MR, Röntgen, Ultrason) vb gibi Radyolojik ve (kan, dna, idrar) vb gibi Biyolojik testlerle 'tespit edilebilir' bir sağlık sorunu olmaması nedeni olabilir.
BİLGİ : "Radyolojik ve biyolojik testler, 'kimyasal lobotomiyi' tespit edemediğinde... 'psikiyatrik ilaçların 'kimyasal lobotomiye' sebep olduğuna dair bir kanıt yok!' sözü rahat bir şekilde söylenebilinirken... aynı durum, radyolojik ve biyolojik testlerin, 'akıl hastalıklarının, beyinde olduğunu ve psikiyatrik ilaçların, akıl hastalıklarını tedavi ettiğini' tespit edemediğinde de yaşanıyor ve, 'akıl hastalıkları, beyindeki kimyasal dengesizlikten kaynaklamaktadır ve psikiyatrik ilaçlar, akıl hastalıklarını tedavi etmektedir!' yalanları rahat bir şekilde söylenebilmekte ve insanlar, toplumlar, kamuoyu ve devletler KANDIRILABİLMEKTEDİR."
Aslında bu radyolojik ve biyolojik testlerle 'akıl hastalıkları' dahi tespit edilemediği için... 'akıl hastalıklarının varlığı' konusunda, günümüzde dahi elde tutulabilir hiç bir kanıt bulunmamaktadır. Bu nedenle sözde akıl hastalıklarının tedavisinde kullanılan hiç bir psikiyatrik ilacın... 'akıl hastalıklarını tedavi ettiğine' dair günümüzde dahi elde tutulabilir herhangi bir tıbbi kanıt /kanıtlar da bulunmamaktadır. (Bunlarla ilgili bilgileri, 'Psikiyatri bir ölüm endüstrisidir' ve 'Akıl hastalıkları bir efsanedir ve psikiyatrik ilaçlar, akıl hastalıklarına sebep olur' serileri ile diğer akıl sağlığı ile ilgili makaleleri bloglarımızda bulabilir, okuyabilir ve gerçek bilgi sahibi olabilirsiniz.)
Ayrıca... muhtemelen ana akım psikopat psikiyatristlerin, sözde YASAL LİSANSLI DOKTOR ünvanına sahip olması olasılık nedeniyle... bu psikopat psikiyatristlerin özellikle de hasta ve ailelerine (ve hatta devletlerine, kamuoylarına, medyaya ve toplumlara)... psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarı (kimyasal lobotomi) ile ilgili sürekli olarak yalan, yanlış, eksik ve/veya aldatıcı bilgiler vermesinden dolayı da... özellikle de hastalar ve aileleri, psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin haarına maruz kaldıklarını ve hatta ileride buna (kimyasal lobotomiye) yakalandıklarını dahi öğrenememektedirler - yani bunun farkına dahi varamamaktadırlar.
-- "Bunun ne kadar korkunç birşey olduğunu biliyor musunuz / farkında mısınız?"
Yukarıda da anlattığımız ve vurguladıklarımız gibi... Muhtemelen HER YIL (sayısı belirsiz) milyonlarca (en azından 1 milyondan fazla (belki de daha fazla) insan... psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına (kimyasal lobotomiye) YAKALANIYOR. Bunun ne kadar tehlikeli ve korkunç bir şey olduğunu anlamak istiyorsanız, yapmanız gereken tek şey... muhtemelen zihinsel engelli bireylerin ölene kadar buralarda kaldıkları 'akıl hastaneleri, psikiyatri hastaneleri, bakımevleri huzurevleri ve rehabilitasyon merkezleri' gibi akıl sağlığı birimlerini ziyaret etmek olacaktır. Ve buralarda (akıl sağlığı birimlerinde) kalan bu masum insanları gördüğünüz de... bu masum insanların bu hale gelmelerine (kimyasal lobotomiye yakalanmalarına) sebep olan şeyin (hepsi olmasa da büyük çoğunluğunun) psikiyatrik ilaçlar olduğunun (/olabileceğinin) farkına varabilirsiniz /en azından bu konu hakkında önemli bir fikir sahibi olmuş olabilirsiniz.
Aslında bu tür insanları sadece akıl sağlığı birimlerinde değil... devlet ve üniversite hastanelerinin psikiyatri poliklinik ve servislerinde, toplum ruh sağlığı birimlerinde (trsm), diğer akıl sağlığı birimlerinde ve hatta kendi çevrenizde (örneğin ailenizde, komşularınızda, akrabalarınızda, iş çevrelerinizde, sokaklarda, caddelerde, mahallelerde vb gibi çevrelerinizde) dahi görebilmek mümkündür. Onları, muhtemelen genellikle 'garip tuhaf davranışlar ve konuşmalar' sergilediklerinde ve/veya zombi gibi hareketsiz ve sessiz kaldıklarında ve/veya tam tersi karmaşık hareketli olduklarında ve/veya bazen de sanki normal konuşuyor ve hareket ediyorlarmış gibi davranışlar sergilediklerinde dahi tanıyabilirsiniz.
-- "Bu masum insanları, bu hale getiren şeyin ne olduğunu tahmin edin?"
Muhtemelen (hepsi değil ama) büyük çoğunluğunun... tahmini olarak psikiyatrik ilaçların neden olduğu kalıcı olan /olmayan kimyasal kaynaklı beyin hasarına maruz kalmış ve/veya yakalanmış olabileceklerini düşünebilir /farkına varabilirsiniz. Bizim tahminimiz... bu masum insanları bu hale getiren (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına yakalanmalarına sebep olan) şeyin... hem beyin sağlığı hem de vücut sağlığı için zehirli kimyasallar içeren psikiyatrik ilaçlar üzerinedir. Çünkü... zehirli psikiyatrik ilaçlar bir psikiyatrist ve bir doktor reçetesi ile satın alınabilen ve bu nedenle her eve rahatlıkla girebilen bir özelliğe sahiptir.
"Muhtemelen dünya genelinde yüz milyonlarca insan... bu zehirli kimyasallar içeren psikiyatrik ilaçları her gün kullanıyor ve bu nedenle her gün kimyasal lobotomiye MARUZ KALIYOR. Muhtemelen maruz kalan bu yüz milyonlarca insandan... en az 1 milyondan (belkide daha) fazlası, kimyasal lobotomiye YAKALANIYOR."
İşte, akıl sağlığı birimlerinde özellikle de ölene kadar buralarda kalmak zorunda olan bu masum insanların büyük çoğunluğunun... muhtemelen bu kimyasal lobotomiye yakalanan insanlardan oluşuyor olabileceğine dair bir tahminde bulunabilirsiniz. Geriye kalan küçük bir kısım ise... muhtemelen ECT (beyne, elektrik (elektroşok) vermek) gibi diğer zararlı psikiyatrik tedavilerden ve/veya (hayatında hiç psikiyatrik ilaç kullanmamış insanların) nörolojik beyin hasarı yaşamasından dolayı olabilir. - (Ama dediğimiz gibi... bunların sayıları çok azdır - psikiyatrik ilaç kullanan yüz milyonlarca (belki de daha fazla) insanın - en azından her yıl küçük bir kısmının (tahminen en az 1 milyondan fazlası -belkide daha fazlası) - kimyasal beyin hasarı yaşayan insanın sayıları ile kıyaslanamayacak kadar çok azdır, diye bir tahminde bulunabiliriz.)
Bir de hayatında hiç psikiyatrik ilaç kullanmamış insanların... bir takım garip tuhaf davranışlar sergilemesine bakarak, bunları 'akıl hastalığı' olarak etiketleyip, sonra da bunları bahane ederek 'akıl hastalığının kalıcı olduğuna' dair safsatalar da vardır. Bu, doğru değildir. Hayatında hiç psikiyatrik ilaç kullanmamış insanların bir takım garip tuhaf davranışlar sergilemeleri, tamamen doğaldır - yani bunlar doğal insani davranışlar ve konuşmalardır. Normal insanlar gibi davranışlar ve konuşmalar sergileyememelerinin asıl nedeni... bu insanların kendi ruhları ile ilgili olan birşeydir. Daha doğrusu... insanın yaratılış gayesi olarak, RUH ile BEDEN (beyin) arasındaki ilişkisinden (çalışma prensibinden) kaynaklanan bir sorundur. Şöyle ki... - Ruh ve beden arasındaki ilişkisi (kısaca basit anlatım)... (Devamını en aşağıda DİPNOT 7 kısmından okuyunuz.)
"Psikiyatrik ilaçlar, beyinde kimyasal dengesizlikler yaratır; bu da 'akıl hastalığı kalıtsaldır' yılan ve yalan hikayesine dönüşür."
Muhtemelen... ana akım psikopat psikiyatri, psikiyatrik ilaçların 'beyinde, kimyasal dengesizliklere sebep olduğunu' çok iyi bildiği için olsa gerek... zehirli kimyasallar içeren psikiyatrik ilaçları uzun yıllar boyunca körü körüne savunmuş ve dünya genelinde on /yüz milyonlarca (belki de milyarlarca) insanın 'sağlıklı beyinlerinde, kimyasal dengesizlikler yaratarak', insanların zehirli kimyasallara (piskiyatrik ilaçlara) BAĞIMLI hale gelmesine neden olmuştur. Sonuç ise son derece korkunçtur. Muhtemelen her yıl milyonlarca insan psikiyatrik ilaçlardan dolayı sakat bırakılıyor ve öldürülüyor.
"Kimyasal lobotomiye maruz kalan ve yakalanan insanları, akıl sağlığı birimlerinde (ve hatta çevrenizde ve hatta varsa eğer kendi ailenizde) dahi görebilmek mümkündür.."
Muhtemelen.... bu anlatılanlara en güzel örnekleri psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına (kimyasal lobotomiye) yakalanan zihinsel engelli bireylerin kaldığı 'akıl hastaneleri, psikiyatri hastaneleri, bakımevleri, huzurevleri, rehabilitasyon merkezleri' gibi akıl sağlığı birimlerinde... (özellikle de hayatları boyunca (ölene kadar) buralarda kalmak zorunda olan) masum insanları gösterebiliriz. Bu insanların bu hale gelmesine (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına yakalanmasına) sebep olan şeyin.... (hepsi olmasa da) büyük çoğunluğunun psikiyatrik ilaçlar olduğunu (/olabileceğini) bilmek önemlidir.
Aslında buralar psikiyatrik ilaçlar başta olmaka üzere ECT (beyne 420 /460 volta kadar elektrik (elektroşok) verilmesi) gibi zararlı ve öldürücü diğer biyopsikiyatrik tedavilerden zarar gören zihinsel engelli bireylerin kaldığı yerler oldukları için... muhtemelen bu insanların hepsinin başta psikiyatrik ilaçlar olmak üzere ECT gibi diğer biyopsikiyatrik tedavilerden dolayı bu hale getirilen (kalıcı beyin hasarına uğratılan) masum insanlar olduklarını (/olabileceklerini) rahatlıkla söyleyebiliriz.
Aynı şekilde burada kalan insanların hepsinin bu akıl sağlığı birimlerinde bu hale geldiğini söyleyemesek de... bu insanların muhtemelen sivil hayattayken kullanmış oldukları psikiyatrik ilaçlardan ve ECT gibi diğer zararlı ve öldürücü psikiyatrik tedavilerin uygulanmasından dolayı bu hale gelmiş (kimyasal /fiziksel kaynaklı kalıcı beyin hasarına yakalanmış) olabileceklerini rahatlıkla söyleyebilir yada bu yönde bir tahminde bulunabiliriz.
Tabii sadece buralarda değil... Muhtemelen bu tür insanları (yani özellikle de psikiyatrik ilaçlardan dolayı kalıcı beyin hasarına uğratılan insanları)... devlet ve üniversite hastanelerinin psikiyatri poliklinik ve servislerinde ve hatta toplum ruh sağlığı birimlerinde (trsm) dahi görebilmek oldukça mümkündür diyebiliriz.
Ve hatta bu tür insanları çevrenizde dahi görebilir ve bu insanların (hepsi olmasa da) büyük çoğunluğunun bu hale gelmesine (kalıcı beyin hasarına yakalanmalarına) sebep olan şeyin zehirli psikiyatrik ilaçlar olabileceğini dahi tahmin edebilirsiniz.
Hatta belki de bu tür insanları kendi ailenizde (eşiniz, çocuğunuz, kardeşiniz, anneniz, babanız vb gibi) herhangi bir sevdiğinizde de görebilir ve - eğer muhtemelen uzun süredir psikiyatrik ilaçlar kullanıyorlar ise - bu bireylerin bu hale düşmelerine (yani kalıcı beyin hasarına uğramalarına) sebep olan şeyin aslında psikiyatrik ilaçlar olabileceğine dair herhangi bir fikir yürütebilirsiniz.
"Eğer bu zihinsel engelli bireyler, psikiyatrik ilaçlarla birlikte ve/veya sadece.... ECT gibi zararlı ve öldürücü diğer psikiyatrik tedaviler de görüyorsa... bunları da bu fiziksel ve/veya kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına (kimyasal lobotomiye) dahil edebiliriz. Ziraa bu zararlı ve öldürücü psikiyatrik tedavilerde...(özellikle de ECT gibi beyne elektroşok verilmesi) insanları fiziksel ve/veya kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına uğratabiliyorlar.."
Muhtemelen...
B) Psikiyatrik ilaçlardan dolayı yaşanan ölümler de... daha çok psikiyatrik ilaçlardan dolayı sakat bırakılan insanların yaşamış oldukları ölümleri içerir. Bu ölümler, 'ani ölümler' şeklinde olabileceği gibi... (psikiyatrik ilaçların neden olduğu) çeşitli fiziksel ve zihinsel hastalık ve rahatsızlıkların çeşitli komplikasyonları sonucu oluşan ölümler şeklinde de olabilir. Bu ölümlere, sinsice yaklaşan (/gelen) ölümler de diyebiliriz... çünkü özellikle de psikiyatrik ilaçlar, insanların hem sağlıklı beyinlerini hem de sağlıklı bedenlerini yavaş yavaş zehirler ve (genellikle uzun vadelerde) buraları kimyasal olarak hasara uğratmaya başlar. Ve insanların kalıcı ve ölümcül olabilen çeşitli zihinsel ve fiziksel hastalıklara ve rahatsızlıklara yakalanmalarını sağlar. Ve sonra da yavaş yavaş sinsice insanları öldürür.
ECT denen sağlıklı beyinlere 420 /460 volta kadar elektrik (elektroşok) verilmesi durumu da... insanların sağlıklı beyinlerini (deyim yerindeyse) yavaş yavaş ısıtıp - haşat ederek, hasara (fiziksel kalıcı beyin hasarına) ve sonra da hastanın yavaş yavaş acı çekerek ölmesine neden olur. (Eee yani psikiyatristlere boşuna 'PSİKOPAT PSİKİYATRİSTLER' demiyoruz; bir nedeni var ki söylüyoruz... - ECT ile ilgili korkunç gerçekleri blogumuzda bulup-okuyarak öğrenebilirsiniz..)
- 'Örtbas etme kültürü', ana akım tıp dünyasında da oldukça yaygındır... Bu durum, akıl sağlığı sistemlerinde... iyatrojenik sakat bırakılan ve öldürülen zihinsel engelli bireylerin, ana akım psikopat psikiyatri tarafından kasıtlı olarak sakat bırakılması ve öldürülmesinin devam edilmesi anlamına gelir ki... bu da ana akım psikopat psikiyatrinin daha çok insanı zehirlemesi (sakat bırakması) ve öldürmesini kolaylaştırabilen bir durumdur, diyebiliriz..
Muhtemelen... Ana akım psikopat psikiyatri ve ana akım tıp dünyası... psikiyatrik ilaçlardan dolayı sakat bırakılan ve öldürülen sayısı belirsiz tahmini milyonlarca masum insanın, bu 'iyatrojenik hasarlarını'... 'tıbbi aldatmacalar' olarak da bilinen 'hasta ve ölüm rapor ve kayıtlarını' başka başka şeylerin üzerine atıp, bunları işleyerek... bu masum insanların gerçek 'iyatrojenik yaralanma ve ölüm sebeplerini' örtbas etmeye çalışıyorlar gibi görülüyor. Bunu, akıl sağlığı sistemi (ana akım psikopat psikiyatri) tarafından sakat bırakılan ve öldürülen insanların olduğunu ortaya koyan araştırmalardan anlayabiliyoruz. Bu vb nedenlerle ana akım psikopat psikiyatri'de olduğu gibi ana akım tıp dünyasında da 'örtbas etme kültürünün' oldukça yaygın olduğunu düşünebilir veya bu yönde bir tahminde bulunabiliriz..
- Bu tahminler ve olasılıklar... dünya genelinde akıl hastalığı etiketi yapıştırılan insan (akıl hastası) sayısının 1 milyardan fazla olması ihtimali üzerinden ve ortaya konulan özellikle de psikiyatrik ilaçların sakatlanmalara ve ölümlere sebep olduğuna dair araştırmalardan yola çıkılarak hazırlanan tahmin ve olasılıklardır. Dünyada 1 milyardan fazla (ki bu sayı 2 ile 4 milyar civarında da olabilir, çünkü rakamlar pek inandırıcı gelemeyebiliyor) akıl hastası varsa... ve bunların hepsinin veya en azından yüz milyonlarca civarındaki kısmının psikiyatrik ilaçlar kullandığını düşünürsek... ve psikiyatrik ilaçların zararlarının ve bu psikiyatrik ilaçlardan dolayı sakat kalan ve öldürülen insanların olduğunu ortaya çıkaran araştırmalara baktığımız da....
Muhtemelen... dünya genelinde her gün yüz milyonlarca insanın kimyasal lobotomiye (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına) maruz kaldığını ve her yıl da en az 1 milyondan fazla (belki de daha fazla) insanın kimyasal lobotomiye yakalandığını tahmin etmek hiç de zor olamayacaktır. Aynı tahminleri... psikiyatrik ilaçlardan dolayı sakat bırakılan (yaralanan) ve öldürülen insanlar için de yapabiliriz.
*** *** ***
** AKIL SAĞLIĞI BİRİMLERİ GERÇEĞİ - 'Akıl sağlığı birimleri, gerçekte ne için kuruldu ve oralarda gerçekte neler oluyor?'
"Zihinsel engelli 'bakımevleri, rehabilitasyon merkezleri' vb gibi akıl sağlığı birimleri resmen 'ÖLÜM KAMPLARI' gibi..."
Şimdi gelelim 'akıl hastaneleri, psikiyatri hastaneleri ile birlikte devlet ve üniversite hastanelerindeki psikiyatri poliniklik ve servisleri ve TRSM gibi akıl sağlığı birimleri de dahil... 'bakımevleri, huzurevleri, rehabilitasyon merkezleri' gibi diğer akıl sağlığı birimleri gerçeğine...
Hem yukarıda detaylarına kadar vurguladığımız hem de aşağıda da vurgulamaya devam ettiğimiz hem akıl sağlığı birimleri hem psikiyatrik ilaçların zararları hem de psikiyatri vahşeti ve soykırımı hakkındaki detayların.... sadece ülkemizde değil dünyanın diğer ülkelerinde de (hemen hemen tüm dünyada da) yaşandığını /yaşanıyor olabildiğini unutmamak gerekir. Bu nedenle... bu detayları sadece kendi ülkemize has olarak kabul etmemek gerekir. Nedenlerini ve sonuçlarını birazdan anlatacağız.
Akıl
sağlığı birimleri ile ilgili gerçekleri, kısaca yukarıda irdelemeye
çalıştık.. Şimdi biraz daha detaylı şekilde anlatalım.. Muhtemelen hiç
kimse, bu birimlerin sözde 'akıl sağlığı /akıl hastalıkları tedavisi' adı altında.... insanların sağlıklı beyinlerini hasara (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına) uğratmak için kurulmuş olunabileceğini bilmiyor olabilir ve halen, farkında bile değiller. (Hatta bu birimlerde çalışan personeller ve devletler bile belki bilmiyor ve farkında bile değildirler..)
Aslına bakarsanız... normalde resmi prosüdürler çok farklı yaklaşıyor ve 'bakıma
muhtaç zihinsel engelli bireylerin bakım, tedavi ve rehabilitelerinin
devlet destekli ve/veya özel bakımevlerinde, rehabilitasyon
merkezlerinde vb gibi akıl sağlığı birimlerinde yapılması' gibi buna benzer ifadelerle akıl sağlığı birimlerini bu şekilde düzenliyor gibi görülüyor. Bu, tabii ki hiç kimsenin gereksiz!! korkuya kapılmaması için son derece normal!! bir durum. Herhalde 'psikiyatristler tarafından beyin hasarına uğratılan zihinsel engelli bireylerin bakım, tedavi ve rehabilitelerinin yapılması' şeklinde prodürlere işlemeyeceklerdir. Ve zaten öyle de yapılıyor.
Her ne kadar devletler... akıl sağlığı birimlerinin kuruluş nedenini (akıl sağlığının /akıl hastalıklarının tedavisi ve/veya bakıma muhtaç zihinsel engelli bireylerin bakım, tedavi ve rehabilitelerinin yapılması...' vb şeklinde buna benzer ifadeler şekilde açıklasa da... asıl gerçeğin bu olmadığını az çok yukarıda ve diğer akıl sağlığı araştırmalarından öğrenmiş bulunmaktayız. Devletler, hiç bir zaman akıl sağlığı birimlerini kurarken... 'psikiyatrik
ilaçlar (daha doğrusu psikiyatristler) tarafından kimyasal kaynaklı
kalıcı beyin hasarına (kalıcı kimyasal lobotomiye) uğratılan
insanların...' diye bir anlayış ve mantıkla ifadeleri işlemeyecek ve kullanmayacaktır. Kullanırsa ne olur - muhtemelen hem devletlere hem de ana akım psikiyatriye ve psikiyatrik ilaç firmalarına yüklü miktarlarda tazminat davaları açılabilecektir.
Her neyse... bu konuda uzun bir detay geçmeden önce bizim akıl sağlığı birimlerinde özellikle de bakımevlerinde fark ettiğimiz iki şey vardı;
1) Psikiyatrik ilaçların kullanımının devam etmesi ve ölümcül sonuçları.... (Bunun ölümcül sonuçlarını yukarıda verdik ve aşağıda da vermeye devam edeceğiz.)
2) Bakıma muhtaç halde olduklarından dolayı topluma adapte faaliyetlerinin
verilmemesi... (Bu 2.sini anlayabiliriz, bu normaldir.. Ama aslında
bakımevlerindeki bu 2. şeyi, daha önce biz bilmiyorduk, sonradan
öğrendik; kardeşimizin buraya bu amaçla vermiştik ama yanılmış olduğumuzu anladık. Ziraa 'bakımevlerinin, akıl hastanelerinden hiç bir farkı olmadığını' daha yeni yeni anlamaya başlamıştık. Resmen 'ölüm kampları' gibiydi. Nedenlerini zaten yukarıda okudunuz ve aşağıda da devamını okursanız daha çok öğrenirsiniz.)
Daha önce "Kendi kendine konuşan insanlar direkt akıl hastanesine mi gönderiliyorlar?"
diye BURADA bir yazı yazmıştım. Burada hem bu konuyu dile getirmiş hem de
kardeşimle ilgili bazı bilgiler de vermiştim. Açıkçası kardeşim için en iyi şeyin, bakımevinde (eğer orayı sever ve alışırsa diye umarak - hayatı boyunca) bakım, tedavi ve rehabilitesinin güzel ve olumlu bir ortamda yapılmasının, onun 'topluma dahil olması, bir şeyler öğrenmesi' vb gibi normal insanlar gibi sosyal faaliyetlere dahil olabilmesi açısından iyi şeyler olabileceğini düşünmüştüm.
"Bakımevlerinin, akıl hastanelerinden hiçbir farkları yok... Resmen ölüm kampları gibi.."
Ancak zamanla, bunun 'ne kadar yanlış bir düşünce' olduğunu anlamaya başladım. Çünkü, bakımevlerinin 'bu amaçlarla faaliyet göstermediğini' daha yeni yeni fark etmeye başladım. Yani, bakımevlerinin, akıl hastanelerinden hiçbir farkları yok ve resmen 'ölüm kamplarını' arındırıyor gibiydi. (Yukarıda bunların nedenlerini anlattık ama burada da kısaca izah etmeye devam edelim.)
Örneğin, zihinsel engelli bireyleri, 'topluma katmak, sosyal faaliyetlere normal insanlar gibi adapte olabilsinler' vb diye bunlar bir yana dursun (ki bildiğim kadarıyla böyle bir faaliyetleri de yok maalesef)... adeta onları buralarda tutabilmek için (ki aslında bunun da geçerli nedenleri var, ona birazdan değineceğim), deyim yerindeyse, adeta sanki 'onları daha da kötü hale getirebilmenin yollarını arıyorlarmış gibi' bir hava /davranış içerisinde olabildiklerini fark ettiğimi söyleyebilirim.
Ama aslında tam olarak öyle değil. Yani, bakımevlerinde, zihinsel engelli bireyleri 'daha da kötü hale getirebilmenin yollarını aramak', aslında tam olarak düşündüğünüz gibi olmayabilir.. Şöyle ki... Muhtemelen... bakımevleriyle ilgili prosedürler / bakımevlerinin kasvetli ortamları gereği, belki bu şekilde algılıyor olabiliriz. Bu, tam olarak öyle gözükmese de, yaşadığımız ve yaşanılan gerçeklere baktığımız da, zihinsel engelli bakımevleri gerçeğini şu şekilde izah edebiliriz.
"Bakımevleri, bakımevlerinde özellikle de hayatları boyunca (ölene kadar) kalmak zorunda olan zihinsel engelli bireylerin... mevcut durumlarının 'artık topluma adapte olamayacak kadar' çok ağır bir zihinsel hasara - yani kalıcı beyin hasarına - sahip olmaları nedeniyle... onlara yukarıda açıkladığımız 'topluma kazandırma' faaliyetlerini sunmuyor /sunamıyor olabilirler." Aslında asıl gerçek bu olabilir.
Ancak... bakımevlerinde o kadar çok ağır olmayan zihinsel engelli bireyler de yok değil. (Örneğin kardeşim gibi mevcut zihinsel durumu ağır olmayan hastaları fark etmiştim.) O kadar çok ağır olmayan zihinsel engelli bireylerin... sonradan bir takım ilaçsız tedavi yöntemleri ve bir takım davranışsal terapileri ile düzeltilebilir olanları da vardır.
- BURASI ÖNEMLİ - Tekrar tekrar oku : "Devletler, muhtemelen akıl sağlığını kontrol altında tutan ana akım psikiyatrinin, (muhtemelen ilaç firmaları ile mali ilişkilerinin getirdiği bir anlayış nedeniyle olsa gerek).... akıl sağlığında ilaçsız tedavi yöntemlerine ve davranış terapilerine onay vermedikleri için... bu sonradan düzeltilebilir seviyede olan çok ağır olmayan zihinsel engelli bireylerin... zehirli psikiyatrik ilaçlar ile durumlarının 'daha da kötü hale gelmesine' ve zamanla tıpkı diğer çok ağır zihinsel engelli bireylerin durumlarına benzer 'ağır beyin hasarına yakalanmalarına' sebep olabilmektedir, diyebiliriz."
Yani.. Sonradan bir takım ilaçsız tedavi yöntemleri ve davranış terapileri ile 'akıl sağlıkları' düzeltilebilir olan bu, çok ağır olmayan zihinsel engelli bireylerin sağlıklı beyinleri... psikiyatri ve psikiyatristler tarafından (bu engelli bireylere vermiş oldukları ve beyin için oldukça zehirli ve öldürücü olan zehirli kimyasallarla dolu psikiyatrik ilaçlar sayesinde, sağlıklı beyinlerinin) iflas edilmesine (yani kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına uğratılmasına) sebep olabilmektedir. (Az hasarlı beyinler, psikiyatrik ilaçlarla, zamanla daha çok hasarlı beyinlere uğratılmaktadır..)
Sonradan bir takım ilaçsız tedavi yöntemleri ve davranış terapileri ile 'akıl sağlıkları' düzeltilebilir olan zihinsel engelli bireylerin sağlıklı beyinleri... muhtemelen psikiyatrik ilaçlar tarafından önce kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına uğratılıyor ve olasılıkla bu beyin hasarına bağlı olarak, kendilerindeki tamamen doğal olan doğal psikolojik sorunlar, kalıcı akıl hastalıklarına dönüşüyor. Sağlıklı beyinler kimyasal olarak kalıcı hasar görünce (yani kalıcı beyin hasarına uğrayınca)... akıl hastalıkları da kalıcı hale gelmiş oluyor. (Tüm bunlarla ilgili kanıtlara ait linkleri, yukarıda yazı boyunca vermiştim, okumaya devam edin..)
Muhtemelen bu gerçeği, çok az kimse bilir. Psikiyatristler de (özellikle de ana akım psikiyatriye hizmet eden psikiyatristler de) bu gerçeği bilirler ama bunu itiraf etmezler, edemezler (çünkü suçlanacaklarını bilirler, bu nedenle); tam tersine bu gerçeği, 'akıl hastalıkları kalıtsaldır' vb gibi buna benzer yalan ve yanıltıcı bilgiler şeklinde çarpıtarak, bu yanıltıcı çarpık bilgileri hastalara, ailelerine, toplumlara, kamuoylarına ve devletlere aşılamaya çalışırlar.
Psikiyatri ve psikiyatristlerin, bu yanıltıcı aşılama taktikleri o kadar çok tutmuşa benziyor ki, muhtemelen (Türkiye'de dahil) dünya genelinde, her yıl en az 1 milyondan fazla (belki de daha fazla) insanın (psikiyatrik ilaçlar tarafından) öldürüldüklerine şahit oluyoruz. Psikiyatrik ilaçlar tarafından zihinsel ve fiziksel olarak sakat kalanların (yani iyatrojenik yaralanmaların) sayısını ise hiç saymıyoruz. Onları da kattığımız da ölen ve yaralanan insan sayısı, tahmin edebileceğinizden daha fazla olabilir - bu durum daha da vahimdir, diyebiliriz.. (Tüm bunlarla ilgili kanıtlara ait linkleri, yazı boyunca verdim, okumaya devam edin..)
Maalesef... Türkiye, psikiyatrik ilaçların kendi insanlarımıza vermiş olduğu ölümcül zararlar konusunda oldukça başarısızdır ve çok sır küpüdür. Sadece ABD ve Avrupa'da en az 1 milyondan fazla insanın psikiyatrik ilaçlar tarafından öldürüldüğü tahmin ediliyor. Bunun yarım milyonunun resmileştiğini düşünürseniz... Ki bu yarım milyon da sadece 65 yaş üzeri hastalar için ortaya çıkan sonuçlar. (2015) 65 yaş altı için de aynı sonuçları ele aldığınız da, bu sayı muhtemelen 1 milyonun üzerinde bir ölüm demek anlamına da gelebilir. Aslında bunlar, sadece 2015 verileri ve sadece görebildiklerimiz, resmiyete dökülenler, yani buzdağının görünen kısmı.. Ya resmi rakamların dışında gerçekleşen ÖLÜMLER ve YARALANMALAR? İşte bunlar birer sır küpü.. En azından batılı ülkeler de böyle sonuçlar ortaya çıkarılmış..
Türkiye ve Türkiye gibi sır küpü olan ülkeler de ise maalesef psikiyatrik ilaçlardan dolayı ölen ve yaralan insan sayısı, tam olarak bilinmiyor. Hepsi sır küpü.. Öyle görülüyor ki, bunun altında yatan tek şeyin, ana akım tıp ve ana akım psikiyatride ÖRTBAS ETME KÜLTÜRÜNÜN çok yaygın olması gibi gözüküyor. Bu örtbas etme kültürü, iyatrojenik tıbbi hatalardan dolayı ölen ve yaralanan insanların, öldükleri ve yaralandıkları ile baş başa kaldıkları anlamına gelen bir şeydir. Yani bu insanlar resmen KİM VURDUYA GİDİYORLAR..
** Akıl sağlığı birimlerindeki zihinsel engelli bireylerin durumları...
Muhtemelen tüm bu olasılıklara varmamızın bir diğer nedeni de... zihinsel engelli bireylerin başta 'akıl hastaneleri, psikiyatri hastaneleri' olmak üzere... 'bakımevleri huzurevleri, rehabilitasyon merkezleri' gibi zihinsel engelli akıl sağlığı birimlerinde... kısa /uzun süreli tedavi görmek için ve/veya hayatları boyunca (ölene kadar) buralarda kalmak zorunda olan bireylerin... 'davranış ve konuşma şekillerinin, nasıl ve ne yönde (/oranda)' olduğu /olabileceği belirtilerini de kısa süreli anlık gözlemlerimizdir.
Ve ayrıca... özellikle de hayatları boyunca (ölene kadar) buralarda kalmak zorunda olan bu bireyleri, bu hale getiren şeylerin... muhtemelen hepsi olmasa da büyük çoğunluğunun genellikle psikiyatrik ilaçlar olduğunu /olabileceğine ve hatta aynı riskli ve tehlikeli olasılıkların, devlet ve üniversite hastanelerinin psikiyatri poliklinik ve servislerine ve hatta TRSM'lere gelen ve kısa ve/veya uzun vadeli psikiyatrik ilaç kullanan bireylerde de olduğuna /olabileceğine dair bir tahminde bulunabilmemizdir.
"Akıl sağlığı birimlerinde sözde akıl sağlığı tedavisi gören (özellikle de ölene kadar buralarda kalmak zorunda olan) zihinsel engelli insanların... sağlıklı beyinlerini kimyasal olarak hasara (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına) uğratan şeyin... psikiyatrik ilaçlar olduğunu /olabileceğini bilmek önemlidir.."
A) Akıl sağlığı birimleri ve rehabilitasyonları, aldatıcı mı?
Ve şu soruları da soralım;
- Akıl sağlığı birimleri (ve rehabilitasyonları)... ölümcül bir gerçeğin (örn. beyin hasarlarına, sakat bırakılmalara ve ölümlere sebep olan şeyin psikiyatrik ilaçlar (ve ECT gibi diğer biyopsikiyatrik tedavilerin olduğunu gizlemek, saklamak yani) üzerini örtmek (örtbas etmek) için mi kullanılıyor?
- Eğer öyleyse... akıl sağlığı birimlerinde onlarca yıl boyunca şimdiye kadar kaç masum zihinsel engelli birey... sakat bırakıldı (iyatrojenik yaralandı) ve öldürüldü? - sessiz sedasız bir şekilde, kimsenin ruhu bile duymadan...
Şöyle düşünün... Bu birimlerden birinde kalan ve uzun süredir (yıllardır) psikiyatrik ilaç tedavisi gören bir zihinsel engelli birey... muhtemelen psikiyatrik ilaçların neden olduğu kalıcı ve ölümcül fiziksel bir hastalığa (örn. kalp ve damar hastalıklarına) yakalanıyor. Muhtemelen ana akım psikiyatri ve ana akım tıp, kalıcı ve ölümcül kalp ve damar hastalıklarına sebep olan asıl şeyin psikiyatrik ilaçlar olduğunu - bilmelerine rağmen bunu - örtbas edecektir ('başka başka sebeplerin, altta yatan bir nedenin' vb üzerine atacaktır) - ki zaten öyle de yapıyorlar. (Bu, psikiyatrik ilaçların neden olduğu iyatrojenik yaralanmadır - yani psikiyatrik ilaçlar tarafından sakat bırakılmaktır.)
Diyelim ki bu birey... psikiyatrik ilaçların neden olduğu bu kalp ve damar hastalığından dolayı hayatını kaybetti - yani öldü. (Bu da, psikiyatrik ilaçların neden olduğu iyatrojenik yaralanmanın bir sonucu olan iyatrojenik ölümdür - yani psikiyatrik ilaçlar tarafından öldürülmektir.) Muhtemelen... ana akım psikiyatri ve ana akım tıp, bu iyatrojenik ölümü - her zaman yaptıkları gibi - 'başka başka sebeplerin, altta yatan bir nedenin' vb üzerine atarak, örtbas edecektir - ki zaten öyle de yapıyorlar.
Bu durumda... yaralanan ve/veya ölen hastanın ailesine, yakınlarına (ve yukarıda bahsettiğimiz nedenleri 'başka başka sebepleri, altta yatan nedenleri' vb göstererek... hastanın hayatını kaybettiği bilgisi (aslında yalan olan gerekçeler, aldatıcı bir şekilde) söylenecektir. Ve zaten onlarca yıldır bu şekilde yapılıyor - hasta ailelerine, yakınlarına ve hatta kamuoyuna ve devletlere bu yönde ALDATICI BİLGİLER veriliyor. İşte alın size, akıl sağlığı birimlerinde psikiyatrik ilaçlar (ve ECT gibi diğer biyopsikiyatrik tedaviler) tarafından sakat bırakılan ve ölen masum zihinsel engelli insanların... nasıl 'sessiz sedasız bir şekilde, kimsenin ruhu bile duymadan' sakat bırakıldıkları ve öldürüldüklerine dair örnek bir anlatım. Umarız anlamışsınızdır..
"Aslında bu durum (yani ana akım psikiyatri ve ana akım tıp tarafından psikiyatrik ilaçların neden olduğu iyatrojenik sakat bırakılma ve öldürülmeleri 'örtbas etme' durumu)... sadece akıl sağlığı birimlerinde değil, normal sivil hayattaki hastanelerde de yaşanabilen bir durumdur. Yani, sadece akıl sağlığı birimlerine özgü olan birşey değildir. O nedenle... psikiyatrik ilaç kaynaklı sakat bırakılma ve öldürülmelerin sayısı çok daha fazladır, diyebiliriz.."
- 'Rehabilitasyonlar gereklidir ancak aldatıcıdır.' - "Rehabilitasyonlar neden sahte /aldatıcıdır?"
a) Akıl sağlığı birimlerinde ve hastanelerdeki 'rehabilitasyonlar ve terapiler' gereklidir... çünkü psikiyatrik ilaçların neden olduğu kalıcı olan ve olmayan kimyasal kaynaklı beyin hasarının (kimyasal lobotominin) 'ciddi ve ölümcül yan etkilerini azaltmak' ve bireylerin 'topluma kazandırılması' açısından önemli bir yere sahiptir /olabilir.
b) Akıl sağlığı birimlerinde ve hastanelerdeki 'rehabilitasyonlar ve terapiler' aldatıcıdır... çünkü psikiyatrik ilaçların neden olduğu kalıcı olan ve olmayan kimyasal kaynaklı beyin hasarına (kimyasal lobotomiye) ve 'ciddi ve ölümcül yan etkilerine'... sebep olan şeyin psikiyatrik ilaçlar olduğunun üzerini örtmek (örtbas etmek) için kullanıldığından (ve hastalara, ailelerine, yakınlarına ve hatta toplumlara, kamuoyuna, medyaya ve devletlere - kimyasal lobotomiye ve ciddi ve ölümcül yan etkilerine sebep olan şeyin psikiyatrik ilaçlar olduğu gerçeği anlatılmadığından) dolayı aldatıcıdır.
-- Akıl sağlığı birimlerinde ve hastanelerdeki rehabilitasyonların... 'sanki normal bir insanmış gibi davranışlar' sergileyen (kimyasal lobotomiye maruz kalan ve yakalanan) insanlar üzerindeki etkisi...
Uzun vadelerde psikiyatrik ilaç kullanan insanlar da 'sanki normalmış gibi davranışlar' sergileyebilirler ve o şekilde görülebilirler; ancak bu çok aldatıcıdır. Aldatıcı olmasının sebebi.. onların 'kötü bir insan /bir akıl hastası' olmaları ile ilgili değildir. Bu durumun, onların gerçek bir kimyasal lobotomiye (psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına) maruz kalmanın ve/veya yakalanmanın üzerini örtmüş olması ve farkına varılamayan sinsi bir aldatmaca /yanıltmaca olmasıdır, diyebiliriz. Yani... 'sanki normalmiş gibi davranışlar' sergileyen bu masum insanların, bu şekilde davranışlar sergilemelerinin asıl nedeni aslında... muhtemelen ana akım psikopat psikiyatrinin insanlarda bırakmış oldukları ciddi beyin hasarının üzerini örtmek (örtbas etmek) için masum insanlara uyguladıkları sahte /aldatıcı 'davranış terapilerini' de içeren rehabilitasyonlarıdır, diyebiliriz.
Şöyle ki... Muhtemelen (yukarıda da belirtiğimiz gibi) kişilerin bazen de sanki normal konuşuyor ve hareket ediyorlarmış gibi davranışlar sergilemeleri durumu aslında... genelikle psikiyatrik ilaçların zehirli kimyasallarının olumsuz davranış ve konuşmalar sergilenmesinin genellikle özellikle de ana akım psikopat psikiyatrinin kontrolünde olan toplum ruh sağlığı birimlerinde verilen rehabilitasyonlar (yani bir takım davranış terapileri) ile toplum içerisinde BASKILANABİLİYOR olması ile ilgilidir, diyebiliriz.
"Muhtemelen... bir takım zihinsel ve fiziksel insani davranış terapileri (rehabilitasyonlar)... özellikle de uzun yıllardır psikiyatrik ilaç kullanan insanların 'kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına' maruz kaldıkları ve/veya yakalandıkları gerçeğini üzerini örtemez. Muhtemelen bu tür rehabilitasyonlar... insanlarda psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarının (ve hatta zihinsel ve fiziksel çeşitli ölümcül kalıcı hastalık ve rahatsızlıkların) yol açmış olduğu zihinsel ve fiziksel sağlık tahribatlarını (zararları) en aza indirebilmek için de veriliyor.
Zaten rehabilitasyonların asıl amaçlarından biri... psikiyatrik ilaçların (ve ECT gibi biyopsikiyatrik müdahalelerin) neden olduğu bu tür zihinsel ve fiziksel tahribatları BASKI ALTINA ALMAKTIR. (Tabii, normalde (yasa, kanun ve prosedürlerde) yasal gerekçeler bu şekilde değildir; yasa, kanun ve/veya prosedürlerde... 'kendi
başına hayatlarını sürdüremeyen, bakım ve tedavilerini yapamayan
bireylerin normal bakım, tedavi ve rehabilitelerinin yapılabilmesi...' vb gibi buna benzer ibare ve ifadeler şeklinde resmiyete dökülür. Yasa, kanun ve/veya prosedürler de.. bireylerin 'bu hale düşmesine sebep olan şey /şeylerin ne olduğu /olabileceği' ifade edilmez. Yada ifade edilir ama aldatıcı bir şekilde ifade edilebilir; örneğin tıpkı ana akım psikiyatri ve ana akım tıp'bın 'psikiyatrik ilaçların neden olduğu hastalıkları ve ölümleri örtbas etmeleri' gibi buna benzer aldatıcı bilgileri yasa, kanun ve/veya prosedürlere ekleyerek, asıl nedenler örtbas edilebilir.) Neyse kaldığımız yerden devam edersek...
Yani.. bu tahribatlar, baskılanarak... bireylerin hem zihinsel hem de fiziksel durumlarının daha da kötü hale gelmesine engel olunabilmektedir. Ancak yukarıda da dediğimiz gibi... bu tahribatların baskılamanın belli bir süresi vardır ve o süre dolduğunda... muhtemelen (zehirli kimyasallarla dolu olan psikiyatrik ilaçların kullanımının devam etmesi durumunda), kişinin zihinsel ve fiziksel sağlık durumları daha da kötüye gidecektir. Bu da bireyin ölümüne kadar giden bir riskin doğmasına neden olabilecektir, diyebiliriz. Muhtemelen rehabilitasyonların... kimsenin bu gerçeği (beyin hasarının ve ölümün sebebinin psikiyatrik ilaçlar olduğu) öğrenmemesini sağlamak - yani öğrenmesini engellemek - amacıyla üzerini örtmek (örtbas etmek) için yapılmış olabileceğine dair bir tahminde bulunabiliriz. (...)" (Devamını en aşağıda DİPNOT 8 kısmından okuyunuz.)
"'Akıl hastası' olarak da görülen zihinsel engelli bireylere verilen rehabilitasyonlar, bir aldatmacadır ve onları bu hale getiren zararlı tedavilerin üzerini örtmek için oluşturulmuş gibi görülüyor.."
Şu gerçek de unutulmamalıdır ; bu tür akıl sağlığı birimlerindeki rehabilitasyonların (zihinsel ve bilişsel faaliyetlerin) veriliş amacı... genellikle (özellikle de psikiyatrik tedavi gören ve psikiyatrik ilaç verilen) - zihinsel engelli bireylerin, zihinsel ve bilişsel faaliyetlerinin, 'körelmesini engellemek ve sürekli aktif kalmasını' sağlamak - vb olarak görülür. Ama aslında gerçekte öyle değildir (/olmayabilir.) 'Akıl hastası' olarak da görülen bu zihinsel engelli bireyler, muhtemelen psikiyatrik ilaçlar (ve/veya ECT gibi diğer zararlı psikiyatrik tedaviler) tarafından kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına uğratıldılar.
Muhtemelen... ana akım psikopat psikiyatri'de, bu masum insanları bu hale getiren (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına sebep olan) şeyin, psikiyatrik ilaçlar (ve/veya ECT gibi diğer zararlı psikiyatrik tedaviler) olduğunu, 'hiç kimsenin (hastaların, ailelerinin, toplumların, medyanın, kamuoyunun ve devletlerin) öğrenmesini engellemek (öğrenmemesini sağlamak)' için... rehabilitasyon (zihinsel ve bilişsel faaliyetler) dedikleri büyük bir aldatmacayı öne attılar ve bu şekilde bu gerçeğin üzerini örtmeye (örtbas etmeye) çalıştılar. Ve bunda da gayet başarılı oldular. Herkesi kandırdılar ve asıl gerçeğin herkes tarafından öğrenilmesini engellediler.
Hiç bir şeyden habersiz hasta ve hasta yakınları (aileler), muhtemelen
'Aaa ne güzel, zihinsel engelli bireylerimize çok büyük faydaları olacak
rehabilitasyonlar sağlayacaklar!' vb buna benzer ifadelerle ana akım psikopat psikiyatriye övgüler düzmeye başladılar.
Aslında başka bir gerçekte, muhtemelen bu sözde zihinsel ve bilişsel faaliyetlerin - sağlıklı beyinleri psikopat psikiyatristler tarafından kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına uğratılan - bu masum insanlar üzerinde herhangi bir olumlu etkisinin olmamasıdır. Bu masum insanların sağlıklı beyinleri kalıcı olarak hasara (beyin hasarına) uğratıldığından dolayı... bu zihinsel ve bilişsel faaliyetlerin tam olarak işe yaraması gibi bir durum söz konusu değildir. Öyle olsaydı zaten... bu insanlar, topluma kazandırılmaya çalışılırdı. Ama ana akım psikopat psikiyatri de bu durumu çok iyi biliyor. Çünkü, muhtemelen bu insanların bu hale gelmesine (kalıcı kimyasal beyin hasarına) neden olan kendileri.. Artık kalıcı olarak hasara uğrattıkları sağlıklı beyinleri... tekrar eski haline geri getiremeyeceklerini bildikleri
için... işte bu tür bakım evleri, rehabilitasyon merkezleri vb gibi
yerler kuruldu ve buralarda işe yaramayacakları belli olabilen sözde
rehabilite çalışmaları adı altında bilişsel faaliyetler vermeye başladılar.
Elbette bunlar (sadece bilişsel faaliyetler) verilmeli ama gerçekler de bilinmeli. Bilişsel faaliyetlerin asıl veriliş amacının... psikiyatristler tarafından kalıcı beyin hasarına uğratılan insanların - zehirli psikiyatrik ilaçların kullanımının devam edilmesi nedeniyle bireylerdeki - 'mevcut beyin hasarlarının daha da kötüye gitmesini engellemek olduğu' gerçeği bilinmeli. Yoksa... sözde 'bakıma muhtaç zihinsel engelli bireylerin bilişsel faaliyetlerinin yeniden kazandırılması, unutkanlığın önüne geçilmesi' vb gibi uyduruk söylemlerle değil... Bu söylenilenlerin hiç biri muhtemelen - zehirli psikiyatrik ilaçlar kullanılmaya devam edildiği sürece - tam anlamıyla doğru bir şekilde işe yaramayacaktır ve muhtemelen yaramıyordur da...
'Tedaviyi (bilişsel faaliyetleri) uygula, ardından zehri (psikiyatrik ilaçları) ver! Tekrar tedavi uygula, ardından zehri yeniden ver!' bu akıl alır bir şey değil. 'Bunu ancak psikopatlar yapar' denir ya, işte o mesele... 'Neden psikiyatristlere psikopat denildiğini' anladığınızı umuyoruz. Bu şekilde, rehabilitasyonun ve bilişsel faaliyetlerin işe yaraması mümkün olabilir mi? Bu, sadece zaman kaybından ve insanları aldatmak ve kandırmaktan ve en önemlisi de zihinsel engelli bireylere daha çok zarar vermekten ve hatta iyatrojenik olarak sakat bırakmaktan ve hatta onları öldürmekten (ölümlerine sebep olmaktan) başka bir şey olarak gözükmemektedir, diyebiliriz. Ve zaten öyle de oluyor. Masum zihinsel engelli bireyler... psikiyatrik ilaçlar (yani psikiyatristler) tarafından sessiz sedasız - gizli bir şekilde iyatrojenik olarak sakat bırakılıyor ve öldürülüyor. Herşey gizli saklı olduğu için bu masum insanlar adeta kim vurduya gidiyor.
Şimdiye kadar ülkemizde dahil tüm dünyada (özellikle de gelişmemiş dünya ülkelerinde)... akıl sağlığı birimlerinde (bakımevleri, huzurevleri, rehabilitasyon merkezleri ve hatta akıl hastaneleri ve psikiyatri hastanelerinde)... psikiyatrik ilaçlar tarafından sakat bırakılan ve öldürülen insanların haberini duydunuz mu?" Muhtemelen duymamışsınızdır. En azından gelişmiş bazı batı dünyasında bununla ilgili bazı haberler ve kanıtlar bulunuyor ama diğer ülkelerde? Örneğin ülkemizde.. 'Örneğin bakımevlerinde kalan zihinsel engelli bireylerin... psikiyatrik ilaç kaynaklı yaralanma ve ölüm haberine rastladınız mı?' Muhtemelen rastlamamışsınızdır ve bundan sonra da rastlamanız pek olası gözükmüyor gibi. Çünkü.. her zaman dediğimiz gibi sadece ana akım psikiyatri değil... ana akım tıp dünyasında da 'örtbas etme kültürü' inanılmaz derece de yaygındır. (Bununla ilgili bilgileri vermiştik, yeniden yazmaya gerek yok. Bu bilgi yeterli.)
B) Doğal psikolojik sorunların, gerçek bir akıl hastalığına dönüştürülmesi süreci...
"Dünya genelinde milyonlarca insan bu yöntemle, gerçek akıl hastaları haline getirildi. Ve bu süreç halen devam ediyor ve kime isabet edeceği de belirsiz; - uğursuz katil piyango size de çıkabilir, hiç belli olmaz..."
Bunun çok saçma olduğunu düşünüyorsanız, tekrar düşünün... Dünya genelinde muhtemelen on /yüz milyonlarca insanın doğal psikolojik sorunları, (zehirli nörotoksin kimyasallar içeren) psikiyatrik ilaçlar tarafından gerçek bir akıl hastalığına dönüştürüldü ve halen de bu dönüştürülme süreci başka başka masum insanlar ile devam etmektedir. Belki de psikiyatrik ilaç kullanıcısı olarak bunlardan biri de siz ve/veya sevdiklerinizden biri dahi olabilir.. Bu sürecin nasıl işlediğini öğrenmek istiyorsanız okumaya devam edin...
Daha kolay anlayabilmeniz için... psikiyatrik ilaçlar tarafından beyin hasarına uğratılan insanları tasvir ederek - bu beyin hasarının nasıl oluşturulduğu ve bu beyin hasarına sahip bireylerin ne gibi özelliklere sahip oldukları, durum ve davranışlarıyla vb ilgili bilgilerini - aşağı yukarı az çok anlatmaya, vurgulamaya çalıştık.. Umarız anlayabilirsiniz..
BİR DÜŞÜNÜN...
Muhtemelen aileniz de vardır ve/veya çevrenizde de görmüşsünüzdür. Genellikle 'kendi başlarına, kendi kendilerine bakamayacak' ve/veya 'aileleri
tarafından bakılamayacak' durumda olan 'zihinsel engelli insanlar' bulunur. Muhtemelen... hepsi olmasa da bunların büyük çoğunluğu psikiyatrik ilaç kaynaklı kalıcı beyin hasarına uğrayan insanlar olduğunu /olabileceğini söyleyebiliriz. (Not 1)
Ancak genellikle aileler, toplumlar, medya ve devletler.... bu masum insanların sağlıklı beyinlerini hasara (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına) uğratan şeyin psikiyatrik ilaçlar olduğunu /olabileceğini bilmezler ve/veya farkında bile değildirler. Genellikle bu insanların neden bu hale geldikleri hiç SORGULANMAZ. Onlara sadece 'akıl hastası' etiketi yapıştırılır ve adeta onlardan kurtulmak için, onların 'akıl hastaneleri, psikiyatri hastaneleri' başta olmak üzere.... özel bakım, tedavi ve rehabilite gerektiren zihinsel engelli bireylerini (onların başlarına dahi neler gelebileceğini dahi düşünemeden ve kestiremeden)... (bakım evleri huzur evleri ve rehabilitasyon merkezleri) gibi ücretli özel ve resmi akıl sağlığı birimlerine yerleştirmeye çalışırlar. (Not 2)
Bu
durumdaki zihinsel engelli bireyler genellikle 'akıl hastaneleri,
psikiyatri hastaneleri, bakımevleri, huzurevleri, rehabilitasyon
merkezleri' gibi 'akıl sağlığı birimlerine'... hayatları boyunca (ölene
kadar) buralarda kalmaları için yerleştirilir. Buralarda onlara psikiyatristler tarafından... sözde 'akıl sağlığı /hastalıkları tedavisi!' adı altında, sağlıklı beyinler ve sağlıklı vücutlar için oldukça toksik (zehirli) olan psikiyatrik ilaç tedavileri uygulanmaya başlanır. (Not 3)
Kendilerine sadece
'akıl hastası' etiketi yapıştırılıp, (aile ve/veya mahkeme kararları ile) istemsiz bir şekilde bu akıl sağlığı birimlerinde
hayatları boyunca (ölene kadar) kalmak zorunda olan bu insanlara... sözde 'akıl sağlığı /hastalıkları tedavisi' adı altında sağlıklı beyinler ve sağlıklı vücutlar için oldukça zehirli (toksik) olan psikiyatrik ilaçlar verilmeye başlanır. Psikiyatrik ilaçlar verilmeye başlandığında.... zihinsel engelli bireylerin sağlıklı beyinleri (eğer verilen psikiyatrik ilaçlar, özellikle de sağlıklı beyinleri kısa sürede haşat edecek (yani kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına uğratacak) kadar çok ağır değilseler)... muhtemelen uzun vadelerde (aylarca ve/veya yıllarca) kullanımdan sonra kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına (kimyasal lobotomiye) uğrama olasılık riski ile karşı karşıya kalabilir, diye düşünebiliriz. (Not 4)
KİMYASAL LOBOTOMİ : "Genellikle psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına verilen diğer isimdir. Kimyasal lobotomi, frontal lobotominin kimyasal versiyonudur. Her ikisi de kalıcı beyin hasarına ve ölümlere sebep olur. Kimyasal lobotomiye maruz kalma, bir kişiyi kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına doğru götüren bir süreci işaret eder. Kimyasal lobotomiye yakalanma ise, bu sürecin tamamlanarak kişinin kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına yakalanmasını ifade eder.."
Muhtemelen... Akıl sağlığı birimlerinde, sözde 'akıl sağlığı /hastalıkları tedavisi' adı altında verilen sağlıklı beyinler ve sağlıklı vücutlar için oldukça toksik (zehirli) olan psikiyatrik ilaçlar tarafından kimyasal lobotomiye yakalanan (kimyasal kaynaklı beyin hasarına uğratılan) insanlarla doludur. Bu insanların hepsinin - yukarıdaki 4.notta da belirttiğimiz gibi - bu akıl sağlığı birimlerinde 'kimyasal lobotomiye' yakalandıklarını söyleyemesek de... bu akıl sağlığı birimlerinde kalan (en azından bazı) zihinsel engelli bireylerin kimyasal kaynaklı beyin hasarının 'kalıcı' olmaması ihtimali nedeniyle... psikiyatrik ilaçların kullanımının her gün devam etmesi durumunda.... kimyasal kaynaklı beyin hasarının 'kalıcı' olma olasılık riski ile karşı karşıya kalabileceklerini söyleyebiliriz.
Hatta bu olasılık riski ile birlikte - diğer zihinsel engelli bireylerde dahil - psikiyatrik ilaçların kullanımının her gün devam etmesi durumunda... bu masum insanların hem sağlıklı beyinlerinin hem de sağlıklı vücutlarının oldukça ölümcül zararlara uğraması - yani hem zihinsel hem de fiziksel olarak çeşitli ölümcül kalıcı hastalık ve rahatsızlıklara yakalanmaları ihtimallerinin de olduğunu /olabileceğini söyleyebiliriz. (Tüm bu ölümcül riskler, çeşitli araştırmalarla ortaya çıkarılan çok sayıda zihinsel ve fiziksel ölümcül sağlık sorunlarıyla yakından ilgilidir. Psikiyatrik ilaç kullanan insanların, çeşitli kalıcı ölümcül hastalık ve rahatsızlıklara ve ölüme daha yakın olma olasılık riskleri... psikiyatrik ilaçların hayatları en az 20 yıl kısalttığı gerçeği ile örtüşmektedir, diyebiliriz..)
Yukarıda da dediğimiz gibi... Kendilerine sadece
'akıl hastası' etiketi yapıştırılıp, bu akıl sağlığı birimlerinde
hayatları boyunca (ölene kadar) kalmak zorunda bırakılan bu masum insanların...
neden bu hale düştükleri ise hiç SORGULANMAMAKTADIR. Bu, ana akım psikopat psikiyatrinin en çok korktuğu şeydir. Bu sorgulama başladı mı, gerçekler ortaya çıkacaktır. Böyle olması, muhtemelen ilaç firmalarından milyon ve/veya milyar dolar para kazanan (mali kazanç elde eden) ana akım psikopat psikiyatrinin ve buna hizmet eden (itaat eden) ana akım psikopat psikiyatristlerin işine gelmeyecektir.
"Muhtemelen... Psikiyatristlerin, 'akıl sağlığı /hastalıkları tedavisi!' adı altında insanların sağlıklı beyinlerini hasara uğratarak PARA KAZANDIKLARINI (yani genellikle psikiyatrik ilaçlarla kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına uğratarak devletlerden 'lisanslı doktor!' adı altında doktor maaşı aldıklarını ve muhtemelen hepsinin /bir kısmının ilaç firmalarından mali gelir elde ettiklerini ve bu gibi nedenlerden dolayı da nasıl zengin olduklarını) bilmiyorsunuzdur. (Bunların neden PSİKOPAT olduklarını yazı boyunca irdeledik, okuduğunuz da eminiz kanınız donacaktır.)"
Muhtemelen... Bu insanların, psikiyatrik ilaçlardan dolayı bu hale geldiği (kimyasal lobotomiye yakalandıkları) kamuoyuna (hastaların kendilerine, ailelerine, toplumlara, devletlere ve medyaya) hiç açıklanmaz. Kamuoyuna, bunların 'akıl hastası' oldukları ve 'psikiyatrik ilaçların da akıl hastalıklarını tedavi ettiği!' yalanı yanlış bir anlatı şekilde anlatılır. Kamuoyu kandırılır, aldatılır." (Not 5)
-- 'Garip ruhaf davranışlar' sergileyenlere sadece 'akıl hastası' etiketi yapıştırılır. Onların neden bu hale geldikleri ise SORGULANMAZ..
Muhtemelen... Çevreniz de 'garip tuhaf davranışlar' sergileyen insanları görmüşsünüzdür hatta aile üyelerinizden biri de bunlardan biri olabilir. Yada yolunuz herhangi bir akıl sağlığı birimine düştüğünde de bu 'garip tuhaf davranışlar' sergileyen insanlarla karşılaşmışsınızdır. Bu insanları görünce... muhtemelen onlara hemen 'akıl hastası' etiketi yapıştırmış da olabilirsiniz. Çünkü, insanların büyük çoğunluğu... böyle 'garip tuhaf davranışlar' sergileyenlere hemen 'akıl hastası' etiketi yapıştırırlar. Ve hatta - eğer biraz vicdan sahibiyseler -, muhtemelen onlara acırlar.
Muhtemelen... Çevreniz de 'garip tuhaf davranışlar' sergileyen insanları görmüşsünüzdür hatta aile üyelerinizden biri de bunlardan biri olabilir. Yada yolunuz herhangi bir akıl sağlığı birimine düştüğünde de bu 'garip tuhaf davranışlar' sergileyen insanlarla karşılaşmışsınızdır. Bu insanları görünce... muhtemelen onlara hemen 'akıl hastası' etiketi yapıştırmış da olabilirsiniz. Çünkü, insanların büyük çoğunluğu... böyle 'garip tuhaf davranışlar' sergileyenlere hemen 'akıl hastası' etiketi yapıştırırlar. Ve hatta - eğer biraz vicdan sahibiyseler -, muhtemelen onlara acırlar.
Ancak bu insanların psikiyatrik ilaç kullanıp - kullanmadıkları akıllarına gelmez /akıllarına gelir de - muhtemelen psikiyatrik ilaç gerçeğini bilmedikleri için - bu insanların, neden bu hale geldiklerini SORGULAMAZLAR. Ya da sorgularlar ancak - muhtemelen psikiyatrik ilaç gerçeğini bilmedikleri için - onları 'akıl hastalığı doğuştan gelen birşey, kalıtsaldır' ve/veya eğer tanıdık biriyse bu kişi 'vah zavallı demek ki sonradan böyle oldu!' gibi diye buna benzer ifadelerle geçiştirirler. Hatta bazıları muhtemelen, onları bu hale getiren şeylerin başında 'anne, baba, eş, çocuklar' gibi aile bireylerinin sebep olduğunu /olabileceğini dahi düşünmeye başlarlar. Yani direkt olarak aileleri suçlarlar. Psikiyatrik ilaçların, bu insanların bu hale gelmesine (kimyasal lobotomiye yakalanmasına) sebep olduğu /olabileceği akıllarına dahi gelmez. (çünkü muhtemelen bilmiyorlar; bilselerdi böyle düşünmezlerdi...) (Not 6)
-- Aslında onlar sonradan düzeltilebilir doğal psikolojik sorunlara sahiptiler ancak psikopat psikiyatri tarafından sağlıklı beyinleri hasara (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına) uğratıldılar. Sonra neler mi oldu?
-- "Doğa, müzik, diyalog, tiyatro, bir iş ile uğraşma, eğlence, dini-musiki-felsefi" vb gibi bir takım insani davranış terapileri ile düzelmesi mümkün olabilen (ve muhtemelen aile ve/veya çevresel sorunlardan kaynaklanan tamamen doğal olan) doğal psikolojik sorunlar.... psikiyatrik ilaçlar ile kalıcı akıl hastalıklarına dönüştürülüyor.
Aslında aile ve çevre hayatının getirmiş olduğu ailesel ve/veya çevresel baskıları hemen hemen herkes, her çocukluk döneminde yaşar. Ve muhtemelen aile ve/veya çevresel bir takım etkenlerden dolayı yoğun baskı altında olan /olduğunu düşünen bireyler (özellikle de çocuklar, gençler ve yaşlılar - tabii yetişkinler de dahil)... son derece doğal olan bir takım doğal psikolojik sorunlar yaşarlar. Bu sorunlarla tek başına ve/veya aileleriyle birlikte başa çıkabilen bazı sorunlu bireyler, doğal psikolojik sorunların üstesinden gelebiliyorlar.
Başa çıkamayan diğer sorunlu bireyler ise... muhtemelen kendileri ve/veya ailelerinin yönlendirmeleriyle, soluğu herhangi bir psikologda ve/veya herhangi bir psikiyatristte alabiliyor. (Yada hiç bir yere gitmeyebiliyorlar.) Eğer bir psikologa gitmişse... muhtemelen beyin hasarına sebep olan zehirli psikiyatrik ilaçlarla karşılaşmayacağı için - bu açıdan çok şanslı olabilir. (Eğer psikolog, onu bir psikiyatriste yönlendirmezse ne ala... yönlendirirse, zaten o psikologun, gerçek bir psikolog olmasından endişe etmek gerekir - onun da psikiyatristlerden hiç bir farkı olmadığını anlamış olursunuz.)
Eğer birey, kendisi ve/veya ailesinin yönlendirmesiyle direkt olarak bir psikiyatriste giderse... muhtemelen psikiyatrist, - hem sağlıklı beyinler hem de sağlıklı bedenler için son derece zehirli olan ve sağlıklı beyinleri kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına uğratan herhangi bir - psikiyatrik ilaç reçete edebilmek için - ona, DSM ve ICD (akıl hastalıkları tanısal ve istatistiksel el kitapları) denilen binlerce HAYALİ , UYDURMA akıl hastalıkları teşhis ve tanılarından oluşan 'akıl hastalığı' teşhis kriterlerinden herhangi birini etiketleyecektir - yani ona 'akıl hastalığı' teşhisini koyacaktır (etiketini yapıştıracaktır). Bunu yapması gerekiyor yoksa o kişiye kalıcı beyin hasarına sebep olan zehirli psikiyatrik ilaçları reçete edemez.
Muhtemelen birey bu zehirli psikiyatrik ilaçları kullanmaya başladığı andan itibaren... sağlıklı beynini, psikiyatrik ilaçların nörotoksin kimyasallarıyla doldurmaya başlayacaktır. Ve genellikle uzun vadelerde (aylarca ve/veya yıllarca) psikiyatrik ilaç kullanım sonrasında ise... bireyin sağlıklı beyni, beyinde biriken nörotoksin kimyasallar (psikiyatrik ilaçlar) nedeniyle hasara (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına) uğrayacaktır.
Bu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarı da "doğa, müzik, diyalog, tiyatro, bir iş ile uğraşma, eğlence, dini-musiki-felsefi" vb gibi bir takım insani davranış terapileri ile sonradan düzeltilmesi mümkün olabilen (ve muhtemelen aile ve/veya çevresel sorunlardan kaynaklanan tamamen doğal olan) doğal psikolojik sorunların... psikiyatrik ilaçlar ile kalıcı akıl hastalıklarına dönüşmesine neden olabilecektir. (Bu, psikiyatrik ilaçların neden olduğu akıl hastalıklarının artması, kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarlarının oluşması ve akıl hastalıklarının kalıcı hale gelmesi gerçeği ile örtüşmektedir. Akıl hastalıklarının kalıcı hale gelmesi... muhtemelen genellikle kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarıyla bağlantılı gibi gözükmektedir.)
"'Akıl hastası' olarak gözüken kişilerin, 'garip tuhaf davranışlar' sergilemeleri, 'akıl hastalığının bir belirtisi' değil... psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarının yarattığı beyindeki zihinsel ve fiziksel travmadır."
"Aslında 'akıl hastalıklarının kalıcı hale gelmesi' olarak gözüken sorun, psikiyatrik ilaçlar tarafından kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına uğratılan bireylerin, kimyasal beyin hasarıyla bağlantılı yaşamış oldukları beyindeki ZİHİNSEL VE FİZİKSEL TRAVMADIR."
Aslında onlar - yani garip tuhaf davranışlar sergileyen bu insanlar - düşünüldüğü gibi 'akıl hastası' falan değildirler. Muhtemelen onları (sadece psikiyatrik tedavi gören bireyleri) bu hale getiren şey, psikiyatrik ilaçların kendisidir diyebiliriz. Çünkü psikiyatrik ilaçlar, sağlıklı beyinler için oldukça nörotoksindir. Yani psikiyatrik ilaçların her biri, sağlıklı beyinler ve sağlıklı bedenler için oldukça 'nörotoksin kimyasallar' içerir. Sağlıklı beyinler ve sağlıklı bedenler için birer zehirden farksızdır. Bu nörotoksin kimyasallar (kimyasal zehirler), hem sağlıklı beyinlerin hem de sağlıklı bedenlerin deyim yerindeyse İFLAS ETMESİNE (zihinsel ve fiziksel ölümcül hasarlara ve hatta ölümlere) sebep olurlar. Ve bunun böyle olduğuna dair çok sayıda kanıtlar da vardır; (Bunların bir kısmını "Psikiyatri bir ölüm endüstrisidir" ve "Akıl hastalıkları bir efsanedir - Psikiyatrik ilaçlar akıl hastalıklarına sebep olur" serilerinde ve Türkçeye çevrilmiş diğer makaleleri bloglarımızda bulabilir ve okuyabilirsiniz..)
Yukarıda da belirttiğimiz gibi... muhtemelen genellike uzun vadelerde (aylarca ve/veya yıllarca) psikiyatrik ilaç kullanım sonrasında... bireylerin sağlıklı beyinleri, beyinde biriken nörotoksin kimyasallar (psikiyatrik ilaçlar) nedeniyle hasara (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına) uğrar ve muhtemelen bu beyin hasarıyla bağlantılı akıl hastalıkları kalıcı hale gelir. (Not 8)
Muhtemelen psikiyatrik ilaçların nörotoksin kimyasalları nedeniyle kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına uğrayan bireylerdeki 'akıl hastalıklarının kalıcı hale gelmesi' durumu.... kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarının, bireyler de yaşatmış olduğu beyindeki zihinsel ve fiziksel travmalar olduğu /olabileceği yönünde bir tahminde bulunabiliriz. (Not 9)
-- Nörotoksin kimyasallar, aslında doğal psikolojik sorunların kalıcı hale gelmesine sebep oluyor..
Muhtemelen... Psikiyatrik ilaçların nörotoksin kimyasalları (kimyasal zehirleri) nedeniyle bireylerin sağlıklı beyinlerinde oluşan kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarından dolayı bireylerdeki 'akıl hastalıklarının kalıcı hale gelmesi' durumunu... aslında 'doğal psikolojik sorunların' kalıcı hale gelmesi şeklinde algılamak daha doğru bir tasvir olacaktır, diye düşünüyoruz. Çünkü, gerçekte 'akıl hastalığı' diye birşey yok.
Yukarıda da dediğimiz gibi... Bir takım ailevi ve/veya çevresel nedenlerden dolayı son derece doğal olan ve bir takım insani davranışsal terapiler ile düzeltilmesi mümkün olabilen doğal psikolojik sorunlar... psikiyatrik ilaçların nörotoksin kimyasalların neden olduğu - genellikle uzun vadeli psikiyatrik ilaç kullanım sonrasında oluşan kimyasal beyin hasarı tarafından - kalıcı hale getiriliyor. Bu da yanlış bir şekilde, 'akıl hastalığı' olarak etiketleniyor ve 'akıl hastalığının kalıcı hale gelmesi' şeklinde algılanıyor. Doğrusunu ise muhtemelen doğal psikolojik sorunların, nörotoksin kimyasallar ile kalıcı hale getirilmesi olarak görebiliriz..
"Psikiyatrik ilaçların nörotoksin kimyasallarının sebep olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarı ile ilişkili beyindeki zihinsel ve fiziksel travmalar, İSTEMSİZ davranış bozukluklarına ve bu da bireylerin 'akıl hastası' olarak gözükmesine yol açıyor, gibi görülüyor.."
Yukarıda da belirttiğimiz gibi 'akıl hastası' olarak görülen bireylerin 'garip tuhaf davranışlar' sergilemelerine sebep olan şeyler... psikiyatrik ilaçların sebep olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarının onlara yaşatmış olduğu beyindeki zihinsel ve fiziksel travmalardır.. Bunu biraz daha açalım... Muhtemelen... psikiyatrik ilaçların nörotoksin kimyasallarının sebep olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarının bireylere yaşatmış olduğu beyindeki zihinsel ve fiziksel travmalardır.
Beyindeki bu travmalar... muhtemelen bireylerin normal bir insan gibi 'etrafına bakamaması, düşünememesi, algılayamaması, normal davranışlarda bulunamaması' vb gibi normal insani davranışlar sergileyememesine (yani bir takım davranış bozukluklarına) neden olabilmektedir. Psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına yakalanan insanların... bir takım 'garip tuhaf davranışlar' sergilemeleri de işte bu yüzdendir, diyebiliriz. Bunların 'akıl hastalıkları' ile yakından uzaktan hiçbir ilgisinin olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz /bir tahminde bulunabiliriz.
Muhtemelen... psikiyatrik ilaçların nörotoksin kimyasallarının sebep olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarı ile ilişkili beyindeki zihinsel ve fiziksel travmalar, bireylerde bir takım davranış bozukluklarına yol açarak, bireylerin İSTEMSİZ bir şekilde 'garip tuhaf davranışlar' sergilemelerine neden olabilmektedir. Bunları kendileri İSTEKLİ bir şekilde yapmamaktadır; bunlar, kimyasal beyin hasarının etkisi ile İSTEMSİZ bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
"Aslında onlar 'normal bir insan' gibi davranışlar sergilemek istemekte ancak kimyasal beyin hasarı ile ilişkili beyindeki zihinsel ve fiziksel travmalar nedeniyle... bu normal davranış istemleri, İSTEMSİZ bir şekilde 'garip tuhaf davranışlar' sergilemelerine (davranış bozukluklarına) dönüşmektedir, diyebiliriz.. Aslında kimsenin bilmediği /farkına dahi varamadığı bir şey de budur..."
Aslında 'akıl hastası' olarak gözüken bu zihinsel engelli bireyler, 'normal bir insan' gibi davranışlar ve konuşmalar sergilemeye çalışmaktadır (aslında bu, kimsenin bilmediği ve/veya fark edemediği şeydir)... ancak psikiyatrik ilaçların nörotoksin kimyasallarının sebep olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarı ile ilişkili beyindeki zihinsel ve fiziksel travmalar nedeniyle.. bu sergilenmek istenen 'normal insani davranışlar ve konuşmaları' tam doğru bir şekilde sergileyememektedirler. Kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarı ile ilişkili beyindeki zihinsel ve fiziksel travmalar, bu bireylerin normal bir insan gibi davranış ve konuşmalar sergilemelerine büyük bir engel teşkil etmektedir. Bu durum da, onların 'garip tuhaf davranışlar ve konuşmalar' sergilemelerine ve bu da onların dışarıdan 'akıl hastası' olarak gözükmelerine neden olabilmektedir, diyebiliriz.. (Not 10)
"Umarız, özellikle de akıl sağlığı birimlerinde kısa ve uzun süreli (ölene kadar) sözde psikiyatrik ilaç tedavisi gören bu masum insanların... bu 'garip tuhaf davranışlarının' aslında 'akıl hastalığı' ile herhangi bir ilgisinin olmadığını /olmayabileceğini ve buna sebep olan şeyin aslında nörotoksin kimyasallar içeren zehirli psikiyatrik ilaçlar olduğunu /olabileceğini anlamışsınızdır.. Umarız..."
C) Tüm bu psikiyatrik vahşetlerin (ve soykırımların) akıl sağlığı birimleri ile ilgisine gelince....
Yukarıda hem sivil hayatta hem de akıl sağlığı birimlerinde gerçekleştirilen psikiyatrik vahşet ve soykırımlarla ilgili az çok bilgiler verdik. Zaten baştan sona anlayarak okuduysanız eğer... bu psikiyatrik vahşet ve soykırımların... özellikle de zihinsel engelli 'akıl hastaneleri, psikiyatri hastaneleri, bakımevleri, huzurevleri ve rehabilitasyon merkezleri' vb gibi akıl sağlığı birimlerindeki ilgisini de muhtemelen az çok anlayabilmiş olmanız gerekir.
Yani kısaca söyleyelim ki... muhtemelen hem sağlıklı beyinler hem de sağlıklı bedenler için oldukça zehirli kimyasallar içeren, - sağlıklı beyinleri kalıcı olan ve olmayan kimyasal beyin hasarlarına uğratan ve bununla bağlantılı kalıcı ve ölümcül zihinsel sağlık sonuçlarına ve kalıcı ve ölümcül fiziksel hastalıklara ve rahatsızlıklara ve şu an aklıma gelmeyen daha pekçok sağlık sorunlarına ve hatta ani ölümlere ve diğer çeşitli ölümlere sebep olan - psikiyatrik ilaçların kullanımının devam edilmesi durumunda - ki zaten ana akım psikopat psikiyatri tarafından maalesef bu yapılıyor -...
.... akıl sağlığı birimlerinde kalan - özellikle psikiyatrik ilaç tedavisi gören - zihinsel engelli bireylerin hem zihinsel hem de fiziksel sağlık durumlarının daha da kötüye gitmesine ve daha sonra da ölümlerine sebep olabilecektir, diyebiliriz. Ve bunun böyle olduğuna dair ciddi kanıtların olduğunu /olabileceğini belirtmek gerekir - örneğin bu sonuçların... psikiyatrik ilaçların bu yukarıda vurguladığımız muhtemel ciddi ve ölümcül sağlık sonuçlarıyla birlikte... bunlarla bağlantılı 'psikiyatrik ilaçların, insanların yaşamlarını en az 20 yıl kısalttığı' gerçeği ile örtüştüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz.
Özellikle de psikiyatrik ilaç tedavisi gören zihinsel engelli bireylerin özellikle de zihinsel sağlık durumlarının daha da kötüye gitmesi durumu (bunu yukarıda iyice irdelemiştik ama yine de burada da kısaca irdeleyelim)... - zaten daha önce psikiyatrik ilaçlar tarafından kalıcı olan ve olmayan kimyasal beyin hasarına uğratılan bireylerin yaşamış oldukları 'kimyasal beyin hasarının'... daha da ileri seviyeye (örn. kalıcı değilse, kimyasal beyin hasarının 'kalıcı' hale gelmesi... eğer kimyasal beyin hasarı 'kalıcı' ise, bu sefer kalıcı beyin hasarının daha da ileri seviyeye giderek, bireyin zihinsel sağlık durumunun daha da kötü hale gitmesi) ile alakalı olan birşeydir.
NOT : "Bunu, yani psikiyatrik ilaçların kullanımının devam edilmesi durumunda... bireylerde var olan - psikiyatrik ilaçların neden olduğu - kalıcı olan ve olmayan kimyasal beyin hasarlarının hangi evrede ve seviyede oldukları /olabilecekleri ile ilgili tahmini bilgileri yukarıda vermiştik; eğer anlayarak okuduysanız, 'bunun ne demek olduğunu' da az çok anlamış olacaksınızdır. Eğer birşey anlamadıysanız tekrar yukarı gidip okuyabilirsiniz. Ayrıca akıl sağlığı birimlerinde yolunda gitmeyen çok ters şeylerde var. Onu da muhtemelen başka bir yazıda ele alabiliriz."
Genellikle bakım evlerine misafir edilen zihinsel engelli bireylerin neredeyse hepsinin, 'topluma adapte olamayacak' kadar, sağlıklı beyinlerinin (genellikle psikiyatrik ilaçlar tarafından) iflas ettirilmesi (yani kalıcı beyin hasarına yakalanmaları) nedeniyle... bu nedenden dolayı bakım evlerinin (büyük olasılıkla devletin prosedürleri nedeniyle olabilir) bu engelli bireyleri, topluma kazandırmak gibi faaliyetler yönünde bir çaba sarf etmediklerini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Evet, gerçekten de doğru. Bu tür zihinsel engelli bakımevlerinde misafir edilen (yani ölene kadar burada kalmak zorunda olan) zihinsel engelli bireylerin, sağlıklı beyinleri çeşitli nedenlerle (genellikle psikiyatrik ilaçlar tarafından) iflas edildiğinden (yani kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına yakalanmalarından) dolayı, topluma adapte olamayacak kadar kalıcı zihinsel engelli hale gelmeleri nedeniyle... bakımevlerinde sadece sıradan bilişsel faaliyetler veriliyor.
Devletler (örneğin Türk Devletimiz), maddi durumu yetersiz olan ağır zihinsel engelli bireylerin bakım, tedavi ve rehabilitelerinin uygun ortamlarda yapılabilmesi için, zihinsel engelli 'bakım evleri, huzur evleri, rehabilitasyon merkezleri' gibi akıl sağlığı birimlerine, özellikle de özel olanlarına (özel bakımevleri, huzurevleri, rehabilitasyon merkezleri gibi), her biri için ayrı ayrı binlerce lira para ödemesi yapmaktadır. Zihinsel engelli bireylerin iyileşip, buralardan gitmesi demek, devletin her biri için bakımevlerine ödediği binlerce liralık paraların da puf olup gitmesi anlamına gelebilmektedir.
- Bakım evlerindeki (özellikle de psikiyatrik tedavi gören) bireyler... psikiyatristler tarafından 'bakıma muhtaç' olacak şekilde kimyasal beyin hasarına uğratıldıkları için....
Amacın, zihinsel engelli bireyleri topluma kazandırmak falan olmadığını, adeta onları 'buralarda tutmanın yollarını aramak' olduğunu /olabileceğini daha yeni yeni fark etmeye başladık diyebiliriz. Evet, gerçekten de öyle. Akıl sağlığı birimlerinde... özellikle bakımevlerinde zihinsel engelli bireyler için, 'topluma kazandırma, topluma adapte olma' gibi rehabilite çalışmaları yapılmamaktadır. Çünkü... muhtemelen bu bakımevlerine gelen ve burada kalan insanların neredeyse tamamı - özellikle de psikiyatrik ilaç tedavisi görenler - psikiyatrik ilaçların neden olduğu (genellikle kalıcı olan ama kalıcı olmayanlarında olduğu) kalıcı olan ve olmayan kimyasal beyin hasarına (kimyasal lobotomiye) maruz bırakılan ve uğratılan (yakalanan) insanlardan oluşmaktadır. Bu insanlar... muhtemelen psikiyatrik ilaçlar (daha doğrusu psikiyatristler) tarafından kimyasal beyin hasarına uğratıldıklarından dolayı... başkalarının 'bakımına muhtaç' hale geldikleri için buradalar.
Peki, bakımevleri neden bu şekilde davranıyor?
Aslına bakarsanız... işin aslı tam olarak bu olmayabilir. Belki hepsi için bu geçerli olmayabilir ve/veya devletin prosedürleri gereği bu şekilde olabilir. Belki bakımevleri, prosedürleri uyguluyor olabilirler ve biz de, bu prosedürlerin yanlışlıkları nedeniyle, bu şekilde bir düşünceye girmiş olabiliriz.
Devletin prosedürlerine göre davrandıkları belli. Ancak.. Burada başka bir durum daha var.. Psikiyatrik ilaçların, ana akım psikopat psikiyatrinin talimatları doğrultusunda her gün veriliyor olmasıdır. Bunun da ne gibi öldürücü zararlara yol açtığını yukarıda az çok anlatmıştık.
"Sağlıklı beyinleri (başka nedenler de olabilir ama genellikle psikiyatrik ilaçlar tarafından) iflas edilen (yani kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına yakalanan) insanların akıl sağlığı birimlerinde ölene kadar misafir edilmesi.."
Aslında bunun ne kadar korkunç birşey olduğunu biliyor musunuz? (Ben de bunları daha yeni yeni öğrenmeye başladım. Psikiyatrinin vahşetini ve psikiyatristlerin ne kadar 'psikopat kişiler' olduğunu,
yaptığımız araştırmalar sonucunda öğrenmiş olduk.. Bizim
öğrendiklerimizi sizler de öğrenmiş (ve biliyor) olsaydınız eğer, psikiyatriye ve psikiyatristlere ana avrat küfür eder, bir sürü bela beddua okurdunuz herhalde.. Eğer psikiyatri, psikiyatristler ve psikiyatrik ilaçların ve diğer zararlı psikiyatrik tedavilerin ölümcül zararlarını vs öğrenmek istiyorsanız, PSİKİYATRİ, BİR ÖLÜM ENDÜSTRİSİDİR ve AKIL HASTALIKLARI BİR EFSANEDİR, serisini takip ederek ilgili yazıları, makaleleri okumanızı tavsiye ederim. Ve TÜRKİYE'DE DELİ blogunu da okuyun. Burada da çok ciddi veriler var. Ölümcül Psikiyatri ve tedavilerinin gerçeklerini öğrenmek istiyorsanız, okursunuz. Linklerine en yukarıdan ulaşabilirsiniz.)
- "Bilişsel faaliyetlerin altındaki gizli gerçek ne olabilir?"
Kalıcı beyin hasarı yaşayan zihinsel engelli bireylere verilen bilişsel faaliyetler, aslında onların bu duruma gelmesine sebep olan şeyin yani genellikle psikiyatrik ilaçların yol açmış olduğu zararlarının (kimyasal beyin hasarının ve sonuçlarının) üzerini örtmek için olabilir, diyebiliriz.. Yani "aman, kimse bu gerçeği öğrenmesin" diye.. Aslında mesele bu gibi gözüküyor.. Çünkü bakım evleri gibi akıl sağlığı birimlerini (engelli bireyleri) kontrol eden psikiyatrinin olduğunu
herkes biliyor. Psikiyatri, hiç bir şekilde kendisini suçlayacak
şeylere, bu birimlerde izin vermeyecektir ve vermiyor da zaten.. Olan
hep zihinsel engelli bireylere oluyor. Deyim yerindeyse eğer adeta kim vurduya gidiyorlar.."
Aslında bu sıradan bilişsel faaliyetlerin, kalıcı zihinsel engele sahip zihinsel engelli bireylere hiçbir faydası yok. Bu sıradan bilişsel faaliyetlerin verilmesinin amacı, yukarıda da dediğimiz gibi 'zihinsel engelli bireylerin bilişsel faaliyetlerinin kazandırılması' vb şeklinde buna benzer ifadeler gibi gözükse de... asıl amacın, bu insanları bu hale getiren (yani kalıcı olan ve olmayan kimyasal beyin hasarına (kimyasal lobotomiye) sebep olan) şeyin, en başta psikiyatrik ilaçlar (olmak üzere ECT gibi diğer zararlı biyo-psikiyatrik tedavilerin (vermiş oldukları ciddi ölümcül zararların üzerini örtmek - yani bir nevi örtbas etmek) olduğu çok açık bir şekilde görülmektedir, diyebiliriz. Tabii bu sadece ülkemizde değil... dünyanın geri kalan diğer ülkelerinde de böyledir.
Bakımevleri gibi diğer akıl sağlığı birimlerinde de, durumu o kadar çok ağır olmayan ama psikiyatrik ilaçlar tarafından kimyasal kaynaklı kalıcı (olan /olmayan) beyin hasarına uğratılan insanlar bulunur. Eğer bunlara psikiyatrik ilaçlar verilmeye devam ederse... muhtemelen zamanla, bu ilaç kaynaklı zehirli kimyasallar, beyinde birikerek, beyni, kalıcı olarak tahrif ederek.. bu insanların, diğer çok daha ağır zihinsel engelli bireylerin durumuna benzer - bir duruma düşmesine neden olabilecektir, diyebiliriz..
Bakımevlerinde 'onları daha kötü hale getirmek' teriminden kastımız da buydu. Tabii, hastalara karşı 'personelin tutumları ve davranış terapilerinin nasıl verildiği' gibi faaliyetler de çok önemli bir yere sahiptir.
Bakımevlerinde, her hastaya ayrı ayrı, kendi kapasitelerine göre bilişsel faaliyetler veriliyor mu orasını pek çözemedim. Çünkü, bu hastalar, muhtemelen ağır zihinsel engelli hastalar olarak görüldükleri için hepsine aynı bilişsel faaliyetler veriliyor gibi görülüyor. Eğer durum buysa... bu durum 'Nasıl olsa birşey anlamıyorlar?!' manasına da gelen bir şeydir aslında. Tabii bakımevleri, bilişsel faaliyetleri bu amaçla değil, kalıcı beyin hasarı yaşayan insanların durumlarının (bilişsel kabiliyetlerinin) daha da kötüye gitmesini engellemek amacıyla verdiklerini anlayabiliyoruz.
Ancak... psikiyatrik ilaçlar verildiği sürece, bu bilişsel faaliyetlerin hiç bir işe yaramayacağını ve tam tersine bu insanların zamanla ÖLÜME daha çok yakınlaşabileceğini söyleyebilmek üzücü bir durumdur diyebiliriz.. Psikiyatrik ilaçlar, maalesef bu masum insanları yavaş yavaş hem beyinlerini hem de bedenlerini zehirleyerek ÖLÜME biraz daha yakınlaşmalarını sağlıyor gibi görülüyor. (Psikiyatrik ilaç kullanan insanların yaşam süresi sandığınızdan daha da kısadır. Okumaya devam edin ve gerçekleri öğrenin.)
"Bilişsel faaliyetler, kalıcı beyin hasarının nedeni olan psikiyatrik ilaçlar ve ECT gibi diğer zararlı biyo-psikiyatrik tedavilerin üzerini örtmek (örtbas etmek) amacıyla yapılan bir aldatmaca, gibi gözüküyor.."
Muhtemelen psikiyatrik ilaçlar tarafından sağlıklı beyinleri çok ciddi bir şekilde hasara (kalıcı beyin hasarına) uğratılan bu insanlara, verilen bu bilişsel faaliyetlerin... onlara bir faydasının olabildiğini söyleyebilmek oldukça zordur. Aslında bu bilişsel faaliyetler, muhtemelen bu insanları bu hale getiren şeyin (yani psikiyatrik ilaçların) ortaya çıkmasını engellemek amacıyla yapılan bir örtbas etme faaliyetleri olabilir, diye bir tahminde bulunabiliriz.
Aynı faaliyetlerin özellikle de devlet ve üniversite hastanelerinde, TRSM (Toplum Ruh Sağlığı Merkezi) adını verdikleri rehabilitasyon merkezlerinde de verildiğini söyleyebiliriz.. Muhtemelen buralarda da, insanların sağlıklı beyinlerini genellikle psikiyatrik ilaçlarla hasara uğratılmasını gizlemek (örtbas etmek) amacıyla 'bilişsel faaliyetlerin' verildiğini tahmin etmek hiç de zor olmayacaktır.
Tabii, gerçekte bu amaçla verilmiyor. Psikiyatrik ilaçlardan dolayı kalıcı beyin hasarı yaşayan insanları, (tabii bu şekilde hastalara ve ailelerine anlatılmıyor; çok farklı biçimlerde anlatılıyor; örneğin 'akıl hastalıklarından dolayı topluma adapte olamamak' şeklinde buna benzer aldatıcı ve yanıltıcı bilgilerle kandırılarak söyleniyor), topluma kazandırmak amacıyla (bahanesiyle), onlara resim, tiyatro, mutfak, gezi vb gibi bilişsel faaliyetler veriliyor. Buralara katılmaları sağlanıyor.
Ama aslında arka plandaki gerçeklere baktığımız da, verilen bu bilişsel faaliyetlerin... bu insanları bu hale getiren (yani kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına yakalanmasına neden olan) şeyin, genellikle psikiyatrik ilaçlar olduğunun üzerini örtmek (örtbas etmek) amacıyla verilmiş olunabileceğini tahmin edebiliyorsunuz..
Toplumlar
ve büyük olasılıkla devletler 'bu gerçeği bilmiyor' gibiler. 'Eğer
gerçekleri biliyor olsalar dı, ne yaparlardı?' Yazık, bu zihinsel engelli
bireylere... Bu insanları bu hale getiren şeyin 'psikiyatrik ilaçlar (ve
ECT gibi diğer zararlı biyo-psikiyatrik tedaviler) olduğunu ve halen bile
bunlara yenilerinin eklendiğini' ne zaman öğrenecek bu toplum ve
devletler?
NOT : Zihinsel engelli bakım evleri, huzurevleri, rehabilitasyon merkezleri ve TRSM'ler gibi akıl sağlığı birimlerinde verilen bilişsel faaliyetlerin verilmesi
önemlidir. Biz, verilmesin demiyoruz. Akisne verilmeli. Ancak bu
ilaçsız tedavi yöntemleri ile olursa, bu bilişsel faaliyetler çok daha
faydalı hale gelebilir. Psikiyatrik ilaçlar verildiği
sürece... zihinsel engelli bireylerin durumlarının ileride daha da
kötüye gitme ve hatta ölüme daha yakın olma olasılıkları da daha çok
artabilir, endişemizin olduğunu söyleyebiliriz.
*** *** ***
** VE DİĞERLERİ - KISA KISA ANLATIMLAR VE TEKRARLAMALAR
- Psikiyatrik ilaçlar, insanları 'bakıma muhtaç' hale getirir ve onları bir akıl sağlığı biriminde ölene kadar kalmasına neden olur.
Bunları zaten yukarıda ilk başlarda belirtmiştik. Tekrarlamakta fayda var..
"Akıl sağlığı birimlerinde ölene kadar burada kalmak zorunda olan masum insanların sağlıklı beyinlerini iflas ettiren (yani kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına yakalanmalarına sebep olan) şeyin, psikiyatrik ilaçlar olduğunu /olabileceğini bilmek önemlidir.."
Günümüz de... muhtemelen 'akıl hastaneleri' başta olmak üzere, 'psikiyatri hastaneleri, zihinsel engelli rehabilitasyon merkezleri, huzur evleri ve bakım evleri' gibi akıl sağlığı birimlerinde... hayatları boyunca (yani ölene kadar) buralar da kalmak zorunda olan insanların (hepsi olmasa da) büyük çoğunluğunun... bu hale gelmesine (yani sağlıklı beyinlerinin İFLAS EDİLMESİNE (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına yakalanmasına) sebep olan şeyin, zehirli kimyasallar içeren psikiyatrik ilaçlar olduğunu /olabileceğini bilmek önemlidir.
Bu insanlar, sağlıklı beyinleri iflas ettiğinden (yani kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına yakalanmalarından) dolayı... bu masum insanlar, bu korkunç akıl sağlığı birimlerinde ölene kadar kalmak zorunda kalan kişilerdir. Bu masum insanları, bu hale getiren şeyler, çok farklılıklar gösterebilse de.... muhtemelen psikiyatrik ilaçlar ile birlikte ECT (elektroşok - beyne, elektrik verilmesi) gibi beyin için oldukça zararlı (hasar verici) ve öldürücü psikiyatrik tedaviler, bu masum insanları bu hale getiren en büyük etkenlerden biridir, diyebiliriz.
Özellikle de psikiyatrik ilaçların, dünya çapında on /yüz milyonlarca (belki de 1 milyardan fazla) insan tarafından kullanıldığını düşünürsek... Her yıl en az tahmini 1 milyondan fazla insanın, psikiyatrik ilaçlar tarafından ÖLDÜRÜLDÜĞÜNÜ (BAK) söyleyebiliriz. Ki bu tahmini rakam, sadece batı dünyasında (muhtemelen sadece ABD ve Avrupa'da) - 2015 /2015 öncesi tarihli ölümleri içeriyor. Türkiye'de dahil dünya geneli için bu rakam çok daha fazla olabilir. Tahmini olarak dünya genelinde her yıl 2 ile 5 milyon insan (belki de daha fazla), psikiyatrik ilaçlar tarafından öldürülüyor olunabilir..
Psikiyatrik ilaçlar tarafından zihinsel ve fiziksel sakat bırakılanları (iyatrojenik yaralananları) ise hiç saymıyoruz. Onları da eklersek... psikiyatrik ilaçlar tarafından zarar gören (yaralanan) ve öldürülen insan sayısının çok daha fazla olabileceğini tahmin edebiliriz..
Dünya çapında 'akıl hastası' etiketi yapıştırılmış insan sayısının tahmini olarak, 1 milyardan fazla (2021) olduğunu (BAK) düşünürsek.... Ve bu insanların hepsinin (%100)ünün (/ %75'inin, / %50'sinin), psikiyatrik ilaç kullandığını varsayarsak...
Muhtemelen... Dünya genelinde her gün, yüz milyonlarca (belki de 1 milyardan fazla) insanın... (hem de genellikle kendi evlerinde), sağlıklı beyinlerine psikiyatrik ilaç kaynaklı bir çeşit kimyasal lobotomiye maruz kaldıklarını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Kimyasal lobotomiye maruz kalmak, (psikiyatrik ilaçlardan dolayı sağlıklı beyinlerde ileride) psikiyatrik ilaç (kimyasal) kaynaklı beyin hasarına sebep olabilecek zararın başlangıcını ve devamını gösteren maruz kalma durumudur. Kalıcı kimyasal lobotomi ise, psikiyatrik ilaç kaynaklı kalıcı kimyasal beyin hasarına verilen bir başka isimdir..
"Tüm dünyada akıl sağlığı birimlerinde ölene kadar buralarda kalmak zorunda olan masum hastalar, psikiyatrik ilaçlar tarafından yavaş yavaş ÖLDÜRÜLÜYORLAR..."
Bu gerçek... psikiyatrik ilaçların insanların hayatlarını kısalttığı gerçeği ile örtüşmektedir.. Kimyasal lobotomiye maruz kalma olayı, akıl sağlığı birimlerinde ölene kadar buralarda kalmak zorunda kalan (genellikle psikiyatrik ilaçlar tarafından sağlıklı beyinleri iflas etmiş -kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına yakalanan) masum insanlar için psikiyatrik ilaçların alınmaya devam etmesi durumunda... muhtemelen ileri de onlar için sonu kaçınılmaz bir ÖLÜM ile yüzleşmeleri anlamına gelebilir demektir, diyebiliriz.. Çünkü, muhtemelen bu zehirli psikiyatrik ilaçların alınmaya devam edilmesi, onlar açısından hem beyin hem de vücut için oldukça zehirli kimyasallar içermesi nedeniyle... beyin ve vücutta biriken zararlı kimyasalların beyin ve vücuda çok fazla zarar vermesi anlamına gelebilecektir. Ki bu da, sonunda bu masum insanların gelecekte ölümlerine kadar gidebilen çok tehlikeli ciddi sağlık komplikasyonlara maruz kalması anlamına gelebilecektir..
Ve bu masum insanlar, psikiyatrik ilaçlar tarafından öldürüldüklerinde (/ciddi fiziksel ve zihinsel sakatlanmalara maruz kaldıklarında)... Muhtemelen ana akım tıp dünyasının kendi içerisinde yapmış olduğu ciddi tıbbi hataları (yani hastaların ölüm ve sağlık kayıtlarını yalan, yanlış ve/veya yanıltıcı sağlık bilgileri ile) örtbas ettikleri gibi... ana akım psikiyatri de bu zihinsel engelli masum insanların, ölüm ve yaralanmalarını (tıbbi kayıtlarını) örtbas edeceklerdir. Ve zaten bu tür tıbbi hataların örtbas edildiğine dair çok sayıda veri, kanıt ve/veya görüşler de bulunuyor. (Özellikle yabancı ülkelerde.. Türkiye, bu konuda tam bir sır küpü..) Maalesef, hem ana akım tıp hem de ana akım psikiyatri'de, ciddi yaralanma ve ölümcül tıbbi hatalarda, tıbbi kayıtların örtbas edilmesi durumu, dünya genelinde oldukça yaygındır, diyebiliriz.
-- Herhangi bir yerde gördüğünüz yada tanıdığınız bir zihinsel engelli birinin veya akıl sağlığı birimlerinde kalan zihinsel engellilerin... tuhaf ve garip davranışlarını gördüğünüz de, onları bu hale getiren şeyin psikiyatrik ilaçlar olabileceği hiç aklınıza geldi mi? Yoksa 'Ya işte delidir, ne yapsa yeridir! diye bir düşünceye mi sahiptiniz?
Ve normal olan insanlar... zihinsel engelli 'akıl hastaneleri, psikiyatri hastaneleri, rehabilitasyon merkezleri, huzur evleri ve bakım evleri' gibi akıl sağlığı birimlerinde.... garip davranışlar sergileyen bu masum insanları gördüklerinde... muhtemelen onları bu hale getiren şeyin psikiyatrik ilaçlar olabileceği gerçeğini bilmeden ve/veya görmezden gelerek... onlar için 'DELİ ve/veya AKIL HASTASI' yakıştırmasını rahatlıkla yapabiliyorlar. Onlara acıyorlar, çünkü onları birer 'deli /akıl hastası' olarak görüyorlar. Bu garip davranışlarının arkasında, 'akıl hastalıklarının yattığını' düşünüyorlar. Ancak muhtemelen onları bu hale getiren şeyin psikiyatrik ilaçlar olabileceği düşüncesi ise hiç akıllarına bile gelmiyor gibi görülüyor; - veya geliyor ama umursamıyorlar /ellerinden hiç bir şey gelmiyor da olabilir. (Ama artık gerçekleri biliyorlar ve bunun için mücadele vermeleri gerekiyor.)
- "Psikiyatrik ilaçlar, insanları kimyasal lobotomiye maruz bırakır ve sonra da yakalanmasına neden olur. Ve sonra da insanları 'bakıma muhtaç' hale getirir ve sonra da öldürür."
"Muhtemelen... Bu her iki durumda olan (kimyasal lobotomiye maruz kalan ve yakalanan) insanları (yukarıda da belirttiğimiz gibi)... genellikle 'akıl hastaneleri, psikiyatri hastaneleri' başta olmak üzere 'bakımevleri, huzurevleri, rehabilitasyon merkezleri' gibi zihinsel engelli akıl sağlığı birimlerinde ve muhtemelen de devlet ve üniversite hastanelerinin psikiyatri poliklinik ve servislerinde ve hatta TRSM'ler de dahi görebilmek ve hatta muhtemelen bu tür kişilerle sivil hayatta (çevrenizde) bile karşılaşabilmek de mümkündür, diyebiliriz.."
Bu iki şekildeki kalıcı beyin hasarlarına, psikiyatrik ilaçlarla birlikte... ECT (beyne 420 volta kadar elektrik şoku verilmesi) gibi diğer zararlı psikiyatrik tedavileri de sebep olabilmektedir. ECT, genellikle kimyasal olarak değil, fiziksel olarak kalıcı beyin hasarı verebilen bir ölümcül psikiyatrik tedavi yöntemidir. Buna rağmen... şarlatan, soykırımcı ve psikopat ana akım psikiyatri ve psikiyatristler tarafından 'son derece güvenli!!' olarak kabul edilir; - devletler ve toplumlar kandırılır, aldatılır ve bu şekilde insanların sağlıklı beyinleri deyim yerindeyse 'kızarmış /haşlanmış tavuk' misali HAŞAT edilir ve böylece insanların sağlıklı beyinlerinde kalıcı beyin hasarı oluşturulur.
Ve bunun adına da 'son derece güvenli akıl sağlığı tedavisi !!' denir. Tabii yerseniz... Ama maalesef yiyenler var, kandırılıyorlar ve/veya bilmiyorlar ve kandırılıyorlar ve/veya muhtemelen biliyorlar ama başka alternatifleri olmadığını düşündüklerinden dolayı herhalde... adeta sağlıklı beyinlerinin HAŞAT edilmesine ve sonra da kalıcı beyin hasarına yakalanmasına razı olmuş oluyorlar..
Tabii psikopat psikiyatristlerin, 'akıl sağlığı tedavisi' adı altında ZORLA TEDAVİ kararını mahkemelerden çıkartmasını saymazsak... Ne yazık ki bu psikopat psikiyatristler, 'akıl sağlığı tedavisi' adı altında... muhtemelen insanların sağlıklı beyinlerini (hem psikiyatrik ilaçlar hem de ECT gibi diğer zararlı ve öldürücü psikiyatrik tedavilerle) kalıcı beyin hasarına uğratmak için mahkeme kararları çıkartabiliyor ve ZORLA PSİKİYATRİK TEDAVİLER sağlayabiliyorlar.
Bu (zorla) psikiyatrik tedavilerin sonuçları ise 'kimyasal ve fiziksel (genellikle uzun vadelerde geri döndürülemeyecek ve kurtarılamayacak derece de olan ve olmayan) kalıcı beyin hasarları, zihinsel ve fiziksel çeşitli ölümcül kalıcı hastalıklara, rahatsızlıklara yakalanmalar ve ölümlerdir.' (Bunları yazı boyunca irdeledik. Okumaya devam edin ve gerçekleri öğrenin..)
"Tüm bu ölümcül psikiyatrik tedavilerin hepsinin PARA ile yakından ilişkisinin olduğunu bilmek önemlidir; - şarlatan, soykırımcı ve psikopat ana akım psikiyatri ve psikiyatristlerin... ilaç firmaları, hastalar (ve aileler) ve devletler ile olan milyonlarca /milyarlarca dolarlık mali ilişkileri gibi..."
Ve kimbilir siz ve/veya sevdiklerinizden biri de bu kalıcı beyin hasarına uğramış (yakalanmış) dahi olabilirsiniz. Belki geri döndürülebilir ve kurtarılabilir kalıcı beyin hasarına uğramış (yakalanmış) olabilirsiniz. (Belki de siz, kendinizin ve/veya sevdiklerinizin bu kalıcı beyin hasarının farkında bile değilsinizdir.) Ama psikiyatrik ilaçların kullanımına devam edilmesi durumunda.... muhtemelen ileri de (genellikle uzun vadeler de) geri döndürülemez ve kurtarılamaz derece de kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına da yakalanabilir ihtimali riski içerisinde de olabilirsiniz. (Psikiyatrik ilaçların ve bunları reçete eden psikopat psikiyatristlerin... bireylerde ve toplumlarda 'ne kadar korkunç acılara, işkencelere, sakat kalmalara ve ölümlere' sebep olduklarını öğrenmek için okumaya devam edin..)
Kalıcı beyin hasarı... psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarıdır. Bu kalıcı beyin hasarına verilen başka bir isim de 'KİMYASAL LOBOTOMİDİR.' Kimyasal lobotomi, frontal lobotominin kimyasal versiyonudur. Psikiyatrik ilaçlar, bunları kullanan insanları HER GÜN kimyasal lobotomiye maruz bırakır ve bu insanların genellikle uzun vadeler de (aylarca ve/veya yıllarca ilaç kullanım sonrasında) kimyasal lobotomiye yakalanmasını sağlar.
Kimyasal lobotomi (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarı)... normalde 'MR, ultrason, röntgen, kan' vb gibi biyolojik ve radyolojik test araçlarıyla tespit edilememektedir. Tespit edilememesinden dolayı genellikle uzun vadeli psikiyatrik ilaç kullanan milyonlarca masum insan, kalıcı beyin hasarına yakalanıp yakalanmadıklarını öğrenememektedirler. Tespit edilememe durumu ana akım soykırımcı ve psikopat psikiyatri ve psikiyatristlerin işine gelmekte, rahatlıkla bu zehirli kimyasalları hastalarına reçete edebilmektedir.
Ve böylece muhtemelen.... dünya genelinde on /yüz milyonlarca (belki de daha fazla) masum insanın... HER GÜN kimyasal lobotomiye (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına) maruz kalması ve (muhtemelen maruz kalan bu milyonlarca masum insanların içerisinden çok sayıda kişinin de) - tahmini en azından 1 milyondan fazlasının - HER YIL kimyasal lobotomiye yakalanması olasılığına neden olabilmektedir, diye bir tahminde bulunabiliriz. Psikiyatrik ilaçların insanları, zihinsel ve fiziksel olarak SAKAT BIRAKTIKLARI (yaraladıkları) ve ÖLDÜRDÜKLERİ gerçeğini ise hiç saymıyoruz bile.. (Bunlarla ilgili bilgileri aşağıda iyice derledik, okumaya devam edin..)
- Kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarı tespit edilemiyorsa... bu yaygara nedir?
Ancak bunları tespit edildiğine dair çalışmaları ortaya koyan DÜRÜST psikiyatristler, doktorlar, uzmanlar, araştırmacılar vb bilim adamları bulunur ve bunların sayesinde... psikiyatrik ilaçların, insanlar da genellikle uzun vadelerde kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına yakalanabildiklerini öğrenebilmekteyizdir.
Artı ayrıca... psikiyatrik ilaç kullanan insanların FARK EDİLEBİLİR (düzgün konuşamama, düşünememe, algılayamama) vb gibi buna benzer çeşitli zihinsel bozukluklara sahip olması ile birlikte.... hepsinde olmasa da (akatizi ve tardif diskinezi gibi beyin hasarıyla ilişkili hareket bozuklukları (bir nevi titreme hastalığıdır), genellikle psikiyatrik ilaçların sebep olduğu diyabetik olan kişilerin yüz hatlarındaki ay yüzlü belirginlik) gibi buna benzer bedensel bozukluklar da... psikiyatrik ilaç kullanan insanların kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına yakalanmış olma ihtimalini güçlendiren özelliklerdir, diyebiliriz.. (Tüm bunlarla ilgili bilgileri, yazı boyunca irdeledik, okumaya devam edin..)
- Psikiyatrik ilaç kaynaklı kimyasal beyin hasarının olabileceğine dair yapılan bir araştırma ve diğer kanıtlar...
Muhtemelen... Psikiyatrik ilaçların nörotoksin kimyasallarının neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarının, MR, röntgen ve ultrason gibi radyolojik testlerde 'fiziksel hasar' olarak gözükmemesi... ana akım psikopat psikiyatrinin işine gelen bir şey olmuştur. Bu durum, ana akım psikopat psikiyatristlerin... daha çok insanın sağlıklı beyinlerini kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına uğratabilmek için nörotoksin kimyasallar içeren psikiyatrik ilaçları reçete etmesine de olanak sağlayabilmiştir, diyebiliriz.
Ancak yapılan bir araştırma ile hayatında hiç psikiyatrik ilaç kullanmamış bir hastayı (ilaç kullanmadan önce) radyolojik testlere tabii tutmuşlar ve bireyin beyninin son derece sağlıklı olduğu gölemlenmiş. Daha sonra ona psikiyatrik ilaçlar verilmiş ve bu şekilde radyolojik testlere tabii tutulmuş ve bireyin beyninde bir takım değişiklikler gözlemlemişler. Bu durum... psikiyatrik ilaçların insanların sağlıklı beyinlerinde bir takım kimyasal değişimlere sebep olduğunun ortaya çıkmasını ve 'akıl hastalıklarının beyindeki kimyasal dengesizlikten kaynaklandığı' teorisini de çürütülmesini sağlamıştır. Artı ayrıca psikiyatrik ilaçların 'zihin deşiştiren' bir özelliğe sahip olmasını da, yapılan diğer araştırmalarla da desteklemiştir, diyebiliriz..
Aslında sadece bu araştırmalar değil... Dünyaca ünlü DÜRÜST psikiyatristler, psikologlar, diğer tıp alanlardaki doktorlar, araştırmacılar ve diğer bilim adamları (ve hatta bazı gazeteciler, avukatlar vb gibi araştırmacılar) tarafından da... psikiyatrik ilaçların nörotoksin kimyasallarının, kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına sebep olduğunu /olabileceğini dile getirmektedirler. Ellerinde bunlara dair güçlü kanıtlar, deliller olmasaydı, bu kadar açık ve net bir şekilde konuşmazlardı herhalde, diye düşünebiliriz..
*** *** ***
* Ana akım psikiyatrinin 'insanlık' üzerindeki korkunç hakimiyeti = PSİKİYATRİK VAHŞET VE SOYKIRIMLAR
- "Devletler (ve mahkemeler) tarafından 'akıl hastalıklarının tedavisi ve akıl sağlığının korunması' adı altında iyatrojenik olarak kalıcı kimyasal beyin hasarına uğratılmak, sakat bırakılmak ve öldürülmek.."
NOT: Bununla ilgili bilgileri daha önceki 'Psikiyatri bir ölüm endüstrisidir' ve 'Psikiyatrik ilaçlar, akıl hastalıklarına sebep oluyor - Akıl hastalıkları bir efsanedir' serilerimizde de vermiştik, oradan da okuyabilirsiniz..
"Devletler, 'akıl sağlığı / hastalıkları tedavisi' adı altında... insanların sağlıklı beyinlerini - adeta - kimyasal hasara (kalıcı kimyasal beyin hasarına) uğratmak - ve daha fazla zarar vermek - için ana akım psikiyatriye ve psikiyatristlere yasal yetki vermiştir." - Bu, şaka falan değil. Bilinmeyen bir gerçek. Ve bu gerçeği neredeyse her gün yaşıyoruz. Daha fazla zarar verilmesine 'zihinsel ve fiziksel' olarak 'iyatrojenik sakat bırakılmak ve öldürülmek' de buna dahildir, diyebiliriz..
"Her şey 'akıl hastalıklarının tedavisi ve akıl sağlığının korunması' için.. tabii yersen!"
Bir düşünün... Gayet normal ve her insan da - hatta psikopat psikiyatristlerde bile - olabilen doğal bir psikolojik sorununuz var. Ve akıl hastası değilsiniz, akıl hastalığınız da yok (şimdilik yok diyelim çünkü eğer bir psikiyatriste giderseniz 'akıl hastası olmanız' kaçınılmaz olacaktır) ve sağlıklı bir beyne sahipsiniz. Bir psikiyatriste gittiniz. Psikiyatrist 'sizi dinliyormuş gibi' yapar ve sizi sayısı belirsiz binlerce olabilen sahte ve uyduruk akıl hastalıklarından biri ile - yani sizi akıl hastası olarak - etiketler. Ve bir nevi sağlıklı beyninizi hasara uğratmak ve bu sayede doğal psikolojik sorununuzu kalıcı (akıl hastalığı) hale getirmek için size (sağlıklı beyinler için oldukça zehirli kimyasallar içeren) bir /birden fazla psikiyatrik ilaçlar reçete eder.
Siz, bu zehirli kimyasalları kullandığınız andan itibaren.. sağlıklı beyniniz yavaş yavaş zehirli kimyasallarla dolmaya başlar. Buna devam ettiğiniz de ise - genellikle uzun vadeler de -, sağlıklı beyniniz hasara (kimyasal beyin hasarına) yavaş yavaş uğramaya başlar ve sonra buna yine devam ettiğiniz de ise bu kimyasal beyin hasarı 'kalıcı' hale gelir; (kalıcı kimyasal beyin hasarı.) Ve sonrası ise psikiyatrik ilaçlar tarafından zihinsel ve fiziksel olarak çeşitli kalıcı ve ölümcül hastalıklara ve rahatsızlıklara ve ani ölümler de dahil, çeşitli iyatrojenik ölümlere yakalanmak da cabası...
Bir psikiyatristin, sizi 'akıl hastası' olarak etiketlemesi ve sizi 'gerçek bir akıl hastası' haline getirmesi, sağlıklı beyninizi hasara (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına) uğratması aslında - psikiyatristler için - çok kolaydır. Çünkü, onlara bu YETKİ ve İZİN verilmiştir. Yaptıkları YASALDIR.
"Ana akım psikiyatristleri, insanların sağlıklı beyinlerini kimyasal hasara (kimyasal beyin hasarına) uğratarak PARA KAZANIRLAR."
"Aslında devletler, psikiyatristlere 'insanların, akıl sağlığının /hastalıklarının tedavisini' sağlamaları için YETKİ vermiştir. Bu nedenden dolayı, hak etmedikleri halde... onlara 'lisanslı doktor' ünvanı da vermiştir. Ve yine hak etmedikleri halde... onlara her ay düzenli olarak 'doktor maaşı' ödemesi de yapmaktadır.
"Yani deyim yerindeyse... ana akım psikiyatristleri, insanların sağlıklı beyinlerini hasara (kimyasal beyin hasarına) uğratarak para kazanırlar. Ve daha fazla ölümcül zararlara neden olarak da - yani onları iyatrojenik sakat bırakarak ve öldürerek de para kazanmış olurlar. Muhtemelen - hepsi olmasa da büyük kısmı - ilaç firmalarından 'mali kazanç / gelir' elde ederek de para kazanır."
Hak etmiyorlar çünkü... gerçekte insanların akıl sağlığını daha doğrusu 'akıl hastalıklarını tedavi etmiyorlar, edemiyorlar' aksine tam tersine, 'akıl hastalıklarına sebep oluyorlar, onları yaratıyorlar ve bunların kalıcı hale gelmesine de neden oluyorlar.' Artı ayrıca.... insanlarda kimyasal olan ve olmayan kalıcı beyin hasarlarına ve zihinsel ve fiziksel çeşitli kalıcı ve ölümcül hastalıklara ve rahatsızlıklara yakalanmalarına ve hatta ölümlerine bile sebep oluyorlar. Ve tüm bu ölümcül şarlatanlıklara da 'akıl sağlığı /hastalıkları tedavisi' adını veriyorlar. İşte bu ölümcül nedenlerden dolayı... psikopat psikiyatristler hem 'lisanslı doktor' ünvanını hem de almış oldukları 'doktor maaşlarını' hiç bir şekilde HAK ETMİYORLAR.."
Bu, masum insanları yasal bir şekilde 'kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına uğratmak' gibi bir şeydir. Dünya genelinde yüz milyonlarca (belki de daha fazla - tahmini 1 - 3 milyar arası) insanın psikiyatrik ilaç kullandığını düşünürseniz... bunlar, gerçekten tam bir eşşek şakası gibi gözüküyor, öyle değil mi? Ama ne yazık ki bunlar, sizin farkına dahi varamadığınız acı ama korkunç psikiyatri gerçekleridir.
Muhtemelen... dünya genelinde on/yüz milyonlarca (belki de daha fazla) insan, her gün kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına maruz kalıyor ve muhtemelen her yıl da tahmini en az 1 milyondan fazla insan da kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına yakalanıyor. Bunların nasıl gerçekleştiğini, nasıl olduğunu vb merak ediyorsanız, okumaya devam edin..
Aslında siz, muhtemelen şu gerçekleri de bilmiyorsunuzdur... Ana akım psikiyatri ve buna hizmet eden ana akım psikiyatristler... dünyada yürüyen sağlıklı beyinlere sahip iki ayaklı her sağlıklı insanı rahatlıkla 'akıl hastası' olarak etiketleyebilirler. Ve zaten etiketliyorlar da ama siz, bunları muhtemelen bilmiyor ve farkında bile değilsinizdir. Günümüz de akıl hastası sayısının artmasını başka sebeplere bağlıyorsanız... çok yanılıyorsunuzdur. Çünkü sıra size ve/veya sevdiklerinizden birine de geldiğinde... o zaman muhtemelen akıl hastası sayısının neden arttığını anlamış olursunuz... ki o zaman belki de 'iş işten çoktan geçmiş' de olabilir, ruhunuz bile duymadan... Okumaya devam edin ve neden iş işten geçmiş olabileceğinin nedenlerini öğrenin..
- Şimdi de gözlerini masum hayvanların sağlıklı beyinlerine diktiler..
Ve şimdi de 4 ayaklı her hayvanı 'akıl hastası' olarak etiketlemeye ve onların son derece doğal olan normal hayvani duygu ve davranışlarını 'akıl hastalığı' olarak teşhis etmeye başladılar. Neymiş? - 'Hayvanların da psikolojik sorunu varmış? Bunların da psikiyatrik ilaç tedavisi görmesi gerekiyormuş!' muş da muş buna benzer ifadelerle hayvanlara psikiyatrik ilaçlar vermeye başladılar.. İyice kafayı yediler.. İki ayaklı insanların sağlıklı beyinlerini kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına uğratmaları yetmiyormuş gibi... bir de dört ayaklı hayvanların sağlıklı beyinlerini ('hayvanların akıl sağlığı tedavisi' adı altında) kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına uğratmak için adeta ellerinden gelen her şeyi yapmaya başladılar. Bunları neden yapıyorlar? "Hayvanların akıl sağlığını düşündükleri için mi?" :( Tabii yersen... Mesele aslında çok başka... Asıl mesele 'PARA', gibi görülüyor... 'Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez' misali... hayvan haklarına sahip çıkan insanları ve uluslararası devletleri, örgütleri sömürerek onlardan para kopartmak, o kadar zor bir şey olmasa gerek...
İlaç firmaları avuçlarını açmış, onları bekliyor. İnsan olsun hayvan olsun.. Taktik şu: "Ne kadar çok canlıya psikiyatrik ilaç verilirse... o kadar çok akıl hastası sayısı rahatlıkla artırılabilir." Bu, psikiyatrik ilaçların akıl hastalığına sebep olması gerçeği ile örtüşmektedir. Bir de bunlara 'psikopat' deyince kızıyorlar..
- Mahkeme kararları ve polis zoru ile kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına uğratılmak... Ve diğer kalıcı ve ölümcül sonuçları...
Hele de bu bir daha geri döndürülemeyecek, kurtarılamayacak derece de kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına dönüşürse... haalen bu ölümcül tehlikenin farkında değilseniz, siz muhtemelen toz pembe bir dünyada yaşıyor olabilirsiniz - tabii hayal dünyasında..
Çeşitli zihinsel ve fiziksel (bedensel) kalıcı ölümcül hastalıklara yakalanmak ve ölümlere sebep olmak da dahil.. Mahkeme kararları ve polis zoru ile kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına uğratılmak, ne demek biliyorsunuz? Hele de bir daha geri döndürülemeyecek, kurtarılamayacak derece de bir kalıcı beyin hasarına dönüşürse.. Bunu hafife almayın. Sizin de başınıza gelebilir. (Sizin /sevdiklerinizden birinin başına neler gelebileceğini öğrenmek için okumaya devam edin.)
'Aman, bana ne?' demeyin. Bir gün ana akım psikiyatristlerin hışmına (sizleri ve/veya sevdiklerinizi, akıl hastası olarak etiketlemesine) sizler de uğrayabilirsiniz. Bir düşünün... Akıl hastası değilsiniz ama ana akım psikopat psikiyatristlerin hedefine girdiniz ve sizi 'akıl hastası' olarak etiketledi. Ne yaparsınız? Söyleyelim.. Hiç bir şey yapamazsınız..
Artık bir akıl hastası olarak etiketlendiniz, fişlendiniz ve damgalandınız. Bu, ne demek biliyor musunuz? Bu, eğer sizi akıl hastası olarak etiketleyen ana akım psikopat psikiyatristlerle yada herhangi bir ana akım psikopat psikiyatristle uğraşırsanız... bu ana akım psikopat psikiyatristlerin... sizin için genellikle 'toplum için bir tehdit oluşturuyor, kendine zarar verme eğilimi var' vb eğilimlerle 'bunun için tedavi edilmesi gerekiyor' gibi bahaneler, yanıltıcı bilgiler ve/veya yalanlar ile (sizin için) 'akıl sağlığının tedavisi' adı altında mahkeme kararları çıkartarak... polis zoru ile sizi, zorla 'psikiyatrik ilaç kullanım' da dahil herhangi bir 'akıl hastanesine /psikiyatri hastanesine' zorla yatırılmanız ve, zehirli psikiyatrik ilaçlarla 'kalıcı beyin hasarına' uğrama riski ile karşı karşıya kalmanız demektir - ki hatta bu, bir daha geri döndürülemeyecek, kurtarılamayacak derecede beyin hasarı da olabilir...
Mahkeme kararları ve polis zoru ile kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına uğratılmak (hele de bu, bir daha geri döndürülemeyecek, kurtarılamayacak derece de kalıcı beyin hasarına dönüşürse)... ne kadar korkunç birşey öyle değil mi? Ama bunlar yapılırken hep... 'akıl sağlığının tedavisi' bahanesi adı altında yapılıyor. Bu bahane ile insanların sağlıklı beyinleri, genellikle psikiyatrik ilaçlarla kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına uğratılıyor. (ECT gibi beyne 420 volta kadar elektrik enerjisi (elektroşok) verilmesi de buna dahildir, diyebiliriz.) Hem de bazıları bir daha geri döndürülemeyecek, kurtarılamayacak şekilde beyin hasarına uğrayabiliyor.
Tabii (genellikle psikiyatrik ilaçlar ve ECT gibi diğer zararlı psikiyatrik tedaviler) sadece kalıcı beyin hasarına uğratmıyor... akıl hastalıklarının kalıcı hale gelmesine, çeşitli kalıcı akıl hastalıklarının oluşmasına, insanların intihar, şiddet ve cinayete meyilli hale gelmesine, zihinsel ve fiziksel (bedensel) çeşitli ölümcül kalıcı hastalıklara yakalanmasına... Ve ani olan ve olmayan ÖLÜMLERE de sebep olabiliyor.
Bugün herhangi bir akıl hastanesine, psikiyatri hastanesine ve/veya herhangi bir akıl sağlığı birimine (genellikle zihinsel engelli bireylerin kaldığı bakımevleri, huzurevleri, rehabilitasyon merkezlerine) gidin... muhtemelen buralarda hayatı boyunca (ölene kadar) kalmak zorunda olan ve (genellikle psikiyatrik ilaçlar tarafından) sağlıklı beyinleri ciddi hasara (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına) uğratılan masum insanlar ile karşılaşacaksınızdır. Ve bunların içerisinde bir daha geri döndürülemeyecek, kurtarılamayacak derece de kalıcı beyin hasarına sahip olan masum insanları da görebilir ve/veya fark edebilirsiniz.
Hatta muhtemelen.... bunlar gibi sağlıklı beyinleri genellikle psikiyatrik ilaçlar tarafından, kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına uğratılan (bir daha geri döndürülemeyecek, kurtarılamayacak derece de kalıcı beyin hasarına uğrayanlar da dahil) bu masum insanlarla... muhtemelen devlet ve üniversite hastanelerinin psikiyatri poliklinik ve servislerinde ve hatta buralardaki TRSM adı verilen Toplum Ruh Sağlığı Merkezlerinde dahi karşılaşma olasılığınız da mümkündür diyebiliriz.
Hatta muhtemelen bu tür (genellikle psikiyatrik ilaçlar tarafından sağlıklı beyinleri hasara (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına' uğratılan - bir daha geri döndürülemeyecek, kurtarılamayacak derece de olanlar da dahil) insanlarla... SİVİL HAYATINIZDA da (sokaklarda, caddelerde ve hatta komşularınız, akrabalarınız ve diğer çevrelerinizde bile) karşılaşma olasılığınız çok daha yüksektir, diyebiliriz. Muhtemelen, karşılaşmışsınızdır da.. Aslında onları fark edebilmek oldukça kolaydır. Yukarıda belirttiğimiz belirgin özelliklere sahip olup-olmadığını kontrol edebilirsiniz. Bunlar, genel geçer kabul edilen belirtiler değildir - ancak bize olabileceğine dair açık fikirler verebilir özelliklerdir diyebiliriz..
Tabii bu insanları bu hale getiren (yani bir daha geri döndürülemeyecek, kurtarılamayacak derece de olanlar da dahil, - kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına uğratılmasına sebep olan) şeyin hepsinin psikiyatrik ilaçlar olduğunu söyleyemesek de.... büyük çoğunluğunun başta psikiyatrik ilaçlar başta olmak üzere, ECT (beyne elektrik şoku vermek) gibi zararlı ve tehlikeli diğer psikiyatrik tedavilerin bir sonucu olabileceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu, özellikle de psikiyatrik ilaçların, kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına sebep olduğuna dair ortaya konulan kanıtlarla örtüşmektedir.
Bu, aslında şu gerçekle de ciddi anlamda örtüşmektedir. Türkiye'de dahil dünya genelinde psikiyatrik ilaç kullanan on /yüz milyonlarca (belki de daha fazla - en azından 1 milyardan fazla) insanın olduğunu düşünürsek... bu insanların tamamının hem de kendi evlerinde, sessiz sedasız, ruhları bile duymadan... her gün kimyasal lobotomiye (yani kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına) maruz kaldığını (/kalıyor olabileceğini) rahatlıkla tahmin edebiliriz..
Psikiyatrik ilaç kullanan on /yüz milyonlarca insanın, hem de kendi evlerinde, hanelerinde... haberleri dahi olmadan kimyasal lobotomiye maruz kalması... bu insanların en azından küçük bir kısmının her yıl (muhtemelen en az 1 milyondan fazla insanın) kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına YAKALANMASI anlamına gelebilir, demektir. Ve bu sayı her yıl aynı oranda /daha fazla arttıkça... kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına YAKALANMAYI bekleyen diğer psikiyatrik ilaç kullanan on /yüz milyonlarca insanın da akıbetinin ne olacağının sorgulanmasına neden olabilir. Bu, kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarının her yıl yaşanması karşısında... bu beyin hasarının, psikiyatrik ilaç kullanan milyonlarca insandan her yıl 'kime isabet edebileceğini' tahmin edebilmek oldukça zor olabilir. Bu, gerçekten çok ürkütücü bir durum..
- Ana akım psikiyatri'de sahte akıl hastalıklarını gerçeğe (gerçek akıl hastalıklarına) dönüştürmek için psikiyatrik ilaçların 'AKIL HASTALIKLARI TEŞHİSLERİNİ DOĞRULAMA TAKTİĞİ' olarak kullanılması.. - "Olabilir mi, bu mümkün müdür?"
NOT: Aslında bu "ana akım psikiyatride 'psikiyatrik ilaçların, akıl hastalıkları teşhislerini DOĞRULAMA taktiği' olarak kullanılmasını" daha önceki araştırmalarımız da detaylarına kadar vermiştik, buraya tekrar gidip okuyabilirsiniz.
"'Gerçek bir akıl hastası' haline dönüştürülmenin en kolay yolu : Bir psikiyatristin, sizi 'akıl hastası' olarak etiketlemesi ve zehirli kimyasalları (psikiyatrik ilaçları) reçete etmesini sağlamaktır."
'Psikiyatrinin Vicdanı' olarak bilinen psikiyatrist profesör Peter Breggin, 'Bir psikiyatriste gitmek, yapabileceğiniz en tehlikeli şeydir.' derken herhalde bunları da kast ediyor olmalıydı. Çünkü, Peter Breggin gerekçelerini açıklarken bunları ve hatta daha fazlasını da ilave etmişti. İşte tüm bunları BURADAN ve BURADAN (ve daha fazlasını bloglardaki araştırmaları) okuyarak öğrenebilirsiniz.
"Psikiyatristler (özellikle de ana akım psikiyatriye hizmet (itaat) eden psikiyatristler)... insanların sağlıklı beyinlerini kimyasal hasara (kimyasal beyin hasarına) uğratarak PARA KAZANIRLAR..." -
Bu konu hakkında daha önceki araştırmalarımızda yer vermiştik, orya
tekrar giderek okuyabilirsiniz. Şimdi kısaca yeniden verelim..
"Ana akım psikopat psikiyatristler, - sağlıklı beyinlere sahip - dünyada yürüyen iki ayaklı her insanı (hatta 4 ayaklı hayvanları bile) 'akıl hastası' olarak etiketleyebilme gücüne sahiptir."
Ve sizi, etiketlerse bundan kurtuluşunuz yoktur. Önce zehirlenirsiniz, sonra sakat bırakılırsınız ve sonra da öldürülürsünüz. Ve hepsi YASAL. Bir psikiyatrist, - 'akıl hastası olmadığınız halde' - sizi, 'akıl hastası' olarak etiketlerse... bu konuda yapabileceğiniz herhangi bir şey - yani bu 'akıl hastası' damgasından kurtulabilmenizin imkanı - neredeyse yok gibidir. Çünkü, yaptığı şey yasaldır. Devletler, psikiyatristlere 'insanları, akıl hastası olarak etiketleme' yetki ve izni vermiştir. Sızlasanız da patlasanız da artık siz bir 'akıl hastasısınız' - yani halk diliyle artık siz bir 'delisiniz'.
"'Deli olmak' kötü birşey değil, asıl kötü olan 'deliliğin, resmiyete dökülmesi.' İşte, psikopat psikiyatristler bunu yapıyor. Yani, siz artık resmi olarak 'kayıtlı resmi bir akıl hastası' - halk diliyle 'kayıtlı resmi bir deli' oldunuz. Eşşek şakası gibi değil mi ama maalesef bu bir gerçek.."
Tabii, bir insana 'deli /akıl hastası' demek hem doğru değil hem de bir suç olabilir. Belki samimi oldukları yakınlar, arkadaşlar vb bunlar birbirlerine şaka yoluyla deli /akıl hastası diyebilirler. Aslında başkaları da diyebilir - çünkü bunda insanların üzerine alınacak bir durum yok. (Belki hassas insanlar üzerine alabilir ama onlara doğrular, mantıklı ve güzel bir lisan ve anlayışla anlatılarak, tavsiyeler verilerek kalpleri kazanılabilir.) Aslında bu, hayatın normal işleyişine göre normal bir şeydir. Burada asıl sorun ve bir o kadar da suç olan şey... deliliğin (yani akıl hastalığının) resmiyete dökülmesidir. Çünkü...
Delilik, resmiyete dökülürse... insanların sağlıklı beyinlerinin hasara (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına) uğratılmasına sebep olan zararlı, öldürücü olabilen (psikiyatrik ilaçlar başta olmak üzere ECT (sağlıklı beyinlere 420 /460 volta kadar elektrik (elektroşok) verilmesi) gibi) diğer zararlı ve öldürücü biyo-psikiyatrik müdahalelerin (tedavilerin)... zorla ve zorbalıkla bireylere verilmesinin de yolu (kolay bir şekilde) açılmış olacaktır. İşte, ana akım psikopat psikiyatristlerinde yaptığı şey de tam da budur.
Ve bunlar yapılırken de... hep bireylerin 'akıl sağlığının / akıl hastalıklarının tedavisi' bahanesi adı altında yapılıyor. Yani... sözde 'akıl hastalıklarının tedavisi bahanesi' adı altında... örneğin zehirli kimyasallar içeren psikiyatrik ilaçlarla bireylerin sağlıklı beyinleri hasara (kimyasal beyin hasarına) uğratılıyor. Ve buna devam edildiğinde ise kimyasal beyin hasarı 'kalıcı' hale geliyor - muhtemelen kişinin doğal psikolojik sorunları da kalıcı hale gelmeye başlıyor. Ve dahası da sayılamayacak kadar pekçok zihinsel ve fiziksel kalıcı ve ölümcül hastalıklara ve rahatsızlıklara ve ani ölümler de dahil çeşitli iyatrojenik ölümlere de sebep olunabiliyor.
"Psikiyatrik ilaçlarla, 'gerçek bir akıl hastası haline dönüştürülmek' işte böyle birşey. Psikiyatride - muhtemelen kendilerine ilk defa danışanlarına - konulan akıl hastalığı teşhisleri işte böyle DOĞRULANMIŞ da olunuyor, gibi gözüküyor."
Evet, resmi açıdan böyle birşey yok ama 'görünen köy, kılavuz istemez!' misali psikiyatride yaşanılanları analiz ettiğimizde ve psikiyatrik vahşet ve soykırımlara da baktığımız da... 'bunun böyle olabileceğine' dair bir fikre, bir tahmine rahatlıkla varabiliyorsunuz..
- Sözde 'akıl hastası (deli) damgalaması ile mücadele' kampanyalarının iç yüzü...
Ana akım psikiyatri ve psikiyatristler... insanları resmi olarak akıl hastası (halk diliyle deli) olarak etiketlemeyi - kimsenin bilmemesini, öğrenmemesini sağlayabilmek - için bunu bastırmak, gizlemek, örtbas etmek için sözde 'akıl hastası damgalaması ile mücadele' adı altında sahte, uyduruk mücadeleler verdiler, kampanyalar başlattılar ve bunlara da halen bile devam ediyorlar gibi görülüyor. İnsanları, ilk önce hem de RESMİ olarak 'akıl hastası (yani deli)' olarak etiketleyen ve damgalayan zaten kendileri...
Bu tür kampanyaların veriliş amaçlarından biri de - aslında en önemli sebeplerinden biri - psikopat psikiyatristlerin sağlıklı beyinler için oldukça zehirli kimyasallar içeren psikiyatrik ilaçları reçete etmeye devame etmelerinin önünü açmak ve böylece 'akıl hastalıklarının tedavisi' bahanesi adı altında daha çok insanın sağlıklı beyinlerini kimyasal hasara (kimyasal beyin hasarına) uğratarak 'para kazamaya' devam etmeleridir.
Ana akım psikiyatrinin ve psikiyatristlerin yaptıkalrı şey de işte tam da budur. Bu şekilde hem devletten, 'doktor' kılığında 'doktor maaşı' aldıkları gibi... özel muayenelerinde hastalarından da 'astronomik ücretler' de alırlar ve muhtemelen ilaç firmalarından da 'para kazananlar' da vardır. Biz boşuna demiyoruz; 'psikiyatristler (özellikle de ana akım psikiyatriye hizmet (itaat) eden psikiyatristler)... insanların sağlıklı beyinlerini kimyasal hasara (kimyasal beyin hasarına) uğratarak PARA KAZANIRLAR' diye...
Şimdi, neden psikiyatri ve psikiyatristlerin (hatta maalesef devletlerin de) sözde 'akıl hastası damgalaması ile mücadele' adı altında sahte, uyduruk mücadeleler verdiklerini, kampanyalar başlattıklarını vs gibi buna benzer faaliyetler düzenlediklerini umarız anlamışsınızdır.
- Deliliğin, resmiyete dökülmesi...
'Bunun (yani deliliğin, resmiyete dökülmesinin) neresi kötü' diyorsanız...
a) Sizi 'deli' olarak etiketleyen o psikiyatrist ve/veya başka bir psikiyatrist... isterlerse 'örneğin psikiyatrik ilaç kullanmayı red ettiğiniz, psikiyatriste karşı geldiğiniz' vb gibi buna benzer bahaneler ve örneğin 'akıl sağlığınızın kötüye gittiği' gibi buna benzer iddialarla... sizi, 'akıl hastalığınızın tedavisi' adı altında... - bir mahkeme kararı çıkartarak ve polis zoru ile ZORLA ve ZORBALIKLA - herhangi bir 'akıl hastanesine, psikiyatri hastanesine' vb gibi akıl sağlığı birimine yatırılmanızı ve buralarda sağlıklı beyinler için oldukça zehirli kimyasallar içeren (genellikle ağır) psikiyatrik ilaçların size - ZORLA ve ZORBALIKLA - verilmesini sağlayabilirler.
Bu da, - genelde uzun vadelerde - sizin, 'gerçek bir akıl hastası haline dönüşmenizi' sağlamış /yolunu açmış olur. Ve böylece, sizi 'akıl hastası' olarak etiketleyen psikiyatristin... size koymuş olduğu 'akıl hastalığı' tanı ve teşhisi (yani etiketi) DOĞRULANMIŞ olunur.
"Ana akım psikiyatristleri, muhtemelen kendilerine ilk kez danışanlarına koymuş oldukları 'akıl hastalığı 'teşhislerini bir nevi DOĞRULAMAK için - sağlıklı beyinler için oldukça - zehirli
kimyasallar içeren psikiyatrik ilaçları kullanıyor. Danışanlar,
bu zehirli kimyasalları kullanmaya başladıklarında ise (genellikle uzun vadelerde)... böylece
psikiyatristlerin koymuş doldukları 'akıl hastalığı teşhislerini'
DOĞRULAMIŞ hale getirmiş oluyorlar." - (Bu 'PSİKİYATRİ'DE AKIL HASTALIĞI DORĞULAMA TAKTİKLERİNİ' daha önceki araştırmalarımız da detaylarına kadar vermiştik, tekrar buraya gidip okuyabilirsiniz.)
b) Sadece bu da değil... psikiyatrik ilaçların insanları 'bakıma muhtaç' hale getirmesi de dahil... olası zihinsel ve fiziksel kalıcı ve ölümcül çeşitli hastalıklar ve rahatsızlıklara ve ani ölümler de dahil, çeşitli iyatrojenik ölümlere de sebep olması da ayrıca kalıcı ve ölümcül ciddi sağlık sorunları ile karşı karşıya kalınmasını sağlayabilecektir, diyebiliriz. Tabii (genellikle psikiyatrik ilaçlar ve ECT gibi diğer zararlı psikiyatrik tedaviler) sadece kalıcı beyin hasarına uğratmıyor... akıl hastalıklarının kalıcı hale gelmesine, çeşitli kalıcı akıl hastalıklarının oluşmasına, insanların intihar, şiddet ve cinayete meyilli hale gelmesine, zihinsel ve fiziksel (bedensel) çeşitli ölümcül kalıcı hastalıklara yakalanmasına... Ve ani olan ve olmayan ÖLÜMLERE de sebep olabiliyor.
Yukarıda dediğimiz gibi... ana akım psikopat psikiyatristler, dünyada yürüyen sağlıklı beyinlere sahip iki ayaklı her insanı 'akıl hastası' olarak rahatlıkla etiketleyebilir. (Onların gerçek bir akıl hastası olması hiç önemli değil. Akıl hastalığı olmayan herkesi, rahatlıkla akıl hastası olarak etiketleyebilirler.) Onları zehirli psikiyatrik ilaçlara musallat edebilir, akıl hastanesine (genellikle mahkeme kararları çıkartarak) zorla yatışını ve zorla psikiyatrik tedaviler verilmesini sağlayabilir ve zorla insanların sağlıklı beyinlerine 420 volta kadar elektrik şokları (ECT) verdirebilirler.
Çünkü... devletler, bunun için onlara YASAL yetki vermiştir. Çünkü... bunun için ödeme alırlar. Ana akım psikopat psikiyatristler, insanları 'akıl hastası' olarak etiketleyebilmek için... DSM ve ICD gibi yüzlerce hatta binlerce SAHTE ve HAYALİ olan akıl hastalıkları teşhis ve tanı kriterlerini kullanır. Güçlerini devletlerden ve uluslararası yasalardan alırlar. Bu nedenle, sınır tanımazlar ve herkesi rahatlıkla 'akıl hastası' olarak etiketleyebilirler.
Cumhurbaşkanlarını, başbakanları, siyasi muhalefet parti liderlerini ve hatta peygamberleri bile (aslında bu psikopat psikiyatristler bunu da yaptılar, peygamberleri bile akıl hastası olarak etiketlediler ama insanlığın çoğu bunu bilmez.)... hatta akıl sağlığı yerinde olan gazetecileri, avukatları, savcıları, hakimleri vb ve hatta (ana akım psikiyatriye karşı gelen) kendi meslektaşlarını ve diğer alanlardaki doktorları bile akla gelebilecek iki ayaklı her yürüyen her insanı rahatlıkla akıl hastası olarak etiketleyebilirler. Ve kimse de bu etiketlemeye karşı da gelemez. Çünkü, bunun için onlara yasal yetki verilmiştir.
- Kimin akıl hastası olup - olmadığının tek yetkisi onlara verilmiştir...
Şu saçmalığa ve ölümcül tehlikeye bakar mısınız? Bu kadar sınırsız gücün psikopat psikiyatristlere verilmesinin sonuçlarını... muhtemelen onlarca yıldır sürdürülen (psikiyatrik ilaçlar başta olmak üzere ECT (elektroşok) gibi diğer zararlı ve tehlikeli psikiyatrik tedaviler tarafından)... dünya genelinde on /yüz milyonlarca (belki de milyarlarca) masum insanın, ÖLDÜRÜLMESİ ve SAKAT BIRAKILMASI (yaralanması) şeklinde görebiliyoruz, diyebiliriz.. 'Psikiyatristler bunu neden yapsın?' diye soruyorsanız... zaten psikiyatristler bunu onlarca yıldır yapıyor ama insanlık halen, bunun farkında bile değil.
- Ana akım psikiyatristlerin, kendi meslektaşlarını ve diğer alanlardaki doktorları 'akıl hastası' olarak etiketlemesi ve onların yaralanmasına ve/veya ölümlerine sebep olması..
Ve hatta öyle ki ana akım psikiyatriye karşı çıkan (psikiyatrik ilaçların zararlarını bilen ve bunu ifşa etmeye çalışan) kendi meslektaşlarını (dürüst psikiyatristleri) ve diğer alanlardaki doktorları bile 'akıl hastası' olarak etiketlemekten hiç sakınmadılar ve onların akıl hastanelerine zorla yatırılarak zehirli psikiyatrik ilaçlarla tedavi edilmesini sağladılar.. Sonuç ise hiç de şaşırtmamıştı. Bu doktorlardan biri (/hepsi)... muhtemelen psikiyatrik ilaçların zehirli kimyasal etkisi ile 'gerçek bir akıl hastası' haline dönüştürüldü, çıldırtıldı (delirdi) ve sonra da halkın için de birer DELİ olarak öldü /öldüler. (Bunlarla ilgili hikayeyi, sanmıyorsam Türkiye'de Deli blogunda bir makale yazısında vermiştim.. Bulup, okuyabilirsiniz..) Bunları gören halk kesimi de, muhtemelen... 'Ya bak gördünüz mü, bunlar gerçekten delimiş. Nasıl doktor olmuşlar, hayret?' diye buna benzer düşüncelerle hayretler içerisinde kalmış olabilirler. - Psikiyatrik ilaçların akıl hastalıklarına sebep olduğunu bil(e)meden..
Psikiyatrik ilaçların, insanlar da kalıcı akıl hastalıklarına sebep olduğunu ana akım psikiyatriye hizmet eden psikopat psikiyatristlerin hepsi biliyor ama sanki bilmiyorlarmış gibi davranıyorlar, hastalara, ailelerine, toplumlara, devletlere ve uluslararası kamuoylarına sürekli olarak yalan söylüyorlar. Onları kandırıyor ve aldatıyorlar..
Tüm bunlar bizi... Özellikle de ana akım psikiyatri ve ana akım psikiyatristler, 'akıl sağlığı tedavisi' adı altında.... insanların sağlıklı beyinlerini neden hasara (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına) uğratmak için mi çalışıyorlar? Diye bir sorgulamamıza neden olabiliyor. Yoksa... Bu işin içerisinde PARA mı var? Ana akım psikiyatrinin ve/veya ana akım psikiyatristlerin ilaç firmaları ile mali ilişkileri... bu masum insanların sağlıklı beyinlerinin hasara (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına) uğratılmasından daha mı önemli?
Ana akım psikiyatristler, psikiyatrik ilaçların hiç bir işe yaramadığını, akıl hastalıklarını tedavi etmediklerini tam tersine akıl hastalıklarına sebep olduğunu ve beyin (ve vücut) için oldukça zehirli ve tehlikeli olduğunu bildikleri halde... neden bu zehirli psikiyatrik ilaçları halen bile masum insanlara reçete ederek... bu insanların sağlıklı beyinlerini hasara (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına) uğratmaya çalışıyorlar? Onların akıl (ve beden) sağlığını düşündükleri için mi... beden ve beyin için oldukça zehirli olan psikiyatrik ilaçları reçete ediyorlar? Yoksa bunlar birer komplo teorisi mi? Yoksa değil mi? Okuyalım ver öğrenelim..
"Muhtemelen... akıl hastaneleri, psikiyatri hastaneleri başta olmak üzere, bakım evleri, huzur evleri, rehabilitasyon merkezleri gibi diğer akıl sağlığı birimlerinde... hayatları boyunca (ölene kadar) buralarda kalmak zorunda olan bu masum insanları, bu hale getiren (kalıcı beyin hasarına yakalanmalarını sağlayan) şeyin... psikiyatrik ilaçlar olma olasılığı çok yüksek gibi görülmektedir."
Tabii en azından (hepsi değil ama) büyük çoğunluğunun, psikiyatrik ilaçlar (ve hatta beyne verilen elektroşoklar (ECT) gibi diğer zararlı psikiyatrik tedaviler) tarafından... kalıcı beyin hasarına uğratılmış olabileceklerini bilmek önemlidir.
"Muhtemelen... her yıl en az 1 milyondan fazla insanın, (sadece ABD ve Avrupa gibi gelişmiş ülkelerde) psikiyatrik ilaçlar tarafından öldürüldüğünü bilmiyorsunuzdur.."
Bu gerçek... her yıl psikiyatrik ilaçlar tarafından yarım milyondan fazla insanın (bunlar da sadece 65 yaş üstü olanların) öldürülmeleri ile örtüşmektedir. O da sadece (2015) yılı için ABD ve Avrupa gibi gelişmiş ülkeler de... 65 yaş altı için ve diğer dünya devletleri için rakamları ise hiç saymıyoruz. Muhtemelen 65 yaş altını da sayarsak sadece ABD ve Avrupa gibi gelişmiş ülkelerde tahmini olarak her yıl en az 1 milyondan fazla insan psikiyatrik ilaçlar tarafından öldürülmektedir, diyebiliriz.. Peki diğer dünya devletleri için.. Bu, çok daha korkunç rakamlar seviyesinde olabilir..
Ayrıca.. Psikiyatrik ilaçlar tarafından sakat kalan (yani iyatrojenik yaralanan) insanların sayısını ise hiç saymıyoruz. Onları da sayarsak, bu sayı muhtemelen çok daha fazla olacaktır; - tahminen her yıl bir kaç milyon (belki de on /yüz milyonlarca) insan, psikiyatrik ilaçlar tarafından zihinsel ve fiziksel olarak sakat bırakılıyor (yaralanıyor). Bu rakamlar, belki de sadece ABD ve Avrupa'da geçerli olabilir. Diğer dünya ülkelerinin bu ölüm ve sakatlanma konusunda birer sır küpü (örtbas etme kültürüne sahip ülkeler) olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz..
- Ana akım psikopat psikiyatri'nin 'akıl hastalıkları, beyindeki kimyasal dengesizliklerden kaynaklanıyor' yalanını... psikiyatrik ilaçlarla gerçeğe (gerçek akıl hastalıklarına) dönüştürmesi...
"Ana akım psikiyatristler... onlarca yıldır sürdürdükleri 'akıl hastalıkları beyindeki kimyasal dengesizliklerden kaynaklanıyor' yalanını... psikiyatrik ilaçlarla gerçeğe - gerçek akıl hastalıklarına - dönüştürülmesini sağlayarak, bundan binlerce /milyonlarca dolar 'mali gelir' elde ettiler. Yani 'akıl sağlığının ve/veya akıl hastalıklarının tedavisi' adı altında... muhtemelen astronomik boyutlarda devletlerden 'mali gelir ve doktor maaşı', hasta ve ailelerinden 'muayene, tedavi, rehabilite vb gibi harcama paraları' ve muhtemelen ilaç firmalarından da - her reçete başına - astronomik 'mali gelir ve kazançlar' elde ettiler ve böylece hem kendileri zengin oldular, köşeyi döndüler hem de psikiyatrik ilaç firmalarının kasalarını doldurdular.
Tüm bunlar da, hep 'akıl hastalıklarının tedavisi' adı altında yapılıyor - ama tabii yersen - gerçekte (sessiz sedasız bir şekilde, kimsenin ruhu bile duymadan) insanların sağlıklı beyinlerini kimyasal hasara (kimyasal beyin hasarına) uğratarak ve hatta onları zihinsel ve fiziksel iyatrojenik sakat bırakarak ve öldürerek PARA KAZANIYORLAR, zengin oluyorlar ve köşeyi dönüyorlar.
Yani, ana akım psikiyatrinin (ve psikiyatristlerin) yıllardır toplumları 'akıl hastalıkları beyindeki kimyasal dengesizliklerden kaynaklanıyor' yalanının... aslında psikiyatrik ilaç kullanan insanlarda oluştuğu -yani psikiyatrik ilaç kullanan bu insanların beyinlerinde kimyasal dengesizlikler oluştuğu - görülmüş ve fark edilmiş.. Yani, beyindeki kimyasal dengesizlikler, aslında psikiyatrik ilaçların insanların beyinlerinde yarattığı kimyasal dengesizliklerdi (değişikliklerdi)..
- "Şizofrenlerin beynindeki tek 'biyokimyasal dengesizlik', psikiyatristlerin 'ilaçlarıyla oraya koydukları' dengesizliktir." (98)
- "Depresif bir kişinin beynindeki tek biyokimyasal dengesizlik, doktorların, 'psikiyatrik ilaçlar yazdığında yarattığı' dengesizliktir." (98)
- "Bir akıl hastasının beynindeki tek kimyasal dengesizlik, psikiyatristlerin ilaç reçete ederken koydukları dengesizliktir.." (98)
"Meslektaşlarımızdan birinin yakın zamanda söylediği gibi, 'Biyokimyasal dengesizlikler, ağızdan ağıza yayılan tek hastalıklardır.'" -Peter Breggin, David Cohen, (İlacınız Sorununuz Olabilir, 2007) (99)
Muhtemelen... Ana akım psikiyatri ve psikiyatristler, bu gerçeği ÇARPITARAK 'akıl hastalıkları beyindeki kimyasal dengesizlikten kaynaklanıyor' yalanına dönüştürdüler ve bu yalanı kullanarak, yıllarca hastaları, aileleri, toplumları, kamuoylarını, medyayı ve devletleri kandırdılar.. Ve milyonlarca masum insanı bu yalanlarla, zehirli psikiyatrik ilaçlara musallat ederek, beyinlerinde kimyasal dengesizlikler oluşturdular. Ve olasılıkla psikiyatrik ilaç kullanan hastalarını radyolojik testlere tabii tuttular ve beyindeki değişiklikleri (tersine mühendislik zekası ile) çarpıtarak, bunu 'Bakın, işte gördünüz, akıl hastalıkları beyindeki kimyasal dengesizliklerden oluşuyor' gibi buna benzer çarpıtmalara dönüştürdüler. Ve bunda da gayet başarılı oldular, diyebiliriz..
Bu sayede zehirli psikiyatrik ilaçları reçete etmeye devam ettiler. Muhtemelen... Ana akım psikiyatri ve psikiyatristler, bu sahte ve çarpıtılmış 'kimyasal dengesizlik' kirli ve kanlı oyunundan... - (sağlıklı beyinlere sahip tahmini on /yüz milyonlarca (belki de milyarlarca) insana zehirli psikiyatrik ilaçlar reçete ederek ve onların sağlıklı beyinlerini bu ilaçlarla zehirleyerek) -, milyarlarca dolar mali gelir elde ettiler.
Muhtemelen... Hastalar bu zehirli psikiyatrik ilaçları kullandıkça, kimyasal dengesizlikler giderek
daha da arttı (zihinsel ve fiziksel hastalıkların artması ve akıl
hastalıklarının artması, kalıcı hale gelmesi vs vs). Bu artan kimyasal dengesizlikler, ana akım psikiyatristlerin (tersine mühendislik zekası ile) muhtemelen 'artan akıl hastalıkları, altta yatan başka sebepler' vb ile ilişkilendirildi. Kamuoyu, toplum ve medya ise bu yalanlara körü körüne inandı.
Ve sonuç.. Muhtemelen dünya genelinde sayısı belirsiz on /yüz milyonlarca (belki de daha fazla) insanın sağlıklı beyinlerini deyim yerindeyse AFOROZ etiler; - yani kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına uğrattılar. Türkiye'de dahil dünya genelinde sayısı belirsiz on /yüz milyonlarca insanın ölümlerine ve sakat kalmalarına (yaralanmalarına) sebep oldular. Ve psikiyatrinin bu GİZLİ SOYKIRIMI günümüzde halen bile devam etmektedir.. Hem de sessiz sedasız.. YASAL bir şekilde.. Ölenler öldükleri ile kaldı... yaralananlar, sakat kalanlar sakat kaldıkları ile baş başa kaldılar.. YASAL BİR ŞEKİLDE ÖLDÜRÜLMEK VE SAKAT BIRAKILMAK.. Tam bir EŞŞEK ŞAKASI gibi.. (Dahası da var ama bu kadar kısa bilgi yeter.. Şimdi detaylarına bir bakalım..)
*** *** ***
** 'AKIL HASTALIKLARININ TEDAVİSİNDE' NEDEN 'İLAÇSIZ TEDAVİ YÖNTEMLERİNE' ACİLEN GEÇİLMELİDİR?
Zaten
bunları - yani nedenlerini - yazı boyunca açıklamaya çalıştık. Aynı
buna benzer diğer nedenlerin detaylı bilgilerini de diğer
araştırmalarımızda da okuyabilirsiniz. Biz, yine de kısaca burada da yer
vermeye çalışalım.
-- Akıl hastalıklarının tedavisinde, neden "ilaçsız tedavi yöntemlerine' geçilmesi gerektiğini gösteren bazı önemli bilgiler..
Unutulmaması gereken bazı bilgiler..
1) Psikiyatrik ilaçların hiçbiri akıl hastalıklarını tedavi etmez, edemez. Çünkü akıl hastalıklarını tespit edebilecek herhangi bir biyolojik ve radyolojik vb testler yoktur. Ve şimdiye kadar da hiç olmamıştır. Ana akım psikiyatristler bile akıl hastalıklarını tedavi edemediklerini vs vs itiraf etmişlerdir. (BAK1 BAK2 BAK3) ('Türkiyede Deli' blogunda konuyla ilgili verileri bulabilirsiniz.) Bu gibi nedenlerden dolayı psikiyatrik ilaçların hiçbiri akıl hastalıklarını tedavi edememektedir. Ve tabii ki başka nedenlerde vardır.. ('Akıl hastalıklarının beyinde değil, insanın kendi ruhunda olması' gibi.. ('Psikiyatri bir ölüm endüstrisidir' ve 'Psikiyatrik ilaçlar, akıl hastalıklarına sebep oluyor - Akıl hastalıkları bir efsanedir' serisindeki bölümleri BURADAN okuyabilir ve veri linklerini takip ederek, konuyla ilgili verilere sahip olabilirsiniz..)
- AKIL HASTALIKLARININ ORTAYA ÇIKIŞIYLA İLGİLİ KISA TARİHİ ANLATIMI...
- Akıl ve akıl hastalıkları gerçekte nedir?
2) Aslında gerçekte 'akıl hastalıkları' diye bir şey yok. 'Akıl hastalıkları' dediğimiz kavram... insanların normal olarak gözükmeyen garip ve tuhaf davranışlarını kontrol altına almayı sağlamak için ortaya atılmış bir terimdir.
Yani... 'sözde akıl hastalıkları' insanlık tarihi boyunca hiç bir zaman (sağlıklı beyinleri bozabilecek türde olan her hangi maddelerle - hele de kimyasallarla) tedavi edilememiştir. Bunun nedeni de sözde akıl hastalıklarının 'beyinde değil, insanın kendi ruhunda olmasından' dolayıdır. Bunun farkına varan insanlık ise... akıl hastalıklarını beyinde arayıp - tedavi etmeyi bırakmış... kontrol edilemediklerini düşündükleri (ve deli diye damgaladıkları) kişileri kontrol edebilmek için çeşitli işkenceler ve çeştili uyuşturucu maddeler ve psikiyatrik ilaçlar gibi zehirli kimyasal maddeler ve ECT gibi diğer biyo-psikiyatrik müdahalelerle... 'insanların sağlıklı beyinleri bozmaya çalışarak - onların davranışlarını kontrol altına almaya' çalışmışlardır.
İşte, günümüzde 'akıl hastalıklarının tedavisi' bahanesi adı altında sağlıklı beyinler için oldukça zehirli kimyasallar içeren psikiyatrik ilaçların veriliş amacı da zaten budur. Psikiyatrik ilaçların hiç biri akıl hastalıklarını tedavi etmez, edemez ve etmiyor da zaten. Ne yapıyor? Sadece sağlıklı beyinleri uyuşturur ve böylece insanlar sakinleşerek, 'davranışları kontrol altına alınmış' olunur.
Ama öte yandan da insanların sağlıklı beyinlerini kimyasal hasara (kimyasal beyin hasarına) uğratır ve sonra da 'bakıma muhtaç' hale gelmesine neden olur ve sonra da çeşitli zihinsel ve fiziksel kalıcı ve ölümcül hastalıklara ve rahatsızlıklara yakalanmasına (sakatlanmasına - yaralanmasına) ve sonra da ani ölümler de dahil çeşitli iyatrojenik ölümlerine sebep olur. Tüm bunları da psikopat psikiyatristler de çok iyi bilirler...
- Akıl hastalıklarının ve tedavilerinin ortaya çıkışı ve tarihi de ilginçtir.
Tarihi ve geçmişi belirsiz olan geçmiş bir tarihte insanlık (insanlık tarihi boyunca), kendi aralarında bir 'toplumsal düzen' kurmaya kalktıklarında... 'hırsızlık, gasp, cinayet, şiddet' vb gibi insan davranışlarını, 'toplumsal düzene bir tehdit' olarak görmeye başladılar. Ve bu davranışları SUÇ kapsamına aldılar ve CEZA kavramını ortaya atarak, bu davranışları sergileyenleri cezalandırmak için cezaevlerini (hapishaneleri) oluşturdular.
Sonra bazı insanların, son derece doğal olan ama garip ve tuhaf insan davranışları ortaya çıktı. Bu garip ve tuhaf insan davranışları da, toplumsal düzenini kuran ve/veya yürüten kişiler ve/veya yöneticiler tarafından, 'toplumsal düzene uymayan' ve 'toplumsal düzene bir tehdit' olarak görüldü. Ancak bu garip ve tuhaf insan davranışları bir SUÇ olarak görülmedi. Tedavi edilmesi gereken bir 'akıl sağlığı sorunu' olarak görüldü; (işte akıl hastalıklarının ortaya çıkışı buna benzer şekilde oldu, diyebiliriz..)
Sonra son derece doğal davranışlar olan bu garip ve tuhaf insan davranışlarının tedavisi için, manevi ritüeller olarak da görülen 'müzik, diyalog, din, doğa, iş yapmak, hobilerle uğraşmak" vb gibi çok sayıda 'davranış terapilerini' içeren 'ilaçsız tedavi yöntemleri' uygulanmaya başlandı. Bu, ilaçsız tedavi yöntemleri (davranış terapileri), genellikle uzun vadelerde çok iyi başarılı sonuçlar veriyordu. Hastalar iyileşerek, topluma adapte olabiliyorlardı. Bu uzun vadeli başarılı sonuçlar, yüzyıllar boyunca başarılı bir şekilde devam etti.
Bu uzun vadeli başarılı sonuçlar, muhtemelen toplumsal düzeni sağlayan kişilerin hoşuna gitmemiş olacak ki... bu işi anında çözen kısa vadeli başka çareler aramaya başladılar..
Muhtemelen... Bizans dönemlerinden birinde, insanların bu garip ve tuhaf insan davranışları, dönemin psikopat psikiyatristleri tarafından çeşitli işkence tedavi yöntemleriyle tedavi edilmeye çalışıldı. Hastalar, inanılmaz işkencelere maruz kalıyor ve acıdan dolayı bağırmalar ve çağrışmalar yeri göğü inletiyordu. Daha sonra bu insanlar, işkencenin getirdiği acıya dayanamayarak kalıcı beyin hasarına vb yakalanıyorlardı. Ve sonunda da ya sakat kalıyorlar yada ölüyorlardı.
Ancak buna rağmen bu devam ediyordu. Çünkü, bu insanlar bu işkence tedavileriyle ANINDA kuzu gibi sessiz kalıyordu ve deyim yerindeyse birer zombiye dönüşüyorlardı. Bu anında SESSİZLİK, 'bu işkence tedavilerinin, 'Vaaav! Bu bir mucize!' diye kabul edilerek, vazgeçilmez olmasına yol açmıştı. Bunun için o dönemlerde günümüz akıl hastanelerine benzer bir nevi 'İŞKENCE HASTANELERİ' bile kurulmuştu. Hastalar, bu işkence hastanelerinde çeşitli işkence tedavileri ile tedavi edilmeye çalışılıyordu. Bu işkenceler, bu şekilde yüzyıllar boyunca devam etti.
Daha sonra muhtemelen 1800'li yıllardan itibaren bu 'işkence tedavilerinin hiç bir işe yaramadığı, akıl hastalıklarını tedavi edemediği ve hastalara zarar verdiği, ölümlerine ve yaralanmalarına' sebep olduğu ortaya çıktı. Ve bu işkence tedavileri son derece korkunç 'insanlık dışı tedaviler' olarak görülmeye başlandı ancak başka alternatifleri olmadıkları için buna devam ettiler.
Sonra muhtemelen... 1950'li yıllarda psikopat psikiyatristler tarafından, Trazone adını verdikleri bir ilaç keşfettiler. Bu ilaç, garip ve tuhaf insan davranışlarına sahip kişileri, işkencesiz olarak ANINDA sessizleştiriyor, deyim yerindeyse birer zombiye dönüştürüyordu. Psikopat psikiyatristler, bu sözde mucize ilaçların ortaya çıkarılması ve üretilmesi için 'ilaç şirketlerini' kurdular ve/veya ilaç şirketleri ile çalışmaya başladılar. Ve eski işkence tedavilerini eleştirmeye ve şimdiki kimyasal ilaç tedavisini ise övmeye başlamışlardı. Bu işkencesiz anında sessizleştirme (zombiye dönüştürme) tedavisi, toplumsal düzeni sağlayan kişiler (ve toplumlar) tarafından... 'Vaaav! Ne büyük bir mucize!' diye bir MUCİZE olarak görüldü ve yeni akıl sağlığı tedavisi olarak ilan edildi.
Aradan kısa zaman geçti. Trazone denen ilacın aslında hiç bir işe yaramadığı, akıl hastalıklarını tedavi edemediği aksine akıl hastalıklarını yarattığı ve ölümlere ve çeşitli zihinsel ve fiziksel sakat kalmalara (yaralanmalara) yol açtığı görüldü. Ana akım psikiyatri, ilaç firmaları ile birlikte, başka başka ilaçları 'Bu ilaçlar işe yarıyor!' masalıyla piyasaya sürdüler. Bunlar da kullanıldı. Ve bunların da zamanla tıpkı Trazone gibi hiç bir işe yaramadığı, akıl hastalıklarını tedavi edemediği , aksine akıl hastalıklarını yarattığı ve çeşitli zihinsel ve fiziksel yaralanmalara ve ölümlere yol açtığı görüldü.
Ana akım psikiyatri ve ilaç firmaları... tüm bu olumsuz gerçeklere rağmen pes etmedi ve başka başka ilaçları farklı markalar ve farklı kimyasallar ile 'Bu psikiyatrik ilaçlar işe yarıyor!' masallarıyla yeniden piyasaya sürdüler. Ancak bunların da tıpkı diğerleri gibi HİÇ BİR İŞE YARAMADIĞI ve insanlara oldukça ölümcül zararlar verdiği, akıl hastalıklarını tedavi edemediği, aksine akıl hastalıklarını yarattığı ve çeşitli zihinsel ve fiziksel yaralanmalara ve ölümlere sebep oldukları ortaya çıktı.
"Muhtemelen... 'Bu psikiyatrik ilaçlar işe yarıyor!' masalı ile onlarca yıl boyunca yüz milyonlarca (belki de daha fazla - muhtemelen milyarlarca) insanı ÖLDÜRDÜLER ve SAKAT BIRAKTILAR."
Ve sonuç... Psikiyatrik ilaçların hiç biri akıl hastalıklarını tedavi edememiştir, edememektedir; aksine akıl hastalıklarını yaratmış ve artırmıştır. Ve insanların başta beyin hasarı olmak üzere hem zihinsel (akıl hastalıklarının artması, kalıcı hale gelmesi vb gibi) hem de fiziksel (çeşitli kalıcı ve ölümcül bedensel hastalıklara, rahatsızlıklara) yakalanmasına neden olmuştur. Ölümler de buna dahildir..
Muhtemelen onlarca yıl boyunca dünya genelinde yüz milyonlarca (belki de milyarlarca) insan psikiyatrik ilaçlar tarafından ÖLDÜRÜLDÜ ve SAKAT BIRAKILDI (yaralanmasına sebep olundu).
İlaç firmaları, tüm bu ölüm ve yaralanmalardan ve psikiyatrik ilaçların ölümcül zararlarını sakladıkları vs'den dolayı... yüklü miktarlarda para cezası ve tazminatlar ödemek zorunda kaldılar - özellikle de batı dünyasında (ABD ve bazı AB ülkelerin de..) Türkiye gibi diğer dünya devletlerinde ise, ülke devletlerinin beceriksizlikleri ve/veya muhtemelen ilaç firmaları ile milyarlarca dolarlık mali ilişkiler içinde olmalarından dolayı.... psikiyatrik ilaçlar tarafından ÖLDÜRÜLEN ve SAKAT BIRAKILAN (yaralanan) milyonlarca masum zihinsel engelli insanlar ise ne yazık ki neredeyse KİM VURDUYA GİTTİKLERİNİ, rahatlıkla söyleyebiliriz.
Zehirli psikiyatrik ilaçlar, ilaç firmalarının (özellikle de batı dünyasında)... yüklü miktarlarda ceza ve tazminat ödemesi yapmalarına rağmen... halen piyasada kalmaya devam ediyor. Bunun nedenini de 2 şekilde tarif edebiliriz;
A) Muhtemelen... Ana akım psikiyatri, ana akım psikiyatristler, akıl sağlığı birimlerinin yöneticileri, çalışanları vs ve bazı politikacıların, devletlerin vs... ilaç firmaları ile olan PARASAL MALİ İLİŞKİLERİNİN olması.. Hatta bazı ABD seçim kampanyalarına (Örneğin OBAMA'nın seçim kampanyalarına) ilaç firmalarının yüklü miktarlarda BAĞIŞ yaptıkları ortaya çıkmıştı. (Bunları, "Psikiyatri bir ölüm endüstridir, Akıl hastalıkları bir efsanedir" serilerinden bulup okuyabilirsiniz..)
B) Muhtemelen... Psikiyatrik ilaçların ANINDA ÇÖZÜM sağlaması da, işin bir diğer boyutu. Psikiyatrik ilaçların hiçbiri akıl hastalıklarını tedavi etmediği, edemediği aksine akıl hastalıklarını yarattığı ve hatta öldürücü zararlar verdikleri artık bilinen bir gerçeklik olmasına rağmen.... sağlıklı beyinleri ANINDA UYUŞTURUP, kişileri ANINDA ZOMBİYE DÖNÜŞTÜRMESİ durumu nedeniyle, beyin ve vücut için oldukça tehlikeli ve zehirli olan psikiyatrik ilaçlardan vazgeçilmiyor, gibi görülmektedir.
Tabii, bu durum psikopat ana akım psikiyatrinin, psikopat psikiyatristlerin ve psikopat ilaç firmalarının ceplerini milyarlarca dolarlar ile doldurmalarına sebep olurken... dünya genelinde on /yüz milyonlarca (belki de daha fazla) masum zihinsel engelli insanların, psikiyatrik ilaçlar tarafından ÖLDÜRÜLMESİNE ve SAKAT BIRAKILMASINA (yaralanmasına) neden olabilmektedir, diyebiliriz..
3) Psikiyatrik ilaçlar, akıl hastalıklarını tedavi edemediği gibi aksine 'akıl hastalıklarını yaratırlar ve başka başka akıl hastalıklarının da oluşmasına' neden olurlar. Ve bunların 'KALICI' hale gelmesine sebep olurlar. (Ayrıca PSİKİYATRİ BİR ÖLÜM ENDÜSTRİSİDİR serisindeki veri linklerini takip ederek, konuyla ilgili verilere sahip olabilirsiniz..)
4) Psikiyatrik ilaçlar, kalıcı beyin hasarına ve bununla bağlantılı kalıcı akıl hastalıklarına neden olur.. (Bunu zaten verdik ve vermeye de devam ediyoruz. tekrarlamaya gerek yok.)
Peki bunu nasıl yaparlar? Kısaca açıklarsak..
-- Psikiyatrik ilaçlar, ilaç değil YASAL (psikiyatrik) UYUŞTURUCULARDIR.
5) Psikiyatrik ilaçların nerdeyse tamamı, yasadışı sokak uyuşturucuların etkilerine benzer (sağlıklı beyinleri uyuşturan) bir uyuşturucu etkisine sahiptir. (Aslında psikiyatrik ilaçlar, ilaç değildir, onlara 'yasal uyuşturucular' da diyebiliriz.. Psikiyatrik ilaçların, 'uyuşturucu özellikli olduğunu' söyleyen görüşler ve/veya kanıtlar bulunuyordu. Hatta 'psikiyatrik ilaçların, uyuşturucu kapsamına alınması gerektiğini' ifade eden görüşler bile vardı. (Yanlış hatırlamıyorsam Joanna Moncrieff başlatmıştı bunu.) (...)" (Devamını BURADAN, BURADAN ve BURADAKİ serilere ait linklerden giderek daha detaylı olarak okuyabilirsiniz.)
NOT: Daha bilimsel açıdan okumak istiyorsanız, 'Türkiyede Deli' blogunu ziyaret edebilir ve 'Psikiyatri bir ölüm endüstrisidir' ve 'Psikiyatrik ilaçlar, akıl hastalıklarına sebep olur - Akıl hastalıkları bir efsanedir' serilerini BURADAN linkleri takip ederek okumanızı tavsiye ederiz. Bunlar basit anlatımlardır.
Her gün alınan bir /birden fazla psikiyatrik ilaç, sağlıklı beyinlere 'kimyasal bir mermi' almakla eşdeğerdir. Şöyle ki..
Psikiyatrik ilaçların uyuşturucu etkisi, insanların sağlıklı beyinlerini uyuşturur. Herhangi bir psikolojik rahatsızlığı (yani akıl hastalığı) olan bir birey, bu uyuşturucunun etkisiyle, sakinleşir. Bu sakinleşme, 'psikiyatrik ilaçların akıl hastalığını tedavi ettiği' yanılgısına yol açar. (Psikiyatristler, bunu kendi çıkarları için kullanır ve 'psikiyatrik ilaçların, akıl hastalığının tedavi ettiği' yalanını hastalarına
ve ailelerine aldatıcı bir şekilde söylerler. Toplumları, kamuoylarını (medyayı) ve
devletleri de bu şekilde kandırırlar.) Halbu ki gerçek öyle
değildir.
Psikiyatrik ilaçlar, sağlıklı beyinleri uyuşturduğu için, bireylerde sakinleşme ve sessizleşme oluşur; deyim yerindeyse yarı zombiye dönüşürler.. (Bu, her birey için geçerli olmasa da genelde ilk defa psikiyatrik ilaç kullanan bireyler de buna benzer durumlar ortaya çıkabiliyor.) Bu sakinleşme (ve sessizleşme) aslında, sağlıklı beynin kimyasının uyuşturulması ile ortaya çıkıyor. Bu durum da, 'akıl hastalığının semptomlarının bastırılmasına' neden oluyor.
BURAYA DİKKAT EDİN.. Bu uyuşma... sözde akıl hastalığını hiçbir şekilde tedavi etmiyor, iyileştirmiyor; beyin uyuştuğu için, sadece bu 'semptomlar bastırılmış' oluyor.. (Psikiyatristler bu gerçeği biliyorlar ancak bu gerçeği hastalardan, ailelerinden, toplumdan ve devletlerden saklıyorlar.. Onları 'bu psikiyatrik ilaçlar, akıl hastalığını tedavi ediyor' diye aldatıyor ve kandırıyorlar..)
Her kim olursa olsun, akıl hastalığı olmayan kişiler de, bu tür psikiyatrik ilaçları aldıkların da, aynı uyuşma ve sakinleşmeler, onlar için de söz konusu olur. Çünkü, 'akıl hastası olarak gözüken kişilerin beyinleri ile akıl hastası olarak gözükmeyen kişilerin beyinleri' arasında hiçbir fark yoktur. Bu gerçek, MR, Röntgen gibi radyolojik testlerle de sabitlenmiştir. Bunun gibi çok sayıda kanıtlar, akıl hastalığının beyinde değil, insanın kendi ruhunda olduğunu bize rahatlıkla gösterebilmektedir.
'Beyin de olmayan bir şeyi, tedavi edemezsiniz.' Psikiyatrik ilaçlar da dahil istediğiniz kimyasalları kullanın, bunların hiç biri, beyinde olmayan bir şeyi tedavi edemez. Zaten etmiyorlar da.. 'Ne yapıyorlar?' Psikiyatrik ilaçların tamamı, hem beyin sağlığı hem de vücut sağlığı için oldukça öldürücü ve zarar verici çok tehlikeli zehirli kimyasallar içerir. Bu zehirli kimyasallar, sağlıklı beyinleri uyuşturur. (Yaptığı şey sadece budur.) Bu uyuşma ile semptomlar bastırılmış olunur. Bu, semptomların bastırılması yanlış bir şekilde 'psikiyatrik ilaçların, akıl hastalığını tedavi ettiği' yanılgısına neden olur. Bu yanılgı, ana akım psikiyatrinin ve psikiyatristlerin hastalara, ailelerine, toplumlara, medyaya ve devletlere karşı en çok kullandığı çarpıtmalardan biridir..
Muhtemelen ana akım psikiyatristler, "psikiyatrik ilaçların, etkisiz ve zarar verici olduğu gerçekleri" bilirler ama bunu, kamuoyunda dile getirmezler, bunların ezici kanıtlar olmasına rağmen komplo teorisi gibi safsatalar olduğunu dile getirirler, bunlara karşı gelirler - 'psikiyatrik ilaçların, akıl hastalıklarını tedavi ettiği' yalanına sarılarak, bu uyuşma gerçeğini bu şekilde çarpıtarak, kendi lehlerine karşı kullanırlar...
Psikiyatrik ilaçların, sağlıklı beyinleri uyuşturması, öyle hafife alınacak bir durum değildir. Bu zehirli kimyasallar sürekli alındığında (yani genellikle uzun vadelerde "aylarca ve/veya yıllarca" kullanıldığında), zamanla beyinde birikerek, deyim yerindeyse sağlıklı beyinlerin iflas etmesine neden olur - yani kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına yol açar. (Bu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarı, bazen bazı insanlar için, kısa vadelerde de (anında /günlerce /haftalarca sonrasında da) gerçekleşebilir.)
- Bir tane verilen psikiyatrik ilaç, akıl hastalıklarını tedavi edemiyorsa... birden fazla verilen psikiyatrik ilaçlar ise hiç tedavi edemez. Aksine bireylerin hızlı bir şekilde KISA VADEDE ÖLÜMLERİNE ve SAKAT KALMALARINA sebep olur...
"Dünyada hiç bir psikiyatristin doğru ve mantıklı bir şekilde cevaplayamadığı soru: "Eğer psikiyatrik ilaçlar işe yarıyorsa... neden insanlar psikiyatrik ilaçları hayatları boyunca - ölene kadar - almak zorunda kalıyorlar?"
Çoğu psikiyatrist, 'akıl
hastalıkları kalıtsaldır ve acı verici semptomlara sebep olur. Bu
nedenle bu semptomların bastırılması için psikiyatrik ilaçların
kullanımı şarttır' gibi buna benzer ifadelere başvuruyorlar. Halbu ki bunlar doğru değildir.
'Hayır, akıl hastalıkları kalıtsal değildir.' - Akıl hastalıklarının kalıtsal olması - daha doğrusu kalıtsal hale getirilmesi... tamamen sağlıklı beyinler için zehirli kimyasallar içeren psikiyatrik ilaçların (kullanımı ile ortaya çıkan) sebep olduğu - kalıcı olan ve olmayan - kimyasal kaynaklı beyin hasarı (kimyasal lobotomi) nedeniyledir.
Kişilerdeki - psikiyatrik ilaç tedavisi görmeden önceki - psikolojik sorunları son derece doğaldır. Sonradan uygun 'bir takım ilaçsız tedavi yöntemleri ve insani davranış terapileri' ile düzeltilebilir olabilen doğal psikolojik sorunlar... sağlıklı beyinler için son derece zehirli kimyasallar içeren psikiyatrik ilaç tedavisi görmeye başladıktan sonra (genellikle uzun vadelerde)... psikiyatrik ilaçların neden olduğu - kalıcı olan ve olmayan - kimyasal kaynaklı beyin hasarı (kimyasal lobotomi) nedeniyle 'kalıcı' hale gelebilmektedir.
Ve hatta kalıcı hale gelen bu doğal psikolojik sorunlara (/akıl hastalıklarına) ek olarak... daha önce olmayan (örn. intihara, cinayete ve şiddete meyilli hale gelme gibi) başka başka akıl hastalıklarının da oluşmasına ve muhtemelen bunların da kalıcı hale gelebilmesine de neden olabilmektedir, diyebiliriz.
Dolayısıyla... psikiyatristlerin 'akıl
hastalıkları kalıtsaldır ve acı verici semptomlara sebep olur. Bu
nedenle bu semptomların bastırılması için psikiyatrik ilaçların
kullanımı şarttır' gibi buna benzer ifadelere başvurması son derece mantıksız bir yaklaşımdır. - Aslında bu, 'kendi yarattıkları akıl hastalıklarını... yalanları ile devam ettirmenin başka bir yoludur...'
Zihinsel engelli bireylerin kaldığı bir bakımevinde, bayan bir hemşireye (muhtemelen psikiyatri hemşiresi olması lazım), bir keresinde 'psikiyatrik ilaçların zararlarından bahsederek, kardeşimin daha kötü duruma düşmesini engellemek amacıyla bu ilaçların zamanla azaltılması gerektiğinden ve daha sonra da psikiyatrik ilaçların tamamen bırakılmasının öneminden' bahsetmiştim. O hemşire bana, (psikiyatrik ilaçların zararlı olmadığını ima ederek herhalde)... bakımevinde kalan hastalardan birine (/bir kaç tanesine, tam hatırlayamıyorum) her gün 20 tane psikiyatrik ilaç verdiklerini söylemişti.
(Aslında buna hiç şaşırmamıştım. Çünkü, psikopat psikiyatristler tarafından kardeşime de buna yakın (tam hatırlayamıyorum ama her gün 6 ile 10 adet (belki de daha fazla) arasında olması lazım) psikiyatrik ilaç kullanımı vermişlerdi. Bu, psikopat psikiyatristler o kadar çok tehlikeli kişiler ki... bunlara insan demek, insanlığa yapılan bir hakaret olur herhalde.. (Bunların psikopatlığı ile ilgili bilgileri yazı boyunca irdeledik, okuyabilirsiniz..))
Bakımevi hemşiresi, bana öyle söyleyince.. ona, burada hayatları boyunca (ölene kadar) kalmak zorunda olan insanların mevcut durumları aklıma geldi ve ona, - 'onları bu hale getiren (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına yakalanmasına sebep olan) şeyin, psikiyatrik ilaçlar olduğunu' söylemiştim.
Bu insanların, hem kendi evlerinde (çünkü muhtemelen insanların bu hale gelmesine sebep olan psikiyatrik ilaçların halen bile milyonlarca evlerde, hanelerde kullanıyor olabildiğini düşünürsek, kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına maruz kalma ve yakalanma durumu evlerde de gerçekleşebiliyor ve) hem de (bakımevleri, rehabilitasyon merkezleri, huzur evleri, akıl hastaneleri, psikiyatri hastaneleri ve devlet ve üniversite hastanelerinin psikiyatri poliniklik ve servisleri ile TRSM adını verdikleri bölümler gibi) diğer zihinsel engelli 'akıl sağlığı birimlerinde'... neden bu hale düştüklerini, şimdi daha iyi anlamaya başlamıştım.
Aslında bu kadar çok zehirli psikiyatrik ilaç, sadece kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına sebep olmuyordu. Bu tür zihinsel engelli bireylerin, psikiyatrik ilaçlar tarafından ölümcül diğer kalıcı bedensel hastalıklara da (kalp sorunları, kalp krizleri, diyabet, kanser vb gibi) sebep oluyordu. Tüm bunlar, psikiyatrik ilaçların ortaya çıkarılan ölümcül zararları ile ilgili kanıtlarla sabittir.
"Hergün bir tane verilen psikiyatrik ilaç, akıl hastalıklarını tedavi edemiyorsa (ve beyne ve bedene açıkça öldürücü zararlar veriyorsa)... birden fazla verilen psikiyatrik ilaçlar ise hiç tedavi edemez (ve aksine insanların yavaş yavaş ÖLÜME daha yakın olmasına neden olur; - (beyin ve vücut sürekli olarak kimyasallarla zehirlenmeye devam ettikçe... hastaların ölüme olan yakınlaşmaları daha da hızlı olur. Bu, psikiyatrik ilaçların hayatları en az 20 yıl kısalttığı gerçeği ile örtüşmektedir. Çeşitli kalıcı ölümcül zihinsel ve fiziksel hastalıklara yakalanmalarını (yani sakat kalmalarını -yaralanmalarını) ise hiç saymıyoruz bile... Yazık değil mi, bu zihinsel engelli masum insanlara?)"
- Ana akım psikiyatri sektörü, muhtemelen her yıl işlemiş olduğu gizli soykırımdan dolayı 20. ve 21. yüzyılın en büyük gizli soykırımını gerçekleştiriyor, gibi görülüyor..
Muhtemelen... Ana akım psikiyatri sektörü, (zehirli psikiyatrik ilaçların piyasaya çıktığı tarihlerden itibaren) 20. yüzyılın ilk yarısında (1950-1999) her yıl düzenli olarak işlemiş olduğu GİZLİ SOYKIRIMI; günümüzde 21. yüzyılın ilk çeyreğinde de (2000-2025) devam ettirmiş gibi görülüyor. Ve bu gizli soykırımın halen bile devam ettiğini düşünürsek... ana akım psikiyatrinin gizli soykırımından dolayı toplamda kaç on/yüz milyonlarca (belki de milyarlarca) insanın öldürdüğünü ve zihinsel ve fiziksel olarak sakat bıraktığını (yaraladığını) da, tahmin etmek hiç de zor olmayabilecektir, diyebiliriz..
Muhtemelen... Ana akım psikiyatri sektörü, her yıl düzenli olarak 20. ve 21. yüzyılın (dünyanın) en büyük gizli soykırımını gerçekleştiriyor, gibi görülüyor. Ama insanlar, bu gerçeğin farkında bile değil. Büyük olasılıkla ana akım tıp, bu gerçeğin farkında ama nedense, her yıl düzenli olarak işlenen bu gizli soykırıma sessiz kalıyor, gibi görülüyor. Tüm olup-bitenler, tüm gerçekler, dürüst psikiyatristler, dürüst doktorlar, dürüst araştırmacılar, gazeteciler, aydınlar, avukatlar, savcılar, diğer dürüst hukukçular, politikacılar ve sivil toplum örgütleri ve bireyler tarafından ortaya çıkarılıyor.. Ana akım tıp ise, tüm bu olup-bitenleri, sadece seyretmekle yetiniyor. Psikiyatri'ye karşı 'nasıl bir yaptırım vereceği' ve psikiyatriyi 'tıp fakültelerinden nasıl atacağı' vb konusunda oldukça isteksiz gibi gözüküyor..
- Psikiyatri gerçekten de bir ölüm endüstrisidir. Psikiyatri, bir tıp alanı değil, para kazanma sektörüdür.
Psikiyatri gerçekten de bir ölüm endüstrisidir. Psikiyatri, bir tıp alanı değil, para kazanma sektörüdür. İnsanların sağlıklı beyinlerini hasara (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına) uğratarak para kazanırlar. Psikiyatristler de, birer gerçek doktor değildirler. Onlar da insanların sağlıklı beyinlerini (genellikle psikiyatrik ilaçlarla) hasara (kalıcı beyin hasarına) uğratarak para kazanırlar. ECT gibi sağlıklı beyinlere korkunç elektrik şoku vererek de insanların sağlıklı beyinlerini hasara uğratarak da para kazanırlar.
Bunları hep 'akıl hastalıklarının tedavisi' adı altında yaparlar. Ancak bunların hiç biri 'akıl hastalıklarının tedavisi' ile ilgili değildir. Yaptıkları tek şey önce uyuşturmak, haşat etmek (ısıtarak pişirmek) ve sonra da kalıcı beyin hasarına sebep olmaktır. Ölümleri ve zihinsel ve fiziksel sakat kalmaları (yaralanmaları) ise hiç saymıyoruz bile..
-- Tüm dünyada devletler, psikiyatristlere adeta 'insanların sağlıklı beyinlerini hasara (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına) uğrattıkları için, her ay düzenli olarak 'doktor maaşı' ödemesi yaparlar..
Bu gerçek... psikiyatrik ilaçlar ve ECT gibi diğer zararlı ve öldürücü psikiyatrik tedavilerin yol açmış olduğu ÖLÜMCÜL ZARARLAR (iyatrojenik ölümler, yaralanmalar, kalıcı beyin hasarları, çeşitli hastalıklara yakalanmalar vs vs zararlar) ile örtüşmektedir..
Tüm dünya da devletler, psikiyatristlere 'akıl sağlığının tedavisi' adı altında, her ay düzenli olarak birer 'doktor maaş ödemesi' yaparlar. Ama aslında, devletler, psikiyatristlere 'insanların sağlıklı beyinlerini hasara (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına) uğrattıkları' için, her ay düzenli olarak 'doktor maaş ödemesi' yapmış olurlar. Ve bu durum, gerçekten de öyle gibi gözüküyor; -psikiyatrik ilaçların ve ECT gibi diğer zararlı psikiyatrik tedavilerin, ölümcül zararları göz önüne alındığında...
-- Akıl sağlığı sistemlerinde (akıl hastalıklarının tedavisinde), bir an önce "ilaçsız tedavi yöntemlerinin" ve 'davranış terapilerinin' devreye girmesi gerekir.
ABD ve Avrupa'da hatta küçük İsrail'de bunlar varken, Türkiye'de neden yok? Türkiye'deki akıl sağlığı sistemi neden soykırımcı psikiyatrinin tekelinde?
Psikiyatri, tıp fakültelerinden bir an önce kaldırılmalıdır. Bu GİZLİ SOYKIRIM durdurulmalıdır. Bugün ve/veya herhangi bir günde, sizin ve/veya sevdiklerinizin de bu gizli soykırıma maruz kalmanız... psikiyatri sektörünün tıp fakültelerinden kaldırılmaması ve ölümcül psikiyatrik tedavilerinin devam etmesi durumunda... söz konusu olabilecektir, diyebiliriz..
Akıl hastalıklarının tedavisinde, bir an önce "ilaçsız tedavi yöntemlerinin" devreye girmesi gerekir. Aksi taktirde... öldürücü psikiyatrik tedavilerden dolayı ölümler ve sakat kalmalar (yaralanmalar) gizli bir şekilde devam edebilecektir, diyebiliriz. Bu gizli soykırıma bir an önce DUR denilmesi gerekir.
Akıl sağlığı tedavilerinde ve akıl sağlığı sisteminde ve birimlerinde, çok büyük değişikliklere ihtiyaç vardır. İlaçsız tedavi yöntemleri, bunların başında gelmektedir. ABD ve Avrupa'da hatta küçük İsrail'de bile (storia evleri gibi) ilaçsız tedavi yöntemleri bulunmaktadır.
- Türkiye'de ana akım psikiyatri, akıl sağlığı tedavisinde neden tek yetkili? - Neden TEKEL onlarda?
Türkiye'de ise gördüğümüz kadarı ile, akıl hastalıklarının tedavisinde psikiyatri sektörü, TEKEL haline gelmiş; tek yetkili olarak gösterilmiş gibi görülüyor. Durum böyle olunca... Türkiye'de psikiyatrik tedavilerden dolayı ölen ve sakat kalan insanların sayısının - muhtemelen örtbas edilmesinden dolayı - ne olduğunu bilebilmek oldukça zordur, diyebiliriz.
- Türkiye'de ana akım tıp camiasında örtbas etme kültürünün yaygın olması..
Türkiye'de psikiyatrik ilaçlar ve ECT gibi zararlı psikiyatrik tedavilerden dolayı, kaç masum insan ÖLDÜRÜLDÜ ve SAKAT BIRAKILDI (yaralandı)? Hepsi sır.. Hepsi gizli.. Çünkü.. zihinsel engelli hastalarının hiçbirinin özellikle de ana akım tıp tarafından ölüm ve sağlık kayıtları doğru bir şekilde kayıt altına alınmıyor. Ölüm ve yaralanmalar hep başka başka sebeplerin üzerine atılarak, psikiyatrik ilaçların ve ECT gibi diğer zararlı psikiyatrik tedavilerin üzerleri örtülmüş (yani örtbas edilmiş) olunuyor. Bu da soykırımcı ana akım psikiyatrinin (ve psikiyatristlerin ve psikiyatrik ilaçların ve ECT gibi diğer zararlı psikiyatrik tedavilerin), aklanmasına yol açıyor. Türkiye'de ne yazık ki ana akım tıp camiasında da ÖRTBAS ETME KÜLTÜRÜ oldukça yaygın hale gelmiş gibi görülüyor..
"Muhtemelen... Ana akım tıp camiasında örtbas etme kültürü, Türkiye'de sayısı belirsiz tahminen her yıl onlarca (belki de yüzlerce/ binlerce insanın öldürülmesine ve sakat kalmasına (iyatrojenik yaralanmasına) yol açıyor olabilir.. Psikiyatrik ilaçların onlarca yıl boyunca kullanıldığını düşünürsek... belki de bu sayı milyonlarca insan boyutuna dahi çıkabilir. Milyonlarca insanımızın psikiyatrik ilaçlardan dolayı sessiz sedasız gizli bir şekilde öldürüldüğünü ve sakat bırakıldığını (yaralanmalara sebep olduğunu) bir düşünün. Bunun 'ne kadar korkunç bir soykırım' olabildiğini anlatabilmek için daha ne gerekiyor olabilir?)"
Ana akım tıp, ana akım psikiyatriyi korumaya devam ettiği sürece.. zararlı psikiyatrik tedavilerden dolayı muhtemelen her yıl onlarca /yüzlerce (belki de binlerce /milyonlarca) masum insan, öldürülmeye ve sakat bırakılmaya devam edilecektir, diye tahminde bulunabiliriz.. YAZIK DEĞİL Mİ BU İNSANLARA?
- Psikiyatri, tıp fakültelerinden bir an önce kaldırılmalıdır...
Tıp fakültelerinde, 'akıl ve ruh sağlığı birimleri' bulunmalı ve ilaçsız tedavi yöntemleri dersleri okutulmalıdır. Psikiyatrik ilaçlar zamanla yasaklanmalıdır. Akıl sağlığı birimlerinde 'ilaç bırakma yoksunluğu birimleri' oluşturulmalıdır. Gördüğümüz kadarı ile 'ilaç bırakma yoksunluğu' konusunda psikiyatristlerin bile yeterince bir bilgiye ve deneyime sahip olmadığı görülüyor. (Olsaydı zaten şaşardım.) İlaç bırakma yoksunluğu ile ilgili eğitimler, sadece psikiyatristlere değil, psikologlara ve diğer alanlardaki hekimlere de verilmelidir. Sanmıyorsam, batılı ülkeler de, psikiyatrist ve psikolog olmayan diğer alanlardaki hekimlerin, psikiyatristlerden ve psikologlardan daha fazla (ilaç bıraka yoksunluğu ile ilgili) bilgi ve deneyime sahip olduğuna dair bilgiler de vardı. Ayrıca psikiyatrik ilaçları bırakmak isteyenlere bu konuda acilen yardımcı olunmalıdır. Tüm akıl sağlığı birimlerinde, akıl sağlığının tedavilerinde ilaçsız tedavi yöntemleri devreye girmelidir..
Psikiyatristler ve psikologlar, ruh sağlığı doktorları olarak görev yapmalıdır. Her ikisi arasındaki ayrım da günümüz de masum insanların zarar görmesine neden olabilmektedir. Psikiyatristlerin, psikologlardan hiçbir farkı yoktur. Hatta psikologlar, ilaçlı tedavi yöntemlerine göre değil, genellikle 'davranış terapilerine' yöneldikleri için, psikiyatristlerden daha üstün ve önemli bir yere sahiptir, diyebiliriz.. Ve akıl hastalıklarında ve akıl sağlığı sisteminde, aklımıza gelmeyen daha pek çok değişiklikler.
- Osmanlı ve İslam medeniyetlerinde akıl sağlığı tedavilerinde, 'ilaçsız tedavi yöntemleri ve davranış terapileri' yüzyıllar boyunca BAŞARILI bir şekilde uygulanmıştır..
Açıkçası ben şaşırıyorum... Aslında bizim Osmanlı ve İslam medeniyetimiz de, akıl hastalıklarının tedavisinde, ilaçsız tedavi yöntemleri (örneğin müzik, diyalog, doğa ve bir işle meşgul olmak vb gibi DAVRANIŞ TERAPİLERİ), çok başarılı bir şekilde yapılıyordu. Akıl sağlığı bozuk olarak görülen insanlar, ilaçsız tedavi yöntemleri ile kısa /uzun vadeler de tedavi edilebiliyordu.
Ancak ne olduysa, sonraları muhtemelen (Osmanlının çöküşüne doğru) insanların tabiatı bozulunca... bu ilaçsız tedavi yöntemlerinin (davranış terapilerinin) uygulanmasında da zamanla bozulmalar yaşanmaya başladı. Özellikle de Bizans döneminin işkenceci tedavileri, Osmanlıya ve İslam medeniyetine sızması, işleri iyice çıkılmaz hale getirdi.
1950'lerde psikiyatrik ilaçların devreye girmesiyle, akıl hastalıkları olan insanların sağlıklı beyinleri ÇOK HIZLI bir şekilde uyuşturulup, bu insanlar yarı zombiye dönüşünce... bu 'psikiyatrik ilaçların akıl hastalıklarını tedavi ettiği' yanılgısına düşerek, 'Vav, bu psikiyatrik ilaçlar harika!' diyerek buna 'mucize' gözüyle bakmaya başladılar. Ama yıllar sonra bu mucizenin kuru bir iftiradan, yalandan başka birşey olmadığı, psikiyatrik ilaçların (akıl hastalıklarını tedavi etmediği, aksine akıl hastalıklarını yarattığı ve insanları sakat bırakıp-öldürdüğü vb) ortaya çıkmaya başlayınca, işin seyri hızla değişmeye başladı. Psikiyatrik ilaçlar, akıl hastalıklarını tedavi etmiyordu ama hızlı bir sakinleşme sunuyordu. Ancak insanlara oldukça öldürücü zararlar da veriyordu. İnsanlar ölüyor ve sakat kalıyordu.
Buna rağmen... 'hızlı sakinleşme' tercih sebebi olunca ve başka alternatiflere yönelinmeyince... psikiyatrik ilaçlara devam edildi. Sonradan psikiyatrik ilaçlara yönelmenin altında... psikiyatristlerin ilaç firmaları ile milyon /milyarlarca dolarlık mali ilişkilerinin olduğu ortaya çıkınca... meselenin başka alternatiflerin olmaması falan olmadığı ve sadece PARA ile alakalı olduğu ortaya çıktı.
Ana akım psikiyatri sektörü... kendisine bağlı (şarlatan ve psikopat) psikiyatristler tarafından, tamamen deneyimlerine dayalı olarak yüzlerce hatta binlerce hayali akıl hastalıkları teşhis ve tanılardan oluşan DSM ve ICD denen kitapları oluşturdular. Bu kitapları ilaç firmalarının PARASAL MALİ İLİŞKİLERİ ile oluşturdular.
Bu şekilde dünya genelinde yürüyen her iki ayaklı insanı, akıl hastası olarak etiketleyebilmenin yollarını bulmuş oldular. Ceplerini, milyonlarca insanların sağlıklı beyinlerini hasara (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına) uğratarak, paralarla doldurdular. Ve halen bile doldurmaya devam ediyorlar - milyonlarca insanın sağlıklı beyinlerini hasara uğratarak.. Ve bunların hepsini... akıl sağlığının tedavisi altında yapıyorlar.. Devletler de buna ONAY veriyor. Yani deyim yerindeyse, birlikte milyonlarca insanın sağlıklı beyinlerini hasara uğratmış oluyorlar..
Kısaca özetlersek... Psikiyatrik ilaçların, insanların sağlıklı beyinlerini uyuşturması, akıl hastalığının tedavisi ile ilgili değildir, semptomların bastırılması ile ilgilidir.
-- Peki, 'semptomların bastırılması', iyi bir şey mi?
(Yukarıda bunu uzun uzadıya anlattık ama yine de kısaca yeniden verelim..) Elbette HAYIR.. Bunun nedenini, yukarıda kısaca anlattık.. Kısaca yeniden anlatalım.. Bu psikiyatrik ilaçların devamlı kullanım sonrasında, (genellikle uzun vadelerde - aylarca ve/veya yıllarca psikiyatrik
ilaç kullandıktan sonra), bu psikiyatrik ilaçları kullanan bireylerin
sağlıklı beyinlerinin bir süre sonra iflas etmesini (yani kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına yakalanmasına) sebep olmasıdır.. Psikiyatrik ilaçların sebep olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarı, bazı bireyler için kısa vadelerde (anında ortaya çıkabildiği gibi günler/ haftalar sonrasında da) ortaya çıkabilmektedir.
-- Mahkeme kararları (ve polis zoru) ile 'kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına' uğratılmak..
(Bunu da yukarıda izah ettik.) Yani psikiyatrik ilaçların ne kadar çok tehlikeli
olabileceğini varın gelin siz düşünün. Bu durum, mahkemelerde
çıkartılan 'hakim kararları ve polis zoru' ile masum insanları 'akıl sağlığının tedavisi' adı altında, herhangi bir akıl hastanesine veya psikiyatri hastanesine yatışının yaptırılması.. bu masum insanların sağlıklı beyinlerinin nasıl hasara (yani kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına) sebep olabileceği açısından son derece çok tehlikeli ve zalimce bir durumdur.
Mahkeme kararı ve polis zoru ile bir akıl hastanesine yatırıldığınızı bir düşünün... "Mahkeme kararları ile kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına uğratılmak"... ne kadar korkunç birşey öyle değil mi? "Bana ne ya!" demeyin,
bu durum sizin ve/veya sevdiklerinizin de başına gelebilir ve siz, hiç
birşey de yapamayabilirsiniz.. (Bunlarla ilgili bilgileri hem yukarıda
hem de diğer araştırmalarımızda da okuyabilirsiniz.)
-- Psikiyatrik ilaçlar, kalıcı beyin hasarına ve kalıcı akıl hastalıklarına ve daha pek çok kalıcı hastalık ve rahatsızlıklara da neden olur...
Tabi ki sorun sadece kalıcı beyin hasarı da değil.. Psikiyatrik ilaçların sebep olduğu olasılıkla kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına bağlı, kişilerde mevcut olan doğal psikolojik sorunların (yani akıl hastalıklarının ve psikiyatrik ilaç kullanım sonrasında ortaya çıkan yeni yeni akıl hastalıklarının), KALICI hale gelmesine (yani kalıcı akıl hastalıklarına) neden de olurlar. Ayrıca psikiyatrik ilaçlar, insanları şiddete, cinayete ve intihara meyilli hale getirir. Ayrıca tardif diskinezi ve akatizi denen, korkunç bir titreme hastalığı olan hareket bozukluklarına (/hastalıklarına) neden de olurlar.. (Tüm bunlarla ilgili çok sayıda kanıtta vardır. Türkiye'de deli ve Psikiyatri bir ölüm endüstrisidir serilerini okumanızı tavsiye ederim..)
-- Psikiyatrik ilaçlar, sadece zihinsel sağlığı bozucu kalıcı ve öldürücü zihinsel hastalıklara değil, vücut sağlığını bozucu kalıcı ve öldürücü fiziksel hastalıklara da neden olurlar..
Ve tabii ki psikiyatrik ilaçların ölümcül zararları sadece bunlar da değildir.. Zehirli psikiyatrik ilaçlar, sadece sağlıklı beyinlere zarar vermekle (yani sadece kalıcı beyin hasarına sebep olmakla) kalmaz... artı ayrıca, çeşitli kalıcı fiziksel hastalıklara da sebep olabilmektedir. Çeşitli kalp hastalıkları, ani kalp durması, diyabet gibi daha sayamadığımız çok sayıda kalıcı ölümcül fiziksel hastalıklara da neden olabilmektedir. Ayrıca yukarıda da söylediğimiz gibi her ne kadar zihinsel bir hastalıkmış gibi tarif edilse de, gerçekte kalıcı fiziksel beyin hasarıyla yakından ilgili olan tardif diskinezi, akatizi gibi bir çeşit titreme hastalıklarını, yani kalıcı hareket bozukluklarını içeren beyin hastalıklarına da neden olabilmektedir..
(Daha fazlasını Türkiye'de Deli blogunu ve Psikiyatri Bir Ölüm Endüstrisidir serisindeki linkleri takip edip-okuyarak, öğrenebilirsiniz. Ana sayfaya gidip diğerlerini de okuyabilirsiniz..)
** BAZI TANIMLAR, DİPNOTLAR, NOTLAR ve UYARILAR...
* BAZI TANIMLAR...
- 'Akıl sağlığı birimleri' nedir, nereleri kapsar? Muhtemelen... Sözde akıl sağlığı /hastalıkları tedavisi veren (/verdikleri iddia edilen) "akıl hastaneleri, psikiyatri hastaneleri, devlet, özel ve üniversite hastanelerinin psikiyatri poliklinik ve servisleri, devlet ve üniversite hastanelerinin psikiyatriye bağlı kısa adı TRSM olan toplum ruh sağlığı merkezleri" ile bilikte... muhtemelen (az önce saydığımız buralarda kasıtlı ve/veya kasıtsız olarak) genellikle psikiyatrik ilaçlar tarafından kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına uğratılan bu masum insanlara... "özel bakım, tedavi ve rehabilitasyon' gerektiren ücretli özel ve resmi yerler olan (zihinsel engelli) "bakım evleri, huzur evleri, rehabilitasyon merkezleri" vb gibi bu yerlerin hepsine 'zihinsel engelli akıl sağlığı birimleri / sadece akıl sağlığı birimleri' denir. Akıl sağlığı birimleri denilince akla, bunların hepsi gelir /gelmelidir. Yani kısaca... zihinsel engelli bireylerin gittiği /kaldığı 'akıl hastaneleri, psikiyatri hastaneleri, bakımevleri, huzurevleri ve rehabilitasyon merkezleri' başta olmak üzere... devlet, özel ve üniversite hastanelerindeki 'psikiyatri poliklinik ve servisleri' ile psikiyatrinin kontrolündeki 'toplum suh sağlığı birimleri (trsm)' gibi yerlere 'akıl sağlığı birimleri' denir. Muhtemelen... 'özel bakım, tedavi ve rehabilitasyon' gerektiren ve bu ücretli özel ve resmi yerlerde bakım, tedavi ve rahabilitasyonları yapılan bu zihinsel engelli bireylerin hepsinin... psikiyatrik ilaçlar tarafından bu hale getirildiğini (söyleyebilmek pek mümkün olmasa da).... büyük çoğunluğunun psikiyatrik ilaçlar başta olmak üzere ECT (sağlıklı beyinlere yaklaşık 420 volta kadar elektrik (elektroşok) verilmesi) gibi beyin için son derece tehlikeli olan zararlı ve ölümcül diğer psikiyatrik tedaviler tarafından bu hale getirilmiş (yani kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına uğratılmış) olasılıklarının olabildiğini söyleyebiliriz. Ayrıca 'hayatında hiç psikiyatrik ilaç kullanmamış ve diğer zararlı psikiyatrik tedaviler görmemiş' kişilerin nörolojik beyin hasarı yaşaması olasılıkları da vardır ki ancak bunların sayısı, psikiyatrik ilaçlar başta olmak üzere herhangi bir psikiyatrik tedavi sonucu kalıcı beyin hasarına uğratılan insanların sayısından, karşılaştırma yapılamayacak kadar çok daha az olduğunu /olabileceğini tahmin edebiliriz. |
* 'Dürüst psikiyatrist' tanımı nedir?
Ana akım psikopat psikiyatriye hizmet (itaat) eden psikiyatristler, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de çok yaygındır. Onları neredeyse tüm akıl sağlığı birimlerinde, 'hastaları"na, zehirli psikiyatrik ilaçları reçete ederken' görebilirsiniz. Tahminimize göre Türkiye'de 'dürüst psikiyatrist' tanımına uygun hiç bir psikiyatrist yok. Bu da,Türkiye'deki tüm psikiyatristlerin birer 'şarlatan ve psikopat' olduklarına dair bize açıkça bir fikir verir. Peki bu sonuca nasıl varıyoruz? (Dürüst psikiyatrist tanımını aşağıda yazı boyunca irdeledik, okuyabilirsiniz.)
Eğer 'dürüst psikiyatrist' tanımını merak ettiyseniz, kısaca şöyle açıklayalım. 'Dürüst psikiyatrist' tanımı, psikiyatrik ilaçların ve ECT gibi diğer (zararlı ve öldürücü) biyopsikiyatrik tedavilerin ölümcül zararlarını bilen ve bu nedenden dolayı da hastalarına 'psikiyatrik ilaç reçete etmeyen, ECT gibi diğer psikiyatrik tedavileri önermeyen, uygulamayan' psikiyatristler için geçerlidir. Bu dürüst psikiyatristler, hastalarına psikiyatrik ilaçları reçete etmez, ECT ve diğer zararlı ve öldürücü psikiyatrik tedavileri önermez, uygulamazlar. Bunların yerine hastalarını bir takım 'ilaçsız tedavi yöntemlerine, çeşitli davranış terapilerine' yönlendirir veya bunları kendileri uygular.
Aslında doğrusu da budur. Çünkü başta psikiyatrik ilaçlar olmak üzere.... ECT gibi diğer zararlı ve öldürücü psikiyatrik tedavilerin hiçbiri... akıl hastalıklarını tedavi edemez ve zaten etmiyor da. Ne yapıyorlar? Deyim yerindeyse eğer... insanların sağlıklı beyinlerine tecavüz ediyorlar. Yani, sağlıklı beyinleri hasara (kimyasal /fiziksel kaynaklı kalıcı beyin hasarına) uğratıyorlar. Önce sağlıklı beyinleri UYUŞTURUYORLAR... sonra da (genellikle uzun vadelerde) sağlıklı beyinleri hasara uğratıyorlar.
Bunlar, sadece beyin hasarına sebep olmuyorlar. Çok sayıda çeşitli ölümcül kalıcı fiziksel ve zihinsel hastalıklara ve rahatsızlıklara ve hatta ÖLÜMLERE de sebep oluyorlar. Yani kısaca bu zararlı ve öldürücü psikiyatrik tedaviler, insanları resmen SAKAT BIRAKIYOR ve ÖLDÜRÜYOR; yani iyatrojenik yaralanmalara ve ölümlere sebep oluyorlar. Yani... ana akım psikopat psikiyatri ve ana akım psikopat psikiyatrıstler tarafından SAKAT BIRAKILIYOR ve ÖLDÜRÜLÜYORLAR.
"'Psikiyatrinin vicanı' olarak da bilinen psikiyatrist Prof. Dr. Peter Breggin, özellikle de psikiyatrik ilaçların korkunç ölümcül zararlarını ifşa ettikten ve öğrendikten sonra... hastalarına hiç bir zaman zehirli psikiyatrik ilaçları reçete etmemiştir. Onları çok sayıdaki bir takım 'ilaçsız tedavi yöntemlerine' ve/veya 'insani davranış terapilerine' yönlendirmiştir ve/veya bunları kendisi uygulamıştır, diyebiliriz. İşte, 'dürüst psikiyatrist' tanımı budur."
Hastalarına psikiyatrik ilaç reçete eden ve ECT gibi zararlı ve öldürücü psikiyatrik tedavileri öneren, uygulayan hiç bir psikiyatrist, 'dürüst psikiyatrist' değildir. Onlar şarlatan ve psikopat (ruhlu) psikiyatristlerdir. Ve onların şarlatan ve psikopat olduklarını ortaya koyacak çok sayıda kanıtta bulunmaktadır. (Bunları 'Psikiyatri bir ölüm endüstrisidir ve Akıl hastalıkları bir efsanedir - Psikiyatrik ilaçlar akıl hastalıklarına sebep olur" serilerini ve diğer akıl sağlığı ile ilgili makaleleri bloglarımızda bulup-okuyarak da öğrenebilirsiniz.)
Şimdi ana konulara geçmeden önce, ana akım psikiyatri, ana akım psikiyatristler, psikiyatrik ilaçlar ve ECT gibi diğer zararlı psikiyatrik tedavilerin zararları hakkında ve akıl hastalıkları ve beyin hasarı vb konusunda bazı ön bilgiler vereceğiz. Gerçi yukarıda bunları kısaca irdelemeye çalıştık ama şimdi kısaca psikiyatrinin gizli vahşeti ile gizli soykırımına bir giriş yapalım..
DÜRÜST PSKİYATRİSTLERİN TARİFİ.. Yukarıda anlattık ama biraz daha anlatalım... İnsanlar /okuyucular 'dürüst psikiyatrist' denince muhtemelen iyi niyetli! olarak gördükleri (aslında iyi niyetli değiller, bunların nedenlerini tek tek anlatmaya çalışacağız) kendi psikiyatristlerinin (yada tanıdıkları psikiyatristlerinin) de dürüst olduğunu yanlış bir şekilde düşüneceklerdir. Ancak dürüst psikiyatrist tarifi, onların düşündüğünden çok farklıdır.
Zaman zaman sizlere dürüst psikiyatristlerden bahsedeceğiz.. 'Dürüst psikiyatriler hariç..." gibi ifadelerle karşınıza çıkabiliriz.. 'Dürüst psikiyatriler hariç..." dediğimiz de, aklınıza 'her gördüğünüz ak sakallı dedeyi NUR YÜZLÜ sanma' atasözüne/deyimine benzer... her gördüğünüz /tanıdığınız psikiyatristi 'dürüst" olarak görmemeniz için bu tarifi veriyoruz..
Dürüst psikiyatristler... özellikle ana akım psikiyatriye hizmet etmeyen ve psikiyatrik ilaçların zehirli olduğunu ve hem beyin hem de vücut için ölümcül zararlarını bildiğinden dolayı, bu zehirli psikiyatrik ilaçları hiç bir şekilde hastalarına REÇETE ETMEYEN, ÖNERMEYEN ve hastalarını İLAÇSIZ TEDAVİ YÖNTEMLERİNE yönlendiren / bunları kendileri UYGULAYAN psikiyatristlerdir. Bunlar, sadece psikiyatrik ilaçlar ile ilgili değil, insanların sağlıklı beyinlerine elektrik (elektroşok - ECT) verilmesi gibi diğer zararlı psikiyatrik tedavileri için de geçerlidir. Dürüst psikiyatristler, hem beyin hem de vücut için oldukça tehlikeli, zehirli ve ölümcül olan bunların hiçbirini önermeyen, reçete etmeyen ve uygulamayan psikiyatristlerdir. Bunların haricindeki hiç bir psikiyatrist, dürüst değildir..
Eğer bir psikiyatrist, bunları uyguluyorsa... yani hiçbir işe yaramayan aksine hem beyin hem de vücut için oldukça zehirli, zararlı ve öldürücü olan psikiyatrik ilaçları reçete ediyorsa ve ECT gibi zararlı psikiyatrik tedavileri öneriyor veya uyguluyorsa... bilin ki, o psikiyatrist dürüst bir psikiyatrist değildir. O apaçık şarlatan ve psikopat birisidir.
Şarlatan ve psikopat psikiyatristlerin tarifine geçmeden önce... Eğer psikiyatristler, psikiyatrik ilaçları, hastalarının 'ilaç bırakma girişimlerine' yardımcı olmak amacıyla... kademeli olarak yavaş yavaş azaltacak şekilde, hastalarına reçete ediyorsa... o zaman bu başkadır. Ancak... bir psikiyatrist, bununla birlikte diğer hastalarına psikiyatrik ilaçları bir alternatif olarak normal bir şekilde reçete de ediyorsa, o zaman o psikiyatrist, dürüst bir psikiyatrist değildir. Bir yandan birilerine psikiyatrik ilaçları azaltmak için kademeli azaltma ile reçete yazacaksın... öte yandan psikiyatrik ilaçları normal bir şekilde başka birilerine reçete edeceksin. Bu, dürüstlüğe yakışmayan iki yüzlü bir yaklaşımdır. Psikiyatrik ilaçların zehirli olduğunu biliyorsan, normal bir şekilde kimseye reçete etmeyeceksin. Reçete ediyorsan.. sen hastalarının hem beyin hem de beden sağlıklarını gerçekte umursamıyorsun demektir. Bu, dürüstlük değildir.
Dürüst psikiyatristler, psikiyatrik ilaçları sadece hastaların ilaç bırakma girişimlerine yardımcı olmak amacıyla kademeli olarak yavaş yavaş azaltılmasına yardımcı olan... ama psikiyatrik ilaçları hiç bir şekilde normal olarak hastalarına reçete etmeyen psikiyatristlerdir. Bunların haricindekiler açıkça şarlatan ve psikopat psikiyatristlerdir.
Dürüst psikiyatristler hariç... Psikiyatristlerin tamamı lisanslı şarlatan ve psikopattır... Bu tür zihniyete sahip tüm psikiyatristlerin tamamı (dürüst psikiyatristler hariç) şarlatan ve psikopat zihniyete sahiptirler. Şarlatan ve psikopattırlar çünkü, (akıl hastalıklarını gerçekte tedavi etmediklerini (ve tedavi edemediklerini) ve zararlı ve öldürücü olduklarını bildikleri halde, psikiyatrik ilaçları reçete ederek).... insanların sağlıklı beyinlerine kalıcı olarak zarar (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarı) vermektedirler. Ve bunları 'akıl sağlığı tedavisi' adı altında, bilerek ve kasıtlı olarak yapmaktadırlar. (Soykırımcı ana akım psikiyatrinin en önemli özelliklerinden birisidir de budur zaten.. Bu şarlatan ve psikopat psikiyatristleri kullanarak, bilerek ve kasıtlı olarak soykırım yapmaktadır..) Bunlar da onları (psikiyatristleri) hem şarlatan hem de psikopat haline getirmektedir.
Ayrıca bunları, 'lisanslı doktor' ünvanı ile YASAL olarak yaptıkları için de.. bu yasallık psikiyatristleri, 'lisanslı şarlatan ve psikopat' haline dönüştürmektedir. Zaten insanlık için en tehlikeli olan da budur. İnsanlara zarar verici (öldürücü ve sakat bırakıcı) eylemleri, 'akıl sağlığı tedavisi' adı altında, yasal yollardan yapıyorsanız... bu sizi, insanlık için en tehlikeli birisi haline getirir. Ki muhtemelen bu nedenden dolayı 'psikiyatristler, dünyanın en tehlikeli psikopatlarıdır' diyebiliriz.
"Adolf Hitler mi dediniz? Dışarıdaki psikopatları mı söylediniz? Dünyadaki tüm soykırımcıları ve psikopatları bir araya getirseniz... bunların hiç biri ana akım psikiyatri ve ana akım psikiyatristlerin işlemiş olduğu YASAL soykırımlarının ve psikopatlıklarının eline su bile dökemezler.." Siz, kıtır kıtır gülün ama ne yazık ki gerçek budur..
'Psikiyatristler de, bizim gibi insandırlar' diye düşünüyorsanız çok yanılıyor olabilirsiniz. Eğer gerçek bir insan (yani gerçek bir vicdan sahibi) olsalardı... bu ana akım psikiyatriye hizmet etmez ve insanları öldüren ve sakat bırakan psikiyatrik ilaçlar ve ECT gibi diğer zararlı psikiyatrik tedavilere karşı mücadele verirlerdi. Ancak bunları yapmak yerine, ana akım psikiyatriye hizmet etmeyi tercih ettiler ve ana akım psikiyatrinin işlediği İNSANLIK SOYKIRIMININ bir parçası olmayı yeğlediler ve her yıl en az 1 milyondan fazla insanı ÖLDÜRDÜLER (dünya geneli için bu sayı belki de çok daha fazla korkunç sayıda olabilir) ve halen bile öldürmeye devam ediyorlar. Psikiyatrik ilaçlardan ve ECT gibi diğer zararlı psikiyatrik tedavilerden dolayı sakat bırakılanları (iyatrojenik yaralananları) ise hiç saymıyoruz.. Onları da katarsak, bu hakikaten muhtemelen dünyanın en büyük soykırımlarından biri ile karşı karşıya olduğumuzu anlayabilmiş oluruz. Umarım..
Tüm bunlar bize, en azından ana akım psikiyatri ve psikiyatristlerin... 'İNSANLIĞIN BAŞINA GETİRİLMİŞ, EN BÜYÜK BELALARDAN BİRİ' olduğunu rahatlıkla anlatabilmektedir diyebiliriz..
- 'ANA AKIM '.... ne demektir?
- Ana akım meslek grupları ve ana akım meslek sahipleri... Bu, yukarıda saydığımız meslek gruplarındaki DÜRÜST meslek sahipleri... yanlış yol olarak gördükleri kendi meslek gruplarının 'ana akım politikalarına' karşı gelerek mücadele veren ve kendi meslek gruplarının ana akım politikalarına kendilerini kaptırmayan ve sadece doğru bildiklerini yapan meslek sahipleridir. 'Ana akım psikiyatri, ana akım tıp, ana akım medya, ana akım politika, ana akım hukuk' vb gibi terimlere sahip meslek gruplarının temel amaçlarında... genellikle dünyayı kontrol eden küresel güçlerin (sağlık, hukuk, politika vb gibi) meslek gruplarını (genellikle olumsuz yönde seyreden zarar verici (zehirli) küresel politikaları ile (toplumları kontrol altında tutmak ve nüfus oranlarını azaltmak) gibi küresel ölçekteki eylemlerine hizmet etmek vardır. Ama tabii, bu küresel politikalar, toplumlara ve devletlere bu şekilde değil, "insani duygular, insan ve çevre sağlığı, insan, hayvan ve çevre dostu" vb gibi politik anlayışlarla aldatıcı bir şekilde aşılanarak ters terminolojik politikalar şeklinde verilmektedir.
Muhtemelen meslek grupları da bu aldatıcı politikaları ya algılayamıyor yada algılıyor ama ellerinden birşey gelmediği için herhalde, bu aldatıcı politikaları kabullenmek zorunda kalıyorlar. İşte, muhtemelen meslek gruplarının küresel düzeydeki bu KİRLİ KÜRESEL POLİTİKALARI kabullenmesi, onaylaması ve hayata geçirmesi durumundan dolayı... bu yöndeki meslek gruplarına 'ana akım meslek grupları' deniliyor.. 'Ana akım tıp, ana akım adli birimler, ana akım politika, ana akım medya, ana akım hukuk' vb gibi.. Bu ana akım meslek gruplarına itaat eden ve hizmet eden meslek sahiplerine de 'ana akım meslek sahipleri' deniliyor; ana akım psikiyatristler, ana akım doktorlar (ana akım cerrahlar, ana akım kalp doktorları vb), ana akım avukatlar, ana akım gazeteciler, ana akım siyasetçiler vs vs gibi..
(Kirli küresel politikalara örnek vermek gerekirse... Örneğin ana akım tıp dünyasındaki 'örtbas etme kültürü' gibi.. Bu ana akım küresel politikalar, covid ve covid aşı dönemlerinde inanılmaz derece de yaşandı.. Dünya genelinde doğruları söyleyen ana akım tıbbın kirli ve kanlı küresel politikalarına boyun eğmeyen sayısı belirsiz yüzlerce /binlerce dürüst doktorlar, araştırmacılar, bilim adamları adeta aforoz edildi, kimilerinin meslekleri ellerinden alındı, kimileri cezalar aldı, kimileri kovuldu vs vs.. Aynı şey ana akım medya için de geçerlidir. Kimi dürüst gazeteciler, ana akım medyanın kirli küresel politikalarına boyun eğmedikleri ve sadece doğruları söyledikleri için adeta aforoz edildiler. Diğer meslek gruplarındaki meslek sahipleri de aynı şekilde adeta aforoz edildiler, mesleklerinden olanlar bile oldu.
Ve ana akım tıp dünyasında yaşanan aynı hadiseler... şimdi de diğer alanlarda da yaşanıyor. Örneğin ÇEVRE konularında.. Örneğin havayı zehirleyen chemtrails uçaklarının yarattığı tahribat görmezden geliniyor, bunların komplo teorisi olduğu ileri sürülüyor ve muhtemelen medya ve diğer meslek gruplarına paralar aktarılarak onların bu konularda sessiz kalmaları ve/veya kendi politikalarını desteklemeleri ve/veya bunları ortaya atanların ileri sürdükleri bilgileri karalamaları, deşifre etmeleri ve onları komplocu olarak eleştirmeleri vb gibi ve toplumlar ve devletler adeta, küresel çetelerin kirli küresel politikalarına bu şekilde mahkum kalması sağlanılıyor. Ve bunlar sadece bildiklerimiz... bir de arka planda daha bilmediğimiz diğer küresel ölçekteki kirli ve kanlı küresel politikaların işleyişleri de bulunuyor da olabilir..)
O yüzden diyoruz ya... Özellikle de ülkemiz de, küresel çetelerin kirli politikalarına hizmet eden ana akım meslek gruplarının baskılarına boyun eğmeyen (ana akım meslek gruplarına itaat etmeyen) vicdan sahibi DÜRÜST psikiyatristlere,
doktorlara, bilim adamlarına, gazetecilere, avukatlara, diğer
hukukçular ve diğer aklımıza gelmeyen DÜRÜST meslek sahiplerine çok
büyük ihtiyaç vardır.
Ülkemizdeki özellikle de psikiyatrik ilaçların yol açmış olduğu ölümcül zararların (iyatrojenik ölümler ve yaralanmaların) bir an önce ortaya çıkarılması ve bunlarla hem hukuki hem de sosyal açıdan ciddi bir şekilde mücadele verilmesi gerekmektedir.
Bu mücadele o kadar çok önemlidir ki... muhtemelen her yıl dünyada yaşanan (ve ortaya çıkarılan) psikiyatrik vahşet ve soykırımın, ülkemizde de yaşanıyor olabileceğini düşünüyor olmamız gerekmektedir.
Bir düşünsenize... ülkemizde psikiyatrik ilaç kullanan on /yüz binlerce (belki de daha fazla) insanın, bu psikiyatrik ilaçlardan dolayı çeşitli kalıcı ölümcül hastalıklara, kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarlarına vb gibi zihinsel ve fiziksel kalıcı ölümcül hastalıklara ve rahatsızlıklara yakalandıklarını (iyatrojenik yaralandıklarını yani 'sakat bırakıldıklarını' ve hatta (örneğin psikiyatrik ilaçların sebep olduğu ortaya çıkan ani kalp krizi, ani kalp durması vb gibi nedenlerden dolayı) öldüklerini bir düşünün..
Ana akım tıbbın.. bu masum insanların iyatrojenik sakat kalmalarını (yaralanmalarını) ve hatta ölümlerini, DOĞRU ve DÜRÜST bir şekilde araştırmadan (örneğin altta yatan hastalıklar, kalp damarlarının tıkanması vb gibi - evet aslında bunlar da olabilir ama bu kişilerin 'psikiyatrik ilaçlar kullandıklarını ve psikiyatrik ilaçların bu ölümcül sağlık sorunlarına sebep olduklarını' bildikleri halde).... sadece genel geçer tıp bilgileri ile başka başka sebeplerin üzerine atarak, hastaların hasta ve ölüm raporlarını /kayıtlarını, bu şekilde tam doğru olmayan genel geçer tıp bilgileri ile kayıtları yanlış ve yanıltıcı şekilde işleyebildiklerini... ve bu durumunda, muhtemelen hastaların gerçek yaralanma ve ölüm nedenlerinin örtbas edilmesine ve bu nedenden dolayı da ana akım psikiyatrinin ve psikiyatrik ilaçların AKLANMASINA yol açabildiğini rahatlıkla anlayabiliyorsunuz.
Muhtemelen... ana akım tıbbın, psikiyatrik ilaç kullanan insanları iyatrojenik yaralanma ve ölüm nedenlerini örtbas etme durumu, sadece psikiyatrinin ve psikiyatrik ilaçların aklanmasını sağlamıyor... psikiyatrinin (ana akım psikiyatristlerin) bu zehirli ve öldürücü psikiyatrik ilaçları hastalarına reçete etmeye devam etmesine ve dolayısıyla bunları kullanan bu insanların da psikiyatrik ilaçlar tarafından iyatrojenik olarak sakat bırakılmalarına (yaralanmalarına) ve hatta öldürülmelerine sebep olmasına da neden olabilmektedir, diyebiliriz.. Ve bu ana akım tıptaki örtbas etme kültürünün devam etmesi, psikiyatrinin bu gizli vahşet ve soykırımlarının da sessiz sedasız bir şekilde devam etmesi anlamına da gelebilmektedir.
Muhtemelen ülkemiz de diğer dünya devletlerinde olduğu gibi bir örtbas etme kültürü yaşanıyor. Muhtemelen gelişmiş batı dünyasında da örtbas etme kültürü yaşanıyor ve yaygın ancak hiç değilse, gelişmiş ülkelerde iyatrojenik yaralanma ve ölümlerin asıl sebepleri ortaya çıkartılabiliyor. Örneğin psikiyatrik ilaçlar ve ECT gibi diğer biyopsikiaytrik tedavilerin kalıcı ve ölümcül zararları ortaya çıkarılabiliyor. Ve örneğin psikiyatrik olmayan ana akım tıbbın iyatrojenik yaralanma ve ölüm asıl sebepleri de ortaya çıkartılabiliyor. Örneğin covid aşılarında olduğu gibi.. Ve bunlar ortaya çıkartıldığında hem ilaç ve aşı şirketlerine hem de doktorlara tazminat davaları art arda açılıyor ve hak kazananlar tazminatlarını alabiliyorlar. Peki, ya gelişmemiş ülkeler de - örneğin Türkiye'de? HERŞEY BİR SIR PERDESİ... Örn. psikiyatrik ilaçlar (daha doğrusu ana akım psikiyatristler) tarafından iyatrojenik sakat bırakılan ve öldürülen insanlar adeta KİM VURDUYA GİDİYOR.
Ve muhtemelen bu örtbas etme kültürü nedeniyle psikiyatrik tedavilerin (özellikle de psikiyatrik ilaçların) yol açmış olduğu ölümcül sonuçlarının ortaya çıkarılması konusunda - muhtemelen tüm dünyada - bir isteksizlik /kasıtlı olarak örtbas ediliyor olduğunu (/olabileceğini) fark edebiliryorsunuz.
Asıl sorulması ve cevaplanması gereken soru şu olmalı herhalde?
"Örneğin... Türkiye'de onlarca yıldır devam eden - psikiyatrik tedavi gören - özellikle de psikiyatrik ilaç tedavileri (ve diğer ECT gibi diğer zararlı psikiyatrik tedaviler) sonucu), şimdiye kadar kaç masum zihinsel engelli hasta iyatrojenik olarak sakat bırakıldı (yaralandı) ve öldürüldü?"
Tahminimize göre... sadece ülkemiz de psikiyatrik ilaçların piyasaya sürülmesi ile birlikte muhtemelen (1950 - 2025 arasında) onlarca yıl boyunca verilen zehirli psikiyatrik ilaçlar sonucu sayısı belirsiz (ölenler de dahil) yüz binlerce /belki de milyonlarca masum zihinsel engelli hastanın (genellikle psikiyatrik ilaçlar tarafından) ÖLDÜRÜLMÜŞ ve SAKAT BIRAKILMIŞ (yaralanmış) olabileceğini tahmin edebiliriz.
Bu sayıyı dünya geneli için uyguladığımız da, en az 1 milyardan fazla (muhtemelen 1 ile 3 milyar arasında olabilir - belki de daha fazla) insanın... sadece zehirli psikiyatrik ilaçlar tarafından öldürülmüş ve sakat bırakılmış (yaralanmış) olunabileceğinin tahmininde bulunabiliriz. ECT gibi diğer ölümcül psikiyatrik tedavilerden dolayı sakat kalan (yaralanan) ve öldürülen insanların sayısını ise hiç saymıyoruz bile...
Ancak dediğimiz gibi... ana akım tıp dünyasında yaşanan bir örtbas etme kültürü nedeniyle özellikle de psikiyatrik ilaçlar tarafından öldürülen ve sakat bırakılan insan sayısını tam doğru bir şekilde bilebilmek pek mümkün gözükmemektedir. Tabii psikiyatrik tedavi gören insanların geçmiş yıllardaki kayıtları doğru bir şekilde tutuluyorsa... belki bunların neden öldükleri ve sakat kaldıkları konusunda - ana akım meslek gruplarına hizmet etmeyen vicdan sahibi dürüst doktorların, psikiyatristlerin, bilim adamlarının ve konuyla ilgili diğer meslek sahiplerinin yapacakları ciddi araştırmalar sonucunda - belki bir fikir sahibi olunabilir - o da belki - diye düşünebiliriz.
* "Psikiyatrik ilaçlar, ilaç değil YASAL (psikiyatrik) UYUŞTURUCULARDIR.
- "Psikiyatrik ilaçlar, neden 'akıl hastalıklarını tedavi etmiyor' ve neden 'bu kadar tehlikeli'?" Hiç düşündünüz mü?
- "Psikiyatrik ilaçlar, ilaç değil, yasal psikiyatrik uyuşturuculardır."
Psikiyatrik ilaçların nerdeyse tamamı, yasadışı sokak uyuşturucuların etkilerine benzer (sağlıklı beyinleri uyuşturan) bir uyuşturucu etkisine sahiptir. (Aslında psikiyatrik ilaçlar, ilaç değildir, onlara 'yasal uyuşturucular' da diyebiliriz.. Psikiyatrik ilaçların, 'uyuşturucu özellikli olduğunu' söyleyen görüşler ve/veya kanıtlar bulunuyordu. Hatta 'psikiyatrik ilaçların, uyuşturucu kapsamına alınması gerektiğini' ifade eden görüşler bile vardı. (Yanlış hatırlamıyorsam Joanna Moncrieff başlatmıştı bunu.)
Psikiyatrik ilaçların basit çalışma şekli... (....)" (Devamını BURADAN okuyabilirsiniz. Ayrıca benzer makaleleri ve yazıları da BURADAN ve BURADAKİ serilerdeki linkleri takip ederek de okuyabilirsiniz. Ve ayrıca BURADAKİ ve BURADAKİ araştırmaları da okuyarak, psikiyatrik ilaçların ne kadar tehlikeli olduklarını /olabileceklerini de öğrenebilirsiniz.)
*** *** ***
*Kısa ve uzun vadeli ilaç kullanımı nedir, necidir?
-Uzun vadeli ilaç kullanımı, 1 yıl ve üzeri ilaç kullanımı için kullanılır. (aylarca ve/veya yıllarca)
-Kısa vadeli ilaç kullanımı, ise 1 yılı geçmemiş ilaç kullanımı için kullanılır. (günlerce, haftalarca ve/veya aylarca)
NOT: Bu kısa ve uzun vadeli ilaç kullanım süreleri,
(özellikle de uzun vadeli - uzun süreli ilaç kullanımı) hakkında resmi
olarak geçerli bir hükmün, bir çerçevenin olmadığı söyleniyor. (264)
Hatta bazı kaynaklar, uzun vadeli (yani uzun süreli) ilaç kullanımını, 3 ay ve üzeri olarak belirtiyor. (265) Psikiyatrist Prof. Peter Breggin, "1 yılın, uzun vadeli olarak kabul edildiğini' (66) söylüyor. Biz de, bu tanımı baz alarak 'uzun ve kısa vadeli ilaç kullanım süresini' bu şekilde çerçeveledik.
* Psikiyatrik ilaçların bazı ölümcül sonuçları... KISA TEKRARLAMALAR
1) "Muhtemelen...
dünya genelinde psikiyatrik ilaç kullanan yüz milyonlarca insan... her
gün psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı beyin
hasarına (kimyasal lobotomiye) maruz kalıyor."
2) "Muhtemelen... her gün kimyasal lobotomiye maruz kalan yüz milyonlarca insandan (tahminen) yüz binlerce (belki de daha fazla en azından 1 milyondan fazla ve belki de daha fazla bir kaç milyon) insan da, her yıl kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına (kalıcı kimyasal lobotomiye) yakalanıyor."
3) "Muhtemelen... kalıcı kimyasal
lobotomiye yakalanan bu, yüz binlerce /milyonlarca insandan çok az bir kısmı ise hayatlarının geri kalanını akıl
sağlığı birimlerinde geçirmek zorunda kalıyorlar." (Günümüzde akıl
sağlığı birimlerinde kalan milyonlarca masum insanların büyük
çoğunluğunun bu grupta (psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına uğratılan insanlardan) olduğunu /olabileceğini rahatlıkla
söyleyebiliriz.)
"Muhtemelen...
günümüzde zihinsel engelli 'akıl hastaneleri, psikiyatri hastaneleri, bakımevleri,
huzurevleri, rehabilitasyon merkezleri' vb gibi akıl sağlığı
birimlerinde kalan insanların büyük çoğunluğu... psikiyatri tarafından
kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına (kalıcı kimyasal lobotomiye) uğratılan
insanlarla doludur, diyebiliriz."
"Muhtemelen günümüzde, zihinsel engelli 'akıl hastaneleri,
psikiyatri hastaneleri, bakımevler, huzurevleri, rehabilitasyon merkezleri' gibi akıl sağlığı birimlerinde...
hayatları boyunca (ölünceye kadar) buralarda kalmak zorunda olan bu insanların (hepsi olmasa bile büyük çoğunluğunun), bu hale düşmesine neden olan şeyin psikiyatrik ilaçlar (ve
ECT gibi diğer zararlı biyopsikiyatrik müdahaleler (psikiyatrik tedaviler) olabileceğini bilmek
önemlidir..."
4) "Muhtemelen her yıl milyonlarca (en
azından 1 milyondan fazla) insan... psikiyatri tarafından iyatrojenik olarak sakat bırakılıyor (kanser, kalp-damar sorunları, ani kalp krizleri, diyabet vb gibi kalıcı ve ölümcül fiziksel hastalıklara yakalanıyor) ve öldürülüyor (psikiyatrik ilaçların neden olduğu hastalık ve kaza (örneğin denge kaybı, düşmeler gibi) sonucu oluşan ölümler, ani ölümler gibi..); - biyopsikiyatrik müdaheleler (psikiyatrik ilaçlar ve ECT gibi zararlı ve öldürücü psikiyatrik tedaviler) nedeniyle...
Ne, neydi - kısaca tekrarlayalım...
- Psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına (kimyasal lobotomiye) maruz kalma... kimyasal lobotomiye yakalanmayı sağlayan (yakalanmadan önceki) bir süreci işaret eder.
- Psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal lobotomiye yakalanma ise.... bu kimyasal lobotomiye maruz kalma sürecinin tamamlandığını ve bireyin, kimyasal lobotomiye yakalandığını işaret eder.
- Kimyasal Lobotomi, psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına verilen başka bir isimdir. Kimyasal lobotomi, frontal lobotominin kimyasal versiyonudur. Her ikisi de sağlıklı beyinleri hasara (kalıcı beyin hasarına) uğratır ve ölümlere sebep olur.
NOT: Psikiyatri'de psikiyatrik ilaçlar ve ECT (sağlıklı beyinlere 240 /260 volta kadar elektrik (elektroşok) verme) gibi psikiyatrik tedavilere 'biyopisikiyatrik müdaheleler (/tedaviler)' denir.
*** *** ***
* BAZI NOTLAR;
(Not 1) : "Tabii ki... Hayatında hiç psikiyatrik ilaç kullanmamış ve diğer zararlı psikiyatrik tedaviler görmemiş bazı insanların normal nörolojik beyin hasarı yaşaması olasılığı da bulunuyor ancak bunların sayısının az olduğunu /olabileceğini tahmin edebiliriz. Çünkü muhtemelen akıl sağlığı birimlerinde kalan zihinsel engelli bireylerin büyük çoğunluğu... %80 gibi bir akıl sağlığı raporuna sahip bireyler olduğu için... buralardaki zihinsel engelli bireylerin azlığı söz konusu olmayacaktır, diye düşünebiliriz. Akıl sağlığı raporuna sahip bu zihinsel engelli bireylerin uzun vadeler de (aylarca ve/veya yıllarca) psikiyatrik ilaç kullandıklarını da varsayarsak... bu insanları bu hale getiren (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına uğramasına neden olan) şeyin psikiyatrik ilaçlar olduğunu /olabileceğini tahmin edebilmek zor olmayabilecektir."
(Not 2) : "Neredeyse tüm akıl sağlığı birimlerinde, özellikle de 'akıl sağlığı bozuk' olarak gözüken zihinsel engelli bireyler için hem sağlıklı beyinler hem de sağlıklı vücutlar (bedenler) için son derece tehlikeli, zehirli ve öldürücü özelliğe sahip olan psikiyatrik ilaç tedavileri zorunludur. (Psikiyatrik ilaçların hepsi sağlıklı beyinler ve sağlıklı bedenler için birer nörotoksindir yani zehirdir, zehirlidir.) Psikiyatrik ilaçların bu tehlikeli ölümcül özellikler de olması ve tüm akıl sağlığı birimlerinde zihinsel engelli bireylerde kullanılması zorunlu olması... zihinsel engelli bireylerin hem zihinsel (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarları ve muhtemelen buna bağlı akıl hastalıklarının kalıcı hale gelmesi, başka başka yeni akıl hastalıklarının oluşması ve/veya zihinsel (ve bedensel) durumlarının çok daha kötü hale gelmesi (örneğin beyin hasarının derinleşmesi (örneğin artık doğrudüzgün konuşamayacak, düşünemeyecek, hareket edemeyecek vb hale gelmesi), yatalak (yatağa bağımlı) hale gelmesi vb gibi)... hem de fiziksel (kalp hastalıkları, kalp ve damar hastalıkları sorunları, ani kalp krizleri, ani ölümler, diyabet, akatizi, tardif diskinezi vb gibi) şu an aklımıza gelmeyen sayamadığımız çok sayıda zihinsel ve fiziksel ölümcül kalıcı hastalıklara ve rahatsızlıklara) yakalanması anlamına gelebilir ki... bu da bu bireylerin ÖLÜME daha yakın olma olasılık riskini artırabilen birşeydir. (Bu, psikiyatrik ilaçların hayatları en az 20 yıl kısalttığı gerçeği ile örtüşmektedir.)"
(Not 3) : "Bu psikiyatrik ilaçların hiç biri, akıl hastalıklarını tedavi etmez, edemez ve zaten tedavi etmemektedir. Yaptıkları şey, sadece sağlıklı beyinleri UYUŞTURMAKTIR. (Tıp kı esrar, eroin, kokain gibi sokakta satılan yasadışı sokak uyuşturucuların yapmış olduğu etki gibi uyuşturur.) Beyin, zehirli psikiyatrik ilaçlarla uyuşunca, hasta sakinleşir. Hasta sakinleşince, hastanın bu 'sakinleşme durumu', lisanslı psikopat psikiyatristler (ve psikopat psikiyatri) tarafından kasıtlı olarak yanlış bir şekilde 'psikiyatrik ilaçlar akıl hastalıklarını tedavi ediyor!' masalına (yalanına) dönüştürülerek... hastalar, aileleri, toplumlar, devletler ve kamuoyları (medya) kandırılmaya çalışılır... (Psikiyatrik ilaçlar, ilaç değildir (resmi olarak öyle gözükür ama aslında gerçekte öyle değildir), hap haline getirilmiş yasal uyuşturuculardır. Yaptıkları aynı etki bakımından yasadışı sokak uyuşturucularından hiç bir farkı yoktur. Psikiyatrik ilaçların, uyuşturucu kategorisine alınması için görüşler ve/veya çalışmalar vardır.)"
(Not 4) : "Muhtemelen.. Bu durumda olan - yani psikiyatrik ilaçlardan dolayı kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına uğrayan - insanların hepsinin... bu kalıcı beyin hasarına, bu akıl sağlığı birimlerinde yakalandıklarını pek söyleyemeyiz. Evet, akıl sağlığı birimlerinde de masum insanların kalıcı beyin hasarına ve hatta daha fazla ölümcül risklerle karşı karşıya kalma durumları da vardır. Ama buralara gelen insanların en azından büyük çoğunluğunun sivil hayattayken psikiyatrik ilaç kullandıktan sonra beyinleri kimyasal kaynaklı hasara -yani (kalıcı olan /olmayan) beyin hasarına uğrayan insanlar odluğunu da söyleyebiliriz. Şöyle ki... Psikiyatrik ilaçların dünyanın dört bir yanında on /yüz milyonlarca (belki de daha fazla) insan tarafından her evde ve her yerde kullanıldığını düşünürsek... muhtemelen bu on /yüz milyonlarca (belki de daha fazla) insanın... hemen hemen her gün - kendilerini kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına doğru götüren bir süreci işaret eden - kimyasal lobotomiye maruz kaldığını ve bu on /yüz milyonlarca (belki de daha fazla) insandan muhtemelen en az 1 milyondan fazla (belki de daha fazla) insanın... hemen hemen her yıl kimyasal lobotomiye yakalandıklarını /yakalanmış olabilecekleri, yönünde bir tahminde bulunabiliriz. (Bu, psikiyatrik ilaç salgını ile doğru orantılı akıl hastası sayısının artması ile örtüşen bir durumdur; ayrıca bu, akıl sağlığı birimlerinin neden 'sağlıklı beyinleri kalıcı beyin hasarına uğrayan insanlar' tarafından, tıka basa doldurulduğunun bir kanıtı olma olasılığı konusunda bizlere bir fikir verebilir, diye düşünebilir /bir tahmminde bulunabiliriz..)"
(Not 5) : "Psikiyatrik ilaç endüstrisi, muhtemelen PARASAL GÜCÜNÜ kullanarak, 'politikacıları, medyayı, doktorları, psikiyatristleri ve diğer akıl sağlığı birimlerini' para ile satın alarak... politik, medyatik ve hatta hukuki BİR GÜCE erişir. Öyle ki mahkemeler bile onların emirleri altındadır. ('Psikiyatri bir ölüm endüstrisi' ile 'Akıl hastalıkları bir efsanedir - psikiyatrik ilaçlar akıl hastalıkalrına sebep olur' serilerini ve diğer makaleleri (bu blog ile diğer bloglarda) okumanızda fayda vardır..) Psikiyatrik ilaç endüstrisi, ana akım psikiyatri (ve ana akım tıp dünyası) ile birlikte... 'akıl hastalıklarını hiç bir şekilde tedavi etmedikleri aksine akıl hastalıklarına sebep oldukları, akıl hastalıklarını artırdıkları, bireyleri intihara, şiddete ve cinayete meyilli hale getirdikleri' gibi pek çok akıl sağlığı sorunlarına sebep oldukları' ve 'sağlıklı beyinler ve sağlıklı vücutlar için oldukça zehirli ve öldürücü oldukları' bilindiği halde... halen bile zehirli psikiyatrik ilaçların psiyasada bulunması... özellikle de ana akım tıp dünyasının bu psikiyatrik ilaçların ölümcül zararlarını ortaya çıkartmakta isteksiz olduğunu da söyleyebiliriz. Bu, ana akım tıp dünyasında... (özellikle de psikiyatrik ilaç kaynaklı iyatrojenik yaralanma ve ölümlerin gerçek nedenlerini başka başka nedenlere bağlamaları nedeniyle) örtbas etme kültürünün ne kadar çok yaygın olduğunu da bize açıklayabilir.. (Özellikle de ABD seçim kampanyalarına parasal katkı sağladıkları ortaya çıkmıştı. Bu, psikiyatrik ilaç endüstrisinin, o kadar çok tehlikeli ve ölümcül olmasına rağmen özellikle de psikiyatrik ilaçların neden piyasa da halen etkili olduğunu bize açıklayabilir..)"
(Not 6) : "Bu 'ailelerin suçlanması' durumu, muhtemelen ana akım psikiyatrinin en çok sevdiği ve desteklediği bir suçlamadır. Çünkü bu suçlama, psikiyatrik ilaçların kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına ve diğer zihinsel ve fiziksel ölümcül zararlara da sebep olduğunu gizler - yani bu gerçeklerin üzerini örter (örtbas eder). İşte ana akım psikiyatri ve psikiyatristler de bu şekilde aklanmış olur..."
(Not 7) : "Şimdi bu insanların, neden böyle 'garip tuhaf davranışlar' sergilediklerini anlamışsınızdır, umarız. Bu, 'akıl hastalığı' ile ilgili olan birşey değildir; tamamen ana akım psikopat psikiyatrinin (ve ona hizmet ve itaat eden ana akım psikopat psikiyatristlerin) yaratmış oldukları toplumsal bir kaosun bir eseridir. (Dünya genelinde sayıları belirsiz milyonlarca insanın sağlıklı beyinlerini kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına uğratarak oluşturdukları bir 'toplumsal kaos eseridir.') Artık onlar normal bir insan gibi 'bakamıyorlar, düşünemiyorlar, algılayamıyorlar, normal davranışlarda bulunamıyorlar' vs gibi normal insani davranışlar sergileyemiyorlar... çünkü onlar (bazı gazetecilerin tanıdık psikiyatristleri için 'sevgili psikiyatrist!' diye söylemekten çok zevk aldıkları gibi) ana akım sevgili! psikopat psikiyatristleri tarafından sağlıklı beyinleri kalıcı olarak hasara (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına) uğratılıp - bu hale getirildiler. Kısaca onları bu hale getiren ana akım psikopat psikiyatri ve ona itaat eden ana akım psikopat psikiyatristlerdir."
(Not 8) : "Muhtemelen bu durum, ana akım psikopat psikiyatri ve ona hizmet ve itaat eden ana akım psikopat psikiyatristler tarafından... 'akıl hastalıkları kalıcıdır, kalıtsaldır!' vb gibi buna benzer yanlış ve yanıltıcı bilgiler şeklinde algılanır ve bu yanlış bilgiler etrafa yaydırılır. Hastaları, ailelerini, insanları, toplumları, kamuoylarını, medyayı ve devletleri sürekli olarak bu tür yanıltıcı bilgilerle kandırırlar.)"
(Not 9) : "Aslında bu beyindeki zihinsel ve fiziksel travmanın asıl kaynağının (sebebinin) psikiyatrik ilaçlar olduğunu... ana akım psikopat psikiyatri ve ana akım psikopat psikiyatristler de çok iyi biliyorlar. (Muhtemelen, örneğin hastanelerin acil servislerine 'psikiyatrik travma' şeklinde gelen insanların (hepsi olmasa da) büyük çoğunluğunun psikiyatrik ilaç kullandığını tahmin etmek zor olmayacaktır. Araştırılması gereken bir konu daha...) Dediğimiz gibi... psikiyatri ve psikiyatristler bu gerçeği çok iyi biliyorlar. Ancak bu gerçeği gizliyorlar çünkü bu gerçeğin ortaya çıkması demek, kendi ölüm fermanlarını imzalamaları demektir. Bunu bildikleri için... bu travmayı 'akıl hastasının yaşamış olduğu akıl hastalığı travması' vb gibi buna benzer aldatmacalı bilgileri kullanıyorlar ve bunu etrafa yaydırıyorlar."
(Not 10) : "Yani kısaca özetleyebiliriz ki... 'Akıl hastası' olarak görülen zihinsel engelli bireylerin 'garip tuhaf davranışlarının' nedeni... muhtemelen genellikle uzun vadelerde (aylarca ve/veya yıllarca) kullanılan psikiyatrik ilaçların nörotoksin kimyasallarının sebep olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarıyla ilişkili beyindeki zihinsel ve fiziksel travmaların bir etkisidir, diyebiliriz. Bu garip tuhaf davranışlarının 'akıl hastalıkları' ile hiç bir ilgisinin olmayabileceği yönünde bir tahminde bulunabiliriz. Bireyler, normal bir insan gibi davranışlar sergilemek istemekte ancak psikiyatrik ilaçların nörotoksin kimyasallarının sebep olduğu beyindeki zihinsel ve fiziksel travmaların etkisiyle... bu istemleri İSTEMSİZ olarak doğru bir şekilde yerine getirememektedir. Travmalar, bu istemli davranışların NORMAL DAVRANIŞLAR şekilde dışarıya yansımasına engel olmaktadır - yani dışarıya 'garip tuhaf davranışlar' şeklinde sergileyebilmesine neden olabilmektedir, diyebiliriz.."
***
* BAZI DİPNOTLAR
- DİPNOT 1: - Ana akım psikopat psikiyatri'de muhtemel temel felsefe /prensibler...
Aslına bakarsanız psikiyatrik ilaçların çalışma şekline baktığınız da... muhtemelen (psikiyatrik ilaçların tamamının) yaptıkları tek şeyin sağlıklı beyinleri UYUŞTURMAK olduğunu görürsünüz. Bunların hiç biri akıl hastalıklarını tedavi etmez, edemez ve zaten etmiyor da. Yaptıkları tek şey sağlıklı beyinleri uyuşturmak, sonra da yavaş yavaş insanları beyin hasarına uğratmak ve sonra da öldürmektir. Psikiyatrik ilaçların neden olduğu çeşitli kalıcı ölümcül zihinsel ve fiziksel hastalıkları ve rahatsızlıkları ise hiç saymıyoruz bile.. Psikiyatrik ilaçların hiç birinin akıl hastalıklarını tedavi ettiğine dair herhangi bir kanıt olmadığı gibi... durumları daha da kötü hale getiren özelliklere de sahip olduğuna dair çok sayıda kanıtların olabildiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Bu gibi nedenlerle, ister şizofreni olsun isterse diğer saçma sapan uyduruk akıl hastalığı teşhisleri olsun... bunların hepsi için de (aynı etkiye - yani 'uyuşturucu' özelliğine - sahip oldukları için) psikiyatrik ilaçlardan herhangi birini de reçetelenebilir ve hastalar daha da kötü hale getirilebilir. Yani, 'sağlıklı beyinleri' uyuşturucu özelliklerinden dolayı... herhangi bir akıl hastalığı için, herhangi bir psikiyatrik ilacı reçete edebilmek de olasıdır.
Tabii psikopat psikiyatristler kafalarına göre istedikleri psikiyatrik ilacı reçete edemezler. Çünkü bir hastaya herhangi bir psikiyatrik ilaç reçete edebilmek için... ilk önce ona binlerce uyduruk akıl hastalıklarından birini koymaları (teşhis etmeleri) gerekir. İşte burada, kafalarına göre herhangi bir akıl hastalığı teşhis ve tanısını, insanlara rahatlıkla koyabilirler ve bu koymuş oldukları akıl hastalığı teşhisine göre... uygun psikiyatrik ilaçları reçete edebilirler. İşte psikopat psikiyatristlerin, yaptıkları en iyi iş de zaten budur - bunu da ana akım psikopat psikiyatriye hizmet (itaat) etmek için yaparlar - insanların 'akıl sağlıklarını' düşündükleri için değil. Dediğimiz gibi bu psikiyatrik ilaçların hepsi sadece insanların sağlıklı beyinlerini uyuşturmakla ilgilidir. Akıl hastalıklarını tedavi etmekle ilgili değildir.
"Ben, ana akım psikopat psikiyatriye hizmet (itaat) eden para düşkünü bir psikiyatrist olsam (iyi ki psikiyatrist bile değilim)... bana gelen ve bir takım ilaçsız alternatif tedavi yöntemleri ve doğal insani davranış terapileri ile düzeltilmesi mümkün olabilen herhangi bir doğal psikolojik sorunu olan bir bireye... binlerce uyduruk akıl hastalıklarından herhangi birini teşhis ve bu teşhise uygun psikiyatrik ilacı reçete ederek ve bu bireyin sağlıklı beynini zehirli kimyasallarla doldurarak, onun bana tekrar geri gelmesini sağlamaya çalışırdım. Böylece.. - tırnak içeriisnde "beyin hasarına uğratacak" - yani bana para kazandıracak binlerce hastamdan bir kişi daha olmuş olurdu. Bu hastalarım ne kadar çok psikiyatrik ilaç satın alırsa... ben de o kadar çok para kazanırdım. (İşte ana akım psikopat psikiyatriye hizmet (itaat) eden psikopat psikiyatristlerin çalışma şekilleri hemen
hemen bu şekildeki gibidir, diyebiliriz. Okumaya devam edin ve neden bu
şekilde olduklarını anlamaya ve öğrenmeye başlayın..)
Muhtemelen... Ana akım psikopat psikiyatri'de temel felsefe /prensib şu şekilde işliyor gibi görülüyor;
1) Ne kadar çok insana 'akıl hastası' teşhisi koyarsanız, o kadar çok insanın zehirli psikiyatrik ilaçları satın almasını (para harcamasını) sağlarsınız. (Bu, ana akım psikopat psikiyatri sektörünün neden bu kadar çok zengin bir hayat sürdüğünü bize açıklayabilir. Tabii sadece bu ilaç satın almalar değil; daha korkunç şeylerle de zengin hayatı sürerler. Okumaya devam edin..)
2) Ne kadar çok insanın zihin değiştiren zehirli psikiyatrik ilaçları satın almasını sağlarsanız, o kadar çok insanın 'gerçek bir akıl hastası' haline gelmesini sağlarsınız. (Bu, psikiyatrik ilaçların kalıcı akıl hastalıklarına sebep olduğuna ilişkin veriler ile birebir örtüşmektedir.)
3) Ne kadar çok insanın gerçek bir akıl hastası haline getirmesini sağlarsanız, o kadar çok insanın ana akım psikopat psikiyatri ve psikiyatristlere gelmesini de sağlamış olursunuz. Bu da, daha çok psikiyatrik ilaç satın almalar (para harcamalar) demektir.
"KAZANANLAR ana akım psikopat psikiyatri, psikopat psikiyatristler ve psikiyatrik ilaç firmaları ve bunlarla mali ilişkiler içerisinde olan politikacılar, ana akım tıp camiası, diğer alanlardaki doktorlar, gazeteciler ve diğer akıl sağlığı birimleri.... KAYBEDENLER ise her zaman HASTA ve HASTA YAKINLARIDIR. Psikiyatrik ilaçlar, sadece hasta ve hasta ailelerine zarar vermiyor, toplumlara (psikolojik dengenin bozulması gibi sosyolojik problemlerin artması vb gibi) ve devletlere de zarar veriyor; - örneğin devletin kaynağının hiç bir işe yaramayan akıl sağlığı tedavilerine ve üstelik bu akıl sağlığı tedavilerin getirdiği maddi zararların telafi edilmesine harcanması nedeniyle... devletin zarara uğraması, devlet kaynaklarının boşa israf edilmesi vb gibi. Ana akım psikopat psikiyatrinin (dolayısyla psikopat psikiyatrsitlerin ve psikiyatrik ilaçların) toplumlarda yol açtığı zararlar aslında saymakla bitmez; - toplumun psikolojisinin altüst olması (bozulması) ise ayrıca değerlendirilmesi gereken ayrı bir problemdir.."
"Ana akım psikopat psikiyatri ve psikopat psikiyatristler... insanların sağlıklı beyinlerini hasara (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına) uğratarak PARA KAZANIRLAR. Sadece ilaç firmalarından mali kazanç (mali gelir) elde etmezler... ayrıca devletler, 'akıl sağlığı tedavisi' adı altında, bunlara 'doktor' lisansı vererek, 'doktor maaşı' ödemesi yaparlar - ancak aslında adeta insanların sağlıklı beyinlerini hasara (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına) uğratsın diye para (maaş) ödemiş olurlar.. Tabii sadece beyin hasarı değil... insanları zihinsel ve fiziksel çeşitli kalıcı ve ölümcül hastalıklara ve rahatsızlıklara yakalanmasını ve onların ÖLDÜRÜLEMLERİNİ sağlayarak da PARA KAZANIRLAR. Nasıl mı? - Bunlarla ilgili bilgileri yazı boyunca irdeledik ve diğer bloglarda da akıl sağlığı serilerinde de irdeledik, bulup-okuyabilirsiniz.."
4) Ne kadar çok insanın zihin değiştiren zehirli psikiyatrik ilaçları satın almasını sağlarsanız, o kadar çok insanın - gelecekte genellikle uzun vadelerde - kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına yakalanmasını sağlarsınız. (Bu, psikiyatrik ilaçların kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına (kimyasal lobotomiye) sebep olduğuna ilişkin veriler ile birebir örtüşmektedir.)
5) Ne kadar çok insanın zihin değiştiren zehirli psikiyatrik ilaçları satın almasını sağlarsanız, o kadar çok insanın - kısa ve/veya uzun vadelerde - çeşitli zihinsel ve fiziksel kalıcı ve ölümcül hastalıklara ve rahatsızlıklara yakalanmasını (sakat bırakılmalarını) sağlamış olursunuz. (Bu, psikiyatrik ilaçların insanların çeşitli zihinsel ve fiziksel kalıcı ve ölümcül hastalıklara ve rahatsızlıklara yakalanmasına sebep olduğuna ilişkin veriler ile birebir örtüşmektedir.)
6) Ne kadar çok insanın zihin değiştiren zehirli psikiyatrik ilaçları satın almasını sağlarsanız, o kadar çok insanın - kısa ve/veya uzun vadelerde - ani olan ve olmayan ölümlerini (öldürülmelerini) sağlamış olursunuz. (Bu, psikiyatrik ilaçların ani olan ve olmayan ÖLÜMLERE sebep olduğuna ilişkin veriler ile birebir örtüşmektedir.)
Psikopat psikiyatristlerin, hem akıl hastalıkları hem sağlıklı beyinler hem de psikiyatrik ilaçların çalışma şekilleri hakkında herhangi bir DOĞRU BİLGİYE sahip olduklarını söyleyebilmek oldukça zordur. (Aslında muhtemlen biliyorlar ama işlerine gelmediği için olsa gerek... doğru bilgileri dikkate almak yerine, ana akım psikopat psikiyatrinin peşinden gitmeyi yeğliyorlar ve bunlar hakkında yalan, yanlış ve aldatıcı bilgileri kullanıyorlar. Bu şekilde de insanların sakat bırakılmasına ve öldürülmesine sebep olmuş oluyorlar, diyebiliriz. Ama biz bilmediklerini varsayarsak..) Bilselerdi, zaten bu zehirli psikiyatrik ilaçları hastalarına hiç reçete bile etmezlerdi. Muhtemelen sadece tıp fakültelerinin psikiyatri bölümlerinde öğrenmiş oldukları tamamen uyduruk, genel-geçer saçma sapan psikiyatri bilgileri ile yetiniyorlar (ve/veya muhtemelen psikiyatrik ilaç firmalarının psikiyatrik ilaç prospektüflerindeki UYDURUK ilaç bilgileri ile birlikte... bilimsel dergilerdeki sözde uyduruk psikiyatri çalışmalarından elde etmiş oldukları UYDURUK bilimsel çalışmaların referanslarını kullanıyorlar) ve insanlara bu şekilde ölümcül zararlar veriyorlar. Yani hastalarını kasıtlı (/kasıtsız) olarak sakat bırakıyorlar ve onları öldürüyorlar, diyebiliriz.. Bu sözde bilimsel psikiyatrik çalışmaların ve ilaç psrospektüflerdeki bilgilerin UYDURUK olduklarını gösteren en güzel kanıtları olarak... her yıl psikiyatrik ilaçlardan dolayı sakat bırakılan ve öldürülen milyonlarca insanı gösterebiliriz.."
- DİPNOT 2: - Ana akım tıp ve ana akım adli tıp'ta, özellikle de psikiyatrik ilaçları 'örtbas etme sistemi' nasıl çalışıyor?
İşte kısa birer örnek... BİR HİKAYE /KURGU VE SONUÇLARI... Örneğin kardiyoloji doktoru kurgusundan yola çıkalım... Uzun yıllardır psikiyatrik ilaç kullanan birisini düşünün... Bu kişi, diyelim ki psikiyatrik ilaç kaynaklı kalp ve damar sorunlarıyla ilgili bir hastalığa (kardiyak - kalp ve damar hastalıklarına) yakalanıyor ve bir kardiyoloji (yani kalp) doktoruna gidiyor. Kardiyoloji doktoru, muhtemelen sağlık sisteminden bu kişinin bir 'psikiyatri hastası' olduğunu görüyor ancak muhtemelen sistemde, bu kişinin 'ne zamandan beri psikiyatrik ilaç kullandığı' bilgisi olmadığından dolayı bununla ilgili bir bilgi sahibi olmuyor. Ancak bunu öğrenebilmenin bir yolu hastasına 'ne zamandan beri psikiyatrik ilaç kullandığını' söylemesidir ki bunu da söylemediğini de varsayalım. (Kardiyoloji doktoru ne yapacaktır? Tabii ki tıp sisteminin kendisine öğrettiği şeyi değil ana akım tıpbın kendisine emrettiği şeyi yapacaktır. Şöyle ki..)
Kardiyoloji doktoru, bireyin kalp ve damar sorunlarına yol açma ihtimali yüksek olan (zehirli) psikiyatrik ilaçları hiç kaideye (dikkate, ciddiyete) bile almayarak... 'altta yatan nedenin başka sebepler olduğunu (olabileceğini değil resmen olduğunu) tespit etmek için bireyi, çeşitli uyduruk radyolojik ve biyolojik testlere tabii tutmaya çalışacak ve muhtemelen de hiç alakası olmayabilecek uyduruk teşhislerden birini bireyin 'hasta raporlarına' işleyecektir. (İşte, ana akım tıp dünyasında, doktorlar arasında 'örtbas etme sistemi' böyle /buna benzer bir şekilde çalışır.)
Bu durumda... psikiyatrik ilaçların (özellikle de uzun vadeli kullanımlarının) çeşitli kalıcı ve ölümcül hastalıklardan biri olan kalp ve damar hastalıklarına sebep olduğunu bilen uzman bir kardiyoloji doktorunun - mesleğinin hakkını DOĞRU bir şekilde vermesi gereken - 'samimi, dürüst ve vicdan sahibi bir doktor olduğunu' düşünebilir misiniz?
Diyelim ki kardiyoloji doktoru, hastasına /ailesine 'ne zamandan beri psikiyatrik ilaç kullandığını' söylediğini ve onların da (kardiyoloji doktoruna) 'psikiyatrik ilaçların uzun yıllardır kullanıldığını' söylediklerini varsayalım. Muhtemelen bu durumda da, kardiyoloji doktoru, kendisine anlatılan 'psikiyatrik ilaçların uzun yıllardır kullanıldığı' söylemini - muhtemelen tıp sisteminin kendisine öğrettiği şekilde değil, ana akım tıpbın kendisine emrettiği şekilde (yukarıda söylediğimiz şeyleri) yapacağı için - hiç 'dikkate bile almayacak' ve yine 'kendi bildiği yoluna gidecek' ve hastalığın 'altta yatan nedeninin başka sebepler olduğunu' tespit edebilmek için hastasını çeşitli uyduruk radyolojik ve biyolojik testlere tabii tutacak ve yine muhtemelen bireyin 'hasta raporuna' uyduruk teşhis ve tetkiklerden birini işleyecektir.
- Radyolojik ve biyolojik testler ve teşhis ve tetkikler neden UYDURUK?
Radyolojik ve biyolojik testlerin ve 'hasta raporlarına' işlenen teşhis ve tetkiklerin UYDURUK olduğunu söylüyoruz çünkü... kardiyoloji doktoru, - muhtemelen hastalığın altta yatan GERÇEK nedeninin 'psikiyatrik ilaçlar' olduğunu /olabileceğini (yani psikiyatrik ilaçların kalp ve damar hastalıklarına neden olduğunu ve buna dair çok sayıda kanıt olduğunu da - BİLİYOR olmasına rağmen... yine muhtemelen işe yaramayacak bu uyduruk radyolojik ve biyolojik testleri öneriyor. Ve hastanın 'hasta kayıtlarına (hasta raporuna)', ana akım tıpbın kendisine emrettiği şekilde - yani asıl sebep olan /olabilecek psikiyatrik ilaçları devre dışı bırakarak (yani görmezden gelerek) - bilindik tıp prosödürlerine tabii olan teşhis ve tetkikleri (test sonuçlarını) işleyecek, kaydedecektir.
Diyelim ki radyolojik ve biyolojik test sonuçlarında... psikiyatrik ilaçların kalıntılarına ait izlerinin bireyin 'kalp, damar ve/veya kan, dna' gibi organlarda bulunduğunu varsayalım. Kardiyoloji doktoru, ortaya çıkan bu sonuca rağmen bile muhtemelen ana akım tıpbın kendisine emrettiği şekilde davranacak ve psikiyatrik ilaçları görmezden gelmeye devam edecektir.
Radyolojik ve biyolojik test sonuçlarında psikiyatrik ilaçların kalıntılarına ait izler... bireyin 'kalp, damar ve/veya kan, dna' gibi organlarında neden bulunmuyor? Yoksa bulunuyor da bunlar gizleniyor mu? - Muhtemelen bulunuyor ama ('psikiyatrik ilaçların korunması kanunu' gereği :) - değil tabii ki muhtemelen ana akım tıbbın, ana akım psikiyatriyi ve psikiyatrik ilaç şirketlerini korumak için sarfettiği çaba nedeniyle) gizleniyor. "Neden böyle yapsınlar?" (Aslında lafı uzatmaya hiç gerek yok. Sebep : PARA - Ana akım tıpta PARA konuşur. Tıpkı ana akım psikiyatri'de PARANIN konuştuğu gibi... 'Psikiyatristlerin ve doktorların nasıl zengin olduklarını sanıyorsunuz?' Ana akım tıp ve ana akım psikiyatri'de örtbas etme kültürünün bu kadar yaygın olması sayesinde, muhtemelen...)
"Ana akım tıpba (psikiyatri dışındaki tıp alanlarına) başvuranların büyük çoğunluğunun... psikiyatrik ilaçlardan dolayı zarar gören insanların olduğunu tahmin edersek... ana akım tıp dünyasının, ana akım psikiyatri ve psikiyatrik ilaç şirketlerini neden bir KORUMA iç güdüsü içerisinde olduğunu da tahmin etmek zor olmayacaktır. - PARA PARA PARA - Psikiyatrik ilaçların ciddi ölümcül zararları ve her yıl milyonlarca vahşete (iyatrojenik yaralanma - sakat bırakmalara) ve soykırıma (iyatrojenik ölümlere) neden olduğu ortaya çıkarsa (ki zaten çıktı ama bu dünyadaki sağlık sisteminde örtbas etme kültürü nedeniyle henüz dünyada yaygın bir şekilde kabul edilmiş değil)... dünya bunu kabul ettiğinde ise muhtemelen psikiyatrik ilaçlar ya yasaklanacaktır ya da satışlarında ciddi düşüşler olacaktır.
Bu da... muhtemelen sermayesi psikiyatrik ilaçlara (yani psikiyatrik ilaçların vermiş olduğu ciddi kalıcı ve ölümcül iyatrojenik yaralanmalara) bağlı olan ana akım tıp dünyasının... kendisine büyük mali kazançlar getiren böyle bir sermayeden mahrum olması anlamına gelebilecektir. Dolayısıyla bu da bize ana akım tıp dünyasının, ana akım psikiyatri ile psikiyatrik ilaç şirketlerini korumak pahasına... kendisine gelen milyonlarca psikiyatri hastalarının yakalanmış oldukları çeşitli kalıcı ve ölümcül hastalıklarına sebep olan /olabilecek psikiyatrik ilaçları... neden görmezlikten gelerek, hastalık nedenlerini 'altta yatan başka sebeplerin' üzerine atmaya (yani örtbas etmeye) çalıştıklarına dair iyi bir tahminde bulunabilme olanağı verebilecektir, diyebiliriz.
Yukarıda da dediğimiz gibi muhtemelen radyolojik ve biyolojik test sonuçlarında psikiyatrik ilaçların kalıntılarına ait izler... bireyin 'kalp, damar ve/veya kan, dna' gibi organlarında bulunmuyor (/kasıtlı olarak bulunmak istenilmiyor) ama muhtemelen adam gibi doğru bir şekilde testler yapılsaydı, bu kalıntıların emeralerini görebilirlerdi ama - muhtemelen söz konusu olan psikiyatrik ilaçlar olunca hep baştan sıvama şekilde testler yaptıkları için olsa gerek, bu emareleri göremiyorlar ve/veya görüyorlar ama görmemezlikten geliyorlar.
'Neden böyle yapsınlar?' diye düşünüyorsanız o zaman "Psikiyatrik ilaçların ciddi, kalıcı ve ölümcül fiziksel hastalıklara sebep olduğuna dair kanıtlar nasıl ortaya çıkarıldı - çalışmalar nasıl elde edildi?" - Muhtemelen hep bunlar, radyolojik ve biyolojik testler sonucunda ortaya çıkan sonuçlar ile elde edildiler. (Başka sonuçlarda olabilir.) Bir de bu açıdan bakalım.. Demek ki neymiş, istenilirse yapılabilirmiş.
- Radyolojik ve biyolojik test sonuçlarında, psikiyatrik ilaçları örtbas etme tekniği...
Radyolojik ve/veya özellikle de biyolojik test sonuçlarında, yolunda gitmeyen işler var gibi gözüküyor. Eğer psikiyatrik ilaçların neden olduğu çeşitli kalıcı ve ölümcül fiziksel hastalara sebep olan şeyin (psikiyatrik ilaçların kimyasallarına ait) kimyasal iz ve kalıntılarına rastlanımıyorsa... muhtemelen psikiyatrik ilaç kaynaklı olmayan diğer fiziksel hastalıklara neden olan kimyasallara ait iz ve kalıntılara da rastlanamıyor olması gerekir. Ama öyle değil... Örneğin en basit bir zehirlenme vakasında... örneğin 'balık yediniz, zehirlendiniz' diyelim ve biyolojik kan /idrar testleri yapıldı ve testler sonucunda 'zehirlendiğiniz' ortaya çıktı. Muhtemelen biyolojik kan /idrar testi, zehirlenmenin 'ne tür yiyecekten kaynaklandığını' tespit etmeyecektir ancak olası bir neden olarak yiyeceğin yol açabileceği toksik zehirleri (kimyasalları) tespit edebilecektir. Bu da, muhtemelen zehirlenmenin kaynağının ne tür bir besinden olabileceğine dair bir ipucu
verebilecektir. Zaten böyle de oluyor gibi gözüküyor. Eğer tabii ki
sonuçlarda (kendilerinin istediği şekilde etki yapabilecek) ana akım tıpbın bir parmağı yoksa...
Peki, söz konusu 'medikal tıbbi ilaçlar' olunca... İlaç (ve hatta uyuşturucu) kimyasallarının organlarda ve/veya kanda tespiti için genellikle 'ilaç toksitesi' olarak bilinen bir /birden fazla labarotuvar testlerine başvuruluyor ve normalde ilaç kimyasallarının toksitesi ortaya çıkartılabiliyor (bazen tespit edilemediğine dair bilgilerde var ama genelde istenilirse tespit edilebiliyor; - bu 'ana akım tıpbın işin içerisinde ne oranda etkili olduğu' ile alakalı olan bir şey gibi gözüküyor, neyse) ve ortaya çıkartıldığında... bu ilaç türünün ne olduğu /olabileceği konusunda bir fikre /tahmine /yargıya varılabiliyor. Aynı şey, muhtemelen otopsi sonuçlarında da geçerlidir. (İlaç toksitesi konusunu TARTIŞMALAR kısmında bulabilir, okuyabilirsiniz.)
Hem lab. test hem de otopsi sonuçlarında eğer ilaç kimyasallarının toksitesi tespit edilmesi isteniliyorsa... bazen 'bu tespitin ne için istenildiğine 'dair bilgiler de istenilebiliyor /sorulabiliyor. Lab. test ve otopsi sonuçlarında çıkan ilaç kimyasallarının toksitesi... eğer 'ilacın kötüye kullanımı' ile ilgili ise sonuçlar 'doğru' bir şekilde verilebiliyor. Eğer 'ilacı suçlamak - yani örneğin 'hastalığın sebebinin ilaç olduğunu ortaya çıkarmak') için isteniliyorsa... bu sefer, ana akım tıpbın emrettiği şekilde muhtemelen yalan, yanlış ve yanıltıcı bilgileri içeren lab. test ve otopsi sonuçları verilebiliyor. Aslında bakarsanız 'ilacın kötüye kullanımı' için istenilen lab test ve otopsi sonuçlarında bile ana akım tıpbın emrettiği şekilde lab. test ve otopsi sonuçlarının verildiğini /veriliyor olabileceğini ve bu nedenle, bu sonuçlardan çıkan verilerin tam anlamıyla DOĞRU OLMAYABİLECEĞİNİ söyleyebilir /bu yönde bir taminde bulunabiliriz. - Hele de bu psikiyatrik ilaçlar olunca...
Kaldığımız yerden devam edersek... Dolayısıyla... Kardiyoloji doktoru, (yukarıda anlattığımız gibi) radyolojik ve/veya biyolojik test sonuçlarından çıkan sonuçlara göre, hastaya yine muhtemelen (psikiyatrik ilaçların kullanımının devam etmesi nedeniyle) işe yaramayacak ve/veya hatta belki de mevcut sağlık durumunun daha da kötüye gitmesine sebep olabilecek kalp ilaçlarını ve/veya olası diğer ilaçları reçete edecektir.
Kalp ve damar hastalıklarına sebep olan şeyin - genellikle uzun vadelerde kullanılan - psikiyatrik ilaçların olduğu /olabileceği bilindiği halde... bu gerçeği, kaideye (dikkate bile) almayıp... başka başka sabepleri 'altta yatan nedenler' olarak göstermeye çalışmak... dürüst ve vicdan sahibi doktorların yapabileceği birşey değildir. Aynı şey... psikiyatri alanı dışındaki diğer tıp alanlarındaki doktorlar içinde geçerlidir.
Çünkü, dürüst ve vicdan sahibi olmayan tıp doktorlarının, bu tür tıbbi hata (/örtbas etme) davranışları nedeniyle muhtemelen - ülkemizde dahil - dünya genelinde her yıl milyonlarca zihinsel engelli bireyler psikiyatrik ilaçlar tarafından iyatrojenik olarak SAKAT BIRAKILIYOR (yaralanıyor) ve ÖLDÜRÜLÜYOR. Ayrıca ana akım tıp dünyasındaki bu tür güven vermeyen olumsuz tıbbi hata davranışları nedeniyle... psikiyatrik ilaçların ve bunu reçete eden psikiyatristlerin de (ve ana akım psikiyatrinin ve psikiyatrik ilaç firmalarının da)... HAKSIZ bir şekilde AKLANMASINA ve bunların işlemiş oldukları 'PSİKİYATRİK VAHŞET ve SOYKIRIMLARININ' aynen devam edilmesine de neden olabilmektedir, diyebiliriz. Yani ana akım doktorları... psikiyatrinin işlemiş olduğu bu 'psikiyatrik vahşet ve soykırımlardan' da bir nevi kendileri de 1.dereceden sorumludur da, diyebiliriz.
- Adli Tıp Birimlerinde de örtbas etme kültürü oldukça yaygındır...
Uzun yıllardır psikiyatrik ilaç tedavisi gören bir kişiyi düşünün... Bu kişinin, psikiyatrik ilaçların neden olduğu çeşitli zihinsel ve/veya fiziksel kalıcı ve ölümcül hastalıklardan bir /bir kaçından dolayı öldüğünü varsayalım... Bu kişinin cenazesi (ceseti) muhtemelen morga kaldırılacak ve daha sonra da otopsi falan yapılmadan gömülecektir. Yada ana akım adli tıp tarafından otopsi yapıldığını varsayalım... Muhtemelen adli tıp doktorları, inceleyecekleri cesetin sahibinin uzun yıllardır psikiyatrik ilaç kullandığını sağlık sisteminden öğrenecektir. (Gerçi gerçekten de sisteme bakıp bakmadıklarını ve bu konuda nasıl bilgi sahibi olduklarını pek
anlayabilmiş değiliz. Nasıl bakıyorlar, hangi bilgiyi dikkate
alıyorlar, nasıl ölüm raporları hazırlıyorlar vs vs... Okumaya devam
edelim, çünkü devamında belki sonuçları öğrenebiliriz.)
Ancak muhtemelen sistemde cesetin sahibinin 'ne zamandan beri psikiyatrik ilaç kullandığı' konusunda pek bilgi olmadığından dolayı, bu yüzden tıpkı ana akım doktorlarının yapmış olduğu gibi bunu - yani makdülün ölüm nedeninin psikiyatrik ilaç kaynaklı olduğunu /olabileceğini - pek dikkate almayacaktır. (Ve galiba öyle görünüyor ki bu nedenden dolayı da kaideye almadıklarını ortadaki ciddi sonuçlardan anlayabiliyor /fark edebiliyorsunuz.. Bunun da nedenleri var. Şimdi "Kaideye alsalar bile ne olacak ki?") Adli tıp doktorları diyelim ki... bu makdülün aile yakınlarından kişinin 'uzun yıllardır psikiyatrik ilaç kullandığını' öğrendiğini varsayalım... Bu durumda adli tıp doktorları muhtemelen bu bilgiyi 'dikkate (kaideye) dahi almayacak' ve - tıpkı ana akım tıp doktorlarının yapmış olduğu gibi - yine kendi bildiklerine göre hareket edecek ve makdülün 'ölüm nedenini başka nedenlerin üzerine atarak' bu otopsi sonuçlarını makdülün 'ölüm raporuna' ekleyecektir.
Şimdi hem ana akım tıp hem de ana akım adli tıp dünyasında yaşanan bu 'örtbas etme kültürüne' yakından baktığımız da... bu örtbas etme kültürünün neden bu kadar yaygın olduğunu... özellikle de neredeyse her bakımdan (özellikle de sağlık alanında) gelişmemiş hatta gelişmekte olan dünya ülkelerinde dahi... şimdiye kadar psikiyatrik ilaç kaynaklı iyatrojenik ölüm ve yaralanmalarla ilgili 'herhangi bir verinin olmamasından' rahatlıkla anlayabiliriz.
Oysa ki... bazı gelişmiş batı dünyasında (ABD ve bazı AB ülkelerinde) ÇOK SAYIDA, DÜZİNELERCE (yüzlerce, binlerce olabilen) psikiyatrik ilaçların olası ÖLÜMCÜL SONUÇLARI (iyatrojenik yaralanma ve ölümler) belgeleri ile birlikte kanıtlanmış olmasına rağmen... gelişmemiş ülkelerde - Türkiye'de dahil - neredeyse bir tek kişinin dahi psikiyatrik ilaç kaynaklı yaralanma ve ölüm olmamasını neyle (ne tür dürüst ve vicdan sahibi doktorluk) ile açıklayabilirsiniz?
Aynı dürüstlük ve vicdan sahibi olma durumu sadece doktorlar için değil... bu tür şeylerin (psikiyatrik vahşet ve soykırımların ve tıp alanında örbas etme kültürünün) üzerine gitmesi beklenen AVUKATLAR, SAVCILAR, HAKİMLER, GAZETECİLER, POLİTİKACILAR, VEKİLLER, YAZARLAR ve şu an aklmıza gelmeyen diğer ARAŞTIRMACILAR ve bu konuyla ilgilenen diğer vatandaşlar için de geçerlidir. Gerçekten bu konularla samimi ve ciddi bir şekilde ilgilenen ve bu 'psikiyatrik vahşet ve soykırımlarla' ve tıp alanındaki 'örtbas etme kültürüyle' ciddi anlamda mücadele edebilecek SAMİMİ, DÜRÜST ve VİCDAN SAHİBİ 'doktor, psikiyatrist, psikolog, avukat, savcı, hakim, gazeteci, politikacı, vekil, yazar' vs gibi araştrımacılara ve vatandaşlara - yani kısaca bu özelliklere sahip HERKESE - ihtiyaç vardır. Yoksa özellikle de bu tür psikiyatrik vahşet ve soykırımlar, 'akıl sağlığı / akıl hastalıklarının tedavisi' adı altında devam edip duracak... ve bu nedenden dolayı da dünya genelinde psikiyatrik ilaç kullanan muhtemelen yüz milyonlarca (belki de milyarlarca) insanın... psikiyatrik ilaçlar tarafından (sedasız bir şekilde) her yıl gerçekleşen iyatrojenik yaralanan ve öldürülülen milyonlarca insanın uğramış olduğu (iyatrojenik yaralanma ve ölümlere) akibetlere yakalanmasına neden olabilecektir. Yani muhtemelen bu insanlar da tıpkı bu insanlar gibi KİM VURDUYA GİDECEKTİR. (Neyse... bunlarla ilgili detaylı
bilgileri, daha önce yayınladığımız araştırmalarımızda da bulup-okuyabilir,
bilgi sahibi olabilirsiniz.)
- DİPNOT 3 : - Psikopat psikiyatristler şeytana bile papucu ters giydirir..
Aile içinde yaşadığımız bireylerde farkettiğimiz özelliklerden birinin bu /buna benzer bir durum olduğunu /olabileceğini söyleyebiliriz. Yani kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına yakalanma süreçlerinin 'uzun yıllar sonra' (ve/veya bazı durumlarda 'kısa zaman içinde') ortaya çıkmış olabileceğini farketmemiz olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin kız kardeşimdeki kimyasal beyin hasarını, biz yıllar sonra fark ettik. Daha önceleri bilmiyorduk mesela, bunları 'akıl hastalıklarına' bağlıyorduk - yani bunların 'hep akıl hastalıklarının bir parçası olduğuna' inanıyorduk. Ama araştırdıkça, bunun gerçekte böyle olmadığını... kardeşimin yakalanmış olduğu kimyasal beyin hasarının asıl nedeninin psikiyatrik ilaçlar olduğunu anlamaya
başlamıştık. Bir yandan psikiyatrik ilaçların zehirli kimyasalların
etkisi, öte yandan bu psikiaytrik ilaçların kardeşimde bıraktığı olumsuz
davranışların etkisi nedeniyle... bir nevi neredeyse aile içi faciaların (çaresizlik ile
ne yapacağımızı bilmeden yaşanılması, davranışlarımızın değişmesi vb
gibi) yaşanması gibi durumların olması... muhtemelen kardeşimin akıl sağlığı durumunun daha da kötüleşmesini yani kimyasal beyin hasarının oluşmasını hızlandıran önemli bir etken olmuş olabilir.
Aslına bakarsanız... kardeşim uzun yıllardan beri - yani neredeyse çocukluğundan beri - lanet olası psikopat psikiyatristlerin vermiş olduğu bu zehirli kimyasalları (psikiyatrik ilaçları) (hem de çok sayıda kutu - muhtemelen 5-6 kutu ile) kullanıyordu. Ve sonuç akıl sağlığı durumunun daha da kötüye gitmesi ve sağlıklı beyninin kimyasal kaynaklı beyin hasarına uğratılması... Tüm bunların sorumlusu ise bu psikiyatrik ilaçları reçete eden bu PSİKOPAT PSİKİYATRİSTLERDİR..
Şeytan, psikiyatristleri çok sever çünkü... Bunlar yani ana akım psikiyatriye hizmet eden psikiyatristler, şeytanın bile aklına gelmeyeceği (getiremediği) ve yapamayacağı kötü ve korkunç şeyleri ('akıl sağlığının /hastalıklarının tedavisi' adı altında VAHŞETLER (kitlesel iyatrojenik sakat bırakmalar, yaralamalar, ayrıca psikiyatrik işkenceler, baskılar vb) ve SOYKIRIMLARI (kitlesel iyatrojenik öldürmeler) gerçekleştirirler. Şeytan, yüce Allah'a verdiği 'insanı doğru yoldan saptıracağım' sözünü - bu şekilde - yerine getirmiş olduğundan dolayı... psikiyatristleri çok sever.
Muhtemelen... psikiyatristler, 'akıl sağlığının /hastalıklarının tedavisi' adı altında... her yıl dünya genelinde yüz milyonlarca (onlarca yıldır ölenleri de sayarsak milyarlarca) insana... 'kalıcı ve ölümcül zararlar verirler, sağlıklı beyinlerini hasara uğratırlar, çeşitli kalıcı ve ölümcül fiziksel hastalıklara ve zihinsel hastalık ve rahatsızlıklara sebep olurlar ve bunları daha da kötü hale getirirler, insanların ve toplumların işkenler yaşamasına, aile ve toplumsal yapının bozulmasına vb gibi ciddi sosyolojik sorunlara neden olurlar ve sonrada insanların ölümlerine sebep olurlar.' - Eeee şeytan sevinmesin de kim sevinsin?!
Şeytan, psikiyatristlerden çok korkar çünkü... Bunlar yani ana akım psikiyatriye hizmet eden psikiyatristler, gerçekten çok korkunç, psikopat ruhlu insanlardır. Bunlara 'insan' bile demek, 'insanlığa hakarettir' desek herhalde yanılmış olmayız. 'Şeytana bile papucu ters giydirir' cinsten, bunların yaptığını şeytan her gördüğünde herhalde çok seviniyordur
aslında ve bir o kadar da korkuyordur herhalde çünkü - onlara 'Vallahi sizden korkulur, benim görevim sizleri yani 'insanları yoldan çıkartmak' ama sizin bu yaptığınız vahşet ve soykırım, beni bile aşıyor; ben sadece 'Allah'a verdiğim sözü tutuyorum!' Sizin yanınızda durursam, bu vahşete ve soykırıma ortak olmuş olurum ve bu sefer gerçekten cehennemden kurtulamam!" diye veryansında bulunacaktır herhalde. Psikiyatristler'de 'şeytan bizi doğru yoldan saptırdı!' der mi acaba? :(
- DİPNOT 4 : -Psikiyatrik ilaç bırakma yoksunluk semptomları ve kimyasal lobotomi...
BİLGİ: "Psikiyatrik ilaç bırakma yoksunluk semptomları bunun gibi birşeydir ancak bu semptomlar, psikiyatristlerin anlattığı 'pskiyatrik ilaçları bırakırsanız akıl hastalığınız yeniden nükseder' gibi buna benzer aldatıcı şekilde değildir. Evet aslında bu da vardır, doğrudur ama bu, 'eksik bilgi' şekilde verildiği için bu bilgi 'yanıltıcı ve aldatıcı' bir bilgidir.
Gerçekler, tam olarak böyle değildir ve onların söyleminden çok ama çok
farklıdır. Örneğin kısaca şöyle açıklayalım.
NOT: "Bunlar basit anlatım şeklindedir, daha bilimsel detaylısını 'Psikiyatri, bir ölüm endüstrisidir' ve 'Akıl hastalıkları bir efsanedir ve psikiyatrik ilaçlar, akıl hastalıklarına sebep olur' serileri ile diğer akıl sağlığıyla ilgili makaleleleri bloglarımızda ve/veya konuyla (psikiyatrik ilaç bırakma yoksunluk emptomlarıyla) ilgili size doğruları ve gerçekleri verebilecek kaynak sitelere gidip, bunları bulup-okuyarak öğrenebilirsiniz. Tabii ana akım tıbba ve/veya ana akım psikiyatriye hizmet eden bazı resmi sağlık sitelerinin verecekleri bilgiler, tam doğru bilgiler olmayabileceği (eksik, yanlış ve/veya aldatıcı bilgiler olabileceği) için... dürüst psikiyatristlerin, psikologların, doktorların vb araştırmacıların ortaya koydukları psikiyatrik ilaç bırakma yoksunluk semptomlarıyla ilgili bilgileri içeren sitelerde okumanızı tavsiye ederiz. Unutmayın... "Gördüğünüz her psikiyatrist, psikolog, doktor vb DÜRÜST değildir. (Hele de Türkiye'de dürüst psikiyatrist tanımına uyan bir psikiyatrist bulmak oldukça zordur; hatta hiç yoktur da, diyebiliriz..)" 'Dürüst' kavramına uyan (özellikle de) psikiyatristleri, yukarıda kısaca açıklamıştık. Yazı devamında ve diğer bloglarımızdaki makalelerde de dürüst psikiaytristlerin tanımını da açıklamaya çalıştık, bulup-okuyabilirsiniz..)"
- Psikiyatrik ilaç bırakma yoksunluk semptomlarının işleyişi hakkında basit anlatım...
"Psikiyatrik ilaçlar, zehirli kimyasallarla doludur. Bu zehirli kimyasallar, hiç bir şekilde 'akıl hastalıklarını' tedavi etmez, edemez ve etmiyor da zaten. 'Psikiyatrik ilaçların, akıl hastalıklarını tedavi ettiğine' dair elde tutulabilir bilimsel hiç bir kanıt yoktur. Olduğu iddia edilen kanıtların hiç biri ise DOĞRU değildir; bunlar muhtemelen tamamen gözlemlere dayalı sözde araştırma sonuçlarıdır. Çünkü... muhtemelen bunlar 'insanları, toplumları, kamuoylarını, medyayı ve devletleri' kandırmak, aldatmak ve bu psikiyatrik ilaç endüstrisinden elde edilen mali gelirlerden mahrum olmamak için yapılan... psikiyatrik ilaç firmalarının fonlanmasıyla (finansmanıyla) yapılan sözde araştırma sonuçlarıdır, diyebiliriz. (Bunun böyle olduğuna dair bazı örnekleri, bloglarımızdaki serilerimizde ve/veya diğer akıl sağlığıyla ilgili makalelelerimizde bulup, okuyabilirsiniz.)
"Psikiyatrik ilaçların bu zehirli kimyasalları, sadece sağlıklı beyinleri uyuşturur. (Yaptıkları tek şey budur; sağlıklı beyinleri UYUŞTURMAK.) Uyuşan beyin (sinirleri), hiçbir şey hissetmez. (Tıpkı esrar, eroin, kokain gibi yasadışı sokak uyuşturucularının yapmış olduğu etkiye benzer. Bu nedenden dolayı da... psikiyatrik ilaçların, yasadışı sokak uyuştrucuları ile birlikte aynı kategoriye (uyuşturucu kategorisine) alınması konusunda pekçok uzman tarafından uyarılar yapılmaktadır.)
Psikiyatrik ilaçlar, akıl hastalıklarını tedavi etmediği ve sadece beyni uyuşturduğu için... psikiyatrik ilaçları (ilk defa) kullanan birey, psikiyatrik ilacı bırakırsa... uyuşan beyin sinirleri, tekrar eski doğal haline gelir ve (beyin sinirleri) hissetmeye başlar ve sözde akıl hastalığı semptomları yeniden nükseder. Bu nüksetme, bazı kişiler için ya hiç olmaz yada daha kötü şekilde olabiliyor; örneğin 'intihara, şiddete, cinayete' meyilli hale gelme de dahil çok sayıda psikolojik sorunların yaşanması gibi.. Bu sorunlar... genellikle (aylarca ve/veya yıllarca psikiyatrik ilaç kullanım sonrasında) uzun vadelerde olabileceği gibi (anında, günlerce /haftalarca psikiyatrik ilaç kullanım sonrasında) kısa vadelerde de olabilir. Ayrıca bu sorunlar... psikiyatrik ilaç kullanırken de olabileceği gibi ilaçları bırakma esnasında da (psikiyatrik ilaç bırakma semtompları) yaşanabiliyor. (Psikiyatristlerin, hasta ve ailelerinden sakladığı gerçeklerden biri de budur.)"
Bir başka gerçek ise... Muhtemelen... Bu nüksetme, aslında 'akıl hastalığının beyinde olmadığının' en güzel işareti ve kanıtıdır. Eğer akıl hastalıkları beyinde olsaydı... psikiyatrik ilaçlar, akıl hastalıklarını tedavi etmiş olurdu. Ancak 'akıl hastalıkları beyinde olmadığı' için... psikiyatrik ilaçlar, sözde akıl hastalıklarını tedavi edememektedir. Eğer psikiyatrik ilaçlar, sözde akıl hastalıklarını tedavi etmiş olsaydı... bireyler, (kandırıldıklarından dolayı) hayatları boyunca (ölene kadar) bu zehirli psikiyatrik ilaçları almak zorunda kalmazlardı. Muhtemelen... psikopat psikiyatristler de, (bu gerçeği bildikleri halde)... bu masum insanlara ('akıl hastalıkları kalıtsaldır, kalıcıdır' gibi buna benzer yalan ve aldatmacalı bilgilere sarılarak) bu zehirli psikiyatrik ilaçları reçete etmeye devam etmezlerdi. Bu ve benzeri durumlar, zehirli psikiyatrik ilaçların hiç birinin 'akıl hastalıklarını tedavi etmediği (edemediği)' ve 'akıl hastalıklarının beyinde olmadığı' konusunda bize iyi bir fikir verebilmektedir.
Muhtemelen... beynin doğal kimyasına bağlı olan beyin sinirleri, psikiyatrik ilaçların uyuşturucu etkisi nedeniyle bir süreliğine uyuşuyor (uyuşturuluyor) ve beyin sinirleri artık hiç bir şeyi hissetmemeye başlıyor. Bu, psikiyatrik uyuşturucular bırakıldığında ise bu uyuşukluk (psikiyatrik ilacın uyuşturucu etkisi) yavaş yavaş etkisini kaybediyor ve beyin sinirleri, tekrar eski doğal haline (hissedebilir hale) geliyor.
Muhtemelen... birey, 'kendisine iyi geldiğine' kanaat getirdiği psikiyatrik ilaçları, sürekli olarak hergün kullanmaya başladığında ise.. bu psikiyatrik ilaçların zehirli kimyasalları, yavaş yavaş beynin doğal kimyasal yapısını işgal etmeye başlıyor. Hergün alınan bir /daha fazla psikiyatrik ilaç... sağlıklı beyinlerin doğal kimyasal yapılarının... psikiyatrik ilaçların yapay zehirli kimyasalları ile doldurulması - işgal edilmesi - anlamına gelir.
Bu, sağlıklı beyinlerin psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına (kimyasal lobotomiye) yakalanmayı sağlayan sürecin başlaması demektir. Bu süreç... psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal lobotomiye hergün maruz kalmak ile ilgilidir. Yani her gün psikiyatrik ilaç almak,... her gün kimyasal lobotomiye maruz kalmak demektir. Bu maruz kalma durumu ise muhtemelen... genellikle uzun vadelerde bu kimyasal lobotomiye (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına) yakalanmak ile sonuçlanabilen bir durum olarak karşımıza çıkabiliyor..
Beynin doğal kimyasal yapısı, psikiyatrik ilaçların yapay zehirli kimyasalları ile İSTİLA edilince.... yapay zehirli kimyasallar, beynin doğal kimyasal yapısını devre dışı bırakarak... psikiyatrik ilaçların kendi zehirli kimyasal yapılarıyla yer değiştirir. Beynin kimyasal yapısı (ve beyin sinirleri), yapay zehirli kimyasallar ile yer değiştirince... bu şekilde, sağlıklı beyinlerin doğal kimyasal yapılarının kontrolü, psikiyatrik ilaçların yapay zehirli kimyasalların kontrolüne geçmiş olur.
Muhtemelen... birey, artık doğal bir şekilde davranamaz (doğal davranışlar ve konuşmalar sergileyemez) ve bireyin tüm davranış kontrolleri, sağlıklı beyinlerinin doğal kimyasal yapısını işgal (istila) ve kontrol eden, psikiyatrik ilaçların yapay zehirli kimyasallarının kontrolündedir. (Bu durumu, muhtemelen... genellikle uzun vadelerde psikiyatrik ilaç kullanan çok sayıda (tahminen milyonlarca) insanın, 'garip tuhaf davranışlar' sergilemelerinin altında yatan nedeni olarak da görebiliriz.)
"İşte, muhtemelen akıl hastaneleri, psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarı yaşayan ve bu beyin hasarı nedeniyle böyle 'garip tuhaf davranışlar' sergileyen bu tür insanlarla doludur, diyebiliriz."
Psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarı yaşayan bu tür insanları... diğer akıl sağlığı birimlerinde ve hatta çevrenizde dahi görebilmek mümkündür. Muhtemelen... onları 'garip tuhaf davranışlar' sergilerlerken görebilirsiniz. Tabii psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarı yaşayan insanlar... sadece garip tuhaf davranışlar sergileyen insanlar değildir. Başka özelliklerle
de bunları görebilmek ve/veya farkına varabilmek olasıdır,
diyebiliriz.. (Bunları ara ara yer vereceğiz ve bloglarımızdaki
serilerimizde , diğer akıl sağlığı makalelerinde de bulup,
okuyabilirsiniz.)" Eğer birey psikiyatrik ilaçları uzun vadeler (aylar ve/veya yıllar) boyunca kullanmışsa... muhtemelen psikiyatrik ilaçları bıraktığında... yukarıda izah ettiğimiz 'ilaç bırakma yoksunluk semptomlarına' sahip olmaya başlar; (örneğin 'intihara, şiddete, cinayete' meyilli hale gelme de dahil çok sayıda psikolojik sorunların yaşanması gibi..)
Ancak buradaki fark anladığımız kadarıyla muhtemelen - psikiyatrik ilaçların uzun vadelerde kullanılmasıyla birlikte - beynin doğal kimyasal yapısının, kontrolünün, (psikiyatrik ilaçların zehirli kimyasal bileşenleri tarafından İSTİLA edilmesi nedeniyle) psikiyatrik ilaçların yapay zehirli kimyasal bileşenlerinin kontrolüne geçmesi ile... bu 'psikiyatrik ilaç bırakma yoksunluk semptomlarının' çok daha kötü, daha ağır ve sancılı bir şekilde gerçekleşmesidir, diyebiliriz. Yani... uzun vadelerde kullanılan 'psikiyatrik ilaç bırakma yoksunluk semtomplarının' etkisinin.... ilk zamanlarda ve/veya kısa vadelerde kullanılan psikiyatrik ilaçların bırakılmasında yaşanan 'ilaç bırakma yoksunluk semptomlarının' etkisinden...çok daha kötü, daha ağır ve sancılı bir şekilde gerçekleşme ihtimalinin yüksek olması olasıdır, diyebiliriz.
Muhtemelen bunun nedeni de... sağlıklı beyinlerin doğal kimyasal yapısının (buraları İSTİLA eden ve 'insan davranışlarını kontrol eden' beyin sinirlerini, "kendi kontrolü altına alan", psikiyatrik ilaçların zehirli kimyasallarına (zehirli yapay kimyasal bileşenlerine) BAĞIMLI hale gelmesidir, diyebiliriz. Yani... kısaca, sağlıklı beyinlerin doğal kimyasal yapısı... psikiyatrik ilaçların zehirli yapay kimyasalları tarafından İSTİLA edilince... sağlıklı beyinlerin kimyasal yapısı, bu zehirli yapay kimyasallara BAĞIMLI hale gelmiş oluyor: (kısaca beyin kimyası, psikiyatrik ilaçların zehirli kimyasallarına BAĞIMLI hale geliyoor.) Durum böyle olunca.... Sağlıklı beyinlerin doğal kimyasal yapısı, sürekli olarak her gün... psikiyatrik ilaçların zehirli yapay kimyasallarının SALDIRISINA uğrar ve beyin kimyası İSTİLA edilir. Beyin kimyası, sağlıklı işleyemez hale gelir ve doğal yapısı bozulmaya başlar.
"Bu, muhtemelen genellikle bireylerin... psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına (kimyasal lobotomiye) yakalanmadan önceki 'maruz kalma' sürecidir. Kimyasal lobotomiye maruz kalma ve/veya (belki ilk dönemlerde) yakalanma süreçlerinde... muhtemelen bir umut ile bireylerin psikiyatrik ilaçların zehirli yapay kimyasalları nedeniyle bozulmuş olan (yani hasara uğrayan ve bir zamanlar sağlıklı olan) beyinlerinin kimyasal yapısının, tekrar eski doğal haline getirilebilmesi belki mümkün olunabilir, diye tahmin edebiliriz. Şöyle ki...
-- Kimyasal Lobotomi, kurtarılabilecek ve/veya kurtarılamayacak derecede ise..
A) Eğer psikiyatrik ilaç kullanımı erkenden (iş işten çok geçmeden önce) bırakılırsa... beynin kimyasal yapısının, eski doğal haline gelmesi ihtimali mümkün olabilir. Yani... psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına (kimyasal lobotomiye) yakalanma risk tehlikesinden kurtulunmuş ve/veya en aza indirilmiş olunabilir. (Bireylerin kimyasal lobotomiye maruz kalması...)
B) Ancak... Kimyasal saldırılar aylarca ve/veya yıllarca (yani psikiyatrik ilaç kullanımı) devam ettiğinde ise... sağlıklı beyinlerin doğal kimyasal yapısı tamamen BOZULUR ve tamamen İSTİLA edilir (yani deyim yerindeyse beyin STOP eder.) Bu, psikiyatrik ilaç kullanan bireyin... psikiyatrik ilaçların neden olduğu 'kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına (kalıcı kimyasal lobotomiye) yakalandığı ve artık beyin kimyasının tekrar eski doğal haline gelemeyeceği' konusunda bir fikir verebiilir. Yani... bireyin beyin kimyasının, psikiyatrik ilaçlar (daha doğrusu psikopat psikiyatristler) tarafından 'artık geri döndürülmeyecek ve kurtarılamayacak' derecede ciddi bir şekilde hasara (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına) uğratıldığı konusunda bir tahminde bulunabiliriz. (Bireylerin kimyasal lobotomiye yakalanması...)
SONUÇ: Bireyin, kimyasal lobotomiye maruz kalma / yakalanma sürecinden hangisinde (yani hangi süreçte) olduğunu bilmek önemlidir. Maruz kalmanın erken döneminde ise... beynin kimyasal yapısının eski haline geri dönme ihtimali olunabilir. Maruz kalmanın son evrelerinde ise... buna 'belki kurtarılma umudu' olunabilir gözüyle bakılabilir. Denenip, sonuçların görülmesi gerekir. Yakalanma sürecinin erken dönemlerinde ise... bireylerin beyin kimyasal yapısının eski doğal haline gelme olasılığı az olsa da.. ihtimaller değerlendirilebilir. Daha ciddi ileri derece de ki yakalanma sürecinin son evrelerinde ise... bireylerin beyin kimyasal yapısının eski doğal haline gelme olasılığı pek mümkün olmasa da bunda da ihtimaller değerlendirilebilir."
- Kaldığımız yerden devam edersek... Nerede kalmıştık?
Psikiyatrik ilaçların zehirli yapay kimyasallarının SALDIRISINA uğrayan beyin kimyası İSTİLA edilir. Beyin kimyası, sağlıklı işleyemez hale gelir ve doğal yapısı bozulmaya başlar. Ve böylece beynin doğal kimyasal yapısının kontrolü, yapay zehirli kimyasalların eline (kontrolüne) geçer. Bu durum... sağlıklı beyinlerin (beyin kimyasının) bozulduğu ve işleyişinin tamamen psikiyatrik ilaçların yapay zehirli kimyasallarına BAĞIMLI hale geldiği alamına gelir.
Bu, kimyasal lobotomiye (psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına) maruz kalmanın da bir etkisidir. Muhtemelen dünya genelinde psikiyatrik ilaç kullanan yüz milyonlarca insan... bu kimyasal lobotomiye maruz kalıyor. Bu maruz kalma süreci devam ettiğinde ve süreç tamamlandığında ise bu kimyasal lobotomiye yakalanma ile sonuçlanabiliyor. Bazı insanlar için maruz kalma süreci farklı olduğundan dolayı... muhtemelen bu maruz kalan yüz milyonlarca insandan tahminen en azından 1 milyondan fazlası (belki de daha fazlası) her yıl kimyasal lobotomiye yakalanıyor olabilir, diye bir tahminde bulunabiliriz..
Muhtemelen... Beyin kimyası, psikiyatrik ilaçların zehirli yapay kimyasallarına BAĞIMLI hale gelince... birey, pskiyatrik ilaçlarını bırakmak istediğinde... muhtemelen çok daha kötü ve daha ağrılı ve sancılı bir şekilde gerçekleşebilen 'psikiyatrik ilaç bırakma yoksunluk semptomlarına' sahip olabilmektedir. (İşte, psikopat psikiyatristlerin muhtemelen hastalarına ve ailelerine anlatmadığı ve gizlediği 'psikiyatrik ilaç bırakma yoksunluk semptomlarının' asıl nedenleri bunlar ve/veya buna yakın semptomlardır, diyebiliriz. Bunları yazı boyunca irdeledik, okumaya devam edin ve psikiyatristlerin hastalarını ve ailelerini nasıl kandırdıklarını öğrenin..) ---
- DİPNOT 5 : Kimyasal lobotominin diğer perde arkası 1
BİLGİ: "Aslında bu garip tuhaf davranışlar sadece aylar ve/veya yıllarca (uzun vadelerde) psikiyatrik ilaç kullanım sonrasında değil... bazı kişilerde 'anında /günler sonra /haftalar sonra' gibi kısa vadelerde de ortaya çıkabilir. Ve aslında bu garip tuhaf davranışlar... psikiyatrik ilaçların neden olduğu sağlıklı beyinlerin hasara (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına) uğratılmasından kaynaklanan (ortaya çıkan).. 'doğal psikolojik sorunların (yani akıl hastalıklarının) kalıcı hale gelmesiyle' yakından ilgili olan kimyasal beyin hasarı ile ilişkili davranış bozuklukları semptomudur. Bu tür, davranış bozuklukları semptomlarının akıl hastalıkları ile hiç bir ilişkisi yoktur; - bu tamamen psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal beyin hasarının ortaya çıkardığı davranış bozukluğudur.
BİLGİ: "Aslında bu garip tuhaf davranışlar sadece aylar ve/veya yıllarca (uzun vadelerde) psikiyatrik ilaç kullanım sonrasında değil... bazı kişilerde 'anında /günler sonra /haftalar sonra' gibi kısa vadelerde de ortaya çıkabilir. Ve aslında bu garip tuhaf davranışlar... psikiyatrik ilaçların neden olduğu sağlıklı beyinlerin hasara (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına) uğratılmasından kaynaklanan (ortaya çıkan).. 'doğal psikolojik sorunların (yani akıl hastalıklarının) kalıcı hale gelmesiyle' yakından ilgili olan kimyasal beyin hasarı ile ilişkili davranış bozuklukları semptomudur. Bu tür, davranış bozuklukları semptomlarının akıl hastalıkları ile hiç bir ilişkisi yoktur; - bu tamamen psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal beyin hasarının ortaya çıkardığı davranış bozukluğudur.
Aslında bu, bildiğiniz türden akıl sağlığı bozukluğu ile ilgili 'davranış bozukluğu' bile değildir. Normal insan davranışlarından çok farklı garip tuhaf davranışlar sergileyen bu insanların bu davranışları... aslında normal insan davranışlarıyla aynıdır. Farklı olmasının nedeni... psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal beyin hasarının bir sonucu olarak bireylerin... 'normal davranışlar sergilemek' istemeleri ancak bunu kimyasal beyin hasarı nedeniyle tam olarak sağlıklı bir şekilde yerine getirememeleridir. Yani, anlayacağınız... aslında normal konuşma ve davranış sergilemek istemektedirler ancak kimyasal beyin hasarı nedeniyle... bunları mantıklı ve sağlıklı bir şekilde yerine getirememektedirler.
"Psikiyatrik ilaçların neden olduğu kalıcı kimyasal beyin hasarı, bu bireylerin sağlıklı ve mantıklı bir şekilde normal davranışlar ve konuşmalar sergilemelerine engel olmaktadır."
Bu gibi nedenlerle... bu bireylerin psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal beyin hasarı nedeniyle garip tuhaf davranışlar sergilemeleri... akıl sağlığı bozukluğu ile ilgili değil, tamamen kimyasal beyin hasarıyla ilgili bir davranış sorunudur. Kısaca... psikiyatrik ilaçların neden olduğu kalıcı kimyasal beyin hasarı, bireylerin normal davranış ve konuşmalar sergilemelerine engel olmaktadır, diyebiliriz..
Tıpkı fiziksel olarak nörolojik beyin hasarı yaşayan insanların garip davranışlar sergilemeleri gibidir.. Genellikle nörolojik beyin hasarı yaşayan insanlar da bir şuur kaybı ve hareketlerinde bazı kısıtlamalar olur. Psikiyatrik ilaçlar da ise kimyasal beyin hasarı nedeniyle bir takım zihinsel davranış bozuklukları meydana gelir. Bu, akıl hastalığı ile ilgili değil, psikiyatrik ilaçların neden olduğu kalıcı beyin hasarının yol açtığı davranış bozuklukları ile ilgilidir. Şöyle ki...
Psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarında - muhtemelen zehirli kimyasalların etkisi altında olan ve bu nedenlerle... beynin mantıklı ve sağlıklı olarak 'hareket etme, konuşma, düşünme, davranış sergileme ve duygusal hareket etme' vb gibi görevlerini yerine getiren (muhtemelen) beynin doğal kimyasal yapısının doğal işleyişi ve sinir yapıları (psikiyatrik ilaçların kimyasal saldırıları tarafından) bozulduğundan dolayı... bireyler, mantıklı ve sağlıklı bir şekilde 'düşünemiyor, konuşamıyor, hareket edemiyor, davranışlar sergilemeyemiyor ve duygusal hareket edemiyorlar.' Durum böyle olunca da... bireylerin bu davranışları, 'garip tuhaf davranışlar' şeklinde dış ortama yansımış oluyor.
"Bu durum, ana akım psikopat psikiyatri ve buna hizmet (itaat) eden psikopat psikiyatristlerin... 'akıl hastalıkları beyindedir' safsatasını güçlendirmek amacıyla 'akıl hastalıkları, beyindeki kimyasal dengesizlikten kaynaklanıyor' safsata /yalanı ile örtüşen bir durum değildir. Bu, 'akıl hastalıklarının beyinde değil, ruhta olduğunun' başka bir göstergesidir. Eğer öyle (yani akıl hastalıkları beyinde) olsaydı... psikiyatrik ilaçların, akıl hastalıklarını tedavi etmesi gerekirdi. Ama tam tersini yapıyor; psikiyatrik ilaçlar, akıl hastalıklarına sebep oluyor ve daha beterini de yapıyor; insanları sakat bırakıyor ve öldürüyor.
Yukarıda izah ettiğimiz durum... muhtemelen insanlık tarihi boyunca kimsenin anlayamadığı (ve çözemediği)... RUH ile BEDEN (beyin) arasındaki etkileşimden, ilişkisinden ve çalışma prensibinden kaynaklanan bir durumdur. Çözülememesinin nedeni de muhtemelen... akıl ve akıl hastalıklarının beyinde değil, tamamen ruhta olmasından dolayıdır, diyebiliriz. 'Beyinde olmayan bir şeyi tedavi edemezsiniz' - ne yaparsınız - kimyasallarla sağlıklı beyinleri ancak BOZARSINIZ ve zaten de öyle oluyor.
Beyin bozulduğunda, doğal olarak ruhun (konuşma, düşünme, hareket etme) vb gibi duygusal davranışlarının... dışarı ortama yansımasında da bozukluklar çıkıyor. Bu, bazı insanların bazı garip tuhaf davranışlar sergilemelerinin de nedenidir. Ancak insanlar, toplumlar, devletler... buna 'akıl hastalığı' adını takıp, 'akıl hastalıklarının beyinde olduğu' safsatasına inanarak... bu garip tuhaf davranışları sergileyenlerin 'sağlıklı beyinlerini'... işe yaramayan ve onları sakat bırakan ve öldüren zehirli kimyasallarla dolu olan psikiyatrik ilaçlarla (psikiyatrik uyuşturucularla) doldurarak... onların durumlarının daha da kötüye gitmesine, sakat kalmalarına ve sonra da öldürülmelerine sebep olmuşlardır ve halen de buna sebep olmaya devam edebilmektedirler."
Yukarıda da kısaca değindiğimiz gibi... aslında zihinsel engelli bireyler, 'normal şekilde konuşmalar ve davranışlar' sergilemeye çalışıyorlar ancak kimyasal beyin hasarından dolayı bunları tam olarak sağlıklı bir şekilde yerine getiremiyorlar - yani gerçekleştiremiyorlar. Bireylerin 'normal davranışlar' sergilemeye çalışması (buna istekli olması) ancak bunu kimyasal beyin hasarından dolayı başaramaması nedeniyle... muhtemelen çevredeki insanlar onların 'normal şekilde konuşmalar ve davranışlar' sergilemek istediklerini ancak bunları psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal beyin hasarından dolayı gerçekleştiremediklerini pek fark edemiyorlar; - ve muhtemelen insanlar bunun farkında değil ve onları tıpkı psikopat psikiyatristler gibi sadece DELİ olarak görüyorlar gibi gözüküyor. (Bu konuyla ilgili daha detaylı bilgiyi yazı boyunca irdeledik, okuyabilirsiniz..)
Psikopat psikiyatristler de bunları 'akıl hastalıkları' olarak etiketleyip - bu bireylere daha çok zehirli psikiyatrik ilaçlar reçete etmelerine olanak sağlamış oluyor. Bu da, bu bireylerin kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarının daha da ilerlemesine neden oluyor ve sonlarının 'akıl hastaneleri, psikiyatri hastaneleri' ve zihinsel engelli 'bakımevleri, huzurevleri ve rehabilitasyon merkezleri' gibi akıl sağlığı birimlerinde hayatları boyunca (ölene kadar) buralarda kalmak zorunda olan zihinsel engelli bireylerin sonları gibi sonlamasına neden oluyor, diyebiliriz. (Bu durumun ne kadar korkunç olduğunu, umarız anlamışsınızdır.)
Psikiyatristler tüm bu gerçekleri bilirler ama hastalardan, ailelerinden, devletlerden, kamuoyundan ve toplumlardan bunları gizlerler ve 'akıl hastalıklarının kalıcı olduğu' yalanına sarılırlar. Akıl hastalıklarını (yani doğal psikolojik sorunları) - genellikle psikiyatrik ilaçlar ile - kalıcı hale getirenler kendileridir ancak bu korkunç gerçeğin ortaya çıkmasını engelleyebilmek için 'akıl hastalıkları kalıcıdır, ölene kadar devam eder' vb gibi buna benzer yalan ve aldatmacaları kullanırlar.."
- DİPNOT 6 : Kimyasal lobotominin diğer perde arkası 2
BİLGİ: "Bu akıl sağlığı birimlerinin, (hepsi olmasa da büyük çoğunluğunun) psikiyatrik ilaçlar tarafından kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına uğratılan masum insanlarla dolu olduğunu (/olabileceğini) ve bu masum insanları, bu hale getiren (kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına yakalanmasını sağlayan) şeyin de aynı şekilde psikiyatrik ilaçlar olduğunu (/olabileceğini) bilmek önemlidir. Bu insanların (en azından büyük çoğunluğunun) bu hale gelmesine sebep olan şey... muhtemelen psikiyatrik ilaçlardır, diyebiliriz..
Geri kalan kısmı ise muhtemelen iki kategoriye ayırabiliriz; 'Psikiyatrik tedavi gören ve görmeyenlerin' yaşamış oldukları fiziksel nörolojik beyin hasarı yaşayan insanlar. Muhtemelen... "hayatında hiç psikiyatrik ilaç kullanmayan (psikiyatrik tedavi görmeyen) insanların" yaşamış oldukları 'fiziksel nörolojik beyin hasarı' ile ECT (beyne elektrik verilmesi) gibi zararlı ve öldürücü psikiyatrik tedaviler gören insanların yaşamış oldukları 'fiziksel ve/veya kimyasal nörolojik beyin hasarı' yaşayan insanlar.
Ancak dünya genelinde tahminen yüz milyonlarca insanın psikiyatrik ilaç kullandığını düşünürsek... muhtemelen bunların (yani psikiyatrik ilaç kullananların dışında kalan kişilerin) sayıları çok daha düşüktür, diyebiliriz. Dünyadaki akıl sağlığı birimlerinde muhtemelen psikiyatrik ilaçlar tarafından kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına uğratılan (ve hayatları boyunca - ölene kadar buralarda - kalmak zorunda olan) bu masum insanlarla dolu olduğunu (/olabileceğini) tahmin edebilmek hiç de zor olmayacaktır.
Aslında bu sadece psikiyatrik ilaçların bir eseri değildir. En başta bunları uygulayan 'ana akım psikopat psikiyatrinin, psikopat psikiyatristlerin, psikiyatrik ilaç üreticilerinin' ve bu vahşete sessiz kalan 'devletlerin, politikacıların (siyasetçilerin), medyanın ve diğer tıbbi alanlardaki doktorların (ana akım tıp dünyasının) ve toplumların' da korkunç bir eseridir. Tabii ki akıl hastalıkları ve psikiyatrik ilaç gerçeklerini bilmediklerini varsayarsak... (ana akım psikopat psikiyatri, psikopat psikiyatristler ve psikiyatrik ilaç üreticileri haricinde - çünkü onlar bu grçekleri biliyorlar ve toplumlardan gizliyorlar) belki devletleri, politikacıları, medyayı, doktorları ve toplumları şimdilik suçlayamayız - çünkü bizlerde dahil tüm insanlık (bu psikopatlar tarafından) kandırıldık.
Ama şimdi akıl hastalıkları ve psikiyatrik ilaç gerçekleri kabak gibi ortaya çıkmaya başladı. Şimdi bunları görüp, okuyup öğrendikleri halde... halen bile sessiz kalıyorlarsa... o zaman bu masum insanların veballeri bunların da üzerinde olacaktır. Onlar da artık YARI KATİL, YARI SOYKIRIMCI ve YARI VAHŞET SAHİBİ olarak yerlerini alabilecektir, diyebiliriz.
Bu milyonlarca masum insan, psikopat psikiyatristler tarafından kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına uğratılan insanlardır. Genellikle psikiyatrik ilaçlar tarafından reçete edilerek.... ECT (beyne 420 /460 volta kadar elektrik (elektroşok) verilmesi) gibi sağlıklı beyinler için son derece ölümcül ve tehlikeli olan diğer zararlı psikiyatrik tedavilerden dolayı da kalıcı beyin hasarına uğrayan masum insanlar da vardır. Bu kalıcı beyin hasarlarının da baş mimarları psikopat psikiyatristlerdir..
- DİPNOT 7 : - Ruh ve beden arasındaki ilişkisi (kısaca basit anlatım)...
İnsan beyni, 'akıl' denilen kavramı kendi bünyesninde barındırmaz; çünkü 'akıl' dediğimiz kavram, insanın kendi ruhunda olan birşeydir - beyinde olan birşey değildir. , Ruhlar, (aklı olan - yani konuşan, düşünen, hareket edebilen, duygusal davranabilen (gülebilen, acıma duygusuna sahip olabilen /olmayabilen, kızabilen ve öfkelenebilen) vb gibi kendine has özelliklere ait 'duygusal davranışlara' sahip olan) bir varlıktır. Bunlar, insan bedenine (beynine) ait olan birşey değil... ruhların kendi duygusal davranışlarıdır.
Ruhların bu kendi öz duygusal davranışlarının, 'insani duygusal davranışlar' olarak anılmasının nedeni... muhtemelen ruh ile insan bedeni bütünleşik (birleşmiş) şekilde yaratıldıkları (ve bu nedenden dolayı da ruhlar, insan bedenindeki göze gözükmediği) ama sadece insan bedeni olarak gözüktüğü (göründüğü) için olabilir. Muhtemelen bu nedenden dolayı... insanlar, ruhların kendilerine has özelliklere sahip olan 'kendi duygusal davranışlarını', insan bedeni (beyni) ile ilişkilendirmiş ve buna 'insanın duygusal davranışları' /kısaca 'insani davranışlar' demiştir.
Bu nedenden dolayı... insan (bedeni) denilince, ruh kavramı da beraber anılmalıdır ancak nedense insanlar, ruh kavramını hiç dikkate almıyor gibi görülüyor. Muhtemelen bu dikkate almama durumu... 'akıl hastalıklarının beyinde olduğu' safsatasına yol açmış ve gerçek anlamda 'akıl hastalıklarının tedavisinin hiç yapılamamasına', aksine özellikle de günümüz de 'zehirli kimyasallarla insan beyninin ve vücudunun daha kötü hale gelmesine (sakat bırakılmalara) ve ölümlere', neden olmuştur, diye bir tahminde bulunabiliriz.
Ruhlar, (konuşmak, hareket etmek, düşünmek, duygusal davranmak) vb gibi kendi duygusal davranışlarını dışarı dünyaya aktarabilmek için insan bedenini ve bunun için de insan beynini, birer kontrol merkezi olarak kullanır. Yani... ruhlar, kendi duygusal davranışlarını dışarıya aktarmak için insan bedeninin beynini kullanarak (beyni kontrol eder); beyin de bedeni kontrol eder. Yani... kısaca ruh, insan beynini kontrol eder; beyin de bedeni kontrol eder. (....)
Beyindeki fiziksel /kimyasal hasarlar, ruhun duygusal davranışlarının dışarıya aktarılmasıyla ilgili bir takım sorunların çıkmasına (bazı davranış bozukluklarına, konuşma bozukluklarına, şuur kaybına, dengesizliğe vs gibi sorunlara) neden olur. İşte, bazı insanların - hayatında hiç psikiyatrik ilaç kullanmadıkları halde - bir takım garip ruhaf davranışlar sergilemelerinin nedeni de budur, dyebiliriz. (Ruh ve beden (beyin) arasındaki ilişkiyi daha detaylı bir şekilde 'akıl hastalıkları bir efsanedir - psikiyatrik ilaçlar, akıl hastalıklarına sebep olur' sersisinin birinci bölümünde okuyabilirsiniz. Diğer bölümleri de okuyarak, konu hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz.)
İşte... Ana akım psikopat psikiyatri ise... tamamen doğal olan bu bir takım doğal garip tuhaf davranışları, 'akıl hastalıkları beyindeki kimyasal dengesizlikten kaynaklanıyor. Bu nedenle akıl hastalıkları kalıtsaldır.' gibi buna benzer yalanları ortaya atarak, hem beyin hem de vücut için oldukça zehirli kimyasallar içeren (ve sonunda da insanları hem zihinsel hem de fiziksel olarak sakat bırakan ve hatta ÖLDÜREN) psikiyatrik ilaçları... masum insanlara musallat etmiştir. Ve sonuç ise... muhtemelen her yıl milyonlarca insan psikiyatrik ilaçlardan dolayın sakat bırakılıyor ve öldürülüyor.
- DİPNOT 8 : Kimyasal lobotominin diğer perde arkası 3
Muhtemelen rehabilitasyonların... kimsenin bu gerçeği (beyin hasarının ve ölümün sebebinin psikiyatrik ilaçlar olduğu) öğrenmemesini sağlamak - yani öğrenmesini engellemek - amacıyla üzerini örtmek (örtbas etmek) için yapılmış olabileceğine dair bir tahminde bulunabiliriz.
Yani... diyelim ki siz uzun yıllardır zehirli kimyasallarla dolu psikiyatrik ilaçlar kullanıyorsunuz. Ve bu zehirli kimyasalların sizin beyninize (ve hatta bedeninize) olan hem fiziksel hem de zihinsel 'ölümcül yan etkilerini' en aza indirebilmek için ana akım psikopat psikiyatri tarafından size... tabii sadece bir süreliğine (*) bu ölümcül yan etkileri BASKILAYICI bir takım davranış terapileri (rehabilitasyonlar) uygulamaya başlıyor. (*) "Bu süre, kişilerin zehirli kimyasallarla dolu olan psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına (kimyasal lobotomiye) maruz kalma sürenizle yakından ilgilidir. Ne kadar çok maruz kaldıysanız... muhtemelen kimyasal lobotomiye yakalanma süreniz de o kadar kısalacaktır, diyebiliriz."
Bu baskılayıcı terapiler de, sizin (bir süreliğine) dünyaya bakış açınızı değiştiriyor ve davranışlarınızı normal olarak sergilemenize katkı sağlıyor. Tabii, bunlar güzel şeyler ama o malum süre (psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal lobotomiye maruz kalma süreci) tamamlandığında... kimyasal lobotomiye (hem de kalıcı olarak) yakalanma da an meselesi olabilecektir, diyebiliriz.
Evet, işte bu gibi nedenlerden dolayı da... bu kişilerin kimyasal beyin hasarına maruz kalmadıklarını ve ileride bu beyin hasarına yakalanmayacaklarını bize göstermemektedir. Bu insanlar da muhtemelen psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal kaynaklı beyin hasarına maruz kalıyorlar ve muhtemelen - psikiyatrik ilaçların kullanımının devam etmesi durumunda - ileri de bu kimyasal beyin hasarının KALICI hale gelmesi (yani kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına yakalanmaları) an meselesi olabilecektir, diyebiliriz.
Aslında bu insanlara özellikle de toplum ruh sağlığı birimlerinde (trsm) verilen bir takım davranış terapileri... muhtemelen psikiyatrik ilaç kullanan bireylerin 'topluma adapte olmalarını sağlamak' amacıyla veriliyor. Ancak işin aslı bu değil gibi gözüküyor. Muhtemelen bu verilen terapiler, bireylerin psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal beyin hasarının (kimyasal lobotominin) ortaya çıkardığı /çıkarabileceği bir takım tehlikeli sonuçları (intihar, şiddet, cinayet) vb gibi akıl sağlığı problemlerinin daha da kötüleşmesini (yani bireylerin durumlarının daha da kötüye gitmesini) engellemek amacıyla da veriliyor da olabilir. Aslında bu olasılığa baktığımız da... psikiyatrik ilaçların neden olduğu kimyasal beyin hasarının (kimyasal lobotominin) asıl sebebinin 'psikiyatrik ilaçlar' olduğunun üzerini örtmek (örtbas etmek) amacıyla da... bireylere bu tür davranış terapilerinin özellikle de toplum ruh sağlığı birimlerinde veriliyor olabileceğine dair bir tahminde bulunabiliriz. Yani... bu verilen davranış terapilerinin... aslında sadece GÖSTERMELİK olduğuna ve insanların psikiyatrik ilaçlardan dolayı kalıcı beyin hasarına (ve hatta diğer çeşitli kalıcı ve ölümcül zihinsel ve fiziksel hastalıklara ve rahatsızlıklara yakalanmalarının ve hatta ölmelerinin) üzerini örtmek (bunları örtbas etmek) için veriliyor olabileceğine dair bir fikir sahibi olabiliriz, diye bir tahminde bulunabiliriz.
*** *** ***
* BAZI UYARILAR...
UYARI 1 : Lütfen unutmayın: Hiç kimse doktor kontrolü olmadan psikiyatrik ilaçlardan kurtulmaya çalışmamalıdır. Buradaki bilgilere dayanarak psikiyatrik ilaçlarınızı birdenbire kesmeyiniz, bırakmayınız.. İntihar, cinayet, şiddet vb gibi çok sayıda tehlikeli olan ve olmayan "ilaç yoksunluk belirtilerine (psikiyatrik semptomlarına)" bir/birden fazlasına sahip olabilirsiniz. O yüzden mutlaka doktorunuza danışınız ve ilaç yoksunluk semptomları ile ilgili bilgileri doktorunuzdan öğreniniz.
Ayrıca, bu içeriklerin (veriler, bilgiler, fikir ve düşünceler vs) hemen hepsi, bilgi vermek amaçlıdır. Tıbbi tavsiye /sağlık yönlendirmesi şeklinde verilmemiştir. Buradaki veriler, içerikler, fikir ve düşünceler, size teşhis, tanı koymaz, tedavi seçeneği sunmaz, sizi tedavi etmez. Eğer kendinizi rahatsız hissediyor ve/veya hasta iseniz, kendi doktorunuza /yakınınızdaki sağlık birimine başvurunuz. Ayrıca BURADAKİ genel uyarıları da mutlaka okuyunuz. Her şey gönlünüzce olsun ve nice mutlu yıllar, sağlıklar dileriz.. Teşekkürler..
UYARI 2 : Tabii, buradaki (bu sayfadaki) bilgiler... - yıllar boyunca konularla ilgili yapmış olduğumuz araştırmalardan çıkardığımız sonuçlara göre yaptığımız, ele aldığımız 'yorumlarımız, düşüncelerimiz, görüşlerimiz, olasılıklar ve tahminlerden' oluştuğu için - kesin kabul edilmiş resmi bilgiler değildir. Zaten bunlarla ilgili kesin kabul edilmiş bilgileri - en azından doğru bir şekilde - bulabilmeniz pek mümkün olmayabilir. (Çünkü... her zaman dediğimiz gibi ana akım psikiyatride ve sözde bilimsel tıp dergilerinde 'örtbas etme kültürü' oldukça yaygındır. Ana akım psikiyatri, kendisine zarar verecek araştırma sonuçlarını (bilimsel tıp dergilerine) vermez, yayınlamaz, ön plana çıkarmaz vs vs..) Buna rağmen yine de buradaki bilgilerin, sizlere sadece örnek olsun ve bu konularda en azından ufak da olsa 'birer bilgi sahibi olun' diye verildiğini unutmayın.
Bloglarımızdaki 'Psikiyatri bir ölüm endüstrisidir' ve 'Psikiyatrik ilaçlar, akıl hastalıklarına sebep olur - Akıl hastalıkları bir efsanedir' serileri ile birlikte şimdiki 'Psikiyatrik ilaçlar, kimyasal kaynaklı kalıcı beyin hasarına (kimyasal lobotomiye) neden olur' araştırmaları ve diğer 'akıl sağlığı, psikiyatri, psikiyatrik ilaçların ve diğer biyopsikiyatrik tedavilerin zararları' vb gibi ayrı ayrı makalelerde verilen diğer araştırmaları da okuyarak, konular hakkında daha çok ve daha kaliteli bilgi sahibi de olabilirsiniz. Ayrıca.. eğer yapabiliyorsanız, kendiniz de konularla ilgili araştırmaları 'internette, sanal alemde, sosyal medyada ve diğer ortamlarda' yaparak da bilgi sahibi olabilir ve buradaki bilgilere katkılar da sağlayabilmiş olursunuz, diye umuyoruz. Teşekkürler..😊
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
YORUM UYARISI : Yorumlara link ve telefon numarası bırakmak,küfür,hakaret vb gibi suç unsuru olabilecek ve herhangi bir sorunda yasal soruşturma sözkonusu olabilecek bir isim vermek vb gibi yazılar yazmak yasaktır.Özellikle de bunları Unknow olarak yayınlayan yorumlar dikkate alınmayacaktır.Tespit edilirse yayınlanmaz yada silinir..