24 Temmuz 2024 Çarşamba

Bilimsel Tıp Dergileri, İlaç Firmaları ve Doktorlar arasındaki Kirli (Mali) İlişkiler ve Olumsuz Etkileri (PSYH 4)

                                                  "Tıp dergilerinde hayalet yazarlık.. ; Uçtan uca şifreli haberci.. 'Saygın tıp dergilerinde hayalet yazarlık yapılır. İlaç firmaları için hayalet klinik çalışmalar, hayalet veriler hazırlanılır. Ücretim dolgundur.' Dr. Jekyll !) İllüstrasyon, Temsili görseller (Ghostwriting in medical journals.. ; End-to-end encrypted Messsenger.. 'Ghostwriting is done in prestigious medical journals. Ghost clinical studies and ghost data are prepared for pharmaceutical companies. My fee is high.' Dr. Jekyll ! ), illustration,  Representative images (1205)d

*'PSİKİYATRİ, BİR ÖLÜM ENDÜSTRİSİDİR' serisi (4)

Bu seri 8 bölümden oluşmaktadır. Şu anda siz 4.bölümde bulunuyorsunuz. 'Psikiyatri, bir ölüm endüstrisi' serisinin diğer bölümleri ile ilgili bilgi ve linkleri en aşağıda, "uyarılar, notlar'dan önce okuyabilir ve linklere tıklayarak bu bölümlere gidebilirsiniz. Yada blog ana sayfasından da, sayfayı aşağıya kaydırarak ulaşabilirsiniz. "Psikiyatri ve zararlı psikiyatrik tedaviler (psikiyatrik ilaçlar, Elektroşok (ECT) vb gibi uygulamaları içeren zararlı tedaviler) ile ilgili sizlere anlatılmayanları öğrenmek istiyorsanız, mutlaka okumanız gerekir diye düşünüyoruz.. Ve mutlaka "uyarıları"da okumayı unutmayınız.. Teşekkürler..

4.BÖLÜM :  Bilimsel Tıp Dergileri, İlaç Firmaları ve Doktorlar arasındaki Kirli (Mali) İlişkiler ve Olumsuz Etkileri
Bir nevi.. (Sağlıkta Yasal Öldürme Yöntemlerinden Para Kazanma Taktikleri) : Ne demek bu? Anlamı konusunda en aşağıdaki NOTLAR'a bakınız..

NOT : 'Psikiyatri bir ölüm endüstrisidir' serisinin tüm bölümlerine BURADAKİ tanıtım sayfasından da gidebilirsiniz..Teşekkürler..😊

*BİLİMSEL TIP DERGİLERİNİNDOKTORLARIN, İLAÇ FİRMALARININ ARALARINDAKİ BAĞLANTILAR, MALİ İLİŞKİLER (KAZANÇLAR) VE SAHTEKARLIKLAR VS VS.. İLAÇLARIN ZARARLARI, SAHTE HASTALIKLAR VE TEDAVİLER ÜRETME VS VS.. 

UYARILAR :  Lütfen unutmayın: Hiç kimse doktor kontrolü olmadan psikiyatrik ilaçlardan kurtulmaya çalışmamalıdır. Buradaki bilgilere dayanarak psikiyatrik ilaçlarınızı birdenbire kesmeyiniz, bırakmayınız.. İntihar, cinayet, şiddet vb gibi çok sayıda tehlikeli olan ve olmayan "ilaç yoksunluk belirtilerine (psikiyatrik semptomlarına)" bir/birden fazlasına sahip olabilirsiniz. O yüzden mutlaka doktorunuza danışınız.  Yazımızı okumadan önce en aşağıdaki UYARI kısımlarını mutlaka okuyunuz. Ayrıca ilaç yoksunluk semptomları ile ilgili bilgileri doktorunuzdan öğreniniz. Bununla birlikte 3, 5 ve 7.bölümlerde konuyla ilgili küçük ama önemli bilgiler de görebilirsiniz. Ayrıca her zaman olduğu gibi eğer kalp rahatsızlığı, psikoloji rahatsızlığınız vs varsa, buradaki bilgiler sağlığınız açınızdan iyi olmayabilir ve bu nedenle bu araştırmayı okumamanızı tavsiye ederiz. Yok eğer "Kimse karışamaz lan benim okumama, illa da okuyacağım!" diyorsanız, o zaman bütün sorumluluk size aittir, bunu unutmayın. Tekrar edelim ki, en aşağıdaki UYARI ve NOTLAR kısmını da okuyun. Her şey gönlünüzce olsun ve nice mutlu yıllar, sağlıklar dileriz..

GİRİŞ

NELER VAR?
** Bilimsel makalelerdeki hayalet yazarlar ve veriler..
** Bilimsel Tıp dergilerinin ve Doktorların Büyük İlaç Firmaları (Big-Pharma) ile bağlantıları ve kazançları..
** Prof.Dr.David Healy araştırmaları ve yazıları.. Vs vs
** Sahte hastalıklar, tedaviler üretme vs vs..(İyileşen hasta, 'ilaç (ve gıda) firmaları, tıp fakülteleri, hastaneler ve doktorlar' için zarardır" deyimini doğrulayan ilginç bazı haber, bilgi, videolar vs vs.. )
**Reçeteli ilaçlar neden hastalıkları iyileştirmiyor? İşte gerçekler..
**Türkiye'den bazı ilginç haberler..

4.BÖLÜM

NOT: Bu bölümde konu hakkında haberler, makaleler, blog yazıları, bilimsel araştırmalar vs vb bilgiler bulunuyor.. Bu bölümde daha çok "bilimsel tıp dergilerinde yayınlanan makalelerin büyük çoğunlluğunun /bir kısmının sahte/yanıltı olabileceğine dair "hayalet veri"lerle birlikte ayrıca ilaç firmalarının, makalelere (tıp dergilerine) ve doktorlara olan etkileri, çevirmiş oldukları dolaplar, ilaç şirketlerinden kazanç sağlayan doktorlar" vs vb gibi bilgiler bulunuyor.. Diğer sayfadaki "içindekiler" kısmında "konu başlıklarını" okuyarak bir fikir, önbilgi edinebilir ve bu haber, makale, araştırma vb bilgilerden oluşan bilgileri, verileri okuyabilirsiniz..

NOT: Dünyaca ünlü tanınmış bilimsel tıp dergilerinde yayınlanan bilimsel makalelere ve bu makalelerde geçen klinik denemelere (araştırmalara, deneylere vs) neden güvenmemeniz gerektiğini gösterebilecek çok önemli detaylar.. Bilimsel Tıp dergilerinde yayınlanan makalelerin doğruluğunu ve güvenirliliğini (hepsi olmasa bile büyük çoğunluğunun /önemli bir kısmın sahte, yanlış ve/veya yanıltıcı veriler olma olasılıklarını) sorgulayabilecek çok detaylı veriler, bilgiler, araştırmalar..

NOT : Yabancı sitelerden alınan haber, makale gibi yabancı dillerin Türkçe çevirilerinde hatalar olabilir. Gerçek çevirileri öğrenmek için kaynaklarına gidip okuyabilirsiniz..

                                                      Tıp dergilerinde tıbbi hayalet yazarlık, Representative images  (1214)

**BİLİMSEL TIP DERGİLERİNİN, DOKTORLARIN, İLAÇ FİRMALARININ ARALARINDAKİ BAĞLANTILAR, MALİ İLİŞKİLER vs vs..

SAHTEKARLIKLAR, İLAÇLARIN ZARARLARI, SAHTE HASTALIKLAR VE TEDAVİLER ÜRETME VS VS..

"Büyük ilaç firmasının ihbarcısı zor günler geçirdi
Soldaki 55 yaşındaki Dan Abshear, ilaç temsilcisi olarak 150 bin dolar kazanıyordu. İşvereni Novartis'in doktorlara ilaç yazmaları için rüşvet verdiğini ifşa ettiği 2006 yılından bu yana yoksul durumda. Tıp mesleği yozlaşmış durumda, bu da dolandırıcılığı açıklıyor. Karısı onu boşadı ve kızını yabancılaştırdı. Tıp doktorlarının çoğu uzun süredir ilaç yazmak için rüşvet alıyor, bu nedenle toksik ve gereksiz Kovid aşıları söz konusu olduğunda onların da aynı hizaya gelmeleri şaşırtıcı değil. ABD Adaletsizlik Bakanlığı'nın 2006'da yaptığı gibi bu olayı örtbas etmesi de şaşırtıcı değil. "İhbarın ardından ihbarcıların yüzde 90'ı kovuldu ya da rütbeleri düşürüldü. Yüzde 27'si davalarla bizzat karşılaştı. Yüzde 26'sı psikiyatrik ya da fiziksel bakıma başvurmak zorunda kaldı. Yüzde 25'i madde bağımlısıydı. Yüzde 17'si evini kaybetti. Yüzde 15'i boşanma yaşadı. Yüzde 10'u intihara teşebbüs etti. Yüzde 8'i iflas etti. Ancak tüm bunlara rağmen sadece yüzde 16'sı bir daha ihbarda bulunmayacağını söyledi." Makow yorumu- Dan Abshear gibi yolsuzluğa meydan okumaya hazır olanlar korkunç bir kadere terk edilirken bu kadar az kişinin yolsuzluğa meydan okumaya hazır olması şaşırtıcı değil. "Şirketlerle ABD hükümeti arasında patolojik derecede yakın bir ilişki var; onların gizli anlaşmaları döner kapıda ifade ediliyor." -Dan Abshear tarafından.. 27 Eylül 2010'dan itibaren (henrymakow. com için)

2006 baharında bir ilaç şirketinde ihbarcı oldum.. Aynı yılın Şubat ayında, ilaç ihbar davaları açma ve sunma konusunda en iyi yer olan Boston'da, İlaç ihbar davalarında deneyimi olan bir hukuk firmasını işe almıştım. İşverenim Novartis Pharmaceuticals'ın yanlış davranışının neden ele alınması gerektiğini açıklayan, hazırladığım on sayfalık bir belgeyi onlara teslim ettikten sonra beni temsil etmeyi kabul ettiler. Beni tam bir ihtiyatla temsil ettiler, bu da benim adıma açtıkları ihbar davasında başarılı olamazlarsa kendilerine ödeme yapılmayacağı anlamına geliyordu. Hukuk firması Novartis'e karşı ihbar davasını Nisan 2006'da sundu. Ve mühürlü olarak dosyalandı, bu da benim ve hukuk konseyimin davayı hiçbir şekilde tartışamayacağımız anlamına geliyor. Bu Medyayla temas olasılığını ortadan kaldırmak için D. O. J. 'nin oynadığı bir oyun. 2006 yılının Temmuz ayında, sağlık ve insani hizmetler bakanlığı gibi çeşitli ilgili devlet kurumlarının yüzlerce soru sorması için Boston'a bir gezi yaptım. Ayrıca, konferans odasındaki büyük bir masanın ortasında, çeşitli eyaletlerden çok sayıda başsavcıyla birlikte bir telefon vardı; hepsi de bir gün, 8 saat boyunca bana sorulan yüzlerce soruya verdiğim yanıtları duymak için oradaydı. Kanıtlara dair tam bilgimle ve tam bir dürüstlükle konuştum.

TARİH.. Novartis beni 2001 yılı sonunda birçok satış temsilcisinden biri olarak işe aldı. O zamanlar dünyanın en büyük ilaç şirketlerinden ikisi olan Merck ve Pharmacia Corporation'da zaten çalışıyordum. Satış temsilcisi olarak hangi ilaç şirketinde çalışırsanız çalışın oyun aynıdır. Bu oyun, 'bir ilaç temsilcisi olarak doktorlara rüşvet vermektir: doktorlarıilaç şirketinin maaş bordrosunda yer almak için işe almak.' Novartis'te çalıştığım yıllarda yıllık ortalamanın üzerinde zamlar alıyordum. Novartis'ten çok sayıda ödül aldım. Çok sevildim ve saygı duyuldum. Novartis bana şirket arabası verdi, normalde sadece yarım gün çalışıyordum. İlaç satış temsilcisi olarak uzman olarak görülüyordum. Sık sık başka yeni satış temsilcilerini eğitmem isteniyordu. Bu mesleki mutluluktu. 'Peki bana bu kadar iyi davrandılarsa neden onların yanlışlarını bildirmeyi düşüneyim ki? Ben deli miydim?'

YAYGIN YOLSUZLUK.. 2003 yılında CafePharma'yı keşfettim. CafePharma temel olarak ilaç temsilcilerine yönelik çevrimiçi bir tanıtım panosudur. Bu kurulda görev alan bu tür temsilciler bunu sıklıkla açık bir öfke ve tiksinti ile yapıyorlar. Doktorlara rüşvet verme konusundaki tedirginliğim birçok ilaç firmasının temsilcilerinin bu panoya yazdıklarıyla doğrulandı. Hedef doktorlara ödediğimiz paralar komisyondur. Biz satış temsilcileri olarak bu tür doktorlara, ödeme yaparak federal komisyon karşıtı yasayı ihlal ediyoruz. 'Büyük ilaç şirketlerinin satış temsilcileri olarak, bölgenizde ne kadar çok doktor alırsanız, işvereniniz nezdindeki kariyerinizi o kadar güvence altına alırsınız. İşvereniniz size, hedeflenen doktorları aramanız ve ödeme yapmanız konusunda mide bulandırıcı bir şekilde söylendi.' Novartis ile işleri bir adım daha ileri götürdüler: Temsilciler tarafından maaş alan doktorlara, 'mümkün olduğunda Novartis ilaçlarını reçete etmekle yükümlü olduklarını' hatırlatmak için satış ekiplerine talimat gönderdiler. Bu, elbette, bu tür doktorların klinik kararlarını potansiyel olarak gölgeleyebilir ve sonuç olarak, sağlık hizmeti sağlayıcısının yükümlü olduğu sağlığın restorasyonunu olumsuz yönde etkiler. (Genç günler) Yıl 2004'tü ve artık bıkmıştım.Novartis'in satış gücü üyelerini tehdit etmesinden bıktım. Her temsilciye bir tanıtım bütçesi verildi. Çoğu zaman bu bütçe ayda birkaç bin dolardı. Dile getirilmeyen kural şuydu: Her temsilci bütçesinin tamamını harcamak zorundaydı, aksi halde. İlaç endüstrisini eleştiren uzmanların yazdığı kitapları bu yıl okumaya başladım. Temsil ettiğim sektörden çok rahatsız olmaya başladım. Ayrıca 2004 yılında yalnızca Novartis çalışanlarının erişebileceği ve başkaları tarafından görülmesi amaçlanmayan dahili belgeler biçiminde kanıt toplamaya başladım. "Novartis'in 'satış ekibini tanıtım bütçelerini harcamaya zorladığını' gösteren belgeler. Hedeflenen doktorların 'Novartis'in maaş bordrosunda tutulması ve alınması için üst yönetimin e-posta biçimindeki belgeleri' - karşılıksız ödeme yapılmasının gerekliliğine işaret ediyor. Satış ekibine, tanıtımı yapılan bir ilacı, gıda ve ilaç idaresi tarafından belirtilmeyen bir kullanım için satması talimatını veren belgeler."

BÖLÜNMÜŞ KİŞİLİK.. Bu sıralarda İlaç temsilci şizofreni hastasıydım. İfade ettiğim kişiliklerden biri, 'her zaman promosyon bütçesini harcayan ve tanıtılan ürünlerin tedavi edeceği çeşitli hastalık durumlarının artmasının beklendiğini' duyunca sevinen mükemmel bir satış temsilcisiydi. Novartis'in hedef aldığı doktorları satın alan ve işe alan kişi. Novartis'in maaş bordrosundaki 'doktorlara, rüşvet verildiğine ve tehdit edildiğine' inanan kişi. Sessizce temsil ettiğim diğer kişilik, işverenimin bu yanlış davranışını bildirme ihtiyacı duyan kişiydi. Gerçek kişiliğim. 2005 yılı yaklaştı ve Novartis'in dahili belgeleri biçiminde kanıt toplamaya devam ettim. 2005 yılının sonuna gelindiğinde, ihbarcı kişiliğim varlığıma hakim olmaya başlamıştı. Satış temsilcileri olarak 'Novartis'in bize yapmamızı söylediği şeylerden rahatsız olduğumu' dile getirdim. Novartis'le birlikte bilinçli olarak kendi işimin mezarını kazdım. 2006 baharında işimin yasa dışı olduğunu ifade ettiğim için Novartis tarafından dışlandım. Boston'da ihbar davası açıldıktan günler sonra işime son verildi. . O noktada işten çıkarılmayı bekliyordum. 2007 ve 2008 yıllarında hiçbir şirketin beni işe almayacağını keşfettim. Büyük bir şirket yok. Sanki potansiyel işverenler benim Novartis'e karşı ihbarda bulunduğumun farkındaydı. Adalet Bakanlığı'nda PACER sistemi diye bir sistem var sanırım. Benim hukuk müşavirim aracılığıyla açtığım davaları kimlerin açtığını kayıt altına alıyor. Ve herkes tarafından erişilebilir. Bu yıllarda çok küçük iki ilaç şirketinde iş buldum ama maaşım neredeyse sıfırdı. 2008 baharında onlardan biri tarafından işten çıkarıldım ve bu, ilaç satış temsilcisi olarak kariyerimin resmi sonuydu.

DEVLET MÜDAHALE ETMİYOR.. 2009 baharında ihbar davam D. O. J. (Adalet Bakanlığı) tarafından açığa çıkarıldı ve sunduğum deliller çok kuvvetli olmasına rağmen hükümet, açtığım davaya müdahale etmedi. Novartis'in Adalet Bakanlığı'na rüşvet verdiğinden şüpheleniyorum.. müdahale etmemek. 'Şirketler ile ABD hükümeti arasında patolojik derecede yakın bir ilişki var'; aralarındaki gizli anlaşma döner kapıda ifadesini buluyor. Tüm büyük ilaç şirketlerinin ve yanlış yaptıkları için ödedikleri tazminatların aynısı benim keşfedip D. O. J. 'ye sunduklarımla aynı. Novartis ile Novartis yıllar içinde en az ödeme yapan şirket oldu. "Yıllar önce, bir şirketi ihbar edenin üzerindeki etkisini araştırmak amacıyla 233 ihbarcı üzerinde bir araştırma yapılmıştı. Bulguları: Ortalama bir ihbarcı, 40'lı yaşlarında, güçlü bir vicdana ve yüksek ahlaki değerlere sahip bir adamdır. İhbarcı olduğumda 40 yaşıma yakındım. "İhbarın ardından ihbarda bulunanların yüzde 90'ı kovuldu ya da rütbeleri düşürüldü. Yüzde 27'si davalarla bizzat karşılaştı. Yüzde 26'sı psikiyatrik ya da fiziksel bakıma başvurmak zorunda kaldı. Yüzde 25'i madde bağımlısıydı. Yüzde 17'si evini kaybetti. Yüzde 15'i boşanma yaşadı. Yüzde 10'u intihara teşebbüs etti. Yüzde 8'i iflas etti. Ancak tüm bunlara rağmen yalnızca yüzde 16'sı bir daha düdük çalmayacağını söyledi."" Yukarıdaki bu çalışmayla deneyimlemediğim tek etki, herhangi bir davayla karşı karşıya kalmamdı. Hayır, yaptığımdan pişman değilim. Kesinlikle tekrar yapardım. Açtığım dava kamuya açık bir kayıttır.  Yüzlerce işe başvurdum; en nitelikli olduğum işler. Ve kimse cevap vermiyor. Şu an yaptığım iş, tebrik kartı sergileri düzenlemek, beni çaresizlikten işe aldılar. Düşük ücret alıyor ve fiziksel olarak çok zorlu. 

İhbarın ardından kendi ailem ve arkadaşlarım tarafından Missouri'deki evime terk edildim. Kimse bunu neden yaptığımı anlayamıyordu. Tek bildikleri çok iyi bir işi kasten kaybettiğim. Eski karım, bu dava için herhangi bir uzlaşma sağlanamayacağımı öğrendikten haftalar sonra bana tüm bunları söyledi. Daha sonra beni hapse atmak ve temizlemek için sahte bir "taciz" suçlaması kullandı. Ben orta sınıftayken bu aile üyeleri ve yakın arkadaşlarım bana çok iyi davrandılar. İşsiz kaldığımda beni evlatlıktan reddettiler.  Bir zamanlar parayla ve diğer şeylerle sahip olduğum yaşam tarzını özlüyorum. Ama o hayat olmadan kendimi daha iyi bir insan gibi hissediyorum. Çok daha iyi bir insan. Yani muhtemelen bir daha asla o hayata sahip olamayacağım. İstediğim şey bir kitap sözleşmesi. Bu beni yoksulluktan kurtarırdı. Şu anda hayatta kalmaya ve bir şekilde başkalarına iyilik yapmaya çalışıyorum. Ve muhtemelen bir kız bulmak isterim

GÜZEL ZAMANLARI HATIRLAMAK MI? Eczacılık sektöründe temsilciyken bin dolarlık takım elbise giyerdim. Şirket arabalarım var. Çoğu zaman doktorları çok pahalı biftek yemeklerine ve bunun gibi şeylere götürürdüm. Toplantılara uçtuğumda limuzinler beni havaalanlarından alırdı. Bu hayatı biraz isteyerek kaybettim. Sanki artık her gün hayatta kalmaya çalıştığım bu paralel evrene ışınlanmışım gibi. Ancak bu evrende çok daha uyanığım. Bunun için çok müteşekkirim. Bazen sanki ödünç alınmış bir zamanda yaşıyormuşum gibi hissediyorum. Bazı tahminlere göre ölmüş olmalıyım. Yine de başkalarını sevmeye ve korumaya devam ediyorum. Bu beni ayakta tutuyor; başkalarının beni bir şekilde ayakta tutmasını sağlıyor. Ve onları öyle ya da böyle sürdürdüğümü hissediyorum. Onlar güzel ruhlar bu insanlar. Birbirimizi yargılamıyoruz. Şiddetli ebeveyn yabancılaşması da yaşanıyor. Missouri'de yıllardır görmediğim ve konuşmadığım 16 yaşında bir kızım var. Ona her hafta güzel mektuplar yazıyorum ve bu mektupları güzel kartlarla birlikte eski kayınvalidemin evine gönderiyorum çünkü kızımın şu anda nerede yaşadığına dair hiçbir fikrim yok. Bu mektupları alıyor ama bana cevap yazmıyor veya benimle iletişime geçmiyor. Bu benim hayatımda sürekli bir acıdır. Çoğu zaman yemek yiyebilmek için kilere giderim. Yiyecek kuponları alıyorum ama faturaları ödeyebilmek için bunları ekstra para karşılığında bir arkadaşıma satıyorum.  Ayrıca kışın kar küreyerek bu daireyi elimde tutabiliyorum. Her zaman ekstra para kazanmaya çalışıyorum. -ÖNE ÇIKAN RUH.. Özümde hiçbir körelme yok. Canım hep yanıyor. Düşsem de her zaman ayağa kalkarım. Geçenlerde Milwaukee'de bir otobüs durağında dayak yedim. Hayatımda yaşadığım travmayı düşünürsek bu dayak beni pek fazla etkilemedi. Çenem kırılmıştı. Bu otobüs durağında çok iri siyahi bir adam tarafından birkaç kez vurulduğumda hiç düşmedim. Çalışmadığım zamanlarda normalde bu VA hastanesine arkadaşlarımı görmek ve onların bilgisayarlarını kullanmak için giderim. Şu an bu noktadayım. Yakınlarda gaziler için bir kahvehane var. Ben de onların bilgisayarını kullanmak ve daha fazla arkadaş görmek için oraya gidiyorum. Görüyorsun ya, yalnız kalmayı gerçekten hiç sevmiyorum. Travma sonrası stres bozukluğum var. Diğer belirtilerin yanı sıra, sıklıkla normal olarak eski eşimin ve kızımın dahil olduğu kabuslar görüyorum. İnsanların aslında içsel acıyı keşfetmeye olduğundan daha fazla ihtiyaçları var. Bu arada yüksek kaygı durumumu zorlaştırıyor. Hiçbir zaman huzur içinde değilim. Ve asla iyi uyuyamıyorum. Zaman zaman intihara meyilli olsam da, genel olarak hayatım hakkında çok iyimserim; bu mücadele ve hayatta kalma çabasıyla dolu bir hayat. Bunun aslında iki ana nedeni var. Birincisi, bir şekilde fiziksel olarak çok sağlıklıyım. Çalışırken genellikle binlerce kiloluk ekipmanı kaldırıp taşıyorum. Ve asla terlemem. Hiçbir ağrım ve yorgunluğum yok. 48 yaşımdayken, şu anda 20 yaşındaki herhangi bir çocukla rahatlıkla rekabet edebilirdim. Arabam olmadığı için her gün kilometrelerce yürüyorum. Yine yorgunluk yok. Acı yok. Son muayenemde fiziksel olarak hiçbir sorun olmadığı ortaya çıktı. Şu anki durumum için çok minnettarım ama her şey düşünüldüğünde bu kadar sağlıklı olduğuma çok şaşırıyorum. İyimser kalmamın ikinci nedeni ise çok sevimli görünmemdir. Başıma gelenleri düşününce çok kızgın ve kırgın olacağımı düşünürsün. Ama ben hiç değilim. Mizacım hala hoş. Yabancılarla takıldım. Ve şu anda bu şehirdeki arkadaşlarımla sağlam ilişkilerim var. O halde şunu deneyin ve unutmayın: Hayatta sizi öldürmeyen şey aslında sizi daha güçlü kılar. Çoğu zaman çok daha güçlü. Bunun canlı kanıtıyım. (....)" Dan Abshear, "Yanlış DV Suçlamalarından Sonra Arabada Yaşamak (Living in a Car After False DV Charges)" kitabının yazarıdır. Ve  Ebeveyn Yabancılaşması-Bir Babanın Acısı (Parental Alienation - A Father's Pain), Dibe Vurmak-Kişisel Bir Hikaye (Hitting Bottom - A Personal Story)" (372)

"Aldous Huxley'in Nihai Devrimi: 1962 Zihin ve bedenin kontrolü üzerine ders
"..terör yöntemlerinde iyileştirme. Terör mesajlarını mesajlarla, kabullerle birleştiriyorlar.." Tanınmış bir fütürist ve öjenist olan Aldous Huxley'in 1962'de Berkley Dil Merkezi'nde yaptığı konuşmada burada dinlenebilir, burada onun distopik romanları "Cesur Yeni Dünya (Brave New World)" ve "1984"ün sadece kurgu değil, aynı zamanda köleliği yönetecek bir oligarşi tarafından kontrol edilen ve köleleştirilmiş iki tür toplum için planları kabul eder. Cesur Yeni Dünya kitabının yazarı Aldous Huxley, California Üniversitesi, Berkeley Dil Merkezi'nde bir dinleyici kitlesine konuşuyor ve halktan gönüllü köleler yaratmak için terörizm ve ilaç kullanımını konu alıyor. Burada çevrilmiş bir bölüm var. -Alıntılar: "Sanırım bugün, insanın doğrudan hemcinslerinin zihin-bedeni üzerinde etkide bulunabileceği nihai devrim, nihai devrim olarak adlandırılabilecek bir yaklaşımla karşı karşıyayız. Zamanın başlangıcından bu yana insan zihin-bedenleri üzerinde bir tür doğrudan eylemin sürdüğünü söylemeye gerek yok. Ancak bu genellikle şiddet içeren bir nitelikte olmuştur. Terörizm teknikleri çok eski zamanlardan beri bilinmektedir ve insanlar bunları az çok ustalıkla, bazen işkence, hapis ve çeşitli kısıtlamaları kullanmanın en iyi yollarının neler olduğunu bulmak için deneme yanılma süreciyle kazanılan büyük bir beceriyle bazen de son derece zalimce kullanmışlardır."

"Ve farmakologların'tedavininhastalıktan neredeyse daha kötü olduğu' çok sayıda yeni harika ilaç ürettikleri elbette doğrudur. Her yıl tıp ders kitaplarının yeni basımı, iyatrojenik hastalıklar, yani doktorların neden olduğu hastalıklar hakkında giderek daha uzun bir bölüm içeriyor (kahkahalar). Ve bu oldukça doğru, harika ilaçların çoğu son derece tehlikeli. Yani olağanüstü etkiler yaratabilirler, 'kritik durumlarda mutlaka kullanılmalı' ama çok dikkatli kullanılmalı. Ancak, CNS'yi etkileyen, insan vücuduna gözle görülür bir zarar vermeden tüm zihinsel sürece enerji verereköfori halindeki sedasyonda muazzam değişiklikler yaratabilen bir ilaç sınıfının olduğu açıktır ve bu bana en olağanüstü devrimi sunuyor. Bir diktatörün elinde bu maddeler şu ya da bu türde, her şeyden önce tamamen zararsız bir şekilde kullanılabilir ve sonuç olarak, insanları en berbat koşullarda bile tamamen mutlu edecek bir coşku hayal edebilirsiniz." 27:30'da "Demek istediğim bunlar mümkün. Bu olağanüstü bir şey, yani bütün bunlar eski kaba ilaçlar için bile geçerli. Demek istediğim, yıllar önce bir ev arkadaşım Milton'ın Kayıp Cennet'ini okuduktan sonra şöyle demişti: "Ve bira, Tanrı'nın insanlara yönelik yöntemlerini haklı çıkarmak için Milton'ın yapabileceğinden daha fazlasını yapıyor" (kahkahalar). Ve elbette bira, bunlarla karşılaştırıldığında son derece kaba bir ilaçtır. Ve bazı psişik enerji vericilerin ve yeni halüsinantların, varlığımızın korkunç gizemini olduğundan daha katlanılabilir kılmak için Milton ve tüm İlahiyatçıların yapabileceğinden çok daha fazlasını yapabileceğini kesinlikle söyleyebilirsiniz. Ve burada, nihai devrimin gerçekten çok iyi işleyebileceği muazzam bir alan olduğunu düşünüyorum; büyük miktarda kontrolün terör yoluyla değil, hayatı normalde olduğundan çok daha keyifli hale getirerek kullanılabileceği bir alan. Daha önce de söylediğim gibi, insanların makul ve nezih insan standartlarının sevmemesi gereken bir durumu sevmeye başlaması o kadar keyifli ki, bunun tamamen mümkün olduğunu düşünüyorum." "Ve şu anda çeşitli teknolojik ilerlemelerde olduğu gibi, otomasyonla ilgili sorunları ve daha derinlemesine, bu nihai devrime katkıda bulunabilecek bu yeni tekniklerle ortaya çıkabilecek sorunları düşünmemiz gerekiyor. Bizim işimiz olup bitenin farkında olmak ve sonra ne olabileceğini görmek için hayal gücümüzü kullanmak, bunun nasıl suistimal edilebileceğini ve mümkünse bu bilimsel ve teknolojik ilerlemeler sayesinde şu anda sahip olduğumuz muazzam güçlerin, insanların aşağılanması için değil, insanlığın yararına kullanılacağını görmektir." *Kullanılan ilaçlar zararsız değildir.." (373)

"Yanlış Bilgi Nereden Geliyor?  (VİDEO)
"Bu, tıbbi tedavilere ve özellikle tedavinin zararlarının nasıl gizlendiğine ilişkin kanıtları özetlemektedir. Tedaviyi hepimiz için daha güvenli hale getirmeyi amaçlıyor." Prof.David Healy açıklıyor.." (374)
 
"Yanlış Bilgi Nereden Geliyor?" Doktor David Healy - Kovid için Fluvoksamin mi?
Alıntılar;  "İlaç düzenleyicileri ve gıda düzenleyicileri halk sağlığı aygıtının bir parçası değiller. Görevleri reklamların metnini düzenlemek, başka bir şey değil, başka bir şey değil." (benimkini vurguluyor) ; "Pek çok iyi doktor, aşının veya ilaçların ölümüyle ilgili sorunları düzenleyici makamlara bildiriyor ve meslektaşlarını bunu yapmaya teşvik ediyor ama kuma su dökmek gibi çünkü düzenleyicinin yaptığı ilk iş, raporu 'kulaktan dolma, yanlış bilgiye dönüştüren doktor veya hastaların isimlerini silmek' oluyor." (benimkini vurguluyor) ; "Düzenleyici bir bürokrat. Onların işi bir ilacın sorun yaratıp yaratmadığını çözmek değil." ; "Artık aşırı tedavi salgınıyla karşı karşıyayız." ;  "Bir adam, klinik deney sırasında kendini yaktı ancak beş gün sonra öldü. Bu bir intihar sayılmadı. Resmen "yanıklar" nedeniyle öldü." ; "Antidepresan SSRI Luvox - Columbine ilacı - Kovid profilaktik ilacı olarak mı reçete ediliyor?" Çünkü 19 Ekim'de Fluvoxamine, Luvox'un bir Kovid-19 ilacı olarak kullanılmasının düşünülmesi benim için endişe vericiydi. İtiraf etmeliyim ki hiçbir makaleyi okumadım çünkü bana o kadar saçma geldi ki araştıracak gücü bulamadım. Kovid kokteyline neden bir antidepresanın eklenmek üzere olduğu benim için açıklanamaz. Psikiyatrik ilaçlarla, bunların etiket dışı kullanımıyla, klinik araştırmalarla ilgili her şey bende çok fazla öfke ve üzüntü uyandırıyor. ; Bugün, Dr. David Healy'nin Youtube kanalında yayınladığı, 'hastaları korumaya' yönelik yaşam adanmalarından bir diğeri olan bu harika açıklamayla karşılaştım. Profesör Healy'nin genellikle bu açıklamaları kendi sitesinde yayınladığını unutmuşum. Sitesinde sadece bunu değil, almanız gereken veya almayı düşündüğünüz bir ilaç hakkında çok sayıda iyi bilgiyi de araştırabilirsiniz. Kendinizi bilgilendirin, çünkü tehlikede olan sağlığınızdır ve bedeniniz, zihniniz ve ruhunuz üzerindeki sonuçlarına yalnızca siz katlanacaksınız. Kendine dikkat et." (375)

** Prof.Dr.David Healy araştırmaları ve yazıları..

"Prof.Dr.David Healy kimdir?
"David Healy bir psikiyatrist, bilim adamı, psikofarmakolog ve yazardır. Galler'de Psikiyatri profesörü olmadan önce ve yakın zamanda Kanada'daki McMaster Üniversitesi Aile Hekimliği Bölümü'nde, Dublin'de ve Cambridge Üniversitesi'nde tıp okudu. Britanya Psikofarmakoloji Derneği'nin eski sekreteridir ve 230'dan fazla hakemli makale, 300 başka eser ve Harvard Üniversitesi Yayınları'ndan Antidepresan Çağı ve Psikofarmakolojinin Yaratılışı (The Antidepressan Era ve The Creation of Psychopharmacology), New York Üniversitesi Yayınları'ndan Psikofarmakologlar Cilt 1-3 (The Psychopharmacologistler Volumes 1-3) ve Prozac Yemelerine İzin Verin (Let Them Eat Prozac), Johns Hopkins Üniversitesi ve Pharmageddon Yayınları'ndan Mania dahil 25 kitabın yazarıdır. En son ve en önemli kitap Tekillerin Gemi Enkazı (Shipwreck of the Singular) – Sağlık Hizmetinin Kazazedeleri (Healthcare’s Castaways). Bu, yaşam beklentilerimizin artmasına katkıda bulunan 'tıp alanındaki gelişmelerin artık nasıl tersine döndüğünü ve yaşam sürelerinin kısalmasına yol açtığını' belgeliyor. Aynı zamanda, 'sağlık hizmeti ortamı, personel ile yönetim arasında ve hastalar ile bizden ziyade kendilerine yönelik riskleri yönetme' konusunda daha fazla endişe duyan hizmetler arasında giderek artan endişe verici karşılaşmalar nedeniyle toksik bir hal aldı. David'in ana araştırma alanları 'psikofarmakolojideki klinik araştırmalar, psikofarmakolojinin tarihi ve hem denemelerin hem de psikotrop ilaçların kültürümüz üzerindeki etkisidir.Psikotrop ilaçları içeren cinayet ve intihar davalarında uzman tanık olarak görev almış ve bu ilaçlarla ilgili sorunları Amerikalı ve Avrupalı düzenleyicilerin dikkatine sunmak, ayrıca' ilaç şirketlerinin, hastalıkları pazarlayarak ve makalelerini hayalet olarak yazan akademik kanaat önderlerini işe alarak nasıl ilaç sattıklarınadair farkındalık yaratmıştır. David, RxISK. org web sitesi aracılığıyla faaliyet gösteren Veriye Dayalı Sınırlı Tıp (Data Based Medicine Limited)'in kurucusu ve CEO'sudur ve ilaç yan etkilerini çevrimiçi olarak doğrudan hasta raporlaması yoluyla ilaçları daha güvenli hale getirmeye kendini adamıştır. Daha detaylı özgeçmiş için tıklayınız." (376)

"Yanlış Bilgi Nereden Geliyor?
Prof.Dr.David Healy açıklıyor.. Bakım Politikası serisindeki bu önemli yazı, Norman Fenton'un 6 Aralık'ta aşılar etrafında dönen kanıtlarla ilgilenen bir gruba ders vermesi için yaptığı davetten kaynaklanıyor. Aşağıda metni ve slaytları bulunan konuşmanın videosunun yer aldığı RxISK'te Damızlık Kız Aşısı (The Handmaid's Vaccine) eşlik ediyor. Videodaki ses efektleri bir veya iki noktada hafifçe karışıyor ve vurgulanan noktaları netleştirmek için metne ihtiyacınız olabilir. "Bu konuşma, kanıtlarla ve onu nasıl ürettiğimizle ilgilenen herkesin yanı sıra, aşı yanlısı, klinik araştırmalarda gönüllü olma noktasına kadar varan, ancak sonunda bunlardan zarar gören bir grup insan içindir. Bilimi yapanlar ve bilimin ne anlama geldiğini gösterenler onlardır – açıklayacağım gibi – ama onların çalışmaları yanlış bilgi olarak bir kenara atılıyor. Şirketin SSRI zararlarıyla ilgilenmesi, gerçek kanıtları yanlış bilgi olarak sınıflandırmaya başladığımızı gösteriyor. Bizi 'dünyanın düz olduğuna inandırmaya' yönelik bu çabaya dahil olan şirket hilelerinin çoğunu biliyorsunuzdur, ancak bunların kullanıldığı küstahlık ve doktorların olup biteni fark edememesi yeni olabilir." "Serotonin Geri Alımı (Serotonin Reuptake) konusunda doktoram var ve SSRI'ları erkenden denemek konusunda istekliydim. 'Prozac kullandığım iki adam intihara meyilli hale geldi. Sorunları bıraktıktan sonra düzeldi ve başka bir serotonin geri alım inhibitörü başlatıldığında yeniden ortaya çıktı ve durdurulduktan sonra tekrar durdu.' Bkz. Creaney ve diğerleri.." Bu, bilimin herhangi bir yerinde ulaşabileceğiniz kadar açık bir nedensel bağlantıdır. Vakaları yorum yapması için Lilly'ye gönderdim ve forumlarda sundum. Kimse alternatif açıklamalar sunmadı. Diğerleri de bu makalenin yayımlandığı yıl içinde benzer vakalar bildirmişti. Bu vaka sayısı FDA'yı Lilly'nin ilacını savunmasını talep etmeye zorladı. Makalem çıktığında Lilly, Beasley ve arkadaşlarının bu makalesini BMJ'de yayınladı. Şirketin 20 Eylül 1991 tarihli FDA duruşmasında davasını sunduğu gün ortaya çıktı: "-Anekdotun çoğulu veri değildir.. ; -İlaç değil hastalık.. ; -Yanlış bilgiye mi yoksa bilime mi inanacaksınız?.. ; -Bunların hepsi Scientology Kilisesi'nin (1991'deki Vaxxer karşıtları) suçu.."

BMJ makalesi Prozac'ta daha fazla intihar olayı olduğunu gösteriyor ancak makale 'bunların istatistiksel olarak anlamlı olmadığını ve dolayısıyla herhangi bir sorun olmadığını' söyledi. FDA kendilerine bildirilen kalp kırıcı vakalardan bahsetti ancak 'bilimin Prozac'ı sorunla ilişkilendirmediği sonucuna' vardı. RCT'leri yaratan Tony Hill, 20 yıl sonra 'RCT'lerin bir ilacın yaptığı 100 şeyden birinin değerlendirilmesine yardımcı olabileceğini' söylüyor; bu, tedavi amacıyla kullanabileceğimiz bir şey. Bu, tanım gereği, 'RCT'lerin bir ilacı değerlendirmenin iyi bir yolu olmadığı' anlamına gelir. Bkz. Klinik Araştırmalar Güvenli Değil. Bugünlerde 'RCT'lerin hakikatin ve ışığın yolu olmadığını' söylemek, 'İncil'in, Kuran'ın veya ABD Anayasasının güvenilir olmadığını' söylemek gibidir. Bir depresyon araştırmasında araştırmacılar yoğun bir şekilde tek bir şeye odaklanıyor: Prozac'ın ruh hali üzerinde etkisi var mı? Oldukça iyi, diğer her şey göz ardı ediliyor. Kullandığımız istatistikler, bu sonuç hakkında toplayabildiğimiz her şeyi toplamak için yoğun bir çaba gösterilmedikçe işe yaramaz. Ve böylece, depresyon denemeleri, 'ilk haptan sonraki 30 dakika içinde SSRI alan hemen hemen herkesin başına gelen bir şeyi' gözden kaçırıyor: cinsel organlarınız uyuşuyor. Bu ilaçlarla ilgili RKÇ'leri araştırdığınızda bulacağınız tek şey, belki de insanların %5'inin bu ilaçlar nedeniyle cinsel sorunlar yaşadığıdır. Duygusal uyuşma, neredeyse tamamen gözden kaçırılan bir diğer son derece yaygın etkidir. Bu ilaçlar bu şekilde yardımcı olur. Bu ilaçlar depresyon tanısı alan birine bu şekilde yardımcı olabilir, ancak asıl önemli nokta bunun depresyonun iyileşmesinden çok daha yaygın olmasıdır. Benzer şekilde aşı denemelerinde de ortak nokta, 'Spike proteini etkilerinin çokluğudur'; bunu yapmanın yardımcı olabileceğini umuyoruz, ancak umulan şey tarafından hipnotize edilirsek, bu Spike proteinlerinin gerçekte ne yaptığını kaçırırız ve kaçırmış oluruz. Eğer sadece RCT'lere güvenirsek, bir ilaç hakkında neredeyse hiçbir şey bilmeyebiliriz. Bir RCT'nin bir ilaç veya aşı için olumlu bir Risk-Fayda (Risk-Benefit) oranı olduğunu gösterdiği fikri, yalnızca baktığımız şeyin bu aşının yaptığı en yaygın şey olması durumunda (örneğin paraşüt gibi) geçerli olabilir. En yaygın olanı, bir hayatın kurtarılması ve Risk Faydanın olumlu olmasıdır, ancak paraşütler için bir RCT'ye ihtiyacımız yok. Eğer umduğumuz şey oldukça nadirse (aşı veya SSRI denemelerinde olduğu gibi) ve özellikle de neyi kaçırdığımızı bilmiyorsak, örneğin sevişme yeteneğimizin belki de sonsuza kadar yok olması gibi, o zaman bir olumlu Risk Fayda oranı psikotiktir. "Davranış için ilk derecelendirme ölçeği Hamilton Depresyon Derecelendirme Ölçeği (Hamilton Rating Scale) idi. Doktorların bir hastayla görüşürken depresyonda anormal olabilecek şeylerin çoğunu kontrol etmelerine yardımcı olan bir yardım. Bir doktorun, hastanın yaşamak istediği hayatı yaşamasına yardımcı olacak bir görüşme yapmasına yardımcı olan bir yardım. Eğer kontrol listesine sadık kalırsanız oldukça standart ama muhtemelen felaketle sonuçlanacak röportajlar yapacaksınız. Mesela Hamilton Ölçeğinde intiharla ilgili bir madde var; bu madde hastalıktan ya da ilaçdan kaynaklanabiliyor; bunlardan hangisinin sorumlu olduğuna dair bir karar verilmesi gerekiyor. Seks için de, uyku için de aynı şey geçerli. Sadece intihar eğilimi için evet seçeneğini işaretlemek, kötü bir şekilde yanlış gitme riskini taşır." Ancak bunun gibi kontrol listeleri, bilimsel araçlar olarak görülmeye başlandı. Hastane yöneticilerine DH'nin kızınız veya partneriniz hakkında soru sormasından daha iyi görünüyorlar. Tıpta bu teşhisler olarak adlandırdığımız yargılamalar olmadan, derecelendirme ölçekleri, bir doktorun Pfizer'in 'yaşamanızı istediği hayatı yaşamanıza yardımcı olması' dışında anlamsızdır. "Bu hikayedeki en son değişiklik, şirketlerin artık elektronik olarak yürüttüğü olumsuz olaylara ilişkin derecelendirme ölçekleridir; bu ölçekler, insanların aşıdan sonra meydana gelen 'kol ağrısı, baş ağrısı, mide bulantısı' vb. gibi 12'ye kadar şeyi derecelendirmesine olanak tanır. Bu, bazı olayların istatistiksel olarak anlamlı hale gelmesini sağlar ve bunun sonucunda kesin olarak bildiğimiz tek şeyin aşıda gerçekleştiğini öne sürer." Johanna Ryan'ın Sanal Denemeler hakkındaki çalışmasına bakın. İnsanların başka bir şekilde katkıda bulunabileceği bir alan yok; dolayısıyla diğer olumsuz olaylara ilişkin raporlar, sonunda deneyin dışından geliyor ve yanlış bilgi olarak anekdot olarak görülüyor. Pfizer gibi şirketler anekdotları kaydediyor. Yanlış bilgiyle başka ne yapardınız?

İşte Kovid'e iyi geldiği iddia edilen bir SSRI olan Fluvoxamine. 'Bu konuda yapılan denemelerde, denemeyi geçersiz kılmaya yetecek kadar çok sayıda kesinti yaşandı. Yan etkiler 'öksürük, ateş, mide bulantısı' vb. içeren önceden doldurulmuş listelerde desteklenebilir, ancak 'intihara yatkınlık, cinayet, cinsel işlev bozukluğu' veya bu ilacın neden olduğu ve muhtemelen büyük bırakma oranından sorumlu olan diğer şeyler hariç tutulabilir. Birçoğu aşılara alternatif olarak bu tür ilaçlara bakıyor.' Bazı doktorlar onları Albert Bourla'nın Yüksek Teknolojisine karşı bizim Yüksek Teknolojimiz olarak savunuyorlar. Üzerinize daha fazla Yüksek Teknoloji fırlatmak yerine, sizi bulunduğunuz Teknolojinin bir kısmından uzaklaştırmak gibi daha yararlı olabilecek pek çok düşük teknolojili şey var. Hi Tech'i üzerinize fırlatırken, RCT'lerin, kullanımıyla biraz fayda sağlamayı umduğumuz zehirleri kutsal törenlere, yani yalnızca iyilik yapabilecek bir şeye dönüştürdüğü gerçeğini gözden kaçırıyoruz. 'İnananların çoğu, her gün mümkün olduğu kadar çok kutsal törene katılmanın iyi bir şey olduğunu düşünüyor; oysa çoğumuz için aynı anda birden fazla zehir almanın o kadar da güvenli olmayacağı da aynı derecede açık görünüyor.' Bir tuhaflık daha, şirketlerin 'Çirkin Ördek Yavrularının her zaman bir Kuğu anını yaşamasını' istemeleridir; talidomid geçen yıl ABD'de en karlı dördüncü ilaçtı, ancak bu yıl Albertine tarafından beşinci sıraya indirilecek. 'Talidomid, tıpkı fluvoksamin dahil SSRI'lar gibi 'intihara, cinsel işlev bozukluğuna ve doğum kusurlarına' neden olan bir ilaçtır.' 'İlaç şirketleri için derecelendirme ölçekleri, hastaya ilacını vermenin en baştan çıkarıcı yolu olan rakamlar üreten bir röportaj yapmanızı sağlar. Mülakat, onların Pfizer'in 'yaşamalarını istediği hayatı yaşamalarına yardımcı olmanıza' yardımcı olur. Bu sadece derecelendirme ölçekleri için geçerli değildir; tepe akış hızları, kemik yoğunlukları, kan basıncı veya lipidler veya şeker gibi her ölçüm için geçerlidir. Bazı rakamlarla ilgili bir şeyler yapmak önemli olabilir ancak amaç, 'insanların Pfizer'in yaşamasını istediği hayatı değil, yaşamak istedikleri hayatı yaşamalarına' yardımcı olmaktır.' Kronometre bir hayali gerçekleştirmek için harika bir motivasyon kaynağı olabilir; hayatımızın bir kısmına ilişkin veriler sağlar. Bu cezanın üstünde kalırsak – peki ya tartı terazisi? Anoreksiya nervozanın ilk tanımlarını ortaya çıktıktan hemen sonra aldık. 1920'lerde ideal kilo normları onlara bağlandı ve yeme bozuklukları mantar gibi çoğaldı. 1960'lı yıllarda evlerimize göç ettiler ve yeme bozuklukları salgın haline geldi. Ağırlık rakamlarını göz ardı etmek çok zordur. Hayatımızın her alanından aynı anda veri olmazsa, bu 'tek veri kaynağının tuzağına düşme' riskiyle karşı karşıya kalırız. Nevrotik oluyoruz. Kemik yoğunluğunun zayıf kalmasına veya lipit seviyelerinin yüksek kalmasına izin verebilir miyiz? Evet yapabiliriz. 'Otopsileri neden öldüğümüzü ortaya çıkaran bir şey olarak düşünüyorsunuz; onlar daha çok neyle yaşayabileceğimizi ortaya koyuyor.' Rakamlar risk yaratıyor ve 'ilaç sektörüi hastalıklardan ziyade risklerin tedavisinden para kazanıyor'. Sağlıklı olduğumuzda ilaç almaya ayartılırız. Kovid gösterge tabloları risk ve korku algıları oluşturmak için harika bir mekanizmadır. Aşılar elbette hastalıkları değil riskleri tedavi ediyor. Köfte başlığı Kontrol Paneli Işığındaki Cennet (Paradise by the Dashboard Light), Pfizer'in gördüğü şeydir, ancak bizim için Kontrol Paneli Işığındaki Cehennemdir (Hell by the Dashboard Light) - bu artık derslerin değerlendirilmesini de kapsıyor ve insanlara meydan okumak yerine onlara yalvarmamızı sağlıyor. SARS-Cov'u, bu vakadaki hastalığı ve onunla ilişkili pnömoniyi tedavi etmek için bu kadar az çaba harcamamız olağanüstü. Hastalıkları tedavi etmek iyi bir iş modeli değil.

Pazarlama Bilimi Gurusu Peter Drucker'ın 50 yıl önce söylediği gibi: "Pazarlamanın amacı satışı gereksiz kılmaktır. Amaç müşteriyi o kadar iyi tanımak ve anlamaktır ki, ürün veya hizmet kendine uyup satabilsin."

İmipramin ilk antidepresandı. RCT'lerde daha sonraki SSRI'ları geride bırakıyor. Melankoliyi tedavi ediyor; bunu yapamıyorlar. Şiddetli depresyonda işe yaramazlar. Melankoli yüksek intihar riskini beraberinde getirir. İmipramin 1958'de piyasaya sürüldü. Bir yıl sonra İngiltere'deki bir toplantıda Danimarkalı psikiyatristler, bunun 'harika bir tedavi olmasına rağmen bazı insanları intihara meyilli hale getirdiğini' açıkça ortaya koydular. Melankoli hastalarında imipraminin plaseboyla karşılaştırılması üzerine bir düşünce RCT'si yapalım. İntihara neden olsa da durumu tedavi ettiği için intihar sayısını azaltmasını bekleriz. Bu RCT, antidepresanların intihara neden olmadığına dair harika bir kanıt olacaktır. İşte SSRI'ları pazara sunan hafif depresyon denemelerine ilişkin veriler: 'plaseboyla karşılaştırıldığında intihar olaylarının iki katı.' İmipramin hafif depresyonlarda da aynı görünüyor. Artık intiharlara da neden oluyor. Dolayısıyla 'RCT'ler bize neden ve sonuç hakkında hiçbir şey söylemez; bize taban tabana zıt cevaplar verebilirler.' Çünkü bunlar ilaç denemeleri değil. Bunlar Tedavi Denemeleridir ve herhangi bir klinik Denemede bu durum ilaçların etkilerini bozar. RCT öncesi ilaçları değerlendiren insanlar bunu biliyordu. Bir hasta, bir duruşmada intihara meyilli hale geldiğinde, ne olduğunu anlamak için muhakeme yeteneğinizi kullanmalısınız, ancak size yapmamanız söylenmektedir. Bu, ilaçların ve koşulların yüzeysel olarak benzer etkilere neden olduğu her klinik durum için geçerlidir (diyabet ve glitazonların her ikisi de kalp yetmezliğine neden olur, osteoporoz ve bifosfonatların her ikisi de kırıklara neden olur) ve çoğu RCT'nin ne olduğunu belirlemesi nedeniyle bu, algoritmik bir egzersizi imkansız hale getirir. İşte gerçek bir ilaç denemesi böyle görünüyor. Şirketler 1980'lerde bu çalışmaları yürüttüler ve 'SSRI'ların sağlıklı gönüllüleri intihara meyilli hale getirdiğini, bağımlılığa ve cinsel işlev bozukluğuna neden olduğunu' buldular ancak ilaçlar piyasaya sürüldüğünde bununla ilgili hiçbir şey duymadık. Bu Denemeler, şirketlerin bu sorunları gizlemek için Tedavi Denemeleri yapmalarına olanak sağladı. Aşı denemeleri, sağlıklı gönüllü denemeleridir..

Bu slaytta doğrudan 2006 GlaxoSmithKline makalesinden alınan veriler gösterilmektedir. GSK'nın SSRI paroksetinin başı dertteydi; Majör Depresif Bozukluk (Major Depressive Disorder) için yapılan RCT verileri'paroksetinin intihar olaylarına neden olduğunu' gösteriyor gibi görünüyor. Gerçek veriler muhtemelen GSK'nın burada kabul ettiğinden daha kötüdür. Ancak RCT'lerin kurtarmaya geleceğinden asla korkmayın. GSK ayrıca Aralıklı Kısa Depresif Bozuklukları (IBDD "Intermittent Brief Depressive Disorders") olan kişiler üzerinde de denemeler yaptı. Bunlar çoğu insan için sınırda kişilik bozukluğudur; bu hastalar diğer herkesten çok daha sık intihar girişimi yaşarlar. Ancak bu hastalar depresyon kriterlerini karşılayabilir ve Depresyon RCT'lerine dahil edilebilir. Bu hastalarda Prozac işe yaramadı. Paroksetin de bunu yapmadı ve plaseboya göre 3 kat daha yüksek intihar eğilimi oranına sahipti.  GSK daha sonra benzer bir hasta grubunda başka bir deneme daha yaptı. Neden? Cevap burada. İşte iki GSK denemesinden elde edilen IBDD verileri. Bu iki deneme için paroksetinin daha kötü görünmesine neden olan başka veriler de gördüm, ancak GSK'nın hikayesine sadık kalalım. Hatta paroksetin koluna 16 olay daha ekleyebiliriz ve yine de aynı sihirli sonucu elde edebiliriz. IBDD verilerini MDD verilerine eklediğinizde 'paroksetinaniden intihar olaylarına neden olmuyor ve bunlara karşı koruma sağlıyor'. Sırt ağrısı, meme kanseri, diyabet, hipertansiyon, osteoporoz, parkinson hastalığı gibi heterojen hastalarla yapılan her tedavi denemesinde buna benzer bir şeyin olması gerekir. 'Bir ilacın neden olduğu etkiyi, bir ilacın neden olduğu etkiyi gizlemek için kullanabiliriz.' RCT'ler neler olup bittiğini anlamanın bir yolu değildir. Sırt ağrısı denemeleri, antibiyotik yerine analjezik kullanmanız konusunda ısrarcı olacaktır; bu da enfeksiyonların neden olduğu sırt ağrılarının %10'u için yanlıştır. Bu slaydın oğlunu daha önce görmüştünüz. İşte ebeveynler. Tüm AD RCT'lerinde, 'hastaların önceki ilaçları bıraktığı 2 haftalık bir arınma dönemi' vardı. Artık bunun yapılmasının zor bir şey olduğunu biliyoruz - çok sayıda intihara neden oluyor - biraz aşı sonrası iki haftalık döneme benziyor. Ancak şirketler, hastaların hiçbir şey almadığını ve buradaki şemada da gösterildiği gibi tüm bu olayların plasebo olayları olarak sayılması gerektiğini savundu. Prozac'ın 1991 tarihli makalesinde intihar olaylarının sayısında artış vardı - ancak istatistiksel olarak anlamlı değildi. Bu manevrayı geri alın –– ve bunlar istatistiksel olarak anlamlıdır. İşte FDA'ya sunulan paroksetin verileri. Paroksetin rakamlarının plasebodan daha iyi olmasını tercih ederiz, ancak arkadaşlar arasında çok az bir fark var. Temizleme manevrasını geri alın ve veriler böyle görünüyordu. FDA neler olup bittiğini biliyordu ve düzenlemeleri ihlal ettiğini ve hiçbir şey yapmadığını biliyordu. Ve bu rakamlar uyarı yapılmadan onaylanması gereken bir ilaca da benzemiyor. Bu söylendiğinde şirketler oyunu değiştirdi. 'SSRI tedavisini sonlandırıp intihara meyilli olan hastalar plasebo olarak değerlendirilirkenplaseboyu bırakıp 'SSRI tedavisine başlayıp intihar edenler' tedavi amaçlı olarak plasebo intiharı'olarak sınıflandırıldı. Düzenleyiciler soru sormadı. "Sylvia Plath antidepresan kullanmaya başladıktan bir hafta sonra intihar etti; bu yaygın bir zaman dilimiydi." 

Bu reklam, kendisine verilen antidepresan türü için, bir uzay mekiği içeren MAOI için, 'doktorlara, bu ilacın hastalarını yörüngeye daha hızlı ulaştıracağı izlenimini vermeyi' amaçlıyordu. İşte bir uzay mekiği - kat edilen milyon mil başına şimdiye kadarki en güvenli ulaşım aracı - ancak dünya atmosferinden çıkış ve geri giriş açısından ifade edilirse o kadar da güvenli değil. Şirketler, maruz kalan hasta başına intihar olaylarını ifade etmek yerine, bin hasta yılı başına düşen olaylara takılıp kaldı; bazı hastaların iyi durumda olduğundan emin olmaya özen göstererek, aylarca veya yıllarca uzatılmış takipte kaldılar. RCT verileri çetrefilli hale geldiğinde ve Kara Kutu Uyarıları (Black Box Warnings) aldığımızda (şirketler ulusal intihar oranları gibi Gerçek Dünya Kanıtlarına (Real World Evidence) yöneldi). Burada, Norveç için tüm İskandinav ülkelerine özgü olan (SSRI kullanımı arttıkça intihar oranlarının düşmesi nedeniyle) SSRI verileriyle uyumlu olmayan iddiaları görüyorsunuz. Baktığınızda intihar oranları SSRI öncesi AD kullanımıyla birlikte yaklaşık 1988'e kadar artıyor - SSRI'dan 3-4 yıl önce düşmeye başlıyorlar. İşte yine Norveç'te intihar oranlarının 88'den düştüğünü görüyorsunuz ve otopsi oranları arttıkça bu oranların yükselip yükselmediğini ve ardından kötü tanımlanmış ölümler azaldıkça ve artdıkça adım adım düştüğünü görüyorsunuz. Bu, tüm İskandinav ülkeleri için geçerlidir – Bkz. Reseland ve diğerleri." SSRI kullanımının arttığını rutin olarak duyuyoruz. Değil; her yıl aynı sayıda insan bu ilaçları kullanıyor. Artış, onlara bağımlı olan sayıların arttığını gösteriyor. Bunun intihar oranları üzerinde etkileri vardır; bunun gibi bir endekste bir etkiyi yalnızca ilk birkaç yılda görmeniz muhtemeldir. Aşılar söz konusu olduğunda, bu yılın miyokardit ve tromboz oranı yeni normal haline gelecek – Bkz. Healy ve Aldred 2005.. 1999'da Londra'daki bir şirket sempozyumuna konuşmacı olarak katılmam istendi; konuşmacıların ek olarak makaleler yazmaları gerekiyordu. Evet dedim ve kısa süre sonra makalemi içeren bir e-posta aldım. Healy'nin söylediklerini Healy referanslarıyla kendi söylediği şekilde anlatan harika bir Healy makalesiydi. Benim eşyalarımı bilen hiç kimse onun benim olmadığını anlayamazdı. Kendi yazımı yazmayı düşündüğümü söyleyerek e-posta gönderdim. Karşı tarafta bir şaşkınlık oldu ama tamam dediler. Bunu onlara gönderdim ve 'bunun oldukça iyi olduğunu ama diğerinde bazı önemli ticari mesajlar olduğunu' söylediler; Siegfried Kasper'a adını yazdıracağız. İşte orijinal makaleden değiştirilen tek kelime: yazar Kasper'ın adı. Bunu Viyana'daki herkes biliyor ama bunun SK'nin kariyerine hiçbir zararı olmadı. 'Kasper gibi doktorlara 1000 veya daha fazla makale yazdıkları' için güvenebileceğinizi söyleyen materyaller bulabilirsiniz. Hala harika bir Healy makalesi vs. 

Bir yıl sonra tuvalet kağıdının bile gizli damgalandığı Pfizer arşivindeydim. Bir tıbbi yazı şirketi olan Current Medical Directions tarafından yönetilen Pfizer'in SSRI Zoloft'u hakkındaki makalelerden oluşan bu çalışma belgesine rastladım. İçinde Zoloft'ta kaygılı, depresyonlu, genç, yaşlı vs. için yayınlanmış veya yayında olan makalelerin listelendiği sayfalar var - burada TSSB sayfasını görüyorsunuz. Sağda göreceksiniz; 'makaleler, esas olarak olumsuz olan bu çalışmalar için ilacın, harika bir şekilde işe yaradığını' söyleyerek yazılmıştı. Biri NEJM'e, diğeri JAMA'ya gidecekti. Sol tarafta ise – TBD'yi görüyorsunuz – yazarların isimleri Belirlenecek (To Be Determined). Pfizer'in pazarlama departmanı, ilaç için en iyi satış personelinin kim olacağını bulmaya çalışacak. Bu sadece bir ruh sağlığı sorunu değil. Tıptaki tüm tedaviler için geçerlidir. İşte tüm zamanların en ünlü RCT'si. Seçkin bir yazar kadrosuna sahip olan dergi, çocuk psikiyatrisinde en yüksek etki faktörüne sahip dergide yer alıyor ve 'paroksetinin, harika şekilde işe yaradığını ve depresyondaki çocuklar için tamamen güvenli olduğunu' söylüyor. 1998 yılına ait bu dahili GSK belgesi, 'şirketin, denemenin 'ilacın işe yaramadığını' gösterdiğini bildiğini ve verilerin iyi kısımlarının çıkarılmasını ve gördüğünüz makalenin yayınlanmasını önerdiğini' gösteriyor. New York Eyaleti, bu temelde GSK'ya karşı bir dolandırıcılık davası açtı ve GSK'ya ayrıca 3 milyar dolar para cezası verildi, bu da deneme verilerine ve ileride göreceğiniz bilgilere erişime yol açtı.  Hikayenin tamamı Study329. org'da.. Bu yasal işlem sayesinde 'kimsenin görmediği şirket verilerine erişim' sağladık. Etkililik verileri oldukça alakasız, ancak verileri hangi yoldan keserseniz kesin, paroksetinin plasebodan daha etkili olmadığını göstermek hala mümkündü. "Bu verilere asıl ilgi, sorunları gizlemek için kullanılan hilelerdi." Orijinal makale 10 sayfadan oluşuyordu. Düzenleyiciler, 800 sayfalık bir Klinik Çalışma Raporu (CSR) ve yaklaşık 5000 sayfalık ekler görüyor; bunlar varsayımsaldır, ancak MHRA veya FDA'dan hiç kimse bunlara bakmayacaktır. Bunları ve 77.000 Klinik Kayıt Formu (CRF) sayfasını daha gördük. 77000 sayfadan 5000 sayfaya aktarılmayan verilere 2 noktayı işaretleyin. 10. nokta, plasebo alan hastaların SSRI almasıdır - nasıl olduğunu açıklayabilirim. Ancak kodlama konularına odaklanmak istiyorum.

Psikiyatrik olumsuz olayların tümü, CNS veya nörolojik olaylar halinde gruplandırıldı; orfoz yapanlar buna baş ağrıları ve baş dönmesini de dahil ediyor. Baş dönmesi nörolojik değildi; kardiyovaskülerdi çünkü bu durumda karşılaştırma ilacı, özellikle yetişkin dozunun iki veya üç katı kullanıldığında kan basıncını düşürüyor. Bunun etkisi, psikiyatrik olumsuz olayların sinyalini bastırmaktı. Yani gruplandırmayla ilgili bir sorun var. Baş ağrısından her bahsettiğimize itiraz eden, 7 inceleme turu ve 7 hakemle yayınlanması bir yıldan fazla süren makaleyi hazırlayan BMJ editörü Elizabeth Loder tarafından bu konuda duyarlı hale getirildik. GSK'nın kanaat önderi olan bir baş jeologu olduğu ortaya çıktı ama hepsinden önemlisi, GSK'yı 3 milyar dolarlık para cezasına karşı savunan avukatlar olan Ropes and Gray'de çalışan bir avukatın karısıydı. Burada, baş ağrısını ve baş dönmesini bir kenara bırakırsak, alt çubukta Keller makalesindeki intihar olaylarının sayısını görüyorsunuz; bunları duygusal değişkenlikten çözdüğünüzde. Orta çubukta, FDA tarafından bir yaygara patlak verdiğinde GSK bunu yapması istendikten sonra bunu revize etti. Üst çubukta yine daha fazlasını bulduğumuzu görüyorsunuz ve size anlatacağım gibi kaçırdığımızdan daha fazlası vardı. Bu, Ortak Aşılara nasıl uyuyor? Burada Pfizer'in olumsuz olay verilerine ilişkin raporunu görüyorsunuz; bunların bir tonu, Genel Bozukluklar (General Disorders) adı verilen daha üst düzey bir kodlama grubunda kaybolmuştur. Çubuğun kırmızı yarısı bunların ciddi, potansiyel olarak öldürücü olduğunu gösteriyor. Genel Bozukluklar anlamsız bir gruptur; açıklığa kavuşturulması gerekir. 'Pfizer'deki bir duruşmada, bir adam kendini öldürmek niyetiyle üzerine benzin döktü ve kibriti çaktı. 5 gün sonra yanıklardan dolayı öldü. Ölümü yanık olarak kodlandı. Ancak şirketin bir Ciddi Olumsuz Olaylar (Serious Adverse Events) anlatımı yazması gerekiyordu ve eğer bunu anlarsanız onun intihar olarak kodlanması gerektiğini anlayabilirsiniz.' Study329 bittikten sonra şirketlerin bu sorunu aşmanın bir yolunu bulduğu ortaya çıktı. İşte sokakta silah sallayan genç bir adam. Kyle Rittenhouse'du. Study329'da 15 yaşında bir erkek çocuk sokakta silah sallarken ve insanları öldürmekle tehdit ederken yakalandı. Hastaneye kaldırıldı ve bu nedenle SAE öyküsü olması gerekiyordu ancak şirket onu eşzamanlı hastalık olarak kodladı. Dört çocuk, eşzamanlı hastalık olarak kodlanan Study329'dan ayrıldı; hepsi paroksetin alıyordu. Bunları az önce gördüğünüz resme eklediğinizde işler çok daha kötü görünür.

Araya giren hastalık nedir? Bu neredeyse kesin olarak paroksetinle ilgili olumsuz bir olaydı, ancak araya giren bir hastalığa işaret etmek, yani bu çalışmaya gerçekten dahil edilmemeniz gerektiği anlamına geliyor, bir anlatı yazmaya gerek olmadığı anlamına geliyor. Bu boşluk 25 yıldır mevcut ve FDA bunu kapatmak için harekete geçmedi. Astra-Zeneca'nın körü körüne kırdığını ve Bri Dressen'in başına gelenlere benzer ciddi olumsuz olaylardan kurtulduğunu biliyoruz; bkz. Misinformation'dan New England J. Burada aynı Astra-Zeneca deneyinde eşzamanlı hastalıkların ortaya çıktığını görüyorsunuz. Burada, 12-15 yaş arası çocuklar için yaptıkları denemede Pfizer aşısının ikinci dozunun uygulanmasından birkaç gün sonra tüple beslenen ve tekerlekli sandalyeye ihtiyacı olan Maddie de Garay var. Ancak şirket, bu denemede aşıyla ilgili ciddi bir olumsuz olayın yaşanmadığını söylüyor. Histerisi olduğunu ve elbette bunun denemeden önce olduğunu ve dolayısıyla aşının buna sebep olamayacağını iddia ediyorlar. Çok az kişi FDA'nın çocuklar için paroksetini onayladığını biliyor; işte FDA'nın GSK'ya yazdığı 2002 onay mektubunun bir kısmı. Anahtar kısmı okuyabilmeniz için yazılmıştır. Tarih önemli; Keller gazetesi 2001 tarihliydi. Burada GSK'nın FDA'ya Study329'un negatif olduğunu söylediğini ve FDA'nın üç negatif çalışmanın ardından ilacı onaylamayı kabul ettiğini ve ayrıca etiketlemede bundan bahsetmeye gerek olmadığı konusunda hemfikir olduğunu görebilirsiniz. FDA bunu neden yapsın? İşte yaklaşık on yıl önce yetişkinlerde antidepresanlarla yapılan denemelerin yayınlanmış sonuçları. Resim oldukça iyi görünüyor. Ancak Erick Turner'ın da gösterdiği gibi bu çalışmalar FDA'ya böyle görünüyordu. Farklı bir resim. Şirketler olumsuz çalışmaları yayınlanmamış bırakmıyor, FDA'nın olumsuz çalışmaları, olumlu olarak yayınlamalarına izin vermekten mutluluk duyacağını biliyorlar. Neden? GSK, FDA'ya, eğer dünyaya Study329'un olumsuz olduğunu söylerseniz dolandırıcılıktan dava açılabileceğimizi söyledi mi? FDA da bunu yaptı ve 3 milyar dolar para cezasına çarptırıldı. FDA bu düdüğü çalmaya niyetli hissetmiyor ve MHRA ve EMA'nın daha da az teşviki var. İşte yine Study329. Yazar listede yok. Çocuklarda yapılan denemelerde, literatürün neredeyse tamamı şirket tarafından yazılmıştır. Makalelerde iddia edilenlerle gördüğümüz veriler arasındaki uyumsuzluk, tıpta bilinen en büyük ayrımdır, ancak muhtemelen atipik değildir. Study329, mevcut aşı denemelerinin bazılarıyla karşılaştırıldığında iyi ve etik bir denemeydi. Yapılan 45 denemeden şu anda reşit olmayanlarda antidepresanlarla ilgili 45 olumsuz deneme var. Ancak antidepresanlar artık genç kızlar tarafından en sık kullanılan ikinci ilaç gibi görünüyor.

Bu Yeni İngiltere Yanlış Bilgilendirme Dergisi (New England J of Misinformation) makalesinde dikkat edilmesi gereken ilk şey, yazarın burada listelenmemesidir. Görünen 29 yazarın 20'si şirket çalışanıdır. Çok az sayıda klinisyen var ve muhtemelen hiçbiri kimsenin zarar gördüğünü görmemiş. İkincisi, deneme, Palladium Research'e taşeronluk yapan, Ventavia'ya taşeronluk yapan Pfizer yerine I Con tarafından yürütüldü ve Ventavia'nın bir boktan gösteri yaptığını biliyoruz. Şirket denemeleri deneyimi olan herkes, ilgili merkezlere bakmaya değer olduğunu bilir, çünkü örneğin aripiprazol denemesinde, 30'u ilaç için onay almayacak sonuçlar üreten 33 merkezin olabileceği ama belki de FDA'nın ziyaret etmeyeceği 3 yer var ki, ilaca verilen her hastanın muhteşem bir performans gösterdiğini ve plasebo alan her hastanın ciddi şekilde yaralandığını veya korkunç bir şekilde öldüğünü ve her ikisini bir araya topladığımızda FDA'nın gıcırdayabileceği bir sonuç ortaya çıkıyor. Bu duruşmada da benzer bir şeyin olup olmadığını merak etmek mümkün. Bildiğimiz şey, aşı nedeniyle plasebodan daha fazla kişinin öldüğü ve çok daha fazla insanın ortadan kaybolduğu ve FDA'nın mevcut liderliğinin, herhangi bir nedenle verilere ve Pfizer ile yazışmalarına erişmeden önce ölmeyi tercih edeceğidir. Doktor'da bir House var mı? Tıp draması House birçok kişi tarafından izlendi ve sevildi. Dr House, kafa karıştırıcı klinik vakaları, cevaba yol açan bazı küçük ayrıntılardan yararlanarak çözmede iyiydi. Günümüzde doktorlar, bariz bir X'in bariz bir Y'ye neden olduğunu söyleme yeteneğini neredeyse kaybetmiş durumdalar; bu, büyük ölçüde, yalnızca RCT kanıtlarının bize bir tedavinin ne yaptığını söylediği ve artık apaçık olana inanamayacağımız şeklindeki mantraya bağlı. 'Karısı, kocasını göğsünden boş yere vuruyor; onu o mu öldürdü?' Kim bilir. Belki de 100 vakadan 1'inde, hemen öncesinde kalp krizi geçirmiştir; 100 vakayı CDC, FDA, EMA vb. kuruluşlardaki uzmanlara iletmeli ve onların çözmelerine izin vermeliyiz. Sonuç olarak, belgeler, bunları dosyalayan ve onlarla hiçbir şey yapmayan düzenleyicilere belki 10'da 1 veya 100'de 1 ciddi yan etki rapor ediyor. Bu, ramak kala olaylarını da bildiren ve bu raporlar dikkate alınmazsa uçmayı reddeden havayolu pilotlarının aksine; sonuçta müşteri ölürse pilot da dikkate alınır. Bu doktorlar için geçerli değil. Düzenleyicinin rolü konusunda derin bir yanlış anlayış var. Sağlık aygıtının parçası değiller. Görevleri, belki de yiyecek söz konusu olduğunda daha kolay görülebilecek olan, bu sarı şeyin tereyağı mı, yoksa tereyağına benzeyecek şekilde domuz yağı mı olduğuna karar vermektir. Tereyağı ise bunun iyi bir tereyağı olup olmadığına ya da tereyağının bizim için iyi olup olmadığına karar vermek onların işi değildir. İlaç konusunda da aynı şey geçerli; rol, belirli kriterlerin karşılanması durumunda sadece bir kutucuğu işaretlemek. Bir ilacın veya aşınınsoruna neden olup olmadığını tespit etme konusunda hiçbir yetenekleri veya eğitimleri yoktur. İşte Walter Raleigh'in kafası kesiliyor. Bu olaydan sonra hukuk sistemleri, birisini söylentilere dayanarak mahkum etmenin adaletsizliğini kabul etti ve söz konusu davalar ancak odadaki 'incelenip çapraz sorguya tabi tutulabilecek' delillere dayanarak karara bağlanabildi. MHRA'nın herhangi bir raporda yaptığı ilk şey doktorların ve hastaların isimlerini kaldırmaktır. Bu da onları 'söylentilere, anekdotlara, yanlış bilgilere' dönüştürüyor. Bu, hiç kimsenin bir bağlantı olup olmadığına karar veremeyeceği anlamına gelir. MHRA, kıyamete kadar raporların samanlığında nedensel iğneler aradıklarını ancak bir iğne yığınıyla karşı karşıya kaldıklarında bir iğneyi bile bulamadıklarını söyleyecektir. Sebep ve sonucu belirlemenin anahtarı, doktor ile hasta arasındaki karşılaşmadır. Bütün veriler orada. İlk incelemeden sonra, verilerle ilgili tuhaflıklar akla geldiğinde takip etme şansı vardır. Bunun gibi devam eden iki yönlü bir karşılaşma olasılığını ortadan kaldırırsanız, neden-sonuç oluşturma yeteneğini de ortadan kaldırırsınız. Düzenleyicilerin anonimleştirilmiş ilaç raporlarıyla ilgili sahip olduğu tek araç orantılı raporlama oranlarıdır, ancak Matthew Crawford'un da belirttiği gibi bunu VAERS için bile kullanamazsınız çünkü bunun düzgün çalışması için karışımda çok sayıda ilaca ihtiyacınız var. Ayrıca orantılı raporlama oranları da bir kaçış noktasıdır. Biriyle röportaj yapmaktan daha bilimsel görünebilirler ama öyle değiller.

Birisi SSRI kullanarak intihar edersesigorta şirketi doktoruna 'buna ilacın neden olduğunu söylememesi' veya başka bir yasal davaya yol açabilecek herhangi bir şey söylememesi konusunda tavsiyede bulunacaktır. Sigortanın risk almamızı destekleyen bir iş olması gerekiyor ama burada bunu yapmıyoruz. Eğer doktor kuralları çiğneyip ilacı suçlarsa, 'sokak ilacının ölüme yol açtığını' söyleyebilen adli tabibinreçeteli bir ilacı ölüme bağlayacak bir kutucuğu yoktur.  Medya rehberliği aynı zamanda gazetecilerin apaçık olanı (adli tabip bunu yapmamışsa ilaç intihara neden olmuştursöyleyememesini sağlar ve tüm bunlar aşılar için de geçerli olacaktır. Eğer adli tabip hile yapar ve düzenleyiciye yazı yazar ve 'bariz ölüm nedeninin ilaç veya aşı olduğunu' ima ederse, düzenleyici 'doktorun ne söylediğini' kontrol edecek ve eğer doktor 'ilaç veya aşıyı parmaklamadıysa' kontrol etmeyecektir.. Eğer vaka, Alana Cutland davasında olduğu gibi, hem doktorun hem de adli tıp görevlisinin hileye başvuracağı kadar açıksa, düzenleyici, MHRA'nın yaptığı gibi, bunun gibi ' yalnızca bir avuç raporumuzun olduğunu' söyleyerek yanıt verecektir, bu, neler olup bittiğini anlamamıza izin vermek için yeterli değildir. House dizisinde kahraman, 'kalıba uymayan küçük şeylere dikkat ediyor ve iniş çıkışlardan sonra her şeyin nasıl bir arada olduğunu' buluyor. Bugünlerde bir kadın kocasını Dr. House'un önünde vurduğunda, kocası neler olup bittiğini anlayamıyor gibi görünüyor. Tamam, adam aynı anda kalp krizi geçirmiş olabilir ve daha sonra hoş bir anda aldatıldığı için onu vurmuş olabilir ama 100'de 99'unda bu oldukça basit, onu öldürdü. House yine de bu komployu kaybetti. Bazı iyi doktorlar, meslektaşlarını olumsuz olayları düzenleyici makamlara bildirmeye teşvik ediyor; bu da sorunu daha da kötüleştiriyor. Düzenleyiciler, bu raporları kıyamet kopana kadar dosyalayacaklar. Doktorlar, 'bakın ne gördüğümü biliyorum, aşı ya da ilaç hastamı öldürdü' demeye cesaret edemiyorlarsa, işleri daha da kötüleştiriyorlar.  Dr House, 'ilaçlar ve aşılarla zehir kullanımından fayda sağlamayı umduğumuzu ve bazen insanların zehirlendiğini' bir türlü anlayamıyor. Biz ve o, onun kutsal törenler (sadece iyilik yapabilecek şeyler) verdiği fikrini tercih ediyoruz. F. Scott Fitzgerald bir keresinde, 'gelişmiş bir zihnin, iki çelişkili şeyi aynı anda akılda tutabileceğini ve hâlâ işlevini sürdürebileceğini' söylemişti; doktorlar, bunu bir zamanlar yapabiliyordu ama şimdi yapamıyorlar.

Bilim, Müslümanlara ve Yahudilere, Hıristiyanlara ve Ateistlere önyargılarını kapıda bırakıp veriler üzerinde fikir birliğine varmaları konusunda meydan okuyor. Ancak jürili duruşmada olduğu gibi verilere bağlı kalarak hâlâ bir karara varmamız gerekiyor.  Bir yargı. Bir teşhis. Teşhis koymak veya hüküm vermek bir düzenleyicinin görevi değildir. Bir kararın gerçek dünyada, birini vurmak kadar etkisi vardır. Ölen bir koca üzerinde ateş etmenin belirgin etkileri olduğu gibi, yargılanan eş üzerinde de aynı derecede belirgin etkiler vardır. Bu önemli ama hepimiz için daha önemli olan, doktor üzerindeki etkiler veya herhangi bir karara varamamak ve aynı şekilde bildikleri veya şüphelendikleri tanıyı koymamak da doğru teşhistir. Bu başarısızlık onları Model Doktorlara, yani gerçeğin küçültülmüş bir kopyasına dönüştürür. "Bir hastayı tedavi ederken kanıtları takip etmekhayaletle yazılmış sahte makalelerin söylediklerini yapmak anlamına gelmez." Bu, önümdeki kişiyi takip etmek ve tıpkı jürinin yapacağı gibi fikir birliğine varmak anlamına gelmeli. Eğer bununla sözde kanıt arasında bir uyumsuzluk varsa, bütün kitaplar bilimi ileriye taşıyan şeyin bu olduğunu söylüyor. RxISK'te Damızlık Kızın Aşısını (The Handmaid’s Vaccine) ve burada gördüğünüz mutlu çift Albert ile Ursula hakkındaki mesajını görün.." (377)

"Klinik Denemeler Güvensizdir
Bu, 9 Eylül 2021'de Stockholm'de aile hekimlerine verilen 3 bağlantılı dersten ilkidir. Toplantıyı, aynı zamanda İsveç'in psikiyatrik ilaçlara yönelik kamu sağlığı hizmetleri tarafından finanse edilen ilk ve tek yoksunluk kliniğini de yöneten Stockholm'deki aile doktoru André Marx tarafından organize edildi. Bu konuşmanın alternatif başlığı Klinik Deneme Dövmeli Kız'dır. Bunu Hayaletleri Yakalayan Kız (Girl who Catches Ghosts) ve Tuz Yiyen Kız (Girl who Eats Salt) takip edecek. Hepsi Bakım Politikası (Politics of Care) Forumunda yer alacak. Stockholm'deki bir hasta kuruluşu olan Equal'da çalışan Thomas Hultgren, ara sıra Zoom efektleriyle çocukların konuştuğu bir video kaydı yaptı. Video BURADA; -"Klinik Denemeler Güvensizdir (Clinical Trials are not Safe)" (a)

Oldukça tutucu ve tutucu bir tıp geçmişinden geliyorum. Tıbbi modele ve farmakolojik ve diğer tıbbi tedavilerin değerine inanıyorum. Buna rağmen duyduklarınızdan rahatsız olabilirsiniz. Eskiden Tıp Dedikleri Şey (They Used to Call Medicine)'den şu anda olup bitene kadar kat ettiğimiz mesafe bizi rahatsız ediyor gibi görünüyor. Çok fazla cevap vermeyeceğim. Ancak iki sorum var: RCT nedir ve Veri nedir? Veri'ye cevabım bu konuşmada. RCT'lere cevabım üçüncü konuşmada.. İşte hastamız. Kadın mı erkek mi olduğu belli değil. Koktuğunu söyleyebilirim. Başlangıçta onun pek zeki olmadığını hissedebilirsiniz. 'Burada nasıl yardımcı olabiliriz? Yardım neye benzerdi?' Yardım etmek kesinlikle birine ne yapması gerektiğini söylemekle aynı şey olamaz. Hastamız için ne yapacağımızı bilme sorunumuz burada başlıyor. Randomize (Rastgele) kontrollü araştırmalara (RCT "randomized controlled trials") ilişkin herhangi bir tartışma, huysuz bir karakter olan Ronald Fisher ile başlar. Fisher, 'sigara içmenin, akciğer kanserine neden olduğu fikrinin saçma olduğunu' düşünüyordu; tütün endüstrisinin memnuniyetle finanse ettiği görüşler. Fisher bir doktor ya da bilim adamı değildi. Hiçbir zaman bir RCT yürütmedi. Uzmanların görüşlerini matematiksel olarak karakterize etmekle ilgilenen bir matematikçiydi. Fisher, 'uzmanların ne yaptıklarını bildiklerini' varsayıyordu. Onun için deneyler, bunu göstermenin bir yoluydu; yeni şeyler bulmanın bir yolu değil. Bir deneyin, uzmanın söylediği gibi sonuçlanmasına yalnızca iki şey engel olabilir. Bilinmeyen bir faktör olabilir, ancak Fisher bunun nadir olacağını düşündü; uzmanlar neredeyse her şeyi biliyordu. Rastgeleleştirme (Randomization), bilinmeyen, bilinmeyenlerin üstesinden gelebilir. Fisher'ın uzmanları Robin Hood gibiydi. Şans eseri müdahale etmedikçe Robin Hood gibi ilk oku 20 üzerinden 19 kez bölerlerdi. RCT'lerin Fisher'in senaryosu gibi sonuçlandığı herhangi bir tıbbi durumunuz varsa bana bildirin. Antidepresanların ve çoğu ilacın denemeleri daha çok buna benziyor; her yerde. Tıp uzmanları Fisher'ın düşündüğü gibi olsaydı deneylere ihtiyacınız olmazdı. Tıbbi tavsiye, 'insanlara uçaktan atlarken paraşüt takmalarını' söylemek gibidir. Bu eski Alman Markı, Carl Friedrich Gauss'un önemli bilimsel buluşunu kutluyor. 1810 civarında teleskoplar güvenilmezdi ve gökbilimciler onların bir veya iki yıldıza mı baktıklarından emin olamıyorlardı. Gauss bunu yanında gördüğünüz güven aralığıyla çözdü; ölçümler 'güven aralığının içindeyse' aynı yıldızdandı, eğer biri onun dışına çıkıyorsa farklı yıldızlardan geliyordu. Fisher'dan nefret eden Jerzy Neyman ve Egon Pearson, 'istatistiksel anlamlılığın tamamen yanlış olduğunu ve deneylerin güven aralıkları gerektirdiğini' söyledi. Bu adamların bilimle ya da tıpla da hiçbir ilgisi yoktu. Hiçbir zaman RCT yapmadılar. Ancak 1970'lerde tıp dergileri bize istatistiksel önemi bırakıp bunun yerine güven aralıklarını kullanmaya başlamamızı söyledi.

Bu konuşmadaki tek karmaşık slayt bu. Gauss'un güven aralığını en üstte görüyorsunuz. Güven aralıkları yıldızlar ve teleskoplar gibi ölçüm hatası problemlerinde işe yarar. Bir kişiye beta bloker verirseniz, kalp atış hızı yavaşlar ancak her kontrolünüzde bazı değişiklikler olur. Bu ölçüm hatası adını verebilir ve güven aralıklarını kullanabiliriz; verilerin tümü 1,0'dan geçen kalın çizginin solunda olacaktır. Ama 10 kişiye beta bloker verirseniz 9 kişinin kalp atış hızı yavaşlar ama bir sonraki kişinin kalp atış hızı artabilir. Görmeliyiz ama onu farklı bir yıldız olarak görmüyoruz. Sadece beta blokerlerin kalp atış hızını yavaşlattığını söylüyoruz. Beta blokerlerde kalp atış hızının artması nadirdir, ancak birçok psikotrop ilaç bazılarını sakinleştirirken diğerlerini tamamen uyanık bırakır. Ölçümlerin yarısı 1,0'ın soluna, yarısı da sağa düşecek ve şirketler'ilaçlarının, uyku üzerinde hiçbir etkisi olmadığını' iddia edebilecek. Bu sadece yanlış değil, psikotik. Sol altta başka bir örneğimiz var. Buradaki hem Kırmızı hem de Sarı İlaç sizi öldürebilir. Bunlardan birini almaya zorlanırsanız, tüm istatistik eğitiminiz size 'Kırmızı olandan kaçınmanızı' söyleyecektir çünkü güven aralığı 'bunun sizi kesinlikle öldürebileceğini' söylüyor. Sarı güven aralığı 1,0'ı geçiyor, yani sizi öldürüp öldürmeyeceğini bilmiyoruz. Sarı İlacın muhtemel riski Kırmızı olandan neredeyse 10 kat daha fazladır. Seçmek zorunda kalırsanız Kırmızı olanı seçmelisiniz. Bir sonraki örnek, FDA'nın antidepresan denemeleri veri tabanındaki intihar olaylarını gösteriyor; Kırmızı Eğri, 25 yaş ve altındaki kişilerdeki ve Sarı Eğri 45-55 yaşlarındaki kişilerdeki olayları gösteriyor. Ancak FDA ve diğerleri, 'yalnızca 25 yaş ve altındakilerin antidepresanlardan dolayı risk altında olduğunu' iddia ediyor. O yaşın üzerindeysen sorun yok. Buradaki sonuç, 'bir ilacın denemelerinde ne istatistiksel anlamlılığın ne de güven aralıklarının' işe yaramadığıdır. Şu anda on binlerce RCT'miz var ancak hiç kimse bunların ne anlama geldiğini tam olarak çözemiyor. İstatistik kullanımımız gerçeklikten ziyade, kolaylık esasına dayanmaktadır. İlk etapta ne yaptığımızı biliyorsak güven aralıkları işe yarayabilir, ancak ne yaptığımızı bilmiyorsak işe yaramaz. Bkz. Antidepresan Hikayesi: Hiçbir Şeyi Anlamlandırmayan Rakamlar (The Antidepressant Tale: Figures Signifying Nothing). Burada gördüğünüz iki tablo boyut ve şekil bakımından aynıdır. Birini diğerinin üzerine koyarsanız eşleşirler ve bu da kafanızı karıştırır. Rastgeleleştirmenin, bilinmeyen karıştırıcıları kontrol ettiği iddia ediliyor. İnsanlar bunun hakkında mistik terimlerle konuşuyorlar. Bir ilacı RCT'ye tabi tutun ve doktorun ne yaptığı hakkında hiçbir fikri olmasa bile doğru cevap ortaya çıkacaktır. Buradaki sorun ne Fisher ne de Neyman'ın bir RCT'nin ne yaptığını bilmeyen birine yardım edebileceğini düşünmemesiydi. Bir RCT'nin herhangi bir şekilde kullanılabilmesi için önce ne yaptığınızı kabaca bilmeniz gerekir.

İlk Tıbbi (First Medical) RCT, 1948'de tüberkülozda streptomisin içindi. Tony Hill, tıbbi bir deneyde rastgeleleştirmeyi başlatan kişiydi. Hill, Fisher veya Neyman'ı takip etmedi. Duruşmasında rastgele seçimin mistik bir yanı yoktu; bu sadece adil bir dağıtım yöntemiydi.  İki yıl önce Mayo Clinic'teki klinisyenler tüberküloz için streptomisini değerlendirmek üzere eski moda bir deney yapmıştı; hem tedavi hem de plasebo gruplarında yaş ve cinsiyet gibi şeyler kontrol ediliyordu. Her iki denemede de streptomisinin işe yaradığı görüldü. Mayo denemesinde 'hastaların hızla dirençli hale geldiği ve bazılarının sağır olduğu' ortaya çıktı. Hill's RCT tüm bunları gözden kaçırdı. Hill'in deneyinin yürütülmesinin tek nedeni Mayo çalışmalarıydıstreptomisin tedavisinin cevabı zaten biliniyordu. Hill bunu keşfetmedi. Hill'in RCT'sinden sonra, çok az sayıda araştırmacı olağan klinik deneylerden ziyade RCT yapmanın daha anlamlı olduğunu görebiliyordu. Göreceğiniz gibi, bunu değiştiren başka bir şey oldu. İşte 1965'te Tony Hill RCT'leri yansıtıyor. Bu makalenin başlarında RCT'lerin bu kadar popüler hale gelmesine şaşırdığını söylüyor. Ayrıca doktorların değil, çoğunlukla endüstri çalışanlarının onları itmesi gerçeğine de şaşırıyor. RCT'lerin Terapötik Etkinliği (Therapeutic Efficacy) değerlendirmenin yalnızca bir yolu olduğunu, yani tüm ilaçların sahip olduğu 100 veya daha fazla etkiden birinin değerlendirilmesi olduğunu söylüyor. Bu aslında 'RCT'lerin bir ilacı değerlendirmenin iyi bir yolu olmadığı' anlamına gelir; bunların bir yeri vardır ancak genel olarak ilaca ilişkin iyi bir görüş sunmazlar. 1950'lerde RCT'lerin en coşkulu savunucusu Louis Lasagna'ydı. Lazanya, plaseboyu ve Klinik Farmakolojiyi (Clinical Pharmacology) haritaya koymuştu. İlaç Yönetmeliği (Drug Regulation) o zamanlar İlaç Güvenliği (Drug Safety) ile ilgiliydi. Lazanya, RCT'lerin FDA'ya 'bir ilacın işe yarayıp yaramadığını belirlemenin bir yolunu sunduğunu' düşünüyordu. Eğer işe yaramazlarsa güvende olamazlardı. Kimse aldırış etmedi.

Olaylar her şeyi değiştirdi. Talidomid (Thalidomide)'in neden olduğu korkunç doğum kusurları siyasi bir krizi tetikledi; bir şeyler yapılması gerekiyordu. Güvenliğe odaklanan 1938 FDA Yasası, Talidomid'i ABD pazarından uzak tuttu. 1962 tarihli yeni bir Kanun, FDA'ya 'ilaçların güvenli olmasının yanı sıra etkili olduğunu da belirten' bir talimat verdi. Etkinliğin gösterilmesi RCT'ler kullanılarak yapılacaktır. Fikir, 2 pozitif RCT'nin kriter olacağıydı. Herkes tek bir pozitif deneme olsaydı tüm denemelerin pozitif olacağını ve kesinlikle iki pozitif denemenin olacağını düşünüyordu; ancak artık durumun böyle olmadığını biliyoruz. Denemelerin %50'si olumsuz olabilir. Etkinliği artırmak yalnızca iyi bir şey olabilir; sizce de öyle değil mi? Talidomid daha sonra 1962 Etkililik Yasası (Effectiveness Act) kapsamında lisans aldı. 1962 Yasası'ndan önce, plasebo kontrollü bir RCT'de yalnızca tek bir ilacın hem güvenli hem de etkili olduğu gösterilmişti: Thalidomide ve denemeyi yapan kişi Louis Lasagna'ydı. Makale Burada. Thalidomide'in yeniden meydana gelmesini durdurmak için uygulamaya koyduğumuz mekanizma, sorunsuz bir şekilde üstesinden geldiği bir mekanizmaydı. Herkes RCT'lerin ilaç şirketlerini frenlediğini düşündü ve çoğu hala düşünüyor. Bunun yerine, 'RCT'ler şirketlerin altın kazanmasını sağlayan standart haline geldi.' Yirmi yıl sonra Lasagna'nın, 'RCT'lerin bir ilacın ne yaptığını anlamanın en karmaşık yolu olduğunu' söyleyen Rossi ve arkadaşlarına yanıt verdiğini görüyorsunuz. Bunun yalnızca karmaşıklığın saflık anlamına geldiği durumlarda geçerli olduğunu söylüyor. Bu, İngilizce sofistike kelimesinin bugün çoğu insanın farkına varmadığı eski bir anlamıdır. Sofistike şarap, ona etilen glikol eklemek anlamına gelir. Makale Burada. Temel olarak, en azından olumsuz olaylar açısından 'klinik kararın, RCT'lerden daha doğru olduğunu ve etkileşime girmenin daha ilginç olduğunu' söylüyor. On yıl sonra yine RCT'lere bakış açısının 1950'lerden bu yana tamamen değiştiğini söylediğini görüyorsunuz. Röportaj Burada. Ve RCT'ler o kadar da yararlı değil - kesinlikle bekleme odamızdaki bu kişiye yardım etmek için ne yapacağım şeklindeki anahtar soru için değil. RCT'lerin, hakkında bilgimiz olmayanlar bile dahil olmak üzere tüm karıştırıcıları kontrol etmesi gerekiyor. Aslında durum tam tersidir. RCT'ler kafa karıştırıcı durumlara yol açıyor ve deneme sonuçlarını esasen anlamsız hale getiriyor.

İmipramin ilk antidepresandı. O ve diğer trisiklik antidepresanlar SSRI'lardan ve SNRI'lardan daha güçlüdür. RCT'lerde onları yener. Melankoliyi tedavi edebilir ama onlar edemez. Şiddetli depresyonda işe yaramazlar. Melankoli yüksek intihar riskini beraberinde getirir. İmipramin 1958'de piyasaya sürüldü. Bir yıl sonra İngiltere'deki bir toplantıda Danimarkalı psikiyatristler, bunun harika bir tedavi olmasına rağmen bazı insanları intihara meyilli hale getirdiğini açıkça ortaya koydular. Orada kimse tartışmadı. Bu ilaç intihara neden olabilir. Melankoli hastalarında imipraminin plaseboyla karşılaştırılması üzerine bir düşünce RCT'si yapalım. Her ne kadar intihara neden olsa da böyle bir denemede durumu tedavi ettiği için intihar sayısını azaltmasını bekleriz. Bu RCT, antidepresanların intihara neden olmadığına dair harika bir kanıt olacaktır.

İşte SSRI'ları ve SNRI'ları piyasaya süren hafif depresyon denemelerine ilişkin veriler: plaseboyla karşılaştırıldığında intihar olaylarının iki katına çıktığını görüyorsunuz. Şirketler bu riski gizlemek için her türlü hukuk dışı manevraya başvurdu. Aynı hafif depresyonlarda imipramin verileri böyle görünüyor. Artık intiharlara da sebep olduğu görülüyor. Dolayısıyla RCT'ler bize neden ve sonuç hakkında hiçbir şey söylemez; bize taban tabana zıt cevaplar verebilirler. Çünkü bunlar ilaç denemeleri (drug trials) değil. Bunlar Tedavi Denemeleridir (Treatment Trials) ve herhangi bir klinik Denemede (clinical Trial), bu durum ilaçların etkilerini karıştırır ve bu karıştırıcılar ilacın etkilerini gizler. RCT'lerden önce geleneksel denemelerde (traditional trials) ilaçları değerlendiren insanlar bunu biliyordu. RCT yapan insanlar bunu yapmaz. Bir hasta bir denemede intihara meyilli hale geldiğinde, ne olduğunu anlamak için muhakeme gücünüzü kullanmak zorundasınız, ancak RCT'lerde klinisyenlerin kendi muhakemelerini kullanmaları beklenmiyor. Bu sadece depresyon için geçerli değildir; ilaçların ve koşulların yüzeysel olarak benzer etkilere neden olduğu her klinik durum için geçerlidir; diyabet ve glitazonların her ikisi de kalp yetmezliğine neden olur, osteoporoz ve bifosfonatların her ikisi de kırıklara neden olur. İşte bir ilaç denemesi neye benziyor? Şirketler 1980'lerde bu çalışmaları yürüttüler ve SSRI'ların sağlıklı gönüllüleri intihara meyilli hale getirdiğini, bağımlılığa ve cinsel işlev bozukluğuna neden olduğunu buldular ancak ilaçlar piyasaya sürüldüğünde bu sorunlar hakkında hiçbir şey duymadık. Bu İlaç Denemeleri (Drug Trials), şirketlerin Tedavi Denemelerini (Treatment Trials) bu sorunları gizleyecek şekilde tasarlamalarına olanak sağladı. Birazdan size bunun nasıl yapıldığını göstereceğim ama önce şuna bakın. Bu slaytta doğrudan 2006 GlaxoSmithKline makalesinden bazı veriler gösterilmektedir. GSK'nın SSRI paroksetinin başı dertteydi; Majör Depresif Bozukluk için yapılan RCT verileri, paroksetinin intihar olaylarına neden olduğunu gösteriyor gibi görünüyor. GSK'nın burada kabul ettiği gerçek verilerin daha kötü olduğunu düşünüyorum. Ancak RCT'lerin kurtarmaya geleceğinden asla korkmayın. GSK ayrıca Aralıklı Kısa Depresif Bozuklukları (IBDD "Intermittent Brief Depressive Disorders") olan kişiler üzerinde de denemeler yaptı. Bunlar çoğu insan için sınırda kişilik bozukluğudur; bu hastalar diğer herkesten çok daha sık intihar girişimi yaşarlar. Ancak bu hastalar depresyon kriterlerini karşılayabilir ve Depresyon RCT'lerine dahil edilebilir. Lilly bu hastalarda Prozac denemesi yapmıştı ama işe yaramamıştı. GSK ayrıca işe yaramayan ve plaseboya göre 3 kat daha yüksek intihar eğilimi oranına sahip olan bir paroksetin denemesi de yaptı. GSK daha sonra benzer bir hasta grubunda başka bir deneme daha yaptı. Neden?  Cevap burada. İşte iki GSK denemesinden elde edilen IBDD verileri. Bu iki deneme için paroksetinin daha kötü görünmesine neden olan başka veriler de gördüm, ancak GSK'nın hikayesine sadık kalalım. Hatta paroksetin koluna 16 olay daha ekleyebiliriz ve yine de aynı sihirli sonucu elde edebiliriz. IBDD verilerini MDD verilerine eklediğinizde paroksetin birdenbire intihar olaylarına neden olmuyor, bunlara karşı koruma sağlıyor. Buna benzer bir şey, hastaların heterojen olduğu (sırt ağrısı, meme kanseri, diyabet, hipertansiyon, osteoporoz, parkinson hastalığı) her tedavi denemesinde yaşanacak. Bir ilacın neden olduğu etkiyi, bir ilacın neden olduğu etkiyi gizlemek için kullanabiliriz. RCT'ler neler olup bittiğini anlamanın iyi bir yolu değildir. Sırt ağrısı deneyinin sonuçları, antibiyotik yerine analjezik kullanmanız konusunda ısrarcı olacaktır; bu da enfeksiyonların neden olduğu sırt ağrılarının %5-10'u için yanlıştır.

Sağlıklı Gönüllü İlaç Denemelerinde (Healthy Volunteer Drug Trials) bahsettiğim gibi, şirketler SSRI'ların çoğu insana cinsel sorunlar yaşattığını gördüler. Yalnızca 2 hafta sonra, hayatınızda bir daha hiçbir şey yapamaz hale gelebilirsiniz; bu duruma SSRI Sonrası Cinsel İşlev Bozukluğu (PSSD "Post SSRI Sexual Dysfunction") adı verilir. Genç-yaşlı, kadın-erkek, tüm etnik gruplarda ve dünyadaki her ülkede yaşanıyor. Ancak şirketin Tedavi Denemelerinde (Treatment Trials) insanların %5'ten azının bu şekilde etkilendiği görülüyor. Bunu başarmak için hiçbir yasanın çiğnenmesine gerek yok. Kafatasçılığına gerek yok. Sadece bir RCT yapın. Tony Hill'in size söylediği gibi RCT'ler birincil son noktaya bağlıdır. Herkes bunun bir ilacın yaptığı en yaygın şey olduğunu varsayar ve buna dikkat etmek mantıklıdır. Diğer tüm etkiler daha az yaygın olacak veya yalnızca aylarca veya yıllarca tedavi görüyorsanız ortaya çıkabilir. SSRI RCT'leri için birincil son nokta ruh hali değişikliğidir. Ancak ruh hali değişikliği en yaygın etki değildir. Ticari çıkarların etkisidir. Tüm dikkatinizi buna odaklarsanız ne olur? -VİDEO; seçici dikkat testi (selective attention test) "Olan bu…. Hipnotize olduk ve olup biteni özlüyoruz." SSRI'ların cinsel etkileri, kullananların neredeyse %100'ünde ilk dozdan sonraki 30 dakika içinde ortaya çıkar. Kaçırılmayacak türden olmalılar. Ancak birincil son noktaya odaklanmak bunların ortadan kalkmasına neden olur..

Şirketler ayrıca sağlıklı gönüllü denemelerinden insanların SSRI'lara bağımlı hale geldiğini biliyordu ancak bu sorun RCT'lerde ortadan kalktı. Sonuç olarak çoğu Batılı ülkenin nüfusunun %10-15'i artık bu ilaçları kullanıyor; bunun başlıca sebebi de kurtulamamaları. BMJ, 2 yıl önce İngilizlerin sevişmeyi bıraktığını söyleyen bir baş makale yayınladı. Depresyonu suçladılar, ancak bu ilaçların verildiği hafif durumdaki bizler genellikle yardımcı olmak için sevişmeye veya yemek yemeye yöneliyoruz. SSRI'lardan önce bu sorunlar için kullandığımız Benzodiazepinler daha kötü bir bağımlılığa neden olmuyordu ve en azından sevişebiliyorduk. Partnerlerimizi hesaba katarsanız nüfusun belki %20'si ve bu ilac kullanımının özellikle yüksek olduğu bölgelerdeki insanların belki de %30'u için sevişmeyi imkansız hale getiren şey, %15'imizin kullandığı ilaclardır. RCT'ler ilaçlara yeşil göz atıyor. Eğer hipnotize olmazsak iyilik getirebileceğimiz zehirleri ayinlere dönüştürürler. Sakramentler yalnızca fayda sağlayabilen, zarar veremeyen maddelerdir. Düzenleyiciler bize, 'bizi öldüren veya seks hayatımızı sonsuza kadar yok eden ilaçların, pozitif bir fayda-risk dengesine sahip olduğunu' söylüyor. Bu iddia, 'bir ilacın etkilerinden yalnızca birini inceleyen RCT'lere ' dayanmaktadır; bu, en yaygın etki olmayabilir. İfade tamamen tutarsız; bu, düzenleyicilerin yuttuğu mantrayı bir ilaç şirketinin icat etmesiydi. Bu konuşmanın başındaki en önemli sorularımdan biri şuydu: Veri Nedir? Pfizer'in antipsikotik ilacıyla ilgili bir denemede bir adam yanıklardan öldü. "Her ilaç denemesinde yer alan 50 makaleden herhangi birini okuyarak ona ne olduğu hakkında hiçbir fikir edinemezsiniz. Çok az kişi herhangi bir tehlikeden bahsediyor. Bu denemenin makalelerindeki rakamlar ve istatistiksel çıktılar hiçbir ipucu vermiyor."  Ölümü, şirket içi bir olumsuz olay raporunu tetikledi. Bu, kendisini öldürmek amacıyla üzerine benzin döktüğünü ve ateşe verdiğini gösteriyor. 5 gün sonra öldü ve 'yanık sonucu ölüm' olarak kodlandı. Kolayca elde edemeyeceğiniz olumsuz olay raporuna sahip olmasaydınız, ne olduğunu hiçbir şekilde bilemezsiniz. İkinci derste hakkında daha fazlasını duyacağınız GSK'nın ünlü Study329'da, ergenlik depresyonunda paroksetin ve plasebo karşılaştırmasında 15 yaşında bir erkek çocuk, sokakta silahla insanları vurmakla tehdit ettiği için polis tarafından tutuklandı. Polis onu hastaneye götürdü. Paroksetin alıyordu. Bunun ciddi bir olay raporuna yol açması gerekirdi ancak bu gerçekleşmedi çünkü GSK, birisinin eşzamanlı bir hastalığı olduğunu söylerseniz ne olduğunu bildirmek zorunda olmadığınızı keşfetmiştir. Dört çocuk, eşzamanlı hastalık nedeniyle bu deneyden ayrıldı; hepsi paroksetin kullanıyordu. FDA'nın asla göremediği şirket içi bir e-posta bu çocuğun hikayesini anlatıyordu. Verinin anlamını ortaya çıkarır. İnsanlar klinik araştırmalardaki verilerdir. Bu çocuğun olumsuz bir olay geçirip geçirmediğini veya gerçekten başka bir hastalığı olup olmadığını öğrenmek için onlarla röportaj yapabilmeniz gerekir; ilacın ne zaman kesildiği belli oldu mu?

Bir ilacın soruna yol açıp açmadığını belirlemek adli bir işlemdir; bunu bir algoritmanın ortaya koyduğu rakamları sayarak değil, inceleme ve çapraz sorgulama yoluyla yaparsınız. Eskiden Tıp Denilen Şey (Used to be Called Medicine) adliydi; algoritmik değildi. Kolunuzu kırdığınızı ve Kaza Departmanına gittiğinizi ve size 'İyi haber, Paris Alçı RCT'si yürütüyoruz' dediğini hayal edin. 4 uzvunuzdan birine rastgele bir POP koyacağız ve bunu POP'suz durumla karşılaştıracağız. Rastgele bir POP koymak, hiç POP yapmamaktan daha iyi olacaktır, ancak bunu bunun gibi RCT sonuçlarına dayanarak yapmaya başlamak çılgınlık olur. Ancak bizim yaptığımız da tam olarak budur. Ancak bu çoğu doktorun yaptığı şeydir. "RCT'ler beynimizi etkili bir şekilde ortadan kaldırıyor ve onları programlanabilen bir şeyle değiştiriyor." RCT'ler klinik yargıya (clinical judgment) karşı çıkıyor. Klinik uzmanlık eskiden HealthCare "Sağlık Hizmeti"'in (yaşanmış deneyim diyebileceğimiz) merkezinde yer alıyordu ancak bu artık sağlık hizmeti şirketleri için bir sorun haline geldi. Geleneksel doktorlar, bir Fast Food yemeği hakkında yorum yapan bir gurme Şef gibidir ve sağlık, Fast Food gibi bir hizmet endüstrisi haline geldi; gurme doktorlar istenmiyor. Bizler kılavuz yazarları, düzenleyiciler ve ilaç firmaları için bir sorunuz; bunların hepsi sizin ve benim uzmanlığıma karşı RCT formundaki nesnel bilgiyi sunmak istiyor. Zehir kullanımından iyilik getirme fikri sigortacılar, yöneticiler ve hatta dini törenler isteyen halk için geçerli değildir. Bizi geçersiz kılmak için kullanılan bu RCT'ler nelerdir? Cevap daha sonra gelir. Bunun siyaseti, bir bakıma personel ve hastaların merkez olmak yerine Çarklar olduğu Kurumsal Operasyonlar (Corporate Operations) yerine sağlık/medikal kooperatiflerine (health/medical co-operatives) ihtiyacımız olduğudur." (378)

"İlaçları hepimiz için daha güvenli hale getirmek
Advers ilaç olayları artık hastanelerdeki ölümlerin dördüncü önde gelen nedenidir. Yanlış giden şeyleri izleyecek ve hayat kurtarmak için müdahale edecek kimsenin olmadığı, hastane dışı ortamlarda bunların daha da büyük bir ölüm nedeni oldukları makul bir bahis. Örneğin 'akıl sağlığı alanında, ilaçların neden olduğu sorunlar önde gelen ölüm nedenidir ve bu ölümler hastane ortamlarından ziyade topluluk içinde meydana gelir.' Ayrıca başka bir ilaç krizi daha var; yeni ilaçlar keşfetmekte başarısız oluyoruz.(...)  -Hakkında.. David Healy bir psikiyatrist, psikofarmakolog, bilim adamı ve yazardır.. -"Veriye Dayalı Tıp Hakkında.. Advers ilaç olayları artık hastanelerdeki ölüm nedenleri arasında dördüncü sırada yer alıyor.. Yanlış giden şeyleri izleyecek ve hayat kurtarmak için müdahale edecek kimsenin bulunmadığı hastane dışı ortamlarda, bunların daha da büyük bir ölüm nedeni olduğu makul bir iddiadır. Örneğin 'ruh sağlığı alanında ilaç kaynaklı sorunlar önde gelen ölüm nedenidir ve bu ölümler hastane ortamından ziyade toplumda meydana gelir.' -Ayrıca başka bir ilaç krizi daha var; yeni ilaçlar keşfetmekte başarısız oluyoruz. . Bu iki kriz, ilaçlarla ilgili olumsuz olayların tespit edilmesinin, 'bir ilacın yeni bir kullanımını ve yeni ilaçları keşfetmeninhala en iyi yolu olması nedeniyle birbiriyle bağlantılı olabilir. Ancak herkesin olumsuz olayları fark etmesini teşvik eden teşvikler giderek azalıyor. Şirketler sorunları tespit etme çabalarını engelliyor ve böylece bindikleri dalı kesiyorlar. Doktorlar, bugün dünyada yaşama yönelik en tanınabilir tehdit ve dahası, en iyi şekilde tedavi edilebilir ölüm nedeni olması gereken şeyi tanıma ve tedavi etme konusunda başarısız olarak kendilerini kısırlaştırıyorlar. Bir asır önce Freud dikkatimizi, 'konuşmanın taraflı olabileceği birçok yola' çekmişti. Yarım yüzyıl önce yapılan klinik araştırmalar, hem doktorların hem de hastaların terapiye getirdiği önyargılara dikkatimizi çekti. Tıpkı Freud'un içgörülerinin 'bir zamanlar herkesin, söylenen şeyleri göründüğü gibi kabul etmesini zorlaştırması' gibi, dolayısıyla klinik araştırmalar ve kanıta dayalı tıp, doktorların veya hastaların gözümüzün önünde olanı fark etmesini giderek zorlaştıran bir kültür yarattı. Nihayetinde Freud, artık gerçekleştiğini bildiğimiz taciz iddialarını açıklamak veya reddetmek için kullanıldı ve tıpkı bir sarhoşun destek için 'aydınlatmak yerine elektrik direği kullanması' gibi şirketlerin ve doktorların da deneme verilerini veya bunların eksikliğini kullanması gibi.. Nasıl ki istismar iddialarının artık inkar edilemeyeceği bir noktaya geldiysek, tedaviden kaynaklanan sorunların da farkına varılması gereken bir noktaya yaklaşıyor olabiliriz. Bu blog, bu iç içe geçmiş problemler dizisinin ve Veriye Dayalı Tıp ihtiyacının profilini yükseltmeyi amaçlamaktadır. Bu blogun neyi başarmaya yardımcı olabileceğini umduğumun tam bir tartışması için ilk blog gönderime bakın."  -David Healy, Ocak 2012" (379)

"Veriye Dayalı Tıbba Hoş Geldiniz
Advers ilaç olayları artık hastanelerdeki ölümlerin dördüncü önde gelen nedenidir.. Yanlış giden şeyleri izleyecek ve hayat kurtarmak için müdahale edecek kimsenin olmadığı, hastane dışı ortamlarda bunların daha da büyük bir ölüm nedeni oldukları makul bir bahis. Örneğin ruh sağlığı alanında ilac kaynaklı sorunlar önde gelen ölüm nedenidir ve bu ölümler hastane ortamından ziyade toplumda meydana gelir. Bir de ilac krizi daha var, yeni ilaçlar keşfedemiyoruz. -Şirketler bindikleri dalı kesiyor.. Doktorlar günümüzde en tedavi edilebilir ölüm nedenini tespit etmekte başarısız oluyor.. Bu iki kriz, ilaçlarla ilgili olumsuz olayların tespit edilmesinin, 'bir ilacın yeni bir kullanımını ve yeni ilaçları keşfetmenin' hala en iyi yolu olması nedeniyle birbiriyle bağlantılı olabilir. Ancak herkesin olumsuz olayları fark etmesini teşvik eden teşvikler giderek azalıyor. Şirketler sorunları tespit etme çabalarını engelliyor ve böylece bindikleri dalı kesiyorlar. Doktorlar, bugün dünyada yaşama yönelik en tanınabilir tehdit ve dahası, en iyi şekilde tedavi edilebilir ölüm nedeni olması gereken şeyi tanıma ve tedavi etme konusunda başarısız olarak kendilerini kısırlaştırıyorlar. -Sorunun bir kısmı kültürel.. Bir asır önce Freud dikkatimizi 'konuşmanın, taraflı olabileceği birçok yola' çekmişti. Yarım yüzyıl önce yapılan klinik araştırmalar, hem doktorların hem de hastaların terapiye getirdiği önyargılara dikkatimizi çekti. Tıpkı Freud'un içgörülerinin bir zamanlar herkesin söylenen şeyleri göründüğü gibi kabul etmesini zorlaştırması gibi, dolayısıyla klinik araştırmalar ve kanıta dayalı tıp, doktorların veya hastaların gözümüzün önünde olanı fark etmesini giderek zorlaştıran bir kültür yarattı. Nihayetinde Freud, artık gerçekleştiğini bildiğimiz taciz iddialarını açıklamak veya reddetmek için kullanıldı ve tıpkı bir sarhoşun destek için aydınlatmak yerine elektrik direği kullanması gibi şirketlerin ve doktorların da deneme verilerini veya bunların eksikliğini kullanması gibi.. Nasıl ki istismar iddialarının artık inkar edilemeyeceği bir noktaya geldiysek, tedaviden kaynaklanan sorunların da farkına varılması gereken bir noktaya yaklaşıyor olabiliriz. Bu blog, bu iç içe geçmiş problemler dizisinin ve Veriye Dayalı Tıp ihtiyacının profilini yükseltmeyi amaçlamaktadır. Birkaç şey yapacak:

1. İlk olarak, önemli olan doktorların ve hastaların tedaviyle ilgili sorunların raporlarını girebilecekleri bir web sitesi olan RxISK. org'un önünü açmaktır. Aşağıda ve son kitabım Pharmageddon'da özetlenen nedenlerden dolayı, başka bir konuşan kafaya sahip olmak sorunları çözmenin bir yolu değildir.  Konuşmak veya yazmak yerine yapma zamanıdır ve RxISK. org yapmakla ilgilidir. Küresel bazda hastalar ve hasta-doktor ekiplerinin tedavide olup bitenlerin ayrıntılarını girebildiği ve hem tedaviler hakkında yeni şeyler keşfedebildiği hem de belirli bir tedavinin bu hasta için gerçekten sorun yaratıp yaratmadığını keşfedebildiği internetteki tek site yeri olacak. Konuşmak veya yazmak yerine yapma zamanıdır ve RxISK. org yapmakla ilgilidir.

2. İkincisi — Cevabını bulamadığım bir dizi soru ve gizemi yayınlayacağım. Bunlar cevabı olmayan sorular ya da çözülemeyecek gizemler değil ama bazıları muhtemelen cevapsız ve çözülmeden kalacak. Bazıları oldukça eski olduğundan ve yol soğuduğundan olabilir. Diğerleri kalıcı oldukları için. Ancak bazıları, yanıtların avukat-müvekkil ayrıcalığı engellerinin arkasında saklanmasından kaynaklanıyor; bu, çok az kişinin farkında olduğu bir engel. Bu sorulara ve gizemlere verilecek en iyi yanıt, soruların yanıtlarını veren veri veya belgeler veya gizemlere ışık tutacak bilgiler olacaktır.

Bu sorulara ve gizemlere verilecek en güzel yanıt veriler olacaktır.. Bu soruların sorulma tarzı çoğu zaman oldukça gösterişli olacak ve gönderiler kalın ve hızlı gelmeyecek. Bunun bir sebebi var. Birkaç yıl önce Eli Lilly'ye Bilgi Edinme Özgürlüğü talebinde bulundum. Geri gelen 103.belge şöyle: "103 Healy'nin uzun vadeli stratejisi. Dr David Healy'nin Prozac ve şiddet iddialarına karşı koyma stratejinizi özetleyen mesajınız için teşekkür ederiz. Healy'ye, hiç yapmadığı bir çalışmayı tartışmayı bırakmasını sağlayacak bir mektup gönderin. BAP'taki dinleyiciler arasında, Healy'ye sunum yaparken sorular soracak bir üçüncü taraf uzman bulundurun. Daha geçen perşembe günü Healy'nin bir Cincinnati gazetesinde Prozac'ın şiddete ve intihara neden olduğunu söylediği aktarılmıştı… X, yasal yollara geri dönmemizi ve Healy'yi Birleşik Krallık yasalarına göre dava edip edemeyeceğimize karar vermemizi istedi."" Bu bloga yanıt veren herkesin bu nedenle kelime seçimine dikkat etmesi gerekiyor. Bu nedenle bu bloga yanıt veren herkesin kelime seçimine dikkat etmesi ve ideal olarak verilere ve belgelere sadık kalması gerekir. Burası önyargıların veya desteklenmeyen görüşlerin yer aldığı bir forum değil; soruları ileriye taşımak veya gizemleri çözmek içindir. (Post Hoc notu: Bazı meslektaşlarım Lily tarafından dava edilip edilmediğimi veya dava edilip edilmediğimi merak ettiler. Cevap hayır. Bu bölüm hakkında daha fazlasını okumak istiyorsanız HealyProzac. com'daki Akademik Stalking bölümüne bakın veya Akademik Stalking hakkındaki bu makaleyi indirin.) Diğer belgeler, Lilly ile bağlantılı en az bir halkla ilişkiler ajansının Healy yönetim planı geliştirmekle görevlendirildiğini gösteriyor. Her ilaç şirketinin pazarlama departmanlarının birden fazla halkla ilişkiler ajansı çalıştırdığı ve birkaç pazarlama departmanına beni yönetmeleri için teşvik verdiğim göz önüne alındığında, bu, örneğin Japonya'da yeni tanışan bir meslektaşımdan bir e-posta almayı açıklamanın makul bir yolu gibi görünüyor. Beni tanıdığını duyan ABD'li psikiyatristler ona benimle hiçbir ilgisi olmamasını tavsiye ettiler, çünkü başım beladaydı ve yakında başım belaya girecekti. İşin ilginç tarafı, ismini verdiği Amerikalı psikiyatristlerin benimle hiç tanışmamış, hiçbir şekilde benimle iletişime geçmemiş olmalarıydı.

Birleşik Krallık'taki bir halkla ilişkiler temsilcisi bana Prozac satışı için herkesten daha fazla şey yaptığımı söyledi! Ancak resim karmaşıktır. Yıllar önce, Birleşik Krallık'ta Prozac'ın halkla ilişkilerden sorumlu olduğunu iddia eden bir kadın, bir toplantıda bana kendisini tanıttı ve tanışmaktan gerçekten memnun olduğunu çünkü Birleşik Krallık'ta Prozac'ın satışında herkesten daha fazla iş yaptığımı söyledi. Bu, bir tarafta iyi adamların (klinisyenler), diğer tarafta kötü adamların (endüstri) olduğu basit bir resim değil. Heallyprozac. com web sitesinin, özellikle de akademik takip bölümünün gösterdiği gibi, yaşadığım acının çoğu klinik meslektaşlarımdan geldi. Aldığım sağlam yardım çoğunlukla sektörden geldi. Benimle hiç tanışmamış Amerikalı bir psikiyatrist, Japon bir meslektaşıma benimle hiçbir ilgisi olmaması tavsiyesinde bulundu.. Halkla ilişkiler ajansları ve pazarlama departmanları tarafından yönetilen bu dünyadaki hem sektördeki hem de sigorta şirketlerindeki bilim insanları ve geri kalanımız için zorluk, bu dinamiği tersine çevirmenin bir yolunu bulmak ve işleri daha güvenli hale getirmenin bir yolu olarak sorunları gizleme çabalarını kullanmaktır. Ringde sadece iki boksör varsa Muhammed Ali'nin ip atla stratejisini denemek mümkün ancak bu durumda en az üç boksör var. Üçüncü taraf ise organize tıp yani doktorlardır.  İlaçların yalnızca reçeteyle satılabilmesi gerçeğişirketlerin değil doktorların, 'bir ilacın sorun yaratabileceğinin başlıca inkarcılarıhaline gelmesine neden oldu. Sigorta şirketleri, düzenleyiciler ve diğerleri de bu olayların taraflarıdır ve sonuçlara ilişkin çıkarları zaman zaman değişmektedir.

3. Üçüncüsü — bu site, zamanı gelince, sistemden geçmiş, partnerleri, ebeveynleri, çocukları veya arkadaşları yaralanmış kişiler, tedavilerle karşılaşan ve doktorlardan, düzenleyicilerden veya bize yardım etmek için oradaymış gibi görünen diğerlerinden yardım aradıklarında kendilerini Kafkavari bir dünyada kapana kısılmış bulanlar için bir gönderi kategorisine sahip olacaktır. Hikayeleri sistemin çılgınlığını vurgulayacak ama aynı zamanda her şeyi nasıl değiştirebileceğimizi de gösterecek.. Hikayeleri mevcut sistemin çılgınlığını vurgulamanın yanı sıra kararlı bir kişinin her şeyi nasıl değiştirebileceğini de göstermeyi amaçlıyor. Bu hikayeler büyük olasılıkla RxISK. org çalışır hale geldiğinde buraya taşınacaktır.

4. Dördüncüsü — sitede efsane-masal-peri masalı slotu olacak. Akademik dersler veya makaleler çok az fark yaratıyor gibi görünüyor, hatta belki de tartışılan ilacın satışını artırıyor. Ancak çoğu zaman sorunları açıklamaya çalışan insanlar, neler olup bittiğini açıklamak için peri masallarına veya mitlere başvururlar. İmparatorun Yeni Giysileri bir kez ortaya çıksa yüzlerce kez ortaya çıkar. Bu, şeyleri tanımlamanın alternatif yollarını bir araya getirmeye çalışmayı önerir. Önümüzdeki birkaç hafta içinde başlangıç olarak bir veya iki örnek yayınlamayı deneyeceğim ve ardından alanı diğerlerine açacağım. İmparatorun Yeni Giysileri bir kez ortaya çıksa yüzlerce kez ortaya çıkar. .

5. Son olarak, ilk yazıların ana teması eksik veriler ve günümüzde Veriye Dayalı Tıp uygulamasının ne kadar imkansız olduğudur. Tedavilerimizi temel aldığımız veriler eksikse, çeşitli tedavilere ilişkin veriye dayalı pozisyon belgeleri nasıl görünebilir? Antidepresanlar hakkında bir taslak görüş belgesi yayınlayacağım. Bu görüş belgelerinin temelini oluşturan prensip, cevabı genellikle şu olacak bir dizi sorudur: Elimizde veri yok. Diğer ilaç grupları için benzer ifadeler sunabilecek veya antidepresanlar için burada yapılanları iyileştirmenin yollarını görebilecek herhangi birinden görüş almak mükemmel olurdu.  Tedavilerimizi temel aldığımız veriler eksikse, çeşitli tedavilere ilişkin veriye dayalı pozisyon belgeleri nasıl görünebilir?" (380)

"Eskiden Buna Tıp Diyorlardı
Bu, Stockholm'lü bir aile doktoru olan André Marx tarafından düzenlenen bir dizi konferansın 3. kısmıdır. Alternatif adı Tuz Yiyen Kız (Girl who Eats Salt)'dır. Bu, Klinik Deneme Dövmeli Kız (Clinical Trial Tattoo) ve Hayaletlerle Mücadele Eden Kız (Girl who Tackles Ghosts)'ı takip ediyor. Thomas Hultgren tarafından yapılan Tuz Yiyen Kız Burada (Girl Who Eats Salt is Here)'dan bir video kaydı. Hanımımız hala bekleme odasında. Ders bitmeden gelecek.. Burası dünyanın en eski asma köprüsü olan Menai Köprüsü. Yandan bakıldığında muhtemelen Galler'in en ünlü manzarasıdır. Birleşik Krallık anakarasından Anglesey Adası Ynys Mon'a bakıyorsunuz. Ben de burada yaşıyordum. İşe gidip gelirken bu köprüden binlerce kez geçtim. Arabalarımız olmadan bir asır önce açıldı. Ama iyi tasarlanmıştı ve iki yüzyıl sonra köprü ağır kamyonlarla ve turist vagonlarıyla dolabilecek ve bunları hiçbir sorun olmadan taşıyabilecekti. Randomize denemelerin "RCTs" ve kanıta dayalı tıp "EBM"nin mesajı şu: Menai Köprüsü eskiden sahip olduğumuz halat köprülerden çok uzakta olduğu gibi artık tıbbı da tasarladık; dolayısıyla sağlık hizmetleri de Eskiden Tıp Dediğimiz Şeyden (What We Used to Call Medicine) çok uzakta. Ancak Tıp bir halat köprü meselesidir ve her zaman öyle olmak zorundadır. Bazılarının hayal ettiği gibi tasarlanamaz. EBM'den bu yana sağlık hizmetleri giderek daha tehlikeli hale geldi. Halat köprüdeki çıtaların çürümesine ve bazılarının değiştirilmeden düşmesine izin verdik. Eksik çıtalar, bildirilmeyen olumsuz denemeler yeterince kötü, ancak pozitif - çürümüş çıtalar - olarak bildirilen olumsuz denemeler daha da tehlikeli. Kovid'den önce bile yaşam beklentisi düşüyordu. 'Artan ilaç tüketiminin yaşamları kısalttığınıhastaneye yatışları artırdığını ve yaşam kalitesini düşürdüğünü biliyoruz. İlaç yükünü azaltmanın tüm bunları iyileştirebileceğini biliyoruz ama yapmıyoruz.' Bunu ifade etmenin başka bir yolu da şudur. EBM ve RCT'ler tıp konusunda bize yukarıdan aşağıya bir yaklaşım sunuyor: duş yaklaşımı. Olumsuz olaylar aşağıdan yukarıya bir ilaç gerektirir - bide yaklaşımı. Her ikisine de ihtiyacımız var; ancak bebekken, yaşlı, zayıf veya yaralı olarak en savunmasız olduğumuzda, yalnızca bide veya alttan yukarıya yıkamayı seçmek zorunda kalırsanız daha önemlidir. Bakın Hayat Bir Bidedir Eski Dostum (See Life is a Bidet Old Chum). Daha önce iki soru olduğunu söylemiştim: Veri Nedir ve RCT Nedir? (What is Data and What are RCTs) İlkinin cevabı şu: Tıpta Veriler İnsanlardır (People are the Data in medicine). Eğer insanlara erişiminiz yoksa bilim yapmıyorsunuz demektir. Şu anda sahip olduğumuz tek bilim Vaka Raporlarıdır.

İkinci sorunun cevabı ise RCT'lerin bir alet olduğudur. Onlar bilgi değil. Algoritmiktirler; sizin ve hastalarınızın olup bitene ilişkin yargılarını dışlamaya çalışırlar. Gerçeğin baytlardan ortaya çıkacağını düşünüyorlar. "-RCT'ler klinik karıştırıcıları kontrol edemez. -RCT'ler Advers (olumsuz,yan etki vs) Olayları gizlemenin altın standart yoludur. -RCT'ler ilaçlar hakkında bilgisizliğin oluşmasına neden oluyor. -RCT'ler bize daha zayıf ilaçlar veriyor. ; -RCT'ler HealthCare'den sağlık hizmetlerine geçişin merkezinde yer alıyor." Bu aletler bizi hipnotize etmek için kullanılıyor. Herhangi bir hipnozun üç unsuru uyaran bağlanmasını içerir:

- Eğer X ise Y - bu durumda ilaçlar, derecelendirme ölçeklerindentepe akış hızlarından veya kemik yoğunluklarından elde edilen rakamlara bir yanıttır. Elbette belki sizde pek bir sorun yoktur ama rakamları biraz daha iyi hale getirmenin nesi yanlış olabilir ki?

-Olumsuz olaylar transı bozma riski taşır -ancak hastaları ve doktorları SSRI konusunda ajitasyonlarının depresyonun kötüleştiğinin ve daha fazla ilaca ihtiyaç duyduğunun bir işareti olduğuna ikna ederseniz, transı derinleştirebilirsiniz ya da bipolar bozukluğu var ve duygudurum dengeleyicilere ihtiyaç duyuyorlar- bu adımı bir kez attıkları anda sonsuza kadar sizin olurlar.  "-Kişisel temasın azalması.. ; -Takdire yer yok.. "

-Bu bir ilaç şirketinin komplosu değil. Sol kanat partiler, şu anda içinde bulunduğumuz tuzağı kurmak için Sağ Kanat'tan çok daha fazlasını yaptılar; hatta daha teknokratikler. 1998'de İngiliz İşçi Partisi NICE yönergelerini uygulamaya koydu ve ardından 2002'de NHS için herkesin kan şekerini, lipitlerini, kan basıncını, en yüksek akış hızlarını ve kemik yoğunluklarını taramayı içeren bir plan başlattı.

Buradaki fikir herkese aynı kalitede muamele göstermekti. Biraz aykırı olan her rakam için, ilaç karşı konulamaz bir cevap haline geliyor; özellikle de doktorlar reçete yazma karşılığında ikramiye alıyorsa. Belirtildiği gibi, öncelikle hayat kurtaran ve insanları işlerine geri döndüren şeyler yaparsak, ücretsiz bir Sağlık Sistemine sahip olabiliriz, ancak 'reçeteler artık çoğunlukla sağlıklı insanlara veriliyor.' Bu sadece 'engelliliği artırabilir ve insanları işten uzaklaştırabilir.' Tıpta hastalıklardan ziyade riskleri tedavi etme fikri, 1980'lerde henüz Ulrich Beck ve Risk Toplulukları (Ulrich Beck and Risk Societies)'nın adını duymadan ortaya çıktı. Beck 'etrafımızı saran teknolojilerdeki risklere' dikkat çekti ve Almanya bunu dikkate alarak nükleer enerjiye karşı geri adım attı; çevrecilik çok daha güçlü bir güç haline geldi Sağlıkta risk algıları teknolojilere karşı bir geri adım atılmasına yol açmadı. Bunun yerine 'teknolojilere kucak açtık ve bu teknolojilerin risklerineredeyse tamamen ortadan kalktı. İlaç şirketleri bunu akıllıca kullanıyor. 'Kalp hastalığı risklerini tedavi etmenin, kalp krizinden sonra hayat kurtarmak kadar uygun maliyetli olduğu' fikrini satmak. Sistem paradan tasarruf edecek. Yüksek maliyetli ilaçlarla ilgili şikayetlerle karşı karşıya kalan şirketler, 'ilaç faturasının genel sağlık harcamalarının %10'unu oluşturduğunu' söylüyor. Ancak ilaçlar işe yararsa sağlık harcamaları düşmeli ve ilaçlar bu harcamanın daha büyük bir kısmını oluşturmalıdır. Şu andaki sorunumuz, yalnızca ilaçlara yüksek maliyetler ödemekle kalmıyoruz, aynı zamanda ilaçlar için satış ekibine giderek daha fazla para ödüyoruz. Kemik taramaları için tarayıcılara para ödüyoruz, bu da bifosfonat reçetelenmesine yol açıyor, bu da daha fazla kırığa yol açıyor.  Yani bu kırıkların ve diğer olumsuz olayların hastane masraflarını biz ödüyoruz. Artık bifosfonatlar nedeniyle hastaneye yatırılanların sayısı osteoporozdan daha fazladır ve aynı durum diyabet ilaçları ve akıl sağlığı ilaçları kullananlar için de geçerlidir. Ayrıca, olup biteni takip etmek için denetçiler görevlendiriyoruz; daha az olması gerekirken neden daha fazla kabul var? Ve yöneticiler herkesin kurallara uyduğundan emin olmalılar; çünkü elbette sorun olan doktorların kurallara uymaması. Bu, 'ilaç sektörünün ilaçlarının bütçenin %10'u olarak kaldığını' iddia etmesine olanak tanıyor. İlaçlar aslında bize giderek daha fazlaya mal oluyor ve karşılığında giderek daha azını alıyoruz. Bu, ilaç sektörü için kazan-kazan oyunudursağlıklı insanlara ne kadar çok ilaç verilirse, hastaneye o kadar çok başvuru yapılır; bu da, ilaçlar ne kadar pahalı olursa olsun, ilaç bütçesinin her zaman genel sağlık harcamalarının %10'u olacağı anlamına gelir. Pharma, özellikle yetenekli oyun oyuncuları değil. Bu oyunu oynadıkları için ilaç firmalarını mı, yoksa bu kadar zavallı oldukları için doktorları ve politikacıları mı suçlamalıyız?

 "Hasta insanlara ilaç verip hayatlarını kurtarıp onları işlerine geri döndürürsek, Ücretsiz Evrensel Sağlık Hizmetine (Free Universal Healthcare) sahip olabiliriz. Bunun yerine, endüstrinin bizi iflasa sürükleyecek olan Evrensel Sağlık Sigortası (Universal Health Coverage) vizyonuna (herkesin ilaç veya aşıya ihtiyacı var) doğru hızla ilerliyoruz."

2002 yılında NHS'nin Çalışma Planı doktorların yerini hemşirelerin almasını öngörüyordu. 2004 yılında bu ABD dergisinin ön sayfasında aynı geleceğin, doktorlar için de hazır olduğu görülüyor. Senin için. Süpermarket tipi bir sağlık hizmetine geçiyoruzHemşireler ve eczacılar, kapsamları yapan ve reçete yazan kilit noktalarda olacak. Doktorlar, herhangi bir soru ortaya çıktığında cevap vermeye hazır şekilde yukarı aşağı yürüyen gözetmenler gibi olacaklar ancak rolleri yakından tanımlanmış olacak. Evcil hayvanınız muhtemelen bugünlerde bir doktordan alacağınızdan daha fazla kişi odaklı bakımı bir Veterinerden alacaktır. Yöneticiler, algoritmaların birbirine nasıl uyum sağladığına dair akış şemaları yazıyor. 'Tıp, eskiden hastalarınız için riskleri en aza indirmekle ilgiliydi. Artık sağlık hizmeti görevinizdoktorların ve hastalarının kurum için oluşturduğu riskleri en aza indirmeyi amaçlayan süreçlere bağlı kalmakla ilgilidir.' Olumsuz bir olay nedeniyle ölen bir hasta gibi bir şey sürece uymuyorsaolayın temel neden analizi yapılacak ve sistemin tüm kutuları işaretlediği söylenecek. Sistemin başka bir şey yapması için akış şemasında tıbbi literatürün sahte olması nedeniyle olumsuz olayların meydana gelebileceğini kabul eden bir kutunun olması gerekir. Bu, sahte bir literatürün nasıl yönetileceğini açıklayan ikinci bir kutuyu gerektirir ve İsveç başbakanı Stefan Lofren veya Neew Zelanda'daki Jacinda Ardern bile böyle bir kutuyu yerleştirme yetkisine veya cesarete (cojones) sahip değildir. Eskiden denildiği gibi tıp, zehir kullanımından iyilik elde etmeyi amaçlıyordu. Bu, yöneticiler, sigortacılar, düzenleyiciler veya politikacılar için geçerli değildir. Doktorların, hemşirelerin sağlık hizmeti amiri olmak yerine tıp mesleğini icra edebilmeleri için, tuzluluklarını korumaları gerekecekti. 'Tuz, tuzluluğunu kaybettiğinde hiçbir işe yaramaz.' Artık hekimlerin yirminci yüzyıldaki olumsuz olaylar gibi şeylerle ilgilenmesi yerine, 'düşük tuzlu doktorları, süreçleri takip etme ve kutuları işaretleme' değerlendirmesi konusunda tutkulu denetçiler olmaları için eğitiyoruz. Psikiyatride, insanlara 'kendi hayatlarının sorumluluğunu almalarını' söyleme konusunda harikaydık ama kendi hayatlarımızı yaşama konusunda pek iyi değildikİlacı kurtarmak için sorumluluk almamız gerekiyor. Eğer sorumluluk alıyor olsaydık, edebiyatımız hayalet yazılarla yazılamazdı. Sorumluluğu üstleniyor olsaydık şirketler, verileri bizden gizleyemezdi. Tıp literatürünü denetlemek bizim işimiz. Soruşturmalarda sorumluluk almalı ve 'ilacın ölüme yol açtığını asla kabul etmememizi' söyleyen sağlık sigortacılarına aldırış etmemeliyiz. Sigortacıların tıbbi uygulamaları desteklemesi gerekiyor ama aslında ilaç şirketlerini destekliyorlar. Savaş bitene kadar erkeklerin kendileriyle sevişmesine izin vermeyerek Yunan kadınlarını savaşı durdurabileceklerine ikna eden Lysistrata'nın örneğini takip etmeliyiz. İlaç sektörünün bize, bizim onlara ihtiyacımızdan daha fazla ihtiyacı var. Veriler olmadan ilaçlarını reçete etmeyi reddedersek, ilaçları vermekten başka seçenekleri kalmayacak ve herkes tehlikeleri görmeye başladığında ilaçlar daha ucuz hale gelecektir.

İlaçlarla ilgili neden bu kadar az olumsuz olay bildirdiğimizi düşünüyorsunuz? 100'de 1 gibi görünüyor. 'Ve neden düzenleyiciler raporlarımıza kulak vermiyor?' Pilotların ayrıca olumsuz olay raporlama sistemleri vardır. Bildirdikleri tehlikelere hiç kimse dikkat etmezse, pilotlar uçmayı bırakacaktır; dolayısıyla sistem de buna kulak verecektir. Uçak uçuşlarında New York'a 15 dakika daha hızlı varmakoraya canlı varmak kadar önemli görülmüyor. Güvenliketkinlikten daha önemlidir. İlaç endüstrisi (Pharma) bizi 'yerlere, 15 dakika daha erken varmak istediğimize' ikna etti ve bazı durumlarda 'haplarının, bunu bizim için yapacağına' dair sahte veriler sağladı. Düzenleyiciler raporlarımızı dikkate almıyor. Onlara kulak vermek onların işi değil. Onları dosyalıyorlarHiçbir düzenleyici, 'bir ilacın soruna neden olup olmadığını' çözmeye çalışmaz. İsveç veya EMA düzenleyicisi hiçbir zaman 'bir ilacın soruna neden olup olmadığına' karar vermez. Düzenleyiciler bürokratlardır. Klinik yargılarda bulunmak için eğitilmemişlerdir. Klinik eğitimi almış az sayıdaki kişi artık 'bürokrat oldu' çünkü bekleme odasında bu tür insanlarla karşılaşmaktan hoşlanmadılar. Ya da şu anda doğum kontrol yöntemleri hakkında görüş vermesi istenen bir ortopedi doktoru olabilirler. Verilere erişimleri veya gerçekte ne olduğunu kontrol etme yolları yok. Ve sektöre ortak olmak zorunda olan bir ajans bünyesinde faaliyet gösteriyorlar. Düzenleyicilerin yaptığı çok önemli bir şey var. İlaç firmaları için önemli. 'Adınızı tüm raporlardan kaldırıyorlar.' Walter Raleigh'in 1618'de idam edilmesi, bunu değiştirmek için ne yapılması gerektiğini size gösteriyor. Raleigh, ' mahkemeye gelmeye ve çapraz sorguya çekilmeye' hazır olmayan insanların onun hakkında söylediği söylentilere dayanarak idam edildi. İfadesine ne kadar ağırlık vermeniz gerektiğini bilmek için birini çapraz sorguya çekebilmelisiniz. Onun idam edilmesinin ardından, dünya çapındaki hukuk sistemleri kulaktan dolma bir kural getirdi; 'adı olmayan kişilerin delilleri dikkate alınmıyor.' EMA veya FDA ile PSSD'nin binlerce raporu var. PSSD alıp 'bir doktor ya da şirkete dava açarsanız ve mahkemeye bununla ilgili binlerce ihbar olduğunu' söylerseniz avukatları ayağa fırlayıp 'Sayın Yargıç, bunların hepsi söylenti' diyecektir. Mahkeme daha sonra bu raporlardan bahsedilmesini engelleyecektir. Bunu değiştirmek için hem sizin hem de hastanızın 'rapor vermesi ve raporlarda adınızın bırakılması' konusunda ısrarcı olmanız gerekir. İlacı pazarlayan ilaç şirketine adı geçen raporları tekrar göndermek daha iyidir. Şirketler yasal olarak 'sizi takip etmek ve soruna ilaçlarının neden olup olmadığını' tespit etmekle yükümlüdür. Düzenleyiciler öyle değil. Muhtemelen bu raporların başka bir deposuna sahip olmamız gerekecek. Belki RxISK. org gibi bir şey. Ancak bu cesaret, kalp ve beyin gerektirecektir. Korkunç Oz Büyücüsü (Wizard of Oz)'yle mücadele etmeye kararlı olduğunuzu anlamalısınız. Mahkemeye gitmeye, bir ilaç şirketinin gelip sizinle röportaj yapmasına kararlısınız. İlacı suçlamamanız gerektiğini söyleyen sağlık sigortacınızın tavsiyelerine karşı çıkmaya kararlısınız. Ama endişelenme. Mahkemeye çıkmayacaksın. Bu taahhüdü verdiğinizde, perde kalkacak ve arkasındaki sahtekarlığı herkes görebilecek.

Donald Trump, Sahte literatür (/edebiyat-"Fake literature") ifadesini benim için silah haline getirdi. Ayrıca bana güzel bir fikir daha verdi. ABD'de bir okulda yaşanan silahlı saldırının ardından, tüm bu okulların dışında silahlı iyi bir adama ihtiyacımız olduğunu söyledi. İnsanlar bu fikir karşısında dehşete düştüler. Ancak devamı için kolay bir cevabı yoktu - eğer silahlı iyi bir adam iyi bir fikir değilse neden onları Beyaz Saray'ın dışında tutuyoruz? İlaçlarsilahlar gibidir; bazı durumlarda çok faydalı olabilirler. Ancak bunların çoğalmasına ve her duruma sızmasına izin vermenin 'sorunların reçetesi' olduğunu biliyoruz. İlaçlar ve Silahlar tekniktir, alettir. Tüm gadget'lar bir silahlanma yarışı yaratır. Bu aletlerin kullanımının, bizi geliştirmesi ya da azaltması bize bağlı; ancak bunları 'kullanırken ne yaptığımızı düşünmeyi' bırakırsak, büyük olasılıkla azalacağızRCT cihazları, ilaçla ilgili silahlanma yarışının daha etkili kimyasallar yaratmakla ilgili olmadığı, daha etkili propaganda yaratmakla ilgili olduğu anlamına geliyor. Neredeyse tanımı gereği bu bizi küçültüyor. Silahlanma yarışı önemli bir mesajı ortaya çıkarıyor. 'Etkililiğin sınırları vardır.' Silahları kullanılamayacak noktaya kadar daha etkili hale getirebiliriz ve bunun sonucunda Vietnamlılar ve Ağanlar Amerikalıları yenebilir. Aynı şey ilaçlar için de geçerli. 3'ten fazla ilaç kullanıyorsanız etkinliği azalır. En fazla etkiyi elde etmek için 3 veya daha azında olmanız gerekir. İki yıl önce, 45 yaşın üzerindeki kişilerin %40'ı haftanın her günü 3 veya daha fazla ilaç kullanıyordu - bu rakama hiç doktor görmeye gelmeyen kişiler de dahildir - dolayısıyla doktorların gördüğü daha da fazla sayıda ilaç, bu sayıda ilaç kullanıyor olacak. 65 yaş üstü kişilerin %40'ı haftanın her günü 5 veya daha fazla ilaç kullanıyor. Ve Kovid'den önce de yaşam beklentisinin düştüğünü biliyoruz.  İlaç yükünün azaltılmasının 'yaşam beklentisini artırabileceğini, hastaneye yatışları azaltabileceğini ve yaşam kalitesini artırabileceğini' biliyoruz. Hızla artan ilaç yükümüzü 3 veya daha aza indirgemek, hastanın hem yaşam kalitesi hem de yaşam süresi açısından değerlerini hesaba katmak anlamına gelmelidir. Ama biz bunu yapmıyoruz. Etkinliğin güvenliği artırmak için kullanılabilmesi amacıyla RCT'leri başlattık. Bu da işe yaramadı; tam tersi bir sonuç doğurdu. Artık etkililiğe farklı bir şekilde odaklanarak, yani etki elde etmek için reçeteyi azaltarak güvenliği artırmak için gerçek bir şans var.

Hanımefendimiz odaya geldi. Ne istiyor? Sert bir kadın ama yine de doktorunun düşmanca davranmasından korkuyor. Ona verdiğin ilaçla ilgili bir sorunu olduğunu sana söyleyecek ve sinirleneceğini biliyor. İlaç nedeniyle öldürülen aile üyelerine ilişkin soruşturmalarda, yaslı ailelere en çok ihtiyaç duydukları anda ihanet ettiğinizi gördü. Sempatinizi ifade edebilirsiniz ama 'ona verdiğiniz ilacın birinin oğlunu öldürdüğünü' asla söylemezsiniz. Sağlık sigortanız size 'asla ilacın soruna neden olduğunu söylememenizi' tavsiye ediyor; Eli Lilly'nin 1991'de söylediği gibi 'öldürücü olan her zaman hastalıktır.' Kamuya açık bir soruşturmada ona ihanet edersen, kimsenin 'seni göremeyeceği veya duyamayacağı' sessiz bir ofiste ne kadar kötü olabilirsin?

  "Geçtiğimiz günlerde herhangi bir akıl hastalığı geçmişi olmayanakne (sivilce) tedavisi nedeniyle Accutane aldıktan sonra intihar eden 15 yaşındaki kızın annesi, yapılan soruşturmalarla ilgili 'kızının öldürülmesinin daha iyi olacağını, çünkü en azından bu şekilde mahkemede faille tanışabileceğini' söyledi. Tıp, artık faili olmayan suçlarla dolu."

Senin sadece korktuğun için kötü davrandığını biliyor. Bir ilacın soruna yol açabileceğini kamuya açık bir şekilde kabul ederseniz, 'düzenleyicilerin, kılavuz oluşturucuların, meslektaşlarınızın, politikacıların ve medyanın' size kötü davranacağından korkarsınız. Greta Thunberg'in nesli bile size karşı harekete geçecekYani üzerinizdeki baskıyı, bir sorunla gelen kadına aktarıyorsunuz. PSSD'li hastalar sıklıkla intihar etmeye devam eder. Bunun nedeni kısmen korkunç sorundur. Bunun nedeni kısmen doktorlardan aldıkları alay konusu. Onlara 'Google'da araştırma yaparlarsa, sonsuza kadar hasta kalacaklarını' söylüyorsunuz. Yıllar önce vücudunuzu terk eden bir ilacın, 'nasıl hala sorun yaratabildiğini' soruyorsunuz. Antidepresana ihtiyaç duyabileceklerini söylüyorsunuz. Bu hikayede, dayandığı Arthur efsanesinde olduğu gibi, bu kadını dinleyip, 'kendi hayatının kontrolünü ona verdiğinizde', onun içindeki en iyiyi ortaya çıkarmış olursunuz. Hayal edilebilecek en ilginç ve bu anlamda çekici insanlar haline gelebilir. Bekleme odasındaki insanlar, sizin için bir sorun olmak yerine, işinizi çok daha ilginç hale getiren ücretsiz araştırma görevlileri olabilir, eğer uzman olmaya bu kadar kararlı değilseniz ve herhangi bir ipucuna sinirlenmezseniz, aksi olabilir... Serotonin sistemi üzerine doktoram var ama serotonin sistemi hakkında 'Google'da arama yapan hastalardan, bildiğimden çok daha fazlasını öğrendim.Hanımımız, yaşamak istediği hayatı yaşamak için yardımınızı istiyor. Tedavi edilmesi gereken bir hastalık olabilir; ancak bu, onun hayatını nasıl yaşamak istediğini etkilediği ölçüde önemlidir. Ona 'nasıl bir hayat yaşayacağını' söylemeni istemiyor; o bu konuda senden ya da benden daha iyi durumda olabilir. Tehlikede olan şeyhiç bilmediğiniz şeyleri keşfetmenize yardımcı olacak 100 kalp krizi hastasına veya 100 ücretsiz araştırmacıya sahip olmanızdır. İşiniz eğlenceli olabilir. Olumsuz olaylara adınızı koyarak bir şeyleri değiştirmek için gereken cesaretten bahsetmiştim. Tanımlayarak arka kapıdan güvenliğe girerek işleri yapmanın akıllıca bir yolundan bahsettim. Ancak başka bir merkezi unsur daha var. Bu çok tuhaf ve kelimelerle ifade edilmesi zor bir şey; 'insanları sevmelisiniz'Birini severseniz daha ilginç hale gelir ve siz, onu ve başkalarını daha çok severseniz, bu da sizin, onu sevdiğiniz için onların da sizi sevmesine neden olur, burada olası bir erdem döngüsü vardır. Mutlak hakikate sahip olduğunu düşünen insan, insanlardan hoşlanmaz. Bu konuşmada bazı sorunları özetledim. Buraya nasıl geldiğimizin tam hikayesi Tekil Gemi Enkazı (Shipwreck of the Singular)'nda. Buna ilişkin referanslar çevrimiçi olarak Samizdat. org'da mevcuttur; bunlar yalnızca makalelerin, kitapların ve röportajların ayrıntılarını içermez; aynı zamanda bu makalelerin ve kitapların birçoğu, tıpkı bu tarihteki önemli oyuncularla yapılan 100'den fazla röportaj gibi indirilebilir. Ayrıca bu dersin yer alacağı Bakım Politikası (Politics of Care) forumunun yer aldığı bir dhblog. wpengine. com blogu da bulunmaktadır. Ve ilaçdan zarar gören kişilerin tedaviyle ilgili sorunlarını bildirebilecekleri RxISK. org. Eğer aranızdan bu konuları daha fazla takip etmek isterseniz lütfen david. healy@ rxisk. org adresinden benimle iletişime geçmekten çekinmeyin. Belki şimdi Vaclav Havel'in bu alıntısını neden bu kadar ilgi çekici bulduğumu anlayabilirsiniz; Kadife Devrim'den kısa bir süre önceydi. Bir kelime değiştirildi. İlk satırda Sağlık Kelimesi. Havel Avrupa dedi.

Bir Hayalet Sağlığın peşinde… Muhalefetin hayaleti.. (‘Muhalif’ olmazsınız.. ; Sırf bir gün bu alışılmadık kariyere başlamaya karar verdiğin için.. ; Kişisel sorumluluk duygunuz nedeniyle bu işin içine atılırsınız… ; Mevcut yapıların dışına atılırsınız ve onlarla çatışan bir konuma yerleştirilirsiniz. ; İşinizi iyi yapma girişimi olarak başlar.. ; ve toplum düşmanı olarak damgalanmakla biter. … ; Muhalif güç peşinde değil. ; Görev arzusu yok ve oy toplamıyor. ; Halkı etkilemeye çalışmıyor. ; Hiçbir şey teklif etmiyor ve hiçbir şey vaat etmiyor. ; Eğer bir şey varsa, yalnızca kendi derisini sunabilir... ; Bunu yalnızca savunduğu gerçeği doğrulamanın başka yolu olmadığı için sunuyor. ; Onun eylemleri, bedeli ne olursa olsun, bir vatandaş olarak onurunu açıkça ifade ediyor.) Vaclav Havel, Güçsüzlerin Gücü, 1978"  (381)

"Bırakın Prozac Yesinler: İlaç Endüstrisi ile Depresyon Arasındaki Sağlıksız İlişki
Psikiyatrist Prof.Dr.David Healy.. Bazı alıntılar, referanslar;
-------------
"- Hardon 2021). Aynı zamanda, 'yasal ilaç kullanıcıları' sıklıkla, örneğin çeşitli reçeteli ilaçların profesyonelce pazarlanan etkilerinin etkisiz olduğunu ve/veya bazen susturulmuş olumsuz etkiler tarafından gölgede bırakıldığını görmektedir. (Healy 2004; Medawar ve Hardon 2004; Moncrieff 2009)

-Bu nedenle, ilaç politikasındaki en büyük 'çifte açmazlardan' biri belki de "kötü ilaçların" önlenmesi ile "iyi ilaçların" teşvik edilmesi arasındaki ayrımdır. Uygulamada, yazarın kesin inancı, bunun "iyi ilaçlar" açısından, kullanıcıyı korumayı amaçlayan ancak aynı zamanda güçlü lobi çabalarını ve endüstriyel pazarlamayı teşvik eden maliyetli ve çoğunlukla bürokratik düzenleyici onay süreçlerine işaret ettiği yönündedir. (Dumit 2012; Medawar ve Hardon 2004;Healy 2004) "Kötü ilaç" tarafında, üretim ve dağıtımın kontrolü çoğunlukla organize suça, düzenleyici kontrol ise kolluk kuvvetlerine bırakılmıştır; bunların her ikisi de beklenmedik "kaçak süreçlere" (Eriksen 2016) ve şiddet döngülerine yol açan taktikler kullanır. kullanıcılara ve kullanıcı olmayanlara yönelik. (Örneğin....

-'Kurulum ve düzenleme' olarak adlandırılan bu rol (örn. Hartogsohn 2017; Richards 2016; Alaeddinoğlu 2020), çok sınırlı sonuç ölçümlerine odaklanan modern İlaç ilaç denemelerinde çoğunlukla göz ardı edilmiştir; bu genellikle yalnızca ilacın plasebodan, nosebodan veya mevcut bir ilaç tedavisinden daha fazla etkinlik gösterip göstermediği anlamına gelir. (Healy 2004; Moncrieff 2009) 'İlaç etkileri' ile 'ortam' (kullanıldıkları ortam) arasındaki bu 'etki tarzının' tüm psikoaktif ve psikoaktif olmayan ilaçlara genelleştirilip genelleştirilemeyeceği daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyacaktır." (a)

"- Diğerleri bunun yerine tüketimin o zamandan beri nasıl önemli ölçüde arttığına odaklanmamız gerektiğine inanıyor (örneğin, Gøtzsche 2015). Hangi yoruma katılırsanız katılın, Danimarka'daki rakamlar hâlâ "antidepresan çağında" yaşadığımızı gösteriyor (Healy 1997). Bu bölümün odak noktası olan depresyonun tedavisi söz konusu olduğunda antidepresan ilaçlar oldukça yaygın olmaya devam ediyor.

-Bu bölümle ilgili olarak Conrad'ın tüketici dinamikleri üzerine odaklanması ilginçtir; çünkü göstereceğim gibi, antidepresan ilaç tüketimini, piyasaya sürülmesinden bu yana var olan bu tedavi biçimine yönelik şiddetli eleştirilerin ışığında anlamaya çalıştığımızda, depresyon için ilaç almaya yönelik tüketici yaklaşımı merkezi bir rol oynuyor. Bu nedenle makaleye bu büyük eleştirinin ana hatlarını çizerek başlıyorum (örneğin, Frances 2013; Healy 2004), ardından yavaş yavaş antidepresan depresyon tedavisinin neden halıyı yırtmadığına dair olası açıklamalara geçiyorum. Daha sonra depresyon tanısı alan gençlerle yapılan bir röportaj çalışmasına dayanarak onların antidepresan tedavisine yaklaşımları ve algıları üzerinde duracağım." (b)

"- Ancak 1980'lerde, pazarlamadan önce, SSRI'ların 1. aşama çalışmalarındaki sağlıklı gönüllüler SSRI'lara bağımlı hale gelmiş ve sonrasında kaygılı ve depresif bırakılmışlardı. Paroksetinin piyasaya sürülmesinden sonraki üç yıl içinde, Britanya'da paroksetine bağımlılık konusunda, tüm benzodiazepinlerin toplamından 20 yıl içinde görülenden daha fazla rapor geldi. Bu ilaçlar klinik olarak piyasaya sürüldüğünde tüm SSRI'ların ilk etiketleri, klinik araştırmalardaki hastaların %5'inden azının cinsel işlev bozukluğu bildirdiğini belirtiyordu.

- Paroksetinin piyasaya sürülmesinden sonraki üç yıl içinde, Britanya'da paroksetine bağımlılık konusunda, tüm benzodiazepinlerin toplamından 20 yıl içinde görülenden daha fazla rapor geldi. Bu ilaçlar klinik olarak piyasaya sürüldüğünde tüm SSRI'ların ilk etiketleri, klinik araştırmalardaki hastaların %5'inden azının cinsel işlev bozukluğu bildirdiğini belirtiyordu. Ancak bazı yayınlanmamış faz 1 denemelerinde, sağlıklı gönüllülerin %50'sinden fazlasında, bazı durumlarda tedavinin durdurulmasından sonra da devam eden ciddi cinsel işlev bozukluğu vardı." (c)

"- Kraepelin'in görüşleri, Karl Kleist'in (1889-1960) "tek kutuplu" ve "iki kutuplu" hastalık terimlerini türetmesi ve Karl Leonhard ile tartışmasız kalmıyor. Antidepresanlarla ilgili olarak, klinik araştırmacılar ile ilaç endüstrisi arasında bazen şüpheli ilişkiler vardı ve bu, yayın yanlılığıyla birlikte, olumsuz çalışma sonuçlarının göz ardı edilmesine yol açtı. Bazı çalışma ortamlarında yeni antidepresanların etkisinin yalnızca plasebo seviyelerinin biraz üzerinde olduğu ve bazı hasta gruplarında (çocuklar, yaşlılar), örneğin intihar eğiliminin artması nedeniyle pozitif bir risk-fayda oranının olmadığı gösterilmiştir. Bipolar bozukluklarda psikotrop ilaçların kullanımına ilişkin belli bir hayal kırıklığı vardı." (d)

"- Geniş popülasyon çalışmalarından elde edilen verilere göre, antikonvülsanlarla tedavi intihar eğilimi riskini bin hasta başına sadece 0,22'den bin hasta başına 0,43'e çıkardı. Karşılaştırıldığında, antidepresan ilaçlarla tedavinin intihar riskini 2 ila 10 kat artırdığı bulunmuştur.  Antidepresan tedavisiyle intihar eğilimi riskini artıran şey, antidepresanların paradoksal etkilerinden çok, gerçek tek kutuplu depresifleri bipolar spektrumdakilerden (yani aşırı uyarılabilir nörolojik sistemi olanlardan) ayırt etmedeki başarısızlıktır." (e)

"- McManus ve diğerleri (2000), Tomitaka (2009) ve diğerleri, antidepresan pazarının genişlemesine depresyonlu hasta sayısının artmasıyla birlikte dikkat çekerek, "hastalık hakkında farkındalık yaratmaya" yönelik etkinliklerin bir pazarlama stratejisi olduğunu ileri sürmüşlerdir. İlaç endüstrisi, özellikle yeni antidepresanlar olmak üzere antidepresan reçetelerinin ve satışlarının hacmini artırdı ve bu da depresyon hastalarının sayısındaki artışı da etkiledi. Ayrıca Healy (2003) psikiyatri ve tıbbın yanı sıra endüstri hükümeti ve akademi arasında antidepresanlara ilişkin ilgi yapısının Avrupalı ve Amerikalı ilaç şirketlerinin pazar ilkeleri tarafından nasıl çarpıtıldığını, ayrıca yeni antidepresanların yararları ve dezavantajlarına ilişkin çok yönlü bir analiz sağlayan klinik araştırmaların sorunlu yönlerini tartıştı. Kato (2013), çalışanların uzun çalışma saatleri ve iş stresinden kaynaklanan depresyona maruz kaldıkları işyerinde depresyonu ele almıştır." (f) (.....)" (382)

"İnsanlar Klinik Araştırmalardaki Verilerdir
(...) Hücrelerin tek katmanlarını incelemenin size bir şey söyleyeceğini mi sanıyorsunuz? Neden bir kıza aşık oldun? Walter Hess, 1949'da Nobel Tıp Ödülü'nü kazanan, beynin haritalandırılmasıyla ilgilenen İsviçreli bir sinir bilimciydi. SSRI'ların İsveçli mucidi Arvid Carlsson gibi insanları eğiten türden bir insan. Bir başka büyük psikofarmakoloji figürü olan Fridolin Sulser, Hess'in öğrencilerinden biriydi ve onun sinir hücreleri hakkında yorumlar yaptığını ve onları eğitirken aşık olduğunu hatırlıyor. Hess'in vurguladığı nokta, fizyolojinin ayrı bir şey olduğu, ancak amacın işlevi, yani neden öyle davrandığımızı anlamak olduğudur. Alıntı aynı zamanda öğrencilerin hepsinin erkek olduğunu da söylüyor. Şu anda sahip olduğumuz ilaç dünyası bir erkek eseridir; belki de güvenlikten ziyade etkinliğe odaklanması şaşırtıcı değildir. Kanıta Dayalı Tıp (Evidence Based Medicine) tamamen etkili uygulamayla ilgilidir. İlişki Temelli Tıp (Relationship Based Medicine)daha çok güvenlikle ilgili olabilir. Hess'i, nörobilimde olduğu gibi RCT'lerde de geçerli olduğunu açıklığa kavuşturmak için güncellememiz gerekiyor; herhangi bir bilimin amacı, girdiğimiz ilişkilere neden katıldığımızı anlamaktır. Belki ile.. RCT 'verilerini' incelemenin size bir şey söyleyeceğini düşünüyor musunuz? Bu kişiyle ilişkiye girilip girilmeyeceği? RCT'ler bekleme odasındaki bu tuhaf kişiyle ilişki kurmamıza nasıl yardımcı olacak?  Klinik Deneme Dövmeli Kız (Girl with a Clinical Trial Tattoo)'da Tony Hill, RCT'lerin bize tek bir konuda yardımcı olabileceğini söyledi: terapötik etkinlik. Antibiyotiklerin etkinliği açıktı; bu, hayatların kurtarılması ve insanların işe geri dönmesi anlamına geliyordu. Yaptığınız şeyler, hayat kurtarıyorsa veya insanların işe dönmesini sağlıyorsasağlık hizmetini ücretsiz olarak sunabilirsiniz.  Bize 'antidepresanların ve diğer birçok ilacın işe yaradığı' söyleniyor; ancak antidepresanlarla yapılan RCT'lerde tedavi sırasında daha fazla hayat kaybediliyor ve daha fazla insan yeniden etkin hale gelmek yerine sakat kalıyor. Naber? (...)" (383)

"Terapötik alanda yazarlık, endüstri ve bilim ile terapötik alanda bilim arasındaki arayüz.
Geleneksel olarak bilimsel yazarlar ham veri üretir, analiz eder ve ham veriye erişime sahiptir ve ham veriye sahiptir ve tarafsız bir makale hazırlar, ilgisiz gözlemcilerin kabul edeceği bir makale hazırlar, gözlemcilerin kabul edeceği bir makaleyi yansıtır, bu verilerin uygun bir yorumunu yansıtır. Bu verilerin yazarın özel olarak yorumlanması. (....) Bu yeni yazarlık matrisi birçok makale matrisi ile tutarlıdır ve birçok makalenin hayalet yazılmasıyla tutarlıdır (Davidoff'un hayalet yazılması. (Davidoff ve alet diğerleri, 2001). , 2001) (...)" (384)

"Yeni İngiltere Yanlış Bilgilendirme Dergisi
(Makalenin sonundaki güncellemeye bakın.) Bri Dressen, Mandated Harms'da bildirilen 2 Kasım Washington DC olayının ardındaki kilit isimlerden biriydi. Onun bu toplantıdaki ifadesinde Burada ve Burada yer alıyor. Bu tanıklığını, yakın zamana kadar dünyanın en prestijli tıp dergilerinden biri olarak görülen (Amerikalılar en prestijli olduğunu söyler) Yeni İngiltere Tıp Dergisi'nde (New England Journal of Medicine) yazarak sürdürdü. -Brianne Dressen'in Mektubu. . Astra-Zeneca'nın Kovid-19 aşı denemesine katıldım. AZC1222'nin ilk dozundan sonra ciddi ve ağır yan etkiler yaşadım, devre dışı bırakıldım ve bugün de öyle kalıyorum. Deneme yayınındaki yanlışlıkların düzeltilmesini ve deneme yayınının ve sonuçlarının eksiksiz raporlanmasını talep etmek için yazıyorum. Yazarlar, 180 AZD1222 alıcısının "geri çekildiğini" ve "bilgilendirilmiş onam anından itibaren 730. güne kadar tüm ciddi olumsuz olayların kaydedileceğini" belirtiyor. Bu doğru değil. Olumsuz olaylar nedeniyle hastaneye kaldırıldığım sırada araştırma görevlileri körlüğümü kaldırdılar, AZD1222 aldığımı gördüler ve ikinci dozu almamamı önerdiler. Deneme amaçlı akıllı telefon uygulaması daha sonra telefonumda devre dışı bırakıldı. Geri çekilmedim. Geri çekildim ve AstraZeneca, bir yıl sonra kalıcı semptomlarım devam etmesine rağmen 60 gün sonra verilerimi toplamayı bırakmayı seçti. (....) -Kanıtlanmamış. . Bu arada Pfizer (ve Astra-Z ve J&J), aşılarının ardından 'miyokardit, perikardit, tromboz ve felç, Guillain Barre sendromu, transvers miyelit, miyastenik bozukluklar, optik nevrit, periferik nöropatiler ve diğer sorunlar' hakkında raporlar alacak. Bunların çoğu aşıyla bağlantı kuran doktorlardan geldi. Tüm bunlara yanıt olarak Pfizer Güvenlik Sisteminin vardığı sonuçlar (ekteki belgeye bakınız) şu şekildedir: "Bu kümülatif vaka incelemesi yeni güvenlik sorunları ortaya çıkarmamaktadır. Denetim devam edecek." (....)

-Güncelleme.. Neredeyse bu gönderiyle aynı zamana denk gelen Maryanne Demasi, bu konuları ele alan ve ilk fark edenin kendisi olduğu anlaşılan çarpıcı bir ayrıntıyı içeren keskin bir yazı yayınladı. Bkz. "Kovid-19 aşı denemelerindeki olumsuz olaylar yeterince rapor edilmiyor mu?"(a) (389) başlığın devamını tahmin edebilirsiniz. Bu eserde pek çok dikkat çekici nokta var ama beni asıl şaşırtan şu oldu. Çalışmada, AstraZeneca'nın Brianne Dressen'in de katıldığı aşının Faz III denemesinde; "Covid-19 ile ilgisi olmadığına hükmedilen ölümler, birbirini takip eden olaylar olarak değerlendirildi ve bu nedenle ölüm tarihinde sansürlendi." "'Aşılardan kaynaklanan ölümlerin, bir dozdan sonraki iki hafta içinde (birinci veya ikinci) meydana geldiği ve düzenleyici makamlara, yalnızca ABD'de 150.000'e varan makul tahminlerle binlerce vakanın rapor edildiği ve bunların yarısından fazlasının bu iki haftalık dönemde gerçekleştiği' göz önüne alındığında, bu oldukça olağanüstü bir durumdur." Görüyorsunuz, kendimi tekrarlamamaya çabaladım ve akıllara durgunluk katabileceğimiz keskin, çarpıcı, çarpıcı ve sıradışı kullandım. Johanna Ryan, Maryanne'in gönderisine yorum yapıyor: "Bu, Kovid-19 için fluvoksamin üzerine yapılan "tamamen sanal" çalışmayla çok düzgün bir şekilde eşleşiyor. Yayınlanan yan etkilerin %100'ü enfeksiyonla ilişkiliydi (ateş, baş ağrısı, öksürük), diğer fluvoksamin araştırmalarında rutin olarak bulunan yan etkiler ise tamamen yoktu. Ağız kuruluğu ve aşırı terleme gibi son derece yaygın görülen durumlar da buna dahildir; bunlar aynı zamanda çok korkutucu ve pek psikolojik de değildir." Burada aslında söylenen şey, intihara veya cinsel işlev bozukluğuna dair hiçbir ipucunun olmadığıdır; bunlar önceden doldurulmuş listelerde yer almamaktadır. (..) " (385)

"Sanal Bakımdan Sanal Araştırmaya
Johanna Ryan'ın bu gönderisi, klinik deneylerin değişen dünyasına bakan bir dizi gönderinin devamı niteliğindedir – Bkz. Klinik Deneme Sahtekarlığı. Bunlar, son 30 yılda denemelerin nasıl geliştiğine dair bir dizi derste vurgulanan noktaları doğrudan besliyor ve bunlara katkıda bulunuyor: "Klinik Deneyler Güvenli Değil, İnsanlar Klinik Deneylerdeki Veridir ve Buna İlaç Denirdi"; Şu anda olanlarla karşılaştırıldığında Study329'un dünyasının masum ve etik görünmesini sağlıyorlar. Sanal denemeler kimsenin radarında değil ve bu yazı kabus gibi bir geleceğin habercisi gibi geliyor. -Tıbbi bakım sanallaşıyor.. Teletıp, Kovid-19 salgınının başlangıcından bu yana büyük miktarda tıbbi bakımı devraldı.  Virüs, kontrol altına alındıktan sonra da bu şekilde kalması muhtemel görünüyor. Birçok yatırımcı bu konuda bahis oynuyor:  Hem doktorunuzun muayenehanesinde hem de internette “Telesağlık” girişimleri çoğalıyor. Uygun olduğunu inkar edemem.  Doktoru daha önce gördüyseniz ve onun sadece birkaç soru sorması ve senaryonuzu yeniden doldurması gerektiğini biliyorsanız, bu harika. 'Neden onu şahsen görmek için bir hasta, koca gününü harcayasın ki?' Ama belki de yepyeni bir semptomunuz var; diyelim ki "karın ağrısı". Sorun sadece kötü bir nachos tabağı mı, yoksa tıbbi bir kriz mi? Emin olmak için doktorun, hastayı 'dürtmesi, dürtmesi, hareket etmesini izlemesi, hatta koklaması' gerekebilir. (....)" (386)

"Öğlen Vakti: Beni Terk Etme, Aman Tanrım….?
Aralık 2020'nin başlarında Ian ve Tania Morgan, oğulları Samuel'in Swansea, Güney Galler'deki soruşturmasına katılmak zorunda kaldı. Sam, aile doktoru Dr Adams tarafından sitalopram tedavisine başlandıktan bir hafta sonra, Ocak 2020'de öldü. Sam sağlıklı bir gönüllüye oldukça yakındı. 25 yaşında, sportif, üniversitede başarılı, kız arkadaşı olan biri; onda çok az sorun vardı. Annesinin onu bulduğu ebeveynlerinin evinin merdiven boşluğunda kendini asmadan önce muhtemelen bir hafta boyunca dayanılmaz bir işkence görmüş. Ian Morgan bana yaklaştı ve ben de onlara bir rapor yazmayı teklif ettim. Morgan'lar başlangıçta Sam'in bir dereceye kadar sınavla ilgili kaygı için bir antidepresan düşünebileceğine şaşırdılar. Ölümünden sonra NICE Guidance'ın bir hafta sonra inceleme önerdiğini buldular. Dr Adams'la görüştüler ve Sam'in 'bir hafta sonraki kontrol ziyaretinin planlanmadığını' öğrendiler. Dr Adams'ı suçlama eğilimindeydiler. (....)" (387)

"Antidepresan SSRI Luvox - Columbine ilacı - Kovid profilaktik ilacı olarak mı reçete ediliyor?
Luvox - Fluvoxamine'nin Kovid'e karşı kullanıldığını öğrendiğim için aklımdaki her şeyi paylaşmayacağım, falan filan... Dr. Peter Breggin bu ilacın bir yönü hakkında şunları yazdı: 'Eric Harris, Littleton cinayetleri sırasında Luvox (Prozac benzeri bir ilaç) kullanıyordu.' Yazan Peter R. Breggin, MD 30 Nisan 1999. 29 Nisan'da Washington Post, Littleton trajedisinin lideri Eric Harris'in cinayetler sırasında Luvox adlı psikiyatrik ilacı aldığını doğruladı. 30 Nisan'da aynı gazete, uzmanların 'Luvox'un güvenli olduğu ve şiddete neden olmakla hiçbir ilgisinin bulunmadığı' yönündeki iddialarından alıntı yapan bir haber yayınladı. Aslında Luvox ve onunla yakından ilişkili ilaçlar, genellikle çocuklarda ve gençlerde 'manik psikoz, saldırganlık ve diğer davranışsal anormalliklereneden olur. Luvox, obsesif kompulsif bozukluğun tedavisinde kullanılmak üzere çocuklar ve gençler (17 yaşına kadar) için onaylanmış bir Seçici Serotonin Geri Alım İnhibitörüdür (SSRI "Selective Serotonin Reuptake Inhibitor"). Ancak Prozac, Zoloft ve Paxil ile aynı SSRI sınıfında olduğundan doktorlar, sıklıkla depresyon için veriyorlar. (....)" (388)

"Kovid-19 aşı denemelerindeki olumsuz olaylar yeterince rapor edilmiyor mu?
Faz III kontrollü çalışmalar, insanlarda aşının etkinliğini ve güvenliğini değerlendirmek için 'altın standart' olarak kabul ediliyor. Bunlar, yetkililerin halka Kovid-19 aşılarının "güvenli ve etkili" olduğuna dair güvence verdiği denemeler. 'Aşıların, hastalık şiddetini ve hastaneye yatışları azaltmadaki faydaları iyi biliniyor ancak olumsuz etkileri hakkında ne biliyoruz?' Olumsuz olaylara ilişkin veriler, 'düzenleyicilerin, politika yapıcıların, doktorların ve hastaların' etkili karar vermesi açısından hayati öneme sahiptir. Ancak, olumsuz olayların yayınlanma olasılığının, olumlu sonuçlara göre daha az olduğu 'yayın yanlılığı veya verilerin seçici olarak ihmal edilmesi' konusunda ciddi endişeler bulunmaktadır. PLOS dergisinde yapılan sistematik bir inceleme, 28 çalışmayı analiz etti ve 'yayınlanmış dergi makalelerinde olumsuz olayların ortaya çıkma olasılığınınyayınlanmamış çalışmalara (örn. endüstri tarafından tutulan veriler) göre daha az olduğunu' buldu. Uzmanlar artık önemli Kovid-19 aşı denemelerinde olumsuz olayların çeşitli açılardan eksik rapor edilmiş olabileceğini öne sürüyor. (....)" (389)

"Tıbbın En Ünlü Klinik Deneyi
Çalışma 329 (a) bir skandalın tüm unsurlarını taşıyordu. Binlerce Kuzey Amerikalı çocuk ve ergenPaxil gibi SSRI'ları alarak ciddi şekilde zarar gördü. Birçoğu öldü. Ne doktorlar ne de ebeveynler ihtiyaç duydukları bilgiye sahip değildi ve FDA, yetkisinde "kurumsal ortaklık" bulunan bir düzenleyiciden beklenebileceği gibi, yalnızca gönülsüzce uygun uyarıları yayınladı. 'Peki neden hepimiz skandal yapmıyoruz?' 2001 çalışmasının etkisi, birçok nedenden ötürü gözden kaçırıldı. 'İnsanlar, büyük üniversitelerdeki bilim adamlarının dürüstlüğüne güveniyordu. İlaç düzenleyicilerinin en büyük önceliğinin kamu güvenliği olduğuna inanıyorlardı, yetkilerinin bundan daha karmaşık olduğunu gerçekten anlamıyordular. İlacınetkin bir şekilde pazarlanmasıyla gazeteciler, doktorlar ve halk esir alındı.'  -Veri Olmayan Kanıt, Kanıt Değildir.. Çalışma 329'un onarılması, araştırmacıların gerçeği ortaya çıkarmak için on yıl süren bir çabasıdır. Aynı verileri kullanarak (zorlu bir süreçten elde edilen), orijinal Çalışma 329'un yeniden analizi ve çürütülmesidir ve tam tersi sonuca varılır - yani, "Ne paroksetin ne de yüksek doz imipramin, ergenlerde majör depresyon için etkinlik göstermedi ve her iki ilacın da zararlarında artış vardı." Bu web sitesi, klinik ilaç deneme sürecinde bilimsel bütünlüğü yeniden sağlamak için gerekli değişiklikleri belirlemeyi amaçlamaktadır. Gerçekleri herkesin görmesini sağlayarak bilgilendirmek ve eğitmek amaçlanmaktadır. Kendiniz, aileniz ve herkes için daha iyi ilaç talep etmenize ilham vermeyi umuyoruz. (...) -Uluslararası Tıpta Risk ve Güvenlik Dergisi, Çalışma 329'un Devam Etme Aşamasını Yayınladı (b) ; -BMJ, Kusurlu İlaç Araştırmalarının Güvenen Bir Halkın Nasıl Başarısız Olduğunu Ortaya Çıkaran Çalışmayı Yayınladı (c)(390)

** Bilimsel makalelerdeki hayalet yazarlar, ilaç firmalarının sahtekarlıkları vs veriler hakkında..

"Hayalet Veri
Bu bölümde dört şerit var.. İlk iplik.. Bu, bilimsel makalelerin hayalet yazımı sorununu takip ediyor. Hayalet yazma muhtemelen her zaman bir dereceye kadar olmuştur. 1980'lerde şirket sponsorluğundaki uydu sempozyumlarının sayısındaki büyük artış ve dergi eki işinin ortaya çıkmasıyla birlikte, hayalet yazı neredeyse kesinlikle yaygınlaştı. İlaç şirketleri 1970'lerde ve 1980'lerde kendilerini yeniden düzenlerken, tıbbi yazılarını tıbbi yazı ajanslarına yaptırdılar. Bu, şirketler için, 10, 20 veya 30 maddelik bir sözleşme şeklinde olabilecek, acentelerin iş için birbirleriyle rekabet etmesini sağlama avantajına sahiptir. Ajanslar potansiyel olarak maliyet alanlarında rekabet edebilirler, aynı zamanda en iyi dergilere erişim veya 'yazar' olarak akademik yıldızların daha büyük bir kısmını çekme açısından da rekabet edebilirler. Hayalet yazı artık dergi eklerinin ötesine geçmiştir ve 'JAMA, The New England Journal of Medicine, BMJ ve Lancet' gibi ana akım dergilerde 'terapötiklerle ilgili makalelerin önemli bir kısmının tıbbi yazı ajanslarının yardımıyla yazılabileceğini' düşünmek için nedenler vardır. 1998'in sonlarına doğru Pfizer için çalıştığı anlaşılan Motus v Pfizer davasında davacıların avukatları Baum, Hedlund, Aristei, Guilford ve Schiavo, New York merkezli bir tıbbi yazı ajansı Güncel Tıbbi Yönergeler (CMD; "Current Medical Directions") tarafından hazırlanan bir belge ortaya çıktı. Bu belgede Zoloft (Sertraline) hakkında bazıları yayınlanmış, bazıları ise halen yazılmakta olan makalelerden oluşan bir portföy listelenmektedir. Bu belge bize terapötik literatürün ne oranda geleneksel olmayan bir şekilde yazıldığını analiz etme fırsatı sundu. Bunu, sertralin hakkındaki tüm makaleleri arayarak ve hem CMD hem de CMD olmayan serilerde tüm yazarlar tarafından yayınlanan önceki makale sayısını ve ayrıca CMD ve CMD olmayan makalelerin yayınlandığı dergi etki faktörlerini karşılaştırarak yapmaya çalıştık ve son olarak bu makalelerin yayınlandıktan sonraki alıntı oranlarına bakıyoruz. Bu çabalar, bu alana olan ilgilerinden dolayı ilk olarak Amerikan Tabipler Birliği Dergisi'ne (Journal of the American Medical Association) 'Yazarlar ve Etkiler (Authorships and Impacts)' başlıklı bir makalenin gönderilmesine yol açtı. Bu makale bir dizi karışık eleştiri aldı. Makale, bu incelemeler ışığında değiştirilerek İngiliz Psikiyatri Dergisi (British Journal of Psychiatry)'ye gönderildi ve burada yayınlanmadan önce en az 7 kişi tarafından incelendi. Arka plan rakamları sunulmaktadır - CMD dergileri ve yazarları için etki faktörlerinin bir listesi, CMD makaleleri için alıntı oranları ve CMD olmayan makalelerin literatür profilleriyle birlikte bir listesi.

İkinci iplik.. Web sitesindeki bu ikinci bölüm, eksik verilerle ilgili bir bölüm içermektedir. Eylül 1991'de Kahn ve arkadaşları, Amerikan Psikiyatri Dergisi (American Journal of Psychiatry)'de, ruhsatlandırma amacıyla FDA'ya sunulan yeni antipsikotiklerin klinik deneylerinde intiharları ve intihar eylemlerini anlatan bir makale yayınladılar. Bu makale hem yeni hem de eski antipsikotiklerin yanı sıra plasebo ile gerçekleşen intiharları ve intihar eylemlerini listelemektedir. Tablo 1'e bakınız. Plaseboyla karşılaştırıldığında yeni antipsikotiklerde yüksek orandaki intihar ve intihar eylemlerinin yanı sıra, bu makaledeki ilgi, Lilly'nin antipsikotik Zyprexa'sı ve Astra Zeneca'nın Seroquel'i için intihar eylemlerine ilişkin eksik rakamlar kümesinde yatmaktadır. Lilly ve Astra Zeneca'ya yazmak farklı tepkiler getirdi. Astra Zeneca, Seroquel'deki intihar eylemlerine ilişkin eksik verileri sağladı. Lilly bunu yapmadı. FDA'nın bilgi edinme özgürlüğü talebinden gelen materyalin incelenmesi, intihar eylemlerinin sayısına ilişkin herhangi bir ipucu vermez, ancak Zyprexa'nın, mevcut herhangi bir psikotrop ilaç arasında klinik araştırma programındaki en yüksek intihar sayısı rakamına sahip olduğunu gösterir. . Khan'da Zyprexa denemeleri için listelenen plasebo intiharının, plasebo tedavisi sırasında meydana gelmemiş olabileceği, ancak aslında denemenin arınma aşamasında meydana gelmiş olabileceği görülmektedir. Bu veri eksikliği Birleşik Krallık Sağlık Bakanı ile aşağıdaki yazışmaların yapılmasına yol açmıştır. Dünya çapındaki Sağlık Bakanlarının, bir 'ilaç şirketini verilerikamuya açıklamaya zorlama yetkisi' yoktur. Ancak tedavi gören hastaların bilgilendirilmiş onam verebilmesini sağlama konusunda bazı sorumlulukları vardır. Bu sorun, Sağlık Bakanlığı'nın çözüme ihtiyaç duyduğu yönündeki yazılı onayına rağmen neredeyse iki yıl sonra hala çözülmedi. Bu nokta 'SSRI'lar ve özellikle çocuklarda intihar davranışı sorunuyla' bağlantılıdır. 1990'ların ortalarında Pfizer, obsesif kompulsif ve depresif bozukluğu olan çocuklarda çalışmalar yürüttü. Bu çalışmalar sonucunda ortaya çıkan makaleler CMD makale listesinde yer almaktadır. Burada listelenen altı makaleden yalnızca biri'bir çocuktaki intihar davranışına' açık bir şekilde atıfta bulunuyor. Hatta bu veriler üzerine Pfizer için hazırlanan Bilirkişi Raporu'sertralin alan çocuklarda en az altı intihar eyleminin gerçekleştiğini' ortaya koyuyor. Glaxo SmithKline'ın Paxil ilacıyla depresyonlu çocuklarda yapılan araştırmalar, 'rakip antidepresanlar ve plaseboyla karşılaştırıldığında, bu ilacın üzerinde intihar eylemlerinin nispeten yüksek oranda olduğunu' ortaya koyuyor (Keller M ve diğerleri J American Academy Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi 2001, 40, 762-772). Bu vakada şirketin savunması, 'intihar davranışının araştırmacı tarafından ilaca atfedilmediği' yönünde görünmektedir. Ancak araştırmacılar olumsuz bir olay durumunda ilaca nedensellik atfettiklerinde Glaxo SmithKline ve diğer şirketler ne bu araştırmacıların ne de kendi şirket personelinin bu şekilde nedensellik bağlayamayacağını söylüyor. Bu nedensellik ancak Rastgele Kontrollü Denemeler (Randomised Controlled Trials) ile belirlenebilir. Bu mantığı uygulamak ve rakamlara sıkı sıkıya bağlı kalmak, araştırmacılar 'Zoloft ve Paxil'in çocukları intihara meyilli hale getirebileceğine' inansalar da inanmasalar da, rakamların yetişkinlere göre daha yüksek bir oranda bunu yapabileceklerini ve muhtemelen bunu yapabileceklerini gösteriyor gibi görünüyor.

Üçüncü iplik.. Makalelerin olası hayalet yazarlığına (1. bölüm) ve önemli güvenlik verilerinin atlanmasına (2. bölüm) ek olarak, şirketlerin neyin yayınlanacağını veya neyin yayınlanmayacağını şekillendirmenin başka bir yolu daha vardır. Nisan 2000'de Joseph Glenmullen'in Prozac Backlash'i yayımlandı. Yayınlanmasından kısa bir süre sonra çeşitli medya kuruluşlarında bu kitapla ilgili istenmeyen eleştiriler aldı. Ekte, Chamberlain İletişim Grubu (Chamberlain Communications Group)'tan bir ön yazıyla birlikte New York'taki Newsday'e gönderilen bir dizi inceleme ve Rasky Baerlein'den Boston Globe'a gönderilen başka bir dizi inceleme yer almaktadır. ABD psikofarmakolojisinin üst düzey isimlerinden alınan bu incelemeler, 'Prozac'ın, depresyonun intihara yol açtığı, şimdiye kadar en çok araştırılan ilaçlardan biri olduğu ve Prozac Tepkisi sonrasında acı çekecek olan kişilerin, tedaviden korkan ve kendilerini öldürmeye devam eden depresyonlu kişiler olduğu' ilk kez 1990'ların başında Lilly'de geliştirilen temaları yansıtıyor. Bunun gibi sistematik bir kampanya çoğu insanı 'antidepresanların olası tehlikeleri' konusunda herhangi bir tartışmaya girmekten caydıracaktır.

Dördüncü iplik.. Bu bölüm, bazı hayalet yazıların gerçekleştiğinin kesin olabileceği somut örnekler vermektedir.
A. 1999 yılında ilaç şirketi Pierre Fabre bana, Eylül ayında Londra'da düzenlenen Avrupa Nöropsikofarmakoloji Koleji toplantısında antidepresan Milnacipran için bir uydu sempozyumuna katılmam için teklifte bulundu. Bu bir dizi e-postaya yol açtı. Bunlardan biri, Healy'nin "Boşluğu Kapatmak" adlı hayalet tarafından yazılmış bir makalesiyle geldi. Bu daha sonra görünen yazar Siegfried Kasper olarak yayınlandı. Bir dergi ekinde görünür. ‘Yol Ayrımında Antidepresan Farmakoterapisi’ sempozyumu için yazdığım makale aynı derginin ekinde yer aldı. Kasper IJP ve Healy IJP'ye bakın.

B. 2000 yılında Toronto Üniversitesi'nde bir pozisyona geçmeyi beklerken Sid Kennedy'den, Toronto merkezli bir tıbbi iletişim grubu olan CMED tarafından Wyeth Canada tarafından düzenlenen bir toplantıya katılma konusunda teklif aldım. Bu başlangıçta Meksika'daki Cancun için planlanmıştı ancak daha sonra Kaliforniya'daki Laguna Beach'e değiştirildi. Çeşitli nedenlerden dolayı katılmaya isteksizdim.

Üniversite Bölümü'nün 75. kuruluş yıldönümünü kutlayan sempozyuma katılımcı olarak Toronto'yu ziyaret ederken, Sid Kennedy, üniversitedeki duygudurum ve kaygı bozuklukları programı ve diğer işlerdeki pozisyonlar için meslektaşlarımla röportaj yapmak arasında benim için, dahil olma konusundaki isteksizliğimin üstesinden gelmeye çalışan CMED'den Jack Fava ile tanışmayı organize etti. Fava, birisinin - Richard Tranter - benim yerime vekalet etmesinden memnundu ve makalemizi bizim için yazmayı teklif ediyordu. Eve döndükten sonra ve Toronto Üniversitesi ile olan sözleşmemin ihlal edildiğini öğrendikten sonra Richard'a, bizim için bir taslağın yazılacağını ve bunu bir deneyin parçası olarak değiştireceğimizi açıklayarak katılmaya istekli olduğunu söyledim. Bu, Jack Fava ve Pauling Lavigne'den gelen ve CMED e-postaları altında dosyalanan bir dizi e-postaya yol açıyor. Süreç aynı zamanda CMED-orijinalinden CMED-gözden geçirilmiş ve CMED-finaline kadar bir dizi makalenin ortaya çıkmasına da yol açtı. Laguna Beach'teki toplantı, Michael Thase ve iki Wyeth yazarı tarafından yazılan ve 2001 yılında British Journal of Psychiatry'de yayınlanan bir makaleye odaklandı. Bu makalenin arkasındaki temel iddia, Wyeth'in Efexor için yayınladığı reklamlarda da yer alıyordu; bu, sizi iyileştirebilecek diğer antidepresanların aksine, Efexor'un sizi iyileştirdiğiydi. Bu İngiliz Psikiyatri Dergisi makalesi, daha sonra The Lancet'te "Tıp Ne Kadar Lekelendi? (How Tainted has Medicine become? )" başlığı altında çıkan bir başyazıda belirgin bir şekilde yer aldı. CMED tarafından revize edilen ürünümüz, CMED orijinalini iki şekilde değiştirdi. İki değişiklik makalenin sonuna doğru. Öncelikle Remeron üzerinde yapılan klinik çalışmalardan elde edilen ve Wyeth'in Efexor hakkındaki iddialarına uygun olmayan bazı verileri sundu. Remeron (Mirtazapine), bazı açılardan Efexor ile karşılaştırılabilir bir etki mekanizmasına sahip olduğundan Wyeth'in en çok endişe duyduğu bileşiklerden biriydi. İkinci değişiklik, 'bir antidepresanın, hastaya uygun olmaması durumunda, bunun sizi ne iyileştireceği, ne de daha iyi hale getirebileceği, aynı zamanda sizi intihara meyilli hale getirecek kadar kötüleştirebileceği' gerçeğine atıfları içeriyordu. CMED'in revize edilmesinin ardından e-posta takibi CMED'den itiraz olduğunu açıkça ortaya koyuyor. İtiraz, materyali Remeron'a tanıtmamıza yönelikti. Bu makaleyi bir sonraki kez CMED finalinin Psikiyatri ve Sinir Bilimi Dergisi'ne sunulmasından sonra gördüm. CMED-final, intihar eğilimine ilişkin atıfı kaldırmış ve venlafaksinle yanıt vermeyen herkesi tedavi etmeye ilişkin bir atıf eklemiştir; bkz. 12 Haziran tarihli mektup.

Bu, CMED-e-posta dizisinde bulunabilecek bir dizi e-postaya ve 27 Temmuz, 30 Temmuz, 13 Ağustos ve 30 Ağustos (Mektuplar) tarihli mektuplara yol açtı. Ayrıca bir telefon görüşmesi daha vardı; bu, Toronto Üniversitesi ile olan sözleşmemin ihlali sonrasında Sid Kennedy'den aldığım tek telefon görüşmesiydi. Bu çağrıda Dr. Kennedy, yaşadığım zorluklar nedeniyle makaleden adımı çıkarmamı ve bunun yerine bazı endişelerimi yansıtacak bir yorum yazmamı önerdi. Çeşitli nedenlerden dolayı bu teklifin ilgi çekici yönleri vardı. Sonunda bu yorum ortaya çıktı. – JpsychNeuro dosyasına bakınız. Bu arada önceki makale de bu incelemelere dayanarak gözden geçirildi ve revize edildi. Daha sonra 2002'de yayımlandı ve görünüşe göre ilk olarak 10 Eylül 2001'de sunulmuş, 15 Mayıs'taki revizyonun ardından yeniden sunulmuş ve 24 Mayıs 2002'de kabul edilmiş olarak burada listelenmiştir. Bu makale CMED 2002 olarak görünmektedir. Bu arada yorumlarım gözden geçirildi ve inceleme, olası intihar eğilimi konularını ele alan bu yazının, bu konuyu yeterince derinlemesine ele almadığını ileri sürdü. Bu, Psikiyatri ve Sinirbilim Dergisi'nin (Journal of Psychiatry and Neuroscience) editörü Russell Joffe ile yazışmalara yol açtı ve burada kontrpuan atama özelliği önerisi gündeme getirildi ve kabul edildi. JPN e-postalarına bakın. Bu, SSRI'lar ve intihar riski hakkında bir makalenin ortaya çıkmasına yol açtı - JPCND Healy. Sorunlar bir yıla yakın bir süre durdu. Sonunda Yvon Lapierre tarafından yazılan bir kontrpuan özelliği ortaya çıktı (JPN-YLP). Daha sonra hem nokta (JPCNDHealy2) hem de kontrpuan Journal tarafından incelenmek üzere gönderildi. Journal'dan gelen yazışmalar, nokta ve kontrpuanların birkaç hafta içinde ortaya çıkacağını belirtmişti ancak bunu, 9 Nisan'da Dr. Joffe'den gelen ve sorunları belirten bir mektup izledi. 16 Nisan'da yanıt verdim. Bu bölümde ayrıca “Akademik Psikiyatri Satılık mı? (Is Academic Psychiatry for Sale? )” sorusuna ilişkin Lancet'in Bozuk Tıp Başyazısı ve Nokta-Kontrapuan özelliği de yer alıyor. Michael Thase'in dahil olduğu. Bu makale dizisi, Psikoterapi ve Psikosomatik (Psychotherapy and Psychosomatics) dergisinde yayınlanan Kanıt Çizgileri (Lines of Evidence) makalesindeki BMJ-Lancet makalesiyle örtüşmektedir." (391)

"İlaç soruşturması üyelerin üreticilerle olan bağlantıları konusunda şüpheye düşürüldü.
İlaç soruşturmasının üreticilerle bağlantıları.. Yaygın olarak reçete edilen antidepresan ilaçlarla ilgili tartışmayı çözmeyi amaçlayan bir hükümet soruşturmasının güvenilirliği, üyelerin çoğunun üreticilerle hissedarları veya başka bağlantıları olduğunun ortaya çıkmasıyla dün sorguya çekildi. Seroxat, Prozac ve SSRI (seçici serotonin geri alım inhibitörü) sınıfından diğer antidepresanların yan etkilerinin "yoğun incelemesi" geçen yıl Aralık ayında sağlık bakanı Hazel Blears tarafından Avam Kamarası'nda duyuruldu. Bu, şiddetli yoksunluk semptomları nedeniyle Seroxat'ı bırakamadıklarını söyleyen çok sayıda hastanın artan endişesine bir yanıttı. Ayrıca 'SSRI'ların daha önce ağır depresyonda olmayan az sayıda insanın kendilerini öldürmesine neden olduğu' iddiaları da inceleniyor. Geçen hafta Galler'deki bir adli tabip, 'ilaca başladıktan kısa bir süre sonra kendini öldüren emekli bir okul müdürü' hakkında açık bir karar verdikten sonra, Seroxat'ın soruşturma süresince görevden alınması çağrısında bulunmuştu. Ancak kampanyacılar ve hastalar, Sağlık Bakanlığı'nın ilaç kontrol dairesinin bir parçası olan ilaçların güvenliği komitesinden ve bilirkişilerden birinden oluşan inceleme ekibinin üyeliğinden son derece memnun olmadıklarını söylüyorlar. Dört CSM bilim adamından ikisi, Oxford Üniversitesi'nden klinik nöroloji alanında okuyucu olan Michael Donaghy ve Bristol Üniversitesi'nde psikofarmakoloji profesörü David NuttSeroxat üreticileri olan GlaxoSmithKline'ın hisselerine sahiptir. Seroxat tartışıldığında odadan çıkmak zorunda kalıyorlar, ancak sınıf olarak SSRI ilaçları hakkında tartışmak için kalıyorlar. Prof Nutt ve davetli uzman, Southampton Üniversitesi'nde psikiyatri alanında kıdemli öğretim görevlisi olan David Baldwin, sosyal anksiyete bozukluğu için reçete yazılması için lisans alan ve halk arasında "utangaçlık hapı" olarak anılan Seroxat'ın tanıtım amaçlı basın lansmanına ortaklaşa öncülük ettiler. Gözlemci kuruluş Social Audit'ten Charles Medawar, incelemenin içeriği konusunda ombudsmana referans arıyor. Başkan seçiminden de memnun değil. İskoçya'nın Lomond ve Argyle kentindeki akıl sağlığı hizmetleri müdürü Angus Mackay, 1996 yılında CSM tarafından hazırlanan ve 'SSRI'lardan yoksunluk semptomlarının nadir olduğu' sonucuna varan etkili bir makalenin imzacılarından biriydi "Nispeten hafif ve fiziksel ilaç bağımlılığı sendromunun özelliklerine sahip değil". Bay Medawar, incelemenin tarafsız olması ve tarafsız görülmesi gerektiğini söyledi. İlaçla bizzat veya akrabaları aracılığıyla sorun yaşayan 4.000 üyeden oluşan Seroxat kullanıcı grubu da aynı derecede endişeli. Gruptan Sarah Venn "Hiç mutlu değiliz" dedi.

Cardiff merkezli avukatları Mark Harvey, inceleme üyelerinden ikisinin GSK'da hissesi olmasından endişe duyduğunu söyledi. "İnceleme iki şekilde olabilir" dedi. "İlacın faydalı olduğu söyleniyorsa hisse fiyatı yükselir ve kâr edersiniz. İlacın berbat olduğunu söylerse fiyatı düşer ve zarar edersiniz. Tarafsız bir karar vermenizin beklenebileceği hiçbir yol göremiyorum. Bu kesinlikle kabul edilemez." Bay Harvey ayrıca, incelemenin, Seroxat kullanıcıları grubunun temsilcilerini bir toplantıya davet etmesine rağmen, (sadece doktorlarının raporları dikkate alınacaktır) hastaların, yaşadıklarını söyledikleri yan etkilerle ilgili ilk elden kanıtları dikkate almamasından da memnun değildi.  İlaç kontrol kurumu ve ilaçların güvenliği komitesi, üyelerinin ilaç şirketlerindeki çıkarlarını toplantılardan önce beyan etmelerinin ve hissedarlık gibi kişisel çıkarları varsa salonu terk etmelerinin her zaman yeterli olduğunu savundu. İnceleme grubunun 21 Kasım'daki toplantısında Prof Nutt ve Dr Donaghy, GSK'daki kişisel çıkarlarını beyan ettiler ve bir ilaç sınıfı olarak SSRI'lar hakkındaki tartışmalara devam etmelerine rağmen Seroxat ile ilgili gündemdeki iki maddeye yer vermediler. Dr Baldwin, Citalopram ilacının üreticisi Lundbeck'le kişisel olarak ilgilendiğini açıkladı. Ancak tutanaklara göre kendisi, aralarında şu anda GlaxoSmithKline olan Seroxat üreticisi SmithKline Beecham'ın da bulunduğu diğer beş şirketle olan bağlantılarını açıklamadı. Guardian tarafından sorgulanan kendisi, ayrıntıyı hatırlamanın zor olmasına rağmen SmithKline Beecham, Bristol-Myers Squibb, Eli Lilly, Organon ve Pharmacia'nın danışma kurullarına katıldığını beyan ettiğini söyledi. Onun departmanı da aynı beş şirket tarafından yapılan çalışmalar için finanse edilmiş ve sempozyumlarda diğer doktorlarla ilaçlar hakkında konuşma yapması için kendisine bu şirketler tarafından para ödenmişti. "Toplantıda bunların hepsini anlattım" dedi. MCA sözcüsü 'tutanaklarda hiçbir şeyin atlanmayacağını' söyledi. "Beyan edilen çıkarları içeren tutanaklar, beyan edilen çalışmalar da dahil olmak üzere her şeyi içerecektir" dedi. Ancak MCA, çıkar çatışmalarını önlemeye yönelik sistemin iyi çalıştığı konusunda ısrar ediyor. "Komitelerin ve ilgili çalışma gruplarının tüm üyeleri, kendi alanlarında en üst düzey profesyonellerdir ve üyelerin en yüksek dürüstlük dışında hareket ettiklerine dair hiçbir kanıt yoktur" dedi." (392)

"Ölen Hastalar Kanıtlanmamış İlaçlar İstediğinde (Araştırma Yıllıkları)
Hasta savunuculuk grupları, Relyvrio adı verilen tartışmalı yeni bir ilaca erişim talebiyle harekete geçti. Ancak aceleci onayın bir bedeli vardır.. Geçtiğimiz on yılın iyi hissettiren sosyal medya olaylarından biri olan Ice Bucket Challenge'ın çılgın başarısı, bir tür gasp olarak kökenlerini gizledi. Kaynağı belirsiz olsa da, ilk adayların soğuk bir su kütlesine atlamak ile hafta sonu bar hesabıyla ilgilenmek arasında seçim yapmak zorunda kaldığı Norveç'e kadar uzanıyor olabilir. 2014'ün başlarında ahlaki çıta yükseltildi: kurallara uymamanın cezası, tıbbi araştırmalara daha asil bir katkı haline geldi.  Hayırseverlik pahasına kabadayılığı teşvik eden bu yapı, Amerikalı itfaiyecilerin deneyimin yeniden paketlenmesine yardım ettiği bahara kadar devam etti. Artık bir meslektaşının tercih ettiği davaya yapılan bağışın ödülü yüksek basınçlı hortumdu. O Temmuz ayında bir golfçü, amyotrofik lateral skleroz veya A. L. S hastası olan kuzeninin kocasını neşelendirmek amacıyla kendi başına su döktü ve başkalarını "A. L. S Vakfı"na bağışta bulunmaya davet etti. Ayın sonunda, artık tek bir hastalıkla bağlantılı olan fikir, kendi başına bir yaşam kazandı. Bill Gates, kendi kendini ıslatan ayrıntılı bir mekanizma tasarladı, yüksek çözünürlüklü görüntüler yayınladı ve Elon Musk'a meydan okudu. Alay hareketi hem sosyal açıdan bulaşıcı, hem doğru hem de eğlenceliydi. Ama hâlâ bunu bir tehdit olarak görmeye eğilimli olanlar vardı. Başkan Barack Obama, Ethel Kennedy, Justin Bieber ve Donald Trump tarafından draft edildiğinde A. L. S araştırmasına yüz dolarlık katkı yapmayı reddetti.

A. L. S'ye adanmış, bu kadar cömertliğe alışık olmayan kuruluşlar şaşkına döndü. Herhangi bir zamanda yaklaşık otuz bin Amerikalı, kas fonksiyonu durana kadar motor nöronların sürekli kaybıyla karakterize edilen hastalığa yakalanıyor. Sürekli hasta savunuculuğu kampanyaları kimsenin hayatta kalamaması gerçeğiyle sınırlıdır. Otuz yedi yaşındaki bir hasta olan Gwen Petersen'in bana söylediği gibi, "Her zamanki bağış toplama yürüyüşleri vardı, ancak bir A. L. S hastasından yürümesini istemek bir nevi sağırlıktı."  Massachusetts Genel Hastanesi Nöroloji Bölümü Başkanı Merit Cudkowicz şunları söyledi: "Hastalar genellikle hayatlarının günlük işlerinden o kadar bunalmış durumdalar ki, hastanın sesi ve savunuculuğu eksik. Ve sonra bu gerçekleşti ve çoğunlukla gerçekten iyi bir şekilde çok güçlü oldu. Mücadele öncesi dönemde araştırmalar büyük ölçüde sonuçsuz kaldı; Piyasadaki tek ilaç 1995 yılında onaylanmıştı. Ancak viral kampanya toplamda iki yüz milyon dolar bağış topladı ve bir klinisyen, "hastalarla daha fazla umutla konuşabileceği" "yeni bir dönemi" övdü. Aslında “A. L. S Vakfı” diye bir şey yoktu ama aramalarda en üst sıralarda yer alan A. L. S Derneği'nin varlıkları beş kat artarak yüz otuz milyon dolara ulaştı. Grup araştırmaya ayrılan payını üç katına çıkardı. (....)" (393)

"Hastalık tacirliği ve ilaç pazarlaması
Özet.. İlaç endüstrisi ilaç kadar hastalık mı üretiyor? Çoğu insan metabolik sendromu duymamış olabilir, ancak bu muhtemelen değişecek. Bir zamanlar gizemli bir şekilde Sendrom X olarak bilinen, kalp hastalığı ve tip 2 diyabetin öncüsü olan bu durum, ABD ilaç endüstrisi ve onun tıp mesleğindeki ortakları tarafından yaygın bir isme dönüştürülmek üzere. Bu duruma çözüm bulmaya adanmış bir topluluk düzenlendi, bir dergi çıkarıldı ve bir eğitim kampanyası başlatıldı. Hastalar halihazırda metabolik sendrom açısından test ediliyor. Ticari yayın İlaç Yönetici Dergisi'nin (Pharmaceutical Executive) Ocak 2004 sayısında söylediği gibi: "Yeni bir hastalık doğuyor (A new disease is being born)" (Breitstein, 2004). "..endüstri, kar peşinde koşan şirketlerin 'tıp doktorları ve hasta savunuculuğu gruplarıyla 'hastalık tacirliği' yapmak için işbirliği yaptığını' iddia eden muhaliflerin ateşi altında buldu..." Bu durum kolesterole karşı tutumu anımsatıyor. Yirmi yıl önce doktorlar, bunun kalp hastalıkları üzerindeki etkilerinden endişe duymuyorlardı. Günümüzde ilaç firmalarının çabaları sayesinde yüksek kolesterol düzeyleri artık büyük bir sağlık sorunu olarak kabul edilmektedir. Aslında küresel bir sağlık hizmetleri bilgi şirketi olan IMS Health, 2004 yılında en çok satan iki ilacın statinler olduğunu bildiriyor: Pfizer'den (New York, NY, ABD) Lipitor (atorvastatin kalsiyum) - önceki yıla göre %13,9 büyüme ile 10,6 milyar ABD doları değerinde - ve Merck'ten (Whitehouse Station, NJ, ABD) Zocor (simvastatin). Pharmaceutical Executive şunları kaydetti: “Kolesterolün azaltılmasının bir pazar olarak ortaya çıkışı, ilaç sektörü için önemli bir olaydı. Metabolik sendrom daha da büyük olmayı vaat ediyor” (Breitstein, 2004). Ancak eleştirmenler, 'ilaç sektörünün ilaç sağladığı her yeni hastalığın mutlaka büyük bir halk sağlığı sorunu olmadığını, daha ziyade ilaç şirketlerinin gelirlerini artırma alanı olduğunu' belirtiyor. İlaç şirketleri 'hastalıkları önlemek, kontrol etmek, tedavi etmek ve semptomları tedavi etmek' için ilaçları araştırır, geliştirir ve kullanır.  Şirketler daha sonra 'yatırımlarını telafi etmek ve hissedarlarını ödüllendirmek' için bu ilaçları pazarlıyor. 'Toplumun çıkarlarına hizmet ediyor' gibi görünüyor, ancak bazı eleştirmenler bunu, işletmelerin 'mevcut ilaçlara uyacak yeni hastalıklar icat ettiği bir kısır döngü' olarak nitelendiriyor. Endüstri, kâr peşinde koşan şirketlerin tıp doktorları ve hasta savunucusu gruplarla "hastalık tacirliği" yapmak için iş birliği yaptığını iddia eden muhaliflerin saldırısına maruz kaldı: İnsanları 'genellikle hafif olan rahatsızlıklarının acilen ilaç tedavisine ihtiyaç duyduğuna' ikna edin.

Merhum tıp gazetecisi Lynn Payer, 1990'ların başında Hastalık Tacirleri: Doktorlar, İlaç Şirketleri ve Sigortacılar Sizi Nasıl Hasta Hissettiriyor (Disease-Mongers: How Doctors, Drug Companies, and Insurers Are Making You Feel Sick) adlı kitabında bu konuyu ele aldı. Şöyle yazdı:  “Hastalık tacirliği, yani aslında iyi olan insanları hasta olduklarına veya hafif hasta olan insanları çok hasta olduklarına ikna etmeye çalışmak büyük bir iştir... Hastalık tacirliği, tıbbi reklamların, sözde tıp eğitiminin, bilgi ve tıbbi teşhisin alabileceği çeşitli biçimler arasında en sinsi olanıdır.” Benzer şekilde, Philadelphia, ABD'deki Pennsylvania Üniversitesi'nde Biyoetik Profesörü olan Arthur Caplan, geçen Aralık ayında popüler Amerikan TV programı 60 Minutes'a şunları söyledi: "Kamuoyunda endişe uyandırmak istiyorsanız ve bunun için reklam paranız varsa, neredeyse her şeyi hastalığa dönüştürebilirsiniz." 60 Dakika raporunun odak noktası, yetişkinlerde dikkat eksikliği bozukluğu (ADD "adult attention deficit disorder") için yakın zamanda ortaya çıkan bir pazardı; geleneksel görüş, ADD'nin yalnızca sonunda onu aşacak çocukları etkilediği yönündeydi. "Payer ve Caplan gibi eleştirmenler, rutin insanlık durumunun giderek hastalık olarak yeniden tanımlandığını ileri sürüyorlar..." Payer ve Caplan gibi eleştirmenlerrutin insanlık durumunun giderek daha fazla hastalık olarak yeniden tanımlandığını ileri sürüyor: -mutsuzluk, kemik erimesi, mide ağrıları ve can sıkıntısı (hafif formlarda depresyon, osteoporoz, irritabl bağırsak sendromu ve dikkat eksikliği bozukluğu). Benzer şekilde, -yüksek kolesterol ve yüksek tansiyon  (hiperkolesterolemi ve hipertansiyon) gibi risk faktörleri de kendi başlarına hastalık olarak ilan ediliyor ve eşik değerleri düşüyor, bu da daha fazla insanın, hasta olarak değerlendirilmesine neden oluyor. Diğer durumlarda, klinik depresyon gibi yıkıcı hastalıklar için onaylanan ilaçlar, artık 'sosyal fobi' olarak adlandırılan utangaçlık gibi daha hafif durumlar için endikedir. Böyle bir örnek, Eli Lilly & Co (Indianapolis, IN, ABD) tarafından geliştirilen ve Kasım 2002'de ABD Gıda ve İlaç İdaresi (FDA) tarafından çocuklarda, gençlerde ve ilk kez yetişkinlerde ADD tedavisi için onaylanan Strattera'dır (atomoksetin hidroklorür).. Bir Lilly reklamında gergin görünen bir modelin bir dizi fotoğrafı gösteriliyor ve başlıkta şu soru soruluyor: “Dikkatin dağıldı mı? Dağınık mı? Hüsrana uğramış? Modern Yaşam mı yoksa Yetişkin ADD'si mi?” Reklamda, yetişkinlerde ADD'nin "semptomlarının sıklıkla stresli bir yaşamla karıştırılması" nedeniyle teşhis edilemeyebileceği belirtiliyor. Reklam, okuyucuların 'doktorları tarafından kontrol edilmesini' öneriyor çünkü yetişkinlerde ADD için onaylanmış ilk ilaç olan Strattera, "odaklanmanıza, böylece işte ve evde işlerinizi halledebilmenize" yardımcı olabilir.

Yetişkinlerde dikkat eksikliği bozukluğunun birinci sınıf /anaokulu kalabalığından yetişkinliğe kadar yayılmaya başladığını kesinlikle izledim. Şüpheliyim çünkü bu genişlemenin Lilly ve Strattera tarafından körüklendiğini düşünüyorum” dedi Caplan. "Web sitelerinin, insanların sıra beklemekte sorun yaşadıklarında veya telefonda beklemeye alındıklarında, hayal kırıklığına uğradıklarında, doktorlarını rahatsız etmelerini önermiyorum." Lilly yorum talebine yanıt vermedi. Yetişkin ADD, eleştirmenlerin favori hedefi oldu. Ancak Columbia Üniversitesi'nde (New York City, NY, ABD) ruh sağlığı araştırmacısı olan psikiyatrist Peter Jensen, 'yetişkinlerde ADD konusunda epidemiyolojik araştırmaların yetersiz olduğunu ve bunun insanları olumsuz etkileyen ve sakat bırakan gerçek bir durum olabileceğini' kabul ediyor. Kar amacı gütmeyen bir hasta destek grubu olan Dikkat Eksikliği/Hiperaktivite Bozukluğu Olan Çocuklar ve Yetişkinler'in (CHADD; Landover, MD, ABD) yönetim kurulunda görev yapan Jensen, “İlaç şirketleri para kazanmak ve bir şeyler satmak için var olan işletmelerdir. Ancak hastalıkların icat edildiğini söylemek biraz abartı gibi görünüyor. [Şirketler] kesinlikle bilgiyi yayar ve farkındalığı artırır, ancak bunu FDA'ya bu şekilde satamazsınız dedi. “Hastalık sosyal bir bağlamda tanımlanır. Değer sistemleri tıbbın doğasında vardır. Yetişkinlerde dikkat eksikliği bozukluğunda, beyinleri kolaylıkla dikkati dağılan bazı insanlar etiketlenmekten [sinirlenirler] ve kendilerinin yalnızca yüksek enerjili ve yaratıcı olduklarını söylerler; diğerleri teşhis konulduğu, tedavi edildiği ve dikkat süreleri neredeyse normale döndüğü için minnettar olacaklar."  "..suçlu olan sadece şirketler değil, aynı zamanda bir bozukluğu teşhis eden ve ilaç yazan doktorların yanı sıra tedavi gerektiren ciddi bir hastalığı olduğunu düşünen hastalardır." İlaç endüstrisinin 'hastalık tacirliğieleştirisini kabul etmemesi şaşırtıcı değil. Merkezi Washington, DC, ABD'de bulunan bir sanayi ticaret grubu olan Amerika İlaç Araştırmaları ve Üreticileri (PhRMA) için Düzenleyici İşlerden Sorumlu Başkan Yardımcısı Alan Goldhammer,“Bizim [endüstrinin] işi hastalık yaratmak değil, tedavi aramaktır. Yeni teşhis araçları ve hasta yanıtını değerlendirmenin yollarını geliştirmek tıp camiasının sorumluluğundadır” dedi. FDA gibi ilaç düzenleyicilerin ilaç tedavilerini klinik araştırmalara dayanarak onayladığını savunuyor. "Klinik bir deney yapamayacağınızı iddia edebilirsiniz çünkü eğer bu bir hastalık değilse, herhangi bir potansiyel fayda elde etmeyecekseniz insanları ilaçla tedavi etmek etik dışıdır. Geliştirme süreci boyunca ilaç şirketlerinin tamamen dışında olan bir dizi kontrol ve denge var.

Eleştirmenler, süreci kesinlikle körükleseler de, 'yeni hastalıkların yaratılmasında rolü olanın yalnızca ilaç endüstrisi olmadığını' savunuyorlar. Bu nedenle, Britanya Tıp Dergisi (BMJ -British Medical Journal) misafir editör olan ve yakında çıkacak olan Hastalığı Satmak: İlaç Şirketleri Hepimizi Nasıl Hastalara Dönüştürüyor? (Selling Disease: How Drug Companies are Turning Us All into Patients) kitabının ortak yazarı Avustralyalı gazeteci Ray Moynihan, süreci "şirket destekli ilaç üretimi" olarak tanımlıyor çünkü aynı zamanda hekimleri ve hasta gruplarını kapsamaktadır.  “Tedavi satan pazarları genişletmek amacıyla hastalıkların sınırlarını genişletmeye yardımcı olan doktorlar, ilaç şirketleri ve giderek artan sayıda hasta grubu arasında resmi olmayan ittifaklar var. Çoğu zaman bu süreç tıp mesleği tarafından yürütülüyor ama ilaç şirketlerinin sağladığı yakıtla yürütülüyor” dedi. Ancak ilaç firmalarının da bu süreçte önemli bir rolü var. Moynihan, "Bu bozuklukların tanımlandığı ve genişletildiği toplantıların tamamı ilaç şirketleri tarafından finanse ediliyor" dedi. “İlaç şirketlerinin faaliyetleri bu süreci kolaylaştırıyor, ancak çoğu zaman sürücü koltuğunda oturanlar şirket yöneticileri değil. Çoğu zaman, mesleklerinde ve uzmanlık alanlarında ağacın tepesinde yer alan sözde düşünce liderleridir. Ayrıca, hafif bir semptom ile tıbbi müdahale gerektiren bir bozukluk arasındaki sınırın nerede tanımlanması gerektiği her zaman açık değildir. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nün (Cambridge, MA, ABD) Antropoloji ve Bilim-teknoloji Çalışmaları Programı Doçenti Joe Dumit, "Yapılmış hastalıklar ile gerçek hastalıklar arasına bu kadar net bir çizgi çekemem" dedi. Kronik yorgunluk sendromuKörfez Savaşı sendromu ve çoklu kimyasal duyarlılık gibi tartışmalı sosyomedikal rahatsızlıkları olan hastaların, ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri'nden araştırma fonu almak için kendilerini nasıl organize ettiklerine ilişkin çalışmasının bir parçası olarak hastalık oluşumu konusunu inceliyor. Dumit, ADD ve travma sonrası stres bozukluğu (PTSD "post-traumatic stress disorder") hastaları gibi hasta gruplarının, ilaç şirketleri tarafından desteklenmesi durumunda tartışmanın karakterinin tamamen değiştiğini buldu. “Zoloft [sertralin hidroklorür] [1999'da PTSD için] onaylandığında, PTSD hakkında çıkan hemen hemen her makale artık hastalığın varlığını az çok sorgulamıyordu; bunun yerine tedavi hakkında ve [TSSB'nin] yetersiz teşhis edilip edilmediği veya aşırı ilaç tedavisi uygulanıp uygulanmadığı hakkında konuştuk” dedi. Dumit, hasta gruplarıyla ittifak kurmanın yanı sıra, ilaç şirketlerinin aynı zamanda "ilaç pazarını büyütmenin ekonomik mantığının bir parçası olarak rahatsızlıkların tespit edilebilir yaygınlığını en üst düzeye çıkarmaya" çalıştığını söyledi. "Kolesterol seviyesi veya bağırsaklarınızdaki tahriş miktarı gibi bir eşiğe karar verdiğinizde ve bunu bir popülasyonda azaltabilecek bir ilacın bulunduğuna karar verdiğinizde, bu ilacı tüm popülasyona pazarlamak için güçlü bir teşvike sahip olurlar."

Böyle bir örnek, daha çok utangaçlık olarak bilinen sosyal kaygı bozukluğudur. GlaxoSmithKline (Uxbridge, Birleşik Krallık), antidepresan Paxil'in (paroksetin hidroklorür) endikasyonlarını, 'topluluk önünde konuşma, başkalarının önünde yemek yeme veya umumi tuvaletleri kullanma' korkusuyla belirginleşen aşırı bir utangaçlık türü olan sosyal anksiyete bozukluğunu tedavi etmek için genişletti. FDA bu yeni endikasyonu Ekim 2003'te onayladı. Ancak Kamu Vatandaş Sağlığı Araştırma Grubu'nun (Washington, DC, ABD) genel müdürü Sidney Wolfe, “utangaçlık Glaxo tarafından icat edilen yeni bir hastalıktır” dedi. “Patolojik açıdan insanların o kadar utangaç olduğundan eminim ki bu bir hastalık olabilir. İnsanlar için gerçek bir dezavantaj olabilir. Bu insanların çoğu depresyonda. Bu insanların bir kısmı küçükken fiziksel ya da cinsel istismara uğradıkları için utangaçtırlarUtangaçlık genellikle başka bir şeyin belirtisidir ve sebebini bulmayı geçiştirmek ve birine ilaç atmak kötü bir davranıştır.” GlaxoSmithKline röportaj talebine yanıt vermedi. Sonuçta suçlanacak olanlar sadece şirketler değil, aynı zamanda bir bozukluğu teşhis eden ve ilaç yazan hekimlerin yanı sıra, 'tedavi edilmesi gereken ciddi bir hastalığı olduğunu' hisseden hastalardır. Moynihan, "Sosyal anksiyete bozukluğunda sahip olduğunuz şey, bunu neredeyse korkunç bir psikiyatrik hastalık olarak tanıtan (birkaç) farklı ilaç şirketiyle sıklıkla bağlantısı olan kıdemli klinisyenlerdir" diye açıkladı. Bu nedenle, eğer bu bağlantılar konusunda açık sözlü değilse, suçun bir kısmını tıp mesleğine yüklüyor. “İlaç şirketlerinden para alırken güvenilir olabileceğinizi düşünmüyorum. Ve çoğu zaman bu [uzmanlar] halkla iletişim kurarken, halk bu bağlardan habersiz oluyor” dedi Moynihan.  “Bu korkunun pazarlanmasıdır. Bu, bir toplumu yönetmenin sağlıklı bir yolu değildir. Bu, hastalığı insan yaşamının merkezine koyuyor.” ABD hem ilaç hem de ilaç pazarlamasındaki yeniliklerin merkez üssüdür. Ayrıca Yeni Zelanda dışında doğrudan tüketiciye ilaç reklamına izin veren tek gelişmiş ülkedir. Moynihan'a göre 'tüketiciler, haber programlarında, sitcom'larda ve pembe dizilerde günde ortalama on ilaç reklamına maruz kalıyor ve bu da onların hastalığa bakış açıları üzerinde büyük bir etkiye sahip.' "İlaç reklamları 'insan hastalıkları, koşulları ve deneyimlerine ilişkin algıları' değiştiriyor" dedi. Hastalık yaygınlığının, maksimuma çıktığı sürece değinen Moynihan, GlaxoSmithKline'ın 1990'ların sonunda Paxil'i pazarlamak için yaptığı kampanyaya atıfta bulundu; bu kampanyada 'sekiz Amerikalıdan birinde sosyal anksiyete bozukluğu olduğunu öne süren' broşürler dağıtıldı. “Sekiz Amerikalıdan biri! Bu açıkça absürd bir kurgudur. Bunun amacı sıradan insanları hasta etmeye çalışmaktır” dedi Moynihan. "Çocukların ve yetişkinlerin her gün, sağlıklı insanlara hasta olduklarını söyleyen ilaç şirketlerinin tanıtım duvarının önünde oturmaları sağlıklı değil." Diğer gelişmiş ülkelerde doğrudan tüketiciye yönelik reklamlar olmasa da pazarlama kampanyalarının etkisinden muaf değiller. Moynihan, "Bu küresel bir olgudur" dedi. "Diğer ülkelerde ilaçların reklamını doğrudan halka yapamazsınız ancak hastalık farkındalığı kampanyaları yürütebilir ve sponsor olabilirsiniz; Avrupa ve Avustralya'da da bunu görüyorlar." Hatta 2003 sonbaharında Almanya'nın en büyük haftalık haber dergisi Der Spiegel, 'ilaç endüstrisinin, ilaç satışlarını artırmak için nasıl yeni hastalıklar icat ettiğini' analiz eden Alman bilim muhabiri Jörg Blech'in Die Krankheitserfinder (Hastalığın mucitleri "The inventors of disease") adlı kitabına dayanarak konuya ilişkin bir kapak yazısı ayırdı.

Harvard Üniversitesi'nde tıp profesörü ve Brigham ve Kadın Hastanesi'nde (Boston, MA, ABD) Farmakoepidemiyoloji ve Farmakoekonomi Bölümü Başkanı olan Jerry Avorn, 'ilaç endüstrisinin, pazarlama uygulamalarının' uzun süredir eleştirmenidir. Ancak aynı zamanda 'sosyal eleştirmenlere' de şüpheyle yaklaşıyor: "Hala sülük kullanmıyor olmamızın nedeni, ilaçlarla ilgili kararlarımızı 'neyin işe yarayıp neyin yaramadığına' ilişkin iyi yapılmış klinik araştırmalara dayandırmamızdır. Bilim dikkate alınmazsa antropoloji veya felsefe alanından çıkan hiçbir şeyin pek önemi yoktur.”  "Avorn'a göre tartışmada iki uç nokta var: 'Her hasta için hap felsefesini abartanlar ve hastalıkları icat edilmiş olarak gören nihilistler.' “Gerçek ortada bir yerdedir” dedi." İlaç reçetelerini karşılamak için sağlık hizmetlerinin artan maliyetleriyle karşı karşıya kalan politikacılarhastalık tacirliği konusunu da araştırmaya başladı. 2004 ve 2005'te İngiliz Avam Kamarası, hastalık tacirliği de dahil olmak üzere ilaç endüstrisi uygulamaları hakkında oturumlar düzenledi. Mart 2005'te Avam Kamarası Sağlık Komitesi, İlaç Endüstrisinin Etkisi (The Influence of the Pharmaceutical Industry) adlı bir rapor yayınladı; bu raporda, "toplumumuzun tıbbileştirilmesi - her sorunun ilacı"nın etkilerine ilişkin endişeler dile getirildi. Komite, 'bu eğilimden, yalnızca ilaç endüstrisini sorumlu tutmadı; bunun yerine endüstrinin, artan sayıda kişiyi 'anormal' olarak kategorize etmek ve dolayısıyla (ilaç) tedavisine ihtiyaç duymak amacıyla bir 'hastalık satıcısı' gibi davranarak bunu teşvik ettiğini' söyledi. Bu süreç, ilaçlara sağlıksız bir şekilde aşırı güvenmeye ve aşırı kullanıma yol açmıştır. Aynı zamanda kaynakları ve öncelikleri daha önemli hastalık ve sağlık sorunlarından uzaklaştırır” (Avam Kamarası, 2005). İnsanların hastalık tacirliği konusundaki farkındalığını artırmak için Moynihan, düzenleme konusunda "daha sağlam bir konuşma" yapılması çağrısında bulundu. “Hastalık farkındalığı kampanyalarının ciddi şekilde düzenlenmesi gerekiyor. Çocukların ve yetişkinlerin her gün, sağlıklı insanlara hasta olduklarını söyleyen ilaç şirketlerinin tanıtım duvarının önünde oturmaları sağlıklı değil” dedi. “Aslında bunun nasıl düzenleneceği veya düzenlenmeyeceği konusunda bir konuşma yapılması gerektiğine oldukça güçlü bir şekilde inanıyorum. Bunun yakın gelecekte [ABD'de] son derece düşük bir ihtimal olduğunu düşünüyorum. Avrupalıların bu konuda biraz daha medeni olduklarını düşünüyorum. Ve aslında Avrupalılar yakın zamanda reklamcılıkla ilgili kuralların gevşetilmesini reddettiler.” "Hükümetler ve kamu sağlık sistemleri, ilaçların yüksek maliyetiyle giderek daha fazla karşı karşıya kaldıkça, tıbbileştirme ve hastalık tacirliği konusunun gelecekteki tartışmalarda daha da önemli hale geleceğine şüphe yok." (394)

"İlaç endüstrisinin tıptaki etkisi
İlaç şirketlerinin dünyanın en kârlı şirketleri arasında olduğu biliniyor.  Yasal davaların tutanakları ve yayınlanmış araştırmalar, 'ilaç şirketlerinin ürettikleri ilaçlarla ilgili araştırma ve yayın uygulamaları, "eğitim" kisvesi altında pazarlama ve ilaçlarını reçete eden doktorlar üzerindeki etkisinin doğası' hakkında fikir vermektedir. İlaç şirketlerinin etkisi, 'ilaçlarını tanıtan kanaat önderlerinin ve klinik kılavuzlar üreten grupların sponsorluğuna' kadar uzanıyor. İlaç endüstrisi ile tıp arasındaki ilişkinin daha sıkı düzenlenmesi gerekiyor. -GİRİŞ.. Kâr amacı güden ilaç şirketleri ile bu ürünleri hastalara tavsiye eden tıp mesleği mensupları arasında – hissedarların yararına ürünlerinin satışını en üst düzeye çıkarma yükümlülükleriyle birlikte – var olan çıkar çatışması konusunda tıp mesleğinde ve toplumda yaygın bir endişe bulunmaktadır. Bu makale 'ilaç endüstrisinin tıbbi araştırma ve uygulama üzerindeki etkisini' araştırıyor. Tıbbi literatürden bu çıkar çatışmasının kapsamını ve bu çatışmanın araştırmanın yürütülmesi ve sonuçları ile yayınlanması ve dolayısıyla klinik uygulama üzerindeki etkilerini keşfetmeyi amaçlamaktadır. -İLAÇ ENDÜSTRİSİ.. İlaç endüstrisi oldukça karlıdır. Bazı ilaç firmaları dünyanın en büyük ve en karlı şirketleri arasında yer alıyor. Yeni İngiltere Tıp Dergisi (New England Journal of Medicine)'ın eski Genel Yayın Yönetmeni Marcia Angell, sektörü "paraya boğulmuş" ve 1980'lerden bu yana sürekli olarak en kârlı sektör olarak tanımladı. İlaç Şirketleri Hakkındaki Gerçek (The Truth About the Drug Companies) adlı kitabında, 'Amerika Birleşik Devletleri'ndeki en büyük 500 şirketin, satın almalarının' ana hatlarını çizen 2002 Fortune 500'de, en büyük 10 ilaç şirketinin toplam kârı (35,9 milyar ABD Doları), diğer 490 şirketin toplam kârından (33,7 milyar ABD Doları) daha ağır bastı. Ayrıca ilaç şirketlerinin kârının satışların %17'sini oluşturduğunu, diğer şirketlerin ise bu oranın %4,6 olduğunu buldu. Bunlar son derece kârlı, güçlü, çok uluslu şirketlerdir ve tıptaki etkileri dikkate alınırken bunu akılda tutmakta fayda var.. (...)" (395)

"İlaç incelemesi şirket bağlantıları nedeniyle durduruldu
Yaygın olarak reçete edilen antidepresan ilaçlar Seroxat, Prozac ve aynı sınıftaki diğer ilaçların güvenliğine ilişkin soruşturma, 'üyelerinden ikisinin ilaç şirketinde hisse sahibi olduğunun' ortaya çıkmasının ardından ilaç kontrol kurumu tarafından durduruldu. Ajanstan dün yapılan bir açıklama, Guardian'ın 'dört üyeden ikisinin Seroxat üreten GlaxoSmithKline'da hisse sahibi olduğunu' açıklamasından bir hafta sonra uzman ekibin feshedildiğini doğruladı ve ilk duruşmada bilirkişi tanığın kendisi ve benzer antidepresanlar üreten diğer ilaç şirketleriyle olan bağlantılarını açıklamadığını söyledi. SSRI'lar (seçici serotonin geri alım inhibitörleri) olarak bilinen ilaçların "yoğun incelemesi", 'Seroxat almayı bırakmak isteyen kişilerin yaşadığı yoksunluk etkileri' konusunda kamuoyunun endişe duymasının ardından Aralık ayında sağlık bakanı Hazel Blears tarafından Commons'ta duyuruldu. Hastaların küçük bir azınlığının kursa başladıktan kısa süre sonra intihara meyilli olduğu iddiaları da gündemdeydi. Geçtiğimiz günlerde Brecon adli tabibi, 'Seroxat reçetesi yazıldıktan kısa bir süre sonra kendini öldüren' emekli bir okul müdürü hakkında açık bir karar kaydettikten sonra, Seroxat'ın soruşturma süresince görevden alınması çağrısında bulundu. Sağlık Bakanlığı'na bağlı ilaç kontrol dairesinden (MCA) yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: "Artık orijinal grubu dağıtmaya ve incelemeyi yürütmek üzere yeni bir uzman grubu atamaya karar verdiğimizi doğrulayabiliriz." "Bu yeni uzman grubunun üyeliğine henüz karar verilmedi ve uygun üyelik değerlendirilirken bireylerin, ilaç endüstrisindeki çıkarları dikkate alınacak. İncelemenin tamamlanmasına ilişkin zaman çizelgesi belirsizdir." Orijinal grup, MCA'ya tavsiyelerde bulunan ilaçların güvenliği komitesinden seçilmişti. 'Bilim adamlarının, ilaçları tartışılan ilaç firmalarından aldıkları hisseleri, danışmanlıklarını ve diğer ödemelerini CSM toplantılarında beyan etmeleri rutin bir uygulamadır. Hissedarlık durumunda odayı terk etmeleri gerekir.' Grup Kasım ayında SSRI'ları incelemek için ilk kez bir araya geldiğinde, Bayan Blears varlığını duyurmadan önce, iki Glaxo hissedarı Seroxat tartışılırken odayı terk etmek zorunda kaldı, ancak SSRI'lara ilişkin genel tartışmalar sırasında orada bulunabildiler. Tutanaklar, birçok ilaç şirketi bağlantısı olan bir bilirkişinin tam bir açıklama yapmadığını gösteriyor, ancak hatırladığı kadarıyla öyleydi. Açıklamada, "İlaç Yasası danışma komitesi üyelerinin, ilaç endüstrisindeki çıkar beyanlarıyla ilgili uygulama kurallarına uymaları gerektiğini vurguluyoruz" denildi. "Mevcut davada olduğu gibi üyelerin uzman çalışma gruplarının toplantılarına katıldığı durumlarda kuralların uygulanmasını sağlamaya çalışıyoruz." Seroxat Kullanıcı Grubu, inceleme ekibindeki çıkar çatışmasından ve 4.000 üyesinin yaşadığı yan etkilerin kanıtlarını inceleme konusundaki belirgin isteksizliğinden memnun değildi. Gruptan Sarah Venn şunları söyledi: "Bunun verilmesi gereken bir karar olduğunu düşünüyorum. Sahip oldukları inceleme üyeleri, kişisel çatışmalarla karşı karşıya kalarak savunulamaz bir duruma düşürüldü." "Ancak incelemenin kesinlikle yapılmasını istiyoruz. Onlardan yapmalarını istediğimiz en önemli şey, incelemenin henüz kabul etmediği hasta deneyimlerini dikkate almalarıdır. Bizimle görüşecekleri konusunda anlaşmaya vardık." (396)

"Big Parma için şaşkınlık: İlaç üreticileri sadece doktorları riske atmıyor; Ayrıca en iyi tıp dergilerini baltalıyor ve tıbbi araştırmaların bulgularını çarpıtıyorlar
Kamuya açık bir pişmanlık eyleminin ardından, 2008'in sonunda The New York Times ve The Wall Street Journal Sağlık Blogu'nda "İlaç Üreticileri Doktorlar İçin Hediyeleri Kesti (Drug Makers Cut Out Goodies for Doctors)" ve "İlaç Üreticileri Bedava Kalem, Kupa ve Pedlerin Fişini Çekiyor (Drugmakers Pulling Plug on Free Pens, Mugs & Pads)" manşetleri okundu. İlaç endüstrisinin 38 üyesi, doktorlara 'kalem, kupa ve kendi isimlerinin yazılı olduğu diğer şekerlemeler' gibi hediyeleri reçete etmeye son verme sözü verdi. Bazı doktorlar ve etik uzmanları, bir pizzanın ya da ucuz bir kupanın bile doktorlarla ilaç üreticileri arasında kurabileceği "karşılıklılık ilişkisi" konusundaki endişelerini uzun süredir dile getiriyorlardı ve markalı biblolar da hastaya bir mesaj gönderiyor'hastadoktorunun adının yazılı olduğu bir refleks çekici kullanması durumunda Gardasil'in iyi bir ilaç olması gerektiğini' düşünebilir. Ancak popüler basın nanobilimin bu ani saldırısını kutlarken ve biz hâlâ 'doktorların sadakatinin tek kullanımlık bir kalemle mi yoksa bedava bir öğle yemeğiyle mi satın alınabileceğini' ciddi bir şekilde tartışırken, 310 milyar dolarlık ilaç endüstrisi sessizce çok daha etkili bir şeyi satın alıyor: 'tıp dergilerinin içerikleri ve sıklıkla tıbbi araştırmaların gidişatı.Bu nasıl olabilir? Vioxx'un erdemlerini haykıran dayanıksız plastik kalemler ve Yeni İngiltere Tıp Dergisi (The New England Journal of Medicine)'in sayfalarında yayınlanan makaleler, 'tıbbi etkinin iki kutbunu' işaret ediyor gibi görünüyor. Hemen hemen hiçbir doktor ilkinden etkilendiğini kabul etmez; her doktor ikincisi tarafından yönlendirilmekle övünür. Aslında tıp dergisi makaleleri, tarafsız bilimsel değerlendirmenin kusursuz kaleleri ve ilaç endüstrisi etkisinin uzun mali kolunun panzehiri olarak geniş çapta benimsenmektedir. Ancak yine de Britanya Tıp Drgisi (British Medical Journal)'ın eski editörü Richard Smith, (şu anda kurumsal finansmandan kaçınan ve çevrimiçi olarak halka ücretsiz olarak erişilebilen bilimsel dergiler yayınlayan, kar amacı gütmeyen, açık erişimli bir grup olan Bilim Halk Kütüphanesi'nin (PLoS) yönetim kurulunda yer alıyor), "Bütün dergiler ilaç endüstrisi tarafından satın alınıyor ya da en azından akıllıca kullanılıyor" diyor.

Sektörün en üst kademesi olarak bilinen Big Pharma, mütevazı bir şekilde başlıyor ve tıp dergilerinde bol miktarda ve çoğu zaman hatalı bir şekilde reklam vererek kendi avantajını kullanıyor. 1981 yılında; Gıda ve İlaç İdaresi'ndeki ilgili yetkililer, tıbbi dergi reklamları için "yan etkiler, kontrendikasyonlar ve etkililik ile ilgili doğru ifadeler" ve ilaç riskleri ve yararları hakkında "adil bir denge" sağlanmasını zorunlu kılan açık standartlar oluşturarak ilaç reklamlarının eğitimsel doğasını tanıdı.. 1992 yılında saygın Dahiliye /İç Hastalıkları Tıp Yıllıkları (Annals of Internal Medicine) dergisinin editörleri 'kendi reklamlarının bu standardı ne kadar karşıladığını' ölçmeye karar verdiler. 109 reklamı, bu reklamlarda belirtilen referanslarla birlikte test ettiler ve her bir reklamı, onları FDA standartları ışığında değerlendiren üç uzman incelemeciye gönderdiler. Reklamların 'yüzde elli yedisinin, eğitim açısından hiçbir değerinin olmadığı yargısına varıldı, yüzde 40'ı adil denge testinde başarısız oldu ve incelemeyi yapanlar yüzde 44'ünün uygunsuz reçete yazılmasıyla sonuçlanacağına' inanıyordu. Annals'ın yayınlanan raporunda da belirtildiği gibi, genel olarak eleştirmenler 'reklamların yüzde 28'inin yayınlanmasına' karşı tavsiyede bulunurlardı. FDA daha sonra Ağustos 1997 ile Ağustos 2002 arasında 'ilaç şirketlerini, reklam ihlalleriyle' suçlayan 88 mektup yayınladı. Ancak Annals editörleri bu doğrulamanın tadını çıkaracak konumda değildi: dergi, büyük ilaç şirketlerinin reklam için 1,5 milyon doları geri çekmesinin ardından yaşam mücadelesi veriyordu. Smith, "Sonunda editörler dergiyi kurtarmak için istifa etmeleri gerektiğine karar verdiler" diye anımsıyor. Annals'ın ortak editörü Robert Fletcher işinden ayrılırken şunları söyledi: “İlaç endüstrisi bize reklam parasının 'iki ucu keskin bir kılıç, havuç ya da sopa' olabileceğini gösterdi. Eğer onların sert top oynayıp oynamadığını merak ettiyseniz, bu onların oynadıkları oldukça iyi bir gösteriydi.” On yıl sonra, dümende farklı bir editörün ve onarılmış bir İlaç reklam tabanının olduğu Annals, yüksek ilaç fiyatlarıyla ilgili bir başyazı planladı. Ancak bu sefer, ilk olarak önde gelen ilaç üreticilerinin organizasyonu olan Amerika İlaç Araştırma ve Üreticileri'nden (PhRMA "Pharmaceutical Research and Manufacturers of America") yorum davet etmeye özen gösterdi. PhRMA ise Amerikan İşletme Enstitüsü (American Enterprise Institute)'dan John E. Calfee'nin makalesini "Fiyat kontrollerinin ilaç araştırma ve geliştirme üzerinde önemli bir olumsuz etkisi olabilir" ifadesiyle başlayan bir makalesini finanse etti.

İlaç reklamları, bazen şaşırtıcı bir küstahlıkla, tıp dergilerinin editoryal alanına yoğun bir şekilde etki etmektedir. İlaç epoetin, son dönem böbrek hastalığı olan kişilerde 'hayatta kalma süresinin uzatılmasındaki ' rolü nedeniyle geniş çapta kabul görmektedir: Yalnızca Medicare, 2002'den önceki on yılda ilaca 7,5 milyar dolar harcadı. Dennis Cotter, geleneksel tıbbi bilgeliği inceleyen kar amacı gütmeyen bir enstitünün başkanıdır ve grubunun analizi, 'epoetin'in son dönem böbrek hastalığı olan kişiler için faydalarının hatalı mantığa dayanarak büyük ölçüde hayali olduğunu' ileri sürmüştür. 2003 yılında Cotter, epoetin'in rolünün sorgulanmasını detaylandıran bir başyazıyı Transplantasyon ve Diyaliz (Transplantation and Dialysis)'e sundu; editörü ve hakemleri bunun yayınlanması konusunda hemfikirdi.  Ancak Britanya Tıp Dergisi (British Medical Journal)'ın Ocak 2004'te bildirdiği gibi, Transplantasyon ve Diyaliz'in editörü Joseph Herman bu yazıyı reddetti çünkü "maalesef, başyazınızı yayınlama konusunda pazarlama departmanımız tarafından reddedildim. Aslında başyazınızın yayınlanması bazı çevrelerde kabul edilmeyecektir. . . ve görünen o ki pazarlama departmanımızın karşılamaya istekli olduğunun ötesine geçti.” Tıp basınında tepkiler yükseldikten sonra dergi tersine döndü ve Cotter'ın çalışmasını yayınlamayı teklif etti, ancak o buna karşı çıktı ve daha az ticari bir yeri tercih etti.

"Tıp dergileri, reklam gelirlerinin yüzde 97 ila 99'unu sağlayabilen ilaç reklamlarına tamamen bağımlıdır." 2005 yılına gelindiğinde, Consultant, Geriatrics ve American Family Physician gibi bazı büyük dergiler, editoryal sayfalardan ve derginin en uzun makalesinden daha uzun olan parlak, tam renkli eklerden daha fazla reklam taşıyordu. Bu, 'tıp dergilerinin neden ilaç üreticilerine reklam verdikleriniBüyük İlaç Firmalarının dikkatini çekmek için Tıbbi Pazarlama ve Medya gibi ilaç endüstrisi yayınlarının sayfalarını doldurduklarını' açıklıyor.  Amerikan Tabipler Birliği Dergisi (JAMA "Journal of the American Medical Association") reklamcılıkta kendisini "karşılayabileceğiniz bir fiyata paha biçilmez bir izleyici kitlesi" olarak tanıtırken, Annals şöyle övünüyor: "90.000'den fazla dahiliye uzmanından oluşan bir izleyici kitlesiyle (bunların yüzde 93'ü aktif olarak hekimlik yapıyor) Annals her zaman akıllıca bir satın alma olmuştur." Dahası, ilaç üreticileri 'bazen yalnızca ürünlerine ilişkin olumlu editoryal ifadelerin eşlik ettiği dergi reklamlarını satın almayı' kabul ederler. Veya şirket içi yazarlardan veya kiralık kalemlerden oluşan ahırlar, editoryal materyalden ayırt edilemeyen tıbbi içerik ve pazarlama mesajlarının Frankensteinvari bir karışımı olan "reklamlar" üretiyor. Smith şunu gözlemliyor: "İlaç firmaları aynı zamanda dergilere, kendi mallarının lehine olan büyük miktarlarda yeniden basım satın almaya açık olduklarını bildiriyor: Derginin karı rahatlıkla 100.000 dolara ulaşabilir.” Pharma'nın dergi reklamları yalnızca ürünleri değil aynı zamanda yüzbinlerce sübvansiyonlu "eğitim fırsatının" da reklamını yapıyor. İlaç ve tıbbi cihaz üreticileri, genellikle Bahamalar veya Karayipler'de düzenlenen 300.000'den fazla seminer ve eğitim fırsatı için yılda 2 milyar dolar harcıyor. Kaçan kurtlar; Sektörün büyük bir kibirle yemin ettiği, bezgin tıp sakinleri için 'bedava pizza, adadaki bu eğitim gezilerini karakterize eden görkemli ziyafetler, akan şaraplar, charter uçuşlar, gemi gezileri, lüks pansiyonlar, golf, şnorkelli yüzme ve dikkat çekici derecede çekici satış temsilcileriyle' çok az benzerlik taşıyor.

Yeni İngiltere Tıp Dergisi (NEJM "New England Journal of Medicine")'in eski baş editörü, Harvard Tıp Fakültesi'nde sosyal tıp profesörü Marcia Angell, "Çok fazla rüşvet var; çocuklar pizza alıyor, yetişkinler Hawaii'ye geziler yapıyor" gözlemini yaptı ve 2004 yılında İlaç Şirketleri Hakkındaki Gerçek: Bizi Nasıl Kandırıyorlar ve Bu Konuda Ne Yapmalı (The Truth About the Drug Companies: How They Deceive Us and What to Do About It) kitabının yazarıdır. Bu pedagojik oyun buluşmaları, daha ucuz ve bazen daha güvenli ve daha etkili alternatifleri dışarıda bırakarak doktorları, ilaç şirketlerinin patentli ürünleriyle tanıştırıyor. 2000 yılına gelindiğinde ilaç üreticileri, 'golf gezilerinden kliniklere kadar evcil hayvan projeleri' için 'ıvır zıvır, ada "eğitim fırsatları" ve mali hibeler' için doktorlara yılda toplam 6 milyar dolar ödüyorlardı; buna ilaç endüstrisinin etkili ve "yüksek reçete yazan" klinisyenlere, ürünlerini tartışmak için ödediği konuşma ve danışmanlık ücretleri dahil değildir. Angell, "İlaç şirketleri hediye verme faaliyetlerini, ilaç temsilcilerinden 'düşünce liderlerini' işe almaya kaydırdı; bunlar en iyi ilaç temsilcileridirdiyor. “Deneyimli doktorları konuşma yapmaları için gönderiyorlar ve onları iyi maaşlı konuşmacı bürolarına yerleştiriyorlar. Sonra bunun 'pazarlama değil, eğitim olduğunu' iddia ediyorlar.” Ancak sektörün baştan çıkarıcılığı 'reklamlarla, gösterilerle ve fazla ücretli konuşmalarla' bitmiyor. İlaç üreticileri, kanıta dayalı tıbbi bilginin kaynağı olan hakemli tıp dergisini baştan çıkardı veya tuzağa düşürdü. Bu dergileri, sokaklarda nakit para kazanmak için dağıtmakla yetinmeyen endüstri, 'editoryal içeriğin kendisini çarpıtmanın birçok yolunu' buluyor.

Bu sapkınlık o kadar açık bir sır ki, 2003 yılında British Medical Journal (BMJ), araştırmacılara "Gerçeği Aşmak İçin Yalan Söylemeden Olumlu Sonuçlara Nasıl Ulaşılır? (HARLOT "How to Achieve positive Results without actually Lying to Overcome the Truth")" konulu güzel sanatlar konusunda talimat veren şakacı bir makale yayınladı. Ontario Alabalık Araştırma ve Eğitim Merkezi direktörü David L. Sackett ve Norveç Sağlık ve Sosyal Refah Müdürlüğü Sağlık Hizmetleri Araştırma Departmanı direktörü Andrew D. Oxman, 'ilaç üreticilerinin, kötü performans gösteren tehlikeli ilaçları veya her ikisini birden geliştirmek için klinik deneyleri kullandığı stratejileri' akıllıca özetlediler. Bir araştırma çalışmasının doğru şekilde yürütülmesi, önemli bir tıbbi sorunun açık ve net bir şekilde ortaya konulmasını ve sonuçların doğru ve geniş çapta uygulanabilir olmasını sağlamak için dikkatlice planlanmasını ve rastgele seçilmesini gerektirir. Sonuçların tesadüfen ortaya çıkmamasını sağlamak için genellikle çok sayıda denek işe alınır. Çalışma grubuyla anlamlı bir karşılaştırma yapılabilmesi için kontrol gruplarına plasebo veya standart bakım verilir. İstatistiksel uzmanlık, çalışma tasarımcılarının her türlü hata veya önyargı kaynağını en aza indirmesine ve ortadan kaldırmasına yardımcı olur. Ancak bu uzmanlık, istenen sonucu elde etmek amacıyla kasıtlı önyargıyı ortaya çıkarmak için de kullanılabilir: Kararlı bir uzman için, pazarlama amacıyla klinik deney sürecini altüst etmenin birçok yolu vardır ve ilaç endüstrisi bunların hepsini bulmuş gibi görünüyor. Harlot'un Pharma'ya hizmet edeceklere tavsiyesi şunları içeriyor: "Plaseboya karşı test yapın, minimum doza karşı test yapın, maksimum doza karşı test yapın ve çok küçük gruplar halinde test yapın." Bu, şirketlerin bazen aşağıdaki yollarla 'kötü ilaçları, iyi göstermeye çalıştıkları' anlamına gelir:

-İlaçlarını plaseboyla karşılaştırıyorlar. Sahte veya "şeker" hapı gibi bir plasebonun aktif içeriği yoktur ve plasebolar, "plasebo etkisi (placebo effect)" adı verilen, tam olarak anlaşılamayan bazı tıbbi faydaları çağrıştırsa da bunlar zayıftır: İlaçlar, plasebolardan daha iyi performans gösteriyor. Plasebo çalışmaları, bir bozukluğun tedavisi zaten mevcut olduğunda etik değildir; çünkü bu, araştırmadaki bazı kişilerin tedavi edilmediği anlamına gelir. Ancak, yalnızca yeni ilacınızın baskıda öne çıkmasını önemsiyorsanız, gidilecek yol plaseboya karşı test yapmaktır.

- İlaçlarını bir rakibin ilacıyla yanlış dozda karşılaştırmak. Çok düşük doz, rakip ilacın etkisiz görünmesine neden olur. Çok yüksek bir dozendişe verici yan etkilere neden olma eğilimindedir.

-İlaçlarını iyi çalıştığı bilinen bir ilaçla eşleştirmek. Bu, test edilen ilacın zayıf veya etkisiz olduğu gerçeğini gizleyebilir.

-Bir denemeyi kısaltmakİlaç üreticileri bazen bir klinik deneyi, yaygın yan etkilerin veya etkililik eksikliğinin ortaya çıkacağına inanmak için nedenleri olduğunda veya deneyin kötüye gittiğine dair başka ipuçları gördüklerinde sonlandırırlar.

-Çok küçük gruplar halinde test etmek. İlaçla finanse edilen araştırmacılar aynı zamanda rakip ilaçlar arasındaki farkları gösteremeyecek kadar küçük denemeler de yürütüyor. Veya birden fazla uç nokta kullanıyorlar, ardından yalnızca olumlu sonuçlar verenleri seçici olarak yayınlıyorlar veya çok merkezli denemelerden olumlu görünen sonuçları "özel olarak seçiyorlar".

Giderek daha popüler hale gelen bir varyant, çokça suiistimal edilen "veri madenciliği" tekniğidir; bu teknikte, başarısız bir denemenin küçük alt grupları'kendileri için bir fayda ortaya çıkan veya çıkacak gibi görünen grupları' bulmak için durmaksızın incelenir. Veri madenciliğinin sıklıkla aldatıcı doğasına dikkat çekmek için yeni bir yol aradığında, Oxford Üniversitesi'nde kardiyovasküler tıp profesörü Dr. Peter Sleight, 'Molière'in tavsiyesine göre' hareket etmiş olabilir: “Kişi ahlaki suçlamalara kolayca katlanır, ancak alay konusu asla.” Buna göre, Sleight, etik parmak sallamak yerine, bazı ilaçların etkinliğini astrolojik işaretlere göre sınıflandırarak, alaycılık kullanarak veri madenciliğinin tehlikelerini aydınlattı. 1988 yılında kendisi ve ekibi, Birleşik Krallık'ta 17.000 kişilik gerçek bir klinik araştırma olan ve 'aspirinin, yakın zamanda kalp krizi geçirmiş kişilere yardımcı olup olmadığının' sorulduğu Uluslararası Enfarktüste Hayatta Kalma Çalışması'nın (ISIS-2 "International Study of Infarct Survival") verilerini analiz etti.  Bu çalışma, 'aspirinin, kalp krizi geçiren hastalar üzerindeki yararlı etkisinin, bir başka etkili pıhtı çözücü ilaç olan streptokinaz kadar güçlü olduğunu' buldu. Ancak Sleight, 'hastaların tepkilerini astrolojik alt gruba göre sıraladığında, aspirin almak, aspirin verildiğinde ölme olasılıkları daha yüksek olan Terazi ve İkizler dışındaki tüm doğum işaretleri için iyi bir sonuçla' ilişkilendirdi. 1985'te bir başka büyük çalışma olan ISIS-1, '24 Temmuz ile 23 Ağustos arasında doğan insanların (Aslanlar) ölüm oranında yüzde 71'lik bir azalma olduğunu' ortaya çıkardı, Beta-blokör atenolol alan diğer tüm doğum işaretlerine sahip insanlarla karşılaştırıldığında ölüm oranlarında yalnızca yüzde 24'lük bir azalma görüldü. Sleight şu uyarıyla sözlerini tamamladı: "Genel olarak açıkça pozitif sonuç veren bir denemede, birçok alt grup analizi dikkate alındığında, bazı belirli alt gruplarda yanlış negatif sonuçlar beklenmelidir." 2005 yılında konjestif kalp yetmezliği ilacı olan BiDil (isosorbide dinitrate/hydralazine HCl), yalnızca Afrikalı Amerikalılar için FDA onaylı ilk ilaç oldu. BiDil, savunucularının sık sık iddia ettiği gibi 'Afrikalı Amerikalılar için özel olarak tasarlanmamıştı'; Lexington, Massachusetts'teki biyoteknoloji firması NitroMed'in tek patentli ilacı olarak hayata başladı. 1987'de FDA, NitroMed'in başvurusunu 'klinik deneylerindeki zayıf sonuçlara' dayanarak reddetmişti, ancak şirket, 'ilacın verilerini, etkinlik gösterebileceği bir grup arayışı' içinde inceledi. BiDil'in 'kadınlarda ve diğer alt gruplardaki etkinliğini incelemek' sonuç vermedi, ancak NitroMed aniden 'astrolojiye başvurmak' zorunda kalmadan önce NIH, 'ırksal azınlıkların klinik deneylere dahil edilmesine' yönelik bir girişim olan FDA Modernizasyon Yasasını kabul etti.

FDA'nın reddettiği 1980'lerin verilerinde, 'ilacının siyahlarda, beyazlara göre daha iyi işe yarayabileceğine dair kanıtlar' tespit etti ve 1997'de BiDil "siyahi" bir ilaç olarak yeniden doğdu. BiDil savunucuları, BiDil'in ele aldığı 'ırksal aracılı genetik anomali' iddialarını destekleyen çalışmalar yayınladılar ve bu da BiDil'i 'beyazlar için değil siyahlar için ideal bir ilaç' haline getirdi. Şirketin daveti üzerine diğer doktorlar bu genetik ırksal farklılığı savunan makaleler yayınladılar, ancak bunu ancak siyah ve beyaz hastalar arasındaki 'farklı beslenme, sigara içme oranları, çevresel maruziyetler ve egzersiz seviyeleri' gibi kritik öneme sahip çevresel ve davranışsal farklılıklara kısaca değinerek yapabildiler.. NitroMed, yalnızca 1.050 siyah denek içeren ve karşılaştırma verileri sağlayacak beyaz deneklerin bulunmadığı yeni bir deneme için FDA onayını aldı. Ayrıca BiDil tek başına test edilmedi; yalnızca 'diüretikler, beta blokerler ve anjiyotensin dönüştürücü enzim (veya ACE "angiotensin-converting enzyme") inhibitörleri' gibi zaten işe yaradığı bilinen kalp ilaçlarıyla birlikte test edildi. Denemenin yayınlanan sonuçları, 'BiDil'i içeren ilaç kombinasyonlarını alan deneklerin yüzde 43 daha az kalp yetmezliği ölümlerine maruz kalmasıyla bir başarı olarak' müjdelendi. Gayretli veri madenciliği ve BiDil'in iyi çalıştığı bilinen ilaçlarla eşleştirilmesi HARLOT'un tanınabilir ilkeleridir. Dahası, beyazları hariç tutmak tıbbi açıdan mantıksız ama mali açıdan stratejik bir hareketti çünkü 'ilacın, beyazlarda iyi test yapma olasılığını' ortadan kaldırdı ve böylece NitroMed'in BiDil'i siyahi bir ilaç olarak adlandırmasının zaten zayıf olan gerekçesini ortadan kaldırdı. "Siyah" etiketi çok önemliydi çünkü BiDil'in tüm etnik gruplarda kullanımı kapsayan patentinin süresi 2007'de dolmuştu, ancak siyahlara yönelik patent NitroMed'in bundan yalnızca 2020'ye kadar kâr etmesine izin veriyor.

BiDil, tehlikeli bir ilacın kağıt üzerinde kâr amacıyla, iyi görünmesini sağlamak için hesaplanan stratejileri maskeleyen araştırma metodolojisi "kusurları" üzerine bir vaka çalışmasıdır. Marcia Angell, 'tıbbi kayıtların, söylenmeyen şeyler yüzünden de etkili bir şekilde çarpıtıldığını' öne sürüyor. "Her saygın dergi, kendisine sunulanların insafına kalmıştır" diyor ve "ve vasistastan gelenler arasından seçim yapmak zorundadır. Pek çok çalışma, bulgularının olumsuz olması nedeniyle hiçbir zaman gün ışığına çıkamıyor. Olumlu çalışmalara karşı ağır bir önyargı var ve bu olumsuz önyargı gerçek bir sorun. Bir şirket 1000 deneme yapabilir; eğer ikisi pozitifse FDA onayı alır ve yayınlanır. Geriye kalan 998 kişi asla gün ışığını göremiyor.” Aslında tüm çalışma verilerinin yarısı hiçbir zaman yayınlanmıyor. Ancak doktorlar, bilimsel eğitimleri ve tıbbi uzmanlıklarıyla, 'olumsuz önyargıların ve veri manipülasyonunun' arkasını göremiyorlar mı? Ulusal Tıp Birliği Dergisi (Journal of the National Medical Association)'ın editörüne göre hayır. MD Eddie L. Hoover şöyle açıklıyor: "Gece saat sekize kadar hastalarıyla ilgilenen yoğun bir çocuk doktorunun, bir makalenin incelenip incelenmediğini anlamaya vakti yok." "Çöp okumadığından emin olmak için dergi editörlerine güveniyor." Toronto'daki York Üniversitesi'nden biyoetik uzmanı Joel Lexchin, "Bir tıp dergisinde, özellikle de en iyilerden birinde yayınlandığınızda, bu, makaleye insanları daha az eleştirel kılan belirli bir itibar kazandırır" diye ekliyor. "'Eğer Yeni İngiltere Tıp Dergisi'nde (New England Journal of Medicine) yer alıyorsa iyi olmalı': Bu zihniyet, çalışmanın eleştirel okunmasını azaltıyor." Üstelik ne derginin ne de okuyucunun orijinal araştırma verilerinin tamamına erişimi olmadığından pek çok yanlışlık tespit edilemiyor.  Sonunda, diye açıklıyor Angell, "Dergiler, deneme bulgularının büyük ölçüde kazanılmış bir seçkisini alıyor ve böylece doktorlar, denemelerdeki ilaçların olduğundan daha etkili olduğuna inanmaya başlıyorlar. Pek çok psikiyatrik ilaç, plasebodan biraz daha fazlasıdır, ancak birçok klinisyen, olumsuz araştırmaların bastırılması yoluyla SSRI (seçici serotonin geri alım inhibitörleri (selective serotonin reuptake inhibitors), daha yeni bir antidepresan sınıfı) ilaçlarının sihirli olduğuna inanmaya başlamıştır."

JAMA'nın yakın zamanda atanan editörü Howard Bauchner, MD, "[eski JAMA editörü] Catherine DeAngelis, MD yönetimi altında gerçekleştirilen en iyi ilerlemelerden birinin, klinik araştırmalara kaydolma zorunluluğu olduğuna dikkat çekiyor: Bu, ABD'deki araştırmaların nihai kanalı olan dergilere, rapor edilenlerin araştırmacıların niyetini yansıttığından emin olmak ve anlamak için önemli bir fırsat sağlıyor; bu da önemli bir güvencedir." Bauchner, 2004 yılındaki bir yenilikten söz ediyor; 'saygın tıp dergilerinin bir düzine editöründen oluşan bir grup, bir ilaç şirketinin sponsor olduğu hiçbir ilaç araştırma çalışmasını, başından itibaren kamuya açık bir veri tabanına kaydedilmediği sürece yayınlamayacaklarını' ortaklaşa duyurdular. İlaçlar, biyolojik ürünler ve cihazlarla ilgili araştırmaların ClinicalTrials. gov'a zorunlu kaydı, 1997 tarihli FDA Modernizasyon Yasası'nın bir parçası olarak usulüne uygun olarak oluşturulmuştur ve 'sonuçların, yaygın şekilde bastırılmasını ve seçici olarak raporlanmasını önleyerek olumsuz önyargıyı ortadan kaldırmayı' amaçlamaktadır. Sitedeki 100.000 denemeokuyucuları ilaçların 'tamamen veya kısmen etkisiz veya tehlikeli olduğunu' tespit edebilecek yayınlanmamış çalışmaların varlığı konusunda bilgilendirmektedir. Ancak müdürü Dr. Deborah Zarin şu uyarıda bulunuyor: “ClinicalTrials. gov personeli tarafından bazı geçersiz veriler tespit edilebilir; ancak ClinicalTrials. gov'un bağımsız bir çalışma veri kaynağı olmaması nedeniyle diğer veriler doğrulanamıyor."  Başka bir deyişle, 'veri tabanıtam ve doğru veri sunma konusunda araştırmacılara ve onların kurumsal sponsorlarınagüvenmek zorundadır. Kulağa inanılmaz gelse de, ilaç sessizlik kuralları, sorunlu verileri yayınlamayı ve hatta bunları toplayan araştırmacılara açıklamayı reddetmeyi de kapsıyor. Amerika Birleşik Devletleri Orman Laboratuvarlarına Karşı davasında hükümet, Forest'in 'kendi tıbbi araştırmacılarından, diğer tıbbi personelden ve satış personelinden kahredici verileri gizlediği' suçlamasında bulundu. Bu veriler, 'depresyon ve anksiyete bozukluklarına yönelik Lexapro (essitalopram) ilacının, çocuklar tarafından alındığında nispeten etkisiz olduğunu' ortaya çıkardı. Ancak ABD savcıları, Forest'ın 2001'den 2004'e kadar 'yalnızca kendisinin finanse ettiği ve Lexapro'nun işe yaradığını gösteren tek bir çalışmanın verilerini, geniş çapta yayınladığını' ileri sürdü. Angell, 'sessizliğinyan etkilere de hakim olduğunu' belirtiyor. “NEJM'de önyargıyı fark ettiğimizde ve bir makaleyi geri çevirdiğimizde, yazarı çağırıp 'Yan etkilerden bahsetmediniz' dedik. 'Sponsor bunu yapmamıza izin vermedi' derdi. Daha sonra makale başka bir yerde, başka bir dergide değişmeden ortaya çıkacaktı." Overdose America'nın yazarı John Abramson, MD: Harvard'ın 2008 Küresel Sağlık Araştırmalarında Etik Sorunlar dersinde ders veren Amerikan Tıbbının Kırılan Sözü'nde, 'çağdaş ABD tıp dergilerinin içeriğinin çoğunu "bilgilendirici reklamlardan biraz daha iyi" diyerek reddetti. Bu sert değerlendirmeye ne sebep oldu?  Her yerde bulunan "kanıta dayalı tıp" mantrasına rağmen, değerlendirdikleri ürünlerin üreticilerinden para kabul eden uzmanlar hakkındaki dergilerde tuhaf bir şüphecilik eksikliği hakimdir. Bir tıp dergisi için kapsamlı bir değerlendirme yazan bir tıbbi incelemecininilaçları, cihazları ve uygulamaları değerlendiren, uzmanlığını ve bilgili, tarafsız görüşünü dergi okuyucuları için damıtan alanda uzman olması beklenir. Objektifliğin gerekliliği açıktır ve dergiler, bu tür makalelerin yazarlarına ödeme yapmamaktadır. Ancak söz konusu ilaç ve ürünlerin üreticileri sıklıkla onlara ödeme yapıyor.

Bir zamanlar dikkatli dergiler, incelemecilerin ilaç üreticilerinden para almasına izin vermiyordu. Ancak o kadar çok doktor, 'araştırmalarını desteklemek, tercih edilen yeni ürünler adına konuşmalar yapmak ve hastalarını daha yeni, daha karlı ilaçlara yönlendirmek' için ilaç parası almaya başladı; ilaç üreticilerinin maaşıyla tıbbi inceleme uzmanı olarak çalışmak normalleşti.. Bugün tıp dergisi editörleri, 'patentli tedavileri değerlendiren akademik tıp uzmanlarının yüzde 95'inin, ilaç şirketleriyle mali ilişkileri olduğunu' tahmin ediyor; ve prestijli NEJM bile Haziran 1992'de, 'endüstri fonlarını kabul etmeyen hiçbir incelemeci bulamadığını' açıklayarak objektif incelemeciler aramaktan vazgeçti. Bunun yerine, 'objektifliğin yerine mali açıklama' devreye sokuldu. Bu bildirimler okuyucuya, yazara 'hangi şirketin ödeme yaptığı' konusunda bilgi verir, ancak yazarın 'değerlendirme konusuyla ne kadar parasal olmayan bir ilişkisi olduğu' konusunda bilgi vermezTıp dergileri genellikle değerlendirme yapan doktorların, 'ilaç üreticilerinden kabul etmesine izin verilen ödemeler' için bir tavan belirler, ancak bu tavanlar, yüksek ve kubbelidirüst düzey dergileren kalın ilaç maaş çeklerini alan hakemlerin çalışmalarını yayınlama eğilimindedir. Örneğin NEJM politikası uyarınca, 'tıbbi inceleme yazan doktorlar, her ilaç şirketinden yılda 10.000 dolara kadar konuşma ücreti ve danışmanlık ücreti kabul edebilir. “Yani eğer bir doktor yapıyorsa... Dört ya da beş şirketle iş yapıyorsa, yılda 40.000 ila 50.000 dolar arası para kazanabilir ve Yeni İngiltere Dergisi (New England Journal) politikasını ihlal etmez” diyor Public Citizen's Health Research Group'un yöneticisi Dr. Sidney Wolfe. Hekim-araştırmacılara 'ilaç endüstrisi tarafından ödeme yapıldığında, tıbbi dergi bulgularısponsor şirketin çıkarları doğrultusunda açık bir önyargı sergiliyor'. Harvard Tıp Fakültesi'nden Dr. Paul M. Ridker ve Jose Torres, 2000 ile 2005 yılları arasında en etkili üç tıbbi yayında yayınlanan endüstri destekli araştırmaların sonuçlarının yüzde 67'sinin, sponsor şirketin 'deneysel kalp ilaçlarını ve çoğunlukla cihazlarını' desteklediğini buldu. Bununla birlikte, kâr amacı gütmeyen kuruluşlar tarafından finanse edilen denemelerinilaç veya cihazlara karşı çıkma olasılığı kadar onları destekleme olasılığı da vardı ve endüstri finansmanını, kâr amacı gütmeyen kuruluş desteğiyle birleştiren çalışmalar, yüzde 57'si olumlu sonuçlar vererek yelpazede ikisi arasında yer aldı. JAMA'da yayınlanan bulgular, 'büyük ilaç ve cihaz üreticilerinin, mevcut bakım standardını yeni terapiyle değiştirme umuduyla yeni tıbbi tedaviler üzerine yapılan çalışmalara para ödediğini' gösteriyor.

Tüm klinik araştırmalar, tedavileri değerlendirmek için yapılmaz; bazıları pazarlama araçlarıdır. İlaç üreticileri, birçok doktorun ilacı, reçete etmesine neden olan tohumlama denemeleri yürütüyor ve daha sonra etkileri, seçici olarak rapor ediliyor, böylece birçok makale ilacın, olumlu sonuçlarını övüyor, rahatsız edici bulgular ise göz ardı ediliyor. Değiştirme denemelerinde, ilaç temsilcileri doktorları, hastalarını 'eski bir ilaçtan daha yeni bir ilaçla değiştirmeye' teşvik ediyor ve yine olumlu sonuçlar, seçici olarak yayınlanıyor. Bu tür denemelerden elde edilen olumlu veriler, farklı araştırmacılar tarafından farklı görünümlerde yayınlanmak üzere sunulur; böylece dergi editörlerinin, bunların yeni veri mi yoksa bir veri mi yayınladığını bilmelerinin hiçbir yolu yoktur. Ulusal Tıp Birliği Dergisi (Journal of the National Medical Association) editörü Hoover, "Dergilerin aynı çalışmalardan elde edilen aynı materyali tekrar tekrar basması konusunda çok endişeliyim" diyor. “Yayınladığınız bilgilerin benzersiz olmasını nasıl sağlıyorsunuz?” İlaç şirketlerinin yanlış beyan iddialarını içeren davalarda uzman tanık olarak görev yapan Overdose America yazarı Abramson, 'editörlerin genellikle bunu yapamayacağını' söylüyor. “Mahkeme celbi olmadan gerçekte ne olduğunu bilemezsiniz. Bunlardan biriyle, veri manipülasyonunun şaşırtıcı derecede farklı bir resmini çizen orijinal belgelere erişim sağlanır; ne yazık ki bu belgeler genellikle dava sonrasında mühürlü kalıyor.” Neyse ki bazı belgeler Pharma'nın mühürlü dosyalarından kaçabiliyor. İlaç şirketlerine karşı açılan davalar, binlerce sayfalık endüstri belgesinden oluşan aranabilir bir veritabanı olan İlaç Endüstrisi Belge Arşivi (Drug Industry Document Archive)'nin 'internette yayınlanmasını zorunlu kılan kararlar' ile sonuçlandı; tıpkı büyük tütün şirketlerinin 1990'larda 'kendilerine karşı açılan başarılı davaların bir koşulu olarak, bunu yapmak zorunda kaldıkları' gibi. Önyargılı tıp dergisi makalelerinin çoğudoktorların veya bilim adamlarının değil, bunları ilaç üreticilerinin pazarlama mesajlarına uygun olarak yazan hayalet yazarların eseridir. Birkaç bin dolar karşılığında imzasını atmaya istekli bir tıp uzmanı bulunur ve ardından makale, hayalet yazarın rolü herhangi bir şekilde açıklanmadan yayınlanır. Adriane Fugh-Berman, MD, Georgetown Üniversitesi Tıp Merkezi'ndeki PharmedOut'un direktörüdür. PharmedOut, 'kurumsal fonların tıp üzerindeki etkisini izleyen bir tıbbi eğitim ve analiz merkezidir.' Bu, 'şirketin ilaçlarından biri için yasa dışı bir pazarlama kampanyası yürüttüğü' iddiaları üzerine Warner-Lambert ile ABD Başsavcılığı arasında 2004 yılında yapılan anlaşmanın bir parçası olarak oluşturuldu. Eylül 2010'da; Fugh-Berman, Wyeth'in (şu anda Pfizer'in bir parçası olan bir ilaç üreticisi), Premarin ve Prempro'nun hormon replasman tedavisi (HRT "hormone replacement therapy") markalarını reçete yazan doktorlara tanıtmasına yardımcı olan dergi incelemeleri oluşturması için tanıtım firması DesignWrite'a ödeme yaptığı hayalet yazarlık kampanyasının perdesini araladı..

HRT, hormon seviyelerini destekleyerek menopozun tetiklediği 'kalp bozuklukları, sorunlu cilt, ateş basması, vajinal kuruluk ve uykusuzluk' gibi biyolojik işkenceleri tedavi ederek 'sağlığı ve kadınlığı süresiz olarak koruma sözü' verdi. Ancak bazı tıbbi veriler, 'HRT ile kanser arasında bağlantı olduğunu' öne sürdü; bu nedenle paniğe kapılan Wyeth, bu 'tehlikeyi gidermek içinkaynak ayırdı, ancak riskleri 'ortadan kaldırmaya çalışarak veya doktorları uyararak' değil. Bunun yerine Wyeth, şirketin 'satış mesajlarını hakemli tıp dergileri için 50'den fazla makalenin yanı sıra ekler, tıbbi özetler ve raporlar şeklinde yayınlayan DesignWrite'ın hayalet yazarlarından oluşan ekibini' işe aldı. Fugh-Berman'ın makalesinde belirttiği gibi, 1997 ile 2003 yılları arasında 'DesignWrite yazarları Wyeth'in  “hormonla ilişkili meme kanserinin algılanan risklerini azaltmak”, "demans, Parkinson hastalığı ve görme bozukluğunun önlenmesi de dahil olmak üzere kanıtlanmamış, endikasyon dışı kullanımları teşvik etmek", rakip tedavilerin (rekabetçi mesajlaşma) güvenliği ve etkinliği hakkında sorular sormak”, "kardiyovasküler faydaları savunmak" ve "düşük doz hormon tedavisini konumlandırmaktalimatlarını' takip etti. Bazıları, hayalet yazarlığın araştırma verilerine dayandığı için sorunlu olmadığını savunuyor. Ancak Fugh-Berman'ın PLoS Medicine'den "Tıp Dergilerinin Laneti: Hayalet Yazının 'HRT'yi Nasıl Sattı (The Haunting of Medical Journals: How Ghostwriting Sold ‘HRT)" başlıklı makalesi, 'araştırma verileri, pazarlama mesajıyla' çeliştiğinde, DesignWrite'ın 2003 yılında Wyeth raporundan silinen Premarin/trimegestone kombinasyonunun yokluğunu açıklamak için James H. Pickar, MD'ye e-posta göndermesi gibi ilki de pes etmek zorunda kaldı.  Notta şunlar yazıyordu: "Onlar (pazarlama ekibi) için metabolik verilerin ana kağıtta yer almaması, son derece arzu edilir bir durumdur çünkü bu, etiketleme sorunlarına yol açacak ve kurşun kağıdı tanıtım amacıyla kullanılamaz hale getirecektir." Fugh-Berman ayrıca Wyeth'in, 'tıbbi kanıtlarla' desteklenmeyen iddialarla HRT'nin 'kardiyovasküler risklerini reddeden yazılar sattığını' da ortaya çıkardı; ve yazarları, hatalı bir şekilde 'HRT ile ilişkili meme kanserlerinin diğer meme kanserlerine göre daha az agresif olduğunu' iddia ettiler. Wyeth, hayalet yazarlarını editoryal işlerle meşgul etti ve saygın Amerikan Obstetrik ve Jinekoloji Dergisi ve Uluslararası Kardiyoloji Dergisi (American Journal of Obstetrics and Gynecology ve International Journal of Cardiology) dahil olmak üzere 18 tıp dergisi DesignWrite'ın 'HRT spin kontrolünü' yayınladı.

Prempro'nun piyasaya sürüldüğü 1995 ile 2002 yılları arasında, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki menopoz sonrası kadınların yüzde 38'ini temsil eden 13 milyon kadın HRT alıyordu ve yılda 3 milyar dolarlık satış elde ediyordu. Ancak 2002 yılında Amerikan Tabipler Birliği Dergisi, Kadın Sağlığı Girişimi'nin 'HRT kullanan 16.000 ABD'li kadın üzerinde yaptığı çalışmanın kesin olmayan sonuçlarını yayınlayarak' HRT senaryosunu tersine çevirdi. Premarin ve Prempro'daki ilaçlar, önlenmesi amaçlanan 'hastalıkların riskini' artırdı, bu da 'inme riskinde yüzde 41, kalp krizi riskinde yüzde 29, meme kanseri riskinde yüzde 26 ve kardiyovasküler hastalık risklerinde yüzde 22' artışa neden oldu.. HRT'nin tehlikeleri hakkındaki bu açıklamalar, birçok doktorun, hastalarının çoğunu 'ilaç rejimlerinden çekmesine' neden oldu. Ancak Wyeth, bazılarının senaryosu DesignWrite'ın hayalet yazarları tarafından yazılan, kaçan doktorlara yönelik seminerler gibi "eğitimsel" çabalarda ısrar etti. Hayalet yazarlık (Ghostwriting), antidepresan Paxil (paroksetin) dahil olmak üzere birçok ilacın tanıtımını yapmak için kullanıldı; sadece birkaçını saymak gerekirse geri çağrılan kilo verme ilacı "Fen-Phen" (fenfluramin ve fentermin); anti-epilepsi ilacı Neurontin (gabapentin); antidepresan Zoloft (sertralin); ve ağrı kesici Vioxx (rofecoxib). 2003'te tıbbi yayıncılık endüstrisi, itibarının bir türlü iyileşemediği hayalet yazarlık dip noktasına ulaşmış gibi görünüyor. O yıl, The Lancet ve Gray's Anatomy dergilerinin Hollandalı yayıncısı Elsevier, yalnızca Merck ürünlerini tanıtmaya adanmış sahte bir tıp dergisi yayınlayarak saf itibarını lekeledi. Elsevier 2.000 bilimsel dergi ve 20.000 kitap uzunluğunda eser yayınlamaktadır ancak tıpkı bir tıp dergisi gibi görünen ve bu şekilde tanımlanan Avustralasya Kemik ve Eklem Tıbbı Dergisi (Australasian Journal of Bone and Joint Medicine), hakemli bir tıp dergisi değil, Merck'in Elsevier'e yayınlaması için para ödediği yeniden basılmış makalelerden oluşan bir koleksiyondu. Makalelerin en azından bir kısmı hayalet yazılardı ve hepsi Merck'in sorunlu ağrı kesici Vioxx gibi ilaçlarına katıksız övgüler yağdırıyordu. Merck'in sponsorluğuna ilişkin herhangi bir açıklama yapılmadı. Kütüphaneci ve analist Jonathan Rochkind, yine Merck tarafından ödenen ve orijinal olarak lanse edilen beş benzer sahte dergi buldu. Rochkind'e göre ersatz dergileri 'hâlâ basılıyor ve dağıtılıyor' ve 50 Elsevier dergisinin daha tıbbi yayın olarak dağıtılan Büyük İlaç reklamları olduğu görülüyor. Rochkind'in adli kütüphaneciliği, 'tıbbi yayıncılığın, neredeyse erişilemez kraliçesinin yüksek fiyatlı bir telekız olduğunu' ortaya çıkardı.

Klinik araştırmaların raporlarını arka uçta çarpıtmakla yetinmeyen ilaç şirketleri, bu raporlar için istenen verileri oluşturmak amacıyla tıbbi çalışmaları da manipüle ediyor. Araştırmalar, 'ilaç üreticilerinin ürünlerini en olumlu şekilde sunacak veya ilaçlarını almanın görünürde açık tehlikeleri konusunda şüphe uyandıracak' şekilde inşa ediliyor. 1999 civarında ilaç firmaları, 'satış temsilcilerine, artrit ve ağrılı menstruasyon gibi yaygın durumlar için Pfizer'in Celebrex'i (celecoxib) ve Merck'in Vioxx'u (rofecoxib) gibi pahalı yeni COX-2 inhibitörlerini yoğun bir şekilde tanıtmaları' talimatını verdi. Ancak sonuçta doktorlar için anlaşmayı sonlandıran şey iki büyük klinik araştırmanın yayınlanması oldu: JAMA'da Celecoxib Uzun Dönemli Artrit Güvenlik Çalışması ve NEJM'de Vioxx Gastrointestinal Sonuçlar Araştırması Çalışması. Her iki dergi makalesi de doktorlara, 'COX-2 ilaçlarının, aspirin ve daha eski, daha ucuz, patentsiz reçetesiz satılan ağrı kesicilerdençok daha az bağırsak problemini tetiklediği' konusunda güvence verdi. Celebrex gişe rekorları kıran bir ilaç haline geldi ve 2000 yılına gelindiğinde 'artritli Amerikalıların yüzde 60'ı' bunu kullanıyordu. Vioxx dünya çapında 80 milyondan fazla kişiye reçete edildi. Reklamların bahsetmediği ve dergi makalelerinin uzun uzun gizlemeye çalıştığı şey, 'Celebrex, Vioxx ve diğer COX-2 ilaçlarının kalp krizlerini ve felçleri tetiklediğigerçeğiydi: Artan riskleri ortaya koyan veriler, sunulan çalışmalardan gizlenmiştir. Bunu keşfettiğinde NEJM bir değil iki “endişe ifadesi” yayınladı ve saldırıya uğrayan Merck, 2004 yılında Vioxx'u raflardan çekti. Amerika İlaç Araştırma ve Üreticileri (PhRMA "Pharmaceutical Research and Manufacturers of America") personeli, bu makaleye yanıt olarak üç beyan talebine, çoğu web sitesinden alınan bir dizi pozisyon beyanını e-postayla göndererek yanıt verdi. PhRMA genel danışman yardımcısı Jeffrey Francer'ın 18 Mayıs tarihli açıklamasının bir kısmı şöyle: "PhRMA ve üye şirketleri, Reçeteli İlaçlar Hakkında Doğrudan Tüketiciye Yapılan Reklamlara İlişkin Yol Gösterici İlkelerimizde ve Sağlık Çalışanları ile Etkileşimlere İlişkin PhRMA Kurallarında yansıtıldığı gibi, gerçek ve bilimsel açıdan doğru tanıtım uygulamalarını desteklemektedir. ...Sonuçta, sağlık hizmeti sağlayıcılarının mevcut tedavi seçenekleri hakkındaki farkındalığını artırarak, tıbbi dergilerdeki reklamlar - diğer iletişim türleriyle birlikte - halk sağlığını iyileştirebilir ve hasta bakımını iyileştirebilir.Dergiler, 'satın alınan önyargılardan, gizlenen verilerden ve istatistiksel yaramazlıklardan' kaynaklanan yanlış bilgi akışını en iyi şekilde nasıl azaltabilir? Bazı eleştirmenler, tıp dergilerinin 'ilaç reklamlarını tamamen bir kenara bırakarak' işe,' lüks mal üreticileri gibi diğer kazançlı reklamcıları kabul ederek başladıklarını' öne sürüyor. Burada adı geçen tüm editörler 'hayalet yazarlığın doğrudan yasaklanması gerektiğini' düşünüyor ya da en azından Bauchner gibi bu uygulamadan "çok rahatsızlar." “Kurumsal manipülasyondan nasıl kaçınılır? Bu kolay bir soru” diyor Abramson. “Dergilerin birincil verileri görmesi gerekiyor. Tüm birincil veriler ve protokoller tarafınıza sunulmamışken, bir makale yayınlayıp makalenin hakem incelemesinden geçtiğini söyleyecek kadar sorumsuz olamazsınız. Dergiler, bir şeyin olup olmadığını bilmelerinin hiçbir yolu yokken, kamuya açık bir dürüstlük beyanıyla bir şeyi kutsuyor, dolayısıyla bu aldatmacada rol oynuyorlar."

Peki hakemli makalelerdeki potansiyel önyargı kaynaklarını bilmesi gereken doktorlar için ne gibi yardımlar var? Pek çok kitap, manipülasyonun izini sürmek için net ve kusursuz biçimde araştırılmış kılavuzlar sunuyor. Angell'ın İlaç Şirketleri Hakkındaki Gerçek ve Abramson'ın Aşırı Doz Amerika'sı yoğun bir klinisyene muhtemelen çok yardımcı olacaktır. PharmedOut web sitesi 'tıbbi araştırma ve yayıncılıktaki aşırı etkiyi tespit etmek' için araçlar sunar. Liderlik aynı zamanda Halk Kütüphanesi yayınları da dahil olmak üzere açık erişimli dergilerden de gelmiştir. İş modelleri farklılık gösteriyor ancak İlaç reklam veya finansmanı kabul etmedikleri ve genellikle tüm çevrimiçi açık erişim yayıncıları tarafından serbestçe erişilebildikleri için —hissedarlara yanıt vermek için geliri korumak zorunda olan dergilerin aksine— ellerini ceplerinde tutabiliyorlar ve mesleğin geri kalanının yaygın çıkar çatışmalarından kaçınabiliyorlar. (-Yeniden basılması, çoğaltılması veya diğer kullanımlar için izin gereklidir.) Bulaşıcı Delilik: Akıl Hastalıklarını ve Tıbbi Apartheid'i Nasıl "Yakaladığımıza Dair Şaşırtıcı Bilim" kitabının yazarı Harriet A. Washington, Columbia Üniversitesi'nde biyoetik alanında öğretim görevlisidir." (397)

"Ben Goldacre ile yeni kitabı 'Kötü İlaç' hakkında konuşuyoruz
Gerçek bilimin neden önemli olduğu, eksik veri sorunu ve alternatif tıbbın neden kötülükten daha ilginç olduğu üzerine.. Ben Goldacre, Kötü Bilim (Bad Science) adlı kitabında ve Guardian gazetesinin aynı adlı köşesinde 'homeopatiden aşı korkularına' kadar her konuda önemli ve çürütücü çalışmalar yapan İngiliz doktor ve "inek amigo kız (nerd cheerleader)"dır. Goldacre artık bakışlarını ilaç endüstrisine çevirdi. Yeni kitabı "Kötü İlaç (/Farma, İlaç Sektörü, Eczacılık, Eczane - "Bad Pharma") ile "iyi bilimin endüstriyel ölçekte nasıl saptırıldığını" titizlikle belgeliyor. İlaç şirketleri (pharmaceutical) sık sık hoş olmayan çalışmaları gizler ve olumlu olanları seçici bir şekilde yayınlar; bu da 'birçok bilimin asla gün yüzüne çıkmadığı ve tıp camiasının (medical community) tedavilere yönelik kanıt temelleri konusunda çarpık bir görüşe sahip olduğu ' anlamına gelir. Ayrıca, denemeler bazen tasarım açısından kusurlu olabiliyor ve sonuçların daha olumlu olması için temsili olmayan hastalar üzerinde yapılıyor. İlaçlar daha sonra çarpık bir gerçekliği yansıtacak şekilde doktorlara pazarlanıyor. Bu arada, düzenleyiciler uykuda ve tıp kurumu bu iyi belgelenmiş sorunlara çözüm bulmakta başarısız oluyor. Tıp gerçekten bozuldu. Kitabın adı Kötü İlaç (Bad Pharma) olsa da, kolaylıkla "Kötü Doktorlar (Bad Doctors), Kötü Akademisyenler (Bad Academics), Kötü Sağlık Düzenleyicileri (Bad Health Regulators) veya sadece Kötü İlaç (Bad Medicine)" olarak da adlandırılabilirdi. Goldacre, Scienceish'e şunları söyledi: "Kitap, birbirini güçlendiren, birbiriyle bağlantılı devasa bir sorun ekosistemini anlatıyor ve bu sadece ilaç şirketlerinin (drug companies) kötü olmasıyla ilgili değil." "Bu aynı zamanda düzenleyicilerin hırssız olmasıdoktorların düşüncesiz ve tembel olmasıpek çok insanın sapkın teşviklere sahip sistemlerde oldukça makul bir şekilde kendi çıkarlarını gözetmesi ve hastaların kanıtlara yeterince dahil olmamasıyla da ilgili.'Ünlü doktorların önemsiz bilim sattığı' bir dönemde Goldacre, Scienceish ile 'gerçek bilimin neden önemli olduğu, tıpta bir sonraki devrim ve adil test ve denemelerin büyük önemi' hakkında konuşuyor.

Q: Popüler bilim yazarları arasında astronomi veya parçacık fiziği konularının daha moda olduğu bir dönemde, klinik deney tasarımı gibi inek konuları popüler hale getirdiniz. Çalışma tasarımı neden bu kadar büyük bir odak noktası oldu?
A: Yaptığım şeyi yapmamın iki nedeni var: Birincisi, eğer insanlar hatalıysa ve hastaları, halkı ve hükümetleri yanlış yönlendiriyorsa, o zaman bu kötüdür ve insanların, bunun hakkında konuşması gerekir ve bu sorunları düzeltmeye çalışabilirsiniz. Ayrıca bunun ilginç bir pop bilimi olduğunu düşünüyorum. İnsanlar yıldızlar, fizik ve yaşamın harikaları hakkında pek çok popüler bilim yapıyor ancak insanlar epidemiyolojiyi ve klinik deney tasarımını ihmal etmiş görünüyor.  Ve aslında, adil bir test tasarlama şeklinizin ve adil testlerin, tedavilerin faydalarını abartacak şekilde 'tasarım tarafından bozulup kusurlu hale getirilebilme' şeklinin bizzat ilginç ve eğlenceli popüler bilim konuları olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu sadece adil bir testi nasıl tasarladığınızla ilgili değil, aynı zamanda adil olmayan bir test tasarlayan insanları nasıl yakaladığınızla da ilgili. Aynı zamanda 'tıbbın, kültürle nasıl kesiştiği ve tıp dünyasının farklı oyuncularının birbirleriyle nasıl etkileşime girdiğiyle' de ilgili.

Q: Kötü Bilim (Bad Science)'deki "kulak mumlama (ear candling) ve homeopati (homeopathy) gibi" açık sözlü şarlatanlıkları ele almaktan, ilaç endüstrisinin "pharmaceutical industry" bazen bilimi çarpıtmak için kullandığı daha gizli ve karmaşık taktiklere geçmek nasıldı?
A: Şarlatanlar ve ilaç şirketleri (drug companies) müşteri kazanmak için tamamen aynı hileleri kullanıyor ancak ilaç şirketleri bunların daha karmaşık bir versiyonunu kullanıyor çünkü doktorlar ve bir dereceye kadar (sağlık) düzenleyiciler olan daha bilgili bir kitleyi kandırıyorlar. Ortak noktaları'kanıtları, neden çarpıttıkları ve aynı zamanda onu çarpıtma motivasyonları ile kendilerini çok yararlı ve doğru olmayan şeyler yapmaya ve söylemeye nasıl adadıklarıarasındaki etkileşimdir.

Q: Alternatif tıp, kanıta dayalı olmadığı ve sağlık iddialarını desteklemek için düşük kaliteli araştırmalar kullandığı için sıklıkla eleştiriliyor. Ama yine de kitapta 'ana akım tıp (mainstream medicine)' kanıtlarının da benzer şekilde kusurlu ve sapkın olduğunu gösteriyorsunuz, değil mi?
A: Burada ölçek konusunda net olalım. Hiçbir işe yaramayan ya da işe yaramazdan da beter olan ilaçların, piyasaya sürülmesinin oldukça sıra dışı olduğunu düşünüyorum. Bu olur ama yaygın değildir. Çok daha yaygın olanı, 'tedavilerin, göreceli yararları' konusunda yanılgıya düşmemizdir. Bu, hasta bakımı üzerinde ciddi etkisi olan ciddi bir sorundur. Gerçekte eski, daha ucuz ilaç daha iyiykenyeni pahalı ilacın eski ucuz ilaçtan daha iyi olduğunu düşünerek yanılgıya düşersek, o zaman hastalara daha kötü tedaviler uygulanır. Ve ne zaman hastalar en iyi tedavilerden mahrum bırakılırsa, birileri onlara hiç yoktan iyi ama en iyisi olmayan bir tedavi satmaya çalıştığı için o hastalar zarar görürAlternatif tedaviler (vitamin hapı satıcıları ve özellikle homeopatlar) halk sağlığı açısından büyük bir tehdit veya tehlikeli değildir. Bence bunlar öldürücü olmaktan çok daha ilginç. İnsanların bir homeopattan, içinde ilaç olmayan şeker hapları almaya istekli olmaları, bize 'tıbbın toplumdaki rolü' hakkında çok şey anlatıyor. Bu ilginç ama kötü değil.

Q: Kötülükten bahsetmişken, sık sık endüstri karşıtı olmakla suçlanıyorsunuz, ancak kitapta da belirttiğiniz gibi 'bu, bir endüstri sorunundan çok daha fazlası'; günümüz tıbbının sistemik bir sorunu.
A: Aslında ilaç şirketlerinin doğası gereği kötü olduğunu düşünmüyorum. İlaç olmadan ilaç olmaz. Yeni ilaçlar geliştirecek ilaç şirketlerine ihtiyacımız var. Onların etik ve sorumlu bir şekilde davrandıkları bir dünyada yaşamak istiyorum çünkü ben de onlarla işbirliği yapmak isterim. Endüstrinin kötü tarafı konusunda bu kadar hoşgörülü davranarak, endüstriyle işbirliği yapmanın etik dışı olduğu bir dünyayı sürdürmemiz çok saçma. İnsanların sanayi işbirliği konusunda iyimser ve olumlu hissetmeleri gerekiyor ama bugünlerde doktorlar, 'sanayiyle çalıştıklarınısöylediklerinde bundan utanıyorlar. Bu, olağanüstü bir durumun ortaya çıkmasıdır. Bence asıl trajedibüyük tıbbi ve akademik meslek kuruluşlarının bu sorunları açıkça ele almayı başaramaması ve korkaklıkları nedeniyle iyi insanların endüstride çalışmasını zorlaştırmaları.

Q: Kötü İlaç (Bad Pharma)'yı okurken, nasıl şimdi kan akıtmaya bakıyorsak, geriye dönüp tıbbın, günümüzdeki uygulama şekline de bakacağımızı düşünmeden edemedim.
A: Bu doğru. Muir Gray'in (Birleşik Krallık Ulusal Sağlık Hizmetinin bilgi sorumlusu) Londra'daki kolera salgınını fark eden epidemiyolojinin büyük büyükbabası John Snow hakkında harika bir sözü var. Gray, 19.yüzyılda temiz ve berrak su ile tıpta büyük atılımlar yaptığımızı söylüyor. 21.yüzyılda da aynı atılımları temiz, net bilgilerle yapacağız. Eylemin olduğu yer orası. İnsanlar geriye dönüp bakacak ve 'Sen ne yapıyordun? Neden temsili olmayan hastalar üzerinde yapılan küçük berbat deneylere güveniyordunuz? Tedavilerinizin gerçek faydalarının ne olduğunu bilmeyi nasıl bekleyebilirsiniz? Hepiniz aklınızı kaçırmış olmalısınız.'

Q: 
Peki tıptaki bu devrim neye benzeyecek?
A: Kanıta dayalı tıp (evidence-based medicine) için yetkin bir bilgi mimarisi elde etmekte başarısız olduğumuzu düşünüyorum. Bu sorunların birçoğunun sorun teşkil etmesi, tıbbın, 'neyin işe yaradığını bulma, tüm kanıtları bir araya getirme ve bu bilgiyi doğru zamanda doğru kişiye (doktora, hastaya) ulaştırma' konusunda pek iyi olmamasından kaynaklanmaktadır. Kanıtları, sentezleme ve klinisyenlere yayma konusunda iyi olsaydıkpazarlamanın hiçbir önemi olmazdı. Doktorlara yönelik sürekli tıp eğitiminin çoğunluğunun ilaç endüstrisi (pharmaceutical industry) tarafından finanse edilmesinin önemli olmasının tek nedeni, 'klinisyenlere bilgi yaymanın başka daha iyi bir yolunun bulunmamasıdır.' Benzer şekilde, temsili olmayan az sayıda insan üzerinde yapılan klinik araştırmaların sorunları, 'mevcut en iyi tedavi yerine yeni tedavileri hiçbir şeyle karşılaştırmamak -tüm bu problemler, randomize kontrollü deneylerin günlük, rutin klinik uygulamaya dahil edilmesiyle' gerçekten çözülmelidir. (Ulusal Sağlık Servisi) elektronik sağlık kayıtlarını kullanarak neredeyse hiçbir ücret ödemeden bir statini diğeriyle karşılaştıran denemeler yapabilirsiniz. Açıkçası bunu yapsaydık, endüstrinin hiçbir şeye karşı denemeleri finanse etmek istemesi gerçeğinin hiçbir önemi kalmazdı.

Q: Kötü İlacın büyük bir kısmı eksik verilerin hikayesidir, İlaç endüstrisi (pharmaceutical) ve hatta akademik camianınilaçlar (medicines) ve tıbbi müdahaleler (medical interventions) hakkında daha az avantajlı olabilecek verileri nasıl sakladığını, böylece doktorların ve hastaların çoğunlukla olumlu çalışmalara ve çarpık bir kanıt tabanı resmine erişebilmesini sağladık. Neden eksik veri hikayesine odaklandınız?
A: Geçmişte tıbbi ilerleme mucizevi tedavilerle karakterize ediliyordu. Kortizol, insülin ve streptomisin gibi şeyleri keşfediyor, yaşamı tehdit eden bu felaketleri alıp onları tersine çeviriyorduk. Orta yaşlı bir adam olarak ölme şansınız, son 30 yılda kabaca yarı yarıya azaldı; bu, çığır açan tek bir atılımdan değil, kademeli olarak artan talaşlar ve riskteki değişikliklerden dolayı. Yeni tedaviler büyük sıçramalarla değil, çok mütevazı adımlarla ilerleme eğilimindedir. Hepsi bir arada, bunun 'ölüm oranı, hastalık ve acı' üzerinde büyük etkisi var. Ancak her bir adım aslında çoğu zaman tespit edilmesi oldukça zor olan bir farktır. Bu nedenle tıpta adil testlerin yapılması, 'bir tedaviyi diğeriyle karşılaştırma' konusunda acımasızca hijyenik davranıyoruz. Çünkü tespit etmeye çalıştığımız faydalar, çok daha mütevazı ama hepsi bir araya geldiğinde çok büyük bir şey ifade ediyor. Bu nedenle kanıtların, tam resmini görme konusunda çok dikkatli olmamız gerekiyor. Çünkü yine fark şu ki, tespit etmeye çalıştığımız fayda ve riskler çok mütevazı ve çarpıtmaya karşı çok daha savunmasız.

Q: 
Tıpta bir "sahte düzeltmeler (fake fixes)" kültürünü tanımlıyorsunuz; tıp camiasının (medical community) uzun süredir bildiği, eksik veriler gibi ancak gerektiği gibi ele alınamayan sorunlar. Sahte düzeltmeler tıpta neden bu kadar yaygın?
A: Bu kitap çıktığından beri öğrendiğim bir şey var ki, 'sorunu çözmek yerine sorunu ortadan kaldırmanıza olanak tanıyan' sahte düzeltmeler sürecinin tesadüf olmadığıdır. Artık benim görüşüme göre 'gecikme', endüstrinin taktiğidir. İnsanların bu sorunları çözmesini yavaşlatmak istiyorlar. Birleşik Krallık'ta, Alltrials. net adı verilen klinik deney verilerine (clinical trials data) erişimin serbest bırakılmasına yönelik muazzam bir kampanya başlattık. Başladığımızdan bu yana, 20 yıl geriye giderek 'tüm denemelerinyapılan tüm denemelerin sonuçlarının ve tüm klinik çalışmaların kayıt altına alınmasını istediğimizi çok açık bir şekilde ifade ettik. Bireysel hasta verilerini istemiyoruz. İngiliz İlaç Endüstrisi Birliği (Association of the British Pharmaceutical Industry)'ne yanıt vermelerini isteyen bir mektup yazdık ve onlar da 'bireysel hasta verilerinin birçok mahremiyet sorununu gündeme getirdiğini' söyleyerek yanıt verdiler. Ancak bireysel hasta verilerini istemedik; özet sonuçlar istedik! Onlara cevap yazdık ve 'Sadece özet sonuçları ve klinik raporları istiyoruz' dedik. Ve bugün, 'Birleşik Krallık ilaç kurumunun bu konuyu incelediğini ve işlemlerini tamamlamalarını beklemeleri gerektiğinibelirten bir yanıt yazdılar. Bu süreç 2014 yılına kadar bitmeyecek ve bireysel hasta verilerinin paylaşılması gerekiyor. Klinik çalışma raporlarının ve özet sonuçların paylaşılmasına bakılmıyor. Bu yüzden bunu sıradan bir yanlış anlama olarak göremiyorum. Bunu ancak 'bu sorunu çözmeyi kasıtlı olarak geciktirdikleri' şeklinde yorumlayabilirim.

Q: Sağlık düzenleyicileri, en azından Kanada'da, kamuoyunun sorularını yanıtlarken ve eylemleri ve kararlarıyla ilgili soruları yanıtlarken benzer geciktirme taktikleri kullanıyor gibi görünüyor…
A: Bu olağanüstü. Kabul ediyorum. Dünyanın her yerindeki düzenleyicilerle ilgili ciddi endişelerim var. Çok değişkendirler. Öncelikle burada çok büyük bir çıkar çatışması (conflict-of-interest) var. Herkesin 'ilaçlarla ilgili sahip oldukları tüm bilgilere erişmesini istemiyorlar' çünkü bu, 'kararlarının bağımsız, dışarıdan incelenmesine' olanak tanıyacak. Bazı açılardan bu muhtemelen devlet memurlarına oldukça yakışıyor. Kapalı kapılar ardında, kamuoyunun denetimi olmadan kararlar alabiliyorlar. İkincisi, düzenleyicilerin de oldukça güçlü bir paternalizm (paternalism) eğilimi var.  'Bakın, klinik kanıtları düşünmek doktorların veya hastaların görevi değil' diyen düzenleyicileri bulmak hâlâ çok yaygın. Kanıtlara bakıyoruz, ilacın işe yarayıp yaramadığına karar veriyoruz ve onu piyasaya sürüyoruz. Güzel kafalarınızı dert etmeyin.' Bu, paternalizmin eski moda bir şeklidir.

Q: Düzenleyiciler (Regulators) arasında tanımladığınız paternalizm türü, 'doktorlar ve hastalar arasındaki ilişkiler' gibi tıbbın diğer alanlarında artık kabul edilemez.
A: Bu doğru. (Düzenleyiciler) tarihin yanlış tarafındalar. Bu bir anakronizm (anachronism). Ve bunun uzun sürebileceğini düşünmüyorum. Ancak her şeyden çok düzenleyicilerde gördüğüm şey hırs eksikliği. Bana çoğu zaman, düzenleyicilerin, 'büyük resmi net bir şekilde anlamadan, 'kağıt gelir, karar çıkar (paper comes in, decision comes out)' şeklindeki bir dizi algoritmayı takip etmenin kendi işleri olduğuna karar verdiklerini' hissediyorum, yani hepimizin, hastaların bu konuda bilgi sahibi olduğundan emin olmamız gerekiyor. En etkili ve uygun maliyetli tedaviler, bu da en iyi bilgiye erişime sahip oldukları anlamına gelir, yani iyi denemeler yapılıyor, hepsi raporlanıyor ve karar vericilere teslim ediliyor. Sanırım (düzenleyiciler) bu sistemin önemli bir parçası olduklarını unuttular.

Q: ‘Kendin yap düzenlemesi (do-it-yourself regulation)’ kavramından bahsettiniz. Bunun ne anlama geldiğini açıklayabilir misiniz?
A: Düzenleyiciler, 'bir ilacın işe yarayıp yaramadığı' konusunda nihai tek otorite olarak görülmemelidir. Bir ilacın piyasaya çıkıp çıkmayacağı konusunda çok düşük bir seviyede karar veriyorlar. Çoğu zaman berbat ilaçları onaylıyoruz ve bunu yapmak istiyoruz çünkü hastalar, 'kendine özgü yan etkiler' nedeniyle bir sınıftaki en etkili ilacı tolere edemiyorsa, o zaman en iyi ikinci veya üçüncü ilaca geçmek isteriz, ama o hasta için en iyi tedavi budur. Düzenleyicilerin bir şeyin işe yaradığını söyleme konusunda çıtası düşüktür ancak bunu yapacak tek veya en iyi kişiler onlar değildir. Örneğin (kâr amacı gütmeyen akademik işbirlikçi "academic collaborative") Cochrane İşbirlikçi'nin (Cochrane Collaboration) yaptığı gibi şeffaf, güvenilir bilgi vermiyorlar. Dolayısıyla, düzenleyicilerin evet ya da hayır dediği için ilacın işe yarayan ya da yaramayan bir ilaç topu olduğu fikrinden uzaklaşmamız gerekiyor. Soru hakkında en iyi düşünme yolunun hangisi olduğu konusunda genellikle sağlıklı bir tartışmanın olduğu yargılamalara ve istatistiksel analizlere dayalı olarak, farklı tedavilerin göreceli yararları ve riskleri hakkında zor kararlar verdiğimiz, ilaç (drugs) gerçeğini kabul etmemiz (/gerekirliğimiz "We need to") budur. Bunların hepsinin kamusal alanda gerçekleşmesi gerekiyor. Tıpta, kararları düzenleyicilerin aldığı ve doktorların kendilerine söyleneni yazdığı şeklindeki eski moda paternalist düşünceye sahip pek çok insan var. Bu artık hiçbir anlam ifade etmiyor. Düzenleyiciler mükemmel olmadıklarını kanıtladılar. Son on yılda fark edilen tüm büyük skandallar (Vioxx, Tamiflu) düzenleyiciler tarafından değil akademisyenler tarafından fark edildi.

Q: Düzenleyicilerin başarısızlıklarının yanı sıra, doktorların daha iyi kanıt talep etme konusundaki başarısızlıklarını da belgeliyorsunuz ve onların gelecekteki rollerini 'uzman kişisel alışverişçiler (expert personal shoppers)' olarak tanımlıyorsunuz. Eminim bazı doktorlar bundan pek memnun olmayacaktır…
A: Doktorların rolü son 40 ila 50 yılda çok değişti. Tıbbi tedavilerde ve aynı zamanda tıbbi bilgide büyük bir patlama yaşandı. İnsanların sahip olması ve bilmesi gereken çok fazla bilgi var ve bu bilgilerin tamamının kafasında olması, herkes için giderek daha zorlaşıyor. 'Doktorların ve hastaların birbirleriyle ilişkilerinde gerçek bir değişiklik gördük. Eskiden hastalara 'ne yapmaları gerektiğini, ne almaları gerektiğini' söylüyorduk. Ayrıca hastalara 'sıklıkla yalan' söylüyorduk. Mesela onlara 'kanser olduklarını' söylemeyiz.' Şimdi, tıp öğrencisi öğretim kursumuzdaki 'broşürün özü, optimum sağlık sonucuna yönelik hastayla işbirliği içinde çalışmanız' gerektiğidir. Bu, çoğu zaman doktorların, 'popüler bilim yazarının işini yaptığı' anlamına geliyor. 'İnsanlarla konuşur, niyetlerinin ne olduğunu belirler, sonra onlarla sohbet eder, onlara farklı tedavilerin risklerini ve faydalarını bilgi ve anlayış düzeylerine ve en çok ilgilendikleri konulara uygun bir şekilde' anlatırlar. Doktorlar giderek kendilerini riskler ve faydalar (risks and benefits) konusunda kaliteli iletişimciler konumunda bulacaklar ve bu kötü bir şey değil. Doktorların yaptığı diğer şeylerin yanında yer alır.

Q: Kendi pratiğiniz, doktorların tıptaki rolüne bakış açınızı nasıl değiştirdi?
A: Komik olan şu ki, ilk kez doktor olmaya hak kazandığınızda, hayati tehlikesi olan astım kriziyle acil servise gelen birini, ilk kez tedavi ettiğinizde ve 'kendi kendine nefes alan nebülizörü yüzüne koyduğunuzdanormal nefes almaya başladığında (/başlıyorsunuz)', bir süper kahraman gibi hissediyosunuz. Birinin hayatını kurtardın. Bunu 100 kere yaptığınızda sıkıcı olmaya başlar. Ancak bu, iki nokta arasında bir yerde, salbutamolü ben icat etmedim, akciğerin fizyolojisini ben icat etmedim, nebülizörleri ben icat etmedim: Ben sadece bu hastanın 'şu andaki sunumu ile bu devasa tıbbi bilgi yığını ve bu devasa tıbbi teknoloji yığınıarasındaki arayüzüm. Doktorlar böyledir. Biz arayüzüz. Bir hastanın yaşadıklarına dair son derece insani tanımını, 'patoloji ve tedavi çerçevesine uyan' bir teşhise dönüştürüyoruz. Ve sonra işe yarayacak bir şey buluyoruz. Ve o seyreltilmiş soyut akademik seviyeden (rarefied abstract academic level) 'etin, kanın, acının, hapların ve şırıngaların' gerçek dünyasına geri dönüyoruz ve fark yaratacak bir şey yapıyoruz. Bu arayüz olmanın en önemli kısmı, 'hastaları dinlemek, istediklerini en iyi yansıtan kararlar almalarına yardımcı olmaktır.' Bu, iyi kanıtların 'nasıl bulunacağını bilmek ve onu anlamak' anlamına gelir.

Q: Kitabın yayınlanmasından bu yana, başlattığınız tıp kurumunun sorunlarını, özellikle de kayıp veri (missing data) skandalını ele almak için küresel bir girişime liderlik ediyorsunuz. Şu ana kadar ilerleme nasıl?
A: Alltrials. net'in lansmanından bu yana geçen üç hafta içinde gördüğü destek beni hem şaşırtıyor hem de çok mutlu ediyor. Çok büyük kuruluşlar kaydoldu (en son İlaç şirketi "pharmaceutical company" GlaxoSmithKline). Önümüzdeki birkaç hafta içinde 'asistan doktorlar tarafından, tehlikeli (tıbbi) yönergeler üzerinden profesyonel kuruluşlara karşı' bir kampanya başlatılacak. İnsanlara 'istediğinizi yaptırmanın ya da doğru olanı yaptırmanın çeşitli yolları' vardır: 'Utanç, mantık, şiddet, sevgi ve para' bunlardan beşidir. Sanırım utanç ve mantık benim için en uygun iki araç ve şu ana kadar kitapta utanç ve mantığı denedim. Beni en çok mutlu eden şey 'büyük bir organizasyonda üst düzey görevde olan birinin doğru şeyi yaptığını' görmek. Beni gerçekten ama gerçekten üzen şey 'tıp alanında çok üst düzey kişilerin doğru olmayan şeyler söylediğini' görmek. Böyle bir kitap yazacağımı ve insanların aniden dönüp 400 sayfayı okuyup hemen davranışlarını değiştireceklerini hayal etmek gülünç derecede iyimser, hırslı ve gerçekçi olmazdı. Ama umarım vakayı makul bir şekilde ortaya koyarsak, olayların doğru yöne kaymasına yardımcı olur." 
-Science-ish, Maclean's, Medical Post ve McMaster Health Forum'un ortak projesidir. Julia Belluz, Medical Post'un kıdemli editörüdür. Bir ipucu var mı? Bilim benzeri bir şey gördün mü? Ona (a) adresinden veya (b) adresinden mesaj gönderin." (398)

"Baş araştırmacıların mali bağları ve randomize kontrollü araştırma sonuçları: kesitsel çalışma
Soyut.. -Amaç.. Bireysel baş araştırmacıların çalışma ilacının üreticisiyle olan mali bağlarının varlığı ile araştırma fonunun kaynağı açıklandıktan sonra araştırmanın sonuçları arasındaki ilişkiyi incelemek. -Tasarım.. Randomize kontrollü çalışmaların (RCT'ler) kesitsel çalışması. - Ayar.. 1 Ocak 2013 ile 31 Aralık 2013 tarihleri arasında Medline tarafından belirlenen “temel klinik” dergilerde yayınlanan çalışmalar.  -Katılımcılar.. İlaç etkinliğine odaklanan RCT'lerin rastgele örneği. -Ana sonuç ölçüsü.. Baş araştırmacıların mali bağları ile çalışma sonucu arasındaki ilişki. 

-Sonuçlar.. 195 çalışmayı tanımlayan toplam 190 makale dahil edilme kriterlerini karşıladı. Baş araştırmacılar ile ilaç endüstrisi arasındaki mali bağlar 132 (%67,7) çalışmada mevcuttu. 397 baş araştırmacıdan 231'inin (%58) mali bağları vardı, 166'sının (%42) ise mali bağlantısı yoktu. Tüm baş araştırmacılar arasında, 156'sı (%39) danışman/danışmanlık ödemeleri, 81'i (%20) konuşmacı ücretlerini, 81'i (%20) belirtilmemiş mali bağlar, 52'si (%13) ücretler, 52'si (%13) çalışan ilişkileri, 52 ( %13'ü seyahat ücretlerini, 41'i (%10) hisse sahibi olduğunu ve 20'si (%5) çalışma ilacıyla ilgili bir patente sahip olduğunu bildirdi. Baş araştırmacıların mali bağlarının yaygınlığı olumlu çalışmalarda %76 (103/136), olumsuz çalışmalarda ise %49 (29/59) idi. Düzeltilmemiş analizlerde, mali bağın varlığı olumlu bir çalışma sonucuyla ilişkilendirildi (olasılık oranı 3,23, %95 güven aralığı 1,7 ila 6,1). Birincil çok değişkenli analizde, finansal bağ, çalışmanın finansman kaynağına göre ayarlama yapıldıktan sonra olumlu RCT sonucuyla önemli ölçüde ilişkiliydi (olasılık oranı 3,57 (1,7'den 7,7'ye). İkincil analiz, çalışma aşaması, örneklem büyüklüğü, ilk yazarların ülkesi, uzmanlık alanı, deneme kaydı, çalışma tasarımı, analiz türü, karşılaştırıcı ve sonuç ölçümü gibi ek RCT özellikleri için kontrol edildi. Bu özellikler, finansal bağlar ile çalışma sonuçları arasındaki ilişkiyi kayda değer bir şekilde etkilemedi (olasılık oranı 3,37, 1,4 ila 7,9). -Sonuçlar.. Baş araştırmacıların mali bağları, bağımsız olarak olumlu klinik deney sonuçlarıyla ilişkilendirildi. Bu bulgular kanıt tabanındaki önyargıyı düşündürebilir. -Giriş.. Randomize kontrollü çalışmalar (RCT'ler), ilaçların güvenliğini ve etkinliğini değerlendirmede en güvenilir kanıt biçimi olarak kabul edilir. RCT'lerin sonuçları kanıt tabanını şekillendirdiğinden, klinik araştırmaların yürütülmesindeki objektifliğin, klinik uygulama ve hastaların sağlığı ve güvenliği açısından önemli sonuçları vardır. Ancak eleştirmenler, ilaç endüstrisinin katılımının RCT'lerin tasarımı ve yorumlanmasında önyargı yaratabileceğinden endişe ediyor. 2002 yılında 3247 Ulusal Sağlık Enstitüsü bilim insanının katıldığı bir ankette, %15,5'i bir finansman kaynağından gelen baskıya yanıt olarak bir çalışmanın tasarımını, yöntemlerini veya sonuçlarını değiştirdiklerini itiraf etti. Finansmanın çalışma sonuçları üzerindeki rolünün sistematik bir incelemesiendüstri tarafından finanse edilen çalışmaların, sektör tarafından finanse edilmeyen çalışmalara göre pozitif etkili sonuçlara sahip olma olasılığının daha yüksek olduğunu gösterdi (risk oranı 1,24, %95 güven aralığı 1,14 ila 1,35). Buna ek olarak, endüstri, ödenen danışmanlık ücretleri ve doktorlara verilen ücretler de dahil olmak üzere, çalışma finansmanı dışındaki mali yollarla RCT'lerin yürütülmesini ustaca etkileyebilir. Bu tür ilişkiler, doktorların şirketin ürünlerine ilişkin algılarını olumlu yönde değiştirebilir. (....)" (399)

"Ticari boğma tutumu…
Bir yayına ihtiyacınız varsa tek yapmanız gereken 'Çıkar Çatışması (Conflict of Interest) ile sonuç' arasındaki ilişkiyi incelemektir. Ne ölçerseniz ölçün, sağlam bir korelasyon bulacağınızdan emin olabilirsiniz. Bu çalışmayı farklı kılan nedir? Oldukça yeni. Tüm uzmanlıkları kapsar. ve diğer hangi kafa karıştırıcı değişkenleri kontrol ederseniz edin bulgu, aynı kalır. Bu, Alastair Matheson'un 'Çıkar Çatışması ilan etmenin hiçbir şeyi hafifletmediğine' dair görüşünü hatırlatıyor. Bu, düşünceli önerilerle dolu, okumaya değer güzel bir makale. Ancak insan bunu neden buraya, sıra dışı bir Finli bilgisayar programcısı [Linus Torvold] ve onun hileli bilgisayar işletim sistemi [Linux] ile bir benzetme hakkındaki bazı gönderilerin ortasına koyduğumu (bilgisayar yazılımı dünyasında benzer bir sorunu nasıl etkilediğini) sorabilir. ? [işte Linus… ve bana lanet kod numaralarını göster! …] Bunun nedeni, onların önerilerinin ne kadar yararlı ve çoğumuzun yapacağı önerilere ne kadar yakın olsa da, yanılgı alanına yaklaşan çeşitli fikirlere dayanmasıdır:  - Randomize Kontrollü Çalışma [RCT] klinik yararlılığı belirlemenin iyi bir yoludur. 1962'de FDA, 'bir ilacın kullanımını onaylamak için istatistiksel etkinliği ve güvenliğini ve tüm insan kullanım verilerini gösteren iki Rastgele Kontrollü Denemeyi (RCT)' zorunlu kılmakla suçlandı. Bu, etkisiz iksirleri piyasadan uzak tutmak için tasarlanmış zayıf bir standarttır. Tıp mesleğinin daha yüksek standartlara sahip olacağı ve klinik yararlılığı belirleyeceği varsayılmıştır. Bu çok mantıklıydı ve mantıklıydı. FDA öncelikle güvenliği garanti eder ve 'bataklık kökünü ve diğer patentli ilaçlarıfarmakopemizin dışında tutar, ancak klinik yararlılık, tıp mesleği ve hastalarımız tarafından belirlenmelidir. Mükemmel değil ama onay için daha iyi bir sistem düşünemiyorum. Ancak onayın mutlaka klinik yararlılıkla veya uzun vadeli güvenlikle ilişkili olması gerekmez. Ve sonra beklenmedik bir şey oldu. Rastgele Kontrollü Denemeler, Kanıta Dayalı Tıp adı verilen 'her şey için altın standart' haline geldi. Randomize Klinik Araştırmalar tıpta, geçerli kanıtların tek biçimi değildir. Bu, insanların kalçasından ateş etmesini engelleyen ama aynı zamanda bebeği de banyo suyuyla birlikte dışarı atabilen bir reform fikriydi. Her şeyi devre dışı bırakmak ve ilaç etkisini izole etmek için tasarlanan bu yapılandırılmış prosedür [RTC'ler], gerçek hayat denen çok daha karmaşık ve çeşitli şeyin vekili haline geldi. RTC'lerde kısa vadeli denemelerde [yardım aramak yerine] işe alınan küçük denek grupları vardır.  Komplike hastalar dışlama kriterleri ile elenir. Kullanılan ölçümler genellikle konu derecesine göre değil, klinisyene göre derecelendirilir. Ve sonuç, tepkinin gücü yerine istatistiksel anlamlılıkla ölçülür. Körleme ve tekdüzelik ihtiyacı, doz belirleme veya hedef semptomların belirlenmesinde tekrarlanan süreçleri ortadan kaldırır. Bu, klinik deneyimin kime yönelik bilgileri değil, onaylanan evet-hayır sorularına uygun, kasıtlı olarak anormal bir durumdur. -Endüstri sponsorlarının, etkinliği abartmadan ve/veya toksisiteyi küçümsemeden, RCT'lerini açıkça rapor etmelerini garanti eden bir sistem oluşturmak her zaman mümkün olacaktır. Bu RCT'ler ilaç onayı için FDA'ya sunulmak üzere tasarlandı. FDA incelemecilerinin ham verilere erişimi var ve düzenli olarak doğru kararları verdiler. Ancak daha sonra aynı çalışmalar profesyonel tıbbi hayalet yazarlar tarafından yazılıyor, KOL akademik doktorları tarafından gösterişli Çıkar Çatışmaları ile imzalanıyor ve ham verilere erişimi olmayan hakemler tarafından incelenmek üzere tıbbi dergilere sunuluyor. Dergiler, temsilcilerinin pratisyen doktorlara dağıtması için sponsorlara yeniden basım satarak para kazanıyor. Bu makaleler doktorların bilgi aldığı yerdir ve FDA ile Journal (dergi) versiyonları arasındaki farklılıklar ne tartışılmaktadır, ne de belgelenmesi kolaydır.

Yani asıl sorun FDA Onayı değil.  Bu kadar çok soruna yol açan şey, bu çalışmalardan elde edilen ve reklam kampanyalarının temelini oluşturan çok sayıda dergi makalesidirOnayın bir parçası olan temel Klinik Deneyler göz alıcı hale getirildi. Ve gösterge kaymasına yönelik başarısız girişimler olan pek çok deneme altın haline getirildi. Öyle görünüyor ki, ne zaman bu tür denemelerin yalanlanmasını engellemeye çalışılsa, reform girişimlerini etkisiz kılan karşı hamleler de yapılıyor. Şu ana kadar hiçbir zaman şah, mata ulaşamayacak gibi görünen bir satranç oyunuydu. Bu makaleyi kesinlikle kötülemek istemiyorum. İyi yapıldığını düşündüm ve tartışmayı beğendim. Aslında bir sonraki gönderide onların tartıştıklarına çok benzeyen bazı önerilerde bulunacağım. Ancak kişisel bilgisayar ortamının ticari hakimiyeti ile bunun nasıl sonuçlandığı arasındaki analojime bağlı kalmak istiyorum.  Başka birinin nehrinde yüzmeye devam etmek yerine, ortaya çıkan ve bir araya gelerek kendi nehrini, bir şirketin dördüncü çeyrek kârına karşı dayanıklı hale getirmeye başlayan diğer bazı nehirlerden yararlandılar.  Ve er ya da geç, Linux ve onun mirasçıları kalıcı olanlar olacak. Yapılandırılmış RCT'ler düzenleyici kurumlarımızın yeni ilaçları değerlendirmek için kullandığı en iyi yöntem olabilir. Bunları yapmak çok pahalıya mal oluyor ve bunları finanse edebilecek tek kişi, başarıdan yararlanabilecek şirketler, yani ilaç şirketleri. Ancak tıbbın, tıbbi ürünlerin etkinliğini değerlendirmenin tek yolunun bunlar olduğu fikrine kapılmaması gerekmez. Modern tıp giderek daha organize ve belgeli hale geldikçe, çok büyük veri önbellekleri mevcuttur. Ve bu sadece hasta verileri veya klinik verileri değil. PHARMA'nın halihazırda 'doktorların, reçete yazma kalıplarını takip etmek' için kullandığı eczane verileri ne olacak? İlaç etkinliği ve güvenliği takibinde farmakoloji bölümleri ve eczacılık fakülteleri nerede? yoksa HMO'lar mı? yoksa Sağlık Planları mı? VAH'ı mı? Bekleme odası anketleri ne olacak? Depresyon taraması yapmak yerine, hastanın kullandığı ilaçları sormalarını tercih ederim. Zaten klinisyenlerin ihtiyaç duyduğu şey, bir ilacın kullanımından sonra devam eden verilerdir; işleri başlatan RTC'den daha önemlidir. Bu nedenle, veri şeffaflığı ve klinik araştırma raporlama reformu için çabayı sürdürmek önemli olsa da, bizi şu anda yaşadığımız ticari sıkıntıdan kurtarabilecek bilgi yığınını toplamanın ve değerlendirmenin diğer yollarını keşfetmenin de zamanı geldi; ve potansiyel olarak, bize 'ilaçlarımızın zaman içinde ne yaptığına' dair daha iyi bir resim verebilir. Bu bilmeceden kurtulmanın bir yolu var. Görev onu bulmaktır… Gönderiniz bana yaklaşık 3 yıl önce Ben Goldacre ile yaptığım bir röportajı okuduğumda beni gerçekten etkileyen bir bölümü hatırlattı:

-Q: Bad Pharma'yı okurken, şimdi kan alma gibi bir şeye baktığımız gibi, geriye dönüp tıbbın bugünkü uygulama şekline de bakacağımızı düşünmeden edemedim.
-A: Bu doğru. Muir Gray'in (Birleşik Krallık Ulusal Sağlık Hizmetinin bilgi sorumlusu) Londra'daki kolera salgınını fark eden epidemiyolojinin büyük büyükbabası John Snow hakkında harika bir sözü var. Gray, 19. yüzyılda temiz ve berrak su ile tıpta büyük atılımlar yaptığımızı söylüyor. 21. yüzyılda da aynı atılımları temiz, net bilgilerle yapacağız. Eylemin olduğu yer orası. İnsanlar geriye dönüp bakacak ve 'Sen ne yapıyordun? Neden temsili olmayan hastalar üzerinde yapılan küçük berbat deneylere güveniyordunuz? Tedavilerinizin gerçek faydalarının ne olduğunu bilmeyi nasıl bekleyebilirsiniz? Hepiniz aklınızı kaçırmış olmalısınız. '

-Q: Peki tıptaki bu devrim neye benzeyecek?
-C: Kanıta dayalı tıp için yetkin bir bilgi mimarisi elde etmekte başarısız olduğumuzu düşünüyorum. Bu sorunların çoğu sadece sorundur çünkü tıp neyin işe yaradığını bulma, tüm kanıtları bir araya getirme ve bu bilgiyi doğru kişiye, doktora, hastaya doğru zamanda ulaştırma konusunda pek iyi değildir. Kanıtları sentezleme ve klinisyenlere yayma konusunda iyi olsaydık, pazarlamanın hiçbir önemi olmazdı. Doktorlara yönelik sürekli tıp eğitiminin çoğunluğunun ilaç endüstrisi tarafından finanse edilmesinin önemli olmasının tek nedeni, klinisyenlere bilgi yaymanın başka daha iyi bir yolunun bulunmamasıdır. Benzer şekilde, temsili olmayan az sayıda insan üzerinde yapılan klinik deneylerin sorunları, şu anda mevcut olan en iyi tedavi yerine yeni tedavilerin hiçbir şeyle karşılaştırılması; tüm bu sorunlar, randomize kontrollü deneylerin günlük, rutin klinik uygulamaya dahil edilmesiyle gerçekten çözülmelidir. (Ulusal Sağlık Servisi) elektronik sağlık kayıtlarını kullanarak neredeyse hiçbir ücret ödemeden bir statini diğeriyle karşılaştıran denemeler yapabilirsiniz.  Açıkçası bunu yapsaydık, endüstrinin hiçbir şeye karşı yapılan denemeleri finanse etmek istemesi gerçeğinin hiçbir önemi kalmazdı."

"Özel veriler" konusunun oldukça geniş bir konu olduğu açıktır. Örneğin buradaki tartışmaya bakınız: (a) Şu alıntıyı özellikle ilgi çekici buluyorum: “Patentin tek alternatifi “açık kaynak” değil, aynı zamanda ticari sırdır. İzole edilmiş nükleik asitlere ilişkin patentlerin bulunmaması ve Prometheus v. Mayo sonrasında daha az fenotip-biyobelirteç ilişkisinin yayınlanacağı gerçeği neredeyse hiç kimsenin dile getirmediği bir gerçektir. Halihazırda 23 ve Me'den µBiome'a, Dognition'dan Champions Oncology'ye kadar özel doku örneklerine dayanan şirketler var. Tescilli tıbbi veriler ve doku koleksiyonları, Facebook, Google, Amazon ve Target'in müşteri ve abone listelerine benzer şekilde, süresi asla dolmayan bir ilk hamle avantajı sağlıyor." (b) Buradaki alıntı da ilginçti: "Eğer genomumun dizilimini alırsam, ya kamuya açıklanacak ya da hiç yayınlanmayacak (ve dizilemeyi ben yapacağım, bir şirket değil). FWIW, temelde tüm genetikçi arkadaşlarım bu endişelere rağmen bunu yaptı. (c) 1bom'un alıntı yaptığı sağlık bilişimi makalesi Orwellvari bir makale ve herkesin bu makaleyi bütünüyle okumasını şiddetle tavsiye ediyorum. Bu şeyler Brezilya filminden çıkmış. Judith Faulker toplum için bir tehdittir." -James OBrien, M.D. (....)" (400)

"İlaç dolabında saklanan karanlık sırlar
Seroxat harika hap olarak selamlandı. Jamie Doward ve Robin McKie'ye göre bu durum şimdi yeni bir tartışmanın merkezinde yer alıyor.. Antibiyotiklerin icadından bu yana ecza dolabına eklenen en büyük katkılardan biri olarak selamlanan antidepresan Seroxat, bugün ilaç endüstrisine dair tüm yanlışların ve şüphelerin sembolü haline geldi. Modern dünyanın çoğu sıkıntısına çare olması, depresyon ve kasvetin sefaletini ortadan kaldıracak mutluluk hapı olması gerekiyordu. Artık bu durum, giderek artan sayıda kampanyacı, akademisyen ve doktor tarafından 'ilaç şirketlerinin davranışlarını kontrol edemememizin dramatik bir örneği' olarak görülüyor. Antidepresanların kontrolsüz kullanımına ilişkin kanıtlar arttıkça, ilaç şirketleri bu tartışmalı ilaçlar için hedef olarak pazarlayabilecekleri yeni koşullar bulmaya çalışarak yanıt verdi. Hükümet geçen hafta ilaç endüstrisi ve ülkenin ilaç izleme grubu olan İlaç ve Sağlık Ürünleri Düzenleme Kurumu (MHRA) ile yakın bağları koparma planlarını düşündüğünü belirtmiş olsa da, pek çok uzman, özellikle antidepresanlar ve duygusal sorunlara yönelik diğer ilaçlar söz konusu olduğunda bu hareketin başarısızlığa mahkum olabileceğini düşünüyor. Birleşik Krallık ruh sağlığı araştırma ağı direktörü Profesör Til Wykes, 'Tarafsız tavsiye almak iyi olurdu, ancak pratikte bu alandaki herhangi bir akademisyenin ilaç endüstrisi ile etkileşime girmeden ilaç eyleminde uzmanlık kazanması zordur' dedi. 'Bu, tarafgirlik suçlamalarından kaçınmayı çok zorlaştırıyor.' Seroxat ve Prozac, SSRI'lar (seçilmiş serotonin geri alım inhibitörleri) adı verilen ilaçların en yaygın kullanılan üyeleridir. Araştırmalar 'serotoninin, kişinin duygularını etkilemede önemli bir rol oynadığını' gösteriyor. Serotonin seviyelerinin arttırılması, depresyonun panzehiri olarak kabul edilir. SSRI'larbeyinde tam da bunu yapmak için hareket eder: serotonin seviyelerini arttırmak. Ancak çoğu ilacın aksine SSRI'lar, keşfedilenlerin aksine, depresyon tedavisi için özel olarak tasarlandı. Seroxat 14 yıl önce tanıtıldı. Depresyonun panzehiri olmanın yanı sıra, 'hiperaktif çocukların normal yaşam sürmelerine olanak sağlayacağı ve obsesif kompulsif bozukluğu olanların kendilerine zarar vermesini önleyeceği' iddia edildi.  Yapımcıları, aynı zamanda ucuz olduğunu ve yalnızca hafif yan etkileri olduğunu söyledi. İngiltere'de 50.000'den fazlası çocuk olmak üzere birkaç milyon kişiye ilaç verildi. Her şey bir süreliğine iyi gidiyor gibi görünüyordu. Daha sonra 'intiharlar ve kendine zarar vermeyle' ilgili hikayeler dolaşmaya başladı ve Seroxat aldatmacası çözülmeye başladı. 1998'de yazılan dahili bir GlaxoSmithKline notu, 'çocuklar üzerinde yapılan denemelerin aslında depresyonu hafifletmede bunun plasebodan daha iyi olmadığını' gösterdiğini ortaya çıkardı.  Notta, 'Etkinliğinin kanıtlanmadığına dair bir ifadenin eklenmesi ticari olarak kabul edilemez, zira bu (ilacın) profilini zayıflatacaktır' deniyordu. Daha da kötüsü, şirket deneme verilerinin ayrıntılarını incelediğinde, 'gerçek ilaç kullanan çocukların çoğunun, plasebo alan çocuklara göre daha fazla intihar düşüncesine sahip olduğunu' buldu.

Son zamanlarda magazin manşetlerine çıkan tipik bir vaka, Seroxat almaya başlayan 18 yaşındaki Jamie Hoole vakasıydı. Günlük 20mg rejimine iyi yanıt verdi. Ancak çok geçmeden depresyonu geri döndü. Gelecek vaat eden bir müzisyen olan Jamie giderek daha fazla kaygılanmaya başladı. Kollarını ve bacaklarını kesmeye başladı. Sonunda kendini astı. Soruşturmadaki adli tabip, 'Jamie'nin ölümünün 'tamamen veya kısmenSeroxat'la bağlantılı olabileceğini' söyledi. Annesi Jean, 'Jamie giderek daha da kötüleşti ve bu çok korkutucuydu' dedi. 'Doktorların onu bu durumdan çıkaracağını sanıyordum. Yapmadılar. Ancak bu ilacı almadan önce hiç kimse tüm gerçekleri bilmiyordu. Bu beni kızdırıyor.' Sorun, SSRI'ların aşırı derecede ölümcül olması değil, bunların gençlere ve duygusal açıdan hassas bireylere reçete edilmesinin gerçek bir tehlikesi olmasıdır. Birleşik Krallık verilerini kullanan bir ABD araştırması, 'antidepresanların kullanımlarının ilk birkaç haftasında intihar düşünceleriyle bağlantılı' olduğunu, ancak 'bu etkilerin azaldığını' ortaya çıkardı. Kısacası, bu antidepresanlar 'bazı insanlar için yararlı olabilir', ancak reçetelenirken çok dikkatli olunmalıdır; bu, yakın zamana kadar pek de dikkate alınmamış gibi görünen bir noktadır. Akıl sağlığı yardım kuruluşu Mind tarafından Panorama ile işbirliği içinde gerçekleştirilen bir anket, 'yanıt verenlerin yüzde 97'sinin Seroxat'a karşı istenmeyen veya rahatsız edici tepkiler yaşayan birini tanıdığını' ortaya çıkardı. Bunlar arasında 'cinsel istekte azalma, uyku sorunları, yorgunluk, sinirlilik ve terleme' yer alıyor. Beş kişiden biri şiddet içeren davranışlar bildirdi. Bir tepkiyle karşılaşanların yarısında, kendine zarar verme veya intihar duyguları vardı ve beş kişiden dördünden fazlası geri çekilme sorunu yaşadı. Bu bulgular, 'bu etkilerin genç insanlarda çok daha belirgin olduğunu' belirten diğer çalışmalarla da desteklenmektedir. Sonuç olarak MHRA nihayet 'ilacın, 18 yaşın altındakilere reçete edilmesini yasaklayan' bir kılavuz yayınladı. Geçen yıl Avrupalı gözlemciler ayrıca '30 yaşın altındaki kişilere Seroxat reçete edilirken ekstra dikkatli olunmasını' tavsiye etti. Ancak bu tür tavsiyeler ilaç uygulamalarına aykırıdır. Sağlık düzenleyicileri artık Seroxat ve diğer antidepresanların kullanımını kontrol altına alma konusunda giderek daha fazla kaygılanırken, tıbbi nakit ineklerinden mümkün olduğunca fazla gelir elde etme konusunda aynı derecede kaygılı olan ilaç şirketleri de alımlarını genişletmeye çalışıyor. Görünüşe göre GlaxoSmithKline, Seroxat'tan milyarlarca dolar kazandı ve bunun durması için hiçbir neden görmüyor. Dahili pazarlama belgelerinden biri, şirketin 'sosyal fobi olarak bilinen ve yaygın olarak bilinen bir rahatsızlıktan muzdarip kişileri hedef alarak satışları ikiye katlamayı planladığını' gösteriyor.

Cardiff Üniversitesi'nden psikofarmakolog Profesör David Healy, "Fakat kelimeleri değiştirdiler" dedi. 'Buna sosyal kaygı bozuklukları adını verdiler. Fobiler terapiyle tedavi edilebilecek bir davranışı ifade eder. Anksiyete bozukluğu bunun daha çok ilaçlarla ilgili olduğunu ima ediyor.' Ayrıca GSK, ilacı travma sonrası stres bozukluğu yaşayan kişilere çözüm olarak pazarladı. Bu tür öngörülen kullanımlar, ilacın klinik depresyonun genel tedavisi için başlangıçta öngörülen kullanımlardan çok uzaktır. Ancak bu nokta GSK tarafından reddedilmiyor. Bir sözcü The Observer'a 'Seroxat'ın yeni koşullar için pazarlanabileceğini' söyledi ancak bunun 'ancak sıkı testler yapıldıktan sonra yapılabileceği' konusunda ısrar etti. 'Dünyanın dört bir yanındaki tıbbi otoriteler, her bir durumda fayda sağladığını kanıtlamak için GSK'nın her bir durumu ayrı ayrı incelemesini talep etti' dedi. 'Seroxat'ın dünyanın her yerindeki hastalar tarafından kullanılmasıyla oluşturulan 13 yılı aşkın güvenlik ve etkililik verilerinin yanı sıra 24.000 hastayı kapsayan klinik araştırmalarla birlikte, bu kadar ayrıntılı olarak incelenen çok az ilaç var. Tüm önemli ilaçlarda olduğu gibi Seroxat ve diğer SSRI antidepresanları da bazı kişilerde yan etkilere neden olabilir. Bunlarla ilgili bilgiler doktorlara ve hastalara sağlanmakta ve dünya çapındaki klinik deneylerden ve hastaların izlenmesinden daha fazla bilgi edindikçe güncellenmektedir.' Şöyle ekledi: 'Seroxat ciddi psikiyatrik hastalıkları tedavi etmek için tasarlanmış önemli bir ilaçtır. Bu bozukluklar şiddetli, üzücü, zayıflatıcı ve potansiyel olarak ölümcül olabilir.' Mind'in genel müdürü Richard Brook, Journal Of Mental Health'in son sayısında şöyle yazıyor: 'Sorun şu ki, ilaç şirketleri Birleşik Krallık ekonomisinin büyük bir bölümünü oluşturuyor ve acımasız bir ticari ortamda hayatta kalmak zorundalar. İlaçların araştırılması ve kullanımı üzerinde yaygın bir etkiye sahiptirler. İlaçlarla ilgili neredeyse tüm araştırmalar (önemli tıp dergilerinde bildirilen araştırmaların yüzde 70'i) sektör tarafından finanse ediliyor. Bu nedenle ilaç şirketlerinin neyin araştırılacağı ve ayrıca nasıl araştırılacağı, sonuçların nasıl yorumlanacağı ve sonuçların nasıl -ve en önemlisi- raporlanıp raporlanmayacağı üzerinde son derece orantısız bir etkisi var.İlaç firmalarına yöneltilen suçlamalar arasında, önde gelen doktorlar tarafından yayınlanan tıbbi dergi makalelerini "hayalet" yazmaları, konferanslara ve diğer tıbbi eğitim etkinliklerine sponsor olmaları ve ürünleri hakkında konuşmak için doktorlara büyük ücretler ödemeleri yer alıyor.

İlaç ve Tedavi Bülteni'nin kurucusu Dr. Andrew Herxheimer, şu anda ilaç endüstrisinin etkisine ilişkin kanıtları dinleyen parlamento seçim komitesine kanıt olarak 'Yeni ürünlerine ilişkin tüm verilere sahipler ve herhangi bir bağımsız kişinin bu verilere ulaşması aylar veya yıllar alıyor, böylece bağımsız bilgiler ticari olarak yönlendirilen bilgilerin çok gerisinde kalıyor ve çok daha düşük bir hacimde bulunuyor' dedi. 'Bunun için ayrılan fon, endüstriyel tanıtım finansmanıyla karşılaştırıldığında son derece küçüktür; bu da çok büyük bir dengesizlik yaratıyor.' MRHA'nın doğası da soruna yardımcı olmuyor. Ajans, 'kendisini tamamen ilaç endüstrisi tarafından finanse edilmekle suçlayan kampanyacıların uzun süredir hedefi olan şeffaf olmayan bir organizasyondur.' Öyle değil ama davranışının gizliliğinin bir faydası yok. ABD'deki FDA'nın aksine, denemelerinin sonuçlarını kamuya açık bir web sitesinde yayınlamamaktadır. 'İyi noktalara veya tehlikelere erişemezsiniz. İnanılmaz derecede gizliler' dedi Healy. 'Ne dediklerini görebilmeniz koşuluyla, yakın bağlantıları olan uzmanlara sahip olabilirsiniz. O zaman kendi kararımızı verebiliriz.Antidepresanlar: İnişler ve çıkışlar.. Dünya Sağlık Örgütü, '2020 yılına kadar depresyonun dünyadaki en büyük ikinci ölüm ve sakatlık nedeni olacağını tahmin ediyor.' Üç kişiden biri yaşamı boyunca bir tür depresyon yaşayacak. Antidepresanların küresel satışlarının toplamı 17 milyar doları aşıyor ve bu da onları dünyanın en çok satan üçüncü ilaç sınıfı haline getiriyor. Araştırmalar, 'antidepresan alan kişilerin yüzde 70'inin ilk reçeteden sonra kendilerini daha iyi hissetmeye başladığını ' gösteriyor. Antidepresanlar, 'ilgi kaybı, çok fazla ya da çok az uyumak, değersizlik ya da aşırı suçluluk duygusu' gibi depresyon semptomlarını azaltır. Araştırmalar, 'depresyonlu çocuk ve ergenlerin yüzde 30 ila 40'ının ilk tedaviye yanıt vermeyeceğini' gösteriyor. Antidepresan almanın uzun vadeli yan etkileri arasında 'uyku bozuklukları, kilo alımı ve cinsel işlev bozuklukları' yer alır. Erken yan etkiler 'bulantı, ishal, baş ağrısı ve ajitasyonu' içerir. Bunlar genellikle ilaçları aldıktan sonraki iki ila üç hafta içinde kaybolur." (401)

"Senaryoyu Takip Et: İlaç Temsilcileri Nasıl Arkadaş Ediniyor ve Doktorları Nasıl Etkiliyor?
Bir doktorun fiyatının ne kadar olduğunu bulmak benim işim. Bazıları için 'en iyi restoranlarda akşam yemeği', bazıları için güvenle reçete yazabilmeleri için 'yeterli ikna edici veri', bazıları içinse benim 'ilgim ve dostluğum'... ama 'en temel düzeyde her şey satılıktır ve her şey takastır.'

—Shahram Ahari.. Kesinlikle aşkı, satın alıyorsunuz.
— James Reidy.. 2000 yılında ilaç şirketleri (pharmaceutical companies) Amerika Birleşik Devletleri'nde reçeteli ilaçların tanıtımına 15,7 milyar dolardan fazla para harcadı. Yaygın olarak ilaç temsilcileri (drug reps) olarak adlandırılan ilaç satış temsilcileri (pharmaceutical sales representatives) tarafından 'ilaçların, doktorlara birebir tanıtımının detaylandırılması' için 4,8 milyar dolardan fazla para harcandı. İlaç şirketlerinin ortalama satış gücü harcaması yıllık 875 milyon dolardır. Kozmetik ve elektrikli süpürgelerin kapı kapı dolaşan satıcılarının aksine, ilaç temsilcileri (drug reps) ürünlerini doğrudan alıcılara satmazlar. Tüketiciler, reçeteli ilaçlar için para ödüyor ancak doktorlarerişimi kontrol ediyor. İlaç temsilcileri, doktorları etkileyerek ilaç satışlarını artırıyor ve bunu 'iyi ayarlanmış dostluk dozlarıyla' yapıyorlar. Eski bir ilaç temsilcisi (SA) ile ilaç pazarlamayı araştıran bir doktor (AFB) arasındaki konuşmalardan doğan bu makale, temsilcilerin 'doktor reçetesini manipüle etmek için kullandığı stratejileri' ortaya koyuyor.

Kendinizi Tanıdığınızdan Daha İyi.. Eğitim sırasında bana 'bir doktorla akşam yemeğine' çıktığınızda “Doktor bir arkadaşıyla yemek yiyor. Bir müşteriyle yemek yiyorsun."

— Shahram Ahari.. Temsilciler gerçekten arkadaş canlısı olabilir, ancak gerçek arkadaş değillerdir. İlaç temsilcileri, prezentabl olmaları ve dışa dönük yapıları nedeniyle seçilir ve dikkatli, cana yakın ve yardımsever olacak şekilde eğitilirler. Ayrıca doktorların 'kişiliklerini, uygulama tarzlarını ve tercihlerini' değerlendirmek ve bu bilgiyi, şirkete iletmek üzere eğitilirler. Kişisel bilgiler tercihlerin reçetelenmesinden daha önemli olabilir. Temsilciler, doktorun 'aile hayatı, mesleki ilgi alanları ve eğlence faaliyetleri' hakkındaki ayrıntıları ister ve hatırlar. Masanın üzerindeki bir fotoğraf, aile üyeleri hakkında bilgi alma ve sunulan her türlü bilgiyi (isimler, doğum günleri ve ilgi alanları dahil) ezberleme fırsatı sunar; bunlar genellikle karşılaşmadan sonra bir veritabanına yazılırTemsilciler, doktorla kişisel bir bağlantı kurmak için kullanılabilecek nesneler (bir tenis raketi, Rus romanları, yetmişlerin rock müziği, moda dergileri, seyahat hatıraları veya kültürel veya dini semboller) bulmak için doktorun muayenehanesini araştırır. İyi ayrıntılar dinamiktir; en iyi temsilciler mesajlarını sürekli olarak müşterilerinin tepkisine göre şekillendirir. Dost canlısı bir doktor, temsilcinin işini kolaylaştırır çünkü temsilci "arkadaşlığı" kullanarak reçete şeklinde iyilik talep edebilir. İlişkiyi, basit bir reçete karşılığında mal alışverişi olarak gören doktorlarla iş gibi ilgileniliyor. Kanıtı cazibeden üstün tutan şüpheci doktorlara saygılı bir şekilde yaklaşılıyor, tıp literatüründen yeniden basımlar sağlanıyor ve öğretmen olarak kendilerine kur yapılıyorTemsilcileri görmeyi reddeden doktorlar, vekaleten detaylandırılıyorPersoneli, bir temsilcinin mesajları için elçi görevi görecekleri umuduyla yemek yiyor ve pohpohlanıyor. (Doktorları manipüle etmek için kullanılan spesifik taktikler için Tablo 1'e bakınız. ) -Tablo 1. Hekimleri Manipüle Etme Taktikleri (Tactics for Manipulating Physicians) (a) -Tablo 1. Devamı (b)

Hediyeler hem beklenti hem de zorunluluk yaratır. Antropolog ve eski ilaç temsilcisi Michael Oldani, "Hediye yoluyla sadakati geliştirmenin önemi abartılamaz" diye yazıyor. Bununla birlikte, ilaç hediye verme dikkatli bir şekilde kalibre edilmiş cömertliği içerir. Reçeteyi yazanların çoğuna 'kalemler, not defterleri ve kahve kupaları' verilir; bunların hepsi el altında bulundurulur, böylece hedeflenen ilacın adının doktorun bilinçaltında en üstte yer alması sağlanır. Yüksek reçete yazanlar, 'ipek kravatlar veya golf çantaları' gibi daha yüksek kalitede hediyeler alırlar.  Oldani'nin belirttiği gibi, "İlaç hediye etmenin özü... 'rüşvet olarak kabul edilmeyen rüşvetlerdir' (bribes that aren't considered bribes)". Temsilciler aynı zamanda konuşma grubuna hazırlanmak için "düşünce liderlerini" (meslektaşları tarafından saygı duyulan doktorlar) işe alır ve seçmelere katılır. Bir temsilci tarafından akranlarıyla konuşmak üzere davet edilen ve ücret ödenen doktorlarartan reçetelerle minnettarlıklarını ifade edebilirler. (bkz. Tablo 1) Temsilci ile müşteri arasındaki ilişkiyi geliştiren her şey genellikle pazar payının artmasına yol açar.

Senaryo Takibi (Script Tracking).. Bir
 ilaç satış temsilcisinin resmi iş tanımı şu şekildedir:  "Sağlık profesyonellerine ürün bilgileri sağlayın, ürünlerin kullanımıyla ilgili sorularını yanıtlayın ve ürün numuneleri teslim edin. Resmi olmayan ve daha doğru bir açıklama şöyle olurdu: 'Hekimlerin reçete yazma alışkanlıklarını değiştirin.'"

—James Reidy.. İlaç şirketleri, reçete takibi yoluyla detaylandırma "ve tüm tanıtım çabalarının" yatırım getirisini izler. Sağlık bilgi kuruluşları (health information organizations) olarak da adlandırılan bilgi dağıtım şirketleri "Information distribution companies"(IMS Health, Dendrite, Verispan ve Wolters Kluwer dahil), eczanelerden reçete kayıtları satın alır. Eczanelerin (pharmacies) çoğunluğu bu plakları satmaktadır; En büyük bilgi dağıtım şirketi olan IMS Health, serbest eczanelerde doldurulan reçetelerin yaklaşık %70'inin kayıtlarını temin etmektedir. Hasta adları dahil edilmemiştir ve doktorlar, yalnızca 'eyalet lisans numarasıİlaç ile Mücadele İdaresi (Drug Enforcement Administration) numarası veya eczaneye özgü (pharmacy-specific) bir tanımlayıcıylatanımlanabilir. Doktorları yalnızca numaralarla tanımlayan veriler, 'tüm ABD'li doktorlar hakkında demografik bilgiler içeren bir veri tabanı olan Hekim Ana Dosyası (Physician Masterfile)'nı tutan Amerikan Tabipler Birliği (AMA "American Medical Association") ile yapılan lisans anlaşmaları yoluyla' doktor adlarıyla bağlantılıdır. (yaşayan veya ölü, üye olan veya olmayan, lisanslı veya lisanssız) 2005 yılında, Masterfile bilgilerinin lisanslanmasından elde edilen bilinmeyen miktar da dahil olmak üzere veritabanı ürün satışları, AMA'ya 44 milyon dolardan fazla para kazandırdı. İlaç şirketleri, hem "yüksek reçete yazanlarıbelirlemek hem de promosyonun etkilerini izlemek için kullanılan reçeteleme verilerinin birincil müşterileridir. Doktorlar, yazdıkları reçete sayısına göre birden ona kadar bir ölçekte sıralanıyor. Temsilciler, yüksek reçete yazanlara 'ilgi, hediyeler ve sınırsız "eğitim" bağışlarıyla' cömert davranıyor. (Tablo 1) Kardiyologlar ve diğer uzmanlar nispeten az sayıda reçete yazıyor ancak hedef alınıyor çünkü uzman reçeteleri, birinci basamak hekimleri tarafından yıllarca sürdürülüyor ve bu da pazar payını etkiliyor. Temsilciler, bir doktorun 'kaç hastasının belirli ilaçları aldığını'doktorun 'hedeflenen ve rakip ilaçlar için kaç reçete yazdığını' ve bir doktorun 'reçete yazma alışkanlıklarının zaman içinde nasıl değiştiğini' görmek için reçeteleme verilerini (prescribing data) kullanıyor. Bir eğitim kılavuzunda "bu reçeteleri Merck reçetelerine dönüştürmek için bir strateji geliştirmek amacıyla şu anda hangi ürünlerin, doktorların lehine olduğunu belirlemek için kullanılır" ve "her doktor için ayrı bir pazar payı raporunun... reçeteyi yazan kişinin mevcut alışkanlıklarını belirlediği" diye belirtiliyor. Bir İlaç Yönetici (Pharmaceutical Executive) makalesinde şunlar belirtiliyor: “Bir hekimin reçete yazma değerireçete yazma fırsatının yanı sıra, reçete yazmaya yönelik tutumunun yanı sıra dış etkenlerin de bir fonksiyonudur. Bu çoklu boyutları hekimlerin profillerine dahil ederek, onların davranışlarının 'ne' ve 'nasıl'ının ardındaki 'neden'i anlamak mümkündür."  Bu amaçla bazı şirketler veri kaynaklarını birleştirir. Örneğin, Tıbbi Pazarlama Hizmeti (Medical Marketing Service) "AMA Ana Dosyasını (Masterfile) çeşitli kaynaklardan gelen AMA dışı verilerle yalnızca demografik seçimleri değil aynı zamanda mükemmel potansiyel müşterilerinizi daha iyi hedeflemenize yardımcı olacak davranışsal ve psikografik seçimleri de içerecek şekilde geliştirir".

Bu 'demografik dilimleme ve parçalamanın' amacı, 'pazarlama çabalarına en duyarlı hekimleri' belirlemektir. Bir endüstri makalesidoktorların "gizli mücevherler (hidden gems)" olarak sınıflandırılmasını önermektedir: "Başlangıçta 'düşük değer (low value)' olarak değerlendirilen bu doktorlar, düşük reçete (low prescribers) yazanlar oldukları için hedefli, etkili pazarlama sonrasında reçete yazma alışkanlıklarını değiştirebilirler." "Yetiştiriciler (Growers)", "bir markayı ilk benimseyen doktorlardır. İlaç şirketleri, büyüme davranışlarını güçlendirmeye devam etmek için elde tutma stratejileri kullanıyor.Doktorlar, "düşük kategori payı ve reçeteleme düzeyi nedeniyle"düşük değerli (low value)" olarak kabul ediliyor. Kuantum Öğrenme'nin (Quantum Learning) başkanı Fred Marshall, İlaç Temsilcisi (Pharmaceutical Representative) ile yaptığı röportajda şunları açıkladı; “...Herkesin ürününden biraz kullanan bir türe 'yayıcı (the spreader)' denebilir. İkinci tip, belirli bir ürüne çok sadık olan ve onu çoğu hasta tipi için kullanan 'sadık (loyalist)' olabilir. Başka bir doktor, ürünümüzü yalnızca çok dar bir şekilde tanımlanmış hasta tipi için saklayan 'niş (niche)bir doktor olabilir. Ve doktor segmentasyonundaki fikir, bu doktor segmentlerinin her biri için farklı bir mesajlaşma stratejisine sahip olmak olacaktır." IMS Consulting'den Ron Brand, İlaç Yönetici (Pharmaceutical Executive)'de şöyle yazıyor; ...entegre segmentasyon, satış hedeflerine ince ayar yapmak için bireysel reçete yazma davranışlarını, demografik bilgileri ve psikografik özellikleri (tutumlar, inançlar ve değerler) analiz eder. Örneğin belirli bir ürün için 'bir segment fiyata duyarlı doktorlardan' oluşabilir, bir diğeri 'belirli bir üreticinin markasına sadık olan doktorlarıve üçüncüsü de 'temsilcilere karşı düşmanca olanları' içerebilir." Son yıllarda doktorlar senaryo takibinin (script tracking) farkına vardılar ve bundan korktular. Temmuz 2006'da AMA, doktorlara 'reçetelemeyle ilgili bilgilerin çoğunu temsilcilerden ve amirlerinden saklama fırsatı veren' Reçete Yazma Verilerini Kısıtlama Programını "Prescribing Data Restriction Program" (bkz. ama-assn. org/ama/pub/category/12054. html) başlattı. (ancak bu düzeyin üzerindeki herkes tüm verilere tam erişime sahiptir) İlaç Yöneticisi (Pharmaceutical Executive)'nde yer alan bir makaleye göre; "Temsilciler ve doğrudan yöneticiler (Reps and direct managers), doktorun reçeteleme hacminin terapötik sınıf düzeyinde sayısal olarak görüntülenmesini sağlayabilir" ve "örneğin, ilaçları erken benimseyen biri gibi reçeteyi yazan kişinin dahil olduğu kategoriler... " dahil olmak üzere toplu veya bölümlere ayrılmış verileri görüntülemeye devam edebilir. İlaç endüstrisi, örneğin New Hampshire'da 'reçete verilerinin, ticari kuruluşlara satışını yasaklayan' eyalet mevzuatına göre daha az külfetli bir alternatif olarak görülen Reçete Verilerini Kısıtlama Programını desteklemektedir.

Örneklerin Değeri.İlaç örnekleri (drug samples) sağlamanın amacı, 'doktor muayenehanelerine girmek' ve doktorları 'hedefe yönelik ilaçları reçete etmeye (prescribing targeted drugs) alıştırmaktır.' Doktorlar 'tedaviye hemen başlamak, yeni bir ilaca karşı toleransı test etmek veya reçetenin toplam maliyetini azaltmak' için kullanılabilecek örnekleri takdir ediyor. İlaç temsilcilerini (drug reps) görmeyi reddeden doktorlar bile genellikle numune istiyor. (bu dokümanlar “örnek toplayıcı (sample-grabbers)” olarak nitelendiriliyor) Hastalar da örnekleri severDoktordan küçük bir hediye almak güzel. Numuneler aynı zamanda doktorlara ve onların personeline onaylanmamış hediyeler anlamına da geliyor. Kurum içi eczanenin (in-house pharmacy) rahatlığı, hem temsilcilere hem de temsil ettikleri ilaçlara olan bağlılığı artırır. Bazı doktorlaryoksul hastalara ilaç sağlamak için numuneler kullanıyor. Tüm tedavi süreci boyunca numunelerin kullanılması ilaç şirketleri için lanetlidir çünkü bu durum satışları "yamyamlaştırır (cannibalizes)". Bir sektör numune takip programının amaçları arasında, "numuneleri bir tanıtım aracı olarak numune almaya en açık, yüksek fırsata sahip reçete yazanlara yeniden tahsis etmek" ve "fazla numune alınan reçete yazanları tespit etmek ve derhal düzeltici önlem almak" yer alır.

  "Araştırmalar örneklerin sürekli olarak gösterilmesi reçeteleme seçimlerini etkilediğini göstermektedir. Temsilciler yalnızca en çok tanıtılan, genellikle en pahalı ilaçlardan numuneler sağlar ve tedavinin bir kısmı için numune verilen hastalar neredeyse her zaman aynı ilaç için reçete alırlar."

Dostluğu finanse etmek (/Arkadaşlığı Fonlama -"Funding Friendship".. "Hastaları tedavi etmek ve eylemlerini haklı çıkarmak değil doktorların görevi olsa da, doktorları sürekli etkilemek benim işim. Bu yapmak için para ve eğitim aldığım bir iş. Doktorlar pazarlık yapmak için ne eğitim alırlar ne de para alırlar. Çoğu zaman ne yaptıklarının farkında bile değiller."

— Shahram Ahari.. İlaç maliyetleri artık ABD'deki sağlık harcamalarının %10,7'sini oluşturuyor. 2004'te reçeteli ilaçlara yapılan harcama 188,5 milyar dolardı; bu, 1990'daki harcamanın neredeyse beş katıydı. 1995 ile 2005 yılları arasında ABD'deki ilaç temsilcisi (drug reps) sayısı 38.000'den 100.000'e çıktı; bu da yaklaşık 'her altı doktor için bir sayı' anlamına geliyor. Gerçek oran, hedeflenen '2,5 doktor başına bir ilaç temsilcisineyakındır, çünkü tüm doktorlar, pratik yapmamaktadır ve tüm pratisyen hekimler, ayrıntılı bilgi sahibi değildirDüşük reçete yazanlar, ilaç temsilcileri tarafından göz ardı ediliyor. Doktorlar'temsilciler tarafından sağlanan ilaç bilgilerini, tamamen güvenilir olmasa da kullanışlı bir eğitim hizmetiolarak görüyor.  Sektörde yapılan bir araştırma, '"yüksek reçete yazan (high-prescribing)" doktorların yarısından fazlasının, yeni ilaçlarla ilgili ana bilgi kaynağı olarak ilaç temsilcilerini gösterdiğini' ortaya çıkardı. Başka bir çalışmada, '2.608 hekimin dörtte üçü, temsilciler tarafından sağlanan bilgileri "çok faydalı" (%15) veya "biraz faydalı" (%59)' bulmuştur. Ancak 'yalnızca %9'u bilgilerin "çok doğru" olduğunu kabul etti; %72'si bilgilerin "biraz doğruolduğunu düşündü; ve %14'ü bunun "pek" ya da "hiç" doğru olmadığını' söyledi. Doktorlar, sağlanan bilgilerin doğruluğuna inansa da inanmasa da detaylandırma, reçete yazma davranışını değiştirmede son derece etkilidir ve bu nedenle önemli miktarda masrafa değerdir. Bir ilaç temsilcisinin ortalama yıllık geliri 81.700 dolardır; buna 62.400 doları temel maaş, artı 19.300 doları ikramiye dahildir. Yeni bir temsilciyi 'işe almanın ve eğitmeninortalama maliyetinin 89.000 dolar olduğu tahmin ediliyor. Gelir ve eğitime giderler eklendiğinde, ilaç şirketleri birinci basamak satış temsilcisi başına yıllık 150.000 ABD Doları ve özel satış temsilcisi başına 330.000 ABD Doları harcıyor. Bir sektör makalesinde şunlar belirtiliyor: “ilaç endüstri, birinci basamak ilacı başına yıllık ortalama 31,9 milyon dolar satış harcaması yapıyor... Daraltılmış bir nüfus segmentini tedavi eden özel ilaçlara yönelik satış harcamaları, sektör genelinde ürün başına ortalama 25,3 milyon dolar.

Çözüm.. İçimizden birinin (SA), New Hampshire'ın 'reçete verilerinin ticari satışının yeni yasağına' ilişkin davadaki ifadesinde açıkladığı gibi, temsilcilerin, 'doktorlara ve hastalara gerekli hizmetleri sağladığı' kavramı bir kurgudur. İlaç şirketleri, pazarlamaya en duyarlı doktorların, mümkün olan 'en fazla insana en pahalı, en çok tanıtılan ilaçlarıyazmasını sağlamak için yılda milyarlarca dolar harcıyor. Bu etkinin temeli, doktorların bir alt grubuna rasyonel dozlarda 'numuneler, hediyeler, hizmetler ve dalkavukluk' sağlayan 100.000 ilaç temsilcisinden oluşan bir satış gücüdür.  Detaylandırma bir eğitim hizmeti olsaydı, sadece pazar payını etkileyen hekimlere değil, tüm hekimlere sunulurdu. Hekimler 'aşırı çalıştıkları, bilgi ve evrak işleriyle boğuştukları ve takdir edilmediklerini hissettikleri' için kurumsal etkiye karşı hassastırlar. 'Neşeli ve çekici, yiyecek ve hediyelertaşıyan ilaç temsilcileri, soluklanma ve sempati sağlıyor; Doktorların, 'hayatlarının ne kadar zor olduğunu' takdir ediyorlar ve görünüşe göre sadece onların 'yüklerini hafifletmek' istiyorlar. Ancak SA'nın New Hampshire ifadesinin de yansıttığı gibi, 'sağlanan her kelime, her nezaket, her hediye ve her bilgi', doktorlara veya hastalara yardımcı olmak için değil, 'hedeflenen ilaçların pazar payını artırmak' için özenle hazırlanmıştır. (bkz. Tablo 1)  Hastaların yararına, doktorlar temsilcilerin sağladığı 'sahte dostluğu' reddetmelidir. Doktorlar, ilaçlarla ilgili olarak 'çatışmasız kaynaklardan gelen bilgilere' güvenmeli ve arkadaş olmak için 'para almayanlar arasından' arkadaş aramalıdır. -Finansman: Bu çalışma, Warner-Lambert'in Neurontin (gabapentin) ilacı için eyalet tüketici koruma yasalarını ihlal eden yasa dışı bir pazarlama kampanyası yürüttüğü yönündeki iddiaları çözüme kavuşturmak için Pfizer'in bir bölümü olan Warner-Lambert ile 50 Eyaletin Başsavcılığı ve Columbia Bölgesi arasında 2004 yılında yapılan anlaşmanın bir parçası olarak oluşturulan Başsavcı Reçete ve Tüketici Eğitimi Hibe Programından alınan bir hibe ile desteklenmiştir.  -Rekabet eden çıkarlar: Shahram Ahari, Eli Lilly'nin eski bir ilaç satış temsilcisidir ve bu makalenin temel bulguları, reçete verilerinin satışını yasaklayan bir New Hampshire yasasına karşı açılan davada davalı tarafında ücretli bilirkişi olarak ifadesinde belirttiği noktaları özetlemektedir. Adriane Fugh-Berman, menopozal hormon tedavisine ilişkin davada davacı tarafında bilirkişi olarak ödemeyi kabul etti. -Kısaltmalar: AMA (Amerikan Tabipler Birliği "American Medical Association")" (402)

** İlaç şirketlerinden kazanç sağlayan doktorlar hakkında..

                                                        "Sağlık Bakımı.. Doktorlar için dolarlar.. Endüstrinin parası doktorlara nasıl ulaşıyor?  ProPublica, doktorlar ve tıbbi şirketler arasındaki mali bağları takip ediyor." Pics (674) 

"Bir Milyoner Darphane Doktorlar için Dolarlar
Yeni veriler, 'ilaç üreticilerinin yüz binlerce doktora ödeme yaptığını ve bazılarının 500.000 dolardan fazla kazandığını' gösteriyor.. Bu gönderi, Dr. Vladimir Maletic'in ProPublica'nın sorularına verdiği yanıtı yansıtacak şekilde güncellendi. Tennessee'deki iki hastanede psikiyatri ve bağımlılık tıbbı bölümünün tıbbi direktörü olan Dr. Jon W. Draud, bazı eklektik tutkuların peşinden gidiyor. Gösteri için gösterişli Basenji av köpekleri yetiştirdi. Geçen yaz Tennessee Eyalet Müzesi'nde "Afrika Sanatı: Jon Draud Koleksiyonu (African Art: The Collection of Jon Draud)" sergilendi. Ancak Nashville'li psikiyatrist aynı zamanda profesyonel mesleğiyle de dikkat çekiyor: 47 yaşındaki Draud, son dört yıl boyunca yedi ilaç şirketine, 'tanıtım konuşmaları ve danışmanlık' yaparak 1 milyon dolardan fazla kazandı. Büyük bir farkla, Draud'un kazancı onu ProPublica'nın Doktorlar için Dolarlar (Dollars for Docs) veritabanında en iyi maaş alan konuşmacı yapıyor; bu veri tabanı, 2009'dan 2012'ye kadar '15 ilaç üreticisinin tanıtım amaçlı konuşma, araştırma, danışmanlık, seyahat, yemek ve ilgili harcamalar için yaptığı 2 milyar dolardan fazla ödemeyi' içerecek şekilde güncellendi. Artık yüzbinlerce hekime yapılan ödemeler de bu kapsama dahil. Draud, yüksek gelir elde eden tek kişi değil: Veritabanına göre, 'diğer 21 doktor 2009'dan bu yana ilaç üreticileri için konuşmalar ve danışmanlık yaparak 500.000 dolardan fazla para kazandı.' Ve en çok kazananların yarısı tek bir uzmanlık alanından: psikiyatri.. Amerikan Psikiyatri Birliği'nin genel müdürü Dr. James H. Scully Jr., bazı psikiyatristlere 'eğitici konuşmalar' olarak faturalandırılan büyük paralara atıfta bulunarak, "Bu aklımı karıştırıyor" dedi. Ücretli konuşmanın "tamamen yasal olduğunu ve eğer insanlar ilaç şirketlerinde çalışmak istiyorsa burası Amerika'dır" diyen Scully, uzmanlık alanı 'ilaçlara' aşırı bağımlılık nedeniyle sıklıkla eleştiriliyor. “Fakat herkesin açık olması gerekiyor; bu pazarlamadır.

Doktorlar için Dolarlar (Dollars for Docs) 2010 yılında piyasaya sürüldüğünde'ilaç şirketlerinin doktorları, satış gücü olarak işe almak için harcadığı paraya' ilk kapsamlı bakışı sağladı. Yeni veriler, Draud gibi 'psikiyatristlere ve diğer doktorlara yapılan ödemelerin zaman içinde nasıl arttığını ' gösteriyor. Ve bu tür ödemelere yönelik inceleme ve eleştiriler artarken, doktorların, ilaç üreticisinin kârı için oynadığı kilit rolün altını çiziyorlar. Şirketler, 'doktor konuşmacılarının akranlarına, yeni ve etkili tedaviler hakkında bilgi vermede en iyi haberciler olduğunu' söylüyor. Ancak eleştirmenler'konuşmacıların genellikle ilaç şirketlerinin slaytlarını ve konuşma noktalarını eğitmek yerine satış yapmak için kullanan, son derece yetkili satıcılardan biraz daha fazlası olduğu' konusunda karşı çıkıyor. Konuya dikkat edilmesi, önde gelen tıp fakültelerinin bu tür görüşmeler için 'fakültelerin, ilaç şirketlerinin parasını kabul etmesine ilişkin kuralları sıkılaştırmasına' yol açtı. Aşırı endüstri etkisine ilişkin sorular, aynı zamanda tıp dergilerini ve uzman doktorları temsil eden meslek gruplarını da altüst etti. Columbia Üniversitesi Meslek Olarak Tıp Merkezi'nde araştırma görevlisi olan Susan Chimonas, 'ilaç şirketleri ile doktorlar arasındaki etkileşimleri düzenleyen birçok tıp merkezinin, güncellenen Doktorlar için Dolarlar (Dollars for Docs) yüksek rakamlardan "alarma" çıkacağını' söyledi. Chimonas "Bu insanlar, bu kadar çok konuşuyorlarsa gerçek işlerini yapmaya nasıl zamanları oluyor?" dedi. Hastane yöneticilerinin "sadece çıkar çatışmasından değil, aynı zamanda bağlılık çatışmasından da endişe duyacaklarını" tahmin etti. Draud'un 'ilaç şirketinden elde ettiği, 1 milyon dolarlık kazançmuhtemelen asgari bir rakam. Temsil ettiği yedi şirketten bazıları, ödemelerini yalnızca kısa bir süre için bildirdi. Ve Draud, 'konuşmacılara ne kadar ödediklerini açıklamayan en az dört şirketle olan bağlarını' ayrı ayrı açıkladı. Draud'un veritabanındaki diğer en yüksek maaşlı doktorlar arasında arkadaşları var. Psikiyatrist arkadaşları Rakesh Jain ve Vladimir Maletic ile sürekli tıp eğitimi dersleri veriyor. Teksas, Lake Jackson'dan Jain, 582.049 dolar kazandı. Doktorlar için Dolarlar (Dollars for Docs) 'a göre Greer, S.C.'den Maletic 527.850 dolar kazandı. Her ikisi de 'ödemelerini gizli tutan diğer şirketler' adına da konuşuyor. Draud, yorum isteyen pek çok mesaja yanıt vermedi. Ancak bir röportajda Jain, 'öğretmeyi sevdiğini ve ilaç şirketinin kendisine ödeme yapıp yapmadığına bakılmaksızın ilaçlar ve tıbbi durumlar hakkında aynı dersleri verdiğini' söyledi. Jain, "Ben bir pazarlamacı değilim, bir eğitimciyim" dedi. Daha sonraki bir e-postada Jain, Draud ile olan işbirliğinden gurur duyduğunu söyledi. “Adildi, dengeliydi ve son derece akıllıydı. Ve toplumun ihtiyaçlarına hizmet eden akıllı insanları seviyorum."

Maletic, bu haberin yayınlanmasının ardından verdiği yazılı yanıtta 'duygudurum bozuklukları, şizofreni ve uyku-uyanıklık bozukluklarının tedavilerinden' bahsettiğini çünkü "farmasötik ürünlerle ilgili kaliteli eğitimin hem hekimlere hem de hastalara faydalı olabileceğine" inandığını söyledi. Maletic, 'şirket tarafından hazırlanan sunumları kullandığını' çünkü 'bunların federal kurallara uygunluğu sağlamak için gerekli olduğunu' söyledi. Ne sıklıkta konuştuğu sorulduğunda ise şu yanıtı verdi: "Konuşma sıklığı değişiklik gösteriyor ancak aktardığınız rakamlara göre muhtemelen çok sık olabilir." Jain, Maletic ve en çok kazananların çoğunun aktif klinik veya araştırma uygulamaları da var.  Gelecek yıl, doktorlara ödeme yapan her ilaç ve tıbbi cihaz üreticisi, Ekonomik Bakım Yasası, sağlık reformu yasasının bir parçası olarak bu tür harcamaları federal bir veri tabanına bildirmek zorunda kalacak. Eylül 2014'te kamuoyuna açıklanması planlanan ilk açıklama, bu yılın Ağustos ayından Aralık ayına kadar olan ödemeleri içerecek. Doktorlar için Dolarlar (Dollars for Docs) cinsindeki şirketler 2011'de ABD'deki reçeteli ilaç satışlarının yaklaşık yüzde 47'sini oluşturuyordu. Temsil ettikleri doktorlara yapılan toplam sektör harcamalarının yüzde kaçının belli olmadığı, çünkü 'düzinelerce şirketin, bireysel doktorlara ne kadar ödediğini' kamuoyuna açıklamıyor. Doktorlar için Dolarlar (Dollars for Docs) cinsinden çoğu şirketin federal hükümetle yapılan yasal anlaşmalar kapsamında rapor vermesi gerekmektedir. Toplam 2 milyar dolar bile bu şirketlerin harcamalarını yetersiz temsil ediyor. Veritabanındaki bazıları yalnızca geçen yıl raporlamaya başlamış, diğerleri ise yalnızca birkaç kategorideki harcamaları bildiriyor.  Ayrıca iki şirket bazı ödeme aralıklarını bildirdi, bu nedenle harcamalar, toplamın dışında tutuldu. Genel olarak, ödemelerin yaklaşık yarısı araştırma içindi. Üçte biri konuşmacılara gitti ve geri kalanı danışmanlık, eğitim materyalleri, yemek ve seyahat içindi.

Bazı Doktorlar İçin Kazanç Düşüşü.. Doktor ödemelerinde şeffaflık çabası yıllar önce başladı. Araştırmalar, 'ilaç satış temsilcileri tarafından dağıtılan bibloların bile doktorların tutumlarını etkileyebileceğini' göstermeye başladı. Aynı zamanda ilaç üreticileri, 'komisyon ödedikleri ve doktorları ilaçları onaylanmamış kullanımlara teşvik etmeye teşvik ettikleri' iddiasıyla federal davaları kapatıyorlardı. İki ABD senatörü, 'önde gelen doktorları, şirketlerle mali bağlarını gerektiği gibi açıklamadıkları' için suçlamaya başladı. Doktorlar için Dolarlar (Dollars for Docs), 'mevcut ödeme açıklamalarını tek bir yere koyarak ve bunların aranmasını kolaylaştırarakşeffaflığı bir adım daha ileri götürdü. 2010 yılında birçok üniversite ve eğitim hastanesi, 'öğretim üyelerinin, tanıtım amaçlı konuşmalar yaptığını' görünce şaşırdı. ProPublica, 'çıkar çatışması politikalarına sahip kurumların fakülte listeleriniveri tabanıyla bu şekilde konuşmayı yasaklayarak karşılaştırdı ve çok sayıda doktorun ihlalde bulunduğunu' tespit etti. İlaç firmaları da seçtikleri konuşmacılarla ilgili sorunları öğrendi. ProPublica, 'kadrolarının, tıbbi lisanslarına karşı ciddi disiplin cezaları uygulanan bazı doktorlarla dolu olduğunu' gördü. Hem ilaç şirketleri hem de akademi politikalarını sıkılaştırdı. Yeni veriler, '2010 yılında en çok maaş alan 20 doktor arasında yer alan yalnızca bir avuç doktorun konuşmadan elde ettikleri gelir düzeyini koruduğunu' gösteriyor. 2012 yılında doktorların on tanesinin yıllık kazancı, 100.000 dolardan 20.000 doların altına düştü. Ödemeleri reddedilen bazı doktorlar, 'şirketlerin artık satmadığı ilaçlardan' bahsetti. Duke Üniversitesi Tıp Fakültesi'ndeki önde gelen kanser uzmanı David Rizzieri gibi diğerleri, işverenlerinin yeni kısıtlamalarıyla karşı karşıya kaldı. Rizzieri, 2010 ve 2011 yıllarında Cephalon, GlaxoSmithKline ve Novartis'in konuşmacısıydı. Ancak yeni veriler, 'Duke'un konuşmacı bürolarına katılımını kısıtlamasının ardından 2012'de konuşma ücretinin önemli ölçüde düştüğünü' gösteriyor. Toplamda, Rizzieri 2009'dan bu yana konuşma ve danışmanlık ödemeleri olarak en az 567. 300 dolar aldı. Duke'taki Trent Biyoetik, Beşeri Bilimler ve Tıp Tarihi Merkezi direktörü Dr. Ross McKinney Jr., üniversite yetkililerinin "gittikçe daha ölçülü hale gelen" Rizzieri ile "birden fazla görüşme yaptığını" söyledi. McKinney, 'Duke doktorlarının hastalıklar hakkında ücretli konuşmalar yapabileceğini, ancak bunun için kendi slaytlarını ve sunum materyallerini kullanmaları gerektiğini' söyledi. "Genel ton eskisine göre biraz daha mesafeli ve daha az rahat" dedi. Bir e-postada Rizzieri, Duke'un yeni yönergeleri kapsamında izin verilen bazı ücretli konuşmalar yaptığını ancak dikkatini Duke'taki Hücresel Terapi Bölümü tarafından geliştirilen bir dizi eğitici konuşmaya odakladığını söyledi.

Yeni İlaçlar, Yeni Dolarlar.. İlaç şirketleri, 'harcamalarının genellikle piyasa gerçeklerini yansıttığını' söylüyor; doktor konuşmacılarının kullanımına ilişkin değişen bir görüş değil. En çok satan bir ilacın patentini kaybetmesi ve daha ucuz jenerik ilaçların rekabet etmesine olanak sağlaması halinde, satışları artıracak herhangi bir ivme kalmaz. Tersine, 'yeni bir ilaç veya mevcut bir ilacın yeni onaylanmış kullanımı', konuşmacıların patlamasına neden olabilir. Örneğin New York'un Orman Laboratuvarları (Forest Lab's), Big Pharma'nın kardeşleri Pfizer, AstraZeneca ve Merck'in çok küçük bir kısmıdır. Ancak iş, ürünlerini tanıtmak için doktorlara ödeme yapmaya gelince, ilaç üreticisi son zamanlarda rakiplerini gölgede bıraktı. 2012 yılının ilk üç çeyreğinde Forest, 'yüksek tansiyona karşı Bystolic, kronik obstrüktif akciğer hastalığına karşı antidepresan Viibryd ve Daliresp' gibi ilaçların faydalarını öne süren doktorlara 31 milyon dolar harcadı. Veriler, 'dokuz doktorun her birinin, yalnızca bu süre zarfında Forest'ten yaklaşık 100.000 dolar kazandığını' gösteriyor. ABD'deki satışları Forest'ın beş katı olan Pfizer, Forest'ın toplamının beşte birini harcadı ve aynı dönemde tanıtım konuşmacılarına 6,2 milyon dolar ödedi. Satışlarda Pfizer'den sonra ikinci sırada yer alan AstraZeneca12,2 milyon dolar harcadı. Forest sözcüsü Frank Murdolo bir e-postada 'şirketinhoparlörlere daha fazla para harcadığını çünkü pahalı olan doğrudan tüketiciye yönelik TV pazarlamasını kullanmadığını' söyledi. Murdolo, 'aynı zamanda rakiplerinden daha fazla yeni ilaca sahip olduğunu' söyledi. Buna karşılık GlaxoSmithKline 2010 yılında hoparlörlere 52,8 milyon dolar harcadı. Bu rakam 2011'de 24,1 milyon dolara, geçen yılın ilk üç çeyreğinde ise 7,6 milyon dolara düştü. Glaxo sözcüsü Mary Anne Rhyne bir e-postada 'şirketin harcamalarının, yeni ilaçlar veya mevcut ürünlerin yeni kullanımlarını takip ettiğini' yazdı. "Geçen yıl bu aktivite nispeten düşüktü, dolayısıyla konuşmacı programlarına yapılan harcamalar da düşük oldu" dedi. 

Rhyne, Glaxo'nun en son konuşma programlarının 'astım ve kronik obstrüktif akciğer hastalığı için bir ilaç olan Advair'i ve prostat büyümesi olan erkeklerde idrara çıkma sorunlarını tedavi eden Jalyn'i içerdiğini' söyledi. Glaxo ve diğer önde gelen ilaç şirketleri, 'en iyi ilaçlarının patent korumasını kaybetmesi, yeni ilaç onaylarının yavaşlaması ve maliyet baskılarının artması' nedeniyle son birkaç yılda binlerce işçiyi işten çıkardı. ProPublica'nın harcamalarıyla ilgili olarak iletişime geçtiği diğer şirketlerkonuşmacılara 'övmek için' hangi ürünlere para ödediklerini veya nedenini açıklamadı. AstraZeneca sözcüsü Tony Jewell bir e-postada "Konuşmacı programı bütçemizi nasıl tahsis ettiğimizi açıklamıyoruz" dedi. AstraZeneca'nın tanıtım hoparlörlerine yaptığı harcamalar 2010'da 31,6 milyon dolardan ertesi yıl 17,6 milyon dolara, 2012'nin ilk üç çeyreğinde ise 12,2 milyon dolara düştü. Jewell, "Harcamalardaki azalma, ilaçlarımızın yaşam döngülerinin neresinde olduğu, marka bütçeleri ve stratejileri de dahil olmak üzere çeşitli faktörlere dayanıyor" diye yazdı. Şirketin gişe rekorları kıran antipsikotik ilacı Seroquel geçen yıl patentini aldı. Asit reflüyü tedavi eden diğer bir popüler ilaç olan Nexium'un patenti 2014 yılında kalkıyor. Her şirket, gişe rekorları kıran ilaçlarıyla farklı bir aşamada olduğundan, konuşmacılara ve danışmanlara yaptıkları harcamaları bire bir karşılaştırmak zordur. Meslek Olarak Tıp Merkezi'nden Chimonas, 'harcamalarla ilgili sürekli tanıtım yapmanın şirketlerin, daha fazla kesinti yapmasına neden olup olmayacağını söylemek için henüz çok erken olabileceğini' söyledi. Ancak şeffaflığın bir etkisi olabilir. Yakın tarihli bir konferansta Chimonas, ilaç şirketlerinin ödemelerle ilgili açıklamaları "açgözlü doktorları geri püskürtmek" için kullandıklarını duyduğunu söyledi. “'Hayır' diyebilirler. Bu kadar parayı rakibimizden aldığınızı görüyoruz. Neden sana bundan daha fazlasını verelim ki?'” dedi.

Antipsikotiklerin Satışı Daha Sert.. Bir zamanlar ilaç şirketleri için güvenilir bir kâr makinesi olan psikiyatrik ilaçlar artık bir zorluk haline geldi. İlaç üreticileri de kayıpları durdurmak için yoğun bir mücadele veriyor. İkinci nesil antipsikotiklerin piyasaya çıktığı 1990'lı yıllardan başlayarak, ilaç üreticileri çılgın bir kârlılık döneminin tadını çıkardılar. Doktorlar, 'Risperdal, Seroquel ve Zyprexa gibi bu yeni ilaçların daha güvenli olduğunu ve eski psikiyatrik ilaçlara göre daha az rahatsız edici yan etkiye neden olduğunu' kabul etti. Seroquel'in yurt içi satışları, patentinin kalkmasından bir yıl önce, 2011 yılında 4,7 milyar dolara ulaşmıştı. Ancak ilaçlar patent korumasını kaybettikçe, üreticileri pazarı kendi ahırlarında daha yeni ilaçlara kaydırmaya çalıştı. Eleştirmenler 'bu yeni ilaçların kayda değer ölçüde farklı olmadığını' söylüyor, ancak ilaç şirketleri 'bunların alınmasının daha kolay olduğunu veya daha az yan etkiye sahip olduğunu' iddia ediyor. Örneğin Johnson & Johnson, Risperdal patentini 2008'de kaybetti ancak şimdi uzun etkili bir enjeksiyon olan Risperdal Consta'yı ve başka bir antipsikotik olan Invega'yı pazarlıyor. AstraZeneca, Seroquel'i kaybetti ancak şimdi uzun süre çalışacak Seroquel XR'yi pazarlıyor. Satışları geri alma baskısı çok büyük. Sektördeki iniş ve çıkışları yakından takip eden IMS Health'e göre genel olarak antipsikotik pazarı 2011'de 18,5 milyar dolardan geçen yıl 13,7 milyar dolara düştü. Birkaç doktor, 'yeni ilaçların da öncekiler gibi faydalarını açıklayacak birine ihtiyaç duyduğunu' söyledi. Kaliforniyalı bir psikiyatr olan Dr. Gustavo Alva, "Aslında meslektaşlarımı bu alandaki gelişmeler hakkında eğitmek hoşuma gidiyor" dedi. Alva, Doktorlar için Dolarlar (Dollars for Docs)'daki şirketler için 2009'dan bu yana 663.751 $ konuşma ve danışmanlık aldı. Ayrıca diğer şirketler adına da konuştuğunu açıklıyor. Konuşma ve danışma konusundaki daha sıkı kısıtlamalar, 'mevcut hekim konuşmacılarından bazılarına göre doktorların, yeni tedaviler konusunda daha az güncel bilgiye sahip olacağı' anlamına geliyor. 'Psikiyatristler her zaman en yüksek maaşı alanlar arasında değildir.' 2010 yılında, Doktorlar için Dolarlar (Dollars for Docs) ilk kez piyasaya sürüldüğünde, endokrinologlar en çok para kazandıran 43 konuşmacının 11'ini temsil ediyordu. Yıldan yıla, talep gören uzmanlar büyük ölçüde piyasanın bir fonksiyonudur. Ancak eleştirmenler, 'yeni antipsikotiklerin ilk dalgaları piyasaya çıktığında tartışmalı rolleri nedeniyle psikiyatristlerin özel bir endişe kaynağı olduğunu' söylüyor. AstraZeneca, Johnson & Johnson ve Eli Lilly, 'doktorlara, bu ilaçları çocuklardan demanslı yaşlılara kadar onaylanmamış kullanımlara sunmaları için para ödedikleri' iddiaları üzerine federal hükümete milyarlarca dolar ödedi. 

Bir dava, Floridalı bir psikiyatristin şirketlerle olan ilişkilerine dayanarak 'hastalarını, ilaçtan ilaca değiştirdiğini' iddia etti. Teksaslı psikiyatrist Jain, geçmişteki aşırılıkları kabul ediyor ve bunları mazur görmediğini söylüyor. Ancak 'yeni markaların gerçek değerini gördüğünü çünkü hastaları eski ilaçlara yanıt vermiyorsa psikiyatristlere seçenekler sunduklarını' söyledi. Yakın zamanda 'Forest'ın antidepresanı Viibryd, Merck'in antipsikotik Saphris'i, Lilly'nin DEHB ilacı Strattera, Pfizer'in antipsikotik Geodon'u ve antidepresanı Pristiq' adına konuştuğunu söyledi. İlaç şirketlerinin mali desteğine sahip olmanın, 'bu öğretinin değerini azaltmadığını' söyledi. Jain'in Doktorlar için Dolarlar (Dollars for Docs) hesabı, ilaç üreticilerinin büyük ölçüde sponsor olduğu başka bir grupla yaptığı çalışmaları yansıtmıyor. Jain, en çok maaş alan konuşmacı Draud ve Maletic, yıllık toplantısını Eylül ve Ekim aylarında Las Vegas'ta gerçekleştirecek olan ABD Psikiyatri ve Ruh Sağlığı Kongresi'nin danışma kurulunda ve yürütme komitesinde görev yapıyor. Maletic 2013 program başkanıdır. Web sitesinde yer alan bilgilere göre, 'kongre, birçok ilaç şirketinden maddi destek alıyor ve bazı sunumlarının sponsorluğu da firmalar tarafından yapılıyor.' Kongre, tıpkı profesyonel tıp toplulukları gibi, katılımcıların kongrelerde gördükleri 'bez çantalardan otel odası anahtarlarına' kadar ilaç şirketlerinin reklamları için de ücret topluyor. Kongrenin sahibi, sürekli tıp eğitimi kursları veren kar amacı gütmeyen bir New Jersey şirketi olan Kuzey Amerika Sürekli Tıp Eğitimi Merkezi (North American Center for Continuing Medical Education), LLC'ye aittir. Sağlık çalışanlarının lisanslarını koruyabilmeleri için bu tür dersleri periyodik olarak almaları gerekmektedir. Draud, Jain ve Maletic de şirket için dersler veriyor. Şirketin başkanı Randy P. Robbin, yazılı sorulara yanıt olarak, yönetim kurulu üyelerinin "akıl sağlığı konusunda deneyim ve uzmanlık sergilediklerini ve mümkün olan en yüksek kalitede eğitimi sağlamaya kararlı olduklarını" söyledi. Robbin, 'üçlüye kongre için yaptıkları çalışmaların karşılığında para ödendiğini ancak paranın ilaç sponsorlarından gelmediğini' söyledi.  Sürekli tıp eğitimi kurslarında ilaç şirketlerinin eğitim içeriği veya konuşmacı seçiminde söz sahibi olmadığını söyledi. Jain bir röportajda, şirket için yaptığı görüşmelerin, konuşmadan önce ve sonra önyargı açısından gözden geçirildiğini söyledi. "Psikoloji Kongresi'nde defalarca incelenmemiş hiçbir şeyi sunamam" dedi. "İlaç, Psikoloji Kongresi'nde yaptığım hiçbir şeyi etkileyemez." Amerikan Psikiyatri Birliği'nden Scully, 'ilaç şirketlerinin tüm parasının hastalar ve doktorları arasındaki ilişkilere zarar vermemesini umduğunu' söyledi. "Halkın güveni" dedi, "çok önemli."" (403)

"İlaç ve Tıbbi Cihaz Firmalarından Bir Milyon Dolardan Fazla Maaş Alan 700'ün Üzerinde Doktor Bulduk
ProPublica, 2010 yılından bu yana ilaç şirketlerinin doktorlara yaptığı harcamaları takip ediyor. Veritabanımızı yeni güncelledik ve şirketlerin tanıtım görüşmeleri ve danışmanlık için hâlâ özel doktorlara büyük meblağlar ödediğini gördük. "Doktorlar için Dolarlar.. Endüstri Parası Hekimlere Nasıl Ulaşıyor? (Dollars for Doctors.. How Industry Money Reaches Physicians)" (a) 2013 yılında ProPublica, 'ilaç endüstrisinin ülkedeki doktorların reçeteli pedlerini kazanma çabasında' çarpıcı görünen bir gelişmeyi ayrıntılarıyla anlattı: Sadece dört yıl içinde 'bir doktor, ilaç şirketlerine tanıtım konuşmaları ve danışmanlık yaparak 1 milyon dolarkazandı; Diğer 21 kişi ise 500.000 dolardan fazla kazanmıştı. Altı yıl sonra - savcıların ve akademisyenlerin sık sık yaptığı sert incelemelere rağmen - bu kadar yüksek kazançlar sıradan hale geldi. ProPublica'nın ödeme verilerine ilişkin yeni bir analizi, yalnızca 'son beş yılda 2.500'den fazla doktorun ilaç üreticilerinden ve tıbbi cihaz şirketlerinden en az yarım milyon dolar aldığını' gösteriyor. Ve bunaraştırma için harcanan para veya icatlardan elde edilen telif hakları dahil değildir. Bu doktorların 700'den fazlası en az 1 milyon dolar aldı. İlaç Politikası ve Reçete Yazma Merkezi'ni yönettiği Pittsburgh Üniversitesi'nde tıp ve sağlık politikası alanında doçent olan Dr. Walid Gellad, "Kutsal dumanlar" dedi. Doktorların "hasta bakımı dışındaki diğer faaliyetlerden" ne kadar para kazandığının "oldukça çarpıcı" olduğunu söyledi. ProPublica, en son ilaç milyonerlerini ve diğer harcama eğilimlerini belirlemek için 2014'ten 2018'e kadar yapılan 56 milyondan fazla ödemeyi analiz etti, şirketlerin 2010 Ekonomik Bakım Yasası kapsamında ödemeleri, kamuya açıklamasını gerektiren federal Açık Ödemeler girişiminin ilk beş tam yılı.

Doktor Ödemelerinde En Çok Harcama Yapılan Reçeteli İlaçlar.. İşte ilaç şirketlerinin, araştırma ve telif ödemeleri hariç, doktorlara yılda en çok para ödeyerek harcadığı ilaçlar. Liste, eğitim hastanelerine yapılan ödemeleri içermiyor. 2014-2016 dönemine ait veriler Doktorlar için Dolarlar (Dollars for Docs)'un önceki bir sürümünden alınmıştır ve sonraki güncellemeler yansıtılmamıştır. (....) Bazı akademisyenler ve doktorlar, maruz kalmanın, 'şirketlerin ödeme yapmayı, doktorların da ödeme yapmayı (/almayı)' yeniden düşünmesine neden olabileceğini öngördü. Çok sayıda çalışma, 'ödeme verilerini, doktorların reçeteleme tercihleriyle eşleştirdi ve ödemeler ile doktorların seçtiği ürünler arasında bağlantılar' buldu. Ancak ProPublica'nın yeni analizi, 'kamuya açık raporlamanın, ilaç ve tıbbi cihaz endüstrisinin doktorlara 'ücretli akşam yemeği konuşmaları ve sponsorlu konuşmalar yapma veya ürünler hakkında danışmanlık yapmaları için onlara ödeme yapma' konusundaki coşkusunu azaltmadığını' gösteriyor. Aslında sektörün harcama miktarında neredeyse hiçbir değişiklik olmadı. İlaç ve tıbbi cihaz şirketleri, 2014'ten 2018'e kadar her yıl doktorlara konuşma ve danışmanlık hizmetlerinin yanı sıra 'yemek, seyahat ve hediyeler' için 2,1 milyar ila 2,2 milyar dolar arasında para harcadı. (Bu rakamlara araştırma harcamaları dahil değildir ancak telif hakları dahildir.) Herhangi bir yılda hemen hemen aynı sayıda doktor (600.000'den fazla) ödeme aldı. Bazı akademisyenler bu tutarlılığın, dikkat çekici olduğunu söylüyor. Yale'de tıp ve halk sağlığı profesörü ve farmasötik pazarlama eğitimi alan Dr. Joseph Ross, "Hastaların bu bilgiyi kullanıp kullanmadığını veya doktorların bu bilginin orada olduğunun farkında olup olmadıklarını merak ediyorum" dedi. "Neredeyse hiçbir şey olmuyormuş gibi." Amerika İlaç Araştırmaları ve Üreticileri sözcüsü Holly Campbell, 'şirketin doktorlara yaptığı ödemeleri' savundu. Bir e-postasında "Rakamların son beş yılda genel olarak sabit kalması mutlaka olumsuz bir durum değil" diye yazdı. "Bu istatistik, şirketlerin doktorlarla olan etkileşimlerinin güneş ışığına maruz kalsa bile meşru olduğu ve meşru kaldığı yönündeki inancıyla tutarlı görünüyor." ProPublica, ilaç şirketi tanıtım kampanyaları dünyasına ilk kez 2010 yılında, muhbir davalarındaki uzlaşmaların bir parçası olarak kendilerini kamuya açıklamaları gereken yedi şirket tarafından yapılan ödemeleri toplayarak girdi. Ödemeler, herkesin 'bir doktora bakıp, ödeme alıp almadığını' görmesine olanak tanıyan Doktorlar için Dolarlar (Dollars for Docs) adlı bir veritabanında yayınlandı. Bugün ProPublica, Doktorlar için Dolarlar (Dollars for Docs)'ı tüm ödemelere ilişkin federal hükümetten gelen en son verilerle güncelliyor. Bulgularımız arasında:

Tutarlılık Aşinalığı Doğurur.. Beş yıl boyunca '1 milyon doktor, diş hekimi, optometrist, masör ve ayak hastalıkları uzmanı' bir şirketten en az bir ödeme, çoğunlukla da yemek aldı. Bu uygulayıcılardan 323.000'den fazlası her yıl en az bir ödeme aldı. Yaklaşık 240.000 kişi yalnızca bir yıl içinde ödeme aldı. Geri kalanlar ise ödemeleri bir yıldan fazla ama beş yıldan daha kısa sürede aldı. Bağlam olarak, Amerika Birleşik Devletleri'nde yaklaşık 1,1 milyon doktor var. Memorial Sloan Kettering Kanser Merkezi'nde tıbbi onkolog ve sağlık hizmetleri araştırmacısı olan Dr. Aaron P. Mitchell, 'araştırmasının, doktorların bir ilaç şirketiyle daha tutarlı etkileşime girdiğinde, o şirketin kanser ilacını reçete etme olasılıklarının daha yüksek olduğunu gösterdiğini' söyledi. İlaç endüstrisi Mitchell, "İlişkileri daha fazla zaman içinde geliştirmeleri gerektiğini biliyor, bu yüzden gerçekten yapmaya çalıştıkları şey bu. Bu sadece bir ilaç yemeği değil. Bu tutarlılıktır." dedi.

Bazı İlaçlar Her Yıl Yoğun Şekilde Tanıtılıyor.. 2014'ten 2018'e kadar doktorlara yıllık en fazla harcama yapılan ilk 20 ilaçtan altısı her yıl listede yer aldı: 'Invokana ilacı tip 2 diyabeti, Xarelto ve Eliquis ilaçları kan sulandırıcı, Latuda ilacı antipsikotiki, Humira ilacı bağışıklık sistemini baskılamayı ve Aubagio ilacı multipl skleroz'u' tedavi etmek için kullanılır. Dört yıldır listede üç ilaç daha vardı: Tip 2 diyabeti tedavi etmek için kullanılan Victoza, sedef hastalığı tedavisi için kullanılan Otezla ve kolesterol düşürücü ilaç Repatha. (Araştırma finansmanı ve telif hakları dahil değildir. ) Xarelto, dört yıl boyunca harcamalarda listenin başında yer aldı ve 2014'ten 2018'e kadar toplam 123 milyon dolardan fazla ödeme yaptı. Mart ayında, yapımcıları Johnson & Johnson ve Bayer AG, şirketlerin Xarelto'nun 'ölümcül kanamaya neden olabileceği konusunda hastaları uyarmadığını' iddia eden yaklaşık 25.000 davanın çözümlenmesi için 775 milyon dolar ödemeyi kabul etti. J&J ve Bayer yaptıkları açıklamalarda 'iddiaların dayanaktan yoksun olduğunu ve Xarelto'nun güvenli ve etkili olduğunu' söyledi. Yargılanan altı davanın kendi lehlerine sonuçlandığını kaydettiler. "Büyük Biletli Promosyon Konuşmacılarının Sayısı Beş Yılda %30'dan Fazla Arttı.." Genellikle tanıtım konuşmaları yapmak anlamına gelen danışmanlık dışındaki hizmetler için yıl bazında 100.000 ABD Doları veya daha fazlasını alan doktorların sayısı." Listede yer alan birçok ilaç, kıyasıya rekabetin yaşandığı kategorilerde yer alıyor. Örneğin 2018'de ilk 20'den yedisi diyabet tedavisi görüyor. Ve listedeki ilaç sınıflarının çoğunda, Harvard Tıp Fakültesi'nden tıp profesörü Dr. Aaron Kesselheim bir e-postada, "Aynı durum için çok yüksek fiyatlara satılan birden fazla mevcut ilaç (bazen hepsi aynı etki mekanizmasına sahip) var." dedi. İlaç indirimi sitesi GoodRx'e göre, 'diyabet ilaçları Invokana, Jardiance ve Farxiga'nın bir aylık tedarikinin ortalama nakit fiyatı 600 dolardan fazla.' Kesselheim, "Promosyon harcamaları, bu durumlarda üreticilerin kendilerini birbirlerinden ayırmasının önemli bir yoludur; karşılaştırmalı çalışmalar yaparak veya önemli fiyat indirimlerine girişerek değil" dedi. ProPublica ve bir dizi araştırmacı, en yüksek ödemeleri sağlayan ilaç türlerini inceledi. Yale'den Ross ve bir meslektaşı, 2017'de British Medical Journal'da bir analiz yayınladı, "En çok tanıtılan ilaçların etkili, güvenli, uygun maliyetli, yeni olma ve bir hastalığın tedavisinde gerçek bir ilerlemeyi temsil etme olasılığı, en çok satan ve en çok reçete edilen ilaçlara göre daha azdı." Analiz şu sonuca varıyor: "Bulgularımız, ilaç tanıtımının sağlıklı şüphecilikle karşılanması gerektiğini gösteriyor." 

-Savcılar, Açık Ödemelerin Şeffaflığına Rağmen Bazı İlaç Şirketlerinin Ödemelerinin Komisyon Olduğunu Söylüyor.. Akademik çevreden bazıları da dahil olmak üzere pek çok doktor arasında, 'ilaç şirketlerinin ödemelerinin oldukça zararsız olduğuna' dair bir algı var; bu, diğer doktorları 'önemli ilaçlar konusunda eğiten' ek iş niteliğinde bir iş. Ancak ProPublica doktor ödemelerini incelemeye başladığından beri, ilaç üreticileri 'birbiri ardına uygunsuz veya yasa dışı pazarlama taktikleri iddialarını çözüme kavuşturmak için' onlarca, hatta yüz milyonlarca dolar ödedi. Aslında ilaç şirketlerinin ihbarcıları ve federal savcılar, 'bazı durumlardödemelerin aslında rüşvet ve komisyon olduğunu' açıkça ifade ettiler. Ve bu davranış, Doktorlar için Dolarlar (Dollars for Docs) gibi araçlara rağmen devam etti. İşte bazı güncel örnekler:

- Insys Terapötikleri (Insys Therapeutics).. Harcama: Ödeme verileri, 2014 yılında Insys Therapeutics'in, ilerlemiş kanser ağrısına yönelik bir fentanil spreyi olan Subsys'i tanıtmak için 7,5 milyon dolar harcadığını gösteriyor ve bu da onu o yıl en çok harcama yapılan ilaçlardan biri haline getiriyor. 2018 yılı boyunca şirketin ilaca yaptığı toplam harcama 17,6 milyon dolara ulaştı. -Savcılar diyor ki: Adalet Bakanlığı'nın Ağustos 2012'den Haziran 2015'e kadar yaptığı basın açıklamasına göre Insys, 'doktorlara "eğitim öğle ve akşam yemekleri" sırasında Subsys hakkında diğer doktorlarla konuşmaları için para ödediYemekler "aslında hastalara verilen Subsys reçetelerinin artırılması ve bu reçetelerin dozajının artırılması karşılığında, hedeflenen uygulayıcılara rüşvet ve komisyon ödeme aracı olarak kullanıldı." -Ceza (/Penaltı -"Penalty"): Bu haziran ayında Insys, beş adet posta dolandırıcılığı suçlamasını kabul etmeyi, 2 milyon dolar para cezası ödemeyi ve 28 milyon doları kaybetmeyi kabul etti. Ayrıca ayrı bir ihbar davasını çözmek için 195 milyon dolar ödemeyi de kabul etti. En az sekiz şirket yöneticisi, ilacın yasa dışı pazarlanmasına ilişkin suçlardan hüküm giydi. Insys, 'operasyonlarını tamamen yeniden yapılandırdığını, yeni liderleri işe aldığını ve iflas koruması için başvuruda bulunduğunu ' söyledi. 

- Avanir İlaç (Avanir Pharmaceuticals).. Harcama: Avanir, 2014'ten 2018'e kadar psödobulber duygulanımı veya kontrol edilemeyen gülme veya ağlamayı tedavi eden ilacı Nuedexta'ya yaklaşık 22 milyon dolar harcadı. -Savcılar diyor ki: Bir Avanir çalışanı, aynı zamanda Nuedexta'nın ücretli konuşmacısı olan uzun süreli bakım tesisindeki bir doktorun, 'hastaların "tüm birimleriniNuedexta'ya koyduğunu' bildirdi. Adalet Bakanlığı'nın basın açıklamasına göre, 'çok sayıda demans hastasının bulunduğu tesisteki başka bir doktor, Nuedexta'yı rutin olarak durdurdu, ancak ilk doktorun yeniden başlatmasını sağladı.-Ceza: Eylül ayında şirket, 'doktorlara komisyon ödediği ve ilacı demansla ilişkili davranışlar da dahil olmak üzere onaylanmamış kullanımlar için pazarladığı' yönündeki cezai ve hukuki iddiaları çözüme kavuşturmak için 108 milyon dolardan fazla ödemeyi kabul etti. Avanir yaptığı açıklamada 'soruşturmacılarla tam işbirliği yaptığını' söyledi, “ve kapsamlı iyileştirici önlemler aldık. Çözüm anlaşmalarında listelenen kişiler artık Avanir çalışanı değil." İlaç şirketleri ile doktorlar arasındaki ilişkiler görünüşte çok az değişiklikle devam etse de Harvard'dan Kesselheim, şeffaflığın "alanda gölgede kalan bir alanın gün ışığına çıkmasına yardımcı olduğunu" söyledi. “Şimdi bununla ne yapacağımızı bulmamız gerekiyor.” "ProPublica, gücün kötüye kullanımını araştıran, kar amacı gütmeyen bir haber odasıdır. En büyük hikayelerimizi yayınlandıkları anda almak için kaydolun." (404)

"Artık Kanıt Var: Şirketten Para Alan Doktorlar Daha Fazla Markalı İlaç Yazma Eğiliminde
 "Yeni bir ProPublica analizi, 'doktorların ilaç ve tıbbi cihaz şirketlerinden ne kadar çok para alırsao kadar çok markalı ilacı reçete etme eğiliminde olduklarını' gösteriyor. Bir yemek bile fark yaratabilir." Doktorlar, 'ilaç şirketlerinden aldıkları ödemelerin, ilaçları nasıl yazdıklarıyla herhangi bir ilişkisi olduğu' konusunda uzun süredir tartışıyorlardı. Şu ana kadar meseleyi çözecek çok az kanıt vardı. Bir ProPublica analizi, 'ilk kez tıp endüstrisinden ödeme alan doktorların, ilaçları reçete etmeyen meslektaşlarından farklı şekilde yazma eğiliminde olduklarını' ortaya çıkardı. Ve ortalama olarak 'ne kadar çok para alırlarsao kadar çok markalı ilaç yazıyorlar.' 2014 yılında ilaç ve tıbbi cihaz üreticilerinden yapılan ödemelere ilişkin kayıtları, Medicare'in 'reçeteli ilaç programındaki doktorların, ilaç tercihlerine ilişkin ilgili verilerle' eşleştirdik. (Metodolojimizi buradan okuyabilirsiniz.) Analizimiz, 'ilaç ve cihaz üreticilerinden para alan (sadece bir yemek bile olsa) doktorların, genel olarak markalı ilaçları reçete etmeyen doktorlara göre daha yüksek bir yüzdeye sahip olduğunu' gösterdi. Aslında 'sektörden ödeme alan doktorların, kendi uzmanlık alanlarındaki diğer doktorlara göre markalı ilaçları olağanüstü yüksek oranlarda reçete etme olasılıkları' iki ila üç kat daha fazlaydı. 2014 yılında 'şirketlerden 5.000 dolardan fazla para alan doktorlar, genellikle en yüksek marka reçetesi yazma yüzdesine sahip' oldu. Örneğin, 'hiçbir ödeme almayan dahiliyeciler arasında ortalama marka adı reçete yazma oranı yaklaşık yüzde 20 iken, 5.000 dolardan fazla alanlarda bu oran yaklaşık yüzde 30'du. ProPublica'nın analizi, 'sektör ödemelerinin doktorları belirli ilaçları, hatta belirli bir şirketin ilaçlarını yazmaya yönlendirdiğini kanıtlamıyor. Daha ziyade, ödemelerin reçete yazma yaklaşımıyla ilişkili olduğunu ve büyük ölçüde ilaç şirketlerinin kârlılığına fayda sağladığını' gösteriyor. ProPublica'nın analizinin ilk versiyonları hakkında rehberlik sağlayan Harvard Tıp Fakültesi tıp profesörü Dr. Aaron Kesselheim, "Bu, ödemeler ile marka reçetesi yazma arasında bir ilişki olduğu yönündeki hakim bilgeliği bir kez daha doğruluyor" dedi.  "Bu, bu tür ilişkilerin uygunluğu hakkında devam eden tartışmayı besliyor. Umuyoruz ki insanların 'Ah, bu ilişkilerin doktorların reçete yazma uygulamalarını değiştirdiğine dair hiçbir kanıt yok' diyecekleri noktayı geçiyoruz." Çok sayıda çalışma, Gıda ve İlaç İdaresinin katı standartlarını karşılaması gereken 'jenerik ilaçların çoğu, hasta için marka kadar işe yaradığını' göstermektedir. Markalı ilaçlar genellikle jenerik ilaçlardan daha pahalıdır ve daha yoğun reklamı yapılır. Bazı ilaçların tam jenerik versiyonları olmasa da genellikle aynı kategoride benzerleri bulunur. Ayrıca, ilaçlarla ilgili 'kullanıcı yorumlarının yer aldığı bir havuz oluşturan' Iodine web sitesi tarafından toplanan verilere göre, 'hasta memnuniyeti söz konusu olduğunda, markalar ve jenerik ilaçlar arasında' pek bir fark yok. Analizimiz, 'sektörden para alan reçete yazanların oranına gelindiğinde eyaletten eyalete büyük farklılıklar olduğunu' ortaya çıkardı. Nevada, Alabama, Kentucky ve Güney Carolina'daki oran Vermont, Minnesota, Wisconsin ve Maine'dekinin iki katıydı. Ancak genel olarak ödemeler yaygındır. Ülke çapında, Medicare hastaları için en az 1000 reçete yazan 10 kardiyologdan neredeyse dokuzu, 2014 yılında bir ilaç veya cihaz şirketinden ödeme alırken, dahiliye uzmanları ve aile hekimlerinden yedisi, bu ödemeyi yaptı.

Pittsburgh Üniversitesi'nde tıp alanında doçent olan ve aynı zamanda analizimizi inceleyen İlaç Politikası ve Reçete Yazma Merkezi'nin eş yöneticisi Dr. Walid Gellad, 'ödemelerin yaygınlığının dikkate değer olduğunu' söyledi. "Bu ödemelerin iyi mi kötü mü olduğunu ya da ikisi de olmadığını tartışabilirsiniz, ancak tartışılmayan şey bunların mesleğe nüfuz etmesidir." Amerikan Dahiliye Kurulu Başkanı ve İcra Kurulu Başkanı Dr. Richard Baron, 'sonuçların anlamlı olduğunu' söyledi. Baron'a göre 'günümüzde doktorlar, şirketlerden ödeme almamak için neredeyse ellerinden geleni yapıyorlar. Ve muhtemelen markalı ilaçların değeri konusunda daha fazla şüpheye sahip' olanlar. Tersine, 'doktorların yılda 5.000 dolardan fazla değeri olan şirketlerlederin bağlar geliştirmek için çalışmaları gerektiğini ve bu tür doktorların, muhtemelen markalı ilaçlara karşı daha duyarlı olduklarını' söyledi. Baron, "Bundan kaçınmak için kendi yollarından çıkan insanlar var ve diyebilirim ki, ilaç sektörüyle ilişkiler kurmaya oldukça kararlı ve ilgili insanlar var" dedi. "Eğer orada bir şeyi savunuyorsanız, ona inanmanız ve inanmamanız daha olasıdır." 'Doktorlar hangi ilaçları yazacaklarını seçerken birçok faktörü göz önünde bulundururlar.Bazıları, az sayıda jenerik ilacın mevcut olduğu hastaları tedavi eder. Bunun bir örneği HIV/AIDS hastalarıyla ilgilenen doktorlardır. Diğerleri ise jenerik ilaçları denemiş ancak başarılı olamayan karmaşık rahatsızlıkları olan hastalar üzerinde uzmanlaşmıştır. Endüstri ticaret grubu olan Amerika İlaç Araştırmaları ve Üreticileri sözcüsü Holly Campbell, yaptığı açıklamada 'doktorların reçete yazma kararlarını birçok faktörün etkilediğini' söyledi. Campbell, 2011 yılında sektör tarafından yaptırılan bir ankette, '10 doktordan dokuzundan fazlasının "reçete yazmalarının büyük bir kısmının klinik bilgi ve deneyimlerinden etkilendiğini" hissettiğini' ortaya çıkardı. Campbell, yazılı bir açıklamada bulundu. "Biyofarmasötik şirketleri ve doktorlar birlikte çalışarak hasta bakımını iyileştirebilir, bugünün ilaçlarından daha iyi yararlanabilir ve yarının tedavilerinin geliştirilmesini teşvik edebilir" diye yazdı. "Doktorlar, hasta bakımını iyileştirmek amacıyla şirketleri, ilaçları hakkında bilgilendirmek için 'gerçek dünyaya dair bilgilerdeğerli geri bildirimler ve tavsiyelersağlıyor." Endüstriden büyük ödemeler alan ve markalı ilaçları ortalamanın üzerinde reçeteleme oranlarına sahip olan birçok doktor, 'hastaların çıkarlarına en uygun şekilde hareket ettiklerini' söyledi. 2014 yılında şirketlerden 66.800 dolardan fazla para alan ve markalı reçete yazma oranı dahiliye alanındaki meslektaşlarının ortalamasının iki katından fazla olan Jersey City, N.J.'den Dr. Amer Syed "İlacın kalitesine ve ayrıca hastaların elde edeceği faydalara bağlı olarak bazı ilaçları, diğerlerine tercih ederim" dedi.. "Benim tüm uygulama vizyonum, hastaları hastanenin dışında tutmaktır."

Wichita, Kansas'tan Dr. Felix Tarm da aynı şekilde ulusal çapta dahiliye doktorlarına kıyasla iki kat daha fazla markalı ilaç reçete etti. 70'li yaşlarındaki Tarm, 'emekli olmanın eşiğinde olduğunu ve tıbbi muayenehanesinden maaş almadığını, bunun yerine ilaç şirketlerinden aldığı parayla maddi destek sağladığını' söyledi. Kendisinin 'eczanesi, laboratuvarı ya da röntgen makinesinin' olmadığını ve diğer doktorların 'gelirlerini artıracak bir araç' olmadığını söyledi. 2014 yılında 11.700 dolar ödeme alan Tarm, "Genellikle en iyi ilaç olduğunu düşündüğüm ilacı, temel alarak reçete yazıyorum" dedi. "Doktor bir ilaç şirketi tarafından satın alınmaya yatkınsa, diğer faktörler de onu kolayca satın alabilir." Üçüncü bir doktor, Brooklyn'den psikiyatrist Alexander Pinkusovich de 2014 yılında emsallerine göre 'çok daha yüksek oranda markalı ilaç reçete ederken, ilaç şirketlerinden 53.400 dolardan fazla' para aldı. Bir muhabir tekrar ararsa bölge savcısını aramakla tehdit etti. “Neden balık tutma gezisine çıkıyorsun? ” O sordu. "Yasa dışı bir şey yapmadığımı biliyorsun, o yüzden sana iyi şanslar."

ProPublica, Doktorlar için Dolarlar (Dollars for Docs) olarak bilinen bir proje aracılığıyla '2010 yılından bu yana ilaç şirketlerinin doktorlara yaptığı ödemeleri' takip ediyor. İlk arama aracımız yalnızca yedi şirketi içeriyordu ve bunların çoğunun, yasal anlaşmaların bir koşulu olarak ödemelerini kamuya açık olarak bildirmesi gerekiyordu. Araç, 2010 Ekonomik Bakım Yasası (Affordable Care Act)'nın bir parçası olan Doktor Ödemesi Güneş Işığı Yasası (Physician Payment Sunshine Act) sayesinde artık tüm ilaç ve cihaz şirketlerini kapsıyor. Yasa,'tüm ilaç ve cihaz şirketlerinin ödemelerini kamuya bildirmelerini' gerektiriyordu. 2013 yılının son beş ayını kapsayan ilk raporlar 2014 yılında kamuoyuna açıklandı; Geçen yıl 2014 ödemeleri açıklandı. Analizimizdeki ödemeler arasında 'tanıtım amaçlı konuşmalar, danışmanlık, iş seyahatleri, yemekler, telif ücretleri ve hediyeler' yer alıyor. Araştırma ödemelerini dahil etmedik, ancak bunlar hükümetin Açık Ödemeler adını verdiği sanayi harcamaları veri tabanında rapor ediliyor. Ayrıca ProPublica, Medicare'in Kısım D olarak bilinen ve 39 milyondan fazla insanı kapsayan reçeteli ilaç programındaki kalıpları takip etti. Medicare, ülkede dağıtılan dört reçeteden en az birini ödüyor. Bu analiz, beş büyük tıbbi uzmanlık alanındaki doktorlara bakarak iki veri kümesiyle eşleşiyor: 'aile hekimliği, dahiliye, kardiyoloji, psikiyatri ve oftalmoloji.' Medicare Kısım D'de yalnızca en az 1000 reçete yazan doktorlara baktık. Doktor Ödemesi Güneş Işığı Yasası için baskı yapan R-Iowa Senatörü Charles Grassley, yaptığı açıklamada ProPublica'nın analizini "görmenin memnuniyet verici" olduğunu söyledi. "Markalı ilaçlar genellikle jenerik ilaçlardan daha pahalı olduğundan, doktorların yazdıklarının Medicare ve sağlık sistemindeki diğer ödeme yapanlar üzerinde büyük etkileri vardır" dedi. "Daha fazla veri, daha fazla analiz ve jenerik ilaçlara karşı markalı ilaçları reçete etme kararlarını neyin etkilediği konusunda doktorlardan haber almayı sabırsızlıkla bekliyorum."

Amerikan Oftalmoloji Akademisi'nin genel müdürü Dr. David W. Parke II, 'oftalmologlara yapılan ödemelerin çoğunun Medicare Kısım D'de reçete ettikleri ilaçlarla ilgili olmadığını, bunun yerine doktor muayenehanelerinde uygulanan ilaçlarla veya göz prosedürlerinde kullanılan cihazlar ve implantlarla ilgili olabileceğini' öne sürdü. Sonuç olarak, endüstri ödemelerinin 'Kısım D'deki reçetelemeyle ilişkili olduğunu varsaymanın haksızlık olabileceğini' söyledi. Yine de ProPublica'nın analizinin 'uzmanlık topluluklarının bakmak isteyebileceği alanlara işaret ettiğini' söyledi. Reçete yazmada aykırı davranan doktorların “Bazı durumlarda çok uygun ve klinik açıdan geçerli sebepleri olabiliyor.” "Diğerleri için eğitim, kolaylıkla hastalar, işverenler ve toplum için önemli tasarruflar sağlayacak değişimin reçetelenmesiyle sonuçlanabilir.Amerikan Kardiyoloji Koleji başkanı Dr. Kim Allan Williams Sr., 'şirketler ve doktorlar arasındaki ilişkilerin döngüsel olduğuna inandığını' söyledi. Doktorlar 'yeni bir ilacın "ayırt edici özellikleri" hakkında ne kadar çok şey öğrenirseonu reçete etme olasılıklarının da o kadar yüksek olacağını' söyledi. Ve bunu ne kadar çok emrederlerse, şirket için konuşmacı ve danışman olarak seçilme olasılıkları da o kadar artar. "Bu, uygulamanızı geliştirmenizle örtüşüyor ve evet, bunu yapmak için para alıyorsunuz" dedi. Williams, 'yeni ilaçların son otuz yılda kardiyovasküler mortalitede önemli bir azalmadan en azından kısmen sorumlu olduğunu' söyledi. "Rekabetin yoğun olduğu bu alanda ilerleme kaydedemiyorsanız, daha iyi bir ürününüz yoksa uçmayacaktır" dedi. "Dolayısıyla kardiyolojide (doktorlar ve şirketler arasında) bu kadar yüksek bir ilişkinin olması aslında kaydettiğimiz ilerlemenin itici gücü olabilir." ProPublica veri editör yardımcısı Olga Pierce bu rapora katkıda bulundu." (405)

"Doktorlar, Kendisine Bağlı Bir İlaç Şirketinden Para Alırlarsa Daha Fazla İlaç Reçete Ediyorlar
İlaç şirketleri 'danışmanlık, tanıtım konuşmaları, yemekler ve daha fazlası ' için doktorlara milyarlarca dolar ödedi. Yeni bir ProPublica analizi, 'belirli ilaçlarla bağlantılı olarak ödeme alan doktorların, bu ilaçlardan daha fazlasını reçete ettiğini' ortaya koyuyor. Yeni bir ProPublica analizi, 'belirli bir ilaçla ilgili olarak ilaç üreticilerinden para alan doktorlarınbu tür mali bağları olmayan doktorlara kıyasla, o ilacı daha ağır şekilde reçete ettiğini' ortaya çıkardı. Bu model, 'diyabet, astım ve daha fazlasını' tedavi eden ilaçlar da dahil olmak üzere, Medicare'de en yaygın şekilde reçete edilen markalı ilaçların neredeyse tamamı için tutarlıdır. Mali etkileşimler, 'tanıtım konuşmaları yapmak, danışmanlık yapmak ve sponsorlu yemek ve seyahat almak' için yapılan ödemeleri içerir. Analizimizdeki 50 ilaç arasında pek çok popüler ve pahalı ilaç bulunmaktadır. İlaçlardan 38'inin yıllık maliyeti, hasta başına 1.000 doları aşıyor ve birçoğu Medicare Kısım D ilaç programı için en maliyetli olanlar listesinin başında yer alıyor. İrritabl bağırsak sendromunu ve şiddetli kabızlığı tedavi eden bir ilaç olan Linzess'i alın. İlacın üreticileri Allergan ve Ironwood, 2014'ten 2018'e kadar Linzess'le ilgili doktorlara çoğunlukla yemek ve tanıtım amaçlı konuşma ücretleri olmak üzere yaklaşık 29 milyon dolar harcadı. ProPublica'nın analizi, 2016 yılında Linzess ile ilgili ödeme alan doktorların, ilaç için hiçbir ödeme almayan doktorlara göre ortalama %45 daha fazla reçete yazdığını ortaya çıkardı.

-Temel Çıkarımlar.. İlaç üreticilerinin 2016 yılında doktorlara ödeme yaptığı, Medicare'de en çok reçete edilen 50 markalı ilacı inceledik. İlaçlar arasında 'diyabet, astım, yüksek kolesterol, hipertansiyon, glokom' ve daha birçok hastalığın tedavisi yer alıyor. Bulgularımız arasında: "-Bu 50 ilaçtan 38'inin maliyeti yılda 1000 dolardan fazla.. ; -32 kişi için, ilacı reçete eden doktorların en az %10'u, ilacı üreten şirketten ilaca bağlı ödemeler aldı.. ; -2016 yılında ilaçların 46'sına, ilaç için ödeme alan doktorlar, almayan doktorlara kıyasla daha fazla ilaç reçete etti.. ; -Ödeme alan doktorlar, almayan doktorlara göre ortalama %58 daha fazla ilaç reçete ediyor.." Analiz hakkında daha fazla bilgi için metodolojimizi okuyun.." Bu bulgular ilaç üstüne ilaç için tekrarlandı. 2016 yılında aşırı aktif mesaneyi tedavi eden Myrbetriq ile ilgili ödeme alan doktorlar, ilaç için almayanlara göre %64 daha fazla reçete yazdı. Kronik göz kuruluğunu tedavi etmek için kullanılan Restasis için ödeme alan doktorlar %141 daha fazla reçete yazdı. Bu model 50 ilacın 46'sı için geçerlidir. (.....)" (406)

"Doktorların İlaç Sektörü Bağlantılarını ve Medicare Reçete Yazmalarını Nasıl Analiz ettik?
Şirketler tedavilerini pazarlamak için yılda bir milyar dolardan fazla para harcıyor ve bunun önemli bir kısmı doktorları hedef alıyor. Belirli bir ilaç için endüstri etkileşimine sahip olmanın, o ilaç için daha yüksek reçeteleme hacmiyle ilişkili olduğunu bulduk. "Bu analizin ve içerdiği tüm tabloların PDF'si indirilebilir. (a) Analizin arkasındaki veriler ProPublica veri deposunda mevcuttur ve kod Github'da mevcuttur." -Genel Bakış. . İlaç şirketleri tedavilerini pazarlamak için yılda bir milyar dolardan fazla para harcıyor ve bunun önemli bir kısmı doktorları hedef alıyor. Doktorlar ve ilaç şirketleri arasındaki bu etkileşimler arasında 'sponsorlu yemekler, tanıtım amaçlı konuşmalar, danışmanlık ve seyahat masrafları' yer almaktadır. İlaç şirketleriyle olan finansal etkileşimler, doktorların 'tıbbi açıdan gerekli olmayan ek reçeteler yazmasına, reçetelerini daha az uygun ilaçlarla değiştirmelerine veya daha ucuz ve eşit derecede uygun seçenekler yerine daha pahalı ilaçları yazmalarına' neden olabilir. İlaç üreticilerinin sıklıkla iddia ettiği gibi, 'endüstri etkileşimlerinin, onlara yeni tedaviler veya daha uygun seçenekler hakkında bilgi vererek doktorların davranışlarını iyileştirmesi' de mümkündür. 2014 yılında Medicare ve Medicaid Hizmetleri Merkezleri (CMS), Açık Ödemeler programı kapsamında ilk kez doktorlara yapılan sektör ödemelerine ilişkin verileri kamuya açıkladı. 2016 yılında ProPublica, Açık Ödemeler verilerini Medicare'in Kısım D olarak bilinen reçeteli ilaç programından alınan reçeteleme verileriyle ilişkilendirdi ve 'bir doktorunilaç ve cihaz şirketleriyle olan etkileşimlerinin toplam dolar değeri ile reçete ettiği markalı ilaçların genel yüzdesi arasında' bir ilişki buldu. (....)" (407)

"Doktorunuz İlaç Firmalarından Ne Kadar Para Aldı?
Öğrenmek için ProPublica'nın Doktorlar için Dolarlar (Dollars for Docs) veritabanını kullanın. Ben yaptım.. Geçtiğimiz hafta ProPublica, Doktorlar için Dolarlar (Dollars for Docs) veri tabanını güncelledi ve böylece her kendine saygılı gazeteci gibi ben de 'istekli ve meraklı doktorlarımdan herhangi birinin "veya doktor olan akrabalarımdan herhangi birinin" ilaç şirketlerinden para alıp almadığını' görme fırsatını yakaladım. Aynı şeyi siz de yapabilirsiniz: Illinois'de veya başka yerlerde gördüğünüz doktor veya diş hekimlerinden herhangi birinin, Ağustos 2013'ten Aralık 2018'e kadar 'danışmanlık, araştırma veya tanıtım çalışmaları' için ilaç şirketlerinden para alıp almadığını öğrenin. Bazı araştırmalar, 'hastaların çoğunluğunun, ilaç şirketlerinin parasını alan doktorlardan, 'en iyi tedaviyi veya tavsiyeyi' alamayacaklarından endişe duyduğunu' ortaya çıkardı. Durum böyle olsa da olmasa da, Doktorlar için Dolarlar (Dollars for Docs) verileri sağlık bakımımız hakkında daha bilinçli kararlar almamıza yardımcı olabilir. ProPublica'nın konuyla ilgili yayınladığı hikayeleri buradan okuyabilirsiniz. Şimdi aramalarımın sonuçlarına geçelim. Önce birinci basamak doktorumu aradım. Onu en az yirmi yıldır görüyorum ve Chicago'daki büyük bir tıp merkezine bağlı. ilaç firmalarından hiç para almamıştı. Son birkaç yılda iki uzmanla görüştüm. Bunlardan biri 2018'de 24.000 dolara yakın para almıştı; bu paranın neredeyse tamamı danışmanlık içindi; yiyecek ve içecek, seyahat veya eğitim kategorilerinde ise 1.500 dolardan az para vardı. Verilere göre, diğer uzmanım 10.000 doların biraz altında bir miktar aldı; bunun çoğu danışmanlık ve tanıtım amaçlı konuşmalar içindi; verilere göre 1.500 dolardan azı seyahat ve konaklama ya da yiyecek ve içecek arasında paylaştırıldı. (....)" (408)

"Beni besle, ilaç sektörü: Endüstri yemeklerinin daha pahalı reçetelerle bağlantılı olduğuna dair daha fazla kanıt
Üçüncü bir çalışma, 'doktorların ilaç seçimleri ile bunların ilaç endüstrisi ile etkileşimleri arasındaki ilişkiyi' göstermektedir.. Bir ilaç şirketinden bir öğün kadar az yiyecek alan doktorlarınyaygın rahatsızlıklar için, almayanlara göre daha pahalı, markalı ilaçlar yazma eğiliminde olduğuna dair kanıtlar artıyor. Pazartesi günü JAMA Internal Medicine'de çevrimiçi olarak yayınlanan bir araştırma, 'belirli ilaçlarla bağlantılı yemek alan doktorların, bu ürünleri akranlarına göre daha yüksek oranda reçete ettiğine' dair önemli kanıtlar buldu. Ve ne kadar çok yemek alırlarsa, aynı kategorideki diğer ilaçlara kıyasla reçeteleme eğiliminde oldukları ilaçların payı da o kadar büyük oldu. (.....)" (409)

"Tüketici Raporları: Çoğu Hasta Doktorlara Yapılan İlaç Ödemelerinden Endişe Ediyor
 "Tüketici Raporları anketi, 'hastaların, bir ilacı tanıtmak için para alan bir doktordan aldıkları bakımın kalitesi konusunda endişe duyacaklarını' söylediklerini ortaya çıkardı. Ve bu tür ödemeler hakkında bilgi almak istediklerini söylediler.." Hastalar açısından ise karar şöyle: 'Çoğu insan, doktorların ilaç şirketlerinden ürünlerinin tanıtımını yapmak için ödeme almaması gerektiğini düşünüyor.' Consumer Reports'un 1.250 yetişkinle yaptığı ulusal temsili bir ankette, dörtte üçünden fazlası, 'doktorlarının ilaç şirketinden para kabul etmesi durumunda en iyi tedaviyi veya tavsiyeyi alma konusunda "çok" veya "biraz" endişe duyacaklarını' söyledi. Yüzde 70'i ise 'doktorların, bu şirketlerden birinden ilaç yazacaklarsa, hastalarına bu tür ödemeleri söylemeleri gerektiğini' söyledi. (.....)" (410)

"İlaç Bordrosu Dokümanlarında Kusurlu Kayıtlar ve Sınırlı Kimlik Bilgileri Var
ProPublica'nın bulgularına göre, 'ilaç firmaları tarafından, ilaçlarının tanıtımını yapmaları için ücret alan yüzlerce doktor, mesleki suiistimalle suçlanıyor', devlet kurulları tarafından disiplin cezasına çarptırılıyor veya araştırmacı veya uzman olarak yeterli ehliyete sahip değiller. Konuşma, danışmanlık ve diğer görevler için 2009'dan bu yana yapılan 257,8 milyon dolarlık ödemeyi kapsayan yedi şirketten veri derledik.(....)" (411)

"Aşırı Doz Salgınıyla Suçlanan Opioid Üreticileri, Doktorlara Yapılan Pazarlama Ödemelerinde Kısıtlama Yaptı
ProPublica, Doktorlar için Dolarlar (Dollars for Docs)'u güncellerken, ilaç üreticilerinin 2016 yılında opioidleri doktorlara pazarlamak için önceki yıllara göre daha az para harcadığını gördük. Araştırmalar, 'opioid üreticilerinin doktorlara yaptığı ödemelerin, ilaçların daha fazla reçetelenmesiyle bağlantılı olduğunu' gösterdi.. Geçtiğimiz iki yıl, ilaç üreticilerinin, ulusal bir salgını besleyen opioid ilaçların teşvik edilmesindeki rolleri konusunda hesaplaşma dönemi oldu. (....)" (412)

" İlaç şirketlerinden milyonlarca dolarlık ödeme alan ağrı doktoru, federal komisyon iddialarını çözüme kavuşturdu
2010 ProPublica soruşturmasında adı geçen Dr. Gerald M. Sacks, komisyon aldığı iddialarını çözüme kavuşturmak için 270.000 dolardan fazla ödeyecek, ancak kendisi bunları aldığını inkar ediyor. Bir düzine yıl önce, Gerald M. Sacks adlı Santa Monica, Kaliforniyalı ağrı doktoru, ilaç endüstrisinin en çok para kazanan konuşmacılarından biri olarak ortaya çıktı; Her ne kadar birçok ağrı kesici uzman onun adını hiç duymadıklarını söylese de, çeşitli ilaçların erdemlerini övmek için kutsandı. ProPublica'nın, firmaların 'konuşmalar yapmak ve hapları hakkında danışmak' için doktorlara ne kadar para ödediğini araştırmaya başladığı 2010 yılına kadar ilaç şirketinin nakliyesi büyük ölçüde gözden kaçmıştı. İşte o zaman, çoğu hükümet anlaşmaları nedeniyle halka açıklanmaya zorlanan yedi şirketten gelen ödemeleri Doktorlar için Dolarlar (Dollars for Docs) adını verdiğimiz bir veritabanında birleştirdik. (....)" (413)

"Podcast: Büyük İlaç'tan (Big Pharma) Federal Ödemelerin Açıklanmasında Nelere Dikkat Edilmeli?
Ekonomik (/Uygun Fiyatlı) Bakım Yasası (Affordable Care Act)'nın (ve özellikle sorunlu federal sağlık borsası web sitesinin) uygulamaya konulmasına gösterilen tüm ilgiyle birlikte, şu ana kadar bir unsurun yayın süresi çok daha az oldu: İlaç ve tıbbi cihaz üreticilerinin, doktorlara yaptığı tüm ödemelerin kamuya açıklanmasını gerektiren Doktor Ödemesi Güneş Işığı Yasası. Kıdemli muhabir Charles Ornstein, bu hafta Storage Closet Studio'da Genel Yayın Yönetmeni Robin Fields'e katılarak yasa kapsamındaki ilk veri önbelleğinin Eylül ayı sonlarında yayınlanması ve Ağustos'tan Aralık 2013'e kadar yapılan ödemeleri kapsaması hakkında konuşmak üzere katıldı. (....)" (414)

"İlaç Temsilcilerinin Uzak Tutulması İle Doktorlar Daha Doğru Reçete Yazıyor
Yeni bir çalışma, 'hastanelere ilaç satış temsilcilerine erişimin kısıtlanmasını öğretirken, doktorların daha az sayıda pazarlanan markalı ilaç reçete ettiğini' gösteriyor. Amerikan Tıp Derneği Dergisi (Journal of the American Medical Association)'da bugün yayınlanan bir araştırmaya göre, 'eğitim hastaneleri, ilaç satış temsilcilerine daha kısa bir tasma takarken, doktorları daha az reklamı yapılan markalı ilaç sipariş etme eğiliminde oldu ve bunun yerine daha jenerik versiyonlar kullandı.' Kaliforniya Üniversitesi, Los Angeles Anderson Yönetim Okulu'nda strateji alanında yardımcı doçent olan Ian Larkin ve meslektaşlarının araştırmasına göre, sonuçlar, 'satış temsilcilerinin, 'salonlarında serbestçe dolaşmasını veya yemek ya da hediye vermesini kısıtlayan' hastanelerde çalışmayan doktorlarla karşılaştırıldığında' anlamlıydı. Tıpta çıkar çatışmaları uzun yıllardan beri her yerde mevcut, ancak akademik tıp merkezlerinin baskıları ve sektör ödemelerinin kamuya açıklanmasıyla birleşen bir dizi dava, 'bu ilişkilerin reçete yazmayı nasıl etkilediğine' yeniden odaklanılmasını sağladı. Geçtiğimiz 6 1/2 yıl boyunca ProPublica, doktorlara yapılan ödemeleri takip ederek, kullanıcıların'doktorlarını aramalarına ve bilgileri çeşitli şekillerde sıralamalarına' olanak tanıyan Doktorlar için Dolarlar (Dollars for Docs) adlı bir araç geliştirdi. Bazı uygulayıcıların ilaç ve cihaz şirketleriyle çalışarak her yıl yüzbinlerce dolar veya daha fazla kazandığını tespit ettik. Doktorlara en agresif şekilde tanıtılan ilaçların genellikle tedavi olmadığını, hatta büyük tıbbi buluşlar olmadığını bildirdik. Geçen yıl ortalama olarak ödemeler ile daha yüksek marka adı reçetesi yazma oranları arasında bir ilişki bulduk. (....)" (415)

**İKİ BİLİMSEL ÇALIŞMA..

"İlaç Endüstrisi – Sponsorlu Yemekler ve Medicare Yararlanıcıları için Doktor Reçete Yazma Modelleri
Anahtar noktaları.Soru.. İlaç endüstrisi sponsorluğunda yemeklerin doktorlar tarafından alınması, reklamı yapılan markalı ilacı Medicare yararlanıcılarına daha yüksek oranlarda reçete etmeleriyle bağlantılı mıdır?  -Bulgular.. 279669 hekimin katıldığı bu kesitsel çalışmada, ortalama değeri 20 doların altında olan ilgili ilacı tanıtan tek bir öğün alan hekimlerin, 'diğer statinlerle karşılaştırıldığında rosuvastatin; diğer β-blokerlerle karşılaştırıldığında nebivololdiğer anjiyotensin dönüştürücü enzim inhibitörleri ve anjiyotensin reseptör blokerleriyle karşılaştırıldığında olmesartan; ve diğer seçici serotonin ve serotonin-norepinefrin geri alım inhibitörleriyle karşılaştırıldığında desvenlafaksin' reçete etme oranları anlamlı derecede daha yüksekti; -Anlamı.. Endüstri destekli yemeklerin alınması, reklamı yapılan markalı ilaçların Medicare hastalarına reçete edilme oranının artmasıyla ilişkilendirildi.

Soyut.. Önem.. Sektörün 'doktorlara yaptığı ödemeler ile tanıtımı yapılan markalı ilaçların reçete edilme oranları' arasındaki ilişki tartışmalıdır. Amerika Birleşik Devletleri'nde sektör ödeme verileri ve Medicare reçete kayıtları yakın zamanda kamuya açık hale geldi.  -Amaç.. Doktorların, toplam sektör ödemelerinin yaklaşık %80'ini oluşturan sektör destekli yemek almaları ile tanıtımı yapılan ilacın Medicare yararlanıcılarına reçete edilme oranları arasındaki ilişkiyi incelemek. -Tasarım, Ortam ve Katılımcılar.. 1 Ağustos'tan 31 Aralık 2013'e kadar federal Açık Ödemeler Programından sektör ödeme verilerinin kesitsel analizi ve 2013'ün tamamı için Medicare Kısım D'den bireysel doktorlara yönelik reçeteleme verileri. Katılımcılar, 4 ilaç sınıfından herhangi birinde Medicare reçetesi yazan doktorlardı: 'statinler, kardiyoselektif beta blokerler, anjiyotensin dönüştürücü enzim inhibitörleri ve anjiyotensin reseptör blokerleri (ACE inhibitörleri ve ARB'ler) ve seçici serotonin ve serotonin-norepinefrin geri alım inhibitörleri (SSRI'lar ve SNRI'ler)). Her sınıfta en çok reçete edilen markalı ilacın (sırasıyla rosuvastatin, nebivolol, olmesartan ve desvenlafaksin) tanıtımını yapan endüstri sponsorluğundaki yemekleri alan doktorları belirledik. Veri analizi 20 Ağustos 2015 ile 15 Aralık 2015 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. -Maruz kalmalar.. İlgili ilacın tanıtımını yapan endüstri destekli bir yemeğin alınması. -Ana Sonuçlar ve Önlemler.. Doktorun 'reçete yazma hacmi, demografik özellikler, uzmanlık ve uygulama ortamına göre ayarlamalar' yapıldıktan sonra aynı sınıftaki alternatiflerle karşılaştırıldığında tanıtılan ilaçların reçetelenme oranları.

-Sonuçlar.. Toplam 279669 hekim, 4 hedef ilaçla ilgili 63524 ödeme aldı. Ödemelerin yüzde doksan beşi yemeklerden oluşuyordu ve ortalama değeri 20 doların altındaydı. Rosuvastatin, statin reçetelerinin %8,8'ini (SD, %9,9) temsil ediyordu; nebivolol, kardiyoselektif β-bloker reçetelerinin %3,3'ünü (%7,4) temsil ediyordu; olmesartan, ACE inhibitörü ve ARB reçetelerinin %1,6'sını (%3,9) temsil ediyordu; ve desvenlafaksin SSRI ve SNRI reçetelerinin %0,6'sını (%2,6) temsil ediyordu. İlgili ilacı tanıtan tek bir öğün alan doktorlar, diğer statinlere kıyasla rosuvastatin reçete etme oranlarının daha yüksek olduğunu (olasılık oranı [OR], 1,18; %95 CI, 1,17-1,18), nebivololün diğer β-blokörlere göre daha yüksek olduğunu (OR, 1,70; 95) gösterdi. % GA, 1,69-1,72), diğer ACE inhibitörleri ve ARB'lere göre olmesartan (OR, 1,52; %95 GA, 1,51-1,53) ve diğer SSRI'lar ve SNRI'lara göre desvenlafaksin (OR, 2,18; %95 GA, 2,13-2,23). Ek yemek alınması ve maliyeti 20 dolardan fazla olan yemek alınması, göreceli olarak daha yüksek reçete yazma oranlarıyla ilişkilendirilmiştir. -Sonuçlar ve Uygunluk.. Sektörün sponsorluğunda yemeklerin alınması, tanıtımı yapılan markalı ilaçların reçetelenme oranının artmasıyla ilişkilendirildi. Bulgular bir neden-sonuç ilişkisini değil, bir ilişkiyi temsil etmektedir. (.....)" (416)

"İlaç Endüstrisinden Yapılan Mali Ödemeler Hekimin Reçete Yazmasıyla İlişkili midir? Sistematik Bir İnceleme
-Soyut. . Arka plan: İlaç endüstrisinden ABD'li doktorlara yapılan mali ödemeler yaygındır. Ödemeler doktorların klinik karar verme sürecini ve ilaç reçetelemesini etkileyebilir. -Amaç: İlaç endüstrisinden alınan ödemelerin doktorların reçete yazma uygulamalarıyla ilişkili olup olmadığını değerlendirmek. -Veri kaynakları: Medline (Ovid), Embase, Cochrane Library, Web of Science ve EconLit'te dil kısıtlaması olmadan arama yaptık. Aramanın sınırlayıcı bir başlangıç ​​tarihi yoktu ve 16 Eylül 2020'de sona erdi. -Çalışma Seçimi: Sektör ödemelerinin alınması (maruz kalma) ile reçete yazma (sonuç) arasındaki ilişkiyi tahmin eden çalışmaları dahil ettik. -Veri Çıkarma: Gözden geçiren çiftler, her çalışmadan birincil analiz veya analizleri çıkardı ve önyargı riskini değerlendirdi. -Veri Sentezi: 101 analizden oluşan 36 çalışma dahil edildi. Araştırmaların çoğunluğu, tüm analizlerde ödemeler ile reçete yazma arasında pozitif bir ilişki tespit etti; geri kalanında olumlu ve geçersiz bulguların bir karışımı vardı; hiçbir çalışmada yalnızca boş bulgular yoktu. 101 bireysel analizden 89'u pozitif bir ilişki tespit etti. Ödemeler, ödemeyi yapan şirketin ilacının artan reçetelenmesi, reçeteleme maliyetleri ve markalı ilaçların reçetelenmesinin artmasıyla ilişkilendirildi. 9 çalışma değerlendirildi ve zamansal bir ilişkinin kanıtını buldu; 25 çalışma değerlendirildi ve doz-yanıt ilişkisinin kanıtları bulundu. -Sınırlamalar: Gözlemsel tasarım; 36 çalışmanın 21'inde ciddi ROB vardı; potansiyel yayın yanlılığı. -Sonuçlar: Endüstri ödemeleri ile doktor reçetesi arasındaki ilişki, bu ilişkiyi değerlendiren tüm çalışmalarda tutarlıydı. Zamansal bir ilişki ve doz-yanıt ile ilgili bulgular nedensel bir ilişki olduğunu göstermektedir.

Giriş. . Doktorlara yapılan kişisel mali ödemeler, ilaç endüstrisi tarafından kullanılan yaygın bir pazarlama stratejisidir. Bu ödemeler hem nakit parayı (genellikle danışmanlık hizmetleri ya da davetli dersler için) hem de yemek gibi ayni hediyeleri içermektedir. 2015-2017 yılları arasında ABD'deki tüm doktorların %67'si ödeme aldı. Bu oran birçok uzmanlık dalında (medikal onkoloji, ortopedik cerrahi, üroloji ve diğerleri) %80'i aştı ve birçok uzmanlık dalında kişisel ödemelerin dolar cinsinden değeri son yıllarda arttı. ABD'li doktorlara yapılan endüstri ödemelerinin değeri oldukça yüksek olup, yalnızca 2018'de toplam 2,18 milyar dolara ulaştı. Sektör ödemelerinin ticari çıkarların tıbbi uygulamalar üzerinde uygunsuz etkisine yol açabileceği yönünde endişeler dile getirilmiştir. Hekimlerin küçük bir kısmı, gelirlerinin çoğunluğunu oluşturacak kadar önemli miktarda ödeme almaktadır. Daha küçük ödemeler daha yaygındır, ancak küçük ödemeler bile, doktorları reçete yazmayı artırmaya ikna etmek için karşılıklı yükümlülük veya karşılıklılık duygusunu tetikleyerek doktor davranışını etkileyebilir.(....)" (829)

** VE DİĞERLERİ..

"Büyük ilaç sektörü tıp fakültelerine milyonlar akıtıyor - işte eğitimi nasıl etkileyebileceği
Dr. Elia Abi-Jaoude, 2000'li yılların başında Manitoba Üniversitesi'nde tıp öğrencisiyken, ilaç şirketlerinin ders kitapları bağışladığını öğrendi ve bundan pek memnun olmadı. Gastroenterolojiye ilişkin ana ders kitabı Gastroenterolojinin İlk Prensipleri, ilaç şirketi AstraZeneca tarafından yayımlandı. AstraZeneca astım, tansiyon ve kanser gibi durumlara yönelik ilaçlar üretiyor. Abi-Jaoude, başka bir sınıf arkadaşıyla birlikte ilaç tarafından finanse edilen materyale karşı bir imza kampanyası başlattı ve endüstrinin geleceğin doktorlarını eğitme konusuna fazla dahil olup olmadığını sorgulamaya başladı. Mali çıkar çatışması olan şirketlerin öğrencilerin öğrendiklerini bilgilendirmeye yardımcı olmasından endişeliydi. Abi-Jaoude bugün Toronto'daki Hasta Çocuklar Hastanesi'nde psikiyatrist olarak görev yapıyor. Tıp fakültesinde kendisine öğretilen bazı şeyleri hâlâ merak ediyor. "Gerçek şu ki, tıp eğitimini, teşhis veya tedaviyle ilgili düşünce biçimleri veya günün inançları da dahil olmak üzere, tıpta hakim olan kültürden ayırmak zordur" diyor. "Ve şu anda ilaç ve tıbbi cihaz endüstrileri bu tür inançların şekillenmesinde büyük etkiye sahip olmaya devam ediyor."  İlaç endüstrisinin tıp pratiğini nasıl etkileyebileceğine dair yakın zamanda opioid krizinden daha büyük bir örnek yok. Binlerce Kanadalı opioid salgını nedeniyle hayatını kaybetti ve daha fazlası bağımlılıkla mücadele etmeye devam ediyor.  Birçoğuna, ilaç şirketlerinin opioidlerin güvenliği konusunda kendilerine kasıtlı olarak yalan söylediğini söyleyen doktorları tarafından ağrı kesiciler reçete edildi. Kriz, doktorların reçete yazma alışkanlıklarını değiştirme ve doktorların ilaçlar hakkında öğrendikleri konusunda ilaç üreticilerinin gücünü ortaya çıkardı. Ancak büyük ilaçlara maruz kalma, ilaç şirketlerinin tıp fakültelerine milyonlarca dolar akıtmasıyla çok daha erken başlıyor.

Tıp fakültesi doktorların tıbba yaklaşımını şekillendiriyor.. Acil servis doktoru Dr. Joel Lexchin, İnkar Eden Doktorlar: Neden Big Pharma ve Kanada Tıp Mesleği Konfor İçin Çok Yakın (Doctors in Denial: Why Big Pharma and the Canadian Medical Profession Are Too Close For Comfort) adlı kitabında, öğrencilerin tıp fakültesine tıp kültüründen nispeten habersiz girdiğini ve sağlık otoritesi olarak ortaya çıkmalarının beklendiğini yazıyor. "Onlara nasıl eğitim verildiği, ilaç endüstrisine ne tür bir maruziyete sahip oldukları ve sektörle ilgili tıbbi hiyerarşide öğretmenlerini ve üstlerindekileri nasıl gördükleri, bağımsız doktor olduklarında büyük ölçüde kendi ilişkilerini belirleyecek" Lexchin yazdı. Aynı zamanda York Üniversitesi'nde sağlık politikası profesörü olan Lexchin, Global News'e bir ilaç şirketinin bir tıp fakültesi ile ilişki kurmasının kendi çıkarlarına en uygun şekilde hareket ettiğini söyledi. Bu etkileşimler genellikle araştırma finansmanı, hibeler veya hayırsever bağışlar şeklindedir. İlaç şirketlerinin sıklıkla öğretim üyeleriyle de yakın ilişkileri vardır; örneğin eğitimcilere danışma kurullarında yer almaları için para ödüyorlar. Lexchin, "Onlar [ilaç şirketleri] tıp öğrencileriyle, bu öğrenciler profesyonel yaşamları açısından etkilenebilir bir dönemdeyken erkenden iletişime geçiyorlar - bu daha yeni başlıyor" diyor. "İlaç şirketleri bu tıp öğrencileriyle daha sonra ilerleyebilecek olumlu bir ilişki kurmak istiyor." Tıp öğrencileri endüstri etkileşiminin norm olduğunu öğrenirlerse, muayenehanelerinde ilaç temsilcileriyle tanışma olasılıkları daha yüksektir. Araştırmalar, ilaç temsilcileriyle etkileşimin doktorların reçete yazma alışkanlıklarını etkilediğini ve hatta bir markanın ilacının "mantıksız reçetelenmesine" yol açabileceğini gösteriyor. Ayrıca Lexchin, ilaç şirketlerinin tıp fakültelerine para vermeyi de sevdiğini çünkü bunun fakültelerle ilişkiler kurduğunu söylüyor. Fakülte Kanada tıp ortamında genellikle çok etkilidir ve ilaç politikasıyla ilgili sorunlar ortaya çıktığında, büyük ilaç şirketleri saygın doktorların kendi tarafında olmasından yararlanır. Dr. Nav Persaud bunu ilk elden deneyimledi. Persaud, 2004 yılında Toronto Üniversitesi'nde (U of T) ikinci sınıf tıp öğrencisiyken, ağrı yönetimi üzerine bir haftalık kursa katılan binlerce kişiden biriydi. Kendisi o zaman bunu bilmese de kurs, aralarında OxyContin üreticisi Purdue Pharma'nın da bulunduğu ilaç şirketleri tarafından finanse ediliyordu. Kursun referans kitabı da Purdue Pharma tarafından desteklendi ve oksikodonu zayıf bir opioid olarak tanımladı (morfinden 1,5 kat daha güçlü). 

Dahası, ağrı(pain) kitabının ortak yazarı Dr. Roman Jovey de dersin öğretilmesine yardımcı oluyordu. Jovey, diğer ilaç şirketlerinin yanı sıra Purdue için danışman olarak çalıştı. Şu anda St. Michael Hastanesi'nde doktor olan Persaud, okuldan ayrıldıktan birkaç yıl sonrasına kadar ağrı ve opioidler hakkında öğrendiklerinin muhtemelen önyargılı olduğunun farkına varmamıştı. Persaud, bir tıp öğrencisiyle çalışırken geleceğin doktorunun ders notlarını gördü ve opioidlerle ilgili aldığı bilgilerin hatalı olduğunu fark etti. Persaud, Global News'e şunları söyledi: "Daha sonra bana öğretilenleri düşünmeye başladım ve sonunda bana da aynı yanlış bilginin öğretildiğini fark ettim." Jovey daha önce Global News'e afyonlar hakkında yazdığı bilgilerin Purdue ile olan ilişkisinden etkilendiğine inanmadığını söylemişti. Jovey, öğrencilere ücretsiz ders verdiğini de sözlerine ekledi. Referans kitabının tartışmalı bir bölümünün, yavaşça salınan bir ilacı (oksikodon gibi) almanın, kısa etkili bir ilaç almaya göre daha az bağımlılık potansiyeline sahip olduğunu söyleyen bir paragraf olduğunu söyledi. İlacın kötüye kullanılması (ezilmesi, burundan çekilmesi veya enjekte edilmesi) durumunda yavaş salınım özelliğinin ortadan kalktığını kabul ediyor. “Peki 1996'da ortaya çıktığında insanların ezileceğini, homurdanacağını ve ilaç enjekte edeceğini kim düşünebilirdi? Kesinlikle yapmadım” dedi Jovey 2013’te. "İçeriğin ne olduğu üzerinde tam kontrole sahiptim... Bu kitap benim nasıl pratik yaptığım temel alınarak yazılmıştı ve o zamanlar elimizde olan en iyi bilgilere dayanıyordu." Persaud bir şikayette bulundu ve üniversite 2010 yılında programı revize etti. 2013 yılında okul neredeyse 1.400 eski U of T tıp öğrencisiyle temasa geçti ve reçeteli ağrı kesici oksikodonla ilgili kendilerine verilen öğretim materyallerini göz ardı etmeleri söylendi. Yine de opioid tanıtımının etkileri Kanada'da hissediliyor. Persaud, "Kanada'da her yıl binlerce insan opioid nedeniyle ölüyor" diyor.  "1990'lardan bu yana reçete yazmanın artmasıyla birlikte ölüm oranı da dramatik bir şekilde arttı. "

Tıp fakülteleri ne kadar para alıyor? U of T artık öğrencilere endüstri tarafından finanse edilen ağrı kitapları vermiyor, ancak hâlâ ilaç şirketleriyle mali bağları var. U of T, araştırma projeleri için Apotex Inc. ve GlaxoSmithKline Inc. gibi ilaç şirketlerinden milyonlarca dolar aldı. Global News, hangi şirketlerin üniversiteye ne zaman bağış yaptığını öğrenmek için üniversiteye bilgi edinme özgürlüğü (FOI) talebinde bulundu. Başlangıçtaki talebimiz, yalnızca 1994 ile 2020 arasındaki araştırma anlaşmalarını kapsayacak şekilde daraltılmıştı. Bu, örneğin Purdue Pharma gibi ilaç şirketlerinin araştırma amaçları dışında bağış yapması durumunda bunun bu verilere dahil edilmeyeceği anlamına gelir. Elde edilen mali bilgiler, ilaç şirketlerinin tıp fakültelerinde oynadığı rolün anlaşılmasına yardımcı olmaktadır. Sadece kısmi bir tablo olsa da veriler, projelere ve bireysel öğretim üyelerine mali destek verildiğini gösteriyor. 1995 ile 2004 yılları arasında Apotex Inc. araştırma projeleri için 2. 875. 077 T $ verdi. GlaxoSmithKline Inc. (GSK), 1994'ten 2020'ye kadar üniversitedeki araştırmalara 4. 566. 930 ABD doları ayırdı. Bu paraya, ikisi laboratuvar işleten üç ayrı araştırmacının bursları da dahildi. Janssen Inc. , 2014'ten 2019'a kadar araştırma için 1. 642. 998 ABD doları bağışladı. Allergan Inc. , 2000 ile 2003 yılları arasında 272. 696,85 dolar verdi. Bristol-Myers Squibb Pharmaceutical, 2002 ile 2005 yılları arasında bir enfeksiyon hastalıkları doktoruna 180. 000 dolar, 2001 yılında ise başka bir doktora 119. 930 dolarlık iki yıllık burs verdi. U of T Tıp Fakültesi araştırma ve inovasyondan sorumlu dekan yardımcısı Dr. Richard Hegele, Global News'e yaptığı açıklamada, akademik araştırmaların devlet kurumlarından, bireysel bağışçılardan, vakıflardan ve özel sektörden gelen fonlarla desteklendiğini söyledi. "Toronto Üniversitesi, araştırma uygulamalarımızda en yüksek dürüstlük standardını sağlayan, araştırmanın etik yönetimi, araştırma ortaklıkları, yayın politikası, çıkar çatışması politikası ve danışma organlarına ilişkin bildirim dahil olmak üzere uzun süredir devam eden politika ve uygulamalara sahiptir. dedi. U of T'nin MD programının dekan yardımcısı Dr. Patricia Houston bir açıklamada şunları söyledi:  "MD programının işleyişini destekleyen fonlar, devlet bağışları ve öğrenim ücreti gelirlerinin birleşimi yoluyla sağlanıyor. MD programının eğitim misyonunu yerine getirmek için ilaç endüstrisinden fon almıyoruz. " Okul sözcüsü Global News'e yaptığı açıklamada, Montreal Üniversitesi'nin çeşitli sağlık bilimleri projeleri için 2017 ve 2018 yılları arasında ilaç şirketlerinden 474. 463 dolar aldığını söyledi. Queen's Üniversitesi Global News'e şunları söyledi: "Kayıtlar, Queen's ve fakülteleri tarafından (takvim yılı) 2018'de ilaç şirketlerinden alınan tüm hayırsever hediyelerin, hibelerin ve sponsorlukların toplamının 695. 600 dolar olduğunu gösterdi. " Sherbrooke Üniversitesi'ndeki (UdeS) Tıp ve Sağlık Bilimleri Fakültesi (FMSS), "Kanada Tıp Fakülteleri Birliği'ne (AFMC) yıllık raporlama amacıyla" araştırma geliri verilerini yıllık olarak topladığını söylüyor. Bu paranın tamamı özel sektör bağışı olarak kaydediliyor ve ilaç şirketlerinden gelen fonlar ayrışmıyor. Global News'e konuşan bir sözcü, "Bu nedenle, özellikle ilaç firmaları tarafından sağlanan fonlara ilişkin kesin verilere sahip değiliz" dedi. "Ancak bu verileri sizinle paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz: FMSS'de özel sektör finansmanı 2012'den bu yana yıllık 4,8 ile 5,9 milyon dolar arasında dalgalandı. "

Lexchin, Reddedilen Doktorlar (Doctors in Denial) adlı kitabında endüstriden tıp fakültelerine yapılan cömert bağışlara dikkat çekiyor. 2013 yılında McGill Üniversitesi Tıp Fakültesi, ilaç şirketi Merck'ten 4 milyon dolar aldı. O dönemde yapılan bir basın açıklamasında tıp fakültesi dekanı, fakültenin "çalışmalarımızın faydalarını topluma daha hızlı bir şekilde sunmak için Merck Araştırma Laboratuvarları ile ortaklık yapmaktan son derece gurur duyduğunu" söyledi. İlaç şirketi Amgen Canada, bir basın açıklamasına göre Kanada'da araştırma ve geliştirmeye yıllık bazda yaklaşık 70 milyon dolar yatırım yaptığını söylüyor. Şirket, U of T Mississauga ve British Columbia Üniversitesi'ndeki (UBC) programlara sponsorluk ve finansman sağladığını açıkladı. Global News'e yaptığı açıklamada GSK, "Kanada'da dünyanın en iyi araştırmacılarından bazılarıyla işbirliği yapmaktan gurur duyduğunu" söyledi. İlaç şirketi şunları söyledi:  "Araştırmacı sponsorluğundaki çalışmalar ve Kanada tıp okullarındaki geçmiş profesörlükler gibi araştırma projelerini finanse etmemizin amacı, sağlık bilimi araştırmalarını teşvik etmek, yenilikçiliği teşvik etmek ve ortak ilgi alanlarında ve hasta ihtiyacının olduğu yerlerde hastalık durumu anlayışını geliştirmektir. Sağlık bilimi araştırmaları GSK'dan bağımsız olarak yürütüldüğü için bu girişimlere mesafeli bir yaklaşım sergiliyoruz. "

İlaç parası tıp okullarını ve sağlık hizmetlerini nasıl etkiliyor? Lexchin, araştırma finansmanı hayır amaçlı görünse bile ilaç şirketlerinin çoğunlukla bundan yararlandığını söylüyor. Araştırma projelerinde sıklıkla öğretim üyeleri ve laboratuvar asistanları yer alsa da, bu durum hangi sağlık sorunlarının ele alınacağını hala etkilemektedir. Araştırmalar ayrıca endüstri tarafından finanse edilen çalışmaların, diğer finansman kaynakları tarafından desteklenen denemelere göre daha olumlu sonuçlar üretme olasılığının daha yüksek olduğunu gösteriyor. Lexchin, "Fakültenin araştırma yapmasını istiyorlar ve bu araştırma herhangi bir etik sorun olmadan yapılsa bile, ilaç şirketleri hala belirli alanlarda, muhtemelen belirli bir eğilime sahip araştırmaları teşvik ediyor" diyor. Lexchin bir örnek veriyor: Bir ilaç şirketi cinsel yolla bulaşan enfeksiyonları (CYBE /STI "sexually transmitted infections") tedavi etmek için bir ürün geliştirmekle ilgileniyorsa, bir üniversiteye CYBE antibiyotiklerini araştırması için para verebilir. Öte yandan şirket gençlerin cinsel davranışlarını araştırmaya para ayırmıyordu. Bu bulgular CYBE tedavisi ilaçlarını satmaz. Lexchin, "İlaç endüstrisinin kaynak düzeyi, diğer seslerin ve diğer araştırma türlerinin bastırılabileceği anlamına geliyor" diye ekliyor. Lexchin ayrıca öğretim üyelerinin sektörle olan ilişkileri konusunda endişelenmek için nedenler olduğunu da söylüyor. Bir okulun ifşa politikaları önyargıyı azaltmayı amaçlayacaktır, ancak bir öğrenci, araştırması belirli bir ilaç şirketi tarafından finanse edilen bir profesörden ders alıyorsa, bu, bu ilişkilerin iyi olduğu mesajını verir. Lexchin, "Kardiyolog olarak dünyaca ünlü Dr. X'in Merck ile ilişkisi varsa, bu ilaç şirketleriyle ilişkileri olumlu bir noktaya getirir" diye açıklıyor. Benzer şekilde, eğer profesörlere konferans veya etkinliklerde sunum yapmaları için bir ilaç şirketi tarafından ödeme yapılıyorsa, onların endüstri etkisine ilişkin tutumları çarpık olabilir. Lexchin buna "hediye ilişkisi" denildiğini ve bunun çoğunlukla bilinçaltı düzeyde gerçekleştiğini söylüyor. "Yani bir ilaç şirketinden bir şey aldınız, ister araştırma fonu olsun, ister şirketin danışma kurulunda olun ve bu hediyenin karşılığını ödeme zorunluluğu hissediyorsunuz" diyor. "Bunun karşılığını ödemenin yollarından biri endüstri-hekim ilişkilerine olumlu bir bakış açısı getirmektir. İlaçların ne kadar işe yaradığı ya da insanların çıkar çatışmalarını açıklamaları gerekip gerekmediği konusunda her zaman tartışmalar vardır. Ve eğer bir ilaç şirketiyle ilişkiniz varsa, bu sorunun bir tarafında olma ihtimaliniz diğer tarafında olma ihtimalinizden daha yüksektir. "

Tıp fakülteleri ne diyor? Kanada'daki tıp fakültelerinin olası çıkar çatışmaları ve sektör önyargılarıyla mücadele etmeyi amaçlayan politikaları vardır. Global News her tıp fakültesine ulaştı ve politikaları hakkında bilgi aldı. Bu politikalar okuldan okula farklılık gösterir, ancak hepsi ilaç endüstrisinden veya diğer sektörlerden mali bağışları kabul etmektedir. Tıp fakültelerinin ayrıca fakültelerin endüstri ilişkilerini ve olası çıkar çatışmalarını açıklaması konusunda kendi politikaları vardır, ancak hepsi şeffaflığı teşvik eder. Her tıp fakültesinin yanıtını okumak istiyorsanız buradan okuyabilirsiniz. -U of T Tıp Fakültesi ve öğretim üyelerinin “özel sektör kuruluşlarıyla birçok değerli ilişkisi var. Bu ilişkiler yeniliği teşvik ediyor ve destekliyor ve yeni sağlık ürünleri ve yöntemlerinin hastalarımıza sunulmasını hızlandırıyor", üniversitenin politikalarında belirtiliyor. Fakülteden hâlâ çıkar çatışmalarını açıklaması bekleniyor ve kurumun, fakültenin endüstri fonu veya hediye almasına ilişkin politikaları var. -McMaster Üniversitesi diyor ki:  "McMaster Üniversitesi'nde akademik görevlerde bulunan tüm öğretim üyelerinin, tüm araştırma ve eğitim ilişkilerinde dürüstlükle hareket etme ve kişisel çıkarları, optimal akademik dürüstlükle tutarlı olacak çıkarların üstünde tutan durumlardan kaçınma yükümlülüğü vardır. " -UBC, "eğitim ve araştırma yelpazesinde akademik bütünlüğü ve profesyonelliği korumaya kararlı olduğunu" söylüyor. Fakülteden olası çıkar çatışmalarının yanı sıra fiili çıkar çatışmalarını da açıklaması beklenmektedir. -UBC ayrıca öğretim üyelerine endüstri etkileşimi üzerine "tıp camiası ile endüstri arasındaki ilişkilerdeki önemli konuları kapsayan" bir ders sunuyor. -Western Üniversitesi'nin Schulich Tıp ve Diş Hekimliği Okulu'nda “tam zamanlı bir klinik akademisyen, bu tür faaliyetlerin bir taahhüt çatışması oluşturmaması veya üyenin üniversiteye karşı sorumluluklarına müdahale etmemesi koşuluyla, ücretli veya ücretsiz yarı zamanlı mesleki faaliyetlerde bulunabilir. . ” Ayrıca çıkar çatışması koşullarına da tabidirler. -Montreal Üniversitesi, 2017 yılından bu yana ilaç sektörüyle ilgilenen tıp fakültesi üyelerine yönelik "çevrimiçi etik eğitimi" sunduğunu açıkladı. Üniversite sözcüsü, "Geçen yıl eğitimi 250'den fazla kişi takip etti" dedi. Üniversitenin ayrıca çıkar çatışmalarını açıklamaya yönelik politikaları vardır.

Tıp öğrencileri ne düşünüyor? Mei Wen, 2015 yılında U of T'de tıp fakültesine başladı ve opioid salgınının kendisi gibi öğrencileri endüstri etkileşimi konusunda oldukça şüpheci hale getirdiğini söylüyor. Krizin körüklenmesinde rol oynadıkları iddiasıyla ilaç üreticilerine karşı açılan son davalar da işe yaramadı. Wen, eğitimi sırasında üniversitede Purdue tarafından finanse edilen acı kitabı gibi geçmişteki çıkar çatışması sorunlarını duyduğunu söylüyor.  O zamandan bu yana her şeyin daha iyiye doğru değiştiğine inanıyor ve sektör etkileşiminde daha fazla şeffaflık olduğunu düşünüyor. Örneğin, 27 yaşındaki öğrenci, herhangi biri bilgi sunmak veya bir tartışmayı yönetmek için sınıfının önüne çıktığında, kendilerinden herhangi bir sektör bağını açıklamalarının beklendiğini söylüyor. Bu, eğer bir profesör bir ilaç şirketinin danışma kurulunda yer alıyorsa, bunu öğrencilere bildirmekten kendisinin sorumlu olduğu anlamına gelir. Bu açıklamalar Wen'in bilgileri nasıl yorumladığını etkiledi. Wen, "Biraz daha fazla dikkat etmem ve bilgileri daha eleştirel bir şekilde incelemem için kafamda bir bayrak açtı" diyor. Wen, kendisine ilaç sektörüyle ilişkileri nasıl yönlendireceği veya araştırmadaki önyargıları nasıl tespit edeceği konusunda kendisine tam bir kurs teklif edilmediğini söylese de bu konular gündeme geldi. Dr. David Juurlink gibi endüstrinin etkisini eleştiren profesörlerden ders almak onun şüpheciliğinin şekillenmesine de yardımcı oldu. Şu anda Vancouver'da bir ihtisas programında olan Wen, iş yerinde ilaç  temsilcileriyle görüşmeyeceğini söylüyor. "Eğitimimin doğası gereği. . . farmasötik bir ilaç temsilcisi belirli bir ilacın reklamını yaparken dikkatli oluyorum" diyor.

Finansmanı kesmek mi? Tıp fakülteleri bağışların ve araştırma finansmanının kaliteli eğitimin desteklenmesine yardımcı olduğunu savunuyor. Fakülte olası çıkar çatışmalarını açıkladığı ve sektör parası eğitimin kalitesini etkilemediği sürece, doları geri çevirmek için hiçbir neden yok. Ancak Lexchin daha az idealisttir. İlaç şirketlerinin gelecekteki doktorların neyi ve nasıl öğreneceğini şekillendirmede rol oynamaması gerektiğini ve tıp fakültelerinin etki için olgun ortamlar olduğunu söylüyor. Tıbbi bilgilerin tarafsız olması ve ilaç parasıyla değil kanıtlarla desteklenmesi gerekir. Lexchin, sektör parasının laboratuvarların kurulmasına veya okulların ünlü uzmanları işe almasına yardımcı olabileceğini kabul ediyor. Ancak bunların kısa vadeli kazançlar olduğunu ve endüstriyle çalıştığınızda bazı ödünleşimler olduğunu söylüyor. "Onlar [tıp okulları] bu tür etkileşimlerle ilişkili uzun vadeli olası sorunlara bakmıyorlar; bunlar, araştırmaların belirli bir yöne odaklanması ve endüstriyle etkileşime girmeye istekli daha fazla doktorun bulunmasıdır" diyor. Lexchin, doktorların endüstriyle etkileşimi arttıkça reçete yazma davranışlarının da o kadar uygunsuz hale geldiğini ekliyor:  “Tıp fakülteleri bu tür konuları dikkate almıyor. ” Abi-Jaoude de aynı fikirde. Ücretsiz ders kitaplarına karşı dilekçesi 10 yılı aşkın bir süre önce olmasına rağmen endüstri etkileşimi konusundaki tutumu aynı: ilaç şirketlerinin geleceğin doktorlarını eğitmesi için hiçbir neden yok. Öğrencilere faydası yok; yalnızca satışlara fayda sağlar. Persaud'un tarafsız eğitim materyalleri için verdiği mücadele aynı zamanda doktor olarak çalışma biçimini de şekillendirdi. İşinin bir kısmı tıp öğrencilerine ve asistanlara eğitim vermek ve bunu büyük ilaçların yardımı olmadan yapıyor. "Açık bir çıkarı olan ilaç endüstrisi tarafından [ilaç] literatürünün yorumlanmasına veya size kaşıkla yedirilmesine kesinlikle gerek yok" diyor... -Leslie Young'ın dosyalarıyla

(İZLE: Büyük ilaç ve tıp fakültesi finansmanı. Caryn Lieberman bildiriyor.)
(İZLE: Aile hekimi ilaç temsilcilerinin doktorlara taraflı bilgi verdiğini söylüyor)
(DAHA FAZLA OKUYUN: 'Doktorları manipüle etmek' - İlaç temsilcileri belgenizi nasıl sunuyor?)
 (İZLE: Toronto doktoru Purdue Pharma'nın opioid güvenliği konusunda yalan söylediğini söyledi)
(İZLE: İlaç temsilcileri doktorların ilaçlarını kullanmaları için nasıl lobi yapıyor?)

(Bu, ilaç endüstrisi ve bu endüstrinin Kanada'nın sağlık sistemi üzerindeki etkisi (doktorların fikirlerini etkilemesi, tıp fakültelerini finanse etmesi ve sonuçta bize reçete edilen ilaç türlerini etkilemesi) hakkında dört bölümlük bir serinin üçüncü hikayesi. Bölüm 1'i okumak için buraya tıklayın. Bölüm 2'yi okumak için buraya tıklayın.) " (822)

"İlaç şirketleri doktorlara, hemşirelere ve eczacılara 12 milyon dolar verdi.
Özel: Ödemelere seyahat ve konaklama için 6,5 milyon dolar ve konuşma ve danışmanlık ücretleri için 4,2 milyon dolardan fazlası dahildi.. (Avustralya'da sağlık çalışanlarına en fazla harcama yapan ilaç şirketleri Bristol-Myers Squibb, Amgen, Sanofi, Pfizer ve Bayer oldu.) İlaç şirketleri Avustralyalı doktorlara, hemşirelere ve eczacılara Kasım 2016 ile Nisan 2017 arasında konferanslara katılmaları ve konuşma yapmaları için ücret ve masraf olarak yaklaşık 12 milyon dolar verdi. Ödemeler seyahat masrafları ve konaklama için 6,5 milyon dolardan fazlasını kapsıyordu; konuşma ve danışmanlık ücretlerinde 4,2 milyon dolardan fazla; ve tıbbi konferans ve etkinliklere kayıt için 700.000 dolardan fazla para. İlaç şirketleri Bristol-Myers Squibb ve Amgen, altı ayda 1 milyon dolardan fazla harcadı ve bir doktor 39.000 dolardan fazla para aldı. Melbourne Üniversitesi'nden sağlık ekonomistleri Prof Philip Clarke ve Tazmanya'daki Menzies Tıbbi Araştırma Enstitüsü'nden Dr. Barbara de Graaff, Guardian Australia için sağlık çalışanlarına yapılan 11.667.253 dolarlık ilaç ödemelerine ilişkin bir analiz gerçekleştirdi. Güncellenen Medicines Australia davranış kuralları uyarınca, ilaç şirketlerinin sağlık uzmanlarına yapılan tüm ödemeleri 29 Ağustos'a kadar açıklamaları gerekiyordu. Daha önce bu açıklama sağlık çalışanlarının onayını gerektiriyordu ve çoğu durumda bu onay alınmıyordu.

İlaç şirketlerinin ödeme payı.. Veriler her ilaç şirketi tarafından yükleniyor ancak toplulaştırılmıyor, bu da bu tür ödemelerin resminin tamamını görmeyi zorlaştırıyor. Araştırmacılar, analizlerini yürütmek için 35 şirket web sitesinden verileri birleştirmek zorunda kaldı. Melbourne Üniversitesi nüfus ve küresel sağlık okulunun Sağlık Politikası Merkezi direktörü Clarke, "Açıklama iyi bir girişim olsa da, bu verilere nasıl kolayca erişilebileceğini görmek zor" dedi. "Bu, herkesin arayabileceği tüm ödemelerin çevrimiçi bir veritabanına sahip olan Amerika Birleşik Devletleri gibi diğer ülkelerle tezat oluşturuyor. " Clarke ve de Graaff, nakit veya ayni ödeme alan 4.500 sağlık çalışanının en tepedeki %1'inin tüm fonların %8,6'sını aldığını buldu. Bu, altı aylık dönemde 1 milyon doların biraz üzerinde, yani ortalama 21.500 dolardı. Buna karşılık en alttaki %50'nin kişi başına ortalama 540 dolar verildi. Clarke, ilaç şirketlerinin doktorlara yaptığı ödemeleri raporlama konusunda ABD gibi ülkelerin Avustralya'dan "bir adım önde" olduğunu söyledi. ABD Güneş Işığı Yasası 2013 yılında yürürlüğe girerek ilaç ve tıbbi cihaz şirketleri ile sağlık uzmanları arasındaki ilişkiyi kamuoyuna duyurdu.

Toplam ödemeler Kasım 2016 - Nisan 2017
-----------------------------------------------------
Kategori                                                                     - Ödemeler
--------                                                                         ----------
Kayıtlar (tıbbi konferanslar ve etkinlikler)              - 702.594 $
Seyahat ve konaklama                                             - 6.517.697$
Ücretler (konuşma veya danışmanlık ücretleri vb.) - 4.284.019 $
Toplam                                                                      - 11.667.253$

Avustralya'da tıbbi cihaz şirketlerinin sağlık profesyonellerine yapılan ödemeleri açıklama zorunluluğu yoktur. Örneğin işitme implantı cihazları üreten Cochlear Avustralya'nın ABD veri tabanında ABD'li doktorlara 133.000 dolardan fazla ödeme yaptığı görülüyor ancak Avustralya'da eşdeğer bilgileri açıklaması gerekmiyor. "Cihaz üreticilerinin neden açıklama yapmadığını anlamıyorum, bu da Avustralya sistemi için bir gizem. Politikacıların, ABD'de her iki partinin de desteğini alan Güneş Işığı Yasası gibi bir şeyin burada uygulanması için neden baskı yapmadıklarını anlamıyorum. " Nisan ayına kadar geçen altı ayda Avustralya'da sağlık profesyonellerine en çok harcama yapan ilaç şirketleri Bristol-Myers Squibb (1,34 milyon dolar), Amgen (1,27 milyon dolar), Sanofi (945.182 dolar), Pfizer (819.946 dolar) ve Bayer (809.365 dolar) oldu.  Clarke ayrıca ilaç ve tıbbi cihaz şirketlerinin, üniversitelere ve hastanelere bağlı olanlar da dahil olmak üzere araştırma kurumlarına verdiği fonların merkezi bir veri tabanında kamuya açıklanmasını istiyor. İlaç finansmanı alan ilk 10 sağlık profesyonelinin tamamı tıp doktorları veya uzmanlarıydı ve aralarında bir nörolog, bir tütün tedavisi uzmanı ve bir endokrinolog da vardı. Guardian Avustralya bu doktorların isimlerini vermemeye karar verdi ancak en çok "kazanan" altı ayda 39.000 dolardan fazla para aldı. Çoğunlukla pratisyen hekimler, uzmanlar, hemşireler, eczacılar ve profesörlerden oluşan sağlık çalışanlarına yapılan ortalama ödeme 2. 529 dolardı.  Medicines Australia yaptığı açıklamada, ilaç şirketlerinden sağlık profesyonellerine yapılan ödemelerin sürekli eğitimin desteklenmesine yardımcı olduğunu ve doktorların "yeni yenilikçi tedaviler hakkında uygun anlayış ve bilgi edinmelerine" olanak sağladığını söyledi. Medicines Australia ayrıca tüketicileri, farklı şirketlerle olan ilişkileri ve bu ilişkilerin hasta sağlığına faydaları hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyorlarsa doktorlarıyla konuşmaya teşvik ediyor.

Toplam ödemelerde ilk beş şirket.. Ancak ilaç şirketlerinin ziyaretlerini reddetmesiyle tanınan Sydney'li seçkin kanser uzmanı Dr. Martin Tattersall, Guardian Avustralya'ya bunun "teoride güzel bir fikir" olduğunu söyledi. "Bu eğitim eğer ilaç sektöründen geliyorsa çoğunlukla taraflı bilgilerdir" dedi. “Birçoğu temelde, hastanın değil şirketin çıkarına olabilecek şeyleri yapması için sunum yapan kişinin seçimine sponsor olan endüstridir. Bugünlerde devam eden tıp eğitiminin büyük bir kısmı endüstri tarafından destekleniyor. ” Tattersall, pek çok sağlık profesyonelinin, özellikle de doktorların, vergi döneminde tıbbi konferans talebinde bulunabileceğini ve genellikle işyerleri tarafından konferanslar ve daha ileri çalışmalar için izin ödenekleri verildiğini, bu durumun eğitim ve endüstriden gelen tıbbi etkinliklere seyahat için ödeme kabul etmeyi gereksiz hale getirdiğini söyledi. Tatterall tarafından yürütülen ve Avustralya Tıp Dergisi'nde yayınlanan bir araştırma, hastaların çoğunluğunun (%71) doktorlarının ilaç endüstrisinden nakdi veya ayni herhangi bir fayda elde edip etmediğini bilmek istediğini ortaya çıkardı. "Sponsorluktan büyük ölçüde yararlanan bazı meslektaşlarımı oldukça eleştiriyorum" dedi. “Ben kendi yolumu ödüyorum ve sponsorluğu asla kabul etmiyorum. Ancak kendi seçtiğim uzman konferanslarına gitmenin, ilaç sponsorluğundaki büyük eğlencelere gitmekten daha iyi bir zaman kullanımı olduğunu düşünüyorum. "" (823)

"Büyük ilaç şirketleri 2017-18'de doktorlara ve hastanelere 151 milyon dolar ödedi, ancak kime veya neden ödeme yapıldığını bilmiyoruz
Kanada'nın en büyük 10 ilaç şirketi, son iki yılda ülke çapındaki doktorlara ve hastanelere 151 milyon dolardan fazla bağışta bulundu. Ancak ABD ve birçok Avrupa ülkesinden farklı olarak Kanada'da, ilaç şirketlerini hangi sağlık hizmeti sağlayıcılarının para aldığını veya bunun ne için olduğunu açıklamaya zorlayan bir mevzuat bulunmuyor. Artık uzmanlar ve tıp araştırmacıları, her yıl harcanan milyonlarca dolar konusunda daha fazla şeffaflık çağrısında bulunuyor; zira çok sayıda çalışma, küçük değer transferlerinin bile doktorların belirli ilaçları reçete etme şeklini etkileyebileceğini gösteriyor.  Toronto Üniversitesi'nde kurumsal sağlık üzerindeki etkileri inceleyen yardımcı doçent Quinn Grundy, Kanada'da sözde güneş ışığı mevzuatı olmadan, ABD'de yapılanlara benzer çalışmalar üretmek ve ilaç paralarının sağlık sektörünü nasıl etkilediğini takip etmek için veri toplamak imkansız. Grundy, Global News'e şunları söyledi: "Amerika'daki araştırmacılar, bir sunuma katılan ve yalnızca sponsorlu bir yemek yiyen bir doktorun markalı ilacı sağlama veya reçete etme olasılığının daha yüksek olduğunu buldular, bu da genellikle daha yüksek maliyetlidir. " "Perde arkasında neler olduğunu bilmek benim için önemli. " Katılımcı firmalar: AbbVie Corp., Amgen Canada Inc., Bristol-Myers Squibb Canada, Eli Lilly Canada Inc., Gilead Sciences Canada, Inc., GSK Canada, Hoffmann-La Roche Ltd. (Roche Canada) Merck Canada Inc. Novartis Pharmaceuticals Canada Inc. and Purdue Pharma Canada.

Şirketlerin yıllık raporlarına göre 2018 yılında 10 ilaç şirketi sağlık hizmeti sağlayıcılarına ve kuruluşlarına yaklaşık 76,4 milyon dolar ödedi. Ancak doktorların isimleri ve onlara ne kadar ödeme yapıldığı gibi önemli ayrıntılar yer almıyor. Ayrıca bilgilerin merkezi bir şekilde yayınlanması da söz konusu değil; bu da bilgilerin her şirketin web sitesinden toplanması gerektiği anlamına geliyor. Raporlar, 41 ilaç firmasını temsil eden bir ticaret grubu olan Innovative Medicines Canada tarafından 2016 yılında onaylanan gönüllü bir açıklama girişiminin parçası. Sadece 10 şirket anlaşmayı imzalamayı kabul etti. Girişim, ilaç endüstrisi ile sağlık profesyonelleri arasındaki mali ilişkiler konusunda şeffaflık konusunda savunuculuk gruplarının artan baskısının ortasında geldi. 2018 yılı raporlarına göre, Kanadalı doktorlara ve hastanelere en çok para ödeyen, toplam 13 milyon doların biraz üzerinde ödemeyle AbbVie oldu, onu 12 milyon doların biraz üzerinde ödemeyle Novartis ve yaklaşık 11 milyon dolarla Amgen izledi. Innovative Medicines Canada'nın daha fazla üyesini ödemeleri açıklama girişimine katılmaya zorlayıp zorlamayacağı sorulduğunda kuruluş, mevcut çerçevenin gönüllü olduğunu söyledi. “Tüm şirketler rapor vermiyor. On üye şirket ödemelerini kendi web sitelerinde gönüllü olarak kendileri bildirdi. " Sözcü Sarah Dion-Marquis bir açıklamada bulundu. "Bir şirketin iş kararları hakkında daha fazla bilgi edinmek için sizi doğrudan onlarla iletişime geçmeye davet ediyorum. " Uzmanlar Kanada'nın gelişmiş ülkelerin gerisinde kaldığını söylüyor Tıp uzmanları, gönüllü açıklamaların aslında işe yaramaz olduğunu ve Kanada'yı, şeffaflık yasalarının hastaların doktorlarının ilaç endüstrisinden ne kadar para aldığını görmesine olanak tanıyan Fransa ve Danimarka dahil olmak üzere ABD, Japonya ve birçok Avrupa ülkesi gibi ülkelerin gerisinde bıraktığını söylüyor. Toronto Üniversitesi'nde asistan doktor olan Andrew Boozary, "İlaç şirketleri adına zorunlu açıklama gerektiren şeffaf veya şeffaf düzenlemelerin olduğu diğer gelişmiş ülkelerin sağlık bakım sistemlerinin gerçekten gerisinde kalıyoruz" dedi. "Bu alanda geride kalmaya devam etmemiz endişe verici." İlaç şirketlerinin doktorlara çalışmaları için ödeme yapabilmesinin, ücretli konuşmalar yapmak, klinik araştırmalara katılmak, danışma kurullarında yer almak ve konferanslara seyahat etmek dahil olmak üzere çeşitli yolları vardır. Boozary, tıp mesleği ile ilaç firmaları arasındaki mali bağları daha şeffaf hale getirmeye çalışan önde gelen tıp uzmanlarından oluşan bir grup olan Open Pharma'nın kurulmasına yardımcı oldu. Boozary, "Değer transferlerinin, kendilerine sunulabilecek veya sunulamayacak ilaçları reçete etme olasılığının daha yüksek olmasıyla ilişkili olduğunu gösteren gerçek bir kanıt bütünü var" dedi. Kanadalı doktorların ilaç şirketleri tarafından şarap ve yemek yemesi konusundaki endişeler, Kanada Aile Hekimleri Koleji'nin geçen Ocak ayında 38.000'den fazla üyesinin artık bu etkinliklere katılarak eğitim kredisi kazanamayacağını açıklamasına yol açtı.

Para konuşur. . ABD'de yapılan araştırmalar, küçük değer transferlerinin bile sağlık hizmeti sağlayıcılarını nasıl etkileyebileceğini gösterdi. Journal of the American Medical Association'da (JAMA) 2016 yılında yayınlanan bir araştırma, endüstri sponsorluğunda 20 doların altındaki yemeklerin, tanıtılan markalı ilaçların reçetelenme oranının artmasıyla ilişkili olduğunu buldu. Ocak 2018'de yayınlanan bir başka JAMA araştırması, doktorların opioidleri zorlayan ilaç şirketlerinden daha yüksek ödemeler aldığı ABD eyaletlerinin daha sonra aşırı dozda ölüm oranlarının daha yüksek olduğunu gösteriyor. Çalışma bir neden-sonuç ilişkisini kanıtlamadı; ikisi arasındaki bağlantı bir ilişkidir. Kardeşini Ağustos 2015'te aşırı dozdan kaybeden Torontolu hemşire Leigh Chapman, birçok doktor ve tıp uzmanının lisanslarını iyi durumda tutmak için eğitim görüşmelerine katılmaları gerektiğini söyledi. İlaç şirketlerinin dağıttığı 150 milyon doların üzerinde cevaplardan çok soru var. "Şeffaflık kesinlikle yok. Bu finansman ne için? ” dedi. “Bu ücret doğrudan doktorlara mı ödeniyor? Klinik uygulamalarını nasıl etkiliyor? Reçete yazma uygulamalarını ve hasta bakımlarını nasıl etkiliyor? ” ABD'de Doktor Ödemeleri Güneş Işığı Yasası, bir doktora 10 doları aşan herhangi bir değer aktarımının kanunen açıklanmasını gerektirmektedir. Bilgiler kamuya açıktır ve seyahat, yemek ve diğer ödemelerle ilgili ayrıntıları sunar. Temmuz ayında, Medicare ve Medicaid Hizmetleri Merkezleri, ABD'deki ilaç endüstrisinin 2018 yılında doktorlara ve eğitim hastanelerine yapılan ödemelerin 9,35 milyar dolarını açıkladığını bildirdi. Karşılaştırıldığında, Kanada'da ödemeleri gönüllü olarak açıklayan şirketler 2018'de 76,4 milyon dolar ödedi; bu, 2017'deki yaklaşık 74,9 milyon dolardan küçük bir artıştı. Raporlar yalnızca toplu bilgileri içerir: sağlık hizmeti sağlayıcılarına (HCP'ler "health-care providers") ödenen toplamlar, sağlık kuruluşlarına (HCO'lar "health-care organizations") ödenen toplamlar ve bilimsel konferanslara katılan doktorların seyahat masrafları. U of T'den Grundy, "Aslında sağlık profesyonelleri ile endüstri arasındaki ilişkilerin kapsamı ve kapsamı hakkında fikir sahibi oluyorsunuz" dedi.

Opioid üreticileri konusunda şeffaflık.. Bu 2018 dosya fotoğrafında, sevdiklerini OxyContin ve aşırı dozda opioid nedeniyle kaybeden aile ve arkadaşlar, protesto amacıyla Sackler ailesine ait olan Purdue Pharma'nın Stamford, Conn'daki genel merkezinin önüne hap şişeleri bırakıyor. Grundy, aşırı bağımlılık yaratan ağrı kesicilerin aşırı reçetelenmesinin opioid krizine katkıda bulunduğunun artık bilindiğini söyledi. Şeffaflık yasalarının, yetkililerin sorunu ve ilaç şirketleri ile sağlık sektörü arasındaki uygunsuz etkileşimleri daha iyi takip etmelerine yardımcı olabileceğini söyledi. "Bu çok güçlü ilaçların ilk günlerinde, yalnızca doktorlara danışma kurulları ve danışmanlık için yapılan ödemeleri ve daha resmi düzenlemeleri değil, aynı zamanda bu küçük resmi olmayan etkileşimleri de içeren kapsamlı, sistematik, çok yönlü pazarlama kampanyaları vardı" dedi. OxyContin'in üreticisi Purdue Pharma, hapın tanıtımını yapmayı amaçlayan agresif bir pazarlama kampanyası başlattı ve burada ve Amerika Birleşik Devletleri'nde açılan davalara göre şirket ABD ve Kanada'da 30 milyar dolardan fazla kazanç elde etti. Health Canada, OxyContin'i ilk kez 1996 yılında orta ve şiddetli ağrıları hafifletmek için onayladı. 2000'li yılların başında Kuzey Amerika'da aşırı doz raporları patlayınca Purdue, ağrı kesiciyle ilgili sorularla yüzleşmeye başladı. Şirket şu anda Kanada'nın neredeyse 50 eyaletinin tamamında ve birkaç ilinde dava ediliyor; davalarda Purdue'nin OxyContin bağımlılığının risklerini küçümserken, faydalarını "yasadışı aldatma ağı" yoluyla abarttığı iddia ediliyor. Purdue, ABD'deki davalarda belirtilen iddiaları reddetti ve ürünlerini Kanada yasalarına ve yönergelerine uygun olarak pazarladığını ileri sürdü. Şirket yaptığı açıklamada, "Opioid krizi, hem reçeteli opioidleri hem de giderek artan şekilde yasa dışı olarak üretilen ve tüketilen opioidleri içeren karmaşık ve çok yönlü bir halk sağlığı sorunudur" dedi. "İlaç endüstrisi de dahil olmak üzere tüm paydaşların pratik ve sürdürülebilir çözümler sunma konusunda oynayacakları bir rol var. " Purdue, geçen yıl Kanada'daki sağlık profesyonellerine yaklaşık 1,8 milyon dolar verdiğini ancak paranın yalnızca sağlık profesyonellerinin "hizmetlerine" ve sağlık kuruluşlarına gittiğini bildirdi. Her ikisi de opioid ürünleri üreten Teva Canada ve Janssen gibi diğer büyük ilaç şirketleri, doktorlara veya hastanelere yapılan ödemelere ilişkin herhangi bir bilgi açıklamıyor. Teva Kanada, Global News'in açıklama programına neden katılmadığına ilişkin sorularına yanıt vermedi. Janssen Kanada sözcüsü, şirketin gelecekteki katılım olasılığını değerlendirdiğini söyledi. Sözcü Laura Espinoza şunları söyledi, "Ödemelerin gönüllü olarak açıklanması girişimini ilerletmeye ve geliştirmeye yönelik planlar olduğunu anladığımız için, gelecekteki katılım olasılığını ve açıkladığımız bilgilerin doğru, anlamlı ve Kanada gizlilik mevzuatına uygun olmasını en iyi şekilde nasıl sağlayacağımızı değerlendirmeye devam ediyoruz".

Hükümetler nasıl tepki veriyor? Geçtiğimiz baharda Health Canada, araştırmacıların konu hakkında ilk kez uyarmasından yıllar sonra, opioidlerin pazarlanmasını daha da kısıtlamak için harekete geçeceğini duyurdu. Hareketin bir parçası olarak sağlık kurumu, tanıtım uygulamalarının yararları ve zararlarına ilişkin kanıtları incelemeye başladı; bu, kamuyu aydınlatma gibi ek şeffaflık önlemlerinin alınmasına yol açabilir. Ancak federal düzeyde daha fazla şeffaflık sağlamaya yönelik somut planlar hâlâ mevcut değil. Federal Sağlık Bakanı Ginette Petitpas Taylor'ın sözcüsü Alexander Cohen, "Şu anda doktorlara ve diğer sağlık pratisyenlerine yapılan sektör ödemeleriyle ilgili şeffaflığı artırma seçeneklerini araştırıyoruz" dedi. “Çünkü bu konular öncelikle eyaletlerin ve bölgelerin yetki alanına giriyor. Daha fazla şeffaflık sağlamak için hükümetleriyle ve tıp dünyasıyla yakın işbirliği içinde çalışacağız. " Ontario'nun eski Liberal hükümeti, 2017'de ilaç şirketlerini 10 dolar veya daha fazla olan tüm ödemeleri ve ödenenlerin isimlerini açıklamaya zorlayan şeffaflık yasasını kabul etti. Geçen sonbaharda, İlerici Muhafazakar Başbakan Doug Ford'un hükümeti Sağlık Sektörü Ödeme Şeffaflığı Yasasını durdurdu. Ontario Sağlık Bakanı Christine Elliott'un sözcüsü Global News'in sorularını yanıtlamadı ancak yaptığı açıklamada hükümetin "önceki hükümetin mevzuatında yer alan önerilen düzenlemelerle ilgili henüz nihai bir karar vermediğini" söyledi. Bu arada, BC'deki NDP hükümeti benzer şeffaflık mevzuatını inceledi ancak henüz herhangi bir yasayı uygulama taahhüdünde bulunmadı. BC Sağlık Bakanlığı sözcüsü, "Sağlık sektörü ödeme şeffaflığı, Ulusal Eczacılık Uygulamasına İlişkin Federal Danışma Konseyi tarafından gelecekteki ulusal ilaç bakım programının potansiyel bir unsuru olarak da tanımlandı" dedi. "B. C, hastalar, sağlık profesyonelleri ve üreticiler için tutarlı, ulusal bir program sağlamak amacıyla bu konuda Kanada çapında gelecekteki işbirliğine açıktır. "

(İZLE: Büyük ilaç şirketleri doktorlara ve hastanelere büyük paralar ödüyor. Caryn Lieberman bildiriyor.)
(İZLE: İlaç şirketleri tıp fakültelerine milyonlar akıtıyor - işte bunun eğitimi nasıl etkileyebileceği)

(Bu, ilaç endüstrisi ve Kanada'nın sağlık sistemi üzerindeki etkisi (doktorların fikirlerini etkilemesi, tıp okullarını finanse etmesi ve sonuçta bize reçete edilen ilaç türlerini etkilemesi) hakkındaki dört bölümlük serinin dördüncü ve son hikayesi. Ayrıca Bölüm 1, Bölüm 2 ve Bölüm 3'ü de okuyabilirsiniz.)" (824)

"'Doktorları manipüle etmek': İlaç temsilcileri belgenizi nasıl sunuyor?
Jack yazın polo, kışın ise düğmeli gömlek giyerdi; asla kravat takmazdı. Sık sık arabada bıraktığı bir evrak çantası vardı ve tanıtım malzemeleri için ince bir klasörün daha mütevazı görünümünü tercih ediyordu. Halen sağlık sektöründe çalıştığı için isminin değiştirilmesi şartıyla konuşmayı kabul eden eski bir ilaç temsilcisi olan Jack, diğer ilaç temsilcilerinin sıklıkla takım elbise giydiğini söylüyor. Bazıları hap örnekleriyle dolu mini bir tekerlekli çanta bile taşıyordu ama Jack "bunlardan biriyle ölü yakalanmazdı. " Bu, birinin bir satış elemanı olduğunu çok açık bir şekilde gösteriyordu; doktorların onu bir arkadaş gibi cana yakın biri olarak görmesini istiyordu. “Uzun bir maça çıkacaktım” diyor. "Amacım daha etkili 'kapanışlar' yapabilmek için bir ilişki kurmak ve (doktorlarla) rahat olmaktı. " Jack'in kasıtlı olarak rahat yaklaşımı, yaptığı hazırlığı yalanlıyor. Görüştüğü doktorlar hakkında her şeyi biliyordu: yazdıkları ilaçların türleri ve tercih ettikleri markalar. Bazen kahve siparişlerini ve vejetaryen olup olmadıklarını bile biliyordu. Bu bilgiyi verimli hissettiren bir sohbeti düzenlemek için kullanacağını söylüyor ve şöyle diyor: "Sanki (doktorun) boğazına bir mesaj sokmak yerine ona yardım etmeye çalışıyorum. " Verimli bir konuşma, satışı tamamlama şansını artırdı. Her ne kadar ilaç şirketleri doktorlara lüks yemekler ikram etme ve onları pahalı seyahatlere davet etme etiği konusunda manşetlere çıkmış olsa da, uzmanlar bu küçük, dikkatlice düşünülmüş günlük etkileşimlerin de aynı derecede endişe verici olduğunu söylüyor. İlaç temsilcileri Kanadalı doktorların reçete yazma alışkanlıklarını değiştiriyor ve hastaların çoğu bunun farkında değil. (....)" (825)

"Big Pharma, Günde 1.000 Dolarlık İlaçları Gerektirmek İçin Sessizce Önde Gelen Profesörleri Görevlendiriyor
İlaç fiyatları konusunda Başkan Trump'la mücadeleye hazırlanırken ilaç endüstrisi, ülkenin en iyi üniversitelerinden ekonomistleri ve sağlık uzmanlarını görevlendiriyor. Akademik makalelerde, bloglarda ve konferanslarda, kurumsal bağlarını her zaman açığa vurmadan, lobi faaliyetlerine prestijlerini katıyorlar. "Emily Scott, doğu Tennessee'nin Cumberland Gap bölgesindeki evinde. Scott'ın hepatit C tedavisi Tennessee'nin eyalet Medicaid programı tarafından reddedildi. (ProPublica'dan Ben Corda)" Bu hikaye Tüketici Raporları (Consumer Reports) ile birlikte yayınlandı. Son üç yılda ilaç şirketleri, hepatit C virüsüne karşı yeni tedavilerin çığırtkanlığını yapmak ve Medicare ve Medicaid gibi hükümet programları da dahil olmak üzere sigorta şirketlerini maliyetleri karşılamaya ikna etmek için bir halkla ilişkiler saldırısı düzenledi. Bu kolay bir satış değil çünkü tedavilerin fiyatı 40.000 ila 94.000 dolar arasında değişiyor ya da tedaviler üç ay sürdüğü için günde 1.000 dolara kadar çıkabiliyor. Sektör, ödeme yapanları ve halkı ikna etmek için güçlü yeni bir müttefiki görevlendirdi; önemli isimleri ülkenin en iyi üniversitelerindeki önde gelen ekonomistler ve sağlık uzmanları olan bir şirket. Precision Health Economics şirketi, yeni hepatit C tedavilerinin önde gelen üç üreticisine danışmanlık yapıyor: Gilead, Bristol-Myers Squibb ve AbbVie. AbbVie, American Journal of Managed Care'in hepatit C araştırmasıyla ilgili özel bir sayısını finanse ettiğinde, Precision Health Economics'in mevcut veya eski ortakları bu sayının yarısını yazdı. Daha önce firmaya danışmanlık yapan bir Stanford profesörü konuk baş editör olarak görev yaptı. Geçtiğimiz Mayıs ayında hepatit C hakkında yapılan kongre brifinginde, dört panelistten üçü mevcut veya eski Precision Health Economics danışmanlarıydı. Bunlardan biri firmanın kurucu ortağı, Güney Kaliforniya Üniversitesi profesörü Darius Lakdawalla'ydı. Lakdawalla, kongre çalışanları ve sağlık politika yapıcılarından oluşan dinleyicilere, "Topluma getiriler aslında yüksek fiyatlarda bile var" diye güvence verdi. "Soruna sadece maliyet etkinliği sorunu olarak bakan bazı kişiler bu fiyatların bazı açılardan çok düşük olduğunu söyledi. " İlaç fiyatları, tüketici savunucularından Başkan Donald Trump'a kadar herkesin şiddetli saldırısına maruz kalsa da, sigortacılar ve halk sağlığı programları, Precision Health Economics uzmanlarının da teşvik ettiği gibi, yeni hepatit C tedavileri için milyarlarca dolar harcamaya devam ediyor. Sektör ile Trump arasında yaklaşan bir savaş varken, Üreticileri “cinayetten paçayı sıyırmakla” suçlayan ve fiyatları “düşürmeye” yemin eden Trump, Precision Health Economics için ek iş yapan seçkin akademisyenlerin prestiji ve güvenilirliği, endüstrinin kamuoyunu ve kongre fikrini etkilemeye yönelik çok yönlü baskısında çok önemli bir rol oynayabilir. .

Yüksek öğrenim ve endüstri arasındaki işbirliği pek de alışılmadık bir durum olmasa da, Precision Health Economics'teki profesörler bunu bir sonraki seviyeye taşıyarak akademik ve ticari rolleri arasındaki her zaman açıklamadıkları çatışmaları keskinleştirdiler. Faaliyetleri, kiralık akademisyenlerin, iklim değişikliğinden antitröst politikasına kadar, sonuçta yaşam kalitesini ve sıradan Amerikalıların ev bütçelerini (kritik ilaçlar için ödedikleri para da dahil) etkileyen konulardaki ulusal tartışmayı şekillendirmede artan etkisini gösteriyor. İlaç endüstrisi, ticaret gruplarından birinin "savaş sandığı" için ek 100 milyon dolar toplamasıyla kazmaya başlıyor. Yıllardır politikacılarla lobi faaliyetleri yürüterek milyonlarca dolar harcadı ve geniş bir yelpazedeki mevzuat konusunda onların desteğini almayı umuyordu. Benzer şekilde araştırdıkları, öğrettikleri ve yazdıkları şeyleri etkilemeye çalışan doktorların da ilgisini çekti. Şimdi sağlık ekonomistlerine kur yapıyor. Tıbbi çıkar çatışmalarını inceleyen Harvard Tıp Fakültesi profesörü Eric G. Campbell, "Bu, ilaç endüstrisinin tıp eğitimi ve tıbbi araştırmanın her aşamasına dahil olma şeklinin sadece bir uzantısıdır" dedi. "Politika üzerinde olumlu bir etki yaratmak için yüksek profilli dergilerde veri sağlamak üzere bu ekonomist grubunu kullanıyorlar. " Firma, broşürüne göre hem "fiyatlandırma stratejileri" konusunda tavsiyelerde bulunarak hem de ilacın piyasaya sürüldüğünde değerini göstererek bir ilacın piyasaya sürülmesinin birçok aşamasına katılıyor. "Seçkin araştırma üniversitelerindeki profesörler tarafından yönetilen" grup, "dünyanın önde gelen araştırma dergilerinde akademik yayınlar" oluşturmak ve "prestijli, yakından izlenen forumlarda resmi kamu tartışmalarına" liderlik etmeye yardımcı olmak da dahil olmak üzere müşterilerine sunduğu bir dizi değerli hizmetle övünmektedir. . ” Hassas Sağlık Ekonomisi, Trump yönetimini etkilemek için iyi bir konumda olabilir. Chicago Üniversitesi'nde ekonomist ve Precision Health Economics'in üçüncü kurucu ortağı olan Tomas Philipson'un, kısa süreliğine Trump geçiş ekibinde kıdemli sağlık hizmetleri danışmanı olarak görev yaptığı bildirildi. Yorum taleplerine yanıt vermedi. Web sitesine göre, Gıda ve İlaç İdaresi'nin komiseri adayı olduğu bildirilen Dr. Scott Gottlieb, New York Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde klinik yardımcı doçenti ve Precision Health Economics'in eski bir "akademik üyesidir". Firmanın kesin etkisini ölçmek zor olsa da, Precision Health Economics'in çalışanları sıklıkla siyasi mücadelenin içine girdiler. Geçtiğimiz sonbaharda büyük ilaç şirketleri, hem jenerik hem de markalı ilaçların fiyatlarını kontrol altına alacak olan Kaliforniya referandumunu başarıyla yenmek için 100 milyon dolardan fazla para harcadı. Eylül ayında eyalet Senatosu'nda jenerik bir ilaçla ilgili duruşmada ifade veren kurucu ortak Dana Goldman, fiyatlarının düzenlenmemesi gerektiğini savunarak tartışmayı hepatit C tedavileri gibi markalı ilaçlara yöneltti. Goldman, "Gelecekteki yeniliklere erişimi güvence altına almalıyız ve bu, birisinin yenilikçi bir ilaç geliştirmesi durumunda bunun için çok fazla ücret talep edeceğinin anlaşılmasını gerektirecek" dedi.

Reçeteli ilaçların maliyeti ABD'de diğer gelişmiş ülkelere göre ortalama iki kat daha fazladır. Bunun nedeni çoğunlukla markalı ilaçlardır. Tüm reçetelerin yüzde 10'unu temsil ediyorlar, ancak ABD'de ilaçlara harcanan toplam tutarın neredeyse dörtte üçünü oluşturuyorlar. Fiyatları son beş yılda iki katına çıktı. ABD, ilaç üreticilerine ürünleri için birkaç yıl boyunca pazar ayrıcalığı tanıyor ve onlara kendi fiyatlarını belirleme olanağı tanıyan tek sanayileşmiş ülkelerden biri olmaya devam ediyor. Bu korumalar, otomotiv ve petrol endüstrilerinin iki katı marjla ilaç endüstrisinin ekonominin en kârlı sektörlerinden biri haline gelmesine olanak tanıdı. Pahalı ilaçların değerini haklı çıkarmak için Precision Health Economics'e bağlı profesörler, ilaçların yaratacağı net sosyal faydaları ölçtüğü iddia edilen karmaşık ekonomik modellere güveniyorlar. Sektör tarafından finanse edilen bir hepatit C araştırması için Lakdawalla ve aralarında üç ilaç şirketi araştırmacısının da bulunduğu dokuz ortak yazar, tüm hastaların test edilmesi ve tüm karaciğerlerin ve hayatların kurtarılmasının tahmini dolar değerinden tedavinin maliyetini çıkardı. Tüm hastaları şimdi test edip tedavi ederek toplumun 20 yıl içinde 824 milyar dolar kazanacağı sonucuna vardılar. Eleştirmenler zaman zaman danışmanların ekonomik modellerinin altında yatan hasta popülasyonlarının seçimi gibi varsayımları sorguladılar ve bazı bulgularının sektördeki müşterilerin lehine olduğunu öne sürdüler. Örneğin, bazıları kanser tedavilerinin değerini haklı çıkaracak sonuçları yeniden üretmeyi denediler ve başarısız oldular. Danışmanlık grubunun eski bir iş geliştirme yöneticisi, Precision Health Economics'in ilaç üreticilerinin akademisyenleri tarafından yazılan makaleleri akademik dergilerde yayınlanmadan önce incelemelerine olanak sağladığını söyledi. Bu tür bir ön inceleme, yüksek öğretimde tartışmalıdır çünkü akademik özgürlüğe zarar veriyor olarak görülebilir. Eski çalışan, "Diğer standart danışmanlık projeleri gibi, şirketten izin almadan yayınlayamazsınız" dedi. Firmanın kıdemli başkan yardımcısı ve genel müdürü Carolyn Harley, yayın öncesi incelemenin şirket politikası olmadığını, ancak "bazı durumlarda müşteri sözleşmelerinin onlara sunumdan önce inceleme ve yorum yapma fırsatı sağladığını" söyledi. Lakdawalla firmasının araştırması hakkında şunları söyledi: "Rahatsız olmadığım veya savunmaya hazır olmadığım hiçbir şeyi yayınlamadım ve benden de hiçbir zaman istenmedi. " Goldman, firmanın araştırmasının bağımsız olduğunu ve müşterilerinin bulguları etkilemediğini söylüyor. ProPublica'ya "Benim bakış açıma göre bu çok açık: Sponsorlarımı kızdıran şeyler söylüyorum, beni eleştirenleri kızdıran şeyler söylüyorum" dedi. "İnsanlar, ortaya çıkan araştırmaya sponsor olmak istedikleri için bize geliyorlar. Bunlar bizim fikirlerimiz. Fikirlerinizin tanınmasını bu şekilde sağlayabilirsiniz.

Danışmanlık işinin belirli ilaçların fiyatlarını belirlemeyi içermediğini ve akademik araştırmasının belirli markalardan ziyade yalnızca ilaç kategorilerine odaklandığını söyledi. Profesörlerin firmayla ve ilaç endüstrisiyle olan bağlarını bilimsel makalelerde açıklamaları tutarsız: bazen kapsamlı, bazen yetersiz. Precision Health üyeleri, bloglarda, konferanslar gibi kamuya açık forumlarda ve yasal ifadelerde ücretli çalışmaları hakkında daha az bilgi verme eğilimindedir. Geçen Mayıs ayında Capitol Hill'de hepatit C ilaçlarıyla ilgili brifingde Lakdawalla, Precision Health Economics ile olan ilişkisinden bahsetmemişti, ancak bu, katılımcılara sunulan dergi sayısında listelenmişti. Lakdawalla, son üç yılda en az 33 yayında firmayla olan bağlarını açıkladığını ekledi, “Çatışmalar her zaman bir endişe kaynağıdır, bu nedenle çalışma yöntemleri konusunda şeffaf olmak önemlidir; bu şekilde akademik literatürde incelenebilir ve tartışılabilirler”. Goldman, kendisinin ve Precision Health Economics'teki diğer akademisyenlerin uygun olduğunda bağlantılarını açıkladıklarını, ancak genellikle dergi editörlerinin ve konferans sponsorlarının bu bilginin nasıl sunulacağına karar verdiklerini söyledi. Goldman bir röportajda "İki şapka takıyorum" dedi. "Ve bunun algılanan çıkar çatışması açısından ne anlama gelebileceğini ortaya çıkarmaya çalışıyorum. " Söz konusu konular sadece akademik değil. Goldman, ilaç şirketlerinin daha iyi tıbbi tedaviler geliştirmek için harcadıkları muazzam zaman ve harcamalardan mali ödüller alması gerektiğini söylüyor. Ancak bazı ilaçların yüksek fiyatları hükümetin sağlık programlarını zor durumda bıraktı ya da onları kapsamı sınırlamaya zorladı. Örneğin, gelecek vaat eden bir hepatit C tedavisi o kadar pahalı ki, bazı eyalet Medicaid programları bu tedaviyi yalnızca en hasta hastalar için karşılamayı seçiyor. Tennessee'de hepatit C hastası olan ve yeni tedavi kapsamına girmeyen fabrika işçisi Emily Scott, "Triyaj, triyaj, triyaj" dedi. "Fiyatlarını o kadar yüksek belirlediler ki, biz yoksulların karşılayamayacağı kadar yüksek. " Bu tür vakalara rağmen, Precision Health Economics'ten dört araştırmacı geçen ayki bir makalede, ilaç fiyatları üzerindeki herhangi bir hükümet kontrolünün, yeni ilaçların geliştirilmesini caydırarak ortalama bir Amerikalının ömrünü iki yıl kısaltabileceği konusunda uyardı. "İnovasyonun hızı yavaşladıkça, yaşlı Amerikalıların gelecek nesillerinin yaşam beklentisi statükoya göre daha düşük olacak" diye yazdılar. İlaç ticareti grubu PhRMA tarafından finanse edilen makale, Goldman'ın baş editörü ve kurucu ortağı olduğu Sağlık Ekonomisi ve Politikası Forumu'nda yayınlandı. Künyesinde listelenen editörlerin yarısından fazlası firmadaki mevcut veya eski danışmanlardır. Precision Health Economics'in kurucu ortağı Dana Goldman doktorasını tamamladıktan hemen sonra. 1994 yılında Stanford'da ekonomi bölümünde kendisine tip 1 diyabet teşhisi konuldu. 29 yaşındaydı. Her gün taktığı pompayla hastalığın tedavisi için insülin alıyor. Goldman, "Beni iyileştirecek bir hap alabilseydim yüzbinlerce dolar öderdim" dedi. Tedavi arzusu yeni bir akademik ilgiye yol açtı: Tıbbi yeniliklerin ekonomisi. Bu alanda araştırma yapacak çok az hükümet fon sağlayıcısı olduğundan sanayiye yöneldi. Goldman, 2005 yılında Lakdawalla ve Philipson ile birlikte firmayı kurdu.

Hassas Sağlık Ekonomisi (Precision Health Economics)'in genel merkezi, Goldman'ın USC'deki akademik merkezinden yaklaşık 10 mil uzakta, palmiye ağaçlarıyla çevrili bir Batı Los Angeles ofis binasında yer almaktadır. Goldman'ın USC'deki asistanı aynı zamanda danışmanlık firmasında yönetici asistanıdır. USC araştırma uyumluluğu direktörü Daniel Shapiro, hem Goldman hem de Lakdawalla'nın üniversitenin danışmanlık standartlarına uygun olduğunu söyledi. Precision Health Economics, müşteri olarak en az 25 ilaç ve biyoteknoloji şirketi ve ticaret grubunu saydı. Listede Abbott Nutrition, AbbVie, Amgen, Biogen, Bristol-Myers Squibb, Celgene, Gilead, Intuitive Surgical, Janssen, Merck, Ulusal İlaç Konseyi, Novartis, Otsuka, Pfizer, PhRMA, rEVO Biologics, Shire ve Takeda yer alıyor. Firmanın dokuz lokasyonda 85 personeli bulunmaktadır. Yıllar geçtikçe kurucular, bu müşterilere danışmanlık yapmak üzere yüksek profilli akademisyenlerden oluşan etkileyici bir kadroyu işe aldı. 2016'nın başlarında firma, web sitesinde en iyi üniversitelerden iki düzineden fazla akademik danışman ve danışmanla övünüyordu. (Site daha sonra profesörleri üniversite bağlantılarına göre tanımlamayı bıraktı. ) Ortakların listesi aynı zamanda Kongre Bütçe Ofisi'nden üst düzey bir yetkili, Beyaz Saray Ekonomik Danışmanlar Konseyi'nden kıdemli bir ekonomist ve bir FDA komiseri de dahil olmak üzere yakın zamanda hükümetten ayrılan bazı politika ağır toplarını da içeriyor. ProPublica incelemesine göre, firma çalışanlarının son üç yılda yaptığı yayınların yaklaşık yüzde 75'i ya ilaç endüstrisi tarafından finanse edildi ya da ilaç şirketleriyle işbirliği içinde yapıldı. Bazı akademisyenler endüstriyle sıkı bir ilişkinin önyargıya işaret edebileceğinden endişe ediyor. Princeton ekonomisti Uwe Reinhardt, "Şahsen ben, işletmeniz belirli bir fon kaynağına bu kadar bağımlı olduğunda, o kaynağı tercih etme eğiliminde olacağınızı düşünüyorum" dedi. Goldman, sektörle olan bağlantısının daha iyi sorular sormasına yardımcı olduğunu söylüyor. ProPublica'ya şunları söyledi: "Bunları yapmanın doğru yolu özel sektörü uzaklaştırmak değil, onları harekete geçirmektir. " "Tartışmada söz sahibi olan herkesin önyargılardan uzak olması gerektiği bir dünyayla karşılaşırsak fikir çeşitliliğinin önemini kaybederiz. " Daha sonraki bir röportajda şunları ekledi: "Önyargı görünümünü gerçek önyargıdan ayırmalısınız. " Bu fikirler yakın zamanda çevrimiçi yayın The Conversation'da Lakdawalla ile birlikte yazdığı bir köşe yazısında da yankılandı. “Elbette sanayi ile işbirliği, danışmanlık ücretleri yoluyla gelirimizi artırıyor. Ancak araştırmamızı kim finanse ederse etsin (vakıflar, hükümet veya şirketler) aynı şablonu çalışmalarımıza uyguluyoruz” diye yazdı Goldman ve Lakdawalla. "Fildişi kule, tedavilerin sosyal faydalarını, tıbbi yeniliklere yönelik teşvikleri ve fiyatları değerle uyumlu hale getirmenin tüketicilere nasıl yardımcı olabileceğini anlamak için her zaman en iyi yer değildir. " Özel sektörü devreye sokmak gerçekten de Goldman'ın gelirini artırdı. Geçen yıl sunulan federal çıkar çatışması formlarına göre, Kongre Bütçe Ofisi'nde bir danışma panelinde görev yaptığı sırada Goldman, USC profesörü olarak elde ettiği gelire ek olarak firmadan 25.000 ila 200.000 dolar arasında danışmanlık geliri elde ediyordu. Ayrıca şirkette 500.000 dolardan fazla özsermayesi var. Precision'dan Harley, Goldman ve Lakdawalla'nın her birinin yüzde 1'den az hisse senedine sahip olduğunu, bunun da firmanın değerinin en az 50 milyon dolar olduğunu gösterdiğini söylüyor. Lakdawalla ve Philipson danışmanlık gelirlerini kamuya açıklamadı. Nisan 2015'te Precision Health Economics, özel bir biyoteknoloji şirketi olan Precision for Value tarafından satın alındı. Şartlar açıklanmadı. Sağlık ekonomisi firmasının ana şirketi Değer için Hassasiyet (Precision for Value), biyoteknoloji müşterileri için tıbbi tedavilerin fiyatının değerlendirilmesini de içeren araştırma yürütme yaklaşımını ortaya koyuyor. (....)" (826)

"Avustralya İlaçları raporuna göre ilaç şirketleri doktorlara milyonlar ödüyor
İlaç şirketleri, eğitim etkinliklerine ve danışma grubu toplantılarına katılmaları ve sektöre danışmanlık yapmaları için Nisan 2015'ten bu yana Avustralyalı doktor ve hemşirelere 64 milyon dolardan fazla para ödedi. İlk kez bu doktor ve hemşirelerin isimlerini veren yeni bir rapor, binlercesinin bu yılın nisan ayına kadar geçen altı ay boyunca 35 ilaç şirketinden yaklaşık 8,5 milyon dolar paylaştığını ortaya çıkardı. (Binlerce doktor ve hemşire yaklaşık 8,5 milyon doları paylaştı.) Avustralya İlaçları (Medicines Australia) verileri, bazı şirketlerin, bir şirketin ürünü veya kendi uzmanlık alanıyla ilgili araştırma sunabilmeleri için doktorları uluslararası konferanslara uçurmak için 18.000 dolara kadar harcadığını gösteriyor. Altı ay boyunca en yüksek maaşı alan doktorlar HIV ile ilgilenen doktorlar oldu. Yeni bir önleyici ilaç rejimi de dahil olmak üzere HIV tedavilerinin üreticisi Gilead, eğitim etkinlikleri ve diğer işler için birçok doktora her birine 10.000 dolardan fazla para ödedi.

Zengin liste. . Altı ay boyunca Avustralya'da en fazla maaş alan doktor, Sidney'deki St Vincent's Hastanesi'nin HIV, immünoloji ve bulaşıcı hastalıklar birimi müdürü Profesör Andrew Carr oldu. Eğitim toplantılarına katıldığı, danışmanlık yaptığı ve komite çalışmaları yaptığı için Gilead'den 39. 549 dolar aldı. Profesör Carr, ilaç şirketleriyle çalışmanın onları daha güvenli ve daha etkili HIV tedavileri geliştirmeye itebileceği anlamına geldiğini ve Gilead'e ilaçlarının sınırlamaları hakkında sıklıkla zaman ayırdığını söyledi. "Herhangi bir araştırma yapmanın öncelikli nedeni hasta sağlığını iyileştirmektir" dedi. "Araştırmada ilaç şirketleriyle iş birliği yapmak hastalarımın yeni tedavilere daha çabuk erişmesini sağlıyor ve mevcut ilaçları nasıl daha iyi kullanacağımı öğrenmemi sağlıyor. "İlaç olmasaydı hala bir koğuşum ölmekte olan hastalarla dolu olurdu." Victoria'da en yüksek maaşı alan doktorlar, Boehringer Ingelheim ve Astra Zeneca tarafından eğitim etkinliklerinde konuşma yapması ve şirketlere tavsiyelerde bulunması için 35. 110 dolar ödenen Baker IDI Kalp ve Diyabet Enstitüsü'nde diyabet uzmanı olan Profesör Merlin Thomas oldu. Bu tür ödemelerin alınmasından kaynaklanabilecek olası çıkar çatışmalarını her zaman beyan ettiğini ve konuşmasının reklam amaçlı olmadığını söyledi. Onu, eğitim etkinlikleri ve danışmanlık çalışmaları için Gilead ve BMS'den (Bristol-Myers Squibb) 30. 635 dolar alan, HIV ile ilgilenen Prahran GP'si Dr. Mark O'Reilly takip etti. HIV yönetiminin yönergelere göre yönlendirildiğini ve ilaç şirketlerinin ödemelerinin klinik yönetim seçimleri üzerinde hiçbir etkisi olmadığını söyledi. "Bu toplantılarda dünya liderleri HIV/hepatit yönetimi ve önleme stratejilerine ilişkin en son araştırma bulgularını sunuyorlar" dedi. "Hizmet başına ücret alan bir pratisyen hekim olarak, bu tür eğitim etkinliklerine katılarak gelirimi kaybediyorum, ancak bu eğitim fırsatlarının faydasının bu maliyetten daha ağır bastığını düşünüyorum." Dermatolog Profesör Rodney Sinclair'e eğitim etkinliklerinde yaptığı konuşma için Novartis tarafından 22. 617 dolar ödendi. Profesör Sinclair, Novartis'in daha önce yeni bir ilacın klinik denemesini yapması için kendisiyle sözleşme imzaladığını ve şirketin bu araştırma hakkında diğer doktorlara bilgi sunması için Birleşik Arap Emirlikleri'ne seyahat etmesi için kendisine para ödediğini söyledi. Profesör Sinclair "Bu benim reçete yazma alışkanlıklarımı etkilemiyor" dedi. Fairfax Media, bu doktorların hiçbirinin etik dışı davrandığını veya uygunsuz davranışlarda bulunduğunu öne sürmüyor.

Hey, büyük harcama yapan. . En çok harcama yapan ilaç şirketlerinden bazıları BMS, Novartis, Amgen, Pfizer, Roche ve AstraZeneca'ydı. Veriler, Medicines Australia'nın en son Davranış Kurallarındaki yeni şeffaflık önlemlerinin bir parçası olarak yayınlandı ve genel rakamlara ek olarak ilk kez bireysel ödemeler, sağlık çalışanlarının adları ve konumları rapor edildi. Ödeme alan doktorların yalnızca üçte ikisi ayrıntıların kamuya açıklanmasına izin verdi ancak yeni şeffaflık önlemi Ekim ayından itibaren zorunlu hale gelecek. Medicines Australia'nın kayıtlarına kaydedilen ödemeler, bu yılın Nisan ayına kadar olan 12 ay boyunca tüm ilaç şirketi üyelerinin "sağlık uzmanlarına" hem doğrudan ödeme hem de seyahat ve konaklama desteği olarak yaklaşık 64 milyon dolar ödediğini gösteriyor. Yalnızca altı aylık verilerde sağlık çalışanlarının isimleri yer alıyordu. Tedbirler, Avustralya Tabipler Birliği ve diğer sağlık grupları ve ACCC ile bu yılın başlarında yeni yasaya ilişkin yapılan görüşmelerin ardından kabul edildi. Avustralya Tabipler Birliği başkanı Dr Michael Gannon, yeni raporların ilaç şirketlerinin doktorlara sağladığı ödemeler konusunda daha fazla şeffaflık sağlama konusunda "doğruyu ortaya koyduğunu" düşündüğünü söyledi. "Hastaneleri veya sağlık ağlarını temsil eden bireysel doktorların yeni ilaçlar satın almak için sözleşme imzalamaya katılmaları durumunda, aldıkları ödemelerin şeffaf olması kesinlikle önemlidir" dedi. "Gerçek şu ki bunlar büyük masraflar karşılığında yeni ilaçlar geliştiren şirketler ve bilgi edinmenin yollarından biri de eğitim programları sunmaktır ve bunlar mütevazı bir konukseverlik gerektirebilir. " Dr Gannon, ilaç şirketlerinin geçmişte "pazarlama teknikleri" kullandığına dair "şüphe yok" dedi. Avustralya Halk Sağlığı Derneği genel müdürü Michael Moore, yeni şeffaflığın son yıllarda ödemelerle ilgili olarak ortaya çıkan "en önemli şey" olduğunu söyledi ve insanların "neyin uygun olup neyin olmadığına dair kendi kararlarını vermelerine" olanak tanıyacaktır. Bay Moore kişisel olarak sağlık personeline etkinliklere katılmaları için "doğrudan ödeme yapılmasının" "uygun olmadığını" düşündüğünü söylese de, etkinliklere ev sahipliği yapmak için üçüncü taraflara (dernek gibi) fon sağlanması, doktorların katılmaları için doğrudan ödeme alma endişesi olmadan yeni ürünler konusunda eğitim almalarına olanak tanıdı. Medicines Australia sözcüsü yaptığı açıklamada, en son raporların "uzmanlıklarını ve bilgilerini ilaç şirketleriyle paylaşan veya diğer sağlık profesyonelleri için tıp eğitimine öncülük eden bir doktora yapılan ödemeler hakkında net bilgi" sağladığını söyledi. Açıklamada, "Sürekli eğitim, sağlık çalışanlarının bu tedavilere ilişkin uygun anlayış ve bilgiyi edinmelerine yardımcı olur" denildi." (827)

"E-postalar, ilaç şirketlerinin FDA'ya danışmanlık yapan panel toplantılarına katılmak için para ödediğini gösteriyor.
Kamuya açık kayıt talebiyle elde edilen yüzlerce e-postaya göre Federal hükümetin ağrı kesicilerin güvenliğini ve etkinliğini test etme politikasını şekillendiren bilimsel bir panel, Gıda ve İlaç İdaresi'nin düşüncesini etkileme şansı için yüzbinlerce dolar ödeyen büyük ilaç şirketleri tarafından finanse edildi. E-postalar, şirketlerin, FDA'ya klinik deneylerden elde edilen kanıtların nasıl değerlendirileceği konusunda tavsiyelerde bulunmak üzere iki akademisyen tarafından kurulan panelin herhangi bir toplantısına katılmak için 25. 000 dolar kadar para ödediğini gösteriyor. Önde gelen bir FDA yetkilisi daha sonra grubu "önemli bir işbirliği çabası" olarak nitelendirdi. Hasta savunuculuk grupları, elektronik iletişimlerin, düzenleyicilerin ABD'deki 9 milyar dolarlık ağrı kesici pazarına girmeye çalışan şirketlere çok yakın olduklarını gösterdiğini söyledi. Ağrı kesicileri düzenleyen FDA yetkilileri, özel olarak bir araya gelen panelin yönetim kurulunda yer aldı ve ilaç firmalarının çalışanlarıyla birlikte yazılar yazdı. FDA, Oxycontin ve diğer opioidler de dahil olmak üzere reçeteli ilaçlara yönelik bağımlılık salgınını önleyebilecek önlemleri almadığı için eleştirildi. Washington Üniversitesi'ne kamu kayıtları talebinde bulunan Columbus, Ohio avukatı Craig Mayton, "Bu e-postalar, FDA'nın analjezik bölümünün son 10 yılda aldığı feci kararların açıklanmasına yardımcı oluyor" dedi. "FDA, halk sağlığını korumak yerine, ilaç şirketlerinin tüm kuralların yazılı olduğu küçük bir masada oturmak için para ödemesine izin veriyor. " Toplantılar devam ederken FDA yetkililerinin davet için büyük paralar ödeyen firmalarla görüşmesi fikri bazılarının kaşlarını çatmasına neden oldu. Organizatörlere gönderdiği bir e-postada Ulusal Sağlık Enstitüleri'nden bir yetkili, düzenlemelerin özel toplantıları "oynamak için ödeme süreci"ymiş gibi gösterip göstermediğinden endişe ediyordu. Ajans, FDA yetkililerinin toplantılara katılımlarından mali olarak fayda sağlamadığını söyledi. E-postalar, para karşılığında nüfuz vaadi veren bir panele kapılmasına izin vererek, düzenleyiciler ile düzenlenenler arasındaki çizgiyi bulanıklaştıran bir kurumu tasvir ediyor, ancak ikisi daha sonra farmasötik danışman olarak çalışmaya başladı ve eleştirmenler bundan daha fazlasını söyledi. FDA yaptığı açıklamada "bu endişeleri çok ciddiye alıyoruz" dedi. Ancak grupla ilgili "herhangi bir uygunsuzluğun farkında değiliz" denildi. Ajansın müdür yardımcısı Douglas Throckmorton, bir röportajda ajansın yürüttüğü kamu-özel ortaklıklarında katı şeffaflık ve finansman kurallarının geçerli olduğunu ve bu çabaların hükümet ve sektör için önemli olduğunu söyledi. Ancak bu vakadaki grubun FDA tarafından başlatılmadığını ve bu kuralların geçerli olmadığı özel bir ortaklığın da olduğunu söyledi. Throckmorton, "Bu tartışmaları yapmamız için kurallar var" dedi. Bu grup "özel bir grup olarak kuruldu."

Grup, Rochester Üniversitesi'nden Robert Dworkin ve Washington Üniversitesi'nden Dennis Turk adlı iki tıp profesörü tarafından organize edilmişti ve e-postaların büyük bir kısmı grubun toplantılarını finanse etme ve organize etme çabalarını anlatıyordu. İki profesörün bir toplantı için kişi başına 50.000 dolar kadar para aldığını, bu paranın akademik araştırma hesaplarına gittiğini ve araştırma görevlileri ve harcamalar için ödendiğini "ya da öğretim üyelerinin çalışmalarının küçük bir yüzdesini karşılamak için" aldıklarını söylediler. E-postaların bir noktasında, FDA ofislerinin yakınındaki bir otelde dört saatlik bir toplantı için kişi başına 5.000 dolar ücret almayı önerdiler. Tipik olarak Washington metropol bölgesinde düzenlenen toplantılar, ağrı kesicilerin etkinliğini ölçmek için en iyi yöntemlere odaklandı. Dworkin bir telefon görüşmesinde "Amaç herkesin daha iyi ilaç denemeleri geliştirmesine yardımcı olmaktı" dedi. Kendisi ve Turk sorulara e-posta yoluyla da yanıt verdi. Bir endüstri grubu olan Farmasötik Araştırma ve Amerika Üreticileri sözcüsü, kuruluşun e-postalara aşina olmadığını söyleyerek yorum yapmaktan kaçındı. Bir ağrı kesicinin etkili olup olmadığına tam olarak nasıl karar verileceği, bazı ürünlerinin etkili olduğuna inanan ancak standart klinik ilaç denemelerinde faydalarının gözden kaçırıldığı ilaç şirketleri için uzun süredir devam eden bir sorun olmuştur. Grubun hedeflerinden biri, akademisyenlerin "yanlış negatifler" olarak adlandırdığı durumdan kaçınarak, standart testlerde gözden kaçabilecek yeni ilaçların faydalarını aydınlatacak klinik araştırmalar tasarlamaktı. Yaklaşık 30 ila 40 kişinin katıldığı toplantılara akademisyenler, FDA ve NIH yetkilileri ve çoğu zaman ilaç şirketlerinden 14 kadar temsilci katıldı. Yalnızca şirketler katılım için ücret ödedi. Dworkin, grubun ürettiği bilimsel kılavuzların yüksek kalitede olduğunu ve "yayınlanan tek bir olumsuz yorumdan haberdar olmadığımızı" söyledi. Grubun amacı, ilaçların test edilmesiyle ilgili bilimsel konularda "fikir birliği" beyanları yayınlamaktı. FDA'nın analjezik bölümünün şefi ve grubun birçok toplantısına katılan Bob Rappaport, e-postalara veya telefon çağrılarına yanıt vermedi. Ancak IMMPACT kısaltmasıyla bilinen grubun etkisinin çığırtkanlığını yaptı. 2007'de hazırladığı PowerPoint sunumunun adı "IMMPACT'ın Etkisi" idi ve grubun FDA düşüncesi üzerindeki etkisini kabul ediyordu. Sunumda komite, bilimi ilerleten ve "yeni analjezik ilaç ürünlerini onaylayan" "iletişim için zengin bir fırsat" olarak tanımlanıyor. Toplantıların konusu bilim olurken, para konusu e-postalardan geçiyor. Washington'daki bir toplantıya davet için verilen 20.000 dolarlık fiyat, bir ilaç şirketi için bile yüksek görünüyordu. Bazı ilaç firmaları bu ücrete karşı çıkınca toplantıyı düzenleyenler Dworkin ve Turk kararlıydı. Dworkin, Temmuz 2003'te bir Eli Lilly temsilcisinin fiyata karşı dizginlemesinin ardından Turk'e şöyle yazmıştı: "20 bin küçük bir değişiklik ve eğer masada olmak isterlerse bunu kolaylıkla haklı gösterebilirler. " "Herkes [toplantılardan] çok memnun kaldı ve çok az bir para karşılığında büyük miktarda para alıyorlar (FDA düşüncesi üzerindeki etki, FDA düşüncesine maruz kalma, akademik kanaat önderleriyle ve onların uzmanlıklarıyla tanışma, dergi makalesi yazarlığı vb. ) ve bunu biliyorlar. ” "Bütün bunlar için gerçekten toplantı başına 20.000'den az olmasını mı bekliyorlar? " Dworkin yazdı. Başka bir noktada bir şirket temsilcisi arayıp, katılmak için 10.000 dolar bulabileceğini ve Dworkin'in e-postasında Turk'e söylediği gibi "daha fazlasını bulmaya çalıştığını" söyledi.

Dworkin, "25 bin konusunda esnek olmadığımızın farkında değildi ve biraz ters bir tavırla halihazırda gemide kaç şirketin bulunduğunu sordu ve ben 10 dediğimde DC'de bir toplantı yapmanın 250 bine mal olup olmadığını sordu" diye yazdı Dworkin. "Buna standart yanıtımızı verdim ve bu onu oldukça yumuşatmış gibi görünüyordu. " Ve bir başkasında: Turk, 2002'nin sonlarında Dworkin'e "Yerli(ler) IMMPACT'ın finansmanı konusunda huzursuz" dedi. Turk bir diğerinde "Çok spesifik davranırsak doktora sonrası fonları nasıl gömeceğimizi bilmiyorum" diyor. Röportajda Dworkin, böyle bir toplantıyı yürütmenin maliyetinin 150.000 dolara kadar çıkabileceğini ve kaç sponsoru çekebileceklerini asla bilmedikleri için fiyatı nerede belirleyeceklerini bilmenin zor olduğunu söyledi. Toplantılarını daha şeffaf hale getirmek için grup, toplantı sunumlarının kopyalarını Web sitesinde yayınladı. Öyle olsa bile, toplantılara katılan hükümet yetkililerinden en azından birkaçı görünüş konusunda gergin görünüyordu. Bir noktada bir NIH çalışanı, ilaç şirketlerinin ödediği ücretler ve toplantıların özel olması göz önüne alındığında, IMMPACT'ın "sonuçları etkilediği varsayılan birkaç büyük ilaç firması tarafından ödendiği" için eleştirilebileceğini belirtti. . ” NIH çalışanı, toplantıların NIH kampüsünde yapılmasını ve "bu girişimin bir 'oynamak için ödeme süreci' olduğu yönündeki damgalanmayı önlemek" için toplantının ilgili tüm taraflara açılmasını önerdi. Dworkin bir e-postada yanıt verdi: "Açık bir toplantının nasıl fikir birliği önerileri geliştireceğini hayal etmek zor. "" (828)

"Milyonlarca Dolarlık İlaç Parası DSM-5-TR Yazarlarına Gitti
"Yazarların yaklaşık %60'ının endüstriyle finansal bağları vardı ve bu DSM'de açıklanmadı. Çalışmalar, çıkar çatışmalarının endüstri yanlısı karar almaya yol açtığını gösteriyor.. Yeni bir çalışmada araştırmacılar, psikiyatrinin teşhis kitabının (DSM-5-TR) son baskısı üzerinde çalışan yazarların yaklaşık %60'ının ilaç endüstrisiyle finansal bağları olduğunu buldular. Toplamda, ilaç şirketlerinden 14,2 milyon dolardan fazla para DSM-5-TR görev gücüne ve inceleme grubu üyelerine gitti. Araştırmacılar, "Revizyon süreci üzerinde karar verme yetkisine sahip kişilerin ilaç şirketlerinden aldığı para miktarı, bu teşhis kılavuzunun editoryal bağımsızlığı hakkında sorular ortaya çıkarıyor" diye yazıyor.. (...)" (1207)

"Bazı Doktorlar İlaç Şirketlerinden Yılda Binlerce Dolar Kazanıyor; Endişelenmeli misiniz? (1204)
"Çalışma, ilaç şirketlerinden gelen küçük hediyelerin bile reçeteleme alışkanlıklarını değiştirdiğini buldu (1205)
"Doktorların %65'i büyük ilaç şirketlerinden nakit "komisyon (/rüşvet -kickbacks)" alıyor (1206)

** DOKTOR MAAŞLARI VE/VEYA GELİRLERİ

"Doktorum Ne Yapıyor? Doktorlara Nasıl Ücret Verilir?
Amerikalıların sağlık hizmetlerinin çeşitli yönlerini açığa çıkarmasına yardımcı oluyorum.. Doktorlara nasıl maaş ödendiğini hiç merak ettiniz mi? Doktor tazminatı (örneğin doktorlara ne kadar maaş ödendiği) ortamdan ortama değişiklik gösterir. Hastanelerde çalışan doktorlara genellikle özel muayenehanelerde veya akademik tıp merkezlerinde çalışan doktorlardan farklı ücretler ödenmektedir. Doktor maaşı son yirmi yıldan fazla bir süredir gelişmiştir ve doktorun istihdam durumuna bağlı olarak önemli ölçüde farklılık gösterebilir. Sadece tazminatlar değişmedi, aynı zamanda sağlık hizmeti ortamının dinamizminin (örneğin yönetimli bakım, Uygun Fiyatlı Bakım Yasası vb. ) getirdiği sürekli ve dalgalı baskı altında veya bu baskı nedeniyle değişti. Aşağıda yayınlanan bilgiler, doktor tazminatına ilişkin genel bir tablo çizmek için fazlasıyla basittir. Özel uygulama.. Özel tıbbi muayenehaneler (örneğin doktorunuzun muayenehanesi) ticari bir faaliyettir. Çoğu özel işletmede olduğu gibi, işletme sahiplerine (hekimlere) tüm diğer faturalar ödendikten sonra ödeme yapılır. Yani doktorlar, pratisyen hemşireler ve doktor asistanları hastaları görecek, çizelgelerini belgeleyecek ve daha sonra hizmetleri için sigorta şirketlerine (veya hastalara) fatura kesecek. Gelir, ürünün (sağlık hizmeti) teslimi için işletmeye akar. Örneğin, Şekil 1'de belirtildiği gibi Muayenehane X'in geliri 250.000 ABD Dolarıdır (Dr. X, 250.000 ABD Doları gelir elde etmeye yetecek kadar hasta görmüştür). İşletmeyi yürütmenin maliyeti (maaşlar, kira, kiralar, malzeme vb. ) 100.000 ABD dolarıdır. Bu uygulamada 150.000$ kar bırakıyor. Bu para daha sonra muayenehanenin sahibi olan hissedarlara ödenebilir. (Birden fazla hissedar varsa, kârı sahiplik payına, sahip sayısına vb. göre ayrıştırırlar. )

Şekil 1
Kâr/Zarar Tablosu    Pratik X
--------------------       ----------
Gelirler                     $250,000
Giderler                    $(100,000)
Brüt Gelir                 $150,000
Daha az MD Komp  $(150,00)
Kâr/(Kayıp)              $   -

Şekil 1'in gösterdiği şey, Uygulama X'in %40'lık bir genel giderle çalıştığı (kazanılan her doların 40 senti işletme giderlerine harcanıyor) ve %60'ını hissedarlara geri sağladığıdır. Bu nedenle, her işte olduğu gibi işletme maliyeti yönetimi, daha fazla kârlılık sağlamak için çok önemlidir. Ancak genel anlamda geri ödeme modelleri (gelirlerin nasıl elde edildiği) değişiyor. Bu nedenle, gelir sağlamak ve sabit maliyetleri karşılamak için günlük olarak mümkün olduğu kadar çok hastayı muayenehaneye almak X Muayenehanesinin çıkarınadır. Başka bir deyişle, eğer muayenehane günde çok fazla hastaya bakmıyorsa gelirler zarar görecektir. Çoğu durumda, özel muayenehanelerin aynı zamanda doktor çalıştıran doktor sahipleri vardır. Çalışan hekimin maaşı muayenehanenin gideri haline geliyor ve çalışan doktor sabit bir maaş ve belki de ikramiye alıyor. Elde edilen gelirin geri kalanı, kar ve ekstra tazminat olarak hissedarlara aktarılır. Şekil 2'de görüldüğü gibi Dr X başka bir doktor tuttu. Yeni doktor, gelirini (üretkenliğine bağlı olarak) 250.000 $'dan 350.000 $'a çıkarıyor. Giderler yalnızca 75.000 $ arttı (yeni doktorun maaşı dahil). Şekil 2'de görüldüğü gibi, Dr. X 150.000$'lık tazminatını alıyor ancak daha sonra dağıtılmak üzere ilave 25.000$'a sahip oluyor.

Şekil 2
Kâr/Zarar Tablosu     Pratik X
--------------------        ----------
Gelirler                      $350,000
Giderler                     $(175,000)
Brüt Gelir                  $175,000
Daha az MD Komp  $(150,00)
Kâr/(Kayıp)              $ 25,000

Birazcık Doktor Maaş Tarihi.. İşlerini (uygulamalarını) yürütmekten yorulan pek çok hekim, hastanelerde istihdam edildi. Hatta Amerikan Tabipler Birliği (AMA "American Medical Association"), 2016 verilerine dayanarak doktorların yalnızca %47,1'inin özel muayenehanede kaldığını öne sürdü. Bu, AMA'nın kaydettiği özel muayenehanelerdeki en düşük rakamdır (Politika Araştırma Perspektifleri: Hekim Muayene Düzenlemelerine İlişkin Güncellenmiş Veriler. Amerikan Tabipler Birliği. 2017). Neden? Pek çok doktor, külfetli düzenlemeler ve genellikle multimilyon dolarlık işletmelerin yönetimi nedeniyle hayal kırıklığına uğradı. Sonuç olarak, istikrarlı bir maaş çeki sağlamak ve çalışanlara ödeme yapmak, yanlış tedavi sigortası için alışveriş yapmak, sigorta şirketleriyle pazarlık yapmak ve ofis kiralama düzenlemelerini yönetmek gibi iş risklerini azaltmak için hastanelerin çalışanı oldular. 1990'larda, hastaneler özel muayenehaneleri yok etme aşamasına geçtiğinde, birçok hastane, yönetimli bakımın geniş bir doktor ağıyla daha kolay halledilebileceğine inanarak bunu yaptı. Bu iş sözleşmelerinin çoğunda doktorlara maaş garantisi veriliyordu. Dolayısıyla, yukarıdaki modelimizin aksine, doktorun maaşı onun üretkenliğine ve/veya gider yönetimine bağlı değildi. Şekil 3, hayali bir doktorun özel muayenehaneden bir hastaneyle iş anlaşmasına geçişini tasvir ediyor. (.....)" (829)

"Doktorlar hastanelere çok para kazandırıyor
Hekim tarafından üretilen gelir ve ortalama maaşlar..(Gelir Araştırması 2019)

Özellik (ihtisas)..                      Ortalama hasılat.. Ortalama maaş
--------------------                         -----------------   -------------
Kardiyoloji (invazif)                ; 3,5 milyon dolar - 590 bin dolar
Beyin Cerrahisi                        ; 3,4 milyon - 687 bin
Kardiyoloji (invazif olmayan) ; 2,3 milyon - 427 bin
Kadın Doğum/Jinekoloji         ; 2,0 m - 324 bin
Kardiyovasküler cerrahi          ; 3,7 milyon - 425 bin
Oftalmoloji                              ; 1,4 milyon - 300 bin
Aile pratiği                              ; 2,1 milyon - 241 bin
Ortopedik cerrahi                    ; 3,3 milyon - 533 bin
Gastroenteroloji                      ; 3,0 milyon - 487 bin
Kulak Burun Boğaz                ; 1,9 milyon - 405 bin
Genel Cerrahi                         ; 2,7 milyon -350 bin
Pediatri                                   ; 1,6 milyon - 230 bin
Hematoloji/onkoloji              ; 2,9 milyon - 425 bin
Psikiyatri                               ; 1,8 milyon - 261 bin
Dahiliye                                ; 2,7 milyon - 261 bin
Göğüs hastalıkları                ; 2,4 milyon - 418 bin
Üroloji                                 ; 2,2 milyon - 386 bin
Nefroloji                              ; 1,8 milyon - 272 bin
Nöroloji                              ; 2,1 milyon - 301 bin

Data: Merritt Hawkins (a); Table: Axios Visuals

Hekim personel bulma şirketi Merritt Hawkins'in yakın zamanda yaptığı bir araştırmaya göre, doktorlar hastaneler için çok fazla gelir sağlıyor; doktorların maaşlarından çok daha fazla. Neden önemlidir: Hastanelerin hekimlik mesleğini edinmeyi neden kazançlı bir fırsat olarak gördüğünü anlamak kolaydır; hastaneler bunu hızla yapmaktadır. Kaiser Aile Vakfı'ndan Larry Levitt şunları söyledi, "Bu, doktorların sağlık sisteminin geri kalanına açılan bir kapı olduğuna dair iyi bir hatırlatmadır. İnsanların hastaneye kabul edilip edilmeyeceğine veya laboratuvar testi, tarama veya reçete yaptırıp yaptırmayacağına karar verenler doktorlardır." Daha derine git: Amerikan Tabipler Birliği tarafından yakın zamanda yapılan bir araştırma, ABD'de ilk defa, kendi muayenehanesini yürütenlerden daha fazla çalışan olarak çalışan doktorun bulunduğunu ortaya çıkardı. (...)" (830)

"Hastaneler Doktorlara Hasta Kabulü İçin Ücret Veriyor mu?
Hastanelerin yatakları ve personeli var, eğer yatakları doldurmazlarsa personeline maaşlarını ödeyemiyorlar. Bir hastane ister kâr amaçlı ister kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olsun, her zaman dışarıdaki doktorları hastalarını o hastaneye kabul etmeye teşvik etmenin yollarını arar. Geçtiğimiz on yılda hastanelerin özel muayenehaneleri devralmasındaki itici güçlerden biri de bu. Sonuçta, eğer doktor artık sizin çalışanınız olursa, doktor hastalarını şehirdeki hastaneye değil, işvereninin hastanesine kabul edecektir. Peki hastaneler hastaları kabul etmeleri için doktorlara para ödüyor mu? ​Bazı doktorlar hâlâ kendi muayenehanelerini sürdürüyor ve eğer bölgede birden fazla hastane varsa doktor hastalarını hangisine kabul edeceğine karar verebilir. New Hampshire'da mükemmel bir üne sahip olan bir kardiyolog ve birçok hasta, hastalarının hastaneye yatırılması gerektiğinde bu seçimle karşı karşıya kaldı. Ve hastane seçimi o hastaneye fayda sağladığı için para yüksek sesle konuşmaya başladı. Kardiyologun "tercih ettiği hastane", hastanenin, hastaları kendi yoluna gönderdiğinde doktora komisyon ve diğer mali faydalar sağladığı bir plan nedeniyle federal hükümet tarafından dava edildi. Dava, federal "Asıl İddialar Yasası" ve "Geri Ödemeyi Önleme" yasası kapsamında açıldı. Hastane, iddiaları çözüme kavuşturmak için 3,8 milyon dolar ödedi. Davayı yürüten ABD Başsavcısı şunları söyledi: "Hastalar tıbbi hizmetlere sevk edildiğinde, bu sevkler yalnızca tıbbi ihtiyaçlara dayanmalı ve mali kaygılardan etkilenmemelidir. " ABD'nin iddiasının temeli Medicare, Medicaid ve diğer federal sağlık programları tarafından ödenen tıbbi masrafların etkisiydi. ABD Sağlık ve İnsani Hizmetler Bakanlığı Genel Müfettişliği, Savunma Bakanlığı Genel Müfettişliği ve FBI bu dava üzerinde çalıştı. ​Elbette hastane, iddia edilen eylemlerden dolayı hata veya sorumluluk kabul etmedi. İlginç bir şekilde, federal yetkilileri bu plan konusunda uyaran ve eski bir hastanede çalışan doktor olan ihbarcı, federal ihbarcı yasası kapsamında nihai uzlaşma tutarının bir kısmını alacak." (831)

"Hastane doktorlarının maaşları nasıl olmalı?
"- Doktorlar sağlık sistemindeki maliyetlerin önemli bir kısmını oluşturmaktadır. 2009'da Ontario'nun sağlık hizmetleri bütçesinin neredeyse dörtte biri doktorlara ödeme yapmak için harcandı.. ; -Hastanelerde çalışan doktorların çoğuna ödeme doğrudan hastane tarafından yapılmaz, ancak doktorlara her prosedür ve klinik hizmet için ödeme yapan Ontario Sağlık Sigortası Planı tarafından yapılır. Bu sisteme “hizmet başına ücret (fee-for-service)” adı verilmektedir.. ; -Hastanelerde çalışan doktorlara hizmet başına ücret yerine maaşla ödeme yapılması gerekip gerekmediği konusunda büyüyen bir tartışma var.." Ontario'daki doktorlara ödeme yapmanın tarihi.. 1960'ların sonlarında Medicare'in ortaya çıkmasından önce, birçok doktor hastalardan doğrudan ücret alıyordu. 1966 yılında federal mevzuatın kabul edilmesinin ardından oluşturulan Ontario Sağlık Sigortası Planı (OHIP), hastaların hastanelerde ve doktor muayenehanelerinde tıbbi olarak gerekli hizmetleri doğrudan ödeme yapmak zorunda kalmadan almalarına olanak tanıdı. (....) Hizmet başına ücret ve maaş: bakım teşvikleri. . Ontario doktorlarının çoğu, gelirlerinin önemli bir kısmını hizmet başına ücretten alır; bu, Fayda Çizelgesi'nde listelenen ücretlere göre sağlanan her hizmet için bir ödeme anlamına gelir. Teşvik açık: daha fazla hasta görün veya daha fazla prosedür yapın, böylece daha fazla ödeme alırsınız. Birçok sağlık politikası analisti, bu teşviklerin istenmeyen sonuçlara yol açabileceğini savunuyor. Hizmet başına ücret, doktorları gereksiz testler ve prosedürler yapmaya ve bakım koordinasyonu ve kronik hastalık yönetimi gibi zaman alıcı, mali açıdan ödüllendirici olmayan işleri ihmal etmeye teşvik edebilir. St. Joseph Sağlık Merkezi CEO'su Carolyn Baker, hizmet başına ücretin "karmaşıklığı değil hacmi ödüllendirdiğini" söylüyor. (....)

Teşviklerin uyumlaştırılmasına yönelik modeller. . Carolyn Baker, Kanada dışındaki sağlık sistemlerinden gelen doktorlara yönelik teşviklerin nasıl dengeleneceği konusunda öğrenebileceğimiz dersler olduğunu söylüyor. Kaliforniya'daki Kaiser Permanente, doktorlara maaş ödüyor ve onlara performans teşviklerine dayalı olarak ek ikramiye kazanma fırsatı sunuyor. Amerika Birleşik Devletleri'nde çok övülen Gaziler İşleri sistemi de aynısını yapıyor. Kâr amacı güden birçok sağlık kuruluşu bile doktorların hastane çalışanı olduğu modellere doğru ilerliyor; yakın zamanda yapılan bir araştırma, Amerikalı doktorların yarısından fazlasının bir hastanede veya entegre sağlık sisteminde çalıştığını gösteriyor. Ontario Hastane Birliği Başkanı ve CEO'su Tom Closson, "Doktorlara ödeme yapmak için her modele uygun tek bir model yok" diyor. Closson, "farklı doktorların farklı türde işler yaptığı" gerçeğinin sonuçlarına dikkat çekiyor ve etkili ödeme sistemlerinin her doktorun yaptığı işin türünü ve ayrıca "çalıştıkları kuruluşun klinik hizmet hacimleri, erişim ve kalitenin yanı sıra akademisyenler açısından neyi başarmaktan sorumlu olduğunu" yansıttığını da belirtiyor. Closson ayrıca Ontario doktorlarının çalıştığı ortamların çeşitliliğinin sonuçlarına da dikkat çekiyor. "Küçük bir topluluktaki bir doktorun tıp uygulamalarında oynayacağı rol, büyük topluluklardaki doktorlardan farklı olacaktır ve kendi toplumlarındaki hastalara en iyi şekilde hizmet verebilmek için uygun mali desteğe ve teşviklere sahip olmalarını sağlamak amacıyla bunun tazminat planının tasarımına yansıtılması gerekmektedir. " diyor. Carolyn Baker da aynı fikirde: "Tek bir doğru çözüm olduğunu düşünmüyorum. " Kendisi şunu öne sürüyor: "Daha fazla deney yapılması gerekiyor; bu da zorlu çünkü Ontario Tabipler Birliği'nin mevcut 'sendika' zihniyeti, çoğunluğun yararına olacak şekilde klasik toplu pazarlığa odaklanıyor ve deneyi teşvik etmiyor. " Ontario Sağlık ve Uzun Süreli Bakım Bakanlığı'nın Müzakereler ve Sorumluluk Yönetimi Bölümünde çalışan Erik Hellsten de aynı fikirde: "Sağlayıcı teşviklerinin mükemmel bir seti yok. Her finansman mekanizmasının kendine göre güçlü ve zayıf yönleri var ve sonuçta, katlanabileceğimiz politika sonuçlarına göre kararlar alıyoruz. "

İKİ YORUM;
--------------
"Ben bir hastane doktoruyum. Bana öncelikle hizmet karşılığında ücret ödeniyor ve hasta bakımıyla doğrudan ilgili olmayan ek işleri karşılamak için hastane tarafından maaş alıyorum. Hastanede çalışan hekimlerin, özellikle de yatarak kabul edilen hastalardan En Sorumlu Hekim olarak görev yapanların ücretlendirilmesi şu anda yoğun bir çok taraflı incelemeden geçmektedir. Mevcut hizmet ücreti sisteminin hekimlerin kalite iyileştirme girişimlerini yeterince kapsamadığı veya desteklemediği genel olarak kabul edilmektedir. Hastane bütçelerinin doktorlara ücret ödemesi amaçlanmadığı için, şu anda doktorların hastane maaş bordrosundan çıkarılmasını amaçlayan bir “e kod” programı bulunmaktadır. Bu, hasta faturalarında %30'luk bir prim kodudur. Bir doktor, hastanede kalışının 1. , 2. ve son gününde hastayı tedavi etmek için 55,45 dolar alıyor. Aileleriyle planlanmış bir toplantıları olmadığı sürece günaşırı 29,20 dolar alıyorlar. E-kodları, doktorların aldığı "eklemelerin" doğrudan azaltılması karşılığında bu miktarlara %30 ekliyor. Ücretlendirilmeyen/ödüllendirilmeyen şeyler şunlardır: aileye veya daha önce olaya dahil olan diğer bakım sağlayıcılara yapılan telefon görüşmeleri, (diğer doktorlarla yapılan 10 dakikadan uzun "telefon görüşmeleri" ile yapılan görüşmelerin faturalandırılmasına izin verecek yeni bir kod bulunduğunu unutmayın; bu nadirdir - doktora ulaşmak genellikle 10 dakika ve sorunu çözmek için 2 dakika konuşma sürer). Multidisipliner turlar ve iletişim doğrudan telafi edilmez. Bunun ne sıklıkla gerçekleşmesi gerektiğine ilişkin kendi standartlarını/beklentilerini geliştirmek hastane gruplarının sorumluluğundadır. Ben de bu görüşmelere aktif olarak katılıyorum ve 27 Haziran'dan sonra Hastane Hekimliği Bölüm Başkanı olarak meslektaşlarımı OMA düzeyinde temsil edeceğim. Bu rolün bir parçası olarak, meslektaşlarımdan ve daha geniş halktan, ayrıcalıklı oldukları ve iyileşmeye yardım etmekle görevlendirildikleri kişiler için en iyi sağlığı sağlayarak en önemli şeyi yönlendirmede sistemin başarılı ve başarısız olduğunu nasıl algıladıklarını öğrenmeyi umuyorum." - Laith Bustani, May 31, 2011

"Aceleci ve pervasız coşkum nedeniyle, maaşlı sistemde çalışan bir hastane doktoru olarak deneyimlerimi anlatmayı unuttum. İki yıl boyunca maaş alarak çalıştım ve faturalarımı hastaneye geri ödedim. Faturalarım maaşımın yaklaşık %40-60'ını oluşturuyordu (yani hastane yatırımının karşılığını alamadı). Şu an aldığımdan daha fazla maaş alıyordum ama aynı zamanda daha fazla hastaya baktım ve daha uzun saatler çalıştım. Kalite iyileştirme girişimlerine katkıda bulunduk ve çoğu durumda doktorların grup olarak çalıştığı durumlarda sorunları gidermek ve programı geliştirmek için düzenli olarak bir araya geldik. Hastane, hasta yükümüzü artırmak (ve dolayısıyla daha fazla para toplamak) yönünde, daha deneyimli doktorların ayağa kalkıp "daha fazla hasta almayı reddediyorum" deme noktasına varacak kadar kademeli bir baskı yaptı. Görüyorsunuz, hekim haddini bilmekle yükümlüdür ve ek sorumluluklar alarak hastasını tehlikeye attığını algılarsa etik açıdan reddetmek durumundadır. Çalıştığınız kişi olarak "hastayı" değil de "hastaneyi" düşündüğünüzde bunu yapmak daha zordur. Dezavantajı ise bize çalışan muamelesi yapılmasıydı. “Sorumluluk kayması” (bütçe kısıtlaması dönemlerinde her yerde bir sorun) vardı. Birçok durumda programda, etkisi tam olarak anlaşılmadan/uyarlanmadan bir şekilde zorunlu kılınan değişiklikler dayatılmıştır. Kısacası her iki ortamda da (FFS/Maaş) çalıştım. Her birinin avantajları/dezavantajları vardır ve her biri geliştirilebilir ve geliştirilmelidir. Her iki senaryoda da çoğu doktor, bildikleri en iyi bakımı sağlamak için ellerinden geleni yaptı. Çoğu (her iki sistemde de), sistem daha verimli ve hastalarının ihtiyaçlarına daha duyarlı olsaydı, yapacaklarından daha erken ayrılır/yakılır. Neden gittiklerini ve onları neyin geri getireceğini öğrenene kadar en hasta, en savunmasız hastalarımızın bakımı olması gerektiği kadar iyi olmayacak." - Laith Bustani, June 1, 2011" (832)

"Doktorların Ödeme Aldığı Farklı Yolların İncelenmesi
Tıp sektörünün ücret altyapısını anlamak kolay bir iş değil! Tıp dünyasında maaş bordrosunun pek çok hareketli kısmı vardır ve çoğu zaman işçiler çok fazla örtüşmeyen belirli alanlara kapatılır. Para, ilaç ve sigorta, dışarıdakilerin anlayabileceği karmaşık bir dünyadır. Birkaç yıl önce, kar amacı gütmeyen medya kuruluşu ProPublica, hastaların ilaç veya tıbbi cihaz şirketlerinden ödeme alıp almadıklarını görmek için doktorlarını arayabilecekleri bir veri tabanı geliştirdi. Bu verilerin tümü, doktorların sağlamak zorunda olduğu bilgilerin federal olarak zorunlu raporlanmasından geliyor. Veri tabanındaki bazı doktorlar hiçbir şey almadılar ya da "diğer kategorilerin yanı sıra tanıtım görüşmeleri, araştırma ve danışmanlık" için yer yer 10 ya da 20 dolar geri ödeme aldılar. Ancak ortopedi cerrahı Dr. Stephen Burkhart gibi ilaç şirketleriyle ortaklıklar yoluyla 65,3 milyon dolar kazanan tıbbi sağlayıcılar da vardı. Bu bizi meraklandırdı, doktor olmak, sadece işini yaptığı için değil aynı zamanda sponsorluklar, ortaklıklar ve onaylar için de para alan ünlü bir sporcu olmaya benziyor mu? Sonuçta hayır, doktor olmanın elit bir sporcu olmaya benzemediğini öğrendik. Sporcuların maaşları yıldan yıla büyük farklılıklar gösteriyor ve maaşlarının büyük bir kısmı, işi bitirmek yerine belirli başarılara (yani: galibiyetlere! ) değer veren sözleşmelerden geliyor. Tam tersine, çoğu doktorun ana geliri, konuşma anlaşmalarından veya araştırma ortaklıklarından değil, oldukça istikrarlı maaşlarından geliyor. Ancak tıbbi bakım için ödediğiniz paranın nasıl doktor maaşına dönüştüğünü anlamak ilginç bir süreç! Amerika'daki doktorların nasıl maaş aldığına bakalım. Bir doktorun maaşını ne belirler? Amerika Birleşik Devletleri'nde çalışmak zaten bir doktor için en yüksek potansiyel maaşı garantilemenin en iyi yoludur. ABD'de doktorlarımıza dünyanın herhangi bir yerinde olduğundan daha fazla para ödüyoruz. Aslında, diğer benzer ekonomilerin çoğunun tıbbi sağlayıcılarına ödediğinin neredeyse iki katını ödüyoruz. Bunun pek çok nedeni var; bazı sağlık uzmanları bunun doktor arzının tıp birlikleri tarafından sınırlandırılmasıyla ilgili olduğunu savunuyor. Ekonomist Yarek Waszul şöyle yazıyor: “Doktor arzı, tıp fakültesi kontenjanlarının sayısı ve daha da önemlisi tıp ihtisaslarının sayısı tarafından sıkı bir şekilde kontrol ediliyor. Bunların her ikisi de hekim kuruluşlarının hakim olduğu bir organ olan Lisansüstü Tıp Eğitimi Akreditasyon Konseyi tarafından belirlenmektedir. Amerika Birleşik Devletleri, diğer ülkelerden farklı olarak, doktorların uygulama yapabilmeleri için ABD'de ikamet programını tamamlamalarını şart koşmaktadır. Bu, ABD'li doktorların rekabetlerini yasal olarak sınırlayabilecekleri anlamına geliyor. Sonuç olarak ABD'li doktorlar daha yüksek maaş alıyor." Waszul, doktorlara yönelik yüksek maaşların, Amerikalılar için yüksek tıbbi maliyetler sorununun bir parçası olduğunu savunuyor ancak Gary Price, MD ve Tim Norbeck, Forbes'a aşağıdakileri savunan bir çürütme yazdı: "-Bir doktorun maaşının adilliğini ölçmenin yolu, bireysel olarak doktorun izleyebileceği diğer kariyerlere bakmaktır; eğer kişi avukatlık veya Wall Street yatırımcısı olmak gibi yüksek maaşlı başka bir işe girerek de aynı kadar para kazanabildiyse, o zaman o kişi bir doktor kadar yüksek maaşı hak ediyor demektir.. ; -Hastaların tıbbi harcamalarının yalnızca %20'si doktorların maaşlarına gidiyor.. ; -Pek çok Amerikalı, doktorlara çok yüksek maaş ödenmesini bir sorun olarak görmüyor.." Peki bu maaşlar nedir? Amerika Birleşik Devletleri'ndeki tıp doktorlarının ortalama maaşı 294.000 dolardır, ancak uzmanlara birinci basamak hekimleri ve pratisyen hekimlerden önemli ölçüde daha fazla maaş ödenmektedir. Doktorların maaşları, diğer sektörlerin maaşlarını etkileyen aynı şeylerden etkilenme eğilimindedir: konum, eğitim, uzmanlık düzeyi, deneyim ve talep. 

Bağımsız sağlayıcılar ile bir ağa bağlı olanlar arasındaki ücret farkı nedir? 2016 yılında sağlık hizmeti sağlayıcıları arasında yapılan bir anket, 16. 000 kişiden yalnızca %32'sinin bağımsız bir muayenehaneye sahip olduğunu gösterdi. Bu oran, 2012 yılında ankete katılanların %48'ine göre daha düşüktü. Ağ üzerinden çalışan doktorlar, bağımsız olarak çalışan meslektaşları kadar özgürlüğe sahip değil ancak aynı zamanda daha fazla iş güvencesine de sahipler. Bir ağdaki tıbbi sağlayıcının hastalar için çok fazla rekabet etmesi gerekmiyor ve ağ içindeki yatay hareketlerde daha fazla esneklik ve "merdiveni tırmanma" fırsatları var. Bağımsız sağlayıcılar uygulamaları, programları, çalışanları ve sigorta planları hakkında daha fazla karar alabiliyor. Diğer tüm faktörler eşit olduğunda, bağımsız doktorlar maaşlı, grup çalışan meslektaşlarından daha fazla maaş alıyor. Bunun nedeni, muayenehanenin kazancından daha büyük bir pay almalarıdır. Ancak kendi muayenehaneleri olan doktorlar, muayenehanelerini karlı hale getirebilmek için yeterli sayıda hasta görmek amacıyla genellikle daha uzun saatler çalışmak zorunda kalıyor. Ailesi, çocuğu veya önemli sosyal ve toplumsal sorumlulukları olan doktorlar için bu, yaşanmaz bir düzenleme olabilir. Doktorların bir hastane, ağ veya grupla maaşlı istihdama yönelmelerinin nedenlerinden biri de budur. Medicare katılımı bir doktorun maaşını nasıl etkiler? Doktorlar Medicare'e katılıp katılmayacağına karar verebilir. Medicare Resources'a göre, "Medicare tarafından belirlenen oranları tamamen kabul etmeyi kabul eden doktorlara katılımcı sağlayıcılar denir. Tüm Medicare hastaları için, Medicare kapsamındaki tüm hizmetler için Medicare'in geri ödemelerini kabul ederler ve kapsam dahilindeki hizmetler için doğrudan Medicare'e fatura düzenlerler. Uygun sağlayıcıların çoğu bu kategoridedir. Kaiser Aile Vakfı'nın yaptığı bir analiz, 2015 yılında çocuk doktoru olmayan birinci basamak hekimlerinin yüzde 93'ünün Medicare sağlayıcılarına katıldığını, ancak yalnızca yüzde 72'sinin yeni Medicare hastalarını kabul ettiğini ortaya çıkardı. " Medicare'in katılımı bir doktorun gelirini etkiler çünkü Medicare tıbbi bakım için kar amacı güden sigorta şirketlerine göre daha düşük oranda geri ödeme yapar. Doktorunuz Medicare'i kabul ederse, bu onun düşük gelirli hastalara hizmet vermek için daha düşük bir ücretle çalışmaya istekli olduğu anlamına gelir. Peki ya sigorta yaptırmayan alışılmadık doktorlar? Bakmamız gereken bir kategori daha var: Sadece nakit parayla çalışan doktorlar. Bu sağlayıcılar hiçbir şekilde sağlık sigortacılarıyla çalışmamaktadır. Bunun yerine hastaya doğrudan fatura keserler ve herhangi bir sigorta geri ödemesini veya planını kabul etmezler. Böyle bir doktor, Healthline'a şunları söyleyen Carmela Mancini'dir: “Sigorta yoluyla fatura kesmemenin en büyük faydası, artık sigorta şirketi için çalışmamanızdır. Doğrudan hasta için çalışıyorsunuz. ” Genellikle "doğrudan bakım" veya "doğrudan birinci basamak bakım" olarak adlandırılan bu tür bakım, geleneksel sigortacılarla yapılan işlemler kadar popüler değildir. Healthline'a göre bu sağlayıcılar, 2000-3000 hastaya sahip geleneksel birinci basamak uygulamalarının aksine, muayenehane başına 800-1000 hastayla çalışma eğiliminde. Doğrudan birinci basamak sağlayıcıları, hizmetleri veya üyelik planları için aylık ücretler sunar. Bunun sigorta yerine olması durumunda, ücretler genellikle sigorta maliyetlerinden daha düşüktür. Bununla birlikte, birçok kişi, doğrudan birinci basamak doktorları olsa bile, laboratuvar testleri, uzman ziyaretleri, ilaçlar ve daha fazlası için sigortaya ihtiyaç duydukları için hala sigortalıdır. Doktor maaşı karmaşıktır.. Doktorların maaşları karmaşıktır ve yaşadıkları ve çalıştıkları yerden, uzmanlık alanlarına, Medicare'i kabul edip etmemelerine kadar her şeyden etkilenirler, bir ağ veya bağımsız hizmet sağlayıcı olarak statüleri ve neye değer verdiklerine ve hekimliği nasıl uygulamak istediklerine göre aldıkları kararlar." (833)

**VE DİĞERLERİ KISA KISA;

"Satılık: doktorların reçeteleme verileri
"1990'ların başlarından bu yana, sağlık hizmetleri bilgi şirketleri, 'eczanelerden ve diğer kaynaklardan, reçetelerin elektronik kayıtlarını satın aldı ve bunları Amerikan Tabipler Birliği'nin (AMA "American Medical Association") Doktor Ana Dosyası (Physician Masterfile)'ndan lisanslanan doktorlar hakkındaki bilgilerle ilişkilendirdi. En büyüğü Fairfield Connecticut'taki IMS Health olan bu bilgi şirketleri daha sonra 'reçete yazan bireysel doktorları' derleyip ilaç üreticilerine sattı. İş kazançlıdır. Ancak giderek artan sayıda doktor'ilaç şirketlerinin (drug companies) verilerine erişebildiğini' öğrendikten sonra isyan etti; bunun nedeni, bazı durumlarda 'gayretli satış temsilcilerinin kendileriyle yüz yüze gelmesiydi.' (...)" (a) "Sağlık hizmetleri bilgi şirketleri, bireysel doktorların reçete yazma verilerini derleyip ilaç üreticilerine (pharmaceutical manufacturers) satmaktadır. " Dr. Robert Steinbrook, 'giderek daha fazla doktorun'ilaç şirketlerinin (drug companies) verilerine erişebildiğini' öğrendikten sonra isyan ettiğini' yazıyor. (...)" (b) (417)

"İlaç Firmalarından Alınan Bilgiler ve Hekimlerin Reçete Yazmasının Kalitesi, Miktarı ve Maliyeti: Sistematik Bir İnceleme
Soyut. . Arka plan. . İlaç-İlaç firmaları (Pharmaceutical companies) 2004 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde ilaç tanıtımına 57,5 milyar dolar harcadı. Sektör, 'tanıtımın doktorlara, bilimsel ve eğitici bilgiler sağladığını' iddia ediyor. Bazı kanıtlar 'promosyonun, reçete yazmayı olumsuz yönde etkileyebileceğini' gösterse de hekimlerin, ilaç tanıtımı konusunda geniş bir görüş yelpazesi vardır. Bu derlemenin amacı, 'ilaç şirketlerinden gelen bilgilere maruz kalma ile doktorların reçete yazmasının kalitesi, miktarı ve maliyeti arasındaki ilişkiyi' incelemektir. (...)" (418)

** Asistan doktorlar tarafından, tehlikeli (tıbbi) yönergeler kampanyası..

"(B) 3-Kötü Bilim, Kötü İlaç… şimdi Kötü Yönergeler
İlaç endüstrisi (pharma industry) ile tıp mesleği arasında giderek gerginleşen ilişkinin son cephesi açıldı. Doktorlar ve tıp öğrencileri tarafından yönetilen bir girişim olan Kötü Yönergeler (Bad Guidelines), 2012 tarihli bu “Sağlık profesyonelleri ile ilaç endüstrisi (pharmaceutical industry) arasındaki işbirliğine ilişkin rehber” belgesine işaret ederek şunu söylüyor; “İngiltere'deki büyük tıbbi kuruluşların çoğu, yanlış olduğu kanıtlanabilen bir takım ifadeler içeren bir belgeyi imzaladı. Bu ifadeler 'tıp eğitimi ve klinik araştırmalardan elde edilen verilerin kullanılabilirliği' gibi önemli konularla ilgilidir." Ve “Bu kuruluşlar bu belgeyi imzalayarak bir hata yaptı” ve ardından “birçoğu iyi ve düşünceli insanlar tarafından yönetiliyor” diyerek örgüt liderlerinin iyi yönlerine sesleniyor. "Gereğini yapacaklarına inancımız tamdır." (...)" (419)

"GSK ile Yazışma
2013-04-26 — Dr. Jureidini, GSK CEO'su Sir Andrew Witty'ye yazıyor. Mektupta şunlar belirtiliyor: "GlaxoSmithKline'ın CEO'su olarak size, Martin Keller'in başyazarlığındaki sahte bir dergi makalesi hakkında devam eden bir şikayetle ilgili olarak yazıyorum… Şirketinizin paroksetinin (Paxil) yanlış markalanması suçunu kabul ettiği 3 milyar dolarlık yakın tarihli anlaşmanın ışığında, Keller ve arkadaşlarının makalesinin geri çekilmesini talep etmek için Amerikan Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Akademi Dergisi'nin (Journal of the American Academy of Child & Adolescent Psychiatry) editörü Dr. Andrés Martin'e yazmanızı rica ediyoruz.(....)" (420)

"Pfizer'in RCT İdari Kabusu
Giriş notu.. Bu eser üzerinde çalışmaya başladığımda öncelikle Pfizer'in denemelerinde 'yan etki profillerini, nasıl yanlış sunduğuyla' ilgileniyordum. Bu konuyu inceledikçe Rastgele Kontrol Denemelerinde kullanılan yeni deneme mimarileri konusunda daha fazla endişelenmeye başladım.  Tarihsel kayıtlar için başlangıç noktamı korudum ancak bu araştırmanın kapsamını, küresel olarak dağıtılan ve dış kaynak sağlanan iş modeli ve bunun gerektirdiği her şeyle ilgili ciddi şüphelerimi içerecek şekilde genişlettim.(...)" (421)

"Patrick Vallance'ın ilaç üzerine konuşması

Patrick Vallance ender görülen bir tür: kaçak avcıya dönüşen bir av bekçisi; endüstriye geçen bir akademisyen. Ve herhangi bir endüstri değil, ilaç endüstrisi (pharmaceutical industry). O dönemde Patrick Vallance, University College London'da Klinik Farmakoloji (Pharmacology) Profesörü ve Tıp Bölümü Başkanıydı. Vücudun bazı temel düzenleyici sistemlerine yönelik araştırmaların öncüsü olarak, aynı zamanda BIG Pharma'yı "klinik bakımı geliştirmekten çok, pazarlamaya daha yararlı olan çalışmaları finanse ettiği" için kamuoyu önünde eleştirmişti. Peki onu "diğer tarafaiten şey neydi? Sektörle ilgisi, 2006'da bir akşam yemeğinde kendisine hayatı ve kariyeri açısından çok önemli olacak bir soru sorulana kadar sınırlıydı. Bugün Patrick, yıllık geliri 20 milyar poundu aşan ve dünya çapında yaklaşık yüz bin çalışanı olan dünyanın en büyük ilaç şirketlerinden biri olan GlaxoSmithKline'da araştırma ve geliştirme başkanıdır. GSK skandallara yabancı olmasa da, katıldığından beri Patrick, sektöre hakim olan gizlilik kültürüyle mücadele etmeye çalıştı. O zamandan beri GSK'nın araştırmalarını yürütme biçimini yeniden şekillendirdi ve sıtma gibi büyük hastalıklarla mücadelede daha işbirliğine dayalı bir yaklaşım üretmek amacıyla küresel sağlık hizmetlerinde birçok radikal girişimin arkasında yer aldı. (....)" (422)

"GlaxoSmithKline, ilaç satışlarını artırmak için doktorlara rüşvet verdikten sonra 3 milyar dolar para cezasına çarptırıldı
ABD'deki satış temsilcileri, Paxil ve Wellbutrin antidepresanları ile astım tedavisi Advair'yanlış satmaya teşvik etti. İlaç grubu GlaxoSmithKline, 'doktorlara rüşvet verdiğini ve çocuklara uygunsuz antidepresan reçete edilmesini teşvik ettiğini' itiraf ettikten sonra 3 milyar dolar (1,9 milyar £) para cezasına çarptırıldı. Glaxo'nun Perşembe günü Boston'daki bir bölge mahkemesinde 'diyabet ilacı Avandia ile ilgili güvenlik sorunlarını bildirmediğini' de kabul etmesi bekleniyor. Şirket, ABD'deki satış temsilcilerini 'üç ilacı doktorlara yanlış satmaya teşvik etti ve fazladan reçete yazmayı kabul edenlere', Bermuda, Jamaika ve Kaliforniya'daki tatil yerlerine geziler de dahil olmak üzere, cömertçe misafirperverlik ve komisyon verdi. (....)" (423)

"Harvard Tıp Fakültesi'nde İlaç Bağları
Harvard Tıp Fakültesi'nde iki rakip çete birbiriyle savaşıyor. Hayır, 'stetoskoplardan ve dil bastırıcılardan, derme çatma silahlar' yapmıyorlar, ancak bazılarının söylediğine göre Harvard'ın itibarı ile birlikte milyonlarca dolar tehlikede. New York Times'ın bugünkü haberine göre, yaklaşık 200 öğrenci ve öğretim üyesinden oluşan ilk grup, "sınıflarında ve laboratuvarlarının yanı sıra Harvard'ın 17 bağlı eğitim hastanesi ve enstitüsünde, endüstrinin etkisini ortaya çıkarma ve azaltma niyetinde." Harvard; Pensilvanya Üniversitesi Stanford ve Columbia gibi diğer üst düzey okullar A ve B notlarını alırken, 'tıp fakültelerinin, ilaç endüstrisinden gelen paraya' ilişkin çıkar çatışması politikalarını derecelendiren Amerikan Tıp Öğrencileri Birliği'nden (American Medical Students Association) yakın zamanda F aldı. Harvard, geçen yıl Senatör Charles Grassley'nin (R-IA) iki psikiyatristiniilaç şirketlerinden gelen yüksek ücretleri tam olarak bildirmeyerek federal ve üniversite çıkar çatışması kurallarını potansiyel olarak ihlal etmekle suçlamasıyla da utançla karşı karşıya kaldı. (....)" (424)

"Çevrimdışı: Tıbbın 5 sigması nedir?
"Yayınlananların çoğu yanlış..” Chatham House kurallarına uymamız istendiği için bu açıklamayı kimin yaptığını söylememe izin verilmiyor. Ayrıca slaytların fotoğrafını çekmememiz istendi. Devlet kurumlarında çalışanlar, yaklaşmakta olan Birleşik Krallık seçimlerinin hükümetin maaş bordrosundaki herkesin ifade özgürlüğüne ciddi kısıtlamalar getirdiği tüyler ürpertici bir eyalet olan "purdah"da yaşadıkları anlamına gelmesi nedeniyle yorumlarının özellikle alıntılanmadığını savundu. Neden gizlilik ve kaynak gösterilmeme konusundaki paranoyak endişe? Çünkü geçen hafta Londra'daki Wellcome Trust'ta biyomedikal araştırmaların tekrarlanabilirliği ve güvenilirliği üzerine düzenlenen bu sempozyum, günümüz biliminin en hassas konularından birine değindi: En büyük insan yaratımlarımızdan birinde bir şeylerin temelden yanlış gittiği fikri. (...)" (425)

"Binlerce Yeni Yürümeye Başlayan Çocuğa DEHB (ADHD) Tedavisi Uygulanıyor, Rapor Bulguları Endişeleri Artırıyor
Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezlerinden bir yetkilinin Cuma günü sunduğu verilere göre, 2 veya 3 yaşında 10.000'den fazla Amerikalı küçük çocuk, 'belirlenmiş pediatrik kılavuzların dışında dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunedeniyle ilaç alıyor. Medicaid kapsamındaki küçük çocukların özellikle 'Ritalin ve Adderall gibi ilaçlara maruz kalmaya eğilimli olduğunu' ortaya koyan rapor, 4 yaşın altındaki çocuklarda DEHB (A.D.H.D) teşhisini ölçmeye yönelik ilk çabalar arasında yer alıyor. Verilerin sunulduğu Atlanta'daki Carter Merkezi'ndeki Georgia Ruh Sağlığı Forumu'ndaki doktorların yanı sıra dışarıdan birkaç uzman da, bu kadar çok küçük çocukta ilaç kullanımını şiddetle eleştirdi. (....)" (426)

"Neden Bu Kadar Çok Yeni Yürümeye Başlayan Çocuk Psikiyatrik İlaçlar Alıyor?
MURALI DORAISWAMY: Bebekler için Prozac mı? Artık bebeklere ve küçük çocuklara benzeri görülmemiş sayıda psikiyatrik ilaç veriliyor. 2013 IMS Verilerinin analizi, 'ABD'de 274.000'den fazla bebeğin (0-1 yaş arası) ve yaklaşık 370.000 küçük çocuğun (1-3 yaş arası) antianksiyete (ör. Xanax) ve antidepresan (ör. Prozacilaçları kullandığını' ortaya çıkardı. Bu rapor aynı zamanda '1.400'den fazla bebeğin DEHB ilaçları kullandığını' da ortaya çıkardı. CDC'de Susanna Visser tarafından yönetilen 2014 Georgia Medicaid analizleri (büyüleyici konuşmasının videosuna bakın), New York Times tarafından ülke çapında tahmin edildiğinde '10.000'den fazla küçük çocuğun DEHB (ADHD) tedavisine tabi tutulduğunu' ortaya çıkardı. (Dr. Visser şu anda ulusal tahminler üzerinde çalışıyor ancak Georgia verilerinden elde edilen tahminlerin ihtiyatlı olduğuna inanıyor.) (....)" (427)

"1.500 bilim insanı tekrarlanabilirliğin sınırlarını kaldırıyor
Anket, 'kriz'i sallayan araştırmalara ışık tutuyor. Araştırmacıların %70'inden fazlası 'başka bir bilim insanının deneylerini, yeniden üretmeyidenemiş ve başarısız olmuştur; yarıdan fazlası ise 'kendi deneylerini, yeniden üretmede' başarısız olmuştur. Bunlar, Nature'ın 'araştırmada tekrarlanabilirlik' konusunda kısa bir çevrimiçi ankete katılan 1.576 araştırmacıyla yaptığı anketten ortaya çıkan etkileyici rakamlardan bazıları. Veriler, tekrarlanabilirliğe yönelik bazen çelişkili tutumları ortaya koyuyor. Ankete katılanların %52'si tekrarlanabilirlik konusunda 'önemli bir 'kriz' olduğunu' kabul etse de, %31'den azı 'yayınlanmış sonuçlarınyeniden üretilememesinin, sonucun muhtemelen yanlış olduğu anlamına geldiğini' düşünüyor ve çoğu da 'yayınlanmış literatüre hâlâ güvendiklerini' söylüyor. (....)" (428)

"Merck Kabakulak Aşısı Piyasasını Haksız Bir Şekilde Tekeline mi Aldı?
Merck kabakulak aşısı piyasasını tekeline almak için sahte iddialar mı kullandı? Biri eski çalışanlar, diğeri doktorlar tarafından açılan bir çift dava bu iddiayı öne sürüyor ve federal yargıç her iki iddianın da devam etmesine izin veriyor. Dört yıl önce ihbar davası açan virologlar olan eski çalışanlar, 'Merck'in aşısının iddia edilen %95 etkinlik seviyesinden daha az etkili olduğunu bildiğini' iddia ediyor. Mahkeme belgelerine göre 'üst düzey yönetimin farkında olduğunu, suç ortağı olduğunu ve gerçek etkinliği gizleyen testlerden sorumlu olduğunu' iddia ettiler. Merck'in, ilaç üreticisinin 'aşının azalan etkinliği' hakkında bildiklerini gizlemek için yaptığı "uygunsuz testler ve veri tahrifatı" olarak tanımladıkları şeye ilk elden tanık olduklarını iddia ediyorlar.  Aslında Merck üstleri ve üst düzey yönetim onlara dolandırıcılığa katılmaları için baskı yaptı ve onlar itiraz edince bunu örtbas etmeye çalıştılar ve davalarına göre bunu durdurmaya çalıştılar." (....)" (429)

"Büyük ilaç şirketleri araştırmadan çok pazarlamaya para harcıyor
Reçeteli ilaçlar devasa bir pazar: Amerikalılar 2013'te reçeteli ilaçlara 329,2 milyar dolar harcadı. John Oliver'ın Pazar gecesi gösterisinde belirttiği gibi bu, ABD'de kişi başına yaklaşık 1.000 dolara denk geliyor. Oliver ayrıca '10 büyük ilaç şirketinden dokuzununaraştırmadan çok pazarlamaya harcadığını' belirtti. Dadaviz'den León Markovitz, aşağıdaki grafikte sağlık araştırma şirketi GlobalData'dan elde edilen bu rakamları bulup grafiğini çizdi. Satış ve pazarlamaya harcanan tutarlar turuncu renkte, araştırma ve geliştirmeye harcanan tutarlar ise mavi renkte gösterilmiştir. (...)" (430)

** BAZI VIDEOLAR;

"Eski Büyük İlaç Temsilcisi Brandy Vaughn, İlaç Şirketlerinin Kârlarını İnsanların Önüne Nasıl Koyduklarını Açıklıyor (VİDEO)
İlaç: 'Kâr'ı hastaların önüne koyan bir endüstri mi?'.. İlaç endüstrisi, her yıl bir trilyon dolardan fazla kâr elde eden, dünyanın en büyük para kazandıran sektörlerinden biridir. Bu, sağlık sistemimizi büyük ölçüde etkileyen bir sektör, ancak yalnızca insanlar, hastalandığında kâr ediyor. Pek çok insan, 'sağlıklı insanlardan para kazanılmadığının' farkında değil. İşte bilmeniz gereken on şey:

1. ABD'de dördüncü önde gelen ölüm nedeni, reçeteli ilaçları belirtildiği gibi kullanmaktırABD'de her yıl yaklaşık 128.000 kişi kendilerine reçete edilen ilaçlardan dolayı ölüyor. Avrupa Komisyonu, 'reçeteli ilaçlardan kaynaklanan olumsuz reaksiyonların 200.000 ölüme neden olduğunu' tahmin ediyor; Yani ABD ve Avrupa'da her yıl yaklaşık 328.000 hasta reçeteli ilaçlardan ölüyor. FDA bu gerçekleri kabul etmiyor ve bunun yerine vakaların küçük bir kısmını topluyor.. Harvard Üniversitesi raporunun tamamı için buraya tıklayın: (a)

2. İlaç grubu GlaxoSmithKline, doktorlara rüşvet verdiğini ve çocuklara uygunsuz antidepresan reçete edilmesini teşvik ettiğini itiraf ettikten sonra 3 milyar dolar (1,9 milyar £) para cezasına çarptırıldı.. Guardian'ın yazısının tamamı için buraya tıklayın:(b)

3. Akademik araştırmalar artık büyük üniversiteler ve tıp fakültelerinin 'endüstrininöğrencilere erişimine izin vermesiyle' birlikte ilaç endüstrisinden büyük ölçüde etkilenmiştir.. Harvard Tıp Fakültesi öğrencilerinin 'ilaç endüstrisinin, kampüs üzerindeki etkisine karşı mücadelesini' anlatan makale için buraya tıklayın: (c)

4. Önde gelen tıp dergileri editörleri, 'artık çoğu tıp dergisinin, ilaç endüstrisinden o kadar yoğun bir şekilde etkilendiğini ve bilimsel çalışmaların neredeyse YARISI'nın önyargılı olduğunu' belirtiyor.. The Lancet'in şu anki Genel Yayın Yönetmeni Dr. Richard Horton'un yazdığı makalenin tamamı için burayı tıklayın: (d)

5. 2 veya 3 yaşında olan 10.000'den fazla Amerikalı küçük çocukyerleşik pediatrik kılavuzların dışında DEHB (dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu) için ilaç tedavisi görüyor.. New York Times'ın yazısının tamamı için buraya tıklayın: (e)

6. Aşıların ruhsatlandırılmasından ve tavsiye edilmesinden sorumlu CDC ve FDA üyelerinin, 'bu aşılardamali hisse sahibi olmasına' izin verilmektedir: CDC, danışma komitesinin her üyesine yılda bir kez çıkar çatışmasından muafiyet tanır ve her üyenin oy vermesiyle sonuçlanan tartışmalara tam katılım sağlar.. ABD Hükümeti raporunun tamamı için burayı tıklayın: (f)

7. 2013 IMS Verilerinin analizi, ABD'de 274.000'den fazla bebeğin (0-1 yaş arası) ve yaklaşık 370.000 küçük çocuğun (1-3 yıl arası) anti-anksiyete (örn. Xanax) ve antidepresan (örn. Prozac) ilaçları kullandığını ortaya çıkardı.. Wall Street Journal analizinin tamamı için buraya tıklayın: (g)

8. Bilim adamlarının %40'ı 'dolandırıcılığın, her zaman veya sıklıkla ' tekrarlanamayan araştırmalara katkıda bulunan bir faktörolduğunu' kabul ediyor. Araştırmacıların %70'inden fazlası 'başka bir bilim insanının deneylerini yeniden üretmeyi' denemiş ve başarısız olmuştur; yarıdan fazlası ise 'kendi deneylerini yeniden üretmede' başarısız olmuştur..'Uluslararası Haftalık Bilim Dergisi raporunun tamamı için buraya tıklayın:(h)

9. ABD hükümeti, Merck'in aşağıdakileri yapmaya çalıştığını iddia eden devam eden özel bir davada birkaç yıldır Merck'e dava açıyor: "Yanlış etiketlenmiş, yanlış markalanmış, katkılı ve gerçekte olduğundan önemli ölçüde 'daha yüksek bir etkinlik oranına sahip olduğu' sahte bir şekilde onaylanmış bir kabakulak aşısını hükümete satma yönünde devam eden bir plan aracılığıyla ABD'yi dolandırmak.." Wall Street Journal makalesinin tamamı için buraya tıklayın: (i)

10. İlaç endüstrisi, araştırma ve geliştirme yerine 'ürünlerini pazarlamaya ve müşteri yaratmaya' daha fazla para harcıyor. “Reçeteli ilaçlar çok büyük bir pazar: Amerikalılar 2013 yılında reçeteli ilaçlara 329,2 milyar dolar harcadı. Bu da kişi başına yaklaşık 1000 dolar anlamına geliyor. İlaç şirketleri 2012'de ABD'deki tüketicilere pazarlamaya yılda 3 milyar dolardan fazla para harcadı, ancak tahminen 24 milyar doların doğrudan sağlık uzmanlarına pazarlaması yapıldı." Bu rakamlar, ilk 10 ilaç firmasından 9'unun araştırma ve geliştirme için harcadığı miktarın çok üstünde.. Washington Post makalesinin tamamı için burayı tıklayın: (j) Aşıların tehlikeleri, onları daha güvenli hale getirmek için neler yapılabileceği ve bağışıklık sistemimizi güçlendirmenin doğal, bütünsel yolları hakkında ek bilgi için buraya gidin: (k) (....)" (431)

"Julie Ponesse Etik Profesörü Huron College Western Ontario Üniversitesi Londra, ON Kanada (VİDEO)
"Psikolojik cehennem deliklerindeki insanlar sadece intihar düşüncesine, intihara ve şiddete neden olan ilaçlara yönlendirilmekle kalmıyor, aynı zamanda zorlanıyorlar. Hayatını değil işini kaybettiği için şanslı: "  - Genetik tıbbi deneylere başvurmadığı için ihraç edildi 7 Eylül 2021 (...)" (432)

"İlaç Endüstrisi Federal Sağlık Kurumlarını Nasıl Ele Geçirdi: Leslie Manookian (VİDEO)
2020 ortaya çıktığında bunun nereye varacağını görebiliyordum. Aslında Ocak ayının başında kocama 'Tamam, buradayız' dedim. Sonunda gerçekten bunun için gidecekler. Bunu 'aşıları zorlamak ve zorlamak için bir fırsat' olarak kullanacaklar.” Yirmi yılı aşkın bir süre önce Leslie Manookian, Londra'da finans alanında çalışırken istemeden de olsa 'ilaç endüstrisinin, karanlık tarafını' gördü. “Oturdu ve masanın karşı tarafına oturarak şöyle dedi: 'Dinleyin, çok çok nadir durumlarda insanlar ilaçtan öldü.' Ve şöyle dedi: 'Kötü haber şu kiFDA ambalajlarımıza kara kutu uyarısı koymamızı sağlayacakİyi haber şu ki: Hala en yüksek satışlarda 7 milyar dolar kazanabileceğimizi düşünüyoruz” diyor Bayan Manookian. “Ve düşündüm ki, 'Aman Tanrım. Yaptığım işin gerçeği bu ve yanlış takımda oynuyorum.'” Bugün Sağlık Özgürlüğü Savunma Fonu'nun kurucusu ve başkanıdır. Federal bir yargıcın 'ülke çapında seyahat için maske yasağını iptal ettiği' 2022 tarihli dönüm noktası niteliğindeki dava da dahil olmak üzere, tüm Amerikalılar için 'bedensel özerkliği sağlamak' amacıyla hükümete karşı çok sayıda dava açtı. “İdari devlet, seçilmemiş, hesap verilemez bürokratlar tarafından yönetilen federal kurumların tamamıdır. Ve tüm idari devlet, hükümetin yürütme organının altındadır. Kurucularımız tarafından asla öngörülmedi” diyor Bayan Manookian. (....)" (433)

"İlaçlar hiçbir zaman iyi bir şekilde test edilmez - İlaç endüstrisinde 20 yıllık deneyime sahip Mike Donio (VİDEO)
Mike, biyoteknoloji ve ilaç endüstrisinde 20 yıllık deneyime sahip, ABD'li başarılı bir bilim insanıdır. Mike, Massachusetts Üniversitesi'nden Biyokimya ve Moleküler Biyoloji alanında lisans derecesine ve Kimya alanında Yandal derecesine sahiptir…(....)" (434)

"'Steroidler Üzerindeki Ajans Yakalaması': İlaç Sorunlarını Bulmamak İçin Bir Teşvik Var. FDA, ilaç onay bütçesinin %75'ini ilaç endüstrisinden almaktadır. FDA'nın toplam bütçesinin neredeyse %45'i... (VİDEO)
Acentenin Steroid Ele Geçirmesi: "İlaçlarla İlgili Sorunları Bulmamak İçin Bir Teşvik Var" "-FDA, ilaç onay bütçesinin %75'ini ilaç endüstrisinden almaktadır.. ; -FDA'nın toplam bütçesinin neredeyse %45'i ilaç endüstrisinden gelmektedir.." (....)" (435)

"İlaç-İlaç Sektörünün Sırları: İlaçların İniş ve Çıkışlarını Ortaya Çıkarmak (VİDEO)
İlaç- İlaç endüstrisinin ardındaki şok edici gerçeği ve tıbbi uygulamaları nasıl etkilediğini keşfedin. İlaç tanıtımı, akademik tıp ve ilaç şirketlerinin gizli gündemi dünyasını keşfederken bize katılın. Karanlık sırları ortaya çıkarın… (...)" (436)

"Gizli Etki: Doktorlara İlaç Yazmaları İçin Nasıl Ödeme Yapılıyor? (VİDEO)
Doktorların belirli ilaçları zorlama teşviklerinin ardındaki şok edici gerçeği keşfedin. İlaç şirketlerinin (drug companies) etkisi ve reçete yazma uygulamalarındaki önyargı hakkında bilgi edinin. Gizli bağlantıları ortaya çıkarın…(...)" (437)

"TSSB Uzmanı ve İlaç Güvenliği Avukatı Dr. Doug Bremner, Peter G Show. (VİDEO)
Emory Üniversitesi'nden Psikiyatrist, Yazar ve Profesör Dr. Doug Bremner ile konuşurken bana teşekkür edin. Dr. Bremner, (PTSD), İlaç Güvenliği ve Reçeteli İlaçların Yan Etkileri alanındaki araştırmalarda dünya lideridir. (...)" (438)

"RFK Jr. Yolsuz İlaç-İlaç Endüstrisi hakkında: (VİDEO)
"Son 10 yılda bu dört şirket Sanofi, Merck, Pfizer ve Glaxo, 'bilimi çarpıtmaktan, düzenleyicileri dolandırmaktan, doktorlara yalan söylemekten ve yüzlerce insanı öldürmekten' dolayı tazminat ve para cezası olarak 35 Milyar Dolar ödedi.(....)" (439)

"Gıda endüstrisi bizi hasta ediyor ve İlaç endüstrisi ilaçlardan zengin oluyor (VİDEO)
Robert F. Kennedy Jr, Kongre'nin sahibi olan ve büyük oranda sübvansiyon sağlanan 'gıda endüstrisi tarafından toplu halde nasıl zehirlendiğimizi' anlatıyor. İlaç endüstrisi için kâr sağlayan 'tıbbi ürünlerle 'tedavi edilmesi', çeşitli farklı otoimmün hastalıkları' tetikliyor. (...)" (440)

"B. Maher İlaç Endüstrisini Patlatıyor (VİDEO)
B. Maher Blast İlaç Endüstrisi: "Kendimizi Hasta Etmeyi Durdurana Kadar, Hasta Olmayı Durdurmayacağız" "Yeni kural: Eğer ilaç endüstrisinin söylediği 'tüm hapları almanız gerektiğine' inanıyorsanız, o zaman zaten 'ilaç kullanıyorsunuz' demektir." "Kendimizi hasta etmeyi bırakana kadarhasta olmayı bırakmayacağızÇünkü öyle bir nokta var kien evrensel devlet sağlık programı bile size yardımcı olamaz. Sağlıksız yiyecekleri, alkolü veya sigarayı yasaklayamazlar. Ne yazık ki sadece saksı." "Hükümet sizin dadınız değil, onlar sizin satıcınız ve Amerika'da hastalıkları sübvanse ediyorlar, onların da var, içinde çok fazla para var, görüyorsunuz ki sağlıklı insanlarda para yok, ölü insanlarda da para yok, para ortada ise hayatta olan ancak bir veya daha fazla kronik rahatsızlığı olan insanlar ayrılıyor.." Yayınlanma Tarihi: 28 Eylül 2007 HBO Real Time'da Bill Maher ile "Yeni Kurallar" (...)" (441)

"İlaç Sektörünün Organize Suç Olduğunu İfşa Etti - Dr. Peter Gøtzsche (VİDEO)
İlaç sektörünün organize suç olduğunu ifşa etti - Dr. Peter Gøtzsche 1 Nisan 2015, Dr. McDougall Sağlık ve Tıp Merkezi.."Reçeteli İlaçlar Ölüm Sebeplerinde Üçüncü Oldu." Peter C. Gøtzsche, MD, Danimarkalı bir tıp araştırmacısıdır ve Danimarka'nın Kopenhag kentindeki Rigshospitalet'teki Nordic Cochrane Merkezi'nin lideridir. Cochrane işbirliği kapsamında çok sayıda inceleme yazmıştır.Dr. Gøtzsche, mamografi kullanarak meme kanseri taraması yapılmasını eleştirdi ve bunun haklı gösterilemeyeceğini savundu; Onun eleştirisi, mamografi tarama çalışmaları üzerine yaptığı ve "Mamografi ile meme kanseri taraması haklı mı? (Is screening for breast cancer with mammography justifiable)" başlığıyla yayınlanan bir meta-analizden kaynaklanıyor. 2000 yılında The Lancet'te. Burada, randomizasyonun yetersiz olduğunu öne sürerek 8 çalışmadan 6'sını çıkardı. 2006 yılında Götzsche'nin mamografi taramasıyla ilgili bir makalesi, basılmadan önce Avrupa Kanser Dergisi (European Journal of Cancer)'nde elektronik olarak yayınlandı. Dergi daha sonra herhangi bir resmi geri çekilme olmaksızın makaleyi derginin web sitesinden tamamen kaldırdı. Makale daha sonra editörün kısa bir notuyla Danimarka Tıp Bülteni'nde yayınlandı ve Gøtzsche ve ortak yazarları, yazarların dahil olmadığı tek taraflı geri çekilme hakkında yorum yaptılar. 2012 yılında Mamografi Taraması: Gerçek, Yalanlar ve Tartışma (Mammography Screening: Truth, Lies and Controversy) adlı kitabı yayımlandı.  2013 yılında Ölümcül İlaçlar ve Organize Suç: Büyük İlaç Sağlık Hizmetlerini Nasıl Bozdu (Deadly Medicines and Organized Crime: How Big Pharma has Corrupted Healthcare) adlı kitabı yayınlandı.(...)" (442)

**"İyileşen hasta, 'ilaç (ve gıda) firmaları, tıp fakülteleri, hastaneler ve doktorlar' için zarardır" deyimini doğrulayan ilginç bazı haber, bilgi, videolar vs vs.. 

"İlaç (ve gıda) firmaları, tıp fakülteleri, hastaneler ve doktorlar" hakkında.. Ne yapıyorlar?
-İyileşen hasta,' ilaç (ve gıda) firmaları, tıp fakülteleri, hastaneler ve doktorlar' için bir zarar mıdır? Hastalar iyileşirse ne olur? Bunlar zarar ve iflas eder mi?
-Bunların 'hastaların iyileşmemesi' ve 'sağlıklı insanların hasta edilmesi' vb yönünde gizli planları mı var?
-Reçeteli ilaçlar, hastalıkları iyileştirmiyor mu? İyileştirmiyorsa sebebi nedir?
-Vs. Vs.

                                            "Ya paran ya da hayatın.. Büyük İlaç, Temsili görseller  (You're money or your life.. Big Pharma), Representative images (1213)

**'Hastaları iyileştirmek sürdürülebilir bir iş modeli midir?' haberinin yankısı ve eleştirileri..

NOT:  Aşağıda yabancı içeriklerin, İngilizce "treat /treatment ile cure" kelimelerin Türkçe çevirilerinde her ikisi de genelde "tedavitedavi eden" gibi anlamlarda kullanılıyor. Tabii sadece bunda değil, daha çok sayıda İngilizce kelimelerde de farklı farklı anlamlar olabiliyor..Bu yüzden ne anlamlarda kullanıldığını anlayabilmek biraz zor olabiliyor.. Doğrusu için sözlük kısmına bakınız /kendiniz araştırınız.. 

"Goldman Sachs biyoteknoloji araştırma raporunda şunu soruyor: 'Hastaları iyileştirmek sürdürülebilir bir iş modeli midir?'
Goldman Sachs analistleri biyoteknoloji şirketleri, özellikle de öncü "gen terapisi" tedavisinde yer alanlar için hassas bir konuyu ele almaya çalıştı: tedaviler, uzun vadede iş dünyası için kötü olabilir. “Hastaları iyileştirmek sürdürülebilir bir iş modeli midir?” Analistler 10 Nisan'da "Genom Devrimi" başlıklı bir raporda bu soruyu soruyorlar. "'Tek atışta tedavi' sunma potansiyeli, 'gen terapisiningenetiği değiştirilmiş hücre terapisinin ve gen düzenlemenin' en çekici yönlerinden biridir. Ancak bu tür tedaviler, 'kronik tedavilere karşı tekrarlayan gelirler' açısından çok farklı bir görünüm sunuyor.” diye yazdı analist Salveen Richter Salı günü müşterilerine yazdığı notta. "Bu öneri hastalar ve toplum için muazzam bir değer taşırken, sürdürülebilir nakit akışı arayan genom ilacı geliştiricileri için bir zorluk teşkil edebilir." Richter, hepatit C için Gilead Sciences'ın yüzde 90'dan fazla iyileşme oranına ulaşan tedavilerine değindi. Şirketin bu hepatit C tedavilerine yönelik ABD satışları 2015'te 12,5 milyar dolara ulaştı, ancak o zamandan beri düşüyor. Rapordaki tabloya göre Goldman, bu tedavilere yönelik ABD satışlarının bu yıl 4 milyar dolardan az olacağını tahmin ediyor. Analist, "GILD, hepatit C serisinin başarısının, mevcut tedavi edilebilir hasta havuzunu yavaş yavaş tükettiği bir örnektir" diye yazdı. “Hepatit C gibi bulaşıcı hastalıklarda mevcut hastaların iyileştirilmesi, virüsü yeni hastalara bulaştırabilecek taşıyıcı sayısını da azaltıyor, dolayısıyla olay havuzu da azalıyor… Olay havuzunun sabit kaldığı durumlarda (örneğin kanserde) tedavi potansiyeli, franchise'ın sürdürülebilirliği açısından daha az risk oluşturur." Analist, yorum talebine hemen yanıt vermedi. Rapor biyoteknoloji firmaları için üç potansiyel çözüm önerdi:

“Çözüm 1: Büyük pazarlara hitap edin: Hemofili, yıllık ~%6-7 oranında büyüyen, 9-10 milyar dolarlık bir WW pazarıdır (hemofili A, B). -“Çözüm 2: Yüksek sıklıkta görülen bozuklukları ele alın: Spinal müsküler atrofi (SMA), omurilikteki hücreleri (nöronları) etkileyerek yürüme, yemek yeme veya nefes alma yeteneğini etkiler. -“Çözüm 3: Sürekli yenilik ve portföy genişlemesiYüzlerce kalıtsal retina hastalığı var (körlüğün genetik biçimleri)… Gelecekteki programların önceki varlıkların azalan gelir gidişatını telafi edebilmesi nedeniyle yenilikçiliğin hızı da bir rol oynayacak.” " (751) Apr 11 2018

"Resmi'dir! Hastaları İyileştirmek İş Açısından Kötü.
Milton Packer kâr odaklı ilaç geliştirmenin nihai sonucunu anlatıyor.. İlaç şirketleri bugünlerde yalnızca iki tedavi alanında yeni ilaçlar geliştiriyor: kanser ve nadir hastalıklar. Neden? Bunlar, ödeyiciler tarafından fahiş fiyatların tolere edildiği yegâne terapötik alanlardır. Ne kadar fahiş bir şeyden bahsediyoruz? Kanser ve nadir hastalıklara yönelik yeni ilaçların çoğu, hasta başına yıllık 400.000 doların üzerinde fiyatlandırılıyor. Bazı ilaçların tedavi başına fiyatı 1 milyon dolardır. Ve fiyatlar yükselmeye devam ediyor. Bu fiyatlandırma uygulamasından kim kaybediyor? Kanser hastalarının veya nadir hastalıkları olan hastaların daha çok acı çekeceğini düşünebilirsiniz. Ama bu doğru değil. Az sayıda insan için bile bu fahiş maliyetleri karşılamak amacıyla ödeme yapanlar diğer tedavi alanlarındaki harcamalarını kısıyor ve bu kesintiler milyonlarca insanı etkiliyor. Örneğin, diyabet için en iyi tedaviyi 1.500 dolara ödemeyi kabul etmek yerine, ödemeyi yapanlar 75 dolara ikinci sınıf bir tedavinin kullanılmasını onaylıyor. Doktorlar ödeme yapanlara meydan okumakta iyi değiller, bu nedenle çoğu hasta ikinci sınıf tedaviyi görecek. Yani en çok kaybeden hastalar genellikle kanser veya nadir hastalıkları olmayan hastalardır. Aslında bir şirket yeni bir ilacı aşırı seviyelerde fiyatlandırdığında neredeyse herkes kaybeder. Geçen hafta işler daha da kötüye gitti. Tae Kim'in CNBCopens'ta yeni bir sekme veya pencerede yer alan bir makalesine göre Goldman Sachs, ilaç geliştiricilerinin fazla etkili ilaçlar üretme konusunda iki kez düşünmek isteyebileceklerini öne süren bir rapor (Salveen Richter tarafından) yayınladı.

Richter'in "Genom Devrimi" başlıklı raporu 10 Nisan'da yayınlandı ve şöyle diyor: "'Tek atışta tedavi' sunma potansiyeli, gen terapisinin, genetiği değiştirilmiş hücre terapisinin ve gen düzenlemenin en çekici yönlerinden biridir. Bununla birlikte, bu tür tedaviler, kronik tedavilere kıyasla tekrar eden gelir açısından çok farklı bir görünüm sunar... Bu öneri hastalar ve toplum için muazzam bir değer taşırken, sürdürülebilir nakit akışı arayan genom tıbbı geliştiricileri için bir zorluk teşkil edebilir."

Tercümesi: 'İnsanları hızlı bir şekilde iyileştiren yeni bir ilaç geliştirirseniz, hastaların ilacı sürekli olarak almasına gerek kalmayacak ve bu da bir şirketin kazanabileceği para miktarını sınırlayacaktır.' Analist şu soruyu soruyor: "Hastaları iyileştirmek sürdürülebilir bir iş modeli midir?"

Eğer söz konusu bozukluk bulaşıcı bir hastalık ise "sorun" özellikle büyük görünmektedir. Goldman Sachs raporu, 2013 yılında yeni hepatit C tedavisi Sovaldi için onay alan Gilead Sciences (gilead sembolü GILD) örneğini aktarıyor ve onu bir yıldan kısa bir süre sonra Harvoni takip ediyor. Onların tanıtımı iki nedenden dolayı dönüm noktası niteliğinde bir olaydı. İlk olarak, 12 haftada hepatit C'ye neredeyse kesin bir tedavi sağladılar. Fantastik! İkincisi, fahiş seviyelerde fiyatlandırılan bir dizi ilacın ilkleri arasındaydılar. Harvoni tanıtıldığında ABD'de 12 haftalık bir kursun maliyeti 94.500 dolardı. İlginç bir şekilde, Hindistan'da aynı 12 haftalık tedavinin maliyeti yalnızca 900 dolardı. (Şirketin Hindistan'daki satışlarından hala kar elde ettiğini varsayıyorum. ) Bu fahiş fiyat Goldman Sachs için yeterince iyi miydi? Görünüşe göre öyle değil. Bayan Richter raporunda, ABD'de hepatit C tedavisi satışlarının 2015'te 12,5 milyar dolara ulaştığını, ancak o zamandan bu yana düşüşte olduğunu belirtiyor. Goldman, bu tedavilere yönelik ABD satışlarının bu yıl 4 milyar dolardan az olacağını tahmin ediyor. Bayan Richter bu gelişmeden yakınıyor. Analist şöyle yazıyor: "GILD, hepatit C serisinin başarısının tedavi edilebilir hasta havuzunu yavaş yavaş tükettiği bir örnektir" diye yazdı. "Hepatit C gibi bulaşıcı hastalıklarda mevcut hastaların iyileştirilmesi, virüsü yeni hastalara bulaştırabilecek taşıyıcı sayısını da azaltıyor, dolayısıyla olay havuzu da azalıyor." Analist, "[Gilead]'in hepatit C serisindeki hızlı yükseliş ve düşüş, bir hastalığı kalıcı olarak tedavi eden ve yaygın hasta havuzunun kademeli olarak tükenmesine yol açan etkili bir ilacın dinamiklerinden birini vurguluyor" diye yazdı. "...'olay havuzunun sabit kaldığıyaygın kanserler gibi hastalıklar iş açısından daha az riskli."

Peki bulaşıcı bir hastalığa gerçek bir tedavi geliştirmek isteyen bir şirket finansman bulmakta zorluk çeker mi? Bir şirketin, hastaların %90'ından fazlasındaki hastalıkları tek dozla iyileştirebilecek yeni bir ilacı olduğunu hayal edin.  Yatırımcıların hayali tepkisi: Bu harika. Ama ilacın çok etkili. Bu tür bir iş planıyla sürdürülebilir nakit akışı sağlayamazsınız.  Açık öneri: İlacın biraz daha az etkili olmasını sağlayabilir misiniz, böylece insanlar onu sürekli olarak almaya devam etmek zorunda kalacak ve böylece daha fazla para kazanabilecek misiniz? Şirket hayır diyor.  Hayal edilen yanıt: Eğer tek dozla iyileşen bir ilaç yapmakta ısrar ediyorsanız, bunun için bir kralın fidyesini talep etmenizi öneririz. Bir tedavi süreci için 1 milyon dolar talep etmenizi önerebilir miyiz? Sizce bu rakam abartılı mı? Bu yılın başlarında Spark Therapeutics, nadir görülen bir körlük türü için yeni ilacını (Luxturna) piyasaya sürdü. Tek dozla şifa vaat ediyor. Fiyat etiketi göz başına 425.000 dolar. Bu da tedavi için 850.000 dolar anlamına geliyor. Ve daha da kötüleşiyor. 2012 yılında uniQure N. V. adlı bir şirket, lipoprotein lipaz eksikliğinin tedavisi için tedavi başına 1,6 milyon dolarlık bir fiyatla Glybera'yı (tiparvovec) pazarladı. Tüm dünyada bir hasta tedavi edildikten sonra kimse aşırı pahalı ilacı reçete etme konusunda heyecan duymadı ve şirket pazarlama lisansını yenilemedi. Bu örnekler bize ne öğretiyor? Bilimsel yeniliğin sınırlarına ulaşmadık. Ama sağduyunun ve sağduyunun sınırlarına ulaştık. Dünyanın en önemli yatırım bankacılığı kuruluşu, tedavi geliştirmek isteyen şirketleri desteklemenin iyi bir fikir olup olmadığını merak ederken, gerçekten dibe vurduk. Sağlıkta bundan sonra ne olacak? Yaşamı uzatmanın pahalı olduğunu her zaman biliyorduk. Artık insanları iyileştirmenin yeterince karlı olmadığı görülüyor. Para kazanmak ister misin? Hiçbir şeyi iyileştirmeyen, ancak uzun vadeli kullanımı ve bağımlılığı teşvik eden ve ömrü kısaltan ilaçlar geliştirin. Bankacılar ve ödeme yapanlar buna bayılacak. Hata! Unuttum. O ilaçları zaten aldık. Bunlara afyon denir." (781)

"Goldman Sachs büyük ilaç şirketlerine tedavi (cure) değil, tedavi eden (treat) ilaçlara odaklanmasını söyledi
Bir Goldman Sachs analistinin 10 Nisan tarihli raporu medyada dolaşıyor. “Genom Devrimi (The Genome Revolution)” başlıklı rapor, ilaç şirketlerine hastalıkları tedavi eden (cure) değil, tedavi eden (treat) ilaçlar üretmeyi ve satmayı düşünmelerini tavsiye etti. Neden? İlaçları bir durumu veya hastalığı ortadan kaldıracak kadar etkili hale getirmek uzun vadede karlı bir iş modeli değildir. . İlaç Firmaları Geleceğimizi Ellerinde Tutuyor.. Opioid krizi, bu ülkedeki pek çok kişinin yıkıcı bir bağımlılığa sürüklenmesine neden olan ilaçların yaratılması ve dağıtılmasındaki rolleri nedeniyle ilaç şirketlerinin ulusal düzeyde ön plana çıkmasına neden oldu. Bu şirketler, hayatları mahvedebilecek ilaçları üretebilecek bilgi birikimine ve mali olanaklara sahip. Ayrıca hayat kurtarma ve hastalıklarla ve rahatsızlıklarla mücadele eden birçok kişinin ağrısız, semptomsuz veya en azından ilaç müdahalesi olmadan daha iyi yaşamasına yardımcı olma yeteneğine de sahipler. Kanser hastaları daha uzun yaşıyor ve zayıflatıcı veya sorunlu rahatsızlıkları ve hastalıkları olan insanlar, büyük ilaç sayesinde semptomları yönetip tedavi (treat) edebiliyor.  İlaç şirketlerinin hepsi kötü değil. Ancak bunların özünde bir iş olduğunu unutmamalıyız. Ve işletmeler para kazanmak için varlar. Haber kaynakları, hastalıkları tedavi eden (cure) bazı ilaçların, hızlı kar elde etmelerini sağlamak için gülünç derecede yüksek fiyatlara satıldığına dikkat çekti. İlaç şirketleri bir hastalığı, özellikle de bulaşıcı bir hastalığı iyileştirmenin (curing) gelecekteki kârları azaltmak anlamına geldiğinin farkında. Goldman Sachs raporunun yazarı Salveen Richter, Gilead Sciences'ın vakasını ve Hepatit C'yi tedavi eden (cure)ilaçlarından birinin altını çiziyor. Hep C, kontamine kan yoluyla yayılan viral bir enfeksiyondur ve 30 bebek patlaması kuşağından (1945-1965 arasında doğanlar) 1'ini enfekte ettiğine inanılmaktadır. 2014 yılında Gilead, Harvoni'yi piyasaya sürdü (reklamları muhtemelen televizyonda görmüşsünüzdür) ve bu hem finansal hem de klinik açıdan başarılı oldu. 2015 yılı itibarıyla ilaçtan yaklaşık 13 milyar dolar gelir elde edildi. İşte yakalama-22:  Hepatit C, muhtemelen hastalığı tedavi eden (curing) ve dolayısıyla virüsün başkalarına yayılmasını önleyen etkili ilaç nedeniyle azalıyor.  Hep C oranı azaldıkça Gilead'in Harvoni'den elde ettiği kar da azalıyor. Uzun vadede Harvoni'yi yapmak ve dağıtmak "sürdürülebilir" değildir. Temelde bunu hangi ilaç şirketi istiyor? Richter'e göre eğer kâr gelmeye devam etmeyecekse ilacı ürün portföyünde tutmanın bir anlamı yok.

Goldman: İlaç Firmaları Tedavi Etmeli (should treat), İyileştirmemeli (not cure).. Salveen Richter'in raporuna göre, yazılı olmayan ancak açık mesaj, ilaç şirketlerinin mali çıkarlarının en iyi şekilde, hastalıkları ve rahatsızlıkları tedavi eden (treat) ancak tedavi etmeyen (not cure) ilaçlar yaratıp üreterek gerçekleştirilebileceğidir. Sık görülen kanserlere yönelik ilaç yapımının doğru bir karar olacağını, zira bu ilaçlara ihtiyaç duyan hasta sayısının muhtemelen sabit kalacağını tavsiye ediyor. Kendisi aynı zamanda şirketlere hangi rahatsızlıkların arttığını veya etkilenenlerin sayısının nerede zaten yüksek olduğunu anlamalarını tavsiye ediyor; özellikle ilaçlarla kontrol altına alınabilen ancak iyileştirilemeyen 2 durumu öne sürüyor (Spinal Müsküler Atrofi, genetik bir durum ve hemofili, kanın pıhtılaşma bozukluğu). Belki de bir finans firmasının işletmelere kar elde etme yeteneklerine göre ürün kararları vermelerini tavsiye etmesine şaşırmamalıyız. Mantıksal olarak mantıklı. Ama bize pek uymuyor. Bu ürünler hayat kurtarma özelliğine sahiptir. Siz veya sevdiğiniz biri hastalandığında, tedavi için her şeyi yapar, her şeyi verir, her şeyi ödersiniz. İlaç firmaları bunu biliyor. Ürettikleri "tedavi (cure)" ilaçların maliyetinin bir milyon dolar veya daha fazla olabilmesinin nedeni budur. Eğer paranızı yalnızca bir kez alacaklarsa, harcadıkları zamana değmesi için çok fazla para olsa iyi olur. Bu düşüncelerin büyük bir yatırım firması tarafından kağıda dökülüp kamuoyuna sızdırılması, ilaç şirketlerinin acı gerçeklerini gün yüzüne çıkarıyor. Hastayla ilgili değil. Bu parayla ilgili.

Siz veya sevdiğiniz biri bir ilaç veya tıbbi cihaz nedeniyle yaralandıysa veya zarar gördüyse, sizden haber almak istiyoruz.  Levin & Perconti, Chicago, Illinois'de bulunan ulusal çapta tanınmış bir kişisel yaralanma, tıbbi uygulama hatası ve bakımevinde istismar ve ihmal hukuk firmasıdır. 1992'den bu yana, bireylerin ve şirketlerin ihmalkar veya istismarcı eylemlerinden etkilenen ailelere yönelik binlerce vakayı başarıyla araştırdık, dava açtık ve çözüme kavuşturduk. Pek çok ilaç hayat kurtarabilirken, diğerlerinin yıkıcı yan etkileri vardır ve bunlar genellikle ilaç üreticisi tarafından örtbas edilir veya göz ardı edilir. Davanızla ilgili ücretsiz ve gizli bir danışmanlık için lütfen avukatlarımızla iletişime geçin. (...)" (838)

"Big Pharma, hastaları iyileştirmenin iş açısından kötü olduğunu itiraf ediyor
Alternatif tıbbın savunucuları, ilaç şirketlerinin kârlarını azaltacağı gibi basit bir nedenden dolayı hastalıkları tedavi etmek istemedikleri yönündeki inançları nedeniyle uzun süredir alay konusu oluyordu. Ama şimdi Big Pharma ortaya çıktı ve bunu söyledi.. Goldman Sachs, 10 Nisan tarihli “Genom Devrimi” raporunda “Hastaları iyileştirmek sürdürülebilir bir iş modeli midir? ” diye sordu. Bu makalede analist Salveen Richter, biyoteknoloji şirketlerini, hastalıkları tedavi eden ancak tedavi etmeyen uzun vadeli tedavilerle karşılaştırıldığında doğası gereği sınırlı gelir akışı sağlayan tek seferlik tedaviler geliştirmemeleri konusunda uyardı.  "Bu öneri ['tek seferlik tedavi'] hastalar ve toplum için muazzam bir değer taşırken, sürdürülebilir nakit akışı arayan genom tıbbı geliştiricileri için bir zorluk teşkil edebilir. " – Salveen Richter, Goldman Sachs.. Örnek olarak Richter, %90'lık iyileşme oranlarına ulaşan yeni bir hepatit C tedavisine işaret ediyor. Şirketlerin bu uygulamadan elde ettiği kar 2015'te hızla zirveye ulaştı ve o zamandan beri düşüyor. Hasta ve toplum için iyi olanın kâr amacı ile çeliştiğinin bundan daha net bir örneği olabilir mi? Ama en kötüsü henüz gelmedi… Alaycı ve tüyler ürpertici bir sonuç olarak Richter, böylesine hızlı ve başarılı bir tedavi programının yalnızca mevcut hasta havuzunu hızlı bir şekilde azaltmakla kalmayıp aynı zamanda bulaşma oranını da azalttığını ve böylece aksi takdirde enfekte ile hasta olacak gelecekteki hasta havuzunu da azalttığını açıklamaya devam ediyor. Bu vahşice soğuk mantık ve duygusuz umursamazlık kanımı donduruyor! “Hepatit C gibi bulaşıcı hastalıklarda mevcut hastaların iyileştirilmesi, virüsü yeni hastalara bulaştırabilecek taşıyıcı sayısını da azaltıyor, dolayısıyla olay havuzu da azalıyor…  Olay havuzunun sabit kaldığı durumlarda (örneğin kanserde) tedavi potansiyeli, franchise'ın sürdürülebilirliği açısından daha az risk oluşturur. " – Salveen Richter, Goldman Sachs.. İlaç danışmanı Dr Milton Packer, MedPage Today (18 Nisan) için yaptığı sert yorumda, birçok ilaç şirketinin bunu zaten bildiğini, dolayısıyla 'tek atış' fiyatının buna göre iyileştirildiğini belirtiyor. Bu yılın başlarında nadir görülen bir körlük türü için yeni tek dozluk tedaviyi (Luxturna) piyasaya süren Spark Therapeutics'ten bir örnek veriyor. Fiyat etiketi göz başına 425. 000 dolardır. Ancak kendisi, bu fahiş fiyata bile yatırım getirisinin, hastalıkları tedavi eden ancak tedavi etmeyen uzun vadeli tedaviler kadar iyi olmadığını söylüyor. Dr Packer, AstraZeneca ve Bayer de dahil olmak üzere pek çok ilaç devinde çalışmış olmasına rağmen neyden bahsettiğini biliyor olmalı, ancak yine de sert davranmıyor.

 "İnsanları hızlı bir şekilde iyileştiren yeni bir ilaç geliştirirseniz, hastaların ilacı sürekli olarak almasına gerek kalmayacak ve bu da bir şirketin kazanabileceği para miktarını sınırlayacak." – Dr. Packer

Kendisi, bu mali gerçekliğin, ilaç geliştirmenin ana alanlarını, yalnızca iki terapötik alana (kanser ve nadir hastalıklar) odaklanacak şekilde daralttığını, çünkü iş modelinin gerektirdiği fahiş fiyatların tolere edilebileceği tek alan olduğuna dikkat çekiyor. “Para kazanmak ister misin? Hiçbir şeyi iyileştirmeyen, ancak uzun vadeli kullanımı ve bağımlılığı teşvik eden ve ömrü kısaltan ilaçlar geliştirin. Bankacılar ve ödeme yapanlar buna bayılacak. Hata! Unuttum. O ilaçları zaten aldık. Bunlara afyon deniyor." Yaralanmaya bir de hakaret eklemek gerekirse, İngiliz vergi mükellefleri ilaç endüstrisini desteklemek için sıklıkla iki kat para ödüyor. Kanser, artrit ve multipl skleroz (MS) tedavileri de dahil olmak üzere NHS'nin en pahalı ilaçlarının beşte ikisi, vergi mükelleflerinin finanse ettiği araştırmalar kullanılarak keşfedildi ve geliştirildi. Makaleden: “Büyük ilaç şirketleri, öncelikle kamu parasıyla geliştirilen ilaçları devralarak ve ilaçları fahiş fiyatlarla NHS'ye geri satarak bizi kazıklıyor. Bu, dünyanın en kârlı şirketlerinden bazılarının İngiliz vergi mükelleflerine yönelik gün gibi soygunundan başka bir şey değil.”  – Global Justice Now'dan Heidi Chow.. Bu karışıklığı düzeltmek doğrudan olmayacak ve hızlı bir düzeltme de olmayacak - kesinlikle cevaplara sahip değilim - ancak sağlık hizmetimiz mali yıkıma doğru giderken, yutulması gereken büyük bir paket acı hap olacak…"  (839)

"Wall Street Hastalıkları Tedavi Etmenin İş Dünyası İçin Kötü Olduğunu Kabul Ediyor
(Mevcut hastaların iyileştirilmesi aynı zamanda virüsü yeni hastalara bulaştırabilecek taşıyıcı sayısını da azaltır.) Goldman Sachs bu sefer kendini aştı. Bu, küresel bir ekonomik çöküşe hem neden olan hem de bundan yararlanan, kendi zenginliğini ve gücünü artırırken milyonlarca Amerikalının evlerinden atılmasına yardımcı olan bir yatırım şirketi için çok şey ifade ediyor. Ancak Truthdig'in haberine göre Goldman Sachs artık mali raporlarında insanları korkunç hastalıklardan kurtarmanın iş açısından iyi olmadığını açıkça söylüyor. Yakın tarihli bir raporda, bir Goldman analisti müşterilere şunu sordu: "Hastaları iyileştirmek sürdürülebilir bir iş modeli midir?"  Salveen Richter şunu yazdı:  "'Tek seferlik tedaviler' sunma potansiyeli, gen terapisinin en çekici yönlerinden biridir. …  Ancak bu tür tedaviler, tekrarlanan gelirler açısından kronik tedavilere göre çok farklı bir görünüm sunar. … Bu öneri hastalar ve toplum için muazzam bir değer taşırken, sürdürülebilir nakit akışı arayan genom ilacı geliştiricileri için bir zorluk teşkil edebilir. " Evet, bir Goldman analisti (isimsiz) insanları iyileştirmenin nakit akışlarına zarar vereceğini açıkça söyledi. Bunu, müşterileri tedaviye yatırım yapmaktan uzaklaştırmak için tasarlanmış bir notta söyledi. Bu analist notu, piyasa ekonomisinin ne kadar acımasız olduğunun en açık örneklerinden biridir. Eskiden bu gerçek konuşulmazdı. Başka hiçbir yerde değil, bir bankacının ruhunun derinliklerinde yaşardı.

Zengin elitlerin şunu söylemesi çok itici görülebilirdi: "Hastalıkları tedavi etmek istemiyoruz çünkü bu cüzdanımıza zarar verir. İnsanların mümkün olduğu kadar uzun süre acı çekmesini istiyoruz. Acı çeken her insan bizi biraz daha zenginleştirir. ” Dünya, her şeyden önce kâr ekonomisinin gerçekte ne kadar iğrenç olduğunu giderek daha fazla görmeye başlıyor. ABD Başkanı Donald Trump Suriye'yi bombaladığında silah yüklenicilerinin stokları fırladı. Hisse senetlerindeki bu artış, insanları ölüme ve yıkıma doğru çeken kapitalizmin yerçekimindeki bir artıştır. Kârın gücü vardır. Ve gücü bir bütün olarak topluma uygulanır. Goldman'ın notu daha da kötüleşiyor. Analist şöyle diyor:  “Hepatit C gibi bulaşıcı hastalıklarda mevcut hastaların iyileştirilmesi, virüsü yeni hastalara bulaştırabilecek taşıyıcıların sayısını da azaltıyor. …” Kâr odaklı bir dünya, çarpık değer sistemiyle iğrenç bir gerçeklik yaratıyor. Petrol şirketlerinin, tüm kıyı topluluklarını yok eden petrol sızıntılarını iş yapmanın bedeli olarak gördüğü bir dünya. Hatta bunun yerel ekonomi için iyi olduğunu bile söylüyorlar. Milyonlarca hayvanın tüm yaşamları boyunca istismar edildiği bir dünya, sadece brunch yapmanın bedelidir. Büyük kasırga yıkımlarının bir trajediden ziyade bir iş fırsatı olduğu bir dünya. Artık şirketler hükümetin müdahalesinden endişe duymuyor çünkü hükümetin sahibi onlar." (840)

"Goldman Sachs, biyoteknoloji müşterilerini hastaları iyileştirmenin 'sürdürülebilir' olmayabileceği konusunda uyarıyor.
Tüketiciler sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesinin kendi çıkarlarına uygun olup olmadığını sorgularken Goldman Sachs, hepatit C'yi iyileştirmenin bir firmanın ilaç satışlarında düşüşe neden olduğunu söylüyor.. Yakın zamanda biyoteknoloji müşterileri için yayınladığı bir raporda Goldman Sachs, insanları iyileştirmenin iş açısından iyi olup olmadığını sorguladı. "Hastaları iyileştirmek sürdürülebilir bir iş modeli midir? " şirketin analistleri 10 Nisan tarihli bir raporda insan genomuna yönelik umut verici araştırmalar hakkında sorular sordu. CNBC'nin elde ettiği Goldman Sachs raporu bu rahatsız edici soruya doğrudan cevap vermiyor. Ancak uyarıcı bir hikaye olarak ilaç şirketi Gilead Sciences'a işaret ediyor. Şirket, 2015 yılında hastaların yüzde 90'ından fazlasını iyileştiren bir hepatit C tedavisi başlattı. Goldman Sachs'a göre o zamandan bu yana geçen yıllarda tedavinin satışları büyük ölçüde düştü. Goldman Sachs analisti Salveen Richter'in müşterilere yazdığına göre, "tek seferlik" tedaviler genom araştırmasının en popüler yönlerinden biri olsa da, "bu tür tedaviler, kronik tedavilere kıyasla tekrar eden gelir açısından çok farklı bir bakış açısı sunuyor. " "Bu teklif hastalar ve toplum için muazzam bir değer taşırken, sürdürülebilir nakit akışı arayan genom ilacı geliştiricileri için bir zorluk teşkil edebilir" diye ekledi.

Yüksek sağlık harcamaları endişesi. . 
Finansal hizmetler sektörünün, hastalıkları tek bir tedaviyle iyileştirmenin kârlı olmadığının açıkça kabul edilmesi, giderek daha fazla Amerikalı tüketicinin özelleştirilmiş sağlık hizmetlerinin değerini sorgulamasıyla birlikte geliyor. Yüksek sağlık hizmetleri maliyetleriyle ilgili endişeleri ele alan Senatör liderliğindeki bir grup ABD milletvekili. Bernie Sanders (D-VT) geçen yıl Medicare'i tüm nüfusa genişletecek bir yasa çıkardı. Sanders ve diğer milletvekilleri yasa için ilham kaynağı olarak Kanada, Fransa ve sosyalleştirilmiş tıbbi hizmetlerin bulunduğu diğer ülkeleri gösterdi. Commonwealth Fund'ın araştırması, Amerikalıların, bakımları için diğer sanayileşmiş ülkelerdeki vatandaşlardan daha fazla para ödemelerine rağmen daha kötü sağlık sonuçlarından muzdarip olduklarını defalarca ortaya çıkardı. Biyoteknoloji endüstrisi, araştırma ve geliştirmelerinin milyarlarca dolara mal olduğunu ve hayat kurtarma işinde olduklarını iddia ederek yüksek ilaç fiyatlarını haklı çıkarıyor. Ancak bağımsız araştırmacılar, sektörün rakamlarını defalarca çürüttü ve fiyat düzenlemelerinin daha sıkı olduğu ülkelerde ilaçların önemli ölçüde daha ucuz olduğuna dikkat çekti. İlaç geliştirmek pahalı olsa da endüstrinin iddia ettiği kadar maliyetli olmadığı görüldü. "Büyük pazarlara" hitap etmek daha karlı. . Goldman Sachs, müşterilerine verdiği tavsiyede, hayat kurtarmanın takdire şayan bir hedef olmasına rağmen, yaygın ve kronik hastalıklardan mustarip insanların hayatlarını kurtarmanın geleneksel olarak daha karlı olduğunu kabul ediyor. Goldman Sachs, genomik tıbbın geçmiş yılların tedavileri kadar karlı olabilmesi için biyoteknoloji endüstrisinin, değeri 10 milyar dolara kadar çıkan ve "yılda ~%6-7 oranında büyüyen" bir hastalık olan Hemofili gibi "büyük pazarlara hitap etmesini" öneriyor. . ”  Firma ayrıca şirketlerin "yüksek görülme sıklığına sahip" bozuklukları ele almasını veya biyoteknoloji endüstrisinin "sürekli yenilik ve portföy genişletme" yoluyla daha önce tedavi edilemeyen hastalıkları basitçe tedavi etmesini öneriyor." (841)

"Sonunda gerçekleşti: Goldman Sachs şunu soruyor: 'Hastaları iyileştirmek sürdürülebilir bir iş modeli midir?'
Tanrımızın yılı olan 2018'in 10 Nisan'ında Goldman Sachs'taki analistlerin "Genom Devrimi" başlıklı bir rapor yayınladığı iddia ediliyor. Çok sayıda habere göre, rapor oldukça garip bir konuyu ele alıyordu: tedaviler (cures).. "'Tek atışta tedavi' sunma potansiyeli, gen terapisinin, genetiği değiştirilmiş hücre terapisinin ve gen düzenlemenin en çekici yönlerinden biridir. Bununla birlikte, bu tür tedaviler, kronik tedavilere karşı tekrar eden gelir açısından çok farklı bir görünüm sunuyor. " analist Salveen Richter Salı günü müşterilere yazdığı notta yazdı. "Bu öneri hastalar ve toplum için muazzam bir değer taşırken, sürdürülebilir nakit akışı arayan genom tıbbı geliştiricileri için bir zorluk teşkil edebilir." Tamamen dürüst olmak gerekirse “iyi bir iş” değil. Öyle olmadığını hepimiz biliyoruz. Gerçeğin bu tek çekirdeğine dayanarak varlığını sürdüren, komplonun uç dünyaları var. Bu haber neden şimdi? Çünkü bilim ve tıp, bir zamanlar çok pahalı ilaç rutinleriyle ancak bir şekilde tedavi edilebilen hastalıklar ve rahatsızlıklar konusunda büyük ve anlamlı buluşlara çok yaklaşıyor. FDA'nın gelecek vaat eden gen terapisi denemelerini onaylaması ve dünyanın dört bir yanından gelen daha da heyecan verici sonuçlarla, gen terapisindeki gelişmeler bunun büyük bir parçası oldu. Ancak CNBC'nin bildirdiği gibi halkın ciddi sorunlarını çözmek, mega yat satın almaya devam edeceğiniz anlamına gelmiyor. Goldman Sachs analisti Salveen Richter'in mevcut "serbest piyasa" sistemimiz hakkında bazı kötü haberleri var:

Richter, Gilead Sciences'ın yüzde 90'dan fazla iyileşme oranına ulaşan hepatit C tedavilerine değindi. Şirketin bu hepatit C tedavileri için ABD'deki satışları 2015'te 12,5 milyar dolara ulaştı, ancak o zamandan beri düşüyor. Rapordaki tabloya göre Goldman, bu tedavilere yönelik ABD satışlarının bu yıl 4 milyar dolardan az olacağını tahmin ediyor.     Analist, "GILD, hepatit C serisinin başarısının, mevcut tedavi edilebilir hasta havuzunu yavaş yavaş tükettiği bir örnektir" diye yazdı. "Hepatit C gibi bulaşıcı hastalıklarda mevcut hastaların iyileştirilmesi, virüsü yeni hastalara bulaştırabilecek taşıyıcı sayısını da azaltıyor, dolayısıyla olay havuzu da azalıyor. . . Olay havuzunun sabit kaldığı durumlarda (örneğin kanserde) tedavi potansiyeli, franchise'ın sürdürülebilirliği açısından daha az risk oluşturur. " Gerçek şu ki, özel sektör bilimsel araştırmalara çok fazla para harcıyor çünkü olağanüstü derecede karlı. Ancak hükümetler bilimsel araştırmalara da para harcıyor ve bazı siyasi partiler, hükümetimizin sanat ve eğitime fon sağlamanın yanı sıra yapması gereken pek çok şeyden birinin de bilimsel araştırma ve yeniliği teşvik etmek olduğuna inanıyor. Mevcut Cumhuriyetçi liderliğindeki hükümetimiz, bilimsel araştırmalara zaten büyük kesintiler yapmış olduğundan buna inanmıyor. Özel çıkarların, çoğu insan için en iyi sonuçlara ulaşmak için mümkün olan en iyi yolu geliştirebileceğine inanıyorlar. Birçoğumuz Noel Baba'nın evimize gelip bizi aya uçurması ihtimalinin, özel sektörün dünya için doğru olanı yapmasından ziyade, özel sektörün esası için doğru olanı yapmasından daha iyi bir şans olduğunu biliyoruz." (842)

"Bir hastalığı gen terapisiyle iyileştirmek kötü bir iştir
Bir ilaç devi, mucize ilaçlardan oluşan ürün hattını bir startup'a devrediyor. Goldman Sachs'tan bir analist bu hafta gen terapisiyle ilgili rahatsız edici bir soru sordu. “Hastaları iyileştirmek sürdürülebilir bir iş modeli midir? ” Sosyal medyada tepkiler hızlı ve sert oldu. "Soğuk ve ahlaksız. " “Kapitalizmin en iyi hali. ” Ancak Goldman analistinin haklı olduğu bir nokta var. Tek seferlik tedavilerden sürekli kar elde etmek zordur. En az bir büyük ilaç üreticisi için Goldman'ın sorusunun cevabı hayır. Daha bugün, GlaxoSmithKline'ın nadir hastalıklara yönelik gen tedavileri hattını, genç şirketin yüzde 20 hissesi karşılığında Orchard Therapeutics adlı Londra merkezli bir startup'a sattığını gördük. Glaxo'nun istemediği tedaviler gerçek mucizelerdi: bozuk bir genin yerine geçen ve hayat kurtaran tek seferde yapılan tedaviler. Bunlardan biri, çocukları doğrudan iyileştiren, nadir görülen bir bağışıklık yetersizliğine yönelik tedavi olan Strimvelis'ti.

Halen geliştirilmekte olan bir diğeri, beyni etkileyen, metakromatik lökodistrofi adı verilen yıkıcı bir çocukluk bozukluğuna yönelik bir DNA düzeltmesidir. Mağdurlar hayatlarını kaybetmeden önce konuşma, yürüme ve düşünme yeteneklerini kaybederler. Ekonomik sorun, şirketlerin tedavi edildikçe hastalarının tükenebilmesidir. Ya da eğer gen terapileri son derece nadir görülen hastalıkları tedavi ediyorsa, ilk etapta bunlardan yeterli miktarda alamayabilirler. Örneğin, ABD ve Avrupa'da her yıl yalnızca birkaç düzine çocuğa, Strimvelis'in tedavi ettiği, ADA-SCID adı verilen "balon çocuk" hastalığı türü teşhisi konuluyor. Yani Glaxo, 665. 000 dolarlık bir fiyatla bile ilacın pek ticari bir iş olacağını göremedi. Dahası, onlarca yıldır gen terapisi hiç gelmeyecekmiş gibi görünse de bu alan artık o kadar hızlı ilerliyor ki, günümüzün buluşlarının gelişmiş versiyonlarına sadece aylar kaldı. Aslında Glaxo, böylesine rakip bir uygulamanın yaratıcısına havlu attı. Orchard'ın bağışıklık yetersizliğine yönelik kendi gen terapisi versiyonu var ve bu yılın sonuna kadar ABD'de onay almayı planlıyor. Orchard CEO'su Mark Rothera, şirketinin Strimvelis'ten de kâr elde edebileceğini düşünüp düşünmediğini MIT Technology Review'a söyleyemedi. "Toplumun, getirdiğimiz olağanüstü değer ile sürdürülebilir iş modeli arasında bir denge bulması gerektiğini düşünüyorum" dedi. "Dengeleyici bir çalışma var" Fiyatların yeterince yüksek olması durumunda diğer gen tedavileri daha değerli hale getirilebilir. 9 Nisan'da Novartis, omurga müsküler atrofisi olan çocukları tedavi eden bir gen terapisinin sahibi olan AveXis'i satın almak için neredeyse 8,7 milyar dolar ödeyeceğini açıkladı. Bu hastalık 20 kat daha yaygın, dolayısıyla daha büyük bir pazar var. Ancak Novartis'in tedavinin yılda birkaç milyar gelir getirebileceği yönündeki tahminleri, şirketin Wall Street bankacılarına göre belki de 2,25 milyon dolar gibi duyulmamış fiyatlar talep edebileceğini de gösteriyor. Goldman raporunun belirttiği gibi, gen terapisi fiyatlarının 1 milyon dolardan fazla olması "muhtemelen". Glaxo'nun bugün sattığı tedavilerin değeri, hem hastalıkların çok nadir olması hem de ex vivo gen terapileri olması nedeniyle daha az değerlidir; hastanın kemik iliği hücreleri alınır, yeni gen eklenir ve hücreler hastaya geri verilir. Bu, ticarileştirmeyi, bir hapı şişede veya serum torbasında satmaktan daha zor hale getiren hantal bir süreçtir." (843)

"HASTALARI TEDAVİ SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR İŞ MODELİDİR
İşte geçen hafta ortaya çıkan bir dizi manşet. Goldman Sachs biyoteknoloji araştırma raporunda şu soruyu soruyor: 'Hastaları iyileştirmek sürdürülebilir bir iş modeli midir? ';  Goldman Sachs, biyoteknoloji müşterilerini hastaları iyileştirmenin 'sürdürülebilir' olmayabileceği konusunda uyarıyor;  Goldman Sachs, Hastalıkları Tedavi Etmenin Ekonomik Açıdan Uygun Olmayabileceğini Söyledi; Finans devi, hastalıkları iyileştirmenin iş açısından kötü olup olmadığını sorguluyor. Hint medyası bunu haber yapmadı, dolayısıyla okuyucularımdan çok azının haberdeki ayrıntılara aşina olması muhtemeldir. Wall Street bankalarının yatırım müşterileriyle paylaştığı 'Genom Devrimi' başlıklı biyoteknoloji raporunda şunlar söyleniyor:  'Tek atışta tedavi' sunma potansiyeli, gen terapisinin, genetiği değiştirilmiş hücre terapisinin ve gen düzenlemenin en çekici yönlerinden biridir. Ancak bu tür tedaviler, tekrarlanan gelirler açısından kronik tedavilere göre çok farklı bir görünüm sunar. Bu öneri hastalar ve toplum için muazzam bir değer taşıyor olsa da, sürdürülebilir nakit akışı arayan genom ilacı geliştiricileri için bir zorluk teşkil edebilir.'  Sosyal medyada tepkiler hızlı ve sert oldu. "Soğuk ve ahlaksız. " “Kapitalizmin en iyi hali. ” Rapor daha sonra, ölümcül Hepatit C hastalığının tedavisinde yüzde 90'ı aşan iyileşme oranlarına sahip olan Gilead Sciences adlı bir Amerikan şirketinin örneğini tartışıyor. Goldman Sachs, Gilead'in ABD gelirlerinin 2015 yılında 12,5 milyar dolara ulaştığını ve o tarihten bu yana bunun üçte birinden daha azına düştüğünü belirtiyor. Aslında bu kadar etkili bir ilacın daha da büyük bir sorununa işaret ediyor:  . . . hepatit C serisinin başarısı, tedavi edilebilir hasta havuzunu yavaş yavaş tüketti. . . Hepatit C gibi bulaşıcı hastalıklarda mevcut hastaların iyileştirilmesi, virüsü yeni hastalara bulaştırabilecek taşıyıcı sayısını da azaltıyor, dolayısıyla olay havuzu da azalıyor. Ancak Goldman analistinin haklı olduğu bir nokta var. Tek seferlik tedavilerden sürekli kar elde etmek zordur.  En az bir büyük ilaç üreticisi için Goldman'ın sorusunun cevabı hayır. Az önce GlaxoSmithKline'ın nadir hastalıklara yönelik gen tedavileri hattını, genç şirketin yüzde 20 hissesi karşılığında Orchard Therapeutics adlı Londra merkezli bir girişime sattığını gördük. Glaxo'nun istemediği tedaviler gerçek mucizelerdi: tek seferde yapılan tedaviler. Ekonomik sorun, şirketlerin tedavi edildikçe hastalarının tükenebilmesidir. Ya da eğer gen terapileri son derece nadir görülen hastalıkları tedavi ediyorsa, ilk etapta bunlardan yeterli miktarda alamayabilirler. Örneğin, ABD ve Avrupa'da her yıl yalnızca birkaç düzine çocuğa, Strimvelis'in tedavi ettiği, ADA-SCID adı verilen "balon çocuk" hastalığı türü teşhisi konuluyor. Yani Glaxo, 665. 000 dolarlık bir fiyatla bile ilacın pek ticari bir iş olacağını göremedi.

Bunun sonuçlarını anlıyor musunuz? Hastalıkları tedavi etmek işletmeler için kötüdür ve bulaşıcı hastalıkları tedavi etmek iki kat daha kötüdür çünkü iyileşen hastalar başkalarına bulaştırmaz ve daha fazla hasta yaratmaz. Bunun anlamı açık ve bunu açıklamama gerek yok. Her zaman özsermaye yatırımını destekleyen bir yatırım analisti olarak, bu belgenin özsermaye yatırımı faaliyeti ve yatırım araştırması mesleği hakkında ne ifade ettiği fikrinden utanıyorum. Goldman'ın araştırma raporu çeşitli çevrimiçi forumlarda yoğun bir şekilde tartışıldı. Spektrumun her iki ucunda birer tane olmak üzere iki baskın yanıt türü vardı. Şu satırlarda "Kapitalist bir pislikten başka ne beklenir ki? " diyenler oldu. Onlara karşı çıkanlar şöyle dedi:  "Yetkili bir sermaye araştırmacısından başka ne beklersiniz? " Her iki yanıt türü de burada olup bitenler konusunda herhangi bir sürprizi kabul etmedi. Ancak, her iki taraftan da birçok insanın, sağlık hizmetlerini yatırım getirisi odaklı işlerle birleştirdiğinizde kaçınılmaz ve kaçınılmaz bir krizin ortaya çıktığı konusunda hemfikir olacağını düşünüyorum.  Birkaç ay önce Fortis Hastanesi'nin bir çocuğa uyguladığı dang humması 'tedavisi' manşetlerdeyken bu konuyu yazmıştım. O zamanlar, Hindistan'da özel hastanelerin işletilme biçiminde büyük bir ahlaki ve etik kriz olduğuna kesin olarak inanmayan, kelimenin tam anlamıyla hiç kimseyi tanımadığımı yazmıştım. Hastaneler müşterilerinden mümkün olduğu kadar çok para alma işi içindedir. Bu hemen hemen her iş için geçerlidir. Hastanelerle ilgili sorun, diğer işletmelerin aksine, ciddi bir bilgi dezavantajına sahip olan, sıklıkla acil bir durumla karşı karşıya kalan ve genellikle -bu noktada- alternatif, rekabetçi bir sağlayıcıya gitme becerisine sahip olmayan müşterilere sahip olmalarıdır. . Hindistan'daki bir hastane müşterisinin, kaçırılan bir kurbanla artık bir işletmenin müşterisinden daha fazla ortak noktası var. Bu kriz, en şiddetli halini hastanelerde yaşasa da, sağlık hizmetlerinin her alanında etkisini gösterdi. Birçoğumuz, özel teşebbüsler tarafından sağlanan mal ve hizmetlerin doğası gereği üstün ve müşteri için iyi olduğuna kesinlikle inanıyoruz. Ancak bağımsız düşünen herkes için bunun sağlık hizmetleri için geçerli olmadığı açık olmalıdır. Üstelik bu işletmelerden para kazanmayı ümit eden yatırımcılar, bunu, bu işletmelerin çoğunun ahlaki açıdan temelden taviz verildiğinin bilincinde olarak yapmalıdır." (844)

"Goldman Sachs Soruyor: 'Hastaları Tedavi Etmek Sürdürülebilir Bir İş Modeli mi?'
Goldman Sachs'ın sorusu hastalık tedavilerinin araştırılması ve geliştirilmesine yapılan yatırımları azaltacak mı? Gen terapisi, tedavi sağlama potansiyeli nedeniyle tıbbın geleceği olarak müjdelendi. Sonuçta bir insan olarak neden hastalıkları tedavi ederek insanların acılarını dindirmek istemeyiz? Hepatit C veya belki bir gün AIDS gibi ciddi hastalıkların tedavi edilebileceği ihtimali kutlanmalı ama herkes bu gelişmeyi iyi bir haber olarak görmüyor. Nisan ayında Goldman Sachs analistlerinin "Hastaları iyileştirmek sürdürülebilir bir iş modeli mi? " sorusunu sorduğuna dair raporlar ortaya çıktı. Bu, pek çok nedenden dolayı korkunç bir soru, ancak aşağıda daha ayrıntılı olarak anlatacağım gibi, bu soru birçok şirketin aslında tek bir hedefi olduğunu ve mevcut patent sistemimizin kamu mallarını teşvik etme konusunda ne kadar yetersiz olduğunu ortaya koyuyor. Goldman Sachs temel olarak iş açısından bakıldığında hastaları iyileştirmenin, devam eden kronik tedavilere kıyasla daha az gelir sağlayacağı sonucuna vardı. İlaç şirketi Gilead'in hepatit C tedavisini örnek olarak kullanan Goldman Sachs, tedavi satışlarının 2015'te 12,5 milyar dolara ulaştığını, ancak o zamandan bu yana düşüşe geçtiğini ve 2018 için 4 milyar doların altında bir rakamın öngörüldüğünü kaydetti. Bunun nedeni elbette başarılı bir tedavinin "tedavi edilebilir hasta havuzunu tüketmesi" ve dolayısıyla "sürekli nakit akışı arayan genom ilacı geliştiricileri için bir zorluk oluşturabilmesidir. "  Analist, bulaşıcı bir hastalığı tedavi etmenin "aynı zamanda virüsü yeni hastalara aktarabilen taşıyıcıların sayısını da azalttığını, dolayısıyla olay havuzunun da azaldığını" ve bunun da tedaviye olan ihtiyacın azalmasına yol açtığını belirtti.

Bu rapor anlaşılır bir şekilde çok fazla öfkeye yol açtı, ancak sorunun kendisi aslında kimseyi şaşırtmamalıydı. İlaç firmaları milyarlarca dolar kazanıyor ve tekellerini korumak için ellerinden geleni yapıyorlar. Allergan'ın, göz kuruluğu ilacı Restasis'i korumak için egemen bir bağışıklık boşluğundan yararlanmaya çalışması için bir Kızılderili kabilesine para ödemesi gibi.  Ya da Eli Lilly'nin insülin maliyetini bir gecede üç katına çıkardığı zaman (şu anda Sağlık ve İnsani Hizmetler Bakanlığı Sekreteri olan Alex Azar'ın liderliğinde) veya "Pharma Bro" olarak da bilinen Turing Pharmaceuticals'ın eski CEO'su mahkum suçlu Martin Shkreli, "yetim" bir ilacı tedavi etmek için kullanılan bir ilacın fiyatlarını yüzde 5. 000 artırdığında. Bu noktada kurumsal sosyal sorumluluk ve ilaç şirketlerinin halk sağlığı gibi toplumsal faydalara katkıda bulunma kapasitelerini nasıl değerlendirmeleri gerektiği hakkında bir konuşma yapabilirim. Ve evet, şirketlerin sosyal sorumluluk taahhütleri konusunda ciddi düşünmeleri gerekiyor. Ancak asıl sorun Goldman Sachs'ın sorduğu sorunun patent sisteminin kendisine özgü bir sorun olması: bir tekel sağlıyor ve diğerlerini dışarıda bırakıyor. Farmasötik geliştirme yatırımlarını özel bir tekel ile ödüllendiren şirketler, ellerinden geldiğince en yüksek fiyatları talep ederek bu tekelden sonuna kadar yararlanma teşvikine sahiptir (ve boşluklardan faydalanmak ve bu tekelleri genişletmek için yasada değişiklik yapılması için lobi yapmak). Patent genellikle ekonomik bir teşvik olarak görülür (ancak elbette fikri mülkiyet sisteminin anayasal mantığı, nihai amacı “bilimin ve faydalı sanatların ilerlemesini teşvik etmek olan bir pazarlık olarak görülür) ve bu nedenle bazı şirketler, toplumu iyileştirme pahasına yalnızca ekonomik değeri en üst düzeye çıkarmaya odaklanıyor. (.....)" (845)

"İlaç sektörü için tedaviler kötü mü?
Goldman Sachs, biyoteknolojinin en çekici yönlerinden birinin 'tek seferlik tedaviler' sunma potansiyeli olduğunu söylüyor. (Goldman Sachs'ın bir raporu biyoteknoloji şirketlerine 'tedavi' sorununa üç çözüm sunuyor.) "Hastaları iyileştirmek sürdürülebilir bir iş modeli midir? " Bu kışkırtıcı soru, Goldman Sachs'ın biyoteknoloji hakkındaki Yenilik Profilleri: Genom Devrimi adlı araştırma raporunun 38. sayfasında sorulmuştu. Firmanın yatırım analistleri tarafından yazılan belge, kusurlu bir genin değiştirilmesinin bir hastalığı tedavi edebileceği gen terapisi gibi yeni genetik teknolojilere karlı ilaç yatırımları yapmak için gereken soğuk hesaplamalara bir bakış sağladı. Analistler, "'Tek seferlik tedaviler' sunma potansiyeli, gen terapisinin, genetiği değiştirilmiş hücre terapisinin ve gen düzenlemenin en çekici yönlerinden biridir" diye yazdı . "Bu öneri hastalar ve toplum için muazzam bir değer taşırken, sürdürülebilir nakit akışı arayan genom tıbbı geliştiricileri için bir zorluk teşkil edebilir. " Rapor, yatırımcılara bir hastalığı iyileştirmenin iş açısından kötü olabileceğini hatırlattı ve bu, geçen hafta manşetlere yol açtı. Carleton Üniversitesi sağlık politikası araştırmacısı Marc-André Gagnon, "Böyle açık sözlü analistleri görmek çok eğlenceli" dedi. "Bunun tartışmanın bir parçası olduğunu biliyoruz. " Raporda, Gilead'in hepatit C için esas olarak hastalığı iyileştirdiği ancak "tedavi edilebilir hasta havuzunu yavaş yavaş tüketen" yeni bir tedavisinin örneğine yer veriliyor. Bir şirket kârlı değilse bir tedavi arayışına girmemeye karar verir mi? "Kesinlikle" dedi Gagnon. "Eğer hissedarları olan bir ilaç şirketiyseniz, asıl önceliğiniz hissedarlara geri dönüştür. "

 "İnsanlardan yüksek ücretler alabileceğiniz bir tedavi bulabilirseniz, o zaman rekabetçi bir piyasada bu çok etkili olacak ve bundan çok para kazanacaksınız." - Aidan Hollis

Calgary Üniversitesi ekonomisti Aidan Hollis, tedavilerin hâlâ iyi bir iş olduğunu söyledi. "İnsanlardan yüksek ücretler alabileceğiniz bir tedavi bulabilirseniz, o zaman rekabetçi bir piyasada bu çok etkili olacak ve bundan çok para kazanacaksınız." Hollis, kapsadıkları terapilerden değer elde etmelerinin eyaletler ve özel sigorta şirketleri de dahil olmak üzere ödeme yapanlara bağlı olduğunu söyledi. Eyalet ilaç programlarının, "kaliteye göre ayarlanmış yaşam yılları" cinsinden ölçülen, ne kadar fayda sağladıklarına bağlı olarak hangi ilaçlara ödeme yapılacağına karar vermesinin nedeninin bu olduğunu söyledi.  Bir ilacın ömrü ne kadar uzattığını ve o zamanın kalitesini hesaplayan bir formül. Hollis, "Yaşam yılı başına standart fiyatlandırma 50 ila 100. 000 dolar civarındadır. Bundan daha pahalıya mal olan tedaviler genellikle finanse edilmez" dedi. "Hükümetin bu tür seçimler yapmak zorunda olması rahatsız edici ama yine de bu tür seçimler yapmak zorunda. " Rapor, biyoteknoloji şirketlerine "tedavi" sorununa üç çözüm sunuyor: (-"Büyük pazarlara hitap edin." ; "Hasta popülasyonunun neredeyse tamamen olaya dayalı olduğu göz önüne alındığında sürdürülebilir bir pazar" olarak tanımladığı kanser gibi "yüksek görülme sıklığına sahip bozuklukları ele alın". ; "Aynı ilaçlarla tedavi edilebilecek yeni hastalıklar bulun.") Genel olarak rapor, tanımladığı üç biyoteknoloji alanının (gen terapisi, genetiği değiştirilmiş hücre terapisi ve gen düzenleme) finansal potansiyeli konusunda heyecan verici, 4,8 trilyon dolar olarak tahmin edilen bir pazarla "yatırımcıların yeni kar havuzları yaratma potansiyellerini hâlâ tam olarak anlamadıklarını" belirtti. Goldman Sachs raporun bir kopyasını CBC News'e sunmasına rağmen şirket röportaj talebimize yanıt vermedi." (846)

"Big Pharma insanları iyileştirme işinden nasıl çıktı?
1980'lerdeki neo-liberal devrimden bu yana ilaç şirketleri, hastaların zararına vurgunculuklarını artırdılar. Nick Dearden, yeni kitabı Pharmanomics'ten düzenlenmiş bu alıntıda bunun nasıl olduğunu açıklıyor ve çözümlere bakıyor. Yatırım devi Goldman Sachs 2018'de kışkırtıcı bir soru sordu: "Hastaları iyileştirmek sürdürülebilir bir iş modeli midir? "  Hastalara her türlü rahatsızlık için 'tek seferde tedavi' sağlama vaadini yerine getiren gen terapisinin gelişmesinden bahsediyorlardı. Şirket bir örnek aldı: Hepatit C. Elbette ilaç devi Gilead bu hastalığı iyileştirebilecek bir ürün satıyor. Ancak Hep C'li hasta havuzu sınırlıdır. Ve ne kadar çok tedavi ederseniz, hastalığı o kadar az insan bulaştırır ve dolayısıyla gelecekte o kadar az hasta olur. Ne kadar etkili olurlarsa, pazardan o kadar küçük keyif alırlar. Bu sistemin ihtiyacımız olan ilaçları üretmemesine şaşmamalı. Şirketler talep ettikleri karı elde etmek için karşılayabileceğimiz fiyata ilaç üretemezler. Goldman Sachs, sürdürülebilir kâr eksikliğinin tüm hastalıklar için geçerli olmadığını açıkça ortaya koydu. Kanserin "bir franchise'ın sürdürülebilirliği açısından daha az risk oluşturduğunu", çünkü daha fazla insanın kanser tedavisi görmesinin diğerlerinin de kansere yakalanmasını engellemediğini belirtiyorlar. Aslında daha uzun yaşam daha fazla kanser demektir. Ancak burada bile bir sorun var. Yeni ilaçların araştırma maliyetleri onlarca yıldır artıyor. Bu maliyetlerin sektör tarafından abartıldığı doğrudur. Bu ilaçlardan bazılarının pek de yararlı olmadığı da doğrudur. Fikri mülkiyet sisteminin ters teşvikleri, şirketlerin en iyi ihtimalle çok marjinal bir fark yaratan, ancak neredeyse fiyatı ne olursa olsun satabileceklerini bildikleri ilaçlara yatırım yapmaları anlamına geliyor.  Yeniden icat.. Son kitaplarda, ilaç endüstrisinin, üst düzey yöneticilerin bilim insanı olma ihtimalinin daha yüksek olduğu altın çağına bakma eğilimi var ve kamu yararı için ilaç araştırırken, küçük karlar elde etseler bile, bu şirketler tarafından yapılacak doğru şey olarak görülüyordu. Bu durum biraz abartılı ama 1970'lerin sonlarından itibaren ortaya çıkan ve özünde mali mantığı barındıran küresel ekonominin, ilaç endüstrisinin en kötü unsurlarını harekete geçirdiği ve onu neredeyse tanınmayacak hale getirdiği bir gerçek. . 1990'ların başında, Büyük İlaç Firması bugün çok iyi tanıdığımız bir canavara dönüşmek üzere kendini yeniden keşfetmenin tam ortasındayken, sektörün zirvesindeki pek çok kişi, en büyük varlıklarının araştırma uzmanlıkları veya üretim teknik bilgileri olmadığını gördü. Bunun yerine, onlara tekel sağlayan, geniş bir ilaç yelpazesinde arzı, üretimi ve fiyatları kontrol etmelerine olanak tanıyan şey, fikri mülkiyetleriydi; patentler ve ticari sırlar. Temel ilaçların gerçekten üretilip üretilmediğine bakılmaksızın, fikri mülkiyet, kendi başına inanılmaz derecede kârlı bir metaydı; kârları gizlemek veya düzenlemelerden kaçınmak için başka yere taşınmaya veya finansal piyasalarda alınıp satılmaya açıktı.

 "Goldman Sachs, kanserin "bir franchise'ın sürdürülebilirliği açısından daha az risk oluşturduğuna" dikkat çekiyor, çünkü daha fazla insanın kanser tedavisi görmesi diğerlerinin de kansere yakalanmasını engellemez. Aslında daha uzun yaşam daha fazla kanser demektir." Goldman Sachs'ın "Genom Devrimi" raporundan, 2018

Bu gücü sağlamlaştırmanın anahtarı, bu fikri mülkiyeti kutsal kılmaktı. 1980'li ve 90'lı yıllar boyunca Big Pharma bu tekel güçlerini artırmaya çalıştı. Sektör, ABD'li politikacılarla lobi faaliyeti yürüttü ve onları finanse etti, yeni yasaları destekledi, kendilerini Avrupa'daki karar alma süreçlerine entegre etti ve yeni yasal emsaller oluşturmak için defalarca mahkeme savaşları yaptı; bunların hepsi endüstriye patentlerini genişletme ve verilerini gizli tutma konusunda daha fazla hak verdi. Ancak belki de en büyük başarıları TRIPS (Fikri Mülkiyet Haklarının Ticaretle Bağlantılı Yönleri anlaşması) olarak bilinen bir ticaret anlaşmasıydı. Gazeteci Alexander Zaitchik'in "yoğunlaşmış kurumsal gücün kaba ve son derece antidemokratik bir ifadesi" olarak tanımladığı TRIPS, ABD tarzı patent korumasını tüm dünyaya genişletti. Daha önce küresel Güney'deki ülkeler ilaçları çok daha özgürce üretebiliyorken, TRIPS her yerde tekel korumasını zorunlu kılıyordu. Ve Güney Afrika'nın yakında keşfedeceği gibi, anlaşmaya dahil edilmiş muafiyetler olsa da, bu muafiyetlerin pratikte uygulanması özellikle zordu. 2000'li yılların başlarında HIV/AIDS, Güney Afrika'da felaket etkisi yaratıyordu; Güney Afrika'da 4,5 milyon kadar insan (dokuz kişiden biri) HIV ile yaşıyordu ve her gün 1. 700 kişi enfekte oluyordu. Bu noktada piyasada virüsü bastırabilecek, yani AIDS'in gelişimini durdurabilecek ve HIV'in yayılmasını önleyebilecek hayat kurtarıcı ilaçlar vardı. Sorun, bu ilaçlara ilişkin patentlerin, fiyatı belirlemesi ve ilaçları kimin üreteceğine karar vermesi gereken ilaç şirketlerinin elinde olmasıydı. Uygulamada bu, HIV ilaçlarının hasta başına 10.000 dolar olarak fiyatlandırıldığı anlamına geliyordu; bu da ilaçları Güney Afrika'nın sağlık hizmetleri veya ülkedeki çoğu kişi için karşılanamaz hale getiriyordu. Ancak durum aşılamaz değildi, çünkü ne mutlu ki ilaçları yapmak o kadar maliyetli değildi. İlaçların küresel güneyde üretilmesiyle Güney Afrika'nın maliyeti %90 oranında azaltabileceği tahmin ediliyordu. Neyse ki, aynı zamanda hükümet, patentleri geçersiz kılmalarına izin verecek bir yasa çıkarmıştı, böylece başka yerlerden jenerik versiyonları ithal edebileceklerdi. Big Pharma olaylara farklı baktı. Aralarında dünyanın en büyük şirketlerinin de bulunduğu 39 firma, Güney Afrika'yı 'korsanlıkla' suçlayarak Güney Afrika hükümetine dava açtı. ABD ve Avrupa hükümetlerinden üst düzey isimlerle birlikte, Güney Afrika'nın bu yasayı uygulamaya koymasını engellemek için her yolu denediler. Şirketler sonuçta başarısız oldu ve geri adım atmak zorunda kaldılar. Bu dava aynı zamanda sektörün imajı açısından da bir felaketti, bugüne kadar varlığını sürdüren bir hareketi ateşledi ve adil Kovid-19 ilaçları için verilen mücadelenin kritik bir parçası oldu. Mücadele tam da önemliydi çünkü endüstrinin artık nasıl para kazandığının kalbine iniyordu; önemli yeni ilaçlar geliştirmekten değil, patentlerin veya fikri mülkiyetin onlara sağladığı tekel gücünden. Bu güç bugün gördüğümüz ilaç sisteminin temelini attı. Bilimsel bir laboratuvara adım atmadan bile servet kazanılabileceği ve finansal piyasalarda oynayarak ve yeni ve önemli bir ilaç icat etmekten çok ihtiyaç duyulan kamu bilgisine erişimden yararlanılarak çok daha fazla para kazanılabileceği bir yer.

 "Martin Shkreli'nin davranışı modern ilaç endüstrisinde aslında o kadar da anormal değildi, tek bir nokta dışında: ne yaptığını saklamadı." Martin Shkreli, Turing Pharmaceuticals.

Belki de hiç kimse bu yeni sektörü ilaç sektörünün en kötü çocuğu Martin Shkreli kadar dürüst bir şekilde temsil edemiyor. Şkreli bir nevi pantomim karakterine sahip çünkü olumsuz tanıtımdan kaçınmak şöyle dursun, onu neşeyle kucaklıyor gibi görünüyor. Shkreli bir riskten korunma fonu yöneticisiydi, ancak kendisinin de itiraf ettiği gibi, hedge fonlarından yeterli para kazanılmadığını fark ettiğinde bir ilaç şirketi kurdu. İlaç şirketinden para kazanma stratejisi basitti:  Önemli ilaçlar için süresi dolmuş ilaç patentlerini satın alın, bu ilaçların arzını kontrol edin ve fiyatları artırın. Shkreli, 2015 yılında şirketi Turing Pharmaceuticals'ın, özellikle AIDS hastaları ve hamile kadınlar tarafından kullanılan, yapımı basit ama hayat kurtaran bir anti-parazit ilacı satın almasıyla kötü bir üne kavuştu. Daha sonra fiyatı %5. 000 artırdı. 2015'in sonunda 'Amerika'nın en nefret edilen adamı' olarak etiketlenen Shkreli'ye, pişmanlıkları soruldu. Gerçeğine sadık kalarak fiyatı daha yükseğe yükseltmesi gerektiğini söyledi. ABD siyasetinin son derece bölücü dünyasında Shkreli, Hillary Clinton, Bernie Sanders ve Donald Trump'ı kendisine karşı muhalefette birleştirmeyi başardı. Tabii ki Big Pharma Shkreli'den uzaklaşmak için harekete geçti. Onun da çürük elmalardan biri olduğunu söylediler ama tüm sektörü onun standartlarına göre yargılayamazsınız. "Onun biz olmadığını açıkça ortaya koymanın sektörümüz açısından gerçekten önemli olduğunu düşünüyorum. Biz araştırmaya dayalı bir ilaç endüstrisiyiz" dedi Big Pharma'nın CEO'larından biri basına. Ancak tüm bu suçlamalara rağmen Shkreli'nin davranışı modern ilaç endüstrisinde aslında o kadar da anormal değildi, tek bir nokta dışında:  Shkreli, yaptıklarını bir halkla ilişkiler duvarının arkasına saklamadı. Kendisinin de bir sağlık zirvesinde söylediği gibi, "Hissedarlarım benden en fazla karı elde etmemi bekliyor. Bu çirkin, kirli gerçek. . . kimse bunu söylemek istemiyor. Kimse bundan gurur duymuyor. Ama bu kapitalist bir toplum, kapitalist sistem ve kapitalist kurallardır. Yatırımcılarım benden karı maksimize etmemi bekliyor. Bunları en aza indirmek, yarı yarıya veya %70'e düşürmek değil, kâr eğrisinin %100'üne gitmek. " Shkreli'nin faaliyetlerinin çoğu, başkalarının fikri mülkiyetlerini satın almak için fiyat şişirmeyle tanınan bir sektörde gerçekten de oldukça yaygın veya mevcut ilaçlarda önemsiz değişiklikler yapmak, yeni ve önemli bir şey yapmış gibi davranmak ve daha uygun bir düzenleme ortamı için lobi yapmak amacıyla finansal piyasalarda oynayan rakipleri kapatmak. Kâra aç davranışlarına rağmen en azından bizi sağlıklı tutan zorunlu bir kötülük olmaktan çok uzak olan Big Pharma, bugün aslında yoğun biçimde finansallaşmış küresel ekonomimizdeki en finansallaşmış endüstrilerden biridir. Büyük İlaç'ın bizi sağlıklı tutmakla pek ilgisi yok, çoğu zaman da tam tersi bir ilgi gösteriyor. Kamu araştırmaları ve halk sağlığı sistemlerinde parazit görevi görüyor; Kamu kaynaklarını zaten süper zengin olanların ceplerine yönlendirmek için süper verimli bir araç.  Büyük İlaç (Big Pharma) masalı.. Mayıs 2021. İlaç devi AbbVie'nin Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO'su Richard A. Gonzalez, ilaç fiyatlandırmasıyla ilgili sorular alan ABD Kongre komitesinin önünde otururken şaşkın görünüyor. Kovid-19 kısıtlamaları, Gonzalez'in video bağlantısı aracılığıyla konuştuğu anlamına geliyor, ancak bu, Orange County Temsilcisi Katie Porter beyaz tahtaya ve yapışkan notlarına uzandığında duyduğu rahatsızlığı hafifletmek için çok az şey yapıyor gibi görünüyor. Porter, CEO'lara maaşları ve kurumsal faaliyetleri hakkında ders verme şekli ve tıpkı bir ilkokul öğretmeninin hatalı bir okul öğrencisine azarlaması gibi, tahtaya yapışkan notlar yerleştirerek kurumsal vurgunculuk mesajlarını eve göndermesiyle internette sansasyon yarattı. Rolling Stone dergisinin belirttiği gibi, "Washington'da beyaz tahtalı Katie Porter'dan daha tehlikeli çok az şey var." Bugün Porter özellikle verimli bir zeminde, Gonzalez'e şirketinin Imbruvica adlı kanser ilacına yaptığı fiyat artışları hakkında sorular soruyor. Imbruvica'nın fiyatını sorarak başlıyor. Günde 3 haplık standart bir kurs, 2013'te yılda 98. 000 dolara ulaşacaktı. Yeterince yüksek olduğunu düşünebilirsiniz, ancak Porter'ın asıl bilmek istediği şey, fiyatın yalnızca 8 yıl içinde nasıl göz yaşartıcı 181. 000 dolara sıçradığıdır. Cevap, her zamanki gibi, AbbVie'nin harcadığı araştırma ve geliştirme maliyetleri gibi görünüyor. Ancak Porter bunu daha önce duymuştu ve hiçbirini hissetmiyordu. Sonuçta bu Ar-Ge harcamalarının etkisi ne oldu diye soruyor. Belki hapların yan etkileri daha mı azdır? Hayır, diye yanıtladı Gonzalez. Hastalar artık daha az ilaca mı ihtiyaç duyuyor? Hayır, o da değil. Aslında AbbVie'nin Imbruvica'yı hiç geliştirmediği ortaya çıktı. Dahası, aslında ilacı bile icat etmedi; ilacı üreten çok daha küçük bir şirketi satın aldı. Porter'ın belirttiği gibi  "AbbVie bu ilacı geliştirmek için sıfır risk aldı, karlı olacağını bilerek onu pazar için onaylı olarak satın aldınız, Ar-Ge için ödediğiniz fiyatı artırdınız ancak maliyeti iki katına çıkarsanız bile ilacı daha iyi hale getiremediniz. "

 "Büyük ilaç masalı, astronomik fiyatları haklı çıkaran, çığır açan Ar-Ge hikayelerinden biridir, ancak ilaç sektörü gerçeği şu ki, şirketinizin parasının çoğunu kendiniz ve hissedarlarınız için para kazanmak için harcadınız." Temsilci Katie Porter

Sonra yapışkan notlar geliyor. Porter, AbbVie'nin 2013 ile 2018 yılları arasında Imbruvica'da araştırma ve geliştirmeye ayırdığı 2,5 milyar doları temsil eden beyaz tahtaya küçük pembe bir daire yapıştırıyor. Imbruvica'nın o dönemde gelişme göstermediği göz önüne alındığında, ortalama bir insanın gerçek 'araştırma ve geliştirme' olarak görebileceği herhangi bir şeyden ziyade bu "araştırmaların" çoğunun aslında "rakipleri pazarın dışında tutmak ve yeni satış fırsatları geliştirmek için tasarlanmış yenilikler ve göstergeler" olduğunu öne sürüyor. Porter haklı. AbbVie, rakiplerini pazarın dışında tutmak için Imbruvica'ya 165 patent başvurusunda bulundu ve bu da firmaya normal bir münhasırlık dönemi olarak kabul edilen süre boyunca ek 9 yıl süre tanıdı. Uzmanlar, yalnızca bu 9 yıl içinde Amerikalı hastaların markalı ilaca 41 milyar dolar harcayacağını tahmin ediyor. Big Pharma, çok yüksek araştırma maliyetlerinin ilaçların maliyetini haklı çıkardığını iddia etmeyi seviyor. Imbruvica vakasında, ilacın tek bir yıl içindeki satışları, şirketin araştırma ve geliştirme çalışmalarına ayırdığı miktarı gölgede bırakıyor. Porter şimdi şirketin 2013-18 döneminde harcadığı diğer bazı rakamları da sıralıyor.  Dava ve uzlaşmalar için 1,6 milyar dolarlık bir bütçe içeriyor; buna elbette şirketin tekellerinin uygulanması ve savunulması da dahil. 4,7 milyar dolarlık bir pazarlama ve reklam bütçesi içeriyor. Bu tutarın 334 milyon doları yönetici tazminatını içeriyor; bu, üst düzey liderliğin maaşı ve diğer faydalarıdır. Ancak gerçekten şaşırtıcı olan, doğrudan hissedarlara iade edilen parayı (temettüleri) ve şirketin kendi hisselerini satın almasını içeren 50 milyar doları temsil eden devasa mavi yapışkan nottur; bu da hisse fiyatlarını yükseltir ve hissedarlara etkili bir şekilde daha fazla para dönmesini sağlar. Bize ilaç endüstrisinin çok yüksek araştırma maliyetlerini telafi etmekte zorlanmadığını gösteren şey, diğerlerinden daha çok bu büyük paradır. Aslında Porter'ın şu sonuca vardığı gibi: "Büyük ilaç masalı, astronomik fiyatları haklı çıkaran, çığır açan Ar-Ge hikayelerinden biridir, ancak ilaç sektörü gerçeği şu ki, şirketinizin parasının çoğunu kendiniz ve hissedarlarınız için para kazanmak için harcadınız. "  Merkez.."Merkezde bundan sonra ne olacağı çok önemli. Görünüşe göre bunu gerçekten yapmışlar. İstediğin kadar kibarca sorabilirsin ama günün sonunda kuzeydeki hayır kurumlarına ya da pazara bağımlı olmak istemiyorsan bunu kendin yapmak zorundasın. " Tekrar Güney Afrikalı aktivist Fatima Hassan ile konuşuyorum. Çoğu zaman kampanya yürüttüğünüzde istediğinizi elde edemezsiniz. Talep ettiğiniz şeyin daha ılımlı bir versiyonunu alabilirsiniz. 2022'de nihai olarak kabul edilen TRIPS ile ilgili DTÖ anlaşması gibi, hiçbir şey kazanmadığınız gerçeğini gizleyen çok fazla sıcak havayla karşılaşabilirsiniz. Veya herhangi bir ilerleme kaydedemeyerek o kadar ileri gidemeyebilirsiniz. Ancak ara sıra, işleri beklediğinizin ötesinde gerçekten dönüştürmeye başlayacak bir şeyi harekete geçirmeye yardımcı olacaksınız. Aşı eşitsizliğinin ve küresel halkın aşı kampanyasının uzun vadeli etkilerinin ne olacağını söylemek için henüz çok erken. Ancak 2021'in ortalarında, eşitsizliğin en derin noktasına ulaşması ve kampanyacıların ana akım medyada neredeyse her gün yer almasıyla birlikte Güney Afrika hükümeti, DSÖ ile ortaklaşa, işleri farklı şekilde yapmaya başlamak için bir girişim başlattı. Bu, Hassan gibi kampanyacıların kökten farklı bir araştırma ve ihtiyaç duyulan şeyi üretme modeline dönüşebileceğini umduğu bir şeyin tohumuydu. mRNA Merkezi, Temmuz 2021'de DSÖ tarafından resmi olarak başlatıldı.  Konsept basitti; güney ülkelerinin kendi mRNA aşılarını üretebilecekleri ve bu bilgiyi açıkça paylaşabilecekleri aşamaya gelmelerine yardımcı olmak. Başlangıçta mRNA aşı teknolojisini kontrol eden Pfizer, BioNTech ve Moderna şirketlerinden bilgi birikimlerini paylaşmalarını istediler. Şirketler zaten aşı üretiyordu ve kimse onlara bunu yapmayı bırakmalarını önermiyordu. Ancak şirketlerin ilgisi, bireysel satışlardan para kazanmaktan çok, gelecek yıllarda büyük para kazandıracak şeyler yaratmak için kullanılabilecek bir teknolojiyi kontrol etmekti. HIV, sıtma, tüberküloz ve diğer hastalıklara karşı aşılar zaten geliştirilme aşamasındaydı. Bu şirketler, tıbbi bilgimizi dönüştürebilecek ve sayısız hayat kurtarabilecek bilgi birikimini neden paylaşsınlar ki, bu bilgiyi oturup tekeline almak, onlara onlarca yıl boyunca gelecekte büyük bir cinayet işleme olanağı sunabilecekken? Şirketler yardım etmeyi reddettiler ve bu pozisyonu bugüne kadar sürdürdüler.

 "Bunun sonsuza kadar süreceğini düşündüler çünkü Afrikalıların bunu gerçekten yapamayacağını düşünüyorlar - yani şoktaydılar ve hala da öyleler!" Fatima Hassan, Güney Afrikalı Aktivist

Aşı eşitsizliği konusunda bir şeyler yapmak için kampanya benzeri bir gayretle hareket eden bilim insanları ve yetkililer yılmadı. Eğer şirketler yardım etmezse, son 200 yılda ekonomisini başarıyla geliştiren her ülkenin kitabından bir yaprak çıkararak mRNA aşısını kendi başlarına nasıl yapacaklarını çözeceklerini söylediler. Ve sadece birkaç ay içinde bir atılım gerçekleştirdiklerini ilan ettiler; bunu nasıl üretebileceklerini bulmaya çalıştılar. Elbette bu yolun sonu değil. Aşılarını test etmek ve denemek kadar, üretebilecekleri aşı miktarını artırmak da tamamen yeni bir zorluktu. Ancak bunun sadece bir zaman meselesi olduğunu gösterdiler. Merkezin çalışmalarının gerçekten radikal kısmı da burada devreye giriyor. Çünkü mRNA aşılarının yapımına yönelik bilgi birikimini geliştirdikten sonra merkez, bu bilgiyi güvenli ve etkili bir şekilde kullanabilecek kişilerle paylaşmaya başladı. İlk olarak, Pfizer'in zorbalığının şirketle sözleşme imzalayamadıklarını söyleyen iki ülke olan Arjantin ve Brezilya'dan bilim insanları, mRNA aşılarının nasıl yapılacağı konusunda eğitim almak için Cape Town'a gitti.  Listeye daha fazla ülke eklendi; en son olarak Rusya'nın acımasız işgaline maruz kalan Ukrayna. Bu yazının yazıldığı sırada bilgi birikimi 15 ülkeyle aktif olarak paylaşılıyordu. Proje, düşük ve orta gelirli ülkelerin insülin ve kanser tedavileri de dahil olmak üzere kendi biyolojik ilaçlarını üretmelerine yardımcı olmak için Güney Kore'de bir DSÖ eğitim merkezinin oluşturulmasıyla tamamlanıyor. Bu potansiyel olarak büyük bir şey. Farmasötik araştırma ve geliştirme sistemini sıfırdan yeniden oluşturmaya başlıyor ve küresel güneydeki ülkelere Büyük İlaçlara güvenmeye alternatif bir model sunuyor. Araştırma aşamasında hiçbir patent ihlal edilmedi, ancak bir uzmanın bana WhatsApp'ta söylediği gibi "sanki patentler yokmuş gibi davranıyorlar. " Sektörün geleceği açısından sonuçları derin. Fatima Hassan'ın bana söylediği gibi Big Pharma, Afrika'nın mRNA teknolojisini çözecek ve aşı yapacak karmaşık bilgiyi üretebileceğini düşünmüyordu. “Sanırım buna gerçekten inandılar, bunun sonsuza kadar süreceğini düşündüler çünkü gerçekten Afrikalıların bunu yapamayacağını düşünüyorlar. Evet, şoktaydılar ve hala da şoktalar. Merkezin ürettiği işi, bilgiyi ve küresel güney için üretim yapma yeteneğini korumak için patente meydan okumak da dahil olmak üzere ne gerekiyorsa yapacağız. O zaman dönüp ‘bunu kendimiz yaptık’ diyebileceğiz. ”" (847)

"Alzheimer'ı tedavi etmek iş açısından kötü olabilir
Yatırım bankası Goldman Sachs'ın analistleri 10 Nisan tarihli bir raporda şu soruyu soruyor: "Hastaları iyileştirmek sürdürülebilir bir iş modeli midir?" Bu raporda olduğu gibi biyoteknoloji şirketlerine ya da amacı kronik hastalığı tersine çevirmek ve tedavi etmek olan naturopatik tıp gibi herhangi bir tıbbi sisteme yapılan referans olsun, "kronik hastaları iyileştirmenin kar marjlarını azalttığı uzun süredir öne sürülüyor.” Bir naturopatik doktor olarak uzun yıllardır şu retorik soruyu sordum: "Herkes iyileşseydi ABD'de/yurtdışında ekonomiye ne olurdu?" Günümüz sistemlerinde yer alan farmasötik ilaçlar, teknolojik tedaviler ve tıbbi uzmanların birbiriyle ilişkili ağı düşünüldüğünde cevap açıktır. Esasen, altın yumurtlayan tavuğu neden öldüresiniz ki? Özel ilgi ve bilimsel inkar, günümüzde yaşadığımız kronik hastalık salgınının bir parçası mı? Bunun en iyi örneği Alzheimer hastalığıdır. Cape Cod'daki Alzheimer Aile Destek Merkezi'ne göre şu anda Alzheimer ve demansla ilişkili diğer hastalıklarla yaşayan Cape Cod'da 10.000 aile, birey ve bakıcı var, Alzheimer tıp topluluğu, Alzheimer hastalığının virüs, bakteri ve mantarlardan oluşan bir beyin enfeksiyonu olduğunu 30 yıllık bir geçmişe sahip gösteren uluslararası tıp literatürünü neden ciddiye almadı? Nisan 2016'da Alzheimer Hastalığı Dergisi'nin "Mikroplar ve Alzheimer Hastalığı" başlıklı başyazısında Oxford Üniversitesi'nden Dr Ruth Itzhaki ve Alzheimer hastalığındaki 31 uluslararası araştırma ve klinik meslektaşı şunları yazdı, "Hastalığın belirli bir yönünün, buna dayalı tedavinin (Alzheimer'in) ilerlemesini yavaşlatmasına veya durdurmasına rağmen ihmal edildiğine dair kaygımızı ifade etmek. " Itzhaki, Ağustos 2017 tarihli bir makalesinde "Alzheimer hastalığında enfeksiyonun önemli bir rol oynadığına yönelik desteğin büyümeye devam ettiğini, oysa bilimsel muhalefetin, anlık düşmanlığın aksine, her zamanki gibi görünmez ve duyulmaz olduğunu" belirtiyor. Kendisi ayrıca şunları yazıyor: “Bir mikrobun kronik hastalığın nedeni olduğu iddiası, çok kuvvetli kanıtlarla desteklense bile, uzun süredir şüpheyle karşılanıyor. Belki de bunun nedeni kısmen mikropların yalnızca akut hastalıklara neden olduğunun düşünülmesidir. ” Nisan ayında benimle kişisel bir iletişimde bulunan Itzhaki, Alzheimer'ın mikrobiyal nedenlerine yönelik çalışmalara karşı çıkılmasına veya ihmal edilmesine inandığını söyledi, "Muhtemelen bu alandaki bazı kişilerin (maalesef bazı çok nüfuzlu kişiler de dahil) mikrobiyoloji hakkında çok az bilgisi olması nedeniyle ortaya çıktı (anlaşılır bir şekilde ama ne yazık ki bilmek istemiyorlar)" ve bunun kendi karşıt araştırmalarını geçersiz kılabileceğinden endişe duymaları nedeniyle ortaya çıktı. Kimyasallar, ilaçlar ve radyasyonla bağışıklık sisteminin baskılanması, patojenik mikroorganizmaların vücudun herhangi bir yerine yerleşmesine izin veren önemli bir faktördür. Bilimsel araştırma ve düzenleme arasındaki boşluklar üzerine Bilim Halk Kütüphanesi'nde Aralık 2017'de davet edilen makaleler dizisi, bunun havamızda, suyumuzda, gıdamızda ve tüketici ürünlerimizde çok büyük miktarlarda toksik kimyasalların bulunmasına nasıl izin verdiğini gösteriyor. İnsanlar yaşlandıkça, bağışıklık sisteminin baskılanması da dahil olmak üzere organ sistemi işlev bozukluklarıyla birlikte toksik kimyasallardan oluşan ağır bir vücut yükü biriktirirler. İnsanların Alzheimer hastalığını ve diğer kronik hastalıkları önlemek ve tersine çevirmek için yapabileceği en önemli şey hava, su, gıda ve tüketici ürünlerinden kaynaklanan kimyasal maruziyetleri en aza indirmektir. Bağırsaktaki faydalı bakterilerin mikrobiyomunun sağlığını optimize etmek için organik gıda tüketmenin yanı sıra doğal olarak fermente edilmiş çiğ sebzeler vb. tüketmek de önemlidir. Akıllı yaşam tarzı seçimlerinin nasıl yapılacağını öğrenmek, tüm kimyasallara yönelik hükümet düzenlemeleri minimum düzeyde olduğundan ve gelecekteki düzenlemelerde önemli bir değişiklik beklenmediğinden, altın yıllarda ve yaşam boyunca iyi bir sağlığa sahip olmanın anahtarıdır. Biz kendi başımızayız! Yaşam tarzı seçimlerinde değişiklik yapmak ve üçlü protokolümü kullanmak isteyenler için klinik sonuç çalışmaları şu anda Cape'te devam ediyor: organik tam gıdalar, beslenme/mikrobiyom sağlığı; kimyasallara maruz kalmayı en aza indiren çevre tıbbı; ve klasik homeopati. Yaşlılarımız, bilinen etkisiz ilaçlarla birlikte “hafıza bakım ünitelerinde” saklanmaktan daha iyisini hak ediyor. Yanlış soruyu sorarsan yanlış cevap alırsın! "-Brewster'dan Dr. Joyce R. Young natüropatik tıp uygulamaktadır." (848)

"Hastalıkları Tedavi Etmek Sürdürülebilir, Sağlıkta Devlet Değil
Biyoteknoloji ve ilaç şirketleri hastalıkları iyileştirebilir ve tedavi edebilir; Sorunlara neden olan şey hükümet müdahalesidir.. Goldman Sachs analistleri geçtiğimiz günlerde şu soruyu sordu: "Hastaları iyileştirmek sürdürülebilir bir iş modeli midir? " Genom Devrimi başlıklı bir raporda. Raporda, genetik bozuklukları düzeltmek için kusurlu genleri değiştirmeye çalışan gen terapisiyle uğraşan biyoteknoloji şirketlerinin kâr stratejileri özetlendi. CNBC daha sonra raporu aldı ve yanıtı yayınladı: 'Tek atışta tedavi' sunma potansiyeli, gen terapisinin, genetiği değiştirilmiş hücre terapisinin ve gen düzenlemenin en çekici yönlerinden biridir. Ancak bu tür tedaviler, tekrarlanan gelirler açısından kronik tedavilere göre çok farklı bir görünüm sunuyor…  Bu öneri hastalar ve toplum için muazzam bir değer taşırken, sürdürülebilir nakit akışı arayan genom ilacı geliştiricileri için bir zorluk teşkil edebilir."  Bazıları raporu, "hastalıkları tek bir tedaviyle iyileştirmenin kârlı olmadığının finansal hizmetler sektörünün açıkça kabulü" olarak değerlendirdi. Diğerleri raporun daha geniş anlamda "hastaları iyileştirmenin iş açısından kötü olduğunu" gösterdiğini iddia ediyor. Amerikalıların sağlık hizmetleri konusunda endişelenmek için her türlü nedeni olsa da, özel tıbbi şirketlerin çeşitli rahatsızlıkları tedavi eden ürünler geliştirip üretmeyeceğine dair inanç yersizdir. (....)" (849)

**BAZI VİDEOLAR;

"Sahte Bir Hastalık (Ve Sonra Daha Fazla İlaç) Nasıl Satılır
İlaç satmak için önce hastalığı satmak gerekir. Bazı araştırmalara göre ilaç şirketleri menopoz gibi normal durumları tıbbileştiriyor, var olmayan hastalıkları teşvik ediyor ve hafif sorunları tedavi gerektiren ciddi durumlara dönüştürüyor. Yirmi yıl önce çok az insan kolesterol düzeyleri hakkında endişeleniyordu. Günümüzde ilaç firmaları sayesinde yüksek kolesterol önemli bir sağlık sorunu olarak kabul edilmekte ve en çok satan ilaçlardan ikisi statin düşürücülerdir. Hastalık markalaması utanç verici sorunların damgasını ortadan kaldırabilir, idrar kaçırmayı "aşırı aktif mesaneye" dönüştürebilir ve insanları tedavi aramaya teşvik edebilir. Ancak aynı zamanda sağlıklı insanları da riske atabilir, bu da onların potansiyel olarak tehlikeli yan etkileri olan ilaçları almalarına yol açabilir. Bu belgesel ilk olarak 2012'de yayınlandı." (782)

"HASTALIK SATIŞI: İLAÇ ENDÜSTRİSİ VE HASTALIK MARKASI
İlaç satmak için önce hastalığı satmak gerekir. (....) NAKİT İNCELEMESİ: HASTALIK MARKALANMASI Belgeseli Yönetmen: Laurent Richard" (783)

"Bir Hastalık Nasıl Satılır: Büyük İlaç Firmaları Sahte Hastalıklar İçin İlaç Satıyor
İlaç satmak için önce hastalığı satmak gerekir. (...)" (784)

"Büyük İlaç Sağlıklı İnsanları Nasıl Hasta Ediyor
Dünya çapında milyonlarca insan, yaygın olarak reçete edilen psikiyatrik ilaçlara fiziksel olarak bağımlıdır. Bu ilaçlar kısa vadede etkili bir rahatlama sağlayabilirken, ilaç şirketleri bunların tehlikeli yan etkilerini, bağımlılık yapıcı doğasını ve uzun vadeli zararlarını hem doktorlardan hem de hastalardan gizlemiştir.  Sinema gerçekliği ile araştırmacı gazeteciliği birleştiren Medicating Normal, kendilerine yardımcı olacağına inandıkları ilaçlar nedeniyle hayatları mahvolmuş kişilerin hikayelerini takip ediyor. Uzman ifadeleri ve gizli görüntüler, sistematik olarak yozlaşmış bir sektörü ortaya çıkarıyor. Medicating Normal, kâr odaklı tıbbın sıkıntı içindeki insanlarla kesişmesi durumunda ortaya çıkabilecek feci sonuçların anlatılmamış hikayesidir." (785)

"Büyük İlaç ve Büyük Gıda Sağlıklı İnsanları Nasıl Hastalandırıyor
Calley Means, gıda ve egzersiz reçeteleri yayınlayan ve sağlığı teşvik eden ürünlere vergiden muaf harcama yapılmasını sağlayan bir şirket olan TrueMed'in kurucusudur. Aynı zamanda ilaç olarak gıda üzerine yakında çıkacak bir kitabın ortak yazarıdır (kız kardeşi Dr. Casey Means ile birlikte). Calley, kariyerine gıda ve ilaç şirketlerinde danışman olarak başladı ve şu anda bu sektörlerdeki değişikliklerin savunucusu. Giriş.. "Sağlık krizimizi düzeltmek zihniyet değişimiyle başlar.. ; Kronik hastalık faydalıdır.. ; Değişim yaratmaya nasıl yardımcı olabilirsiniz?.. ; Ön gruplar beslenme araştırmalarının en büyük fon sağlayıcılarıdır.. ; Profesörlere oynamaları için para ödeniyor.. ; Doktorlar kötü kurallara karşı çıkamaz.. ; Bozuk sağlık sistemi ve doktor borcu.. ; İlaç şirketleri medyayı nasıl kontrol ediyor?.. ; Harvard doktoruna Ozempic rüşvet verdi.. ; Amerika'da sağlık hizmetlerinin yozlaşmış tarihi.. ; Sağlık sistemi ABD'nin 1 numaralı para üreticisidir.. ; İşlenmiş gıdalara verilen sübvansiyonu durdurmamız gerekiyor.. ; Calley'nin büyük endüstriden TrueMed'i başlatmaya geçişi .. ; Çocuklarınıza zehir yedirmeyi bırakın.. ; Metabolik sağlığınızı yeniden kazanmak için pratik adımlar.. ; Geri itme cesaretine sahip olun" (786)

"BIG PHARMA parasını insanları hasta ederek nasıl elde ediyor
BIG PHARMA parasını nasıl alıyor? Nüfusun hasta olmasıyla! Farmasötik ilaçlar yılda yaklaşık 300.000 kişiyi öldürüyor. ABD'de kalp hastalığı ve kanserden sonra üçüncü büyük ölüm nedeni olan büyük ilaç karteline bakın. İlaç endüstrisi tıpta gösteriyi yürütüyor. İnsanların sağlıklı olmasını istemiyorlar çünkü bu onların işlerinin sonu anlamına gelir. Laboratuar testlerinde Prozac gibi ilaçlar şeker hapından daha iyi değildir. Prozac veya Statin ilaçlarını satın almak için günde kaç milyar dolar harcanıyor? Dr Bruce Lipton'un Epigenetik çalışmalarında gösterdiği gibi, hiçbir yapay ilaç kullanmadan kendinizi iyileştirebilirsiniz.  Dr Joe Dispenza ve Dr Bruce Lipton'dan neden yapay ilaçlara ihtiyacınız olmadığını ve bugün kendinizi doğal yollarla iyileştirmeye nasıl başlayabileceğinizi öğrenmek için bu videonun tamamını izlediğinizden emin olun." (787)

""Bu, Çoğu Doktorun Tedavi Edemediği Hastalığa Neden Olur!" - Büyük İlaç ve Gıda Endüstrisi Sizi Nasıl Kandırıyor?
Bireylerin yüzde altmışından fazlası kronik durumlarla karşı karşıyadır. Modern dünyamız, teknoloji ve sağlık alanındaki gelişmelere rağmen giderek daha fazla hastalanan ve kronik hastalıklarla karşı karşıya kalan bir toplum haline geldi. Bu koşulların kökeninde metabolik işlev bozukluğu yatmaktadır ve ilaç endüstrisi bu devam eden kaostan faydalanacak gibi görünmektedir. Bugün The Dhru Purohit Show'da Dhru, Dr. Casey Means ve Calley Means toplumumuzun karşı karşıya olduğu krizi tartışıyor. Sağlığımızla ilgili şaşırtıcı istatistikler paylaşıyorlar ve sağlık hizmetleri, lobiciler, araştırma ve ilaç şirketleri konusunda birlik durumu veriyorlar. Ayrıca sektördeki deneyimlerini de paylaşıyorlar ve bu da onları sağlığımız konusunda bilgiye daha fazla erişim ve temsili savunmaya yönlendiriyor. Hepimizin değerlendirmesi gereken temel biyobelirteçleri ve mitokondriyal ve metabolik sağlığımızı iyileştirmenin, kronik bir hastalık geliştirme şansımızı azaltmanın basit yollarını öğrenin.  Casey Means, MD, Stanford eğitimli bir doktor ve dünyadaki metabolik sağlık krizini tersine çevirme misyonuna sahip bir sağlık teknolojisi şirketi olan Levels'ın kurucu ortağıdır. Metabolik sağlık hakkındaki kitabı İyi Enerji, Mayıs 2024'te çıkıyor. Geleneksel tıptan ayrılmadan önce, hayatını Amerikalıların hasta olmasının temel nedenini çözmeye adamak için Baş ve Boyun Cerrahisi eğitimi aldı. (....)" (788)

"Büyük ilaç şirketleri ve hükümet insanları hasta tutmak için birlikte mi çalışıyor? (789)
"Big Pharma sizi hasta ederek trilyonlar kazanıyor! (790)
"Büyük İlaç Neden İnsanların Hasta Olmasını İstiyor? (791)

"Büyük İlaç Sizi Yine Kandırıyor ve Siz Farkında Bile Değilsiniz
Bu ilaç gerçek olamayacak kadar iyi mi? Tucker Carlson ve Calley Means tartışıyor." (792)

"Büyük İlaç Hastaları Tedavi Etmiyor, Zenginleri Tedavi Ediyor - Haydi Bunu Değiştirelim
Dünyanın açık sırlarından biri de tüm hastalara aynı şekilde bakmamamızdır. ABD'deki sırt ağrısının tedavisi neden Orta Afrika'daki ölümcül dizanteriden daha hızlı gelişiyor?  Bu büyük bir bilmece değil: İlaç endüstrisinin araştırma ve geliştirme programları, en yüksek karı sağlayacak hastalıkları ve rahatsızlıkları tedavi ediyor. Bu kadar büyük ve adaletsiz bir sorunu çözmek için, Cornell Üniversitesi Umut ve İyimserlik Projesi'nde yatılı araştırma görevlisi olan Nicole Hassoun, 'yaratıcı kararlılık' olarak adlandırdığı erdemi kullanıyor. Hassoun, yolumuza engeller çıktığında sorunu nasıl değiştirebileceğimiz veya soruna nasıl farklı bakabileceğimiz konusunda yenilikçi düşünmemiz gerektiğini söylüyor.  Eğer Big Pharma'nın daha iyi doğasına hitap edemiyorsak o zaman daha yaratıcı çözümler bulmak zorundayız. Hassoun'da da bir tane var: Adil ticaret ilaçları. Burada, küresel sağlık krizleriyle mücadele etmek için daha ucuz ilaçları ve tıbbi erişimi teşvik etme fikrini açıklıyor. Bu video, Big Think ve Hope & Optimism işbirliğiyle Los Angeles Umut Festivali kapsamında çekildi. (...)" (793)

"Dr.Paul Mason - 'Doktorunuz neden kolesterolün kötü olduğunu düşünüyor - Büyük İlaç aldatmacası'
Dr Paul Mason tıp diplomasını Sidney Üniversitesi'nden onur derecesiyle almıştır ve aynı zamanda Fizyoterapi ve Mesleki Sağlık alanlarında da diplomalara sahiptir. Uzman Spor Hekimliği ve Egzersiz Hekimidir. Dr Mason, 2011 yılında düşük karbonhidratlı diyetlere ilgi duymaya başladı. O zamandan bu yana yüzlerce saatini bilimsel literatürü okuyarak ve analiz ederek geçirdi. Birkaç yıldır, Dr. Mason bu bilgiyi dramatik ve kalıcı kilo kaybı ve eklem ağrılarında azalma sağlayan metabolik ve artrit hastalarının tedavisinde uyguluyor. Dr. Mason yakın zamanda Diyabeti Yenmenin Baş Tıbbi Görevlisi oldu. Yenilgi Diyabeti, özellikle diyabet öncesi, tip 2 diyabet ve diğer metabolik hastalıkları remisyona sokmak isteyenler için düşük karbonhidratlı bir yaşam tarzının çok çeşitli sağlık yararlarına odaklanan Avustralya'nın ilk kanıta dayalı ve doktor liderliğindeki programıdır. (...)" (794)

"Gravitas Plus: Big Pharma tehlikeli ilaçları nasıl piyasaya sürüyor ve nasıl kar elde ediyor?
Pandemi büyük ilaç sektörünün gücünü ortaya çıkardı. Büyük ilaç üreticileri ve tedarikçileri fiyatları belirleme, düzenleyicileri etkileme ve yasa yapıcılarla lobi yapma gücüne sahiptir. Bu güç, büyük ilaç şirketlerinin potansiyel olarak tehlikeli ilaçları piyasaya sürmesine olanak tanıdı. Nasıl? Palki Sharma sana söylüyor." (795)

"Big Pharma'nın İçinde: İlaç Devlerinin Karanlık Yüzü
Bernard Dalbergue, yirmi yıldan fazla süren kariyerinde farmasötik laboratuvarlar hakkında bilinmesi gereken her şeyi öğrendi. 2011 yılı başında uygulamalarıyla, yalanlarıyla bu dünyadan ayrılmaya karar verdi. Her şeyden önce, işvereni uluslararası ilaç şirketi Merck hakkında bildiği her şeyi bize açıklamaya karar verdi. Onun rehberliğinde, laboratuvarlarının belirli klinik araştırmalara nasıl hile karıştırdığını ve uluslararası tıp otoritelerini nasıl yanılttığını keşfedeceğiz. Ve son olarak dünya çapında milyonlarca insanın hayatı riske atılıyor. Tek amacı sürekli olarak karı arttırmaktır." (796)

"ÖLÜM NEDENİ: BİLİNMİYOR - Büyük İlaç ve akıl hastalığı satışı
İlaç endüstrisinin iç işleyişini ve nasıl bir akıl hastalığı salgını yarattığını ortaya koyan ödüllü belge. Kız kardeşi reçeteli antipsikotiklerle (diğerleri arasında Zyprexa ve Risperdal) tedavi görürken aniden ve beklenmedik bir şekilde öldükten sonra, direktör Anniken Hoel, ilaç endüstrisi, psikiyatrik tanıların ve ilaçların habersiz büyümesi ve biz vatandaşları koruması gereken devlet düzenleyici kurumlarının (FDA ve EMA) yolsuzlukları hakkında küresel bir soruşturma başlatır. Peter Gøtzsche, Robert Whitaker, Joanna Moncreiff, eski DSM editörü Allen Frances, FDA ihbarcısı, ilaç lobicileri, satış temsilcileri ve diğerleriyle röportaj yapıyor. On yıllık bir süre boyunca çekilen film, Anniken'in yalnızca kız kardeşinin ölümüyle değil, dünya çapında benzer bir kaderle karşılaşan on binlerce kişinin ölümüyle ilgili yanıtlar aramasını konu aldığından hem kişisel hem de araştırmacıdır. Daha kaç kişinin ölmesi gerekecek?" (797)

"Büyük İlaç (Big Pharma) Bu Sağlık Hikâyesini Duymanızı İstemiyor
'İstedikleri zaman ilacınızı bırakabilirler.' — Big Pharma, Temsilci Abigail Spanberger'e anlattıkları bu çiftin hikayesini duymanızı istemiyor.. Bugünkü ABD haberlerinde ve güncel olaylarda bu çift, ilaç endüstrisi (endüstri) ve ABD sağlık sistemi tarafından nasıl kazıklandıklarını Temsilci Abigail Spanberger'e açtı. Çift, sağlık şirketlerinin bir gün reçeteli ilaçların artık karşılanmamasına karar verdiğini anlattı. Spanberger ve Alexandria Ocasio-Cortez gibi temsilciler, ilaç şirketlerinin ve sağlık hizmeti sağlayıcılarının bu suistimaliyle mücadele etmeye çalışıyor." (798)

"İlaç şirketleri ihtiyacınız olandan daha fazla ilacı almanızı nasıl sağlıyor?
Göz damlasını çok büyük yapıyorlar ve israfın bedelini size ödüyorlar. Bu, ProPublica ile olan işbirliğimizdeki ilk taksitimiz. Ayrıntılı raporlar için adresindeki (a) makalenin tamamına göz atın ve bu işbirliğiyle ilgili daha fazla hikaye için bizi takip etmeye devam edin!" (799)

"NORMAL İLAÇLAR - PARÇALANMIŞ HAYATLAR
Seaspiracy ve The Meat Lobby hayranları bu akıllara durgunluk veren belgesel filmi kaçırmamalı. Dünya çapında milyonlarca insan, yaygın olarak reçete edilen psikiyatrik ilaçlara fiziksel olarak bağımlıdır. Bu ilaçlar kısa vadede etkili bir rahatlama sağlayabilirken, ilaç şirketleri bunların tehlikeli yan etkilerini, bağımlılık yapıcı doğasını ve uzun vadeli zararlarını hem doktorlardan hem de hastalardan gizlemiştir. Uzman ifadeleri ve gizli görüntüler, sistematik olarak yozlaşmış bir sektörü ortaya çıkarıyor." (800)

"Sackler Ailesi – Milyar Dolarlık Gizli Bir Opioid İmparatorluğu
Opioidlerin neden olduğu 200.000'den fazla ölümle birlikte bu trajedinin nasıl gerçekleştiğine ve arkasında kimin olduğuna bakmak önemli. Bu videoda, şirketleri Purdue Pharma aracılığıyla opioid krizindeki rolleri nedeniyle milyonlarca kişinin hayatına anlatılmaz zararlar veren Sackler ailesine bakıyoruz." (801)

"Gıda Şirketlerini Zengin Eden Ve Yavaş Yavaş Bizi Zehirleyen Yalan
Nestle, Kellogg's ve diğer büyük gıda şirketleri, gıdalarının sağlıklı olduğunu düşündürmek için büyük bir yanlış bilgilendirme kampanyasını finanse ediyor.
Amaçları sizi bağımlı kılmak ve milyarlarca kar elde etmektir. Kelimenin tam anlamıyla Big Tobacco'nun taktik kitabından.. More Perfect Union, çalışan insanlar için güç oluşturma misyonuna sahip, kar amacı gütmeyen bir medya kuruluşudur. Daha fazla bilgiyi burada bulabilirsiniz: (...)" (802)

"Yozlaşmış Gıda Endüstrisi | Gizli Çalışma | Tehlikeli katkı maddeleri
Yozlaşmış Gıda Endüstrisi - Jambon nasıl pembe olur? Neden bunun çocuklarımız için iyi olduğuna inanıyoruz? Ürün etiketleri neden anlaşılamıyor? Sanayi devleri halk sağlığını doğrudan etkileyen politika kararlarını durdurup yönlendirebiliyor. Özet: 2015 yılında Dünya Sağlık Örgütü işlenmiş etlerdeki katkı maddelerinden birini kanserojen olarak listeledi. Aynı katkı maddesi 1970'lerde Amerika'da neredeyse yasaklanmıştı; ta ki et endüstrisinin lobi çalışmaları bilim adamlarının itibarını zedeleyene kadar. Lobicilerin belirli katkı maddelerine ilişkin düzenlemeleri engellemek veya durdurmak için onlarca yıldır nasıl gölgede çalıştıklarını ortaya koyuyoruz. Bu stratejinin merkezinde, işbirliği yapan ve et tüketimini teşvik eden çalışmalar için cömert tazminatlar alan bilim insanları var. Bununla bağlantılı olarak, işlerinde etle ilgili sağlık riskleri tespit edilen kişiler 'vuruluyor'. Yönetmen Sandrine Rigaud, Brittany'den Danimarka'ya, Kaliforniya ve Wisconsin'e kadar et endüstrisinin taktikleri üzerine bir yıl süren bir araştırma yürüttü.  İncelemeler: "Bu belgesel kendi başına toplumumuzun bozulan sağlığıyla ilgili pek çok güzel bilgi sağlıyor ve ayrıca et endüstrisinin az bilinen, gizli mekanizmalarıendüstriyi etkileyenler ve dezenformasyon propagandacıları hakkında da bilgi veriyor. Sağlıkla ilgilenenlerin mutlaka izlemesi gereken bir belgesel. . Bu, Prime'daki diğer bazı harika sağlık belgeselleriyle birlikte, Amerikan sağlığının bozulduğuna dair rahatsız edici bir tabloyu aydınlatıyor ve ileriye dönük ve her şeyi düzeltecek bir yol için iyi öneriler sunuyor. Beş yıldız." - Amazon. com'da "Travis ;)" tarafından yazılmıştır. (...)" (803)

"Amerika'daki Yoksulların Kanının Toplanması: Big Pharma'nın Kan Plazma İşi
Kan neden petrolden daha değerli? Yoksul Amerikalılar için kan bağışları bir gelir kaynağı haline geldi; sağlık durumları hakkında yalan söyledikleri ve geçimlerini sağlamak için defalarca bağış yaptıkları için sağlıkları için gerçek bir risk oluşturuyor. Kanın çok aranan bir bileşeni olan plazmanın litre başına maliyeti artık benzinden daha yüksek. İlaç firmaları tarafından pahalı ilaçlar üretmek için kullanılan bu değerli sıvı, kazançlı bir ürün haline geldi. Film, bu gelişen pazardaki kârı bir milyar avroyu aşan en büyük şirketlerden birini araştırıyor. Bağış merkezleri çoğunlukla ABD'nin yoksul mahallelerinde bulunuyor ve Avrupa'da yasak olan bir uygulama olan kanları için bağışçılara para ödüyorlar. Diğer bağışçılar başkalarına yardım etme umuduyla kanlarını verirler; ancak bağışlarının gerçekte nereye gittiği gerçeği biraz farklı olabilir. Kan ve plazma bağışında küresel ticareti araştırıyoruz. (...)" (804)

"İlaç şirketleri ders (konferans vb) vermek, öğretmek ve araştırma yapmak için doktorlara para ödüyor
Yeni bir çevrimiçi veritabanı, ilaç şirketlerinin Tampa Bay doktorlarına ne kadar ödediğini ve onlara ne için ödeme yaptığını gösteriyor.." (805)

"Doktorunuz ilaç şirketinden para aldı mı?
Yeni bir rapor, doktorunuzun reçete edebileceği ilaçları üreten şirketlerle olası bağlantıları hakkında neden yakında daha net bir resim elde edebileceğinizi açıklıyor. ProPublica'dan Charlie Ornstein bu uygulamayı araştırıyor ve haberciliği hakkında "CBS Bu Sabah" sunucularıyla konuşuyor." (806)

"Doktorunuzun İlaç Şirketinden Para Alıp Almadığını Öğrenin
Amerika Birleşik Devletleri'ndeki doktorların büyük çoğunluğu ilaç endüstrisinden hediye alıyor. Sunshine Act sayesinde hekiminizin (ya da herhangi bir doktorun) hangi ilaç firmalarından ne kadar aldığını tam olarak öğrenebilirsiniz. Doktorların yaşam tarzına yönelik müdahaleleri küçümsemelerine şaşmamalı! Diyetin Gerçek Faydasına Karşı Bakın İlaç ve Önleme Neden Bir Ton Tedaviye Değer? Büyük Brokoli'den bedava bir kupa bile olmadan Big Pharma'nın akınına uğrayan Doktorlar En Önemli Araçlarını Kaçırıyor Olabilir Ve daha da kötüsü, bazen ilaçlar yarardan çok zarar verebilir. Doktorların Baş Katil Olarak Adlandırılmaya Nasıl Tepki Verdiği hakkındaki videomu izleyin. Mali düzenlemeler, ilaçların reçetelenmesinden daha fazlası için reçete yazma davranışını etkileyebilir. Son videomu izleyin Hepimiz 50 Yaşından Başlayarak Kolonoskopi Olmalı mıyız?

Not:  İlaç endüstrisinden hiçbir zaman bilerek hediye kabul etmedim, ancak "bilerek" önemli bir uyarıdır. Adımı Doktorlar için Dolar veri tabanında aratırsanız, görünüşe göre iki yıl önce bir görme bakım şirketinden para kabul ettiğimi göreceksiniz. Bir optometri doktorları konferansında sürekli tıp eğitimi dersi veriyordum ve haberim olmadan seyahat ve konaklama masraflarımı şirkete ödediler. Bu videoyla ilgili Dr. Greger'e bir sorunuz mu var? Bunu adresindeki yorum bölümüne bırakın, o cevaplamaya çalışacaktır!" (807)

"DOKTOR: Kimin için çalışıyorsunuz? Büyük ilaç mı yoksa hastalar mı?

Bunu Doktorunuzla PAYLAŞIN, Eğer onların ve sizin hayatlarınızı iyileştirebilecekseniz... Doktorların gerçekte kimin için çalıştıklarına karar verme zamanı geldi! Hastaların uzun vadeli sağlık ve yaşam süreleri için mi, yoksa kişisel ve büyük ilaç şirketlerinin uzun vadeli kârı için mi? Ben bir zamanlar en son hapları ve enjeksiyonları bilen ve tüm ilaç temsilcileriyle arkadaş olmak isteyen aptal bir doktordum. Yeni ilaçlar hakkında diğer doktorlara konuşan doktor olmak istedim (çok iyi para kazandırıyor ve şık akşam yemeği bedava). Şu anda mesleğinizi sıkıcı ve/veya moral bozucu buluyorsanız, bu video tıp uygulama şeklinizi dönüştürmek için gereken zor soruları sormanıza yardımcı olabilir." (809)

"DOKTORUNUZ SİZE NEDEN YALAN SÖYLÜYOR - DR ROBERT LUFKIN ile
Doktorunuzun neden en saçma şeyleri söylediğini hiç merak ettiniz mi?  Çünkü ona tıp fakültesinde öğretilen şey buydu. Yıllardır tıp öğrencilerine öğrettiği yalanlara sahip çıkan ve hikâyesini anlatmaya hazırlanan bir tıp fakültesi profesörümüz var artık karşımızda.. Dr. Robert Lufkin, UCLA &USC'de tıp fakültesi profesörüdür. Şu anda uygulamalı sağlık, uzun ömür ve bilinç bilimine odaklanıyor. Kronik hastalığı tersine çevirip kendi hayatını dönüştürdükten sonra, başkalarının da aynısını yapmasına yardımcı olmayı kendine misyon ediniyor. Pratisyen hekim olmasının yanı sıra, 200'den fazla hakemli bilimsel makalenin ve altı dilde mevcut 14 kitabın yazarıdır. Robert dünya çapında davetli konferanslar/açılış konuşmaları verdi ve Buzz Magazine tarafından 'Los Angeles'ın En Yaratıcı 100 Kişisinden' biri seçildi." (810)

**BAZI İÇERİKLER;

"Doktorlar Bazen Hastaların İhtiyaç Duymadığı İlaçları Reçete Ediyor
5.000'den fazla Amerikan Hekimler Koleji (ACP -"American College of Physicians") üyesi doktor arasında yakın zamanda yapılan bir ankete göre, doktorların dörtte birinden fazlası, hastalar için pek fazla terapötik fayda sağlamayacak ilaçları reçete ettiğini kabul ediyor.. Doktorlardan, dahiliye hekimleri tarafından sıklıkla kullanılan ve hastalara yüksek değerde bakım sağlama olasılığı düşük olan iki tedaviyi belirlemelerinin istendiği ankette, doktorların yüzde 27'si, tedavinin etkili olmayacağı durumlarda bile hastalara antibiyotik yazdıklarını söyledi. . Yüzde dokuzu, ölümcül hastalar üzerinde, bu tedaviler değerli olmadığında bile agresif tedaviler uyguladıklarını, yüzde yedisi kronik ağrı için ilaç yazdıklarını, yüzde beşi ise hastalara besin takviyesi önerdiğini söyledi. Anket, aşırı reçete yazmanın hâlâ doktorlar arasında bir sorun olduğunu ve bunun ülkemizin sağlık sistemi içerisinde çok fazla israfa, verimsizliğe ve ek maliyetlere yol açan bir sorun olduğunu vurguluyor.  Peki neden bu durum devam ediyor? Hastaların beklentilerini karşılama baskısı sorunun temel nedeni olabilir. Hastalar cevaplar için doktorlara gelirler ve çoğu zaman bu hastaların birçoğu rahatsızlıklarını Google'da araştırarak zaman harcar ve daha doktorun muayenehanesine adım atmadan önce bir çözüm bulurlar. Çoğu hasta antibiyotikleri biliyor, bu nedenle bakteriyel enfeksiyon ve hatta viral enfeksiyonlar gibi bu tedavinin tamamen etkisiz olduğu durumlar için tıbbi tedaviye başvurduklarında genellikle akıllarına ilk gelen şey antibiyotiklerdir. ACP'nin klinik politikasından sorumlu başkan yardımcısı ve derneğin Yüksek Değerli Bakım Görev Gücü başkanı Dr. Amir Qaseem yakın zamanda yapılan bir röportajda şunları söyledi; "Bir hasta muayenehaneye geldiğinde üst solunum yolu enfeksiyonu varsa, çoğunlukla viraldir ve birkaç gün içinde kendiliğinden düzelir" "Hastaya evine gitmesini, dinlenmesini söylersiniz, sorun olmaz ama genel olarak hastanın beklentisi bundan daha fazlasını yapmanızdır. "

Doktorlar aynı zamanda bir dava açılmasından korktukları, defansif tıbbi karar alma yoluyla proaktif olmaya çalıştıkları veya hastalar için herkese uyan tek bir tedavi yaklaşımı gerektiren klinik performans ölçütlerine uymaya çalıştıkları için aşırı reçete yazıyor olabilirler. Ancak doktorların iyi niyetlerine rağmen bu, tıp mesleğini icra etmenin en iyi yolu değildir. Bu, özellikle antibiyotiklere (en yaygın olarak aşırı reçete edilen tedavi) daha az etkili olan ilaca dirençli yeni bakteri türlerinin olduğunu düşündüğünüzde doğrudur (ortaya çıkan ilaca dirençli süper bel soğukluğu bunun sadece bir örneğidir). Bir ilaca ihtiyacınız olup olmadığı veya size reçete ettiği ilaç kadar güçlü bir ilaca ihtiyacınız olup olmadığı konusunda doktorunuzla konuşun. Reçeteye her zaman hayır diyebileceğinizi unutmayın. Aşırı reçete yazmanın yanı sıra kazara aşırı ilaç kullanımı da hastalar için bir risktir. İlaçları güvenli bir şekilde atın. Ebeveynlerin reçeteyle işleri bittikten sonra ilaçları bırakmaması son derece tehlikelidir, çünkü çocuklar genellikle ilaç ve şekerden farkı anlayamazlar. Bu nedenle ihtiyacınız olmayan ilaçlardan kurtulduğunuzdan emin olun. Her hastanın proaktif olması ve vücudunuza ne koyduğunuz konusunda eğitimli olması önemlidir. Doktorlar olarak hiçbir zarar vermemeye yemin ettik, ancak bazen bu odaklanma, özellikle dinlenme veya sıvı alma gibi diğer tedavi yaklaşımlarının iyileşmenize yardımcı olabileceği durumlarda, hasta için değeri o kadar yüksek olmayan ilaçların reçetelenmesine yol açabilir. Bu anket, çoğu doktorun hastalar için doğru olanı yapmak istediğini ancak doktorlar ve hastalar için neyin işe yarayıp neyin yaramayacağı konusunda açık bir diyalog ve kanıta dayalı tartışmanın önemli olduğunu gösteriyor, hastanın beklentilerini karşılamasa bile. . Bu adımları atarak çok daha az sayıda hastaya ihtiyaç duymadıkları ilaçların reçete edilmemesini sağlayabiliriz." (811)

"Hükümetler, Gıda Şirketleri, Büyük İlaç Firmaları, Medya ve Sağlık Operatörleri Bizi Nasıl Şişman ve Hasta Tutuyor?
Parayı takip et (follow the money)” deyimi 1970’li yıllarda araştırmacı gazeteciliğin bir parçası haline geldi. Hükümetlerin, gıda şirketlerinin, büyük ilaç şirketlerinin, medyanın ve Sağlık Hizmeti operatörlerinin paralarını takip ettiğimizde, beş grubun da neden bizi şişman ve hasta tutmak istediğini anlamak kolaydır. İnsanlar sağlıklıyken kimse para kazanamaz. Yanıldığımızı mı düşünüyorsun? Amerika'da ve dünyanın birçok ülkesinde insanlar her zamankinden daha hasta. Yaşam beklentisi oranları düşüyor. Toplum olarak sağlık hizmetlerine önceki nesillerden daha fazla para harcıyoruz. Sağlık masrafları hızla artıyor. Bu neden oluyor. Peki, parayı takip edelim: ABD Hükümeti ABD ekonomisinin gelişebilmesi için sağlık harcamalarına ihtiyacı var. Her 8 Amerikalıdan 1'i sağlık hizmetlerinde çalışıyor. ABD Çalışma Bakanlığı istatistikleri, sağlık sektörünün 2024 yılına kadar diğerlerinden daha fazla Amerikalıyı istihdam edeceğini öngörüyor. Federal Sağlık ve İnsan Hizmetleri (HHS), eyalet sağlık bakanlığı ve ilçe sağlık departmanları tarafından istihdam edilen çok sayıda kişiyi düşünün. Artık endüstriyel bir ekonomi değiliz. Teknolojideki ilerlemeler, dünya çapında ticaret, internet ve otomasyon kullanımı Amerika'da geleneksel işleri geçersiz kılıyor. Hükümetler ve politikacılar bu işleri değiştirmenin yollarını arıyor. İş demek seçmen demektir. İş demek vergi demektir. İş sağlıklı bir ekonomi demektir. Yerinden edilen işçilerin bir yere gitmesi gerekiyor. Giderek artan bir şekilde, bir yerlerde sağlık hizmeti var. Sağlık harcamaları ABD ekonomisinin yaklaşık %18’ini oluşturuyor. Önümüzdeki yedi yıl içinde ekonominin %20'sine ulaşacağı tahmin ediliyor. Bu rakamlar ABD ekonomisinin tamamen sağlık sistemine bağımlı olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Sağlık hizmetlerine duyulan ihtiyaç sona ererse veya önemli ölçüde azaltılırsa, ABD ekonomisi benzeri görülmemiş boyutlarda bir krize girecekti. Peki hükümet ekonomiyi istikrara kavuşturmak/büyütmek için hastalığı teşvik etmek için ne yapıyor? Aşağıdakileri inceleyelim: Hükümet Beslenme Yönergeleri – 1980'de ilk kez yayınlanan hükümet beslenme yönergeleri, karbonhidrat tüketimindeki artışlarla birlikte düşük yağlı diyetleri teşvik etti. Bu öneriler daha fazla obeziteye, kalp hastalığına ve diyabete yol açtı! Parkinson ve Alzheimer gibi beyin hastalıkları toplumda çok yaygın. Amerikalılara doymuş yağları keserken meyve ve karbonhidrat şeklinde daha fazla şeker yemeleri önerildi. Daha sonra 1992 yılında hükümet USDA Gıda Piramidini yayınladı. İşte işlerin gerçekten kötüye gittiği yer burası. Besin Piramidi, temelde rafine edilmiş karbonhidratlardan günde 6-11 porsiyon yemeyi tavsiye ediyordu. Vücut bu rafine karbonhidratları parçalayarak şekere dönüştürür. Bu rafine karbonhidratlar kalp hastalığına, kansere, iltihaplanmaya, demansa ve sağlığınızla ilgili ters gidebilecek birçok şeye yol açar. Hepsinden önemlisi, Besin Piramidi katı ve sıvı yağ tüketiminin sınırlandırılması konusunda da uyardı. Çok güçlü kanıtlara rağmen, Besin Piramidi Amerikalılara kendilerini hasta eden şeyleri yemelerini ve onları sağlıklı yapan şeylerden uzak durmalarını tavsiye ediyordu. Bu piramidin yaratıcıları hangi yanılsama gezegeninden olabilir? Tahıl kategorisi sebze kategorisinin iki katı büyüklüğünde! Bu gezegen yalnızca gıda üreticileri tarafından kontrol edilebilirdi. 2010 yılında ABD hükümeti yeni bir beslenme kuralları dizisi açıkladı. MyPlate adı verilen bu ürün hâlâ az yağlı bir diyet öneriyordu. Az yağlı diyetler sizi obez ve hasta yaptığı için bu hiç de sürpriz değildi. ABD ekonomisinin sizin obez ve hasta olmanıza ihtiyacı var.

Bilimsel Çalışmaların Finansmanına İlişkin Politikalar – Federal hükümet, uygulamalar ve sağlık üzerindeki etkilerle ilgili çalışmaların, onları yaratan şirketler tarafından finanse edilmesine ve yürütülmesine ve satışlarından kar elde edilmesine izin vermeye devam ediyor. Amerika'da bilim satılıktır. Bu sözde "bilimsel çalışmaların" fon kaynağına faydalı bir sonuca bu kadar sıklıkla ulaşması şaşırtıcı. Daha da şaşırtıcı olan, ABD hükümetinin bu kusurlu çalışmaları politika temeli olarak nasıl kullandığıdır. G. M. O. Politikası: Genetiği değiştirilmiş organizma, gen birleştirme, gen modifikasyonu veya transgenik teknoloji kullanılarak genetik yapısı değiştirilmiş bir gıdadır. Bu yaklaşım, doğada veya geleneksel melezleme yöntemleriyle oluşmayan genler yaratıyor. Esasen bunlar Frankenstein yiyecekleridir. Gelişmiş ülkelerin çoğu, GDO'ları güvenli bulmamakta ve bunların kullanımını yasaklamış veya ciddi şekilde kısıtlamıştır. Dr. Wolfson, genetiği değiştirilmiş gıdaları tüketerek sağlığınız üzerinde yapılan testleri inceledi ve biz bunların da güvenli olduğunu düşünmüyoruz. Ne yazık ki Amerika'nın politikaları GDO'ların güvenli olduğunu düşünüyordu. Tüm Amerikalıların %93'ünün etiketlemeyi tercih ettiğini söyleyen ABC News 2015 çalışmasına rağmen, bu ülkede bunlara izin verilmesinin yanı sıra, gıda etiketlerinin GDO içerdiğini göstermesine bile gerek yok. Bu ülkede paketlenmiş gıdaların büyük çoğunluğu genetiği değiştirilmiş içerikler içeriyor. Sağlık Yönetmeliği – Devletin zorunlu kıldığı aşılar milletimizin sağlığına zarar veriyor. Çoğu durumda yasa aşı olmanızı gerektirir. Aşılar amacına ulaşmak yerine bağışıklık sistemimizi zayıflatır ve bizi hastalıklara karşı daha duyarlı hale getirir. Aşılar ile otizm arasındaki bağlantı açıktır. Hükümet düzenlemeleriyle ilgili bir diğer konu da sağlığımızı yöneten çeşitli kurumların başına atanan kişilerdir. Bu atananlar, ilgili pozisyonlarına bu perspektifi (önyargıyı) getiren ilaç veya sigorta endüstrilerinden değişmez kişilerdir. Farmasötik Reklamcılık – Amerika Birleşik Devletleri, farmasötik ilaçların doğrudan tüketicilere yönelik reklamlarına izin veren dünyadaki birkaç ülkeden biridir. Bir ilaç firmasının reklam yapmasının tek nedeni farkındalığı ve satışları arttırmaktır. Ve bu yazının biraz ilerisinde göreceğiniz gibi, etkisizliği ve genel sağlığa zararları ile ilgili çok güçlü bilimsel kanıtlara rağmen hükümetimiz bu hap satıcılarının ürünlerini satmasına izin veriyor. İşte Ulusal Sağlık Enstitüleri'nin doğrudan tüketiciye yönelik reklamcılıkla ilgili sorunları özetleyen bir raporu. Basitçe, hükümetimiz sizin iyi olmanızı karşılayamaz.

Gıda Firmaları.. Gıda üreticileri hükümetin az yağlı beslenme kurallarını benimsedi ve sağlığımıza zarar veren işlenmiş gıdaları hızla Amerikalılara sundu. Bu yiyecekler yüksek miktarda karbonhidrat ve şekerle doluydu. Gıda üreticileri karbonhidrat ve şekerle dolu işlenmiş gıdaları severler. Neden? Çünkü Michigan Üniversitesi'ndeki araştırmacılara göre şekerler ve karbonhidratlar oldukça bağımlılık yapıcı. Çalışmaları, katılımcıların %92'sinin bazı gıdalara karşı bağımlılık benzeri davranışlara sahip olduğunu buldu. Katılımcıların bu yiyecekleri yemeyi bırakma isteği vardı, ancak bunu başaramadılar (diyet yapmaya çalışan herkes, yiyecek isteklerinin en iyi niyetinizi nasıl öldürebileceğini bilir). Bakın, insanlar bağımlı olduğunda bir ürünü satmak çok daha kolaydır. Üretim maliyeti daha düşük olduğundan kâr da daha yüksektir. İşte en çok bağımlılık yapıcı olduğu tespit edilen 18 yiyeceğin listesi. Birçoğunun tipik Amerikan diyetinin temel öğeleri olduğunu fark edeceksiniz. Amerika'da artık bir ürünü alıp kullanmak yetmiyor gibi görünüyor. Artık gıda şirketleri de sizin buna bağımlı olmanızı istiyor. Hükümetin beslenme kuralları gıda şirketlerinin daha ucuz yağlar kullanmasına da izin verdi. Hindistan cevizi veya zeytinyağı yerine artık yiyeceklerde mısır, soya fasulyesi, kanola, aspir ve ayçiçek yağları gibi yüksek oranda rafine edilmiş “bitkisel yağlar” kullanılıyor ve yemeklik yağ olarak kullanılıyordu. Bitkisel yağların üretimi ve kullanımı hindistancevizi ve zeytinyağına göre daha ucuzdur. Bu, daha düşük gıda üretimi maliyetleri ve daha yüksek kar marjları anlamına geliyordu. İşlenmiş gıdaları yediğinizde gıda şirketleri daha fazla kazanıyor. Gıda üreticileri, gıda yetiştirirken ve yetiştirirken pestisitlerin, büyüme hormonlarının ve antibiyotiklerin kullanımını benimsedi. Pestisitler, hormonlar ve antibiyotikler daha fazla ürün verimi ve gıda yetiştirmek ve üretmek için daha kısa süreye ihtiyaç duyulması anlamına geliyordu. Bu faktörler, sağlığımızı mahvettiklerine dair çok güçlü kanıtlara rağmen, karları artırdı. Yine insanlardan önce kâr. Özellikle konu doğal şekerin yerini almaya geldiğinde, gıda tedarikimizde yapay içerikler yaygınlaştı. Aspartam ve sakarin gibi şeker yerine geçen maddeler kalorisiz ve sağlığınız için daha iyi olarak faturalandırıldı. Bu ikame maddelerin çoğunun sağlığınız için şekerden daha kötü olduğu ve felç ve Alzheimer gibi beyin hastalıklarıyla bağlantılı olduğu ortaya çıktı. Peki bu gıda üreticilerinin yapay malzemeler kullanmasının gerçek sebebini biliyor musunuz? Çünkü bunların kullanımı gerçeğinden daha ucuzdur. Gıda üreticileri hasta olmanızı istemeyebilirler ama paralarını ve kârlarını istedikleri kesin. Paraya ve kâra giden yol, üretimi ucuz olan bağımlılık yaratan gıdalardan geçer. Bu onların ekonomik modeli. Tarih kötü insanlarla dolu.

Büyük İlaç.. Big Pharma, rahatsızlıklarınızı tedavi etmek veya hastalıkları önlemek için iş yapmıyor. Tedavi veya önleme konusunda kazanılacak para yok. Big Pharma'nın hasta olmana ihtiyacı var ki sana yüksek kar marjlarıyla ürün satmaya devam edebilsinler. Bakın, Big Pharma ilaçları yalnızca semptomları tedavi eder. Bir şeyleri tedavi etmiyorlar. Bu yüzden insanlar sürekli reçeteli ilaçlar kullanıyor. Mayo Clinic'in yaptığı bir araştırma, 10 Amerikalıdan 7'sinin en az bir reçeteli ilaç aldığını gösterdi. Kan basıncı, kolesterol, mide ekşimesi, depresyon/anksiyete ve antibiyotikler Big Pharma'nın hedefleridir. Elbette afyon pazarı çok büyük. İşte Hastalık Kontrol Merkezi'nin Amerika'da reçeteli ilaç kullanımı hakkında söyledikleri. Big Pharma size reklam veriyor, böylece daha fazlasını isteyeceksiniz. Aslında Big Pharma, herhangi bir sektörde reklama en çok para harcayanlardan biridir. Reklam Çağı'na göre Big Pharma, reklamlara yılda 9,6 milyar dolardan fazla para harcıyor ve bu rakam hızla artıyor. Reklamcılık ve pazarlama bu sektör için o kadar önemlidir ki, ilk 10 sektör liderinden 9'u araştırma ve geliştirmeden çok pazarlamaya harcama yapıyor. Big Pharma her şeyden önce pazarlama ajanslarıdır. Büyük İlaç şirketleri aynı zamanda hükümet politikalarını etkileme konusunda da büyük harcama yapanlar arasında yer alıyor. Big Pharma, hükümet lobi faaliyetlerine diğer sektörlerden daha fazla, yani en yakın rakibinin neredeyse iki katı kadar harcama yapıyor. Big Pharma nüfuz ticareti konusunda daha da ileri gidiyor. Sorumlu Politika Merkezi'ne ve Big Pharma'nın politikacılara yaptığı kampanya katkıları hakkındaki raporuna bakın. Tipik bir politikacı Big Pharma'dan yaklaşık 40.000 dolar alıyordu. Unutmayın millet, bu sadece Big Pharma'nın lobicilik ve siyasi katkılardan elde ettiği paradır. Kamu düzenlemelerini ve politikalarını etkileme girişimleri söz konusu olduğunda bu sadece buzdağının görünen kısmı. Big Pharma düzenli olarak kendi çıkarlarını destekleyen sonuçlara ulaşan çalışmaları finanse etmektedir. Bağışlar ve reklamlar yoluyla tıp derneklerini ve dergileri destekliyorlar.

Amcamın dediği gibi, "Onlar bu kadar parayı sana yardım etmek için harcamıyorlar." Tüm bu parayı sizi hasta edecek ve para kazanmalarını sağlayacak politikaları ve raporları etkilemek için harcıyorlar. Ve oğlum bunda iyiler mi? 

Big Pharma şirketlerindeki yönetici maaşlarıyla ilgili şu grafiğe bakın:

Big Pharma CEO's Total Compensation in 2015
-------------------------------------------------------------
-Leonard S.Schleifer, 47,5 milyon dolar (günlük 130,136 dolar), REGENERON
-Jeffrey M. Leiden, 27,1 milyon dolar (günlük 76,986 dolar), VERTEX
-Robert J.Hugin, 22,5 milyon dolar (günlük 61,643 dolar), CELGENE
-Brenton L. Saunders, 21,6 milyon dolar (günlük 59,178 dolar), ALLERGAN
-Alex Gorsky, 21,1 milyon dolar (günlük 57,808 dolar), JOHNSON-JOHNSON
-Kenneth C. Frazier, 19,1 milyon dolar (günlük 52,328 dolar), MERCK

Bu hastalık teşvikçileri, Big Pharma ilaçlarının çoğu durumda sağlığınıza çok az fayda sağladığını biliyorlar. İlaçlarla ilgili çoğu televizyon reklamını izleyin. Reklamda, reklamı yapılan ilacın faydalarından çok olumsuz yan etkilerinin tartışılmasına daha fazla zaman harcanıyor!

Medya Şirketleri.. Medya şirketlerinin ilaç reklamlarına bu kadar bağımlı olması nedeniyle, haberciliğin Big Pharma ve hükümet tarafından desteklenen pozisyonları tercih etmesi pek de şaşırtıcı değil. Anneannemin dediği gibi, “Seni besleyen eli ısırma. ” Bu yazının başında belgelediğimiz gibi Big Pharma, reklama yılda yaklaşık 10 milyar dolar harcıyor. Reçeteli ilaç harcamalarına ilişkin USA Today makalesi, CBS Akşam Haberleri sırasındaki tüm reklam aralarının %72'sinde ilaç reklamı bulunduğunu ve sertleşme sorunu reklamları yağmuru olmadan bir spor müsabakasını izlemeyi denediğini gösteriyor. Medyada ön yargının yaygın olduğu biliniyor. Önyargıyı görmek için televizyon haberlerini siyasi haberciliği izlemek yeterlidir. Ancak Amerikan Pazarlama Birliği'nin Pazarlama Araştırmaları Dergisi, "Reklamın Medya Önyargısı Üzerindeki Etkisi" hakkında ilginç bir çalışma yaptı. Bu çalışma, reklamların gerçekten de medya raporlamasını etkilediğini ortaya çıkardı. İşte sonuçları reklamların medya kapsamı üzerinde güçlü ve olumlu bir etkisi olduğunu gösteren başka bir çalışma. İnternet ve çevrimiçi video, medya şirketlerinin manzarasını önemli ölçüde değiştirdi. Bu şirketlerin gelirlerinin büyük çoğunluğu reklamverenlerden geliyor. Medya şirketlerinin reklamverenlerin çıkarlarına aykırı konumları desteklemelerini beklemek gerçekçi değildir. Medya şirketlerinin ayakta kalabilmesi için ilaç şirketi reklamlarına ihtiyacı var. İlaç şirketlerinin ürün satabilmesi için hasta olmanıza ihtiyacı var. Gıda firmaları ürünlerine bağımlı olmanızı istiyor, dolayısıyla onları kullanmaya devam edeceksiniz. Hükümet, güçlü bir ekonomi için sağlık hizmetlerine ihtiyaç duyduğu için sizi hasta eden sağlık hizmetleri politikalarını zorladı.

Sağlık Operatörleri.. . Bu ülkede sağlık kar amacı güden bir uğraştır. Doktorlar, sigorta şirketleri, tıbbi ekipman satıcıları, hastane ve klinik operatörleri; hepsinin para kazanmak için hasta olmanıza ihtiyacı var. Sağlıklı insanlar hastane yataklarını doldurmazlar. MRI makinelerini kullanmıyorlar. Primli ve çok az fayda sağlayan abartılı sigorta planları satın almıyorlar. Sağlıklı insanların, Büyük İlaç ve Büyük Tarım kimyasal üreticileri olan ana fon kaynaklarının çıkarlarını destekleyen bir lobi organizasyonundan başka bir şey olmayan Amerikan Kalp Derneği (AHA) gibi yerlere ihtiyacı yoktur. AHA, toplam gelirlerinin yaklaşık %20,1'inin kurumsal bağışlardan geldiğini gösteriyor. Fonların önemli ölçüde daha yüksek bir yüzdesinin kurumsal bağışçılardan geldiğinden şüphelendiğimizden, neyi "kurumsal bağış" olarak sınıflandırdıkları hakkında tartışmayacağız. 784. 707. 034 $'lık toplam gelir baz alındığında, kurumsal bağışlar AHA için 2013-2014 mali yılında 157. 726 $ yani 113,83 $ gibi muazzam bir rakama ulaştı. Paranın nereden geldiğini görmek için raporun ikinci sayfasına bakın. Hepsi Siemens gibi Büyük İlaç, Sigorta ve Tıbbi Ekipman üreticileri. Hepsinin - her birinin - hayatta kalmak ve gelişmek için hasta olmanıza ihtiyacı var. Tıp alanına giren çoğu insan insanları iyileştirmek ister. Daha sonra bir kez başladıklarında sistemin çarkında bir dişli haline gelirler ve özünde yüksek eğitimli eczacılar olan ilaç satıcılarına indirgenirler. Çözüm.. Kanıtlar büyük oranda hükümetin, gıda şirketlerinin, medyanın, Big Pharma'nın ve diğer sağlık kuruluşlarının hayatta kalmak ve gelişmek için 'hasta ve bağımlı' olmanıza ihtiyaç duyduğunu gösteriyor." (812)

"İlaç Şirketleri Göz Damlalarını Çok Büyük Yapıyor - Siz de İsrafın Bedelini Ödeyorsunuz
Kanser ilacı üreticileri aynı zamanda birçok hasta için çok fazla ilaç içeren şişeler de üretiyor. Fazla ilaçlar çöpe atılıyor; sağlık bakım maliyetlerinin bu kadar yüksek olmasının bir başka nedeni de bu. "Glokom nedeniyle kısmen kör olan Gregory Matthews, kalan görme yetisini korumak için her gün göz damlası kullanıyor." Eğer göz damlası damlattıysanız, bir kısmı neredeyse kesinlikle göz kapağınıza veya yanağınıza dökülmüştür. İyi haber şu ki, karışıklık mutlaka kaçırdığınız anlamına gelmiyor. Kötü haber şu ki, yüzünüzden sildiğiniz ilaç tasarım gereği israf ediliyor ve bu, damlaları üreten ilaç şirketleri tarafından çok iyi biliniyor. Göz damlaları gözlerimizden taşıyor çünkü ilaç şirketleri, pahalı glokom ilaçlarından ucuz Visine şişesine kadar tipik damlaları insan gözünün alabileceğinden daha büyük hale getiriyor. Bazıları o kadar büyük ki, eğer hap olsalardı, birini her yuttuğunuzda bir başkasını çöpe atardınız. Atıklar, hastaları pahalı damla şişelerini en son yapmakta zorlanan Dr. Alan Robin gibi glokom uzmanlarını hayal kırıklığına uğratıyor. İlaç şirketlerini daha küçük damlalara geçmeye çağırdı ancak sonuç alamadı. Baltimore göz doktoru, araştırmacı ve Michigan Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde yardımcı profesör olan Robin, "İnsanlarla, cüzdanlarıyla veya ilaçların maliyetinin ne anlama geldiğiyle ilgilenmiyorlardı" dedi. ProPublica, sağlık hizmetlerine ayrılan paranın birçok şekilde boşa harcandığını belgeliyor.  Hastanelerin yepyeni malzemeleri nasıl çöpe attığını, bakım evlerinin son kullanma tarihi geçmemiş tonlarca ilacı nasıl çöpe attığını ve ilaç şirketlerinin ucuz ilaçların maliyetli kombinasyonlarını nasıl uydurduğunu gösterdik. Yakın zamanda ilaçların keyfi son kullanma tarihlerinin nasıl güvenli ve etkili ilaçları çöpe atmamıza neden olduğunu anlatmıştık.

Genellikle tıp ve eczacılık camiasının büyük bir kısmı bu israfı, hatta çözümlerini biliyor ama hiçbir şey yapmıyor. Öyle ya da böyle faturayı ödeyenler tüketicilerdir. Sıvı ilaçlar her gün israf ediliyor. Göz damlalarının ötesinde, sıvı kanser ilaçları sıklıkla, çoğu hastanın ihtiyaç duyduğundan daha fazlasını içeren, büyük boyutlu, tek kullanımlık şişelerde paketlenir. Bu, hayat kurtaran ilaçların bir kısmının çöpe atılmasını ve maliyetinin hastaların faturalarına yansıtılmasını garanti eder. "Neden sağlayıcıları bu kadar çok israfın olduğu ve bunun herkesin paraya mal olduğu bir duruma sokuyorlar? " dedi Lorraine Holzapfel; Kaliforniya'daki Marin Cancer Care'de israf edilen kanser ilaçlarının maliyetini analiz eden bir yönetici. "Tıbbi maliyetleri düşürmeye çalıştığımız bir dönemdeyiz." Hem göz damlaları hem de kanser ilaçları hacim olarak satılıyor ve bunlara her yıl milyarlarca dolar harcıyoruz. Kemoterapi ilaçları infüzyon başına binlerce dolara mal olabilir. Glokom gibi rahatsızlıkları tedavi etmek için hayati önem taşıyan göz ilaçları, yalnızca bir ay dayanabilen küçük bir şişe için yüzlerce dolara mal olabiliyor ve bu da düşük gelirli hastalar için bir damlanın bile israfını sorun haline getiriyor. Gregory Matthews, 295 dolarlık bir glokom ilacı olan Azopt şişesinin yeniden doldurulmasına birkaç gün kala bittiği zamanlar olduğunu ve kendisini suçladığını söyledi. Baltimore'lu bir öğretmen olan 63 yaşındaki Matthews, "Kör olmanıza neden olacak bir şey yaptığınızı ve bunun sizin yüzünüzden olduğunu hissediyorsunuz" dedi. Araştırma firması Market Scope'a göre, geçen yıl ilaç şirketleri sadece ABD'de kuru göz ve glokom damlalarından yaklaşık 3,4 milyar dolar kazandı. İlaç şirketleri hem göz damlaları hem de kanser ilaçlarıyla daha az israf etmenin ve tüketicilere para tasarrufu sağlamanın mümkün olduğunu gösteren araştırmalar yaptı. Bu araştırmaların bir kısmı onlarca yıldır yapılıyor. Örneğin Robin, 1990'ların başında dünyanın en büyük göz sağlığı şirketlerinden biri olan Alcon Laboratories'e danıştığında, araştırmacıları mikrodamla adı verilen bir ürün geliştirdi. Hastaların, hiçbir şeyin israf edilmeden küçük damlaları güvenli ve etkili bir şekilde teslim edebildiklerini söyledi. Ancak kendisi, bu yeniliğin bir atılım olmak yerine, ticari çıkarların hasta ihtiyaçlarına nasıl üstün geldiğini gösteren bir örnek olay haline geldiğini söyledi. (....)" (813)

"Doktor reçeteli bağımlılık: Bu Kanadalılar opioidlere nasıl bağlandı?
Steve Angst'ın 11 yıllık opioid bağımlılığı bir işyerinde yaralanmayla başladı. Angst, 1991 yılında sağ omzunu yaraladığında Ontario'daki Cami Otomotiv montaj fabrikasında çalışıyordu. O zamanlar 28 yaşında olan 56 yaşındaki adamın rekonstrüktif ameliyata ihtiyacı vardı. Omzunda çalıştıktan sonra doktorlar ağrıya yardımcı olması için Demerol'ü reçete etti. Birkaç yıl sonra, 1993'te Angst'ın düşmeden kaynaklanan hasarı onarmak için daha fazla ameliyata ihtiyacı vardı. Daha sonra 1996 yılında sol omzundan bir ameliyat daha gerekti. Ağrısı nedeniyle doktoruna gitti; fabrikada çalışmak tekrarlayan hareketler gerektiriyordu ve kendisine Percocet reçetesi yazıldı. Oradan opioidlerle ilgili sorunları kontrolden çıktı. "Percocet almadığım sürece hiçbir şey yapamayacak noktaya geldim" dedi. "Ve sonra tabii ki Percocet artık işe yaramadı, bu yüzden doktora gidiyorum ve onlar sadece daha fazla Percocet reçete ediyor." (....)" (814)

"Reçeteli İlaçlar Hastalığı İyileştirmez
Bu sabah Pandora'yı dinlerken bir çocuğun sesinden ebeveynlere pazarlanan yeni bir ilacın reklamını duydum. Bu, egzama için yeni bir topikal ilaçtır ve son sorumluluk reddi beyanında sözcü şunları söyledi: 'terapötik etki iyi tanımlanmıştır.' Bekle.. Ne?.. Yani bir çocuğun sesiyle, kimin ne yaptığı belli olmayan bir 'çare' hakkında reklam mı yapıyoruz? Tanıdık geliyor mu? Şu anda özellikle MSM (ana akım medya) aracılığıyla halka pazarlanan ve henüz tam olarak incelenmemiş başka ilaç(lar) olduğunu düşünebiliyor musunuz? DTCA'nın (doğrudan tüketiciye yönelik reklamcılığın) faydalı olduğu konusunda hemfikirim. Eğitimli tüketiciliğe %100 katılıyorum. Benim sorunum, DTCA'nın tüketiciyi ilaç istemeye teşvik etmesi; altta yatan nedeni ele almadan, yaşam tarzı değişikliklerinden vazgeçmeden, nedenini sormadan, ilacı alan kişiye güven verecek yeterli bilgiye sahip olmadan. Bu, sağlayıcıyı + müşteriyi istikrarsız bir duruma sokar.

 "Pazarlanan ilaçların çoğu semptomları tedavi eder. Altta yatan işlev bozukluğunu değil. Elbette kendinizi daha iyi hissedebilirsiniz, ancak bu arada başka hangi yan etkileri de topluyorsunuz?" Arkadaşlar - Neden diye sormanızı, derine inmenizi, doları takip etmenizi öneririm. Geleneksel anlatım hatalıdır. #İYİTIP uygulama zamanı."  "Reçeteli İlaçlar Hastalığı İyileştirmez. Sadece vücudun doğuştan gelen iletişim sistemini sustururlar." (Prescription Drugs Do Not Cure Disease, They simply silence the body's innate communication system) Dr.Sa... Lu... ??"  (815)

"“Tedavi” diyebilir miyiz?
Soyut.. Yaygın olarak reçete edilen geleneksel ilaçların çoğu, hastanın hastalığının altında yatan nedenleri değil, yalnızca semptomları tedavi eder. Bu, mantıksal olarak, modern tıbbın çoğunun, gerçek tedaviler değil, kronik hastalıkların yönetimi ve daha ciddi sekellerin önlenmesiyle ilgili olduğu algısına yol açmaktadır. Bununla birlikte, çoğu sağlık profesyoneli, hastaları iyileştirme misyonuyla tıbbın ilgisini çekiyor, bu da sonunda onları bütünleştirici/fonksiyonel tıbba yönlendiren bilişsel uyumsuzluğa yol açıyor. Her ne kadar sınırlı vaka türleri dışında tedavi teriminin kullanımı aktif olarak tavsiye edilmiyor olsa da, belki de gerçek sağlık reformunun bu terimi ve kavramı geri alması gerekiyor. 1970'lerin sonu ve 1980'lerin başında Bastyr Üniversitesi'ni kurarken, akademik, vakıf ve politika pozisyonlarındaki tıp doktorlarıyla birçok konuşma ve tartışmaya katıldım. Sağlık hizmetlerinde doğal tıbbın önemli rolünü ortaya koymaya çalıştıktan sonra, hastaları iyileştirebileceğimizi iddia etmemem konusunda defalarca uyarıldım. Yerel tıp fakültesindeki bir profesörle, kendisine birkaç başarılı hasta sonucunu anlattıktan sonra benden hipertansiyonu tanımlamamı isteyen bir tartışmayı canlı bir şekilde hatırlıyorum. Daha sonra ona kalp debisi, arteriyel elastikiyet, böbrek fonksiyonu vb. konularda bilimsel bir genel bakış sunmak için muhtemelen çok uzun zaman harcadım. Bana baktı ve şöyle dedi: "Ah, bu terimi çok fazla stres altındaki hastaları tanımlamak için yanlış kullandığınızı sanıyordum. " Elbette, geleneksel tıbbın "alternatif tıp"a bakış açısını değiştirmek için ne kadar çok çalışmaya ihtiyaç duyulduğunu eve getirdi. Bununla birlikte, hastaları iyileştirdiğimizi söylemeyi bırakmam bir kez daha söylendikten sonra, tavsiyelerinin bir miktar doğruluk payı olduğunu fark ettim. Naturopatik tıp için bilimsel bir temel oluşturmak için çok çalışırken, onların bakış açısının geçerliliğini görebiliyordum; naturopatik kavramlar ve tedaviyi kanıtlamak için gerekli müdahaleler üzerine çift-kör, plasebo kontrollü çalışmaların eksikliği. Her ne kadar ben ve meslektaşlarım hastalarımızda çok fazla klinik başarı elde ediyor gibi görünsek de, gerçekçi olarak bunların hepsi objektif olarak araştırılana ve doğrulanana (veya geçersiz kılınana) kadar anekdot niteliğindeydi. Bu yüzden tedavi terimini kullanmayı bıraktım. Ancak 1980'lerin başında Michael Murray ve ben, Doğal Tıp Ders Kitabı'nı (TBNM -"The Textbook of Natural Medicine") yazmak için hakemli tıbbi araştırmaları derinlemesine incelemek gibi zorlu bir sürece başladık. (Zor diyorum çünkü başladığımızda makaleleri bulmanın ve bunlara erişmenin tek yolu eski moda, kalın, kağıt dizin ciltleri ve dergi raflarındaki adacıkları aramaktı; istediğiniz makalenin ciltlenmeyeceğini umutsuzca umuyorduk.)

Doğal ilaçların çok çeşitli hastalıklardaki etkinliğini belgeleyen çok sayıda çalışma bulduğumuzda çok hoş bir sürpriz yaşadık (TBNM'nin dördüncü baskısında 10.000'den fazla alıntı bulunmaktadır). Araştırma henüz naturopatik felsefe ve uygulamaları doğrudan doğrulayacak düzeyde olmasa da birçok destekleyici çalışma bulduk. En güçlüleri, birçok hastalığın belirli besin maddelerinin eksikliğinden kaynaklandığını gösteren çalışmalardı; diğer çalışmalar ise takviyenin, hastalığın görünür şekilde tamamen tersine çevrilmesiyle sonuçlandığını gösterdi. Artık tedavinin mümkün olduğunu iddia etmeye başlayabileceğimizi düşünmeye başladım. Daha sonra 1980'lerin sonunda Ulusal Sağlık Enstitüleri tarafından geleneksel bir tıp fakültesinin yakın zamanda emekli olan dekanıyla tartışmak üzere davet edildim. Oldukça agresif davrandı ve enfeksiyonlar için antibiyotik, tip 1 diyabet için insülin gibi bazı akut hastalıklar dışında tedavinin mümkün olmadığını ileri sürdü. Doktorların yapabileceği tek şey semptomları hafifletmek ve daha ciddi sonuçları önlemeye çalışmaktı. İtiraf etmeliyim ki onun karamsar duruşuna oldukça şaşırdım, odaya baktığımda bir sürü kafa sallayanı görünce daha da şaşırdım. Neyse ki, neredeyse her konuda aynı fikirde olmasak da, tartışma dostaneydi ve her birimiz bir takım önemli noktalara değindik. Ülkeyi geçerek eve dönerken, konuşmamız hakkında düşünmeye devam ettim.  Saygı duyulan bir tıbbi liderin neden tedavi karşıtı bu kadar güçlü bir pozisyon aldığını merak ediyordum ki, tıp alanına giren ve insanlara yardım etmek isteyen çoğu kişi için oldukça cesaret kırıcı olacağını düşündüm. Daha sonra o zamanın en sık reçete edilen 10 ilacının listesini gördüm. Benim tedavi anlayışıma göre (daha sonra tartışılacak), ilaçlardan 9'u yalnızca semptomları hafifletirken altta yatan hastalığın ilerlemesine izin verdi. Sonunda sorunu anlamaya başladım; aslında hastaların büyük çoğunluğu için kullanılan müdahaleler aslında sadece palyatifti. Bu aynı zamanda “geleneksel olmayan” tıp (çeşitli adlarıyla) ile geleneksel tıp arasındaki yüzyıllardır süren felsefi çatışmayı da çok daha açık hale getirdi.(....)

Çözüm.. Lütfen bu ilaçların kullanılmasına karşı tavsiyede bulunmadığımı açıkça belirtin. Daha ziyade, en iyi ilacın önce nedenleri ele aldığını iddia ediyorum. İlaçlar yalnızca nedenleri ele almanın istenen klinik sonuçları vermemesi veya hasta güvenliğinin geçici kullanım gerektirmesi durumunda kullanılmalıdır. Bu dergiyi okuyan hemen hemen herkesin hastalarıyla yakından ilgilendiğini ve tıpta hastalarını iyileştirmek umuduyla sağlıkçı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Semptom kontrolü çok daha kolaydır ve sağlık hizmetleri geri ödeme sisteminde doktorların hastayla yalnızca 10 dakika ilgilenmesini sınırlayan neredeyse tek yaklaşımdır. Sağlık sistemi için tek tedavi, yalnızca semptomları değil, nedenleri de ele almaktır. Bu, nedenlerini bulup düzeltmek için gerekli beceriye ve zamana sahip olmamızı sağlayacak şekilde tıp eğitiminin ve geri ödeme sisteminin yeniden yapılandırılmasını gerektirir. Sonuçta hepimiz hastalarımızı iyileştirmek istediğimiz için tıp mesleğini yapmıyor muyuz? (....)" (816)

"İlaçlar her şeyi iyileştirmez; doktorlara başka seçenekler yazma konusunda yardımcı olunabilir
Ya size yapışkan kulak olarak bilinen orta kulak sıvılarının (kalıcı sıvı) yarısının çocuğun burnuyla balon şişirmesiyle düzelebileceğini söylesem? Çocuğunuzun ameliyat olmasındansa bunu denemesini sağlama olasılığınız daha mı yüksek? Kulağa tuhaf gelebilir ama otomatik şişirme adı verilen tekniğin sağlam bir kanıt temeli var. Pek çok durumun ilaç veya ameliyat olmadan tedavi edilebileceğine dair kanıtlar var. Örneğin tehlikeli horlama (uyku apnesi) basit bir çene ateli ile giderilebilir. İlaç dışı müdahaleler bazı durumlarda farmasötik veya cerrahi müdahalelerden daha etkili olabilir. Ve elbette, çok az veya hiç yan etki veya komplikasyonla birlikte gelirler. Doktorlara, hastalarına bu tür tedavileri en iyi şekilde nasıl reçete edebilecekleri konusunda gerekli talimatlar verilmelidir, böylece doktorlar bu konuda daha fazla güvene sahip olabilirler. Hastalar, sağlık hizmetlerine yönelik mevcut seçenekler konusunda daha iyi bilgilendirilmelidir. İlaç dışı müdahaleler.. 1940'lı yıllardan bu yana ilaç tedavileri, amaçlanan amaç için işe yaradığını ve kullanımının güvenli olduğunu kanıtlayan klinik deneylerle test edilmiştir. (....)

Neden doktorlar bu tür müdahaleleri daha sık önermiyor?.. Bir ilaçla ilgili araştırmayı okurken doktorlar genellikle aynı ilacı aynı dozda verdiklerinde her seferinde aşağı yukarı aynı etkiyi bekleyebileceklerini varsayarlar. Ancak ilaç dışı tedaviler için, bu denemelerde kullanılan müdahalenin kesin operasyonel açıklaması büyük önem kazanmaktadır. Örneğin, aerobik antrenman olarak da bilinen dolaşımı iyileştirmeye yönelik fiziksel egzersizin kalp yetmezliğine faydalı olduğu gösterilmiştir. Semptomların iyileşmesine ve kalple ilgili hastaneye yatışların sayısının azaltılmasına yardımcı olur. Ama ne kadara ihtiyaç var? Doktorların bunu hastalarıyla kullanmadan önce eğitimin ne sıklıkta ve ne kadar yoğun olması gerektiğini bilmeleri gerekecek. Ayrıca, özellikle risk altında olan ve eğitimi yapmaması gereken hastaların olup olmadığını da bilmeleri gerekecektir. İlaç dışı müdahalelerin etkinliğini test eden altı önde gelen tıp dergisindeki yayınlar üzerinde yapılan son araştırmalar, yalnızca %39'unun okuyucunun (doktor veya hasta) tedaviyi tekrarlayabilmesi için yeterince tanımlandığını buldu. Yetersiz açıklama tedavilerin uygulanmasını zorlaştırır, bu da araştırma bulgularının kullanılamaz olduğu ve etkin bir şekilde boşa harcandığı anlamına gelir. Örneğin, bir doktorun hasta üzerinde yapabileceği, baş dönmesinin en yaygın nedenini ("iyi huylu pozisyonel vertigo") çözmeye yardımcı olan, mucidinin adını taşıyan Epley manevrası adı verilen karmaşık bir egzersiz vardır. Doktor bunu sık sık yapmadığı sürece, işleme güven duymayacaktır. Web sitesi dünyanın her yerinden ayda 6000 ziyaret aldığından, HANDI gibi kılavuzlar tıbbi bilgi ekolojisinde yararlı bir boşluğu doldurmuş gibi görünüyor." (817)

"Psikotrop İlaçlar Neden Akıl Hastalıklarını İyileştirmiyor - Peki Tedavi Etmeli mi?
Soyut.. Psikiyatrik bozukluklara yönelik farmakolojik tedaviler büyük umut vaat ediyor ve klinik olarak anlamlı semptomlarda iyileşme sağlıyor olsa da, bu tedavilerin bu bozuklukların seyrini değiştirmede daha az etkisi olmuştur. Araştırmacılar "translasyonel araştırma modelini" benimsedikçe, araştırmalar farklı psikotrop ajanların çeşitli beyin sistemlerinin işlevleri üzerindeki etkileri hakkında birçok yeni anlayış sağlamıştır. Bununla birlikte, karmaşık davranışları daha küçük, ölçülebilir davranışsal birimlere ayırmaya ve bu farklı davranışların altında yattığı varsayılan beyin sistemlerini hedef almaya yönelik bu teorik yaklaşım, bu yüzyılda psikiyatrik bozuklukların tedavisini önemli ölçüde iyileştirmek için çok az pratik klinik ilişki sunmuştur. Radikal yeni tedaviler ortaya çıkmadı ve mevcut tedaviler, altta yatan koşullar çözülmeden semptomların giderilmesini sağlamaya devam ediyor. Konuyla ilgili son yayınlar ilerlemenin önündeki engelleri belirlemeye çalışmış ve çeviri yaklaşımının bazı sınırlamalarına dikkat çekmiştir. Hem araştırmacıların hem de klinisyenlerin terapötik cephanemizin mevcut sınırlamaları göz önüne alındığında bizim tutumumuz budur, dilin rolü, kişisel anlatıların yaratılması ve bu gibi faktörlerin akıl hastalığında altta yatan biyolojik zayıflıklarla nasıl etkileşim kurduğu gibi insana özgü faktörlere daha fazla dikkat edilmesi tavsiye edilir. Patofizyoloji ve kişisel süreçler arasındaki bu etkileşimler, hem psikiyatrik hastalık durumlarının altında yatan biyolojik mekanizmaların in vivo ifadesi hem de terapötik etkinlikteki artışların geliştirilmesi açısından kritik olabilir. Son olarak, akıl hastalığını anlama ve tedavi etme zorluklarını daha etkili bir şekilde ele almak için sinirbilimsel araştırmaları ve klinik uygulamaları daha tutarlı bir şekilde bütünleştirmenin sonuçlarını tartışıyoruz. Giriş.. Psikotrop ilaçlar yarım yüzyılı aşkın bir süredir ruhsal bozuklukların tedavisinde giderek artan bir rol oynamaktadır; işitsel halüsinasyonlar, aşırı ruh hali dalgalanmaları vb. gibi bazı zayıflatıcı semptomlarda önemli bir rahatlama sağladılar.  Bu ilaçların belirli beyin kimyasallarını etkilediğini ve gen ifadesini ve protein sentezini değiştirdiğini biliyoruz; ancak bu biyolojik etkiler, kalıcı pozitif psikolojik etkilere dönüşmemektedir çünkü ilaçlar durdurulduğunda semptomlar geri dönme eğilimindedir ve hastalar antidepresanlar, antipsikotikler, duygudurum dengeleyiciler, anksiyolitikler ve benzerlerinden oluşan karmaşık rejimleri almaya devam etse bile tekrarlar. İlaçların çeşitli biyolojik beyin sistemleri üzerindeki etkilerine ilişkin giderek artan sayıda kanıt toplanmasına rağmen, şu soru hala geçerliliğini koruyor: Psikotrop ilaçlar neden zihinsel bozuklukları iyileştirmiyor? Ve dahası, onlardan bunu yapmalarını beklemeli miyiz? (....)" (818)

"İlaçlar insanların kişiliğini değiştirebilir mi, üzerlerinde uyarı olmalı mı?
Doktora gidip de hayatı değiştiği zaman, "beş numaralı hasta" 50'li yaşlarının sonlarındaydı. Şeker hastasıydı, kolesterol düşüren "statin" türünden bir ilacın işe yarayıp yaramayacağı konusunda bir araştırmaya katıldı. Buraya kadar her şey normaldi. Ancak tedaviye başladıktan kısa süre sonra, karısı huyunun değişmeye başladığını gördü. Daha önce makul bir adamken, aşırı öfkeli olmuştu. Özellikle de trafikte öfkesini tutamıyordu. Beş numaralı hasta, olacaklardan korktuğu için araba kullanmaz oldu. Ancak eşinin kullandığı arabaya binince de öfkeleniyor ve eşi çoğu zaman yarı yoldan eve dönerek, sakinleşmesi için onu televizyonla baş başa bırakıyordu. San Diego'daki California Üniversitesi'nde bir araştırma grubunu yöneten Beatrice Golomb'a verdiği bilgiye göre, bir gün zihninde bir şimşek çaktı. "Vay canına" dedi, "Tüm bu sorunlar ilaç almaya başladıktan sonra ortaya çıkmış gibi görünüyor." (....)

'Kumarbaz, seks düşkünü ve eşcinsel oldum'.. 2011'de iki çocuk babası bir Fransız, Parkinson hastalığı için kullandığı ilacın kendisini kumarbaz ve seks düşkünü bir eşcinsele dönüştürerek, tecavüze uğramasına neden olduğu gerekçesiyle GlaxoSmithKline ilaç şirketine dava açtı. 2015'te internette genç kızları hedef alan bir adam, obeziteye karşı kullandığı Duromine ilacı yüzünden kendisini kontrol edemediğini söyledi. Sakinleştiriciler ve antidepresanlar yüzünden cinayet işlediklerini söyleyen katiller de çıkıyor. Bu iddialar doğruysa çok kaygı uyandırıcı. Kişiliği etkileme potansiyeli olduğu söylenen ilaçlar arasında dünyada en çok kullanılan ilaçlar da var. Bireysel etkileri az da olsa, milyonlarca kişinin huyunu değiştiriyor olabilirler. İlaçların etkileriyle ilgili araştırmalar daha iyi bir döneme denk gelemezdi. Dünyada aşırı ilaç kullanılıyor. Sadece ABD'de yılda 49 bin ton parasetemol kullanılıyor, kişi başına 298 parasetemol tableti düşüyor. Ortalama bir Amerikalı yılda 1200 dolarlık ilaç tüketiyor. Ömürler artık daha uzun olduğu için ilaç kullanımı daha da artıyor. İngiltere'de 65 yaş üstü her 10 kişiden biri haftada 8 ilaç kullanıyor. (.....)

Parasetemolün yan etkisi. . Mischkowski'nin araştırması da parasetemolün bir yan etkisini ortaya çıkarmış. Bilim insanları uzun süredir parasetemolün beyinde, duyguları etkileyen insular korteks gibi bazı alanların aktivitesini azaltarak ağrıyı durdurduğunu biliyor. Beynin bu alanlarının sosyal ilişkilerimizde çektiğimiz acılarda da payı var, ve tuhaf bir şekilde parasetemol almak reddedildikten sonra insanın kendisini daha iyi hissetmesini sağlayabiliyor. Son zamanlarda yapılan araştırmalar, beynin acı çekmekle ilgili bölgelerinin eskiden sanıldığından daha fazla işlevi olduğunu, empatinin de aynı bölgelerden kaynaklandığını gösterdi. Örneğin kısaca fMRI olarak anılan fonksiyonel manyetik rezonans görüntülemede, ağrı çekerken de, kendini birinin yerine koyup onun adına mutlu olurken de, bir başka deyişle olumlu empati sırasında, beynin aynı alanlarının çalıştığı ortaya çıktı. Mischkowski bu nedenle ağrı kesicilerin olumlu empatiyi zorlaştırıp zorlaştırmadığını araştırdı ve parasetemolün empati duygusunu önemli ölçüde azalttığını gördü.(....)" (983)

"İlaçların Riskleri ve Faydaları
Reçeteli Tıbbın Artıları ve Eksileri.. FDA bir ilacın onaylanacak kadar güvenli olduğunu düşünüyorsa bu, ilacın yararlarının bilinen risklerinden daha ağır olduğu anlamına gelir. Aldığınız ilaçlar genel sağlığınız üzerinde önemli bir rol oynar. Ancak tüm ilaçların olası yan etkileri, uyarıları ve ilaç etkileşimleri vardır; bu nedenle tedavilerinizi, beklenen sonuçlarınızı ve alternatif tıbbi seçeneklerinizi anlamanız önemlidir. "-İlaçların faydaları, ağrıyı hafifletmek, kan şekerini kontrol etmek, kan basıncını düşürmek veya bir enfeksiyonu iyileştirmek gibi elde ettiğiniz yararlı etkilerdir." ; "-İlaçların riskleri, onları kullandığınızda başınıza gelebilecek olası istenmeyen veya beklenmedik etkilerdir. Riskler hafif mide rahatsızlığı veya baş ağrısı gibi küçük olabilir veya kanama veya karaciğer hasarı riskinin artması gibi daha ciddi olabilir. (....)" (819)

"Yüksek Değerli Bakımı Teşvik Etmek İçin Terapötik Müdahalelerin Uygun Kullanımı (820)

**Bunlarda Türkiye'den bazı haberler..

"Sağlık Bakanlığı'nda rüşvet soruşturması! Doktorlara 'ilaç yazın' diye 37 milyon euro verildi iddiası
ABDl'i bir ilaç firmasının Türkiye'de Sağlık Bakanlığı bürokratlarına rüşvet verdiği iddiasıyla ilgili başlatılan idari soruşturma sürüyor. Raporda, ilacın kullanımını yaygınlaştırmak için düzenlenen toplantılar, etik kurul değerlendirme ücreti, honorarium toplantıları nedeniyle akademisyen ve uzman hekimlere 36 milyon 263 bin 93 euro ve 104 bin TL verildiği bilgisi yer aldı. (...)" (752)

"DOKTORLAR NE KADAR ÇOK İLAÇ YAZARSA O KADAR ÇOK PARA KAZANIYOR
Dikkat: Yazının sonunda ek var! USA’ da yapılan yeni bir araştırmada, doktorlara ilaç pazarlaması yapılmasıyla opioid (opiyat) yani uyuşturucu ilaç yazılması ve bunların aşırı dozda kullanılmasının sebep olduğu ölümler arasında bağlantı olduğu gösterildi. Araştırma medyada tıp adına utanç verici şu başlıklarla haber oldu. New York Times: “Araştırma ilaç üreticilerinin doktorlara hediyelerinin aşırı doza bağlı ölümleri artırdığını gösteriyor” Study Links Drug Maker Gifts for Doctors to More Overdose Deaths. CNN: Doktorlar ne kadar çok opiyat yazarsa o kadar çok para kazanıyor (The more opioids doctors prescribe, the more money they make. Harvard: Doktorlar ne kadar çok opiyat yazarsa o kadar çok para ödeniyor (The more opioids doctors prescribe, the more they get paid.(....)" (753)

"İlaç şirketleri doktorlara nasıl ilaç yazdırıyor
İstanbul’da 6 ilaç mümessili, 2 hekim ve 1 eczacı üzerinde yürütülen bir araştırma, firmaların ilaç mümessillerini belirli sayıda ilaç satmaya zorladığını, mümessillerin kotada tanımlanan ilaç satışına ulaşabilmek için 'satışı artırıcı teşvikleri' gündeme soktuğunu belgeliyor. Bu soru Türkiye’de “mahrem” ve bilgi edinmesi zor bir alana dokunuyor. Öyle uluorta konuşulacak, konuşulsa da kayıt altına alınıp, belgelenebilecek türden değil. (....)" (754)

"İlaç şirketlerinin bilmenizi istemediği altı şey ve duymak istemedikleri bazı sorular
-Muhtemelen- sadece Kırmızı Kurdele İstanbul’dan duyacağınız şeyler... Doğrudur, alt başlık biraz iddialı! (...) Gelelim büyük ilaç şirketlerinin bilmenizi istemediği şu 6 şeye; 1. Yeni ilaç geliştirmek, onların bize anlattığı hikayelerdeki gibi, çok da pahalı bir iş değil! Büyük ilaç şirketleri, ilaçlardaki fahiş fiyatları haklı çıkarmak için Ar-Ge çalışmalarının maliyetini abartmak eğilimindedirler. Hatta öyle ki organizasyonel kapasitelerini ve kar oranlarını arttırmak için yaptıkları, başka şirketleri satın alma gibi yatırımları Ar-Ge maliyeti olarak gösterirler. Ancak, büyük ilaç şirketlerinin sürekli bahsettiği o 2 - 3 milyar dolarlık yeni ilaç geliştirme maliyetlerinin şişirme olduğunu ve aslında çok daha az para harcandığını başka güvenilir kaynaklardan alınan bilgilerle de doğrulayabilyoruz. (....)" (755)

"İlaç tekelleri sağlıkçıları nasıl satın alıyor?
Almanya’da 54 ilaç firması doktor, eczacı, sağlık elamanı ve stajyer doktora 'mesleki gelişim, hizmet ve yol parası' olarak 119 milyon avro ödemiş.. Hastasınız, doktora gidiyorsunuz. Kısa bir muayeneden sonra, doktor dolabı açıyor, bir ilaç alıyor ve “Bunu kullanın ama herhangi bir yan etki veya iyi gelip gelmediği konusunda bana günlük bilgi verin” diyor. İlaç, piyasaya yeni sürülmüş. Piyasaya sürüldüğüne göre gereken izinler alınmış ama yine de hastaların üzerinde denenmesi gerekiyor. Firma Novartis, ilaç tüm doktorlara ücretsiz olarak dağıtılmış. (....)" (756)

"Doktorların ilaç firmalarından hediye ve promosyon ürünler alması caiz midir?
-Soru Detayı; "Ben doktorum ve ilaç firmalarının bize çeşitli destekleri (kitap ve kongre gibi) ve promosyonları oluyor. Bunlar caiz midir?"
-Cevap.. Değerli kardeşimiz, Rüşvet, "din, ahlak ve kuralları gereği yapılmaması gereken bir şeyi, yaptırmak üzere, selahiyetli kişiye doğrudan veya bir aracı vasıtasıyla sağlanan menfaat"tir. Hediye, "dostluğu pekiştirmek, ıslah etmek, meşru olanı sevdirmek ve benimsetmek, iyilik etmek, iyilik ederek tatmin olmak, meşru olan bir arzuyu gerçekleştirmek, bir iyiliğe ve hizmete teşekkür etmek gibi iyi maksatlarla birisine sağlanan menfaat"tir. İlaç firması imal veya ithal ettiği ilaçları satabilmek için birçok yola başvuruyor; bunlardan biri de doktorlara hediye vermektir (promosyon). a) Doktor, hediye aldığı için yazmaması gereken ilacı yazarsa hediye değil, rüşvet almış olur. "Yazmaması gereken ilaç veya âlet"e örnek, daha ucuz olduğu halde aynı işi gören, aynı etkileri taşıyan alternatifi bulunan ilaç ve âlettir. (....)" (757)

"Doktora ilaç şirketinden hediye etik mi?
Sabah'ın Etik Rehberi köşesinden... "Etik değerleri sorgularken, doktorların ilaç ya da tıbbi cihaz satan firmalara ve temsilcilerine yaşattıklarını da duyurmak gerekir.. Neler var neler.. Yemek ısmarlatmalar, çocuğunu okuldan aldırmalar… Biraz araştırırsanız durumun vahametini anlarsınız. Doktora hediyenin bu kadarı etik mi?" (M.B.) (Okurumuzun sorusunda yer alan bazı iddiaları, doğrulamak mümkün olmadığı için çıkardım.) Bir kahvenin kırk yıl hatırı olurmuş. Bir yemeğin veya iyisi mi, şöyle 5 yıldızlısından bir otelde ağırlanmanın hatırı daha uzun olur artık herhalde. Piyasada etken maddesi birbirinin aynı o kadar ilaç varken, hekimler hangi ilacın hangi firmaya ait olduğunu nasıl hatırlayacak ki? Zaten birçok ilacın etken maddeleri aynı değil mi? Hekim ha rakip firmanın ilacını yazmış, ha sizinkini, ne fark eder ki? Fiyatından başka? Onu da hasta düşünüversin canım… Şaka bir yana, hekimlerin ve ilaç firmalarının etik ilkeleri, pahalı hediyeleri kesin bir dille yasaklıyor. Çünkü işin içine çıkar ilişkisi girdiğinde belki ilaç şirketi ve doktor kazanıyor ama hasta kaybediyor.(....)" (758)

"İlaç şirketleri ile doktorlar arasındaki hediye dönemi kalkıyor
Sağlık Bakanlığı tarafından çıkartılan yeni yönetmelikle 'hediye' karşılığında reçete yazdıran sistemin kaldırılması hedefleniyor. Sağlık Bakanlığı tarafından çıkartılan yeni yönetmelikle ilaç şirketleri ve doktorlar arasındaki hediye dönemi kapanıyor. Söz konusu yönetmelikle artık "hediye" karşılığında reçete yazdıran sistemin kaldırılması hedefleniyor. Bakanlık, doktorlara plazma TV, motosiklet ve yurtdışında tatil gibi imkânlar sunulmasının önüne geçmeyi, işleyen sistemi kırmayı amaçladıklarını duyurdu.(....)" (759)

"Doktora cep telefonu para veya altın veririz istediğimiz ilacı yazar!

"Özel muayenehanesi olan doktorlar, ilaç firmalarının en tatlı kâr kaynağıdır. Mümessil, firmasının ilacını yazdırmak için doktora nakit para, altın, 5 yıldızlı otelde tatil gibi pahalı hediyeler verir. İlaç firması bu masrafları özel bütçesinden öder" İlaç şirketleriyle hekimler arasındaki ilişkiyi tıbbi mümessil sağlıyor. Gerek yeni ilaçların tanıtımı gerekse hekimlere verilen promosyonlarda hep başrolde onlar var. İlaç firmalarının satış temsilcisi olan tıbbi mümessillerin doktorlara verdiği rüşvet babındaki promosyonlar hep konuşulur.(....)" (760)

"İlaç sanayi ve etik: İlaç firmalarından doktorlara kongrelere katılım desteği
Hekimlik mesleği ile ilaç sanayinin amaçlarının kesişmesi.. Doktorun ilk ödevi in- sanları hastalıktan korumaya, hastalığa yol açacak sebepleri önlemeye, hastalan- mışsa da iyi etmeye çalışmaktır. İlaç firması ile doktorun amacının ilk bakışta aynı olduğu, yani hastanın yararı için birlikte çalışıldığı varsayılsa da, amaç- ları aynı değildir. İlaç sanayi mensuplarının amacı piyasaya sürdükleri ilaç- ların satılmasıdır, çünkü sanayici yatırımını korumak ve artırmak zorun- dadır. Ne kadar çok hasta ve hastalık varsa, o kadar çok kazanç sağlanıyor demektir. Durum böyle ifade edildiğin- de birçoğumuz bu fikirden rahatsız oluruz. Çok sayıda hastaya çok sayıda hazır ilaç tabii ki gereklidir. Mevcut ilaçlar yan tesiri azaltılmış yeni ürünler- le yer değiştirmeli, çaresiz hastalıkların tedavisi için yeni ilaçlar keşfedilmelidir. O halde aksaklık nerededir? Aksaklık, şirket menfaati hastanın ve toplum menfaatinin önüne geçtiğinde ve hak- sız kazanç sağlanmaya çalışıldığında ortaya çıkar. (...)"  (761)

"KAYSERİ’DE HİZMET SUNAN DOKTORLARIN İLAÇ MÜMESSİLLERİNE YÖNELİK TUTUMLARI ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA
ÖZET... Bir çok ülkede olduğu gibi, ilaç reklamlarının yasak olduğu ülkemizde, ilaç firmalarının doktorlara yönelik gerçekleştirdikleri tutundurma faaliyetlerinin büyük bir bölümü ilaç mümessilleri aracılığıyla gerçekleştirilmekte ve firmalar tarafından gerek ilaç mümessilleri gerekse ilaç mümessil- leri aracılığıyla gerçekleştirilen tutundurma faaliyetleri için büyük miktarlarda bütçeler ayrılmaktadır. İlaç mümessillerinin firmaları tarafından kendilerinden beklenilen görevleri etkin bir şekilde yerine getirebilmeleri ise, herşeyden önce, hedef kitlelerinin, yani, doktorların kendilerine yönelik sahip oldukları tutumlarına bağlıdır. Doktorların ilaç mümessillerine yönelik tutumlarının tespit edilmesi amacıyla yapılan bu araştırmada, Kayseri’de sağlık hizmetleri sunan doktorların genel olarak ilaç mümessillerine yönelik olumlu tutuma sahip oldukları; ancak, hasta bakımına, idari hizmetlere ve eğitim hizmetlerine ayırdıkları zamanlarının artmasının bu tutumları üzerinde negatif etkilerinin bulunduğu tespit edilmiştir. (....)" (762)

VIDEOLAR;
---------------
"İlaç şirketi-doktor ilişkisi (VIDEO)
Türkiye’de her yıl ortalama 800 yeni ilaç ruhsat alıp piyasaya çıkıyor. Milli gelirinden en fazla ilaç harcaması yapan ve ilaç tüketimi en çok artan OECD ülkesi de Türkiye. Peki, İlaç tüketiminin artmasının nedeni ne? Hastalıkların artması mı, yoksa başka etkenler mi? Al Jazeera belgeseli Yan Etki, Türkiye’de ilaç tüketiminin artmasında ilaç şirketleriyle doktorlar arasındaki ilişkinin rolüne ve ilaçların yan etkilerine dikkat çekiyor. " Dr.Yavuz Dizdar (763)

"İlaç firmaları doktorlara hediyeler vererek ilaç yazılmasını teşvik etmeye mi çalışıyor? (VIDEO)Seneler önceki @cnnturk Gündem Özel programından bir kesit." Dr. Ümit Aktaş (764)

SOURCES CONTENTS (Kaynaklar & İçindekiler)

***

*'Psikiyatri, bir ölüm endüstrisidir' serisi diğer bölümler..

**NE YAPIYORUZ? ANA KONUMUZ NE?

-İLAÇSIZ TEDAVİ VE BAKIM YÖNTEMLERİNE NEDEN ACİLEN GEÇMELİYİZ?
-TIP sektörünü bize hiç böyle anlatmamışlardı. Tıp sektörünün ÖTEKİ yüzü..

-"İlaçsız Tedavi ve Bakım Yöntemlerine Neden Acilen Geçmeliyiz? ve Tıp sektörünün ÖTEKİ yüzü" ile ilgili çok sayıda detayları öğrenebilmek için aşağıdaki (DİĞER BÖLÜMLER) altındaki diğer sayfalarda bulunan bölümler ve konulara gidip-okuyabilirsiniz.. Ne demek istediğimizi daha iyi anlayabilmek ve bilgi sahibi olabilmek için, bu bölümlerdeki konuları da mutlaka okumanızı tavsiye ederiz..(Bu bölümler, bu sayfada değil başka sayfalardadır. Bu sayfadaki konuyu bitirdikten sonra en sondaki BÖLÜM'lere tıklayıp-konulara gidebilirsiniz..)

   "PSİKİYATRİ'YE NEDEN BİR 'ÖLÜM ENDÜSTRİSİ' DİYORLAR? A'DAN Z'YE PSİKİYATRİ HAKKINDA BİZLERE ANLATILMAYAN GİZLİ GERÇEKLER NE?"

"PSİKİYATRİNİN SİZİNLE BİR İLGİSİ OLMADIĞINI MI DÜŞÜNÜYORSUNUZ? TEKRAR DÜŞÜNÜN.." (1021)

"Herkese psikiyatrik tanı koymak her zaman mümkündür." (1162)

NOT: Yukarıdaki alıntıları hafife almayın. Dünyada yürüyen her sağlıklı insanınyüzlerce (hatta belki de binlerce /on/yüz binlerce olabilen) hayali (sahte) psikiyatrik hastalıktan muaf olmadığını biliyor musunuz? Kendinizi bir anda "akıl hastası" olarak bulabilir (fişlenerek etiketlenebilir), "hem de bazen polis zoruyla, mahkeme kararı ile" bir/birden fazla psikiyatrik ilaç kullanmak zorunda kalabilir ve hatta bir akıl hastanesine dahi yatırılabilirsiniz. Akıl hastası değilsiniz ama ilaç kullanarak bir "akıl hastası" haline dönüştürülebilirsiniz.. Bilerek/bilmeden yada zorla.. Nasıl mı? Daha fazla bilgi için daha detaylı olan diğer sayfalardaki bölümlerin içeriklerini de okumanızda fayda vardır..

NOT : Psikiyatrinin bir ölüm endüstrisi olup-olmadığını, psikiyatrik teşhislerin hayali (sahte) olup-olmadığını vb gibi "psikiyatri" hakkında yazılıp-çizilen hemen her türlü bilgi ve belgelerle birlikte, belgeselleri de uluslararası insan hakları komisyonu olan CCHR verilerini 5.bölümde okuyabilirsiniz.. Ve aklınıza hayalinize gelmeyen Psikiyatri hakkında sizlere anlatılmayanları hem bu bölüm de hem de diğer sayfa bölümlerinde de okuyabilirsiniz.. Psikiyatri hakkında yazılıp-çizilenler, ortaya çıkarılan olumsuz veriler ışığında,  bazı öneri, çözüm, tahmin, olasılık ve şüphelerden vb oluşan fikir ve düşüncelerimizi de, tüm bölümlere ait "kısa kısa alıntılar"dan sonra 7.bölümde okuyabilirsiniz..  Eğer tüm bölümleri okumaya fırsatınız yoksa, bu bölümdeki "kısa kısa alıntıları" okuyarak da belki bir fikir edinebilirsiniz..

NOT: Psikiyatriden /psikiyatristlerden, çeşitli türlerdeki "psikiyatrik istismarlar"dan bir/birden fazlasına maruz kaldıysanız, faydalı siteler (6.) bölümünde "CCHR -İnsan hakları komisyonu"nun sayfasına giderek, "psikiyatrik tanı bildirim istismar form" başvurusu yapabilirsiniz.. Yanlış/yanıltıcı bilgi vermemek adına, başvuru yapmadan önce CCHR'nin ne olduğunu, ne işe yaradığını ve Form başvurusunun nasıl yapılması gerektiğini öğrenmenizde fayda vardır. Ve CCHR ve form başvurusu için daha fazla geniş bilgi için faydalı Siteler kısmına bakınız.. Ve yönergedeki linke tıklayarak, form başvurusu yapmadan önce bilgi sahibi olabilirsiniz..  İngilizce bilmiyorsanız ve/veya bu konuda yeterince deneyimli değilseniz, kendinize bu konuda deneyim sahibi olabilecek birini örneğin İngilizcesi olan ve başvuru şartlarını iyice öğrenebilen yakınlarınızdan birinden yardım alabilirsiniz.. Veya konu hakkında uzman olan birisinden yardım alabilirsiniz, örneğin varsa eğer avukatınızdan.. Kolay gelsin..

DİĞER BÖLÜMLER;
1.BÖLÜMŞok Gerçekler.. Akıl hastanelerinde savunmasız hastalara tecavüzler, cinsel istismarlar (saldırılar) ve çeşitli şekillerdeki şiddet, istismar ve ölümler.. 
2.BÖLÜMİlaçsız Bakım, Tedavi ve Rehabilitasyon Yöntemleri.. (Kimyasal içerikli ilaçların yerine ilaçsız alternatif tedavi yöntemleri ve çözümler vs vs..)
3.BÖLÜMPsikiyatri olan ve olmayan reçeteli ilaçların olası zararları, etkileri vs vs.. (Sağlıklı olan ve olmayan insanlar, (doğru /yanlış /gereksiz olan) bir/birden fazla PS ilacı alırsa ne olur? vs vs..)
4.BÖLÜMBilimsel Tıp Dergileri, İlaç Firmaları ve Doktorlar arasındaki Kirli (Mali) İlişkiler ve Olumsuz Etkileri (Bilimsel Tıp Dergilerinin, Doktorların, İlaç Firmalarının Kendi Aralarındaki Bağlantılar, Mali İlişkiler (Kazançlar) ve Çeşitli Türlerdeki Sahtekarlıklar... İlaçların Zararları, Sahte Hastalıklar ve Tedaviler Üretme vs vs.. ) (ŞİMDİ BURADASINIZ)
5.BÖLÜMPsikiyatri bir Ölüm Endüstrisi.. (Psikiyatri'ye neden bir ölüm endüstrisi diyorlar? Psikiyatri hakkında bize anlatılmayanlar ne? Sahte Hastalıklar ve Tedaviler Üretme vs vs..)
6.BÖLÜMBazı Tartışmalar, Faydalı Siteler ve Kitaplar (Psikiyatri ve İlaçları vb Hakkında)
7.BÖLÜM; Bazı Kısa Alıntılar ve Fikir ve düşünceler (bazı öneriler, çözümler, tahminler, olasılıklar, şüpheler vs vs)..
8.BÖLÜM; İçindekiler, Sözlük, Kaynaklar

NOT : Bu araştırmaların (çalışmanın) tamamı yaklaşık 1,5 - 2 sene falan sürdü.. Tüm araştırmaların "İçerikleri ve Kaynakları", 8.BÖLÜMDE'dir.. 1190'den fazla kaynaktan derlenerek hazırlanan çalışmalarımızdan, umarım çok faydasını görürsünüz.. 

UYARILAR, NOTLAR;

UYARI : En yukarıda belirttiğimiz gibi, bu blogdaki bilgilere dayanarak psikiyatrik ilaçlarınızı birdenbire kesmeyiniz, bırakmayınız.. Mutlaka doktorunuza danışınız. Zaten bölümlerde de "ilaçların birdenbire bırakılması"diye birşey yoktur. İlaçların birdenbire bırakılması hastalarda tehlikeli olabilecek çeşitli yoksunluk belirtilerine sebep olabilir. Bu belirtiler hastalara (ve çevresindekilere) zarar verici olabilir. Hayati tehlikelerle karşı karşıya kalınabilir. O yüzden, ilaç bırakma girişimi daima doktor gözetiminde birlikte gerçekleştirilmelidir..Kendi başınıza bu işi yapmamalısınız..Kendinize ve/veya başkalarına faydadan çok zarar verebilirsiniz.. Sağlıklı günler, mutlu yıllar dileriz..😊

UYARI: Bu sitede bulunan hastalıklar ve tedavilerle ilgili her türlü bilgi yalnızca bilgilendirme amaçlıdır ve asla doktorunuzun veya diğer nitelikli sağlık profesyonellerinin vereceği tavsiyelerin yerine geçmemelidir. Tıbbi durumunuzla ilgili sorularınız için daima doktorunuzun veya diğer nitelikli sağlık uzmanının tavsiyesine başvurun. Ayrıca kendi başınıza bitkisel ilaçlar /tedaviler hazırlayıp-kullanmayınız. Bu işi, işin uzmanları olan uzaman fitoterapistler ile birlikte yapınız.. Fitoterapi (bitkilerle tedavi) anlamına gelir, fitoterapist ise, bu işin eğitimini görmüş fitoterapi hekimleridir.. Fitoterapistler, sizin vücudunuz, bünyeniz, hastalığınız vb gibi kriterleri değerlendirdikten sonra, size uygun bitkisel tedavi seçeneklerini sunacaktır..

UYARI :  Yukarıda bölümlere kadar olan içeriklerin sadece fikir ve düşüncelerden ibaret olan sadece bilgi vermek amaçlı bilgiler, düşünceler olduğunu ve bölümlerde geçen haber, makale, araştırma vb gibi içeriklerin de doğruluğu /yanlışlığı ile ilgili fikrimizin olmadığını ve sadece bilgi vermek amaçlı olduğunu unutmayın. . Bu içeriklerin (veriler, bilgiler, fikir ve düşünceler vs) hemen hepsi, bilgi vermek amaçlıdır. Tıbbi tavsiye /sağlık yönlendirmesi şeklinde verilmemiştir. Buradaki veriler, içerikler, fikir ve düşünceler, size teşhis, tanı koymaz, tedavi seçeneği sunmaz, sizi tedavi etmez. Eğer kendinizi rahatsız hissediyor ve/veya hasta iseniz, kendi doktorunuza /yakınınızdaki sağlık birimine başvurunuz. Daha geniş bilgi ve genel uyarılar için BURADAKİ bilgileri okuyunuz.. Teşekkürler..😊

NOT: Yukarıda "Dollars for Docs" diye bir veritabanı var. Bu cümle yani "Dollars for Docs", sitede genellikle "doktorlar için dolarlar" diye geçiyor. Yani sitede "Docs", "Doctors" kelimesinin çoğul kısaltması olarak kullanılmış olabilir ama cümlenin Türkçe çevirisinde "docs" kelimesi "belgeler" anlamına geldiği için, "belgeler /dökümanlar için dolarlar" diye böyle garip bir çeviri çıkıyor. ("Belgeler için dolarlar" diye bir anlam olabilir mi? Belgelerin dolarlara ihtiyacı mı var? 🤔) Sitede "Docs"kelimesinin ne anlama geldiğine dair pek bir bilgi yok ama büyük ihtimalle bazı yerlerde "doktorlar için dolarlar (Dollars for Doctors)" diye geçtiği için, bu "docs" kısaltması, "doctors" anlamının çoğul kısaltması olarak da kullanılmış olunabilir, diye düşünüyoruz.. "Yok kardeşim bu böyle değil, insanları yanıltıyorsun!" diye düşünenleriniz olursa o zaman, gerçeğini öğrenmek için veritabanına ait sitenin sahipleriyle irtibata geçebilir ve irtibata geçtikten sonra aldığınız cevabı bu yazının yorum kısmına bırakabilirsiniz.. Okey.. Hadi canım size iyi okumalar..😊

NOT : Maalesef Google Çeviride İngilizce'den Türkçe'ye özellikle de "Tıbbi terimler" ile ilgili çevirilerde çok büyük yanlışlıklar ve eksiklikler var.  Google Çevirilerin İngilizce'den Türkçe'ye özellikle de "Tıbbi terimlerin" çevirilerinde çok büyük yanlışlıklar ve eksikliklerin olduğunu görüyoruz.  Çeviriler düzeltilmeye çalışılmasına rağmen yine de İngilizce'de farklı anlamları olan kelimelerin çoğu çevirilerinde yine alakası olmayan farklı anlamlarda da kullanılmış olunabilir. Daha fazla bilgi için SÖZLÜK kısmına bakınız ve çevirilerin gerçeğini öğrenmek isteniliyorsa, yazıların kaynağına gidilebilir, oradan gerçeği öğrenilebilir..

NOT : "Sağlıkta yasal öldürme yöntemlerinden para kazanma taktikleri" ne demek, önce buradan başlayalım.. Diyelim ki.. Siz bir doktorsunuz. Doktor, demek özellikle de sağlıkta, "insanların sağlığının korunması ve hastalıklarının tespiti ve iyileştirilmesi (tedavi edilmesi)" vb yönünde eğitim-öğretim vb gördükleri için  devletin ve yasaların onlara tanımış olduğu bir "ünvan ve yetki" demektir. Aşağı yukarı bu böyledir. Yani devlet ve yasalar, doktorlara güvendiği için bu ünvanı ve yetkiyi vermiş ve dolayısıyla da halk'da bu sebeplerden dolayı güvenmek zorunda. Malum, başka çareleri de yok gibi zaten.. Herneyse.. "Sağlıkta yasal öldürme"nin olmasının asıl nedeni de bu zaten.. Devletin ve yasaların (kanunların) gücünü arkasına alan bir ünvan ve yetkiden bahsediyoruz.. Bir doktor olarak siz, bir hata yapıp hastanızı ciddi bir şekilde yaraladınız ve hatta ölümüne bile sebep oldunuz, diyelim.. Bu hasta sizin yaptığınız bir hatadan dolayı yaralandığı /öldüğü için... Ve siz örneğin "benim hakkımda dava açılır, tazminat davası açılır, benim meslek kariyerim biterdevlet /tabipler birliğ beni cezalandırır, aforoz eder!" vb gibi olasılıkları tahmin ederek hemen paniğe kapılmaya başladınız. Ve bu nedenle yaptığınız bu hatayı (olayı), örneğin hastanın"bilmem ne komplikasyonlarından dolayı yaralandığını /öldüğünü" iddia ettiniz ve bunu hasta /ölüm raporlarına yazarak, bu hatanızı (olayı) bu şekilde  örtpas etmeye çalıştınız.. Ve sizin bu yaptığınız "ölümcül bir hata"dan dolayı hastanızın ciddi bir sakatlanmasına (yaralanmasına) /ölmesine rağmen, devletin ve yasaların size tanımış olduğu hukuki açıdan geçerli olan bir "ünvan ve yetkiye" sahip olduğunuz için, hiç kimse sizden şüphelenmedi. Yada şüphelenenler oldu ama siz, durumu kıvrak zekanızla! (kimsenin anlamadığı ve/veya başka doktorların da anlayabileceği şekilde, tıbbi bilgilerinizi kullanarak olayı) kendi lehinize çevirerek, şüphecilerin de gönlünü almış oldunuz. Ve böylece yapmış olduğunuz "ölümcül bir hata"nın nasıl manipüle edibileceğini de bu şekilde siz de bir doktor olarak öğrenmiş oldunuz, diyelim.. Bu, anlattığımız anlayabileceğiniz şekilde ele alınan sadece çok basit bir kurgudur. Bunun gibi sağlıkta "tıbbi hataların, doktorlar ve/veya diğer sağlıkçılar tarafından nasıl manipüle edilip-kendi lehlerine çevirebileceklerine" dair çok sayıda (hatta bundan daha beteri olanlarının da olabildiği) örneklerinin mevcut olabileceğini tahmin edebilirsiniz. (Hatta buna benzer bir olay Türkiye'de de mevcut.. Örneğin "yenidoğan bakım servislerindeki bebek cinayetleri" gibi.. Google'da aratın bakın karşınıza ne çıkıyor?)

İşte bu anlattığımız özellikle de "ölümcül tıbbi hataların, manipüle edilmesine" "sağlıkta yasal öldürmetaktikleri/yöntemleri diye bir tahminde bulunabiliriz. "Para kazanma taktiği" ise, genellikle (bazı) doktorların özellikle de "ilaç firmaları" ile mali ilişkileri olması ile ilgili olan bir şeydir. (Bunların haricindeki gizli tıbbi hatalar ise çok bambaşka bir şeydir. Belki bunu da katabiliriz..)  En azından tahmini olarak ilaç firmaları ile mali ilişkileri olan doktorların, hastalarına bu ilaçları reçete ederken genellikle "gereksiz" bir şekilde reçete ettiklerine dair şüpheler bulunuyordu mesela.. Büyük olasılıkla ilaç firmaları ile bağlantıları olan doktorların büyük çoğunluğu, hastalarının sağlık durumlarının bu ilaca elverişli olup-olmadığını (olası yan etkilerinin nasıl sonuçlara sebep olabileceğini) dahi gözetmeden (herhalde), bu ilaçları gereksiz bir şekilde reçete edebiliyorlar gibi gözüküyor. (Tabii bazıları istisna olabilir..) Bu nedenle de hastalarının, bu ilaçları alırken, bu ilaçların olası yan etkilerinden dolayı oldukça zarar görebilmektedir, diyebiliriz.. Tabii bu durum bize büyük ihtimalle kasıtlı olarak ilaçları "gereksiz" reçete eden doktorların da olabileceğine dair bir fikir şüphesini verebilmektedir.. İlaçlardan dolayı zarar gören hastaların, bu zararın ilaçlardan dolayı olduğunu anlamaları biraz zor olabilir. Aslında anlayabiliyorlar, çünkü ilaç sonrası acı çekiyorlar ama.. Doktorlar bu gibi konularda, genellikle olasılıkla eğer ilaçların olası etkisi hafifse, "bunların ilaçların yan etkisi" olabileceği ve/veya ilaçların etkisi ağırsa, "hastada altında yatan başka sebepler, hastalıklar" vb olabileceğine dair, genellikle olasılıkla yalan, yanlış /yanıltıcı bilgilerle karşılık verebiliyorlar. Sonuçta, yine doktorlar arkalarına almış oldukları "devletin ve yasaların gücü" ile herhalde nedeniyle bu konuda da deyim yerindeyse beraat etmiş gibi olabiliyorlar..  :) İşte bu gibi olasılıklar nedeniyle de, "sağlıkta yasal öldürme yöntemlerinden para kazanma taktikleri"ni en azından ilaç şirketleri ile mali ilişkileri olan doktorlar için rahatlıkla söyleyebiliriz herhalde.. 

Tabii bu olumsuzluklara sebep olanların yüzünden "işte doktorların hepsi böyledir!" demek de doğru olmayacaktır.. Her zaman söylediğimiz gibi bu tür olumsuzlukları yapanlar, "dürüst doktorların" dışında faaliyet gösterenlerdir.. "Kim bunlar?" bilemiyoruz (en azından medyaya yansıyanlar dışında), ama onların yüzünden "dürüst doktorların"da "kurunun yanında yaş'da yanar" misali işlerinin zorlaşabildiğini fark edebiliyoruz. Ne diyelim, Allah(cc) yardımcıları olsun..

✔Researchs and Reviews Author by Ertuğrul Yıldırım 🙂💓

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

YORUM UYARISI : Yorumlara link ve telefon numarası bırakmak,küfür,hakaret vb gibi suç unsuru olabilecek ve herhangi bir sorunda yasal soruşturma sözkonusu olabilecek bir isim vermek vb gibi yazılar yazmak yasaktır.Özellikle de bunları Unknow olarak yayınlayan yorumlar dikkate alınmayacaktır.Tespit edilirse yayınlanmaz yada silinir..