Bu konuya geçmeden önce, size birkaç sorum olacaktı;
1) Doktorunuz size, hayatınız boyunca (ölünceye kadar) kullanacağınız bir /birden fazla ilaç reçete etmiş miydi? Bunları şu an kullanıyor musunuz? Kullanıyorsanız eğer bu ilaçların size faydası ne oldu? Ne gibi faydasını gördünüz, şimdiye kadar? Kısacası iyileştiniz mi? İyileştiyseniz halen ilaç/ilaçları kullanmaya devam ediyor musunuz?
2) Doktorunuz, tedaviniz için uzun süre (belki de hayatınız boyunca) kullanmanız gerekli olan bir /birden fazla reçete ettiği ilaçları, kısa süre /uzun süre boyunca kullandıktan sonra, size "senin tedavini yapmayı redediyorum." yada "başka bir hastaneye, başka bir doktora gidip, orada tedavini devam ettirmen gerekiyor." derse, o zaman ne düşünürsünüz? Yada ne yaparsınız? Doktorunuzun bu şekilde konuşmaya hakkı var mıdır?
NOT : Tüm bu ilginç gelişmeleri, sırası geldiğinde açıklıcam. Önümüzdeki hafta içinde perşembe/cuma günü, uzun bir araştırma bilgisini yayınlıcam. Diğer hafta ise bu konuyu irdelicem.
Şimdi biz kaldığımız yerden devam edelim..
İyileşen hasta, hekimler özellikle de hastaneler ve ilaç firmaları için zarar(mı) demektir..Bu ne kadar doğru olabilir?
Aslında bu düşünce, çok ilginç öyle değil mi? Belki iyileşen hastaları gördüğünüzden yada kendiniz iyileştiğinizden dolayı, bunun tutulabilir yanı olmadığını, düşünüyor olabilirsiniz. Ancak bu durum size, sağlık sisteminin arka planında neler olup-bittiğini bilmediğiniz için, biraz aldatıcı gelebilir..
Bu "büyük balığı yakalayabilmek için, küçük balıkları feda etmek gerekir.", düşüncesine benziyor.. Bir kaç iğneli balık oltasına, bir kaç tane küçük balık takarsanız, büyük bir balığı yada bir kaç tane büyük balık yakalayabilme ihtimaliniz var, demektir.
Aslında aynı durum, sağlık sistemi başta olmak üzere diğer iş gruplarında ve çeşitli sistemlerde de mümkün. Ve zaten bu durum, sanmıyorsam kimsenin ruhu dahi duymadan yıllardır kullanılıyor da olabilir..
İşte çeşitli iş ve sistemlerde kullanılan bu "büyük balığı yakalayabilmek için, küçük balıkları feda etme" durumunu, ekonomik tanıma çevirirsek, bu durum;
"İnsanları yada bir şeyleri, hile ile kandırarak, gelir elde etme aldatmaca stratejisi"ne dönüşür. Ki buna "daha çok para kazanma" hevesine giren kişiler, "bunun para kazanmanın bir stratejisi" olduğunu ileri sürebilirler.
Bu aldatmaca stratejisi, sadece "para kazanma" yada "ekonomi" alanında kullanılmaz. Örneğin, "yerleri tespit edilemeyen yada bir /birden fazla suçluları yada suç işlemeye meyilli kişileri tuzağa düşürmek ve onları (iş üstünde) yakalayabilmek" için emniyet birimlerinde sıkça kullanılan bir aldatma stratejisi şeklinde de kullanılır.
Bu aldatma stratejisinin "sağlık sistemi" özellikle de "hastane ve ilaç firmaları" kısmına gelirsek, ortaya gerçekten çok ilginç detayların çıktığını görebilirsiniz. Aslında bu konuda özellikle de Avrupa Birliği ve ABD'de birden fazla çok detaylı araştırmalar da mevcut.
Özellikle de dünya çapındaki "ilaç firmaları"nın bitmek tükenmek bilmeyen kamuoyunu yanıltıcı reklamları, politikacıların satın alınması ve aralarında uzman,doçent ve profesörlerinde bulunduğu para vb ile satın aldıkları onların açık /gizli "satış temsilcisi" durumuna düşürdükleri, sayılarını dahi tahmin edemediğimiz çok sayıdaki hekimler ile birlikte tüm bunların sonucu olarak, piyasada hekimler tarafından reçete edilen ve gerçekten de düşündürücü oranda "yan etkileri"nin olabildiği ilaçlarla ilgili araştırmalar mevcut.. (Önümüzdeki hafta konuyla ilgili uzun bir araştırma yazısı yayınlıcam.)
Bu araştırmalar, bize milyarlarca dolar pazara sahip "ilaçların neden böyle peynir ekmek gibi hekimler tarafından reçete edildiği ve eczanelerde satıldığı; hastaların neden iyileş(e)mediği ve hastanelerin neden böyle tıkabasa dolu-kalabalık olduğu" vb konularında ciddi anlamda bir fikir verebilir..
Bu durum sadece Türkiye'nin değil hemen hemen tüm dünyanın sorunu.
Araştırmalarda, ilaç firmalarının, yapılan bilimsel çalışmaların doğruluğu ve işe yarayıp-yaramadıkları konusunda ciddi şüphelerin olduğu görülüyor ki, bu nedenle özellikle de yan etkilerinin olabildiği ilaçlarını satabilmek için, milyarlarca dolar harcayarak reklam kampanyaları, tanıtım faaliyetleri yapmaları ve hekimleri, uzmanları ve politikacıları para vb ile satın alabilmeleri de gerçekten çok düşündürücü..
Getirisi, götürüsünden çok olduğu için, harcanılan milyarlarca dolarların fazlalığı kişileri kandırabilir.. Ziraa dünya ilaç pazarında tahmin edebileceğinizden çok daha fazla bir miktar söz konusu olabiliyor..Örneğin 500 milyon ile 1 milyar dolar tanıtım için harcanıyorsa, bunun getirisi 10 ile 100 milyar dolar arasında olabilir..Tabii bu bir örnek ve bir tahmin..
Gerçeğine bakarsak eğer, yapılan bir araştırmaya göre 2017 yılında "dünya ilaç pazarı"nın gelir payının 1.10 trilyon dolar olduğu bildiriliyor. (2) Sıralamada Türkiye'nin ise dünyada 17. sırada olduğu bildiriliyor. Ayrıca Türkiye'deki ilaç pazarının ise 2017 yılında 24,5 milyar liraya, kutu ölçeğinde ise 2.2 milyar hacme ulaştığı (3) da bildiriliyor..
Böyle muazzam dev sermaye pastası, tabii ki herkesin ağzını sulandırabilir.. Doğal olarak, sağlık sektörü ve bu sektördeki hekimlerin de ilgisini çekmiş olabilir..Zaten, karşımıza çıkan tablolara baktığımız da bunu görebilmek mümkün..
Tabii sadece "dünya ilaç pazarı" değil, "dünya sağlık(medikal) pazarı"da, dünya da milyarlarca dolarlık bir pazara sahip..
"İyileşen hastaların, hekimler özellikle de hastaneler ve ilaç firmaları için zarar(mı) demektir.", olmasının anlamı sadece "ilaç pazarı" ile ilgili değildir, "ilaç pazarı" buna tek başına etki edebilecek güçte değildir..
Bu nedenle, bu olasılık dünya da hızla yayılan "dünya sağlık sektörü" için de geçerlidir bu durum..Çok sayıda hastanelerin ve polikliniklerin yapılması/açılması buna örnektir aslında..
Seri üretim tavukları gibi tıp fakültelerinden mezun olan çok sayıdaki tıp öğrencilerine alel acele hekim, hemşire ve sağlık çalışanı ünvanının verilmesi..
Buna etki olarak,mevcut tıp fakültelerinin, otomatik makineden çıkan seri üretim ürünleri gibi, daha henüz yeterince deneyim sahibi olmamış, her yıl çok sayıda yüzlerce/binlerce öğrenciyi seri üretim şeklinde mezun edip-sağlık sektörüne "hekim, hemşire ve sağlık çalışanı" diye yerleştirmeleri (daha doğrusu kakalamaları da) de bize, "sağlık sektörü"nün acınası çaresizliğini gözler önüne serebiliyor..
Buna istinaden hastaların tedavi süreçlerinin (doğru teşhis ve tedavinin verilip-verilmediği konusundaki) belirsizliğine örnek, hastanelerin (sağlık birimlerinin) tıka basa dolu olmasının nedeni olarak görebilir ve bu bize bu yönde bir fikir de verebilir.. Aynı zaman da, çok sayıda "hastane ve poliklinik (sağlık birimi)" açılmasının nedenini de bize gösterebilir..
Eğer öyle değilse, biri bana açıklayabilir mi; "hastanelerin tıka basa dolmalarını ve milyarlarca dolar /liralık tonlarca ilaçların reçete edilip -satışlarının yapılmasını, neye bağlıyorlar?"
Hastaların cahilliğine mi?
Yoksa hastalar, keyiflerinden mi gidiyor hastanelere ve diğer sağlık birimlerine?
Keyiflerinden mi ilaçları alıp-duruyor?
Bunların cevabı verile-dursun, biz ortada duran ve sorgulanması gereken bazı şüphe verici detaylara bakmaya devam edelim..
Tıp fakültelerinin kalite bakımından sorgulanması..
Seri üretim mezunu hekim ve diğer sağlık çalışanlarının yol açmış oldukları olumsuz gelişmelere baktığımız da, mevcut tıp fakültelerinin kalite bakımından sorgulanması gerektiğini anlayabiliyoruz..
Aslında bu durum, tıp fakültelerinin gerçekten "yeterince bir tıp bilgisine sahip olup-olmadığı" konusunda derin şüphelere yol açmasına da neden olabilmektedir. Her yıl tıp fakültelerinden seri üretim şeklinde mezun edilen yüzlerce/binlerce öğrencinin, "hekim, hemşire ve sağlık çalışanı" olarak görev yapmaları son derece düşündürücüdür..
Mezun olmadan önce yada olduktan sonra almış oldukları "stajyerlik deneyim" sonucunda az bir deneyim sahibi olmaları yeterli olabilir mi?
Ziraa mezun olan seri üretim öğrencilerinin tıp fakültelerinde almış oldukları eğitim ve öğretim ne kadar kalitelidir? Acaba tıp fakülteleri, öğrencilerin gerçek ve kaliteli bir "hekimlik, hemşirelik ve sağlık çalışanı" olarak görev yapmalarını sağlayacak şekilde, ne kadar doğru ve kaliteli bir "tıp bilgileri eğitim ve öğretim bilgi veritabanı"na sahiptir?
Tıp fakültelerindeki eğitim-öğretim görevlilerinin yeterliliğinin sorgulanması..
En önemlisi de bu öğrencileri mezun eden tıp fakültelerindeki uzman,doçent,profesör ve rektörlerin, tıp eğitim ve öğretim bilgisini verme konusunda, ne kadar bir "tıp bilgisi dağarcığına" sahip olduğu, son derece önem taşımaktadır.
Seri üretim mezunu öğrencilerin, yukarıda belirttiğimiz şekilde yol açmış oldukları olumsuz ortama bakılırsa, bu tıp fakültelerindeki eğitmen hocaların, yeterince bir "tıp bilgileri dağarcığı"na sahip olmadıklarını görebilmek mümkün olabiliyor..
Sağlık birimlerin(hastanelerde) ki, ünvan sahibi uzman, doçent ve profesörlerin yeterliliklerinin sorgulanması..
Kaldı ki, bu üzücü tablo sadece tıp fakülteleri ile sınırlı değildir. Sağlık sektöründe ve mevcut tıp fakültelerindeki bu olumsuz ortamlar, hastanelerdeki uzman, doçent ve profesörlerin de, bu ünvanları nasıl aldıkları konusunda da bize bir fikir verebilir..
Çok üzücüdür ki, bu ünvanlara sahip olabilmek, artık neredeyse sağlık sektörün de bayağı sıradan bir hale gelmiş durumda sanki..Bunların bir an önce tıp bilgilerinin ciddi ve bağımsız uzman! ve kurumlarca sorgulanması gerekir, kanaatimce..
Peki, öyleyse eğer "sağlık sektörünün" bu denli kötü bir şekilde gitmesine sebep ne olabilir ki?
Tam olarak bilebilmek mümkün olmasa da bizlere bazı konularda ipuçları verebilir;
-İlaç firmaları ve Sağlık sektörünün politikacılarla ilişkileri,
-Politik manevralar..(yeni sağlık birimleri (hastaneler)in açılması gibi sağlık alanında geçerli olan çeşitli yasa ve kanunların çıkarılması vs vs..)
-İlaç firmaları ve Sağlık sektörünün "hekimler ve diğer sağlık çalışanları" ile ilişkileri,
-Ve şu an aklımıza gelmeyen onlarca nedenler, ipuçları olabilir..
Bu saydığımız olumsuz tablolar sadece ülkemizde değil, Avrupa ve ABD gibi gelişmiş ülkelerinde ciddi sorunlarından biri..
Yukarıdaki olumsuz tablolar maalesef, "İyileşen hasta, hekimler özellikle de hastaneler ve ilaç firmaları için zarar(mı) demektir.." teorisini /düşüncesini destekler niteliktedir.
Bunun anlamı şu olabilir;
"İyileşen hasta, artık hastaneye ve diğer sağlık birimlerine gelmeyecek, harcama yapmayacak ve ilaç kullanmayacak", demektir.
Bu durumu, ülke genelinde hastanelere (özel poliklinikler hariç) günde yaklaşık 1 milyon 300 bin kişinin gittiğini (1) düşünürsek, bu hasta ve hasta yakınlarının tahminen her gün hastanelere (/sağlık birimlerine), milyon/milyarlarca lira bıraktıkları anlamına geldiği için;
-"hastaların hepsinin yada büyük çoğunluğunun iyileşmesi", demek, bu hastanelerin kapanması ve binlerce "hekim, hemşire ve sağlık çalışanının" işsiz kalması demektir, diye düşünebiliriz herhalde..
Bu her ne kadar biraz pasif bir düşünce olsa da, sağlık sektöründeki bu olumsuz ortamlara baktığımız da, bu pasif düşüncenin bile bir anlamı olabileceğini düşünebiliriz.. Artı her gün yaklaşık 840 bin 868 kişinin ilaç yazdırdığını (1) da düşünürsek, bu hiç de yabana atılır bir durum değil gibidir..
DURUM;
Yukarıda da dediğimiz gibi eğer bu anlattıklarımız hiçbiri doğru değilse, o zaman biri /birileri /yetkililer (artık her kim ilgileniyorsa), kamuoyuna açıklayabilir mi;
"hastanelerin tıka basa dolmalarını ve milyarlarca dolar /liralık tonlarca ilaçların reçete edilip -satışlarının yapılmasını, neye bağlıyorlar? Ve dahası özellikle de ilaçlar ve onların reçete edilmesi vb konularında da çok ciddi şüphe verici araştırmalar da var. Acaba bunlar konusunda ne düşünüyorlar? Ne gibi tedbirleri aldılar /almak üzereler?"
Dahası;
Hastaların cahilliğine mi bağlıyorlar?
Yoksa hastalar, keyiflerinden mi gidiyor hastanelere ve diğer sağlık birimlerine?
Keyiflerinden mi ilaçları alıp-duruyorlar?
Yoksa keyiflerinden mi iyileşmiyorlar?
Ve daha bunlar gibi onlarca belkide yüzlerce,binlerce aklımıza şu an gelmeyen sorular..
Öyle değil mi, sevgili dostlarım.. Umarım bu konuda yeterince bilgi verebilmişimdir.
Bunlarda sağlıkla ilgili yazdığımız diğer yazılarımız..
----------------------------------------------------------------------
KAYNAKLAR;
-------------------
(1) Her gün 1 milyon 300 bin kişi hastaneye gidiyor
https://www.birgun.net/haber-detay/her-gun-1-milyon-300-bin-kisi-hastaneye-gidiyor-156862.html
ET:04.01.2019
(2) Dünya ilaç pazar
http://www.ieis.org.tr/ieis/tr/indicators/32/dunya-ilac-pazari
ET:04.01.2019
(3) Türkiye İlaç Pazarı
http://www.ieis.org.tr/ieis/tr/indicators/33/turkiye-ilac-pazari
ET:04.01.2019
RESİMLER;
--------------
İyileşen hastalar zarar mı demektir? (Resimler)
(1) https://www.insurance.com/health-insurance/coverage/when-doctors-go-cash-only.html
ET:04.01.2019
(2) http://droit-medical.com/mots/sante/page/2
ET:04.01.2019
----------------------------------------------------------------------
KAYNAKLAR;
-------------------
(1) Her gün 1 milyon 300 bin kişi hastaneye gidiyor
https://www.birgun.net/haber-detay/her-gun-1-milyon-300-bin-kisi-hastaneye-gidiyor-156862.html
ET:04.01.2019
(2) Dünya ilaç pazar
http://www.ieis.org.tr/ieis/tr/indicators/32/dunya-ilac-pazari
ET:04.01.2019
(3) Türkiye İlaç Pazarı
http://www.ieis.org.tr/ieis/tr/indicators/33/turkiye-ilac-pazari
ET:04.01.2019
RESİMLER;
--------------
İyileşen hastalar zarar mı demektir? (Resimler)
(1) https://www.insurance.com/health-insurance/coverage/when-doctors-go-cash-only.html
ET:04.01.2019
(2) http://droit-medical.com/mots/sante/page/2
ET:04.01.2019
Antibiyotik bence 21 yüzyılın icadı ve kesin çözüm.Antibiyotik e sınır konulup öncesi ilaçların satıldığını,hastanın iyilesmediginden bir üçüncü ve son ilaç olarak antibiyotik verildiğini düşünüyorum.Maalesef ilaç firma dayatması ile karşı karşıyayız.
YanıtlaSilTarihte de böyle değilmiy di..Osmanlı son zamanlarında aşı reddedilmiş asi yerine kullanılan cağ dışı ilaçlar ile o dönemin ilaç datanlari zengin edilmisti....
Doktorun; kanınızda şunlar eksik, şunu şunu yiyin şunları da yemeyin, gibi bir şeyler söylemesini bekliyorum. Ama hemen ilaç yazmaya başlıyorlar. Ben de ilaçların içeriklerine bakıp bazen kullanmıyorum. Mesela en son kapsülünde sığır jelatini kullanıldığı için kullanamamıştım. Çünkü bunun haram olduğuna inanıyorum. Gayri müslim bana helal kesim sığırdan ilaç yapacak değil ya.
YanıtlaSilHekimlerin ve tıp fakültelerinin tedavi ediciliğin yanında önleyici/koruyucu çalışmalara önem vermesi lazım. Yoksa tedavi etmek çoğu zaman tam anlamıyla mümkün olmuyor. Önleyici çalışmalar olursa kişiler hastalık duruma düşmezler.
YanıtlaSilyine müthiş bir konu, müthiş bir yazı Ertuğrul Bey bu konuların doğru olabileceğine inanıyorum maalesef sağlık sektörü çok denetimsiz bu açıdan, nerede hipokrat yemini demek istiyorum..
YanıtlaSilİlaç sektörü dünyada da çok büyük bir sektör.Çökmesine asla izin verilmez.Ben,hemşire kökenliyim,Ankara'da okumuştum ve taşrada da çalışırken hiç sıkıntı yaşamadım iş bilgim ve uygulamalarım konusunda.
YanıtlaSilBen,4 yıl önce kaza geçirdiğimde ambulans beni karga tulumba arabasına atmıştı.Halbuki kolumda kırıklar olduğu çok belliydi,onların sabitlenmesi ve bana iç kanama geçirme ihtimaline karşı serum takılmalıydı.Bence eski kalite yok :(
Müşteri gözüyle bakarsan kar edersin. Sağlık sistemi ne yazık ki şu anda ilaç firmaları kölesi olmuş.
YanıtlaSilBir de özel hastahane ve gereksiz tahlil sorunu var. Mesela X hastalığı için özel hastahaneye gidiyorsunuz gerekli gereksiz bir sürü tahlil, röntgen vs. istiyorlar yaptırsanız bir türlü yaptırmasanız bir türlü. Maddi yanını geçtim (ki geçemezsiniz çok pahalılar) bir de sizi perişan ediyor o kadar tahlil ile uğraşmak, sonunda da bildiğinizden pek farklı bir şey çıkmıyor, kötü bir şeyim yokmuş diye seviniyorsunuz ama enayi yerine konmakdan da sinir oluyorsunuz. Sağlık sektörü bu ülkede feci durumda hangi birini anlatsak bilemiyorum. Bu yazı diziniz birilerini uyandırabilir umarım, elinize sağlık:)
YanıtlaSilDiyorlar ya silah ve ilaç sektörü dünyayı yöneten 2 büyük güç diye. Sanırım doğru.
YanıtlaSilGaliba hastalandıktan sonrasına değil de öncesine yatırım yapmamız gerekiyor. Önleyici tıp deniliyor galiba çok emin değilim ama doğrusu bir şey olmadan önlemini almak.
Çok güzel bir yazı paylaşmışsınız. Elinize sağlık
Maalesef öyle ilaç sektörü ticari bir sektör oldu bizi hasta yerine değil müşteri yerine koyuyorlar.
YanıtlaSilayol tabisi dee geçende ilaç diye bir öykü yazdım yaa, ilaç en büyük sektör oldu silahla birlikte ve önemli olan insanları sürekli hasta etmek :) hatta biliyorsun doktorları öldürüyor ilaç firmaları, alternatif tedavi bulanları. amerikada büyük bir cinayet olayı haline geldi bu meselası :) özellikle hastalık da yayıyorlar. vahşi kapitalizm işte:) heey dert anasında demişsin, gelmiyo bana diye deee, ay sen çok az yazdığın için okumak kolay kii seni, niye gelmeyim ayolcum :)
YanıtlaSilEskiden doktora gidince muayene olacağınızı bilirdiniz.Şimdi direkt elinize bir tahlil kağıdı tutuşturuyorlar.Yada film, emar işte neyse istiyorlar.Ancak o sonuçlara göre size neyiniz var söyleyebiliyorlar.Benim yıllardır kullandığım tansiyon ilacım var.Başladığımda ömür boyu kullanacaksınız ,dediler bir kere. Şimdi beslenme yoluyla düzene konulabileceği açıklansa da ilacı bırakmak mümkün olmuyor.
YanıtlaSilSağlık konusunda ticaretin ön planda tutulduğu ve yeterli eğitimi almış sağlıkçıların yetişmediğine katılıyorum. Çok güzel bir konu ve yazı olmuş.
Merhaba. Çok önemli ve ciddi bir konuyu ele almışsınız. Benim ömür boyu kullanmam gereken bir ilaç var. Tiroit hastasıyım. İlaçla kontrol altına alınabiliyor. İlacı kullandığımdan bu yana baş dönmelerim saç dökülmelerin falan durdu. Ve bunu tek bir doktorla değil birçok doktorla teşhis ettirdim. Hepsi de aynı ilacın ömür boyu kullanılacağını söyledi. Ama sizin bahsettiğiniz durumlar da yaşanıyordur tabii. İnsanların sağlığı ile oynuyorlar. Artık kime ve neye güveneceğimizi bilemiyoruz maalesef...
YanıtlaSilMerhaba Ertuğrul Bey,
YanıtlaSilOldukça önemli bir konuya değinmişsiniz. Zira her şeyin başı sağlık.. Sağlığımız bozulunca da koştuğumuz ilk adres doktorlar oluyor. Dolayısıyla önce bilim diyoruz... Bu durumda şifayı ilaçlarda arıyoruz. Derken ilaç baronlarının eline düşmüş oluyoruz. Ancak şu bir gerçek hekimlerimiz insan sağlığını kullanarak para kazananlar olarak görmeyelim lütfen. Belki tek tük, her kurumda olan kadar var olabilir. Dolayısıyla canımızın derdine düştüğümüzde gözümüz bir şey görmüyor... Bilime kendimizi teslim ediyoruz. Tabii konunuzun içerisinde değindiğiniz gibi -ve de en önemlisi- tıp fakültelerinin kalitesi... Ne yazık ki bu durum bütün fakülteler için geçerli. Üniversite mezunu insanlarımızın hangisi yeterli nitelikte? İnşaat mühendisi beton dökmeyi bilmiyor, öğretmen bölümünden habersiz, hukukçu hukuki bilgilerden bihaber... Toplum olarak çöktük, mesleki bilgilerden yoksun bir meslek ordusuna sahibiz.. Saymakla bitiremeyeceğimiz kadar vasıfsız insanlarımız var. Kısacası BİLİMi ve AKLI terk ettik, dolayısıyla toplumsal AHLAKı ve VİCDANımızı da yitirdik. E hâl böyle olunca da küresel kartellerin elinde oyuncak olmamız kaçınılmaz olacaktır.
Saygılarımla emeğinize sağlık diyorum.
1- Etmedi 2-Hakkı yok ama 'senin tedavini yapmayı redediyorum'la başka bir hastanede,doktorla tedavini devam ettirmen gerekiyor' arasında da büyük fark var...
YanıtlaSilMaalesef hastaların artık müşteri olarak görülmesi çok yaygınlaştı. Ailem sağlık sektöründe olduğu için konuyla ilgili daha çok şey duyma fırsatım oluyor ve araştırmalarınız ve yöneltmiş olduğunuz sorular ne yazık ki gerçekliği olan şeyler. Benim de hayatım boyunca kullanmam gereken B12 iğnelerim var; ama mecburum başka bir tedavisi yok çünkü. Bu konu hakkında tedbir alınması gerekiyor elbette; ama sağlık bakanlığına giden şikayetler dahi dikkate alınmıyor.
YanıtlaSilTüm bireyler müşteridir, zaman ve nakitleri için sömürülmektedirler. Hastane, ilaç ve tıp fakültesi gerçeklerini yansıttığınız ve sorular sorduğunu için teşekkürler.
YanıtlaSilBir sağlık profesyoneli olarak sağlık sektörü, yukarıda yazdığınız her şeyden biraz var...
YanıtlaSilSize biraz daha kötüsünü de ekleyeyim. Bizim yaş grubu; meslekten 5-7 sene arasında çekildiğimizde daha da çok boşluklar olacak... Aşırı hasta yükünden; sağlık alanında çalışanlar olarak tükendik.
Benim gördüğüm konulardan birisi insanlar "mutsuzluktan" biraz da hastane hastane dolaşıyor. Bana gelen hasta hikayeleri, anlatımlardan kalan. Hastaya bazen işim gereği yüzüne dokununca yüzünü ellerime bırakmak isteyen insanlar gördüm...
Evet, içlerinden 1/3de maalesef yetkin olmayan kişiler tarafından yapılan eksik tetkik ya da tedaviden dolayı üst merkezlere gidiyor.
Keşke, aynı ünvanı taşıyan fakültelerden, Türkiyenin neresinden olursa olsun aynı standartta mezun çıksa...
Bir dokun bin ah işit...
Çok karışık bir konu ne desem bilemedim ki.
YanıtlaSilKendim çok ciddi bir rahatızlığım olmadan kolay kolay hastaneye gitmem. Ben en çok çocuğumu doktora götürdüğümde hemen Antibiyotik yazan doktorlara gıcık oluyorum.:) İkinci oğlumda daha bilinçlendim. Artık sadece antibiyotik yazan reçeteleri yırtıp atıyorum. Doğal yollarla çocuklarımı iyileştiriyorum. Ben bazı hastalıkların da psikolojik olduğunu ve 7 kuşağa kadar bilinç altına işlemiş travmalardan kaynaklandığını düşünüyorum. Son dönemin patlayan hastalığı da alerji oldu. Aslında dönen çarkın içinde bir çok şey var. Hormonlu ve doğal olmayan yiyeceklerin tüketilmesi bununla birlikte gelen hastalıklar ve ilaçlar. Günümüzde yaşadıklarımızın hepsi gıda terörü, ilaç terörü...
YanıtlaSilEmeklerinize sağlık. Kapsamlı bir araştırma yazısı olmuş.
Her ihtimali düşünmek gerekir.
YanıtlaSil