17 Mart 2019 Pazar

Türkiye'de gizlenen tıbbi hatalar nedeniyle,her yıl binlerce ölüm vakalarının olabileceği ihtimali..Ve dahası..

                                         "Hastaneye sağlam girdi, hasta çıktı" görseli.. Gizlenen tıbbi hataların olması ihtimali..

"Türkiye'de hastaların resmi kayıtlarına geçen(bilinen) ve geçmeyen(gizlenen) yüzlerce/binlerce tıbbi hatalar(malpraktis) nedeniyle,her yıl yine yüzlerce/binlerce hastanın yaralanmış,zarar görmüş,sakat/özürlü kalmış ve hatta en kötüsü de hayatını kaybetmiş(ölmüş) olabileceği ihtimalini hiç düşündünüz mü? Hem de her yıl.."

ÖN NOT:   
------------
* Bugünkü konumuz sağlıkçıları kızdıracak cinsten,maalsef istemezdik pöle olmasını ama sözkonusu olan insan canı olunca, artık bazı şeylerin saklanmaması gerekir..Hiç kusura bakmasınlar sağlıkçılar kızacak diye, bu kadar önemli bir şeyi irdelememezlik yapamazdık herhalde..Konumuz Türkiye'de nedense hiç gündeme gelmeyen tıbbi hatalar, özellikle de "gizlenme" ihtimali olan "gizlenen tıbbi hatalar"ın olabilme ihtimali ile ilgilidir.. Bu o kadar önemli ki ülkemiz de tıbbi hatalar ciddi anlamda önemsenmezken, gelişmiş batı dünyası ülkelerinde bu sorun ciddi bir problem olarak ele alınmaktadır..

Çünkü bu ülkelerde hemen hemen her yıl tıbbi hatalar yüzünden binlerce hatta yüzbinlerce kişi hayatını kaybetmektedir..Bu nedenle gelişmiş batılı ülkeler, tıbbi hataları affetmemekte hatta tıbbi hatalarla ilgili çok sayıda davalar  da mevcuttur.. Bu konuyu ilerleyen paragraflarda da izah etmeye çalıştık..

Ülkemiz de ise tıbbi hata sorunu neredeyse sanki "sorun olarak gözükmüyormuş ve bizim sağlıkçılarımız hiç hata yapmayan beyaz meleklermiş!" 🙄 gibi hiç de ciddiye alınmamakta, alınmadığından dolayı da "gizlenme" ihtimali olan "gizlenen tıbbi hatalar"ın olabilme ihtimali de bayağı yüksek konumda da olabilir, diye tahmin ediyoruz..

İşte sağlıkta ki bazı gelişmeler, biz de "gizlenen tıbbi hataların" olabilme ihtimalleri ile ilgili bazı şüpheli düşünceleri,fikirleri de ortaya çıkardı.. Biz de bunları derleyip-toparladık ve böyle güzel bir araştırma dizisini sizler için çıkarmış olduk..🙂

Kemal Sunal'da var..😊

* Ayrıca en aşağıda size bir sürprizimiz olacak..Rahmetli Kemal Sunal'ın "korkusuz korkak" filmindeki doktor bölümleriyle ilgili 3 sahnenin dialoglarını sizler için hazırladık..Bu bölümleri izlediğinizi tahmin ediyorum. Bu sahnelerdeki dialogların konumuzla alakası o kadar çok ki,şimdi günümüzde yaşanan tıbbi hatalara bir gönderme olarak da görebilirsiniz..

Film bize çok şey anlatıyo alında..

Tamam şimdilerde sağlık sistemimiz eskisi gibi değil, hastaneler, araç-gereçler,teçhizatlar vb eskisine oranla son derece gelişmiş ve modern gözükmektedir ancak filmde yaşanan tıbbi hataları irdeleyen sağlıkçı hatalarının oluşmasına sebep olan kafa aynı kafa, düşünce aynı düşünce ve üstelik tıp fakultelerindeki eğitim sistemimizin kalitesiz olması bakımından, buralardan mezun olanların (/bir takım torpillerle hekimlik,hemşirelik vb sağlıkçı ünvanları alıp hastanelere ve diğer sağlık birimlerine atananların,yerleştirilenlerin (olabilmesi ihtimali de mümkün bunu zaten daha önceki yazılarımızda ifade etmiştik..)) işlemiş olabilecekleri daha büyük ve tehlikeli tıbbi hataların olabilmesi açısından da bu filmi tekrar tekrar izlemek yerinde olacaktır.. Çünkü, burada bizlere bu konuda verilen o kadar güzel mesajlar var ki,anlayana aşk olsun! :))

Eski Türkiye ile Yeni Türkiye arasındaki fark..

Günümüzde sağlık alanında değişen şeyler sadece DIŞ GÖRÜNTÜ,mevcut KAFA(düşünce) yapısı ise hiç değişmemiş gibi gözüküyor..Yani eski Türkiye ile yeni Türkiye arasındaki farkların DIŞ GÖRÜNTÜ ve KAFA yapısı arasındaki uçurum olmalı herhalde..DIŞ GÖRÜNTÜ olarak herşey çok güzel,değişmiş modern olmuş ama KAFA yapısının değişmediğini görebilmek mümkündür, herhalde..Özellikle de sağlık sistemimizde..Onu da bu yazımızı baştan sona okuyarak anlayabilirsiniz,herhalde.. Neyse lafı fazla uzatmayayım,burada bitireyim,yoksa bitmicek.. Hadi size iyi okumalar dilerim.."

Türkiye'de bilinen ve gizlenen tıbbi hatalar nedeniyle,her yıl binlerce sakat/özürlü kalma ve ölüm vakalarının olabileceği ihtimali..
                                             
                                                             Gizlenen bir tıbbi hatanın seyir defteri..

Türkiye'de hastaların resmi kayıtlarına geçen(bilinen) ve geçmeyen(gizlenen) yüzlerce/binlerce tıbbi hatalar(malpraktis) nedeniyle,her yıl yine yüzlerce/binlerce hastanın yaralanmış,zarar görmüş,sakat/özürlü kalmış ve hatta en kötüsü de hayatını kaybetmiş(ölmüş) olabileceği ihtimalini hiç düşündünüz mü? Hem de her yıl..

"Bu ihtimalden dolayı Türkiye'deki hastanelerde (ve diğer sağlık birimlerinde) adı konulmamış gizli katliamlar olabilir mi? "

"Katliam" sözcüğü hayat kurtaran hekimlerimiz (gerçi biz bu cümleye biraz mesafeliyiz,nedenlerini ilerleyen paragraflarda izah etmeye çalıştık) için biraz ağır gibi gözükse de, maalesef bu gerçeğin olabilme(yaşanabilme) ihtimallerini de düşünürsek, gerçekten de sağlık alanında hastanelerin ve diğer sağlık birimlerinin acil servislerinde,yataklı servislerinde,ayakta tedavi görülen polikliniklerde ve muayene,kan alma,film çektirme vs gibi tedavi ve tetkik gördüğü sağlık bölüm ve birimlerinde;

..binlerce hastaların olası gizlenen tıbbi hatalar yüzünden yaralanması,zarar görmesi,sakat/özürlü kalması ve en kötüsü de ölmesi  ve bu yaşanan trajedilerin hem de her yıl yaşanmış olabileceği ihtimalinin de olabilmesi açısından değerlendirirsek, sağlık alanındaki bu "gizli katliamlar"ın bir şekilde bu nedenlerle yaşanmış olabileceği ihtimali üzerinde durmamız çok yerinde olabilecektir, diye düşünüyoruz..

Çünkü, gelişmiş batı dünyası ülkelerinde "tıbbi hatalar" o kadar çok boyuttaki, batı dünyasının en çok üzerinde durup-önem verdiği en önemli konulardan biri haline gelmesinin tersine, ülkemiz de nedense bu konu üzerinde ciddi bir şekilde durulmadığı görülüyor..Ülkemizde gerçek ciddi tıbbi hata oranının çok az olması da konu üzerinde pek fazla durulmadığı ve önemsenmediğini gösteriyor ve bu da tabii ki bu "gizli katliam" olasılığın olabilme durumunu da  çok şüphe verici bir şekilde bizlere gösterebiliyor..

Bu derin şüphe,bize "bu olasılığın gerçekleşmiş ve hatta halen bile devam ediyor olabileceğine" dair bir araştırmanın yapılmasını da sağladı. Bu araştırma "ülkemizde adı konulmamış cinayetlerin" olduğunu ispat etmeyecektir ancak buna sebep olduğu tahmin edilen gizlenen tıbbi hataların olabileceğine dair ipuçları hakkında ve sorunun "derinlemesine araştırılması ve gereken tedbirlerin alınması" gerektiği konusunda bize derin fikirler verebilecektir..

Eğer gerçekten de bu korkunç olasılık varsa kimbilir belki de en sevdiğimiz yakınlarımızdan,tanıdıklarımızdan biri de bu katliamlara kurban gitmiş dahi olabilir, hem de ruhumuz bile duymadan.. Ve bu korkunç olasılığın halen bile günümüzde devam ettiğini düşünürsek, yarın birgün bizim de bu kurbanlardan biri olma ihtimalimiz de olabilir..

Başta acil servisler olmak üzere hastanelerde ve diğer sağlık birimlerindeiyileştirilebilir ve tedavi edilebilir (önlenebilir) sağlık problemleri üzerinde, hekimler ve diğer sağlık çalışanlarının bilerek /bilmeden yapmış oldukları ama belki bildikleri /fark edemedikleri yüzlerce,binlerce gizli tıbbi hatalar yüzünden;

..yine yüzlerce,binlerce hastanın (ki kimsenin ruhu bile duymadan sessiz sedasız bir şekilde) yaralanmış,zarar görmüş ve en önemlisi de sakat/özürlü kalmış hatta hayatlarını dahi kaybetmiş olabileceğini ve;

..dahası özellikle de bu ölümlerin resmi ölüm raporlarına,"bilmem ne sağlık komplikasyonları yüzünden ölümlerin olduğu" gibi aldatmacaya yönelik yalan/yanlış bilgilerle, çok farklı tanımalamalarla işlenmiş olabileceğini de bir düşünün..

İlla da "böyle bir şey olmuştur" demiyoruz ve diyemiyoruz zaten elimizde delil falan yok ancak aşağıdaki haberleri ve bilgileri okursanız, özellikle de bu tür tıbbi hatalar nedeniyle açılan davalar bile bize bunun için yeterli bir delil içerebildiğini anlayabilirsiniz..

Çünkü, tıbbi hatalar üzerinde açılan davaların büyük çoğunluğunda, bu bahsedilen resmi kayıtlara farklı bilgilerin işlenmiş olabileceği ihtimalleri de bulunuyor..Tıbbi hatalar üzerinde açılan davaların en büyük özelliği herhalde budur, diyebiliriz..

"Peki, ya davası olmayan resmi kayıtlara geçmeyen /çok farklı tanımlamalarla geçen(gizlenen)  yüzlerce,binlerce tıbbi hatalar? "

Ve bu hatalar yüzünden yaralanan,zarar gören,sakat/özürlü kalan hatta en kötüsü de ölen yüzlerce,binlerce hatta milyonlarca kişiler.. OLABİLİR Mİ?

Bir yerde bir "tıbbi hata(yanlış tedavi) davası" varsa, o tıbbi davaya konu olan tıbbi hatanın(yanlış tedavinin), hastanın kendi /durum rapor kayıtlarına farklı tanımlamalarla işlenmiş olabileceği ihtimali de vardır,diyebilmek mümkündür..

O nedenle bu tür tıbbi hata davaları gibi, davası olmayan ama bir şekilde hastanın zarar görmüş olabildiği tıbbi hataların gizlenme (gizlenen tıbbi hata) ihtimali olabilmesi de mümkündür, diyebiliriz..

Bunu anlayabilmek ve tanımlayabilmek için günümüze olan bazı tıbbi hata haber ve bilgilerine bir göz atalım..Şimdi önce resmi kayıtlara geçen ve medya da yer alan haber,olay ve davalarla ilgili bazı tıbbi hata örneklerini verelim..

Buz dağının görünen kısmı..

Resmi kayıtlara geçen ve medyada haber olan bilinen tıbbi hatalarla ilgili bazı haberler;
----------
"Hatalı tedavi uygulandı iddiasıyla 1.5 milyon liralık dava açtı
https://www.cnnturk.com/turkiye/hatali-tedavi-uygulandi-iddiasiyla-1-5-milyon-liralik-dava-acti
ET:14.03.2019
"Yanlış tedavi uygulayan diş hekimine 7 bin lira tazminat cezası
https://www.cnnturk.com/turkiye/yanlis-tedavi-uygulayan-dis-hekimine-7-bin-lira-tazminat-cezasi
ET:14.03.2019
"Tıbbi hata sonucu ölüme 'ailevi' tazminat
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/tibbi-hata-sonucu-olume-ailevi-tazminat-245294
ET:14.03.2019
"Hatalı tedavi felç bıraktı!
https://www.sozcu.com.tr/2018/gundem/hatali-tedavi-felc-birakti-2515383/
ET:14.03.2019
‘Küçük Nisan yanlış teşhis yüzünden felç oldu’ iddiası: 2 doktora dava açıldı
https://www.sozcu.com.tr/2018/saglik/kucuk-nisan-yanlis-teshis-yuzunden-felc-oldu-iddiasi-2-doktora-dava-acildi-2515726/
ET:14.03.2019
Doktora yanlış tedavi tazminatı 
https://www.takvim.com.tr/guncel/2010/06/24/doktora_yanlis_tedavi_tazminati
ET:14.03.2019
Yanlış tedavi öldürdü, ev kadını diye 148 bin lira değer biçtiler
https://www.star.com.tr/guncel/yanlis-tedavi-oldurdu-ev-kadini-diye-148-bin-lira-deger-bictiler-haber-1000001/
ET:14.03.2019
"Küçük Alper'in ölümü davasında 11 yıllık mücadele
http://www.hurriyet.com.tr/kucuk-alperin-olumu-davasinda-11-yillik-mucade-40867198
ET:14.03.2019
Tüp mide ameliyatından 22 gün sonra öldü
http://www.hurriyet.com.tr/tup-mide-ameliyatindan-22-gun-sonra-oldu-40793997
ET:14.03.2019
Ameliyat sonrası ölen kadının eşinden, soruşturma izni verilmemesine tepki
http://www.hurriyet.com.tr/ameliyat-sonrasi-olen-kadinin-esinden-sorustur-40882196
ET:14.03.2019
"Yanlış tedavi iddialarına inceleme
http://www.hurriyet.com.tr/video/yanlis-tedavi-iddialarina-inceleme-40985878
ET:14.03.2019
Ailenin iddiası: Mide ameliyatında kalbini kestiler
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/ailenin-iddiasi-mide-ameliyatinda-kalbini-kestiler-40759497
ET:14.03.2019
Kanser hastaları panik içinde
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/kanser-hastalari-panik-icinde-40728821
ET:14.03.2019
Yanlış tedavi kayıtta
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/yanlis-tedavi-kayitta-40731372
ET:14.03.2019
Gerçeği öğrenince şoke oldu! Herkesin başına gelebilir
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/kanser-teshisiyle-kemoterapi-aldi-gercegi-ogrenince-soke-oldu-40982612
ET:14.03.2019
"Delmenhorst Melda için ağladı
http://www.hurriyet.com.tr/avrupa/delmenhorst-melda-icin-agladi-40875889
"İzmir'de ilginç olay! Tırnağını çektirdi hayatı karardı
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/izmirde-ilginc-olay-tirnagini-cektirdi-hayati-karardi-40921977
ET:14.03.2019
'Veterinerin yanlış tedavisi, köpeğin bacağına mal oldu' iddiası
http://www.hurriyet.com.tr/veterinerin-yanlis-tedavisi-kopegin-bacagina-40864145
ET:14.03.2019
Yanlış Tedavi haberleri
http://www.hurriyet.com.tr/haberleri/yanlis-tedavi
ET:14.03.2019
"Hata mı cinayet mi? Tıp dünyasını sarsan bir malpraktis davası
https://www.medimagazin.com.tr/hekim/hukuk-etik/tr-hata-mi-cinayet-mi-tip-dunyasini-sarsan-bir-malpraktis-davasi-2-17-76258.html
ET:14.03.2019

Bunlar medya da geçen çok az sayıdaki tıbbi hatalarla ilgili haberlerin sadece buz dağının görünen küçük bir kısmıdır,diyebiliriz..

Peki ya, resmi kayıtlara geçmeyen(gizlenen) ve medyaya haber olmayan diğer yüzlerce,binlerce tıbbi hatalar? Olabilir mi?

Yukarıda verdiğimiz tıbbi hatalarla ilgili haber,olay ve davalar, sadece medyada ve resmi kayıtlara geçen çok küçük sayıdaki tıbbi hatalar ve bilgilerdir.. Ve küçük düzeydeki bu bilinen tıbbi hatalar,ülkemizde sadece buz dağının görünen küçük bir yüzünü teşkil ediyor olabilir.. Çünkü ülkemizde gerçekleştiği ve kamuoyu ve devleten gizlendiği tahmin edilen diğer yüzlerce,binlerce tıbbi hataların olabilme olasılığının olma ihtimali de bulunuyor olabilir..

Güvenlik raporlama sistemi ve Yargıtay kararları..

Tıbbi hataların çoğalmasına ve gizlenmesine sebep olabilir mi?

"Olabilir" diyoruz çünkü bu sorun üzerinde tartışılması gereken çok sayıda kafa karıştırıcı şüpheler bulunuyor.. Bunları yani sadece aklımıza gelen kısımlarını aşağıda tek tek açıkladık.

Bunlarla birlikte,Sağlık Bakanlığının "Güvenlik Raporlama Sistemi" uygulamasındaki hata yapan sağlıkçılarının "veri tabanlarına kaydedilmemesi, gizli tutulması" (11;12)  gibi etkenlerle birlikte;

..Yargıtay'ın 2012 yılında "kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kasttan ve kusurlardan dolayı doğan tazminat davalarında, kamu görevlilerinin aleyhine değil, ancak kamu idaresi aleyhine dava açılabileceği" (9;10) yönünde aldığı bir karar ile "Yanlış tedavi yapan doktorlara dava açılamayacağının"  işaretini vermesi gibi etkenler de;

..sağlık alanında yapılan ciddi tıbbi hataların (özellikle de hastanın ciddi bir şekilde yaralanmasına,zarar görmesine, en önemlisi de sakat/özürlü kalmasına ve hatta en kötüsü de ölmesine sebep olan ciddi tıbbi hataların) olabilmesi ve bu tür ciddi tıbbi hataların;

..özellikle de örtbas edilebilmesi yönünde bir şekilde bu hataların görül(e)memesi ve resmi kayıtlara işlenmemesini /farklı tanımlamalarla işlenebilmesi açısından, ülkemizde gizlenen tıbbi hataların olabilme ihtimalini de bize gösterebilmektedir,diyebiliriz..

Yani, "Sağlık Bakanlığı'nın GR Sistemi ile Yargıtay kararlarının", zaten gizlenme ihtimali bulunabilen tıbbi hataların, bu kararlardan dolayı da bir şekilde (gizlenme ihtimalinin) daha da çok olabilmesinin de adeta önünü açmış gibi gözükebilmektedir..

Kısaca bu durum sağlık çalışanlarının, elini kolunu sallaya sallaya özellikle de ciddi tıbbi hataları yapabilmeleri ve bunları raporlama zahmetine girmemelerini / cezai yaptırımlar olmadığından dolayı (raporlama) yapsalar bile, onların bu tür ciddi tıbbi hataları daha çok yapabilmelerinin de önünü açabilir teşkil edebilmektedir.. Kim bilir, belki de bu saydığımız olumsuzluklar halen bile yaşanıyordur herhalde..Eğer bizim "bu uygulama ve kararlardan bir yanlış anlamamız olmadıysa", durum bu şekildedir..

Tıbbi hatalar yüzünden canınız yanmış mıydı?

Hayatınız da hiç "iyileştirilebilir ve tedavi edilebilir (yani kısaca önlenebilir) bir sağlık problemi yüzünden hastanelerde /diğer sağlık birimlerinde "yaralanan,zarar gören" ve en önemlisi de "sakat/özürlü kalan" ve/veya "hayatını kaybeden" her hangi bir sevdiğiniz,tanıdığınız/yakınınız olmuş muydu?

Kim bilir belki de o sevdiğiniz,tanıdığınız /yakınınız da bu tıbbi kayıtlara doğru bir şekilde geçmeyen(gizlenen) tıbbi hataların birer kurbanı da olmuş olabilir?! 

Tabii ki bunu bilebilmek mümkün değildir ama en azından "Acaba!" diye bir şüphe içerisine girmiş de olabilirsiniz.. Şüphe içerisine girmemiz bize doğrunun ne olduğunu kanıtlamayacaktır..Çünkü tıp ile ilgili bilgilerimiz hiç olmadığı /en azından sınırlı olduğu için, bu konuda hiçbir şey yapamıyorsunuz doğal olarak..Elinizden hiç bir şey gelmemesi ne kadar üzücü ve ne kadar korkunç bir durum aslında, öyle değil mi?

Tıbbi hatalar ve resmi kayıtlara geçen(bilinen) ve geçmeyen(gizlenen) tıbbi hatalar nelerdir?

                                                                                Tıbbi hata (malpractice) (1)

Şimdi,konuyu daha iyi anlayabilmek için, tıbbi hatalar ve resmi kayıtlara geçen(bilinen) ve geçmeyen(gizlenen) tıbbi hatalar konusunda kısaca bazı bilgiler verelim..

(A) Önce tıbbi hataların tanımını verelim;
(B) Sonra da dünyada ve Türkiye'de tıbbi hataların oranlarına bir bakalım;
(C) Ve daha sonra da resmi kayıtlara geçmeyen /farklı tanımlamalarla geçen(gizlenen) tıbbi hatalar konusunu irdeleyelim, sorunla ilgili düşüncelerimizi ve endişelerimizi dile getirelim..

(A) Tıbbi hatalar nedir?

Tıbbi hata (Medical error /Malpractice (malpraktis))
Yanlış tedavi (Malpractice /False Treatment)

Tıbbi hatalar(Medical errors /malpraktis) terimi, tıp alanında geniş bir alana sahiptir..Malpraktis, başta hekimler ve hemşireler olmak üzere, eczacılarda dahil sağlık alanında bulunan,çalışan tüm sağlıkçıların, hastanın durumunu kötüye sokabilecek herhangi bir sağlık uygulama hatalarından birini yapmış olmalarını içerir..

Bu sağlık uygulama hatalarının sayısı, hastanın küçük/büyük zararlar görmesine bağlı olarak ölümcül olan/olmayan türde değişkenlik gösterecek kadar çok fazla olabiliyor..Yani, tıbbi hataların(malpraktis) tanımı çok fazla olduğundan, bu durum biraz da karışıklığa neden olabilmektedir.. Buna göre;

Bilimsel açıklamalarla tıbbi hata;
---------------------------------
"Tedavinin, önlenebilir, hastaya belirgin veya belli olmayan zararlar veren yan etkilerine tıbbi hata denir. Tıbbi hata, hastalığın, sakatlığın, sendromun, davranışın, enfeksiyonun veya diğer hastalık durumlarının, eksik veya yanlış tanı ya da tedavilerini kapsar." (8)

"Tıbbî yanlış uygulamadan (malpractice) söz etmek için, hekim dâhil tüm sağlık personelinin, kusurlu olmak koşuluyla, yani kasten veya ihmâle dayalı olarak, hastaya, hastalığına uygun ve gerekli olan standart tedaviyi veya müdahaleyi uygulamaması, bilgi veya beceri eksikliği nedeniyle hastaya zarar vermesi veya hastaya verdiği zararın, hekimin yanlış teşhisine veya eksik teşhisine dayalı olmasına bağlanabilmesi gerekmektedir." (3)

"ABD Ulusal Hasta Güvenliği Vakfı (National Patient Safety Foundation) tıbbi hata kavramını; "hastaya sunulan sağlık hizmeti sırasında bir aksamanın neden olduğu, kasıtsız, beklenilmeyen sonuçlar olarak tanımlarken (NPSF 2003)",

The Joint Commision on Accredition of Healtcare Organizations (JCAHO) ise; "sağlık hizmeti sunan bir profesyonelin uygun ve etik olmayan bir davranısta bulunması, mesleki uygulamalarda yetersiz ve ihmalkâr davranması sonucu hastanın zarar görmesi" seklinde tanımlamaktadır(JCAHO 2006 )"

Dünya Tabipler Birliğine göre tıbbi hata "hekimin veya sağlık personelinin tedavi sırasında standart uygulamayı yapmaması, beceri eksikliği veya hastaya tedavi vermemesi ile olusan zarardır".

Türk Tabipler Birliği Etik İlkeleri’nin 13. Maddesinde "hekimliğin kötü uygulaması (malpraktis); bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeniyle bir hastanın zarar görmesi olarak tarif edilmistir."

Tıbbi Hizmetlerin Kötü Uygulanmasından Doğan Sorumluluk Kanunu Tasarısı’nın 3. maddesinde ise "Tıbbi Kötü Uygulama" kavramı kullanılmıs ve bu kavram; sağlık personelinin, kasıt veya kusur veya ihmal ile standart uygulamayı yapmaması, bilgi veya beceri eksikliği ile yanlıs veya eksik teshiste bulunması veya yanlıs tedavi uygulaması veya hastaya tedavi vermemesi ile olusan ve zarar meydana getiren fiil ve durum olarak tanımlanmıstır(Temel 2005).

Bir baska tanımda ise tıbbi hatanın, yalnızca bir girisimin, bir tedavinin ya da uygulamanın yanlıs, eksik yapılması demek olmadığı, aynı zamanda yapılması gerektiği halde yapılmayan, ya da yapılmaması gerektiği halde yapılan bir islem anlamına da geldiği belirtilmektedir (Özdilek 2009).

Benzer sekilde bilgisizlik, deneyimsizlik, ilgisizlik veya kullanılan teknolojiye bağlı olarak otaya çıkan ve hastanın daha uzun süre hastanede kalmasına yol açan, sağlığını bozan, hastaya zarar veren veya ölümüne yol açan uygulamalar tıbbi hata olarak değerlendirilmektedir (Brennan ve ark 1991, Wong ve Beglaryan 2004).

Tıbbi hata kavramı ile karıstırılan bir baska kavram ise yan etki (advers events) kavramıdır. ABD Ulusal Hasta Güvenliği Vakfı‘nın tanımına göre yan etki; hastaya sunulan sağlık bakımının, altta yatan hastalığa veya hastanın içinde bulunduğu duruma bağlı olarak yol açtığı hasar veya zararlardır (Akalın 2005). Daha basit bir tanımla yan etki kavramını ilaçların istenmeyen etkileri seklinde tanımlayabiliriz. (.....)" (2)
--------------------------------

Tıbbi hataların tanımı, yukarıda belirttiğimiz tanımlarla birlikte daha fazla da olabilir..Ve bunlar bize "sadece tıbbi hataların tanımlanmasını" göstermekte ancak etik bir davranış olmayan tıbbi hataların resmi kayıtlara işlenmemesini /çok farklı yanlış/kasıtlı tanımlamalar ile başka kayıtlar altında işlenmesini göstermemektedir..Bu konuyu ilerleyen paragraflarda işleyeceğiz..

(B) Dünya'da tıbbi hata istatistikleri;

Dünya'da sağlık uygulama (tıbbi) hataları, gerçekten sandığımızdan da daha çok düzeyde. Bu nedenden dolayı sadece her yıl on /yüz binlerce kişinin tıbbi hatalar yüzünden öldüğüne dair istatistikler bulunuyor..Bunlara tıbbi hatalardan dolayı sakat/özürlü kalan diğer on /yüz binlerce kişiler ise dahil değil..Bunlarla bu tıbbi hatalar oranının,dünyada ne kadar çok yaygın olduğunu anlayabiliyoruz.. Ve bunlar sadece Türkiye dışındaki dünya ülkeleri özellikle de gelişmiş batı dünyasındakiler için ortaya konulan sonuçlar..

Peki, ya Türkiye'de durum ne?

Bunun cevabını verebilmek için önce dünyada bu konuda yapılan araştırma,çalışma ve istatistiklere bir bakalım;

                                                                 ABD'de her yıl 440.000 ölüm, tıbbi hatalarla bağlantılıdır.( 26; (resim)2)

-------------
"ABD’ deki önde gelen ölüm nedenlerine baktığımızda; tıbbi hatalardan kaynaklanan ölümlerin 5. sırada olduğu ve Amerikan Tıp Enstitüsü tarafından 2000 yılında yayınlanan verilere göre her yıl yaklaşık 100.000 kişinin tıbbi hatalar nedeniyle yaşamını yitirdiği görülmektedir. (Harvard Medical Practice Study)" (4)

"Amerikan Tıp Enstitüsü’nün (IOM) 1999 yılında hazırladığı rapora göre, her yıl yaklaşık 100.000 kişi tıbbi hatalar sonucu yaşamını kaybetmektedir. Bu rakamlar trafik kazası, meme kanseri ve AIDS nedeniyle ölen kişi sayısından fazladır. Bu sayının Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde  de oldukça yüksek olduğu tahmin düşünülebilir.

Bu tıbbi hataların büyük çoğunluğunun ilaçların yanlış kullanımından yani medikasyon hatalarından kaynaklandığı belirtilmektedir. Aynı rapora göre her yıl en az 770.000 kişi ilaçların kötü ve istenmeyen etkileri sonucunda zarar görmektedir yada ölmektedir." (1)

"ABD’de her 136 hastadan biri, hastanede kaptığı enfeksiyon nedeni ile ciddi bir şekilde hasta olmaktadır. Bu ise yılda iki milyon olaya tekabül etmekte, yaklaşık 4.5-5.7 milyon dolarlık ek bir maliyete yol açmakta ve 90 bin ölüme sebep olmaktadır.

İngiltere’de ise hastanelerde yılda 100 bin enfeksiyon olduğu, bunların maliyetinin yaklaşık bir milyon sterlini bulduğu ve 5 binden fazla ölüme sebebiyet verdiği tahmin edilmektedir." (5)

"Her yıl yaklaşık 1,3 milyon hasta hastanede yatış sırasındaki yapılan hatalar nedeniyle yaralanmakta ve önlenebilir istenmeyen olaylar nedeniyle 100.000’den fazla ölüm meydana gelmektedir. " (6)

"Yapılan bir araştırmada, Almanya’da her yıl 100.000 tıbbi hatanın meydana geldiği ve bu hatalar sonucunda 25.000 kişinin öldüğü tespit edilmiştir." (7)

"Fransa’da 2006 yılı istatistiklerine göre, 15.000 kişi malpraktis dâvası açmış ve zarar gören hastalara, sağlık kuruluşları, sigortalar ve Sağlık Bakanlığı tarafından 13 milyon Euro ödenmiştir.

Hastaların zarar gördüğü olayların %31’lik oranı, teknik olarak hatalı müdahalelerden kaynaklanmakta ve hastaların %15’inin, tıbbî kötü uygulama / malpraktis teşkil eden uygulamalar neticesinde öldükleri tespit edilmektedir.

Ölümcül olayların başında, cerrahi müdahalelerden kaynaklanan malpraktis uygulamaları bulunmaktadır. İtalya’da, yılda 15.000 malpraktis dâvası; Almanya’da yılda 40.000 malpraktis dâvası görülmektedir.

ABD’de her yıl, 100.000 olay civarında tıbbî uygulama hatalarına / malpraktis karşı hak arama dâvaları açılmaktadır." (3)
-----------------------------

Dünya'daki tıbbi hatalar konusunu biraz daha detaylıca araştıran Doç.Dr.Musa ÖZATA'nın bilgilerine göre, dünyada tıbbi hataların gelişimi ve istatistik verileri şu şekildedir.. (2)

----------
"1950-1960 yılları arasında da tıbbi hataların rapor edildiği ancak konunun üzerinde durulmadığı anlasılmaktadır. 1990‘lı yılların basında Harward Medical Practice Study tarafından konu ile yapılan çalısmalar bu alanda büyük miktarda bulgunun ortaya konulmasına yardımcı olmustur.

Takip eden yıllarda Avustralya,Ingiltere, Kuzey Irlanda ve ABD‘de yapılan çalısmalar dünya genelinde konunun yaygın bir biçimde gündeme gelmesini ve tartısılmasını sağlamıstır.

Bugün Kanada, Danimarka, Hollanda Isveç ve OECD üyesi diğer ülkelerde problem ciddi bir biçimde irdelenmektedir. Özata ve Aslan‘ın (2009) belirttiğine göre Yeni Zelanda ve Kanada da ise kamu hastanelerindeki tıbbi hataların boyutlarını ortaya koyan raporlar yayınlanmıstır.

Tıbbi hatalar konusu, sağlık alanında her geçen gün büyüyen bir problem olarak karsımıza çıkmaktadır (Kumar ve Chaudhary 2009). 1991 yılında Harvard Practice Study tarafından yapılan bir çalısma, New York Eyaleti‘nde hastane basvurularının %3,7‘sinin yaralanma ile sonuçlandığını ve bunların yarısından fazlasının önlenebilir olduğunu göstermistir (Jeffrey ve ark 2002).

1999 yılında Institute of Medicine (IOM) yayınladığı bir rapor ise tıbbı hataların boyutunun ne kadar büyük olduğunu ortaya koymustur. Bu rapora göre ABD‘de her yıl 44.000-98.000 kisi tıbbi hatalar nedeni ile yasamını kaybetmektedir (IOM 1999).

Tütüncü ve Küçükusta‘nın (2006) belirttiğine göre benzer sekilde Ingiltere‘de her yıl 40.000 hastanın hata sonucu öldüğü, Kanada‘da bu sayının 5.000 ila 10.000 arasında olduğu saptanmıstır.

Kanada Sağlık Bilgi Enstitüsü bulgularına göre Ontario hastanelerinde, 1992 ve 1997 yılları arasında hastaneye kabul edilen hastaların %3,3-5,0‘i tedavi sırasında tıbbi hatalara maruz kalmıstır (Hunter ve ark 1999, Wanzel ve ark 2000).

Avustralya Sağlık Bakım Kalite Derneği 1995 yılında hastanede yatan hastalarda tıbbı hata oranının %16,6 olduğunu saptamıstır.

Avrupa Hastaneleri Kalite Çalısma Örgütü ise her on hastadan birin önlenebilir hatalar ve yanlıs uygulamalara maruz kaldığını tespit etmistir (SCH 2000).

Aynı Gekilde Yeni Zelanda ve Kanada‘da tıbbi hata oranının %10 civarında olduğu belirlenmistir (Davis ve ark 2002).

ABD‘de yapılan bir arastırmada, arastırmaya katılan hastanelerin %65‘inde ölüm ya da ciddi zarar ile sonuçlanan olayların yasandığı saptanmıstır (Lamb ve ark 2003).

Yapılan baska bir arastırmaya göre Almanya‘da her yıl 100.000 tıbbi hatanın meydana geldiği ve bu hatalar sonucunda 25.000 kisinin öldüğü tespit edilmistir. Arastırma sonuçlarına göre; 10.000 kisi servislerdeki hijyen eksikliğinden, 6.000 kisi yanlıs ilaç verilmesinden veya hiç ilaç verilmemesinden, 2.000 kisi gereksiz ya da ilgisiz radyoloji istemlerinin yarattığı zararlı etkilerden ve 7.000 kisi ise çesitli uzmanlık alanlarında (anestezi, kadın doğum, ortopedi vb.) gerçeklesen tıbbi yanlıs uygulama hatalarından dolayı ölmektedir (Apv 2005).

Tıbbi hataların mortalite ve morbidite hızında artısa yol açtığı belirtilmektedir. Örneğin ABD‘de tıbbi hatalar sonucu olusan mortalite hızının, trafik kazalarına bağlı ortaya çıkan mortaliteden dört kat fazla olduğu tespit edilmistir (Bates ve ark 1995).

Bu sayının trafik kazaları, meme kanseri veya AIDS nedeniyle hayatını kaybeden insan sayısından daha fazla olduğu ifade edilmektedir (Clancy ve ark 2005, Nath ve Marcus 2006).

Ovalı‘nın (2008) belirttiği gibi, uçağa binen bir insanın uçak kazasında ölme veya sakat kalma riski yaklasık milyonda birdir. Baska bir deyisle, uçakta kaza yapma riskinin % 50 olması için, kisinin sürekli olarak 20.000 yıl uçması gerekir. Ancak, yolu herhangi bir sağlık kurulusuna düsen bir kimsenin, sağlık sisteminin herhangi bir asamasındaki bir hata nedeniyle zarar görme riski 300 de birdir (Türkiyenin Hasta Güvenliği Platformu 2008)

Tıbbi hatalar mali açıdan da büyük kayıplara yol açmaktadır. Bu tür hataların Ingiltere‘de maliyetinin yıllık altı milyar dolar, ABD‘de ise 17 milyar ile 29 milyar dolar arasında olduğu tahmin edilmektedir (Slonim ve ark 2003).

Utah ve Kolorado‘da 28 hastanede yapılan bir çalısma, tıbbi hataların bu hastanelere maliyetinin yıllık yaklasık 160 Milyon Dolar olduğunu ortaya koymustur (Thomas ve ark 1999).

Zhan ve Miller (2003) on sekiz hasta güvenliği göstergesinin ABD‘de yıllık 9.3 milyar dolar fazla harcamaya yol açtığını belirtmektedir." (2)
-----------------------

"Yukarıda verilen bulgular tıbbi hataların gelismis ülkelerde bile çok büyük sorunlara yol açtığını ortaya koymaktadır. Gelismemis ve gelismekte olan ülkelerde ise durumun daha ciddi boyutlarda olduğu tahmin edilmektedir. Bu ülkelerde altyapının ve teçhizatın yetersiz olması, güvenilir ve kaliteli ilaç temin edilememesi, atıkların imhası ve enfeksiyon kontrolünde yasanan sorunlar, yeterli teknik bilgiye sahip sağlık personeli olmaması ve bu alana yeterince kaynak ayrılmaması gibi etkenler muhtemelen daha fazla tıbbi hata yasanmasına yol açabilmektedir." (2)

Gelişmiş batı dünyası ülkelerinde yaşanan "tıbbi hata vakaları" o kadar çok ki, günümüz de dahi bu tür tıbbi hataların halen bile devam edebildiği ve bunun durdurulamadığını görebilmek mümkün gibidir.. Yapılan bir araştırmada "ABD'de tıbbi hatalar, üçüncü (öncü) ölüm nedeni" olarak ele alınmış.. Ve bu konu (tıbbi hatalar) üzerinde onlarca,yüzlerce hatta binlerce makalaler yazılmış. Bu makalelerden biri de 2016'da Dr.Joseph Mercola tarafından "Wake Up World" için ele alınan bir makaleydi..Bu makaleyi sizler için Türkçeye çevirdik,umarız doğru düzgün çevirmişizdir..

Pu çok önemli çünkü..Okumanızı tavsiye ediyorum çünkü,burada yabancıların tıbbi hatalara ne kadar önem verdiklerini gösteriyor..Bu makaleyi okuyarak da, gelişmiş batı dünyasının tıbbi hatalara verdiği öenm ile ülkemizdeki tıbbi hatlara verilen önemi, bir karşılaştırmanız yerinde olur, diye düşünüyorum..

ABD'deki tıbbi hatalar üzerine yazılan bir makale..

"Tıbbi Hatalar: Üçüncü Öncü Ölüm Nedeni STILL

Tarih, bize bir tıbbi gerçeğin gerçeğe kabul edilmeden on yıllar alabileceğini söylüyor ve son başlıklar bunun mükemmel bir örneği.

On altı yıl önce, Amerikan Tabipler Birliği (JAMA) dergisinde beni şaşırtan bir makale okudum. Şok olmuştum. JAMA yayınladı. Her ne kadar makale açıkça belirtmemiş olsa da veriler çok açıktı.

Bu yüzden, araştırmanın özetini yayınladım, ki doktorlar aslında ABD’de üçüncü önde gelen ölüm nedenidir. Muhtemelen bu istatistiği veya başlığı görmüş olabilirsiniz, ancak internette geniş çapta yayılmış olan ve neredeyse hiçbir zaman bana bunu yapmak için verilerden geçen kişi olarak bana atfedilmemiş olan bu başlığı oluşturan benim olduğumu bilmiyor olabilirsiniz. sonuç.

Barbara Starfield, 2000 yılında yayınlanan bu JAMA çalışmasının yazarıydı ve araştırması, 225.000 Amerikalı'nın iyatrojenik nedenlerden ötürü şaşırtıcı bir şekilde nasıl öldüğünü, yani ölümlerinin bir doktorun veya hastanenin aktivitesinin, tarzının veya tedavisinin neden olduğunu belgeliyordu. İstatistikleri her yıl şunu gösterdi:

- 12.000 gereksiz ameliyattan öldü
- 7.000 hastanedeki ilaç hatalarından öldü
- 20.000 hastanedeki diğer hatalardan öldü
- 80.000 hastane kaynaklı enfeksiyondan öldü
- 106.000, öngörülen ilaçların olumsuz yan etkilerinden ölmektedir.

O zamanlar, birkaç kişi buna inanıyordu, ancak son günlerde orijinal 2000 makalemi yineleyen başlıklar birçok büyük medya kuruluşunda tur attı.

Birçoğunun bu istatistiklere hala şaşırmasının nedenlerinden biri, durumun gerçekliğini koruyan ve kamuoyunun gözünden uzak tutan tıbbi hataların izlenmesinde ortaya çıkan temel kusurlardan kaynaklanmaktadır.

Tıbbi Hatalar, Üçüncü Öncü Ölüm Sebebi STILL.

16 yıl önceki Starfield’ın bulguları bugün hala geçerli. Aslında, son araştırmalar, sorunların yalnızca daha da kötüleştiğini ve bunun nedeni, durumu ele almak ve düzeltmek için hiçbir zaman olumlu bir eylemde bulunulmadığını ortaya koyuyor.

British Medical Journal'da (BMJ) yayınlanan son bir araştırmaya göre, tıbbi hatalar şimdi her yıl tahminen 250.000 Amerikalıyı, Starfield’in tahminlerinden yılda yaklaşık 25.000 kişiyi artıyor.

Bu, tıbbi hataların, kalp hastalığı ve kanserden hemen sonra üçüncü önde gelen ölüm nedeni olan STILL olduğu anlamına gelir. Evde ya da bakım evlerinde meydana gelen ölümler dahil olmadığından, bu rakamlar aslında büyük ölçüde hafife alınabilir.

Starfield’in araştırmalarında gösterildiği gibi, reçeteye göre alınan ilaçların yan etkileri, iyatrojenik ölümlerin büyük çoğunluğunu oluşturuyor. 2013'te yayınlanan araştırmalar , önlenebilir hastane hatalarının her yıl 210.000 Amerikalıyı öldürdüğünü tahmin etti - en son istatistiklere çok yakın bir rakam.

Bununla birlikte, tanısal hatalarla ilgili ölümleri, ihmal hatalarını ve kurallara uyulmamasını içerdiklerinde, sayı her yıl önlenebilir 440.000 hastane ölümüne fırladı. Bu da sorunun gerçek bütünlüğüne işaret ediyor.

Ölüm Nedeni Raporlaması Bir Revizyon Gerekiyor

Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC) istatistiklerine göre, üçüncü önde gelen ölüm nedeni, iyatrojenik nedenler değil, her yıl 150.000 hayat iddia eden solunum hastalığıdır. Aslında, CDC tıbbi hatalarla ilgili hiçbir bilgi yayınlamamaktadır. Newsweek tarafından bildirildiği gibi:

“Johns Hopkins'den araştırma için araştırmacılar bulgularının CDC’nin ölüm nedenleriyle ilgili veri toplama yönteminin hatalı olduğunu ve yerel hastanenizi ziyaret etmenin ne kadar tehlikeli olduğu konusunda yanlış tahminlere yol açtığını söylüyor.

Ölüm sertifikaları şu anda tıbbi hatalar için ayrı bir kodlama sınıflandırmasına sahip değildir, bu da tahminlerin doğru olmadığı anlamına gelir.

CDC tarafından kullanılan tıbbi kodlama sistemi, ilk olarak doktorlara ve hastanelere, bireyselleştirilmiş hasta bakımı için sağlık sigortası şirketlerine ne fatura kesileceğini belirlemek üzere geliştirilmiştir. Yazarlar ölüm nedeninin verilerinin nasıl toplandığına dair bir revizyon önermektedir. ”

Araştırmacılar, önlenebilir bir komplikasyonun veya tıbbi bir hatanın ölüme katkıda bulunup bulunmadığını sorarak, ölüm belgesine fazladan bir alan eklenmesini önermektedir. Şu anda, böyle bir onay kutusu yok. Bunun yerine, hasta tıbbi bir hatadan öldüğünde, orijinal şikayet ölüm nedeni olarak listelenir.

Ayrıca, saydamlık ve iletişimin artması dahil olmak üzere iyatrojenik nedenlerden ölen ölümlerin sayısını azaltmak için çeşitli stratejiler önermektedir. Sağlık hizmetleri sağlayıcıları ve hastane yöneticileri sorunun ciddiyeti hakkında karanlıkta kaldıkları sürece, birkaç ders düzeltmesi yapılması muhtemeldir.

İyatrojenik Ölümler Küresel Bir Sorundur

Bob Anderson, Ph.D. CDC Mortality Statistics şubesinin şefi, iyatrojenik ölüm nedenlerini yakalayan kodlar olduğunu iddia ediyor. Ancak, yayınlanan ölüm istatistikleri bunları dikkate almamaktadır. Sadece bireyin en baştan tıbbi tedavi görmesine neden olan duruma bakarlar.

Sonuç olarak, bir doktor ölüm belgesindeki tıbbi hataları listelese bile, bunlar CDC’nin ölüm istatistiklerine dahil edilmez.

Anderson, ajansın yaklaşımını “uluslararası yönergelerle tutarlı” olduğunu söyleyerek savunuyor. Esasen, çoğu ülke ölüm ölüm istatistiklerini uluslararası olarak karşılaştırabilmek için benzer bir şekilde ölümlerini anlatıyor.

Bunun anlamı, bunun küresel bir sorun olduğudur ve tüm ulusların ölümlerin nasıl kaydedildiğine ve sayıldığına yakından bakmaları gerekir. Anderson'a göre, CDC, gerçekten yapmak için zorlayıcı bir neden olmadığı sürece, ölümlerin kaydını değiştiremez. Ancak, modern tıbbın önlenebilir ölümlerin önde gelen bir nedeni olması gerçeğinden daha çekici ne olabilir !?

Starfield’ın İronik Trajedisi - Kronikleştirdiği Şeye Bir Kurban

İronik olarak, Starfield kendi araştırmasına göre bir istatistik haline geldi. 2011 yılının Haziran ayında aniden öldü, kocası aspirin ile birlikte alınan kan inceltici Plavix'in yan etkilerine bağlı bir ölümdü. Bununla birlikte, ölüm sertifikası bu ihtimalden hiç söz etmez. Ağustos 2012'de İç Hastalıkları Arşivi'nde kocası Dr. Neil A. Holtzman, kısmen şöyle yazıyor:

“Üzüntü ve öfkeyle yazarken, karım Dr. Barbara Starfield'ın ölümünü çevreleyen gerçekleri yorumlama konusundaki potansiyel çıkar çatışmamı açıkça dile getiriyorum,… Tek başına yüzerken öldüğü için bir otopsi gerekliydi. Hemen ölüm sebebi “havuzda boğulma” idi, fakat altta yatan durum “beyin kanaması” beni şaşırttı…

Barbara, ölümünden üç yıl önce koroner yetmezlik teşhisi konduktan sonra düşük doz aspirin almaya başladı ve sağ ana koroner arteri tanıdan altı ay sonra klopidogrel bisülfat (Plavix) verildi. Kardiyoloğa klopidogrel alırken daha kolay yaralandığını ve küçük kesikler sonrasında daha uzun süre kanama ettiğini bildirdi. Hiçbir kişisel veya ailede kanama eğilimi veya hipertansiyon öyküsü yoktu.

Otopsi bulguları ve resmi geri bildirim eksikliği, ABD’nin Barbara’nın ölümü ile yeniden kanıtlanan tıbbi bakım ve klinik araştırmalardaki eksikliklere ve eksikliklerin nasıl giderilebileceğine dikkat etmemi istedi. İronik olarak, Barbara hepsi hakkında yazmıştı. ”

ABD Sağlık Sistemi, Kronik Hastalıkları Tedavi Etmede Belirsiz Bir Başarısızlıktır

ABD, dünyadaki en pahalı sağlık hizmetine sahiptir ve bir sonraki en büyük 10 harcamaya kadar sağlık hizmetlerine daha fazla harcama yapmaktadır (Japonya, Almanya, Fransa, Çin, İngiltere, İtalya, Kanada, Brezilya, İspanya ve Avustralya). ABD sağlık sistemi bir ülke olsaydı, tüm gezegendeki en büyük 6. ekonomi olacaktı.

Buna rağmen, ABD, diğer 17 gelişmiş ülkeyle karşılaştırıldığında, sağlık ve ölüm oranlarında en üst sırada yer almaktadır. Akut cerrahi acilleri tedavi etmek için en iyi sistemlerden birine sahip olabiliriz, ancak Amerikan tıbbi sistemi, kronik hastalığın tedavisi konusunda açıkça belirsiz bir başarısızlıktır. Düzgün reçete edilen ve verilen ilaçların en az 106.000'i öldürmesi, bazı ciddi düşünceler için gerçekten yemek olmalıdır. Yeni başlayanlar için, ilaç güvenliğinin bir düşününsel değil öncelik olması gerekiyor.

Gerçekten de, Starfield’ın çekişme noktalarından biri, sistematik kayıt ve olumsuz olayların incelenmemesiydi ve kendi ölümü bu sorunu vurgulamaktadır. Onu gerçekten öldüren Plavix-aspirin kombinasyonuydu, ancak otopsi olmasaydı ve kocası olumsuz bir olay raporunda ısrar ederse, hiç kimse böyle bir bağlantı için daha akıllıca olmazdı.

Tüm ters ilaç reaksiyonlarının sadece küçük bir kısmı FDA'ya bildirilmiştir; Bazı tahminlere göre, yüzde 1 kadar az. FDA'yı onayladıkları bir ürünle ilgili bir problem hakkında gerçekten uyarmak için, bir yan etki yaşadıklarına inanan mümkün olduğunca çok kişi tarafından bilgilendirilmesi gerekir.

Bir rapor göndererek, ilacın herkes için daha güvenli olmasına yardımcı olursunuz. Bu nedenle, bir ilacın yan etkisine maruz kaldığınızı düşünüyorsanız, lütfen bunu rapor edin. Sadece FDA Tüketici Şikayet Koordinatörü sayfasına gidin, durumunuz için listelenen telefon numarasını bulun ve olumsuz tepkilerinizi bildirin.

Sonuç olarak, önlenebilir tıbbi hatalar, ABD'de yıllık olarak meydana gelen tüm ölümlerin altıda birini oluşturabilir. Bu sayıları daha da ileriye koymak için, Amerikan hastanelerindeki tıbbi hatalar her hafta dört jumbo jetleri hakediyor. 2011 Sağlık Derecelendirme raporunda yayınlanan istatistiklere göre,  ABD'de meydana gelen tıbbi zararın görülme oranı, GÜNLÜK olarak 40.000 kadar zararlı ve / veya ölümcül hataya kadar çıkabilir. Ortak yazar John T. James'e göre, Ph.D .:

“Belki de hastanede yatan hastalar için ulusal bir hasta hakları faturası zamanı geldi. Tüm kanıtlar, zararlı olayları belirlemeye ve kök nedenleri belirlemek için sıkı takip araştırmalarına katılmaya daha fazla hasta katılımı ihtiyacına işaret ediyor. ”

Birçok Test ve Uygulama İyiden Daha Zararlıdır

Aşırı test ve aşırı tedavi de sorunun bir parçasıdır. Hastaları gereksiz veya sorgulanabilir müdahalelerden caydırmak yerine, sistem israfı ödüllendirir ve hastalığı sağlık üzerinde teşvik eder.

Tıp Enstitüsünün bir raporuna göre, tüm tıbbi prosedürlerin, testlerin ve ilaçların tahmini yüzde 30'unun, yılda en az 750 milyar dolarlık bir maliyete  gerçekten gereksiz olduğu söylenebilir. Hangi testlerin ve müdahalelerin yarardan daha fazla zarar verebileceğini öğrenmek için, Akıllıca Seçme web sitesine göz atın.

Ayrıca, birçok yeni tıbbi tedavinin, katı bilimin aksine, zekice pazarlama nedeniyle, eski bakım standartlarına göre popülerlik kazandığının bilinmesi de önemlidir. Mayo Clinic tarafından 2013 yılında yayınlanan bir araştırma bu noktayı kanıtladı. Tıbbi bakımımızın genel etkinliğini belirlemek için araştırmacılar, son on yılda tıbbi geri dönüşlerin sıklığını izlemiştir.

Tersine çevirmelerin tüm tıbbi uygulama sınıfları arasında yaygın olduğunu ve tıbbi tedavilerin önemli bir kısmının hiç hasta yararı sağlamadığını buldular.

Aslında, son 10 yıl içerisinde daha önce kurulmuş olan uygulamaların, tedavilerin ve prosedürlerin 146 tersini buldular. Rapordaki en açıklayıcı veri, yalnızca ortak tıbbi tedavilerin faydadan daha fazla zarar verdiğini gösteriyor. Mevcut bir bakım standardını test eden çalışmaların yüzde 40'ı, başvuruyu tersine çeviren sadece yüzde 38'iyle karşılaştırıldığında tersine uyguladı.

Kalan yüzde 22 sonuçsuzdu. Bu, aldığınız tıbbi testlerin, tedavilerin ve prosedürlerin yüzde 40 ila 78'i arasında, klinik araştırmalar tarafından belirlendiği şekilde, sizin için NO yararının olmadığı ya da aslında zararlı olduğu anlamına gelir.

Hastanedeyken Bakımınızı Koruma

Hastaneye yatırıldıktan sonra, tıbbi hatalar için hemen risk altındasınızdır, bu yüzden en iyi güvencelerden biri de yanınızda birisinin olması. Andrew Saul, hastaneye yatırılırken sağlığınızı korumak konusunda bütün bir kitap yazdı. Sıklıkla, özellikle anestezinin etkisi altındayken ameliyat sonrası göreceli olarak güçsüzleşeceksiniz ve devam eden süreç türlerini görme fırsatınız olmayacak. Bu özellikle pediatrik hastalar ve yaşlılar için önemlidir.

Soru sormak ve not almak için kişisel bir savunucunuzun bulunması önemlidir. Hastanede verilen her ilaç için, “Bu ilaç nedir? Bu ne için? Doz nedir? ”Çoğu insan, doktor ve hemşire dahil, sorgulanacaklarını bilirlerse doğru anladıklarından emin olmak için bu ekstra özen gösterme adımlarını atmaya daha uygundurlar.

Tanıdığınız bir kişi ameliyat için programlanmışsa, “Güvenli Cerrahi Hayat Kurtarır” kampanyasının bir parçası olan WHO cerrahi güvenlik kontrol listesini ve uygulama kılavuzunu yazdırabilirsiniz. Kontrol listesi buradan ücretsiz olarak indirilebilir. Sevilen bir kişi hastanedeyse, yazdırın ve yanınıza alın; çünkü bu, aile üyenizi veya arkadaşınızı, önlenebilir hatalardan korumanıza yardımcı olabilir." (15)

Peki, ülkemizdeki durum ne?
---------------------
"Ülkemizde yılda kaç kişinin tıbbi hatalar sonucu yaşamını kaybettiğine veya sakat kaldığına dair sağlıklı istatistiki bilgiler maalesef bulunmamaktadır. Bir çok alanda olduğu gibi bu konudaki istatistiklere ulaşmak son derece zordur. Çünkü birçok vaka, olay kayıtlara geçmemektedir yada yanlış tanımlama ile başka kayıtlar altında bulunmaktadır." (1)

"Mütevekkil Türk halkı şimdilik çoğunlukla, “Allah verdi, Allah aldı” demeyi tercih etmekte ve son zamanlarda, Türkiye’de yılda 1.000 civarında malpraktis dâvası açılmaktadır." (3)

"Ülkemizde de tıbbi hataların boyutları tam olarak bilinmemekle beraber, dünya ülkeleri ile paralellik gösterdiği düşünülmektedir. Tıbbi hatalarla ilgili şikâyetlerin ülkemizde değerlendirilme makamı Yüksek Sağlık Şurası olup, Şura’da 1931- 2004 yılları arasında yaklaşık 10 bin dosya görüşülmüş ve bunların yaklaşık yarısında sağlık personeli az veya çok kusurlu bulunmuştur." (7)

"Tıbbi hatalara ve hasta güvenliğine yönelik zengin literatüre karsın, ülkemizde tıbbi hata oranları, türleri, ortaya çıkıs nedenleri ve önlemeye iliskin arastırma verileri yeterli değildir." (2)

"Amerikan Tıp Enstitüsü’nün (IOM) 1999 yılında hazırladığı rapora göre, her yıl yaklaşık 100.000 kişi tıbbi hatalar sonucu yaşamını kaybetmektedir. Bu rakamlar trafik kazası, meme kanseri ve AIDS nedeniyle ölen kişi sayısından fazladır. Bu sayının Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde  de oldukça yüksek olduğu tahmin düşünülebilir."(1)

"Türkiye’de de, hak arama kültürü arttıkça ve sigorta şemsiyesi genişledikçe, diğer Avrupa ülkelerinde malpraktis dâvalarının sayısının ve ödenen tazminat bedellerinin yüksekliği; malpraktis uygulamalarının gerçek olduğunu göstermeye yetiştiğine göre, malpraktis dâvaları çoğalacak, hekimler malpraktis uygulamalarından kaçınacaklardır." (3)

" Hasta Güvenliği Derneği Genel Başkanı Dr. Mustafa Bulun,  “Türkiye'de ise bu konuda bir araştırma sonucu bulunmuyor. Türkiye'de yaklaşık 105 bin hekim var. Her hekim yılda bir defa hata yapsa 105 bin hata eder. Hekim başına bir hata önemli değil gibi gözükse de toplamda ciddi oranlardır” diye konuştu." (21)

""SGK, "Türkiye'de her yıl 35 bin kişi tıbbi hatalar yüzünden hayatını kaybediyor. Size verilen tedaviye dahil olun ve sağlık kuruluşlarını gereksiz yere meşgul etmeyin" dedi.(...) Türkiye'de de günde ortalama 100 kişinin; yılda ise 35 bin kişinin tıbbi hatalar nedeniyle öldüğüne dikkat çekildi. Tıbbi hatalardan korunmak için hastaların kendi tedavilerine daha çok dahil olmaları gerektiği belirtildi. Ayrıca sağlık kuruluşları ve sağlık personelinin gereksiz yere meşgul edilmemesi istendi." (22)

"Türkiye’de her gün 100 kişi, yılda 35 bin kişi yanlış tıbbi tedavi yüzünden ölüyor. Birçok hastanın yanlış kolu, bacağı, böbreği alınıyor, birçok hasta hastanede hepatit virüsü kapıyor. Türkiye’de sağlıktan kar elde etme üzerine yoğunlaşan sağlık sistemiyle bu durum daha da kötüleşmeye devam ediyor." (23)

"Türkiye’de 2008 yılındaki 9.9 milyon yatışa en düşük ölüm oranı yüzde 6.6’yı uygularsak,  18 bin kişinin tıp hataları nedeniyle ölmüş olduğunu varsayabiliriz. Eğer büyük çarpan 13.6 kullanılırsa ölüm sayısı  50 bine çıkar." (24)

"Dünya genelinde, ilaç kullanımı, cerrahi müdahale, hastane enfeksiyonları, hastane içinde meydana gelen intiharlar ile düşmeler gibi önlenebilir tıbbi hatalar, ölüm nedeni olarak ilk beşe giriyor. Türkiye'de ise bu konuda hiçbir çalışma yok. Bu haberi hazırlarken bile bir bebeğin, öldü sanılarak morga konduğunu haberini üzülerek okuduk." (25)
-----------------------------

Batılılar tıbbi hataları affetmiyor..

Dünyada özellikle de gelişmiş batı ülkelerinde bu kadar sıkça yaşanan tıbbi hataların oranına baktığımız da, Türkiye'de olmayan bir gerçeği de görmüş ve farketmiş oluyoruz.

O gerçek de, sağlık alanında her ne kadar çok sayıda tıbbi hatalar yapılmış olsada, özellikle de gelişmiş batı ülkelerinin bu kadar çok sayıda tıbbi hata vakasını GİZLEMEDİKLERİ, tam tersine yapılan araştırmalar ve çalışmalar ile ortaya konan istatistik verilerle birlikte, tıbbi hatalarla ilgili davaların da çok sayıda olması, konu üzerinde ne kadar hassas olduklarını bize göstermiş olmaktadır..

Yukarıda ve aşağıda saydığımız bunlar vb bilemediğimiz çok sayıdaki olumsuz gelişmeler, bize ülkemizde hastaların resmi kayıtlarına geçen(bilinen) ve geçmeyen(gizlenen) çok sayıda tıbbi hataların olabileceğine dair çok önemli şüphe verici işaretleri de verebilmektedir..

Özellikle de dünyada tıbbi hatalar gereğinden çok fazla iken, Türkiye'de sayının neden bu kadar az olduğu gibi şüphe verici gelişmeler,ülkemiz de gizlenmiş olabileceği tahmin edilen tıbbi hataların oranının çok daha fazla olabileceği yönünde bize bir ipucu verebilmektedir..

Neden ülkemizde, tıbbi hatalarla ilgili ciddi bir araştırma ve çalışma yok? 

Ve dahası bunlarla ilgili ciddi ve doğru bir veritabanı ve istatistik bilgilerine de sahip değiliz gibi..Tüm bunlar gerçekten çok şüphe verici gelişmeler..

Biz şahsen bu kamuoyundan,toplumdan,kişilerden,devletten gizlenen çok sayıda tıbbi hataların ve bu tıbbi hatalar yüzünden yüzlerce/binlerce hastanın ya yaralanmış,zarar görmüş,sakat/özürlü kalmış /ölmüş olabileceğine inanıyoruz. En azından tüm bu olumsuz gelişmelere bakarak bu yönde şüphelerimiz olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz..

(3) Resmi kayıtlara geçmeyen /farklı tanımlamalarla geçen (yani kısaca gizlenen) tıbbi hatalar nedir?

Bilmemiz gereken şu; "Eğer tıbbi hatalarla ilgili bir dava varsa, bu tıbbi hataların daha çok "gizlenen tıbbi hatalar"dan biri ile ilgili olabileceğidir.."

Peki ya, davası olmayan gizlenen tıbbi hatalar?

Doğrusunu söylemek gerekirse, özellikle de ülkemiz de bu konu üzerinde hiç ama hiç durulmamış gibi.. Yukarıda verilen istatistik verilerinden anladığımıza göre, dünya geneline baktığımız da, özellikle de gelişmiş batı ülkelerinde bu sorunu ciddi bir şekilde çözmüş olduklarını görebilmek mümkündür..

Tıbbi hatalarla ilgili gerçeklerin çıkmasına zemin hazırlayan araştırmalar ve çalışmalar ile ortaya konan istatistik verileri ile birlikte, toplumun konu hakkında daha çok bilinçlenmesi ile açılan davaların artması ile tıbbi hatalarındaha da fazla can almadan önce durdurulması açısından, bir nevzi olsun çözmüş olduklarını görebilmek mümkündür..

Bugün, özellikle de Türkiye'deki bazı kendini bilim adamı yerine koyan bazı medyatik hekimlerin, ABD ve AB ülkelerindeki bu sorunun çözülmesine karşın, (bu sorunun ülkemizde daha çok ve çözülmeyi bekleyen en önemli sorun olabileceği gerçeğini bile göremeden), "Türkiye'deki sağlık hizmetlerinin, diğer gelişmiş pek çok ülkeden bile çok daha ileri seviyede olduğu" vb gibi ileri sürmeleri açısından son derece trajikomik bir durum olmuştur.. Bu sorunu da ilerleyen paragraflarda izah etmeye çalıştık..

Şimdi şu "gizlenen tıbbi hatalar" nedir ona bir bakalım;

Gizlenen Tıbbi Hatalar tanımını;


A) Herhangi bir sağlıkçının bir hastaya karşı işlemiş olduğu, bir/birden fazla herhangi sağlık uygulama(tıbbi) hatalarını;

1) Amirlerine bildirmemesi..
2) O hastanın resmi kayıtlarına /kendi durum raporlarına geçmemesi..
3) Yada başka farklı tanımlamalarla yanlış/kasıtlı bilgilerle kayıt edip-rapor etmesidir, şeklinde tanımlayabiliriz.. Tabii bunun daha başka farklı açılımları da olabilir..Bizim aklımıza gelenler şimdilik sadece bunlar..

B) Bu tıbbi hataları gören /farkeden diğer 2.kişilerin, bunu yetkili 3.kişilere (amirlerine /diğer yetkililere) bildirmemesi ve rapor etmemesi gibi ve;

..amirlerin /diğer yetkili kişilerin de, bu hataları bildikleri halderapor etmemesi/diğer üst rütbelilere bildirmemesi/hatalarla ilgili ciddi incelemeler başlatmaması vb gibi gerekli olan prosudürleri uygulamaması şeklinde tanımlayabiliriz..

Aslında bu tür etik dışı davranışlar da, bir kişinin yapmış olduğu bir/birden fazla gizlenen tıbbi hatalara da ortak olmak demektir..Bu etik dışı davranışlar, insan canına kastedildiği için doğal olarak da "ciddi bir suç" olarak karşımıza çıkmaktadır..Zaten tıbbi hatalar üzerine açılan davalar da bize bunu gösteriyor..

Bu tür vahim olaylar ülkemiz açısından o kadar önemli ki,ülkemizde bu iki etik dışı davranışların çok sık yaşanıyor (ve adeta bir gelenek haline gelmiş) olabilme ihtimalini, ülkemizde tıbbi hataların az oranda olması açısından anlayabiliyoruz..

Güvenlik raporlama sistemi..

Sağlık Bakanlığının "Güvenlik Raporlama Sistemi" diye bir uygulaması var. Anladığımız kadarı ile bu uygulama ile "hata yapan bir sağlık çalışanı, hatasını buraya bildiriyor ve bu hatalara göre bu hataların bir istatistiği çıkarılıyor ve bu hataların telafi edilmesi vb yönünde iyileştirilmeler sağlanmasına yönelik çalışmalar" yapılıyormuş..(11;12)

Peki bu "hastanın ciddi zarar görme" derecesinde ne kadar etkili olur,tam emin değiliz? Yani, bu hataların buraya hem de sağlık çalışanının kendisinin bildirmesini beklemek, pek mantıklı değil gibi..

"Hataların istatistiğinin çıkarılması ve gerekli önlemlerin alınması" açısından güzel bir durum. Ama sanmıyorsam bunlar ciddi tıbbi hatalar değil gibi.. Tıbbi hataların bildirilmesi konusunda kamuoyuna verilen bilgilerde;

"Sağlık çalışanlarının hatalarını bildirmeleri için hayata geçirilen “Güvenlik Raporlama Sistemi"ne, 2 ayda 4 bin 820 hata bildirildi. Hataların 4 bin 79'u laboratuvar, 514'ü ilaç ve 227'si cerrahi konuda oldu. En sık bildirimi yapılan hata, “ameliyat bölgesinin işaretlenmemesi" ve “ameliyat tarafının tıraşlanmaması" oldu. İlaç hataları arasında “hatalı doz istemi" ve “elektronik ortamda yanlış ilaç seçimi" öne çıktı." (11) detaylar yer alıyordu.. Şimdi bu bilgilere baktığımız da, hastalara cidden zarar veren tıbbi hataların olmadığını görebiliyoruz..Detaylarını kaynağına giderek sizler de okuyabilirsiniz..

Bu kadar basit tıbbi hatalar, tıp fakültelerinin eğitim kalitesini cidden sorgulanması gerektiğini bize gösteriyor..

Yalnız bizim burada dikkatimizi çeken bir şey oldu..Verilen tıbbi hatalara baktığımız da, bu tıbbi hataların ne kadar "basit uygulamalar" olduklarını görebiliyoruz. "Ameliyat bölgesinin işaretlenmemesi", “ameliyat tarafının tıraşlanmaması", "hatalı doz istemi" ve “elektronik ortamda yanlış ilaç seçimi" gibi, tıp fakültesinden mezun olmuş herhangi bir sağlıkçının, bu kadar basit şeyleri dahi yapamamasını açıkçası bize, "tıp fakultelerimizin eğitim sisteminde ciddi bir sorun olduğunu" açık bir şekilde gösterebilmektedir..

Tabii, bir de bu hataları gerçekten de hatayı yapan sağlıkçılar mı bildiriyor yoksa 2.bir sağlıkçı mı,amir mi bildiriyor, orası da belli değil gibi..Çünkü,gizlilik ilkesinden dolayı bu da pek öğrenilemiyor..Ama bu durum da açıkçası her bakımdan çok sakıncalı gibi gözüküyor..

Sakıncalı olmasının pek çok kuşku verici sebepleri olabilir..Bu hata bildirimi " bir dalavere düzeni olabileceği gibi, sağlıkçıların birbirlerini gambazlamasına meyil verebilmesi" gibi pek çok şüphenin oluşabilmesi açısından da iyi bir şey gibi gözükmemektedir de,diyebiliriz herhalde..

Bir dalavere düzeni şüphesinden kastımız, "dünya genelinde yaşanan çok sayıdaki tıbbi hataların olması ama buna rağmen ülkemizde bu sayının çok düşük olması"nın bir şekilde önüne geçilmesini sağlamak için, adeta ne olursa olsun düşüncesiyle hareket edilerek, sadece GÖRÜNTÜ olsun amacıyla böyle aldatmacaya yönelik bir düzenin kurulmuş olabileceği ihtimalindendir..Tabii o şekilde de olmayabilir ama gizlilik ilkesi,insanlara bu tür şüpheleri verebiliyor..

Ülkemizde bu tıbbi hata oranının, gelişmiş ülkelere oranla çok düşük olması hatta nerdeyse hiç yok denecek kadar az oranda olması, bize A ve B şıklarındaki bu iki etik dışı davranışların olabileceğine dair ipuçları /en azından ciddi bir şüphe verebilmektedir..

Tabii ki sadece "dünya ülkelerinde tıbbi hata oranlarının fazla, ülkemizde ise az olması" durumu buna etken değildir..Aşağılarda madde madde sıraladığımız etkenlerde söz konusu olabilmektedir..

Hayal edelim..

Şimdi,konuyu daha iyi anlayabilmek için kendi kendimize bir öz eleştiri yapalım..

Daha doğrusu öz eleştiri değil de, kendimizi yukarıda belirttiğimiz tıbbi hatalara kurban giden bir hasta /hasta yakını yerine koyarak, "aslında mümkün müdür?" sorusunu kendi kendimize sormaya ve gerekirse cevabını da kendimizce vermeye çalışalım..

Şimdi bir örnek vererek başlayalım;

Bir düşünün lütfen.. Hayal edin..
---------------------------------
Kendinizi bu durumda olan bir hastanın yerine koyun. Yada bu durumda olan bir hastanız var. Bu hastanız tanıdığınız,sevdiğiniz biri olabileceği gibi tanımadığınız bir kimse de olabilir..Siz hasta yakınısınız..

Diyelim ki, bu hastamızın iyileştirilebilir ve tedavi edilebilir (yani kısaca önlenebilir) bir sağlık problemi (hastalık /yaralanma vb) var ve bunun haricinde de başka hiç bir ciddi sağlık problemi de yok. Yada var ama bu, o hastanın hayatını tehlikeye atacak /onun yaralanmasına, sakat/özürlü kalmasına vb ciddi zarar görmesine /ölmesine sebep olacak kadar önemli değil.

Mesela;

Hastamızı bu önlenebilir sağlık probleminden dolayı bir hastaneye acile getirdik ve hastamıza müdahale edilirken bir terslik oldu. Hastaya yanlış teşhis/tedavi/cerrahi yöntem vb gibi tıbbi hatalar uygulandı. Ve hastamız, bu nedenden dolayı sakat/özürlü kaldı /en kötüsü de hayatını kaybetti..

Hekim /görevli kişiler size geldi ve "hastamızda bilmem ne komplikasyonlar gelişti,bu nedenden dolayı maalesef hastamız sakat/özürlü kaldı /hastamızı kaybettik." dedi. Siz de işin gerçeğini bilmediğiniz için eliniz kolunuz bağlı bir şekilde bunu kabullendiniz.

Hastamıza müdahale eden hekim/hekimlerhastanın resmi kayıtlarına da tıpkı size söylendiği gibi "hasta,bilmem ne komplikasyonlarından dolayı sakat/özürlü kalmıştır /hayatını kaybetmiştir.. vs vs.." gibi doğru olmayan (yanlış/çarpıtılmış) farklı tanımlamalı tıbbi bilgileri işlemişlerdir..

Yani, aslında önlenebilir bir sağlık problemine sahip olan hastamız, yanlış teşhis/tedavi/cerrahi yöntem vb gibi tıbbi hatalar uygulandığı için sakat/özürlü kalmıştır /hayatını kaybetmiştir..

Ancak hastaya müdahale eden hekim/hekimler, bu gerçeği "hem size hem de hastamızın resmi kayıt raporlarına çok farklı bir şekilde işleyerek" gizlemiştir..
------------------------------

Tıbbi hataların sümen altı edilmesi,çarpıtılması olasılığı..

Tabii ki, bu durum doğal olarak "etik" bir durum da değildir..

Ancak sağlık alanında yapılan bu tür tıbbi hatalarınsümen altı edilmesi,çarpıtılması, bazı farklı yaklaşımlarla gizlenmeye çalışılması vb gibi etik olmayan durumlar,maalesef dünyada çok yaygın olduğu için özellikle de batı dünyası bunun tedbirini yıllar önce almış ve bunlarla (tıbbi hatalarla) ilgili çok ciddi araştırmalar,çalışmalar yaparak, sorun hakkında ciddi anlamda veri tabanları ve istatistikler oluşturmuşlar ve bunlara göre de ağır ağır adımlarla, kendi sağlık sistemlerindeki kalitelerini iyileştirmeye çalışmışlardır..

Ülkemize baktığımız da ise bu durumun tam tersi durumun çok yaygın olduğunu söyleyebilmek, özellikle de tıbbi hata oranlarının çok az olması açısından, ne yazık ki en azından olabilir, diyebilmekteyiz.. "Sağlıkçılar arasında sanki çok gizli bir dayanışma varmış ve birbirlerini koruma-kollama refleksleri içerisindeymiş" gibi bir durumunda olma ihtimali de,bu sorunun (tıbbi hata oranlarının) artması ve bu hataların gizlenmesine yol açan en büyük etkenlerden biri olabileceği de ihtimaller dahilindedir,diyebiliriz..Bu sorunu da ilerleyen paragraflarda dile getirmeye çalıştık..

Ülkemizde bunun bu şekilde olabileceğini gösteren ABD,İngiltere ve Almanya gibi gelişmiş batı dünyası ülkelerinde yapılan çok sayıda araştırmalar,çalışmalar ve bunlardan oluşan istatistiki bilgiler bulunuyor ki bunları zaten yukarıda verdik..Bu istatistik bilgilerine baktığımız da,bu ülkeler deki tıbbi hatalar oranı, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere oranla çok daha fazladır..

Peki, gerçekten de böyle bir durum var mıdır?

Acaba Türkiye'de tıbbi hataların oranı neden bu kadar düşüktür?

Aslında bu iki sorunun cevaplarının "birbirleriyle bağlantılı" olabileceğini,aşağıdaki bazı bilgileri okuyarak rahatlıkla söyleyebiliriz.. Tabii ki bunların pek çok nedeni olabilir.. Örneğin bizim aklımıza gelenler şunlardır;

1) Tıbbi hatalar üzerine yapılan yabancı ülkelerde yapılan araştırmalar,çalışmalar ve istatistik bilgileri..,

Yabancılara ait olan araştırmalar ve çalışmalara ait istatistik verilerden çıkardığımız sonuçlar.. (ki bu sonuçları yukarıda yayınladık, bunlara göre Türkiye, tıbbi hata oranında dünyada neredeyse "hiç hatası olmayan/hatası çok az olan beyaz bir melek" konumunda sanki..)

Bu araştırma,çalışma ve istatistik verilerini yukarıda açıkladık..Bu bilgilere göre, Türkiye'nin daha şanslı olduğuna inanmamız mı gerekiyor?

Tamam, "illa da hata yapsınlar!" diye bir hevesimiz yok..Hata yapmamaları güzel bir şey..Ama ya yapıyorlarsa? Ve bu yaptıkları gizli tıbbi hatalar yüzünden binlerce hastamız yaralanmış,zarar görmüş,sakat/özürlü kalmış /en kötüsü de hayatını kaybetmiş ise?

Bu tıbbi hataların da resmi kayıtlara işlenmediğini /başka tanımlamalarla işlenmiş olduğunu da bir düşünelim..Tüm bunların olma olasılığı varsa, o zaman bu "gizlenen tıbbi hataların ve hastaların zarar görme olasılığının" halen bile devam ediyor olabileceğini de bilmemiz gerekir, herhalde..

Son güzel gelişme herhalde Sağlık Bakanlığının "Güvenlik Raporlama Sistemi" (11;12) olmuştur, diyebiliriz. Ancak tabii bu ne kadar yeterlidir,tartışılır..

2) Türkiye'de elini sallasan profesör,rektör oluyorsun..Liyakat diye bir şey yok sanki..

Türkiye'nin en büyük sorunu Liyakat sorunudur..

"Liyakatın olmaması" tanımı 2 şekilde ele alınabilir;

1) Liyakatı olmayan kişi: Bir kişinin iş /mevkide yeterli bilgi,becerisi ve yeteneği olmamasıdır..

2) Liyakatı olmayan kişi : Bir kişinin iş /mevkide yeterli bilgi,becerisi ve yeteneği olsun/olmasın, herhangi bir iş /mevki için düzenlenen sınav,eğitim vb gibi işleme tabii tutulmadan, öncelik sırası başkalarındayken bu iş /mevkilere yerleştirilmesi,atanmasıdır..

Liyakatı olmayan bu tür kişilere çeşitli ünvanlar,rütbeler verilmesi de bunlardan biridir..

Bir takım hileler : Yukarıdaki tanımlarda bildirilen liyakatı olmayan kişilere  "torpil,adam kayırmaca,rüşvet" vb gibi aldatmacalarla çeşitli ünvanlar,rütbeler veilmesi ve önemli iş /mevkilere yerleştirilmesi, atanmasının sağlanılmasıdır..

Mesela medyadaki "torpil" haberlerine baktığımız da, Türkiye'de neredeyse (siyasilere,üniversite ve sağlık birimlerindeki tanıdıklara,eş-dost akrabalara vs) elini sallasan hekim,hemşire,doçent,profesör,rektör olabilme ihtimaliniz, bulunabiliyor..

En azından medyada bunun bu şekilde olabileceğini gösteren bir takım hilelerle (torpilleşmeler,adam kayırmacalar,atamalar-yerleştirmeler ve rüşvetlerle) iş halledenleri ve önemli mevkilere yerleştirilen ve rütbeleri alanlarla ilgili çok sayıda haber ve bilgi bulunuyor..

Eğitim ve sağlık alanında neden dökülüyoruz?

Tabii ki "tüm bunlar gerçekleri yansıtıyor mudur", bilemiyoruz ama bir gerçek var ki, hem eğitim hem de sağlık sistemimiz öyle söylenildiği gibi "kaliteli bir düzeyde" değil gibi gözüküyor..

Bunun nedeninin de "liyakata sahip olmayan binlerce (belki de on /yüz binlerce) kişiye hiç hak etmedikleri halde (hem de her yıl), hekim,hemşire,uzman,doçent,profesör ve rektör gibi ünvanlar verilmesi ve önemli mevkilere yerleştirilmesi,atanması"nın getirdiği olumsuz sonuçlarından kaynaklanıyor olabileceğini tahmin edebilmek mümkündür..

Gerçekten de alanında yeterince deneyime sahip ve bilgi ve beceri kabiliyeti dahi olmayan /çok düşük olan bin hatta on/yüz binlerce kişilere, hiç hak etmedikleri halde, yukarıda saydığımız bir takım hilelerle "önemli rütbeler verilmesi ve önemli yerlere yerleştirilmesi"nin bir sonucu olarak,hem eğitim hem de sağlık sistemimizin neden bu kadar kalitesiz olup-döküldüğünü, bize çok iyi bir şekilde açıklayabimektedir..

Ki zaten bu durumda, sağlık eğitimlerini veren uzman,doçent,profesör ve rektör gibi eğitmenlerin de, alanında yeterli deneyime sahip olmayan liyakatsız kişiler olmasından kaynaklanıyor olabilme ihtimali de herhalde en büyük etkendir, diyebiliriz..

Yani liyakata önem verilmediğinden dolayı sağlık eğitim sistemlerinden mezun olup, yine "eğitmenlik" yapmaya hak kazanan ama alanlarında yeterince bir deneyim ve bilgiye sahip olmayan uzman,doçent,profesör ve rektör ünvalı liyakatsız kişilerce, öğrencilere sağlık eğitimlerinin verilmesi..

Yani, kısaca "liyakat" denen şey sağlık sektöründe artık işlemiyor gibi.Hekimlik,hemşirelik gibi sağlık meslekleri o kadar basit ve sıradan hale geldi ki, bugün üniversitelerin sağlık birimleri öğrenciler tarafından en çok tercih edilen meslekler konumunda sanki..

Bir tıp öğrencisi düşünün.. 

A) Tıp fakültelerindeki eğitim-öğretimin kalitesizliği..

Mesela;

Yeterince deneyim kazanmamış ve eğitim elde etmemiş, bilgi ve becerisi kıt olmasına rağmen, ne gariptir ki girdiği sınavlarda başarı elde ediyor ve bir hekim /hemşire olmaya hak kazanıyor..

Aslında, bir tıp öğrencisinin "bilgi ve becerisinin kıt olmasını ve yeterince deneyime sahip olamamasını", görmüş olduğu "eğitim-öğretimin çok kalitesiz olması"na bağlamak mümkündür.. Mümkündür çünkü;

..o öğrencinin "bilgi ve becerisinin kıt olması ve yeterince deneyime sahip olmaması"na rağmen";

..sınavlarda geçmiş olması ve ona hekim,hemşire gibi rütbeler verilip-hastaneler ve diğer sağlık birimlerine yerleştirilerek görevler verilmesi;

..hastaneler başta olmak üzere diğer tüm sağlık birimlerinde hasta sayısının artması,hastaların bir türlü iyileşme belirtileri gösterememesi, buna karşın hastane ve diğer sağlık birimlerinde de (yeni sağlık birimleri yapılmasında) artış olması ve gizlenme ihtimali olan tıbbi hataların olma ihtimalinin de olabilmesi açısından;

..ülkemizdeki tıp eğitim ve öğretiminin ne kadar kalitesiz olabildiği yönünde, çok ciddi birer ipuçları verebilmekte ve bu vahim olayı bize açık bir şekilde gösterebilmektedir..

Liyakat sorunu bulaşıcı bir virüs gibi yayılmış sanki..1

Tabii, daha önce de dediğimiz gibi bu durum, sadece tıp öğrencileri için geçerli değildir.. Aslında bu liyakat sorunu, yıllardan beri bulaşıcı bir virüs gibi sağlık alanında yayıldığı için;

..yukarıda tıp öğrencileri için belirttiğimiz olumsuz hadiseler, (daha önceleri de aynı virüs altında yetişen diğer binlerce hatta on/yüz binlerce hekim,hemşire ve diğer  sağlıkçıların şu anki mevcut konum ve durumlarını da sorguladığımız da), ülkemiz de aynı virüslerle ünvan sahibi olan ve önemli mevkilere yerleştirilen kişiler" için de geçerlidir,diyebiliriz herhalde..

B) Torpilleşmeler,adam kayırmacalar,rüşvetler vs ile rütbe-ünvan almalar, önemli mevkilere yerleştirmelerin olabilmesi..

Yani, bu sorunu da az önce yukarıda dile getirdik..Ülkemizde sağlık alanındaki bu üzücü tablo sadece "tıp fakültelerindeki eğitimin kalitesiz olması" ile sınırlı değildir..Bir tıp fakültesi öğrencisini, hiç deneyim sahibi ve yeterli bir bilgi-beceri sahibi olmasa dahi, ona bir takım hilelerle çeşitli rütbeler verilebilmesi ve onu önemli mevkilere yerleştirebilmek de mümkündür..

Zaten, yukarıda da dediğimiz gibi "tıp fakültelerindeki eğitimin kalitesizliği ve torpilleşmeler,adam kayırmacalar vs gibi bir takım hilelerin olabilmesi" gibi olumsuz gelişmeler, sağlık alanında varolan "liyakatsız bireylerin olması" sorununu bize açık bir şekilde gösterebilmektedir..

Liyakat sorunu bulaşıcı bir virüs gibi yayılmış sanki..2

Ve dahası tüm bu olumsuz gelişmeler, ülkemizde yıllardan beri devam eden bir olgu olabildiği için;

..liyakatsız bireylerin eğitim ve sağlık sistemleri başta olmak üzere, hemen her alanda adeta bulaşıcı bir virüs gibi yayıldıklarını ve birbirlerini zincirleme takip eden bir olgu şeklinde, (diğer binlerce liyakatsız bireylere rütbeler verilmesi ve önemli yerlere yerleştirilmesinin) geçmişte olabildiği gibi, günümüzde de halen bile devam ediyor olabileceğini de bize gösterebilmektedir..En azından bu yönde bize ciddi bir şüphe ve ipucu verebilmektedir,diyebiliriz..

Tabii bu kirli hilelerden birinin de, "bir öğrencinin /ünvan ve mevki sahibi kişilerin /herhangi bir kişinin sınava girmeden, sanki sınava girmiş ve kazanmış gibi gösteriliyor" olması da mümkündür,diyebiliriz..Artık ülkemizde bu tür hilelerin olabilmesine hiç şaşırmamak lazım,çünkü "liyakatın olmadığı yerlerde(ülkelerde), bu tür hilelerin olabilmesi de son derece normaldir.."

Hiç hak etmedikleri halde torpilli öğrencilere hekimlik,hemşirelik gibi rütbeler,ünvanlar verilmesi ve hastaneler ve diğer sağlık birimlerinde önemli yerlere yerleştirilmesine baktığımızda, bunları gerçekten de layıkıyla hak eden diğer öğrencilerin ise gerçekten de o rütbelerin onlara verilip-verilmediğinden de pek emin olamıyorsunuz..Çünkü,her şey gizli saklı yapılabildiği için,neyin ne olduğunu da doğal olarak bilemiyorsunuz..

İster tıp fakültelerindeki eğitimin kalitesizliğinden mezun olan isterse çeşitli hilelerle olsun..

İster eğitimi az,deneyim,bilgi ve becerisi kıt/hiç olmasın isterse torpillerle,adam kayırmacalarla vb çeşitli hilelerle olsun, hiç hak etmedikleri halde hekim,hemşire ve diğer sağlıkçılara ait rütbeleri,ünvanları alan öğrencilerin; bu ünvanlarla hastanelere ve diğer sağlık birimlerine yerleştirildiklerini ve oralarda görev yapmaya başladıklarını da bir düşünün..

Sizce bu hastaneler ve sağlık birimlerindeki;

a) hastaların daha sağlıklı ve hızlı bir şekilde "iyileşebilmesi, tedavi görebilmesi" ne kadar mümkün olabilir?

Ülkemizde hastane ve hasta sayılarının artması ve hastaların bir türlü iyileşememesi gibi olumsuz etkenlerin olması açısından, bunu değerlendirebiliriz..

b) tıbbi hataların olmaması ne kadar mümkün olabilir?

Dünyada yapılan araştırma,çalışma ve istatistiklere baktığımızda, gelişmiş batı ülkelerinin bile tıbbi hata yapma oranının çok yüksek olduğu bir ortamda, Türkiye'nin daha çok az tıbbi hatalar yaptığını düşünmek, ne kadar mantıklı olacaktır?

"Liyakata önem vermeme" bulaşıcı bir virüs gibi ülkenin her tarafına yayılmış durumda sanki..

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "liyakata önem verilmesi" konusunda ara ara konuştuğunu,medyadan izliyoruz.. (16;17;18;19) Bu güzel bir şey aslında..Çünkü, bu tür söylemler bile ülkemizde ciddi anlamda bir "liyakat sorunu" olduğunu bize göstermesi açısından önemli..Demek ki, ülkemizde "liyakat sorunu" gerçekten de bulaşıcı bir virüs gibi her tarafa yayılmış durumda.. Bunun sebeplerini de hem yukarıda hem de aşağıda yer yer ifade etmeye çalıştık..

Liyakatı olmayan kişilere ünvanlar verilmesi ve önemli mevkilere yerleştirilmesi, adeta bulaşıcı bir virüs gibi tüm ülkeye yayılmış durumda sanki.. Aynı şüpheler sadece öğrenciler için değil, hiç hak etmedikleri halde, liyakatı olmayan diğer deneyimsiz kişilere, yine bir takım hilelerle verilen rütbeler,ünvanlar ve yerleştirmeler için de düşünebiliriz..

Zaten ülkemizde bu durum (liyakatı olmayan kişilere bir takım hilelerle rütbeler verilmesi ve önemli mevkilere yerleştirilmesi durumu), ülkemizde adeta bulaşıcı bir virüs gibi her tarafa yayılmış durumda sanki.. Bu virüsün eğitim ve sağlık sistemlerimiz başta olmak üzere tüm kamu kurumlarında yayıldığını ve sadece devletin değil milletin içini de (her tarafını bir örümcek ağı gibi) kaplamış olduğunu ve bu virüsün  giderek içten içe, ülkenin sağlığını da ciddi anlamda tehlikeye soktuğunu (içini kemirdiği ve yok etmeye çalıştığını) da bir düşünün..

Yani, ülkemizde her alanda olduğu gibi torpilleşmeler,adam kayırmacalar vb gibi olumsuz eylemlerden dolayı yüzlerce,binlerce liyakatsız kişilerin sağlık alanlarına hekim,hemşire vb gibi ünvanlarla yerleştirilmeleri ve buralarda görev yapmaları da bir ihtimal dahilinde..

Zincirleme reaksiyon ile sürekli liyakatsız kişileri seçerek mevcut bozuk düzeni devam ettirme..

Bunlara uzman,doçent,profesör ve rektörler de dahildir,diyebiliriz..Bunlar da tıp kı zincirleme reaksiyon şeklinde,diğer liyakatsız kişilerin hak etmedikleri ünvanları alabilmesini ve önemli yerlere yerleştirilmesini sağlayabilmektedir..

Ve sağlık alanında zincirleme reaksiyon şeklinde bit gibi üreyen bu yüzlerce,binlerce (hatta belki de sayıları yüz binlerce olan ve halen de görevlerde bulunabilen bu) hekim,hemşire,uzman,doçent,profesör ve rektör gibi ünvanlara sahip olan liyakatsız,deneyimsiz kişilerin, yol açmış olabilecekleri binlerce,yüz binlerce tıbbi hatalarını da bir düşünün artık..

"Bunların "ciddi ölümcül tıbbi hataları yapmama ve bu hataları resmi kayıtlara işleme" gibi bir dürüstlüğe sahip olabileceğini düşünebilir misiniz?"

Bunlar gibi çok sayıda resmi prosudürlerin yerine getirilmemesi gibi ciddi sağlık prosudür işlemlerinin yapılmamasına bağlı olarak, ülkemizdeki tıbbi hata oranının neden bu kadar düşük olabildiğini tahmin edebilmek zor değildir..

Halen bile bu tıbbi hataların fütursuz bir şekilde devam ettiğini de bir düşünün..Hem de ellerini,kollarını sallaya sallaya,göz göre göre..Ne kadar korkunç birşey aslında,öyle değil mi?

3) Hastaneler ve diğer sağlık birimlerindeki hasta sayılarının çok fazla olması..

Yukarıda bunları örneklerle anlattık. "Hastaların bir türlü iyileşme göstermemesi tam tersine daha beter sağlık problemlerine maruz kalması" diye bir durum vardır ki bunun en güzel örneği de ülkedeki sağlık birimlerinde gözle görülür bir şekilde "hasta sayısının giderek artmasıdır",diyebiliriz..

Hastaların bir türlü iyileşmemesi ile birlikte parallellik gösteren hasta sayısının artması durumu, hastalara karşı konulan teşhiş ve/veya verilen tedavi şeklinde çok büyük yanlışlıklar,eksiklikler olabileceği konusunda bize çok güzel bir fikir verebilmektedir ki zaten bunu anlayabilmek hiç de zor değildir,herhalde..

Bu da doğal olarak bize sağlık alanında çok az sayıda olan tıbbi hataların, aslında çok daha fazla olabileceğini gösterebilmektedir,diyebiliriz.. Tabii, bu durum tek başına bir etken olarak yeterli olmayabilir.. O nedenle, ülkemizdeki sağlık alanındaki görülen ve görülmeyen diğer çok sayıdaki yanlışlıklar,hatalar ve eksiklikleri de göz önüne almak da yarar vardır..

4) Tıp fakultelerinin eğitim-öğretimdeki kalitesizliği..

Bu durumu da az önce uzun uzadıya anlattık..Bazı detayları da buraya ekleyebiliriz...

Tıp fakültelerindeki eğitimin kalitesiz olmasını anlatabilmenin en kolay yolu, 3.maddedeki "hastaneler ve diğer sağlık birimlerindeki hasta sayısının çok fazla olması"nı örnek göstermektir,diyebiliriz herhalde..Ama tabii sadece bu da değil..Mesela;

a) Tıp fakulteleri de dahil, sağlık alanındaki torpilleşmeler,adam kayırmacalarla ünvan sahibi olup,liyakatsız kişilerin tıp fakultelerinde eğitim vermesi durumunun olabilmesi..

b) Tıp fakültelerinden seri üretim tavukları gibi mezun olan yeterince deneyim sahibi olmamış /az bir deneyim ile çok sayıda hastanelere hekim,hemşire vb gibi ünvanlarla yerleştirilen deneyimsiz öğrencilerin sayısının her yıl çok fazla artması gibi şüphe verici etkenler..

Ki "hasta sayısında artış olması"nın büyük bir kısmını da, bu durumda olan kişilerin yapmış olabilecekleri gizli tıbbi hatalara bağlayabilmek de pekala mümkün olabilmektedir..

2.madde ile 4.maddenin (a) ve (b) şıklarında geçen gözlemler,buralarda liyakatın önemli olmadığını bize gösteriyor..

Maalesef, "Liyakat", denen şey sağlık sektöründe artık işlemiyor gibi..Hekimlik,hemşirelik gibi sağlık meslekleri o kadar basit ve sıradan hale geldi ki, bugün üniversitelerin sağlık birimleri öğrenciler tarafından en çok tercih edilen meslekler konumunda sanki..

Bunun bu şekilde olmasının en büyük nedeni de işte bu "liyakat" olayının ciddiye alınmamasıdır,diyebiliriz herhalde.. Torpilleşmeler ve adam kayırmacaların vb olabilmesi, yeterince deneyime sahip olunamaması gibi sebepler başı çekiyor..

Bir de tıp fakültelerindeki sağlık eğitimlerinin kalitesizliği bulunuyor ki zaten bu durumda, sağlık eğitimlerini veren uzman,doçent,profesör ve rektör gibi eğitmenlerin alanında yeterli deneyime sahip olmayan liyakatsız kişiler olmasından kaynaklanıyor olabilme ihtimalinin olması da,buna en büyük etkendir, diyebiliriz..

Yani liyakata önem verilmediğinden dolayı sağlık eğitim sistemlerinden mezun olup, yine "eğitmenlik" yapmaya hak kazanan ama alanlarında yeterince bir deneyim ve bilgiye sahip olmayan uzman,doçent,profesör ve rektör ünvanlı liyakatsız kişilerce, öğrencilere sağlık eğitimlerinin verilmesi..

c) Son zamanlarda ülkemiz de giderek artan "özel ve devlet destekli yeni hastanelerin, sağlık birimlerinin yapılması ve artması.."

d) İlaç tüketiminin artması gibi çok sayıdaki etkenler de, mevcut tıp fakültelerinin eğitim ve öğretimdeki kalitesini ciddi anlamda sorgulanmasına neden olabilmektedir..

5) Dürüst sağlıkçı ol(a)mamak..

Sağlıkçıların her durumda birbirlerini koruyup,kollaması, dayanışma içinde olması.. 

Bunun bir diğer adı da,"sağlıkçılar arasında birbirlerini "gambazlama kültürü"nün olmamasıdır.." 🙄

Daha önce de değindik, aslında bu sağlıkçılar arasında birbirlerini "gambazlama(ma) kültürü"nün, asıl açılımı "bir sağlıkçının bilinen,görülen,farkedilen özellikle de ciddi tıbbi hataların bildirilmemesine dayalı dürüst sağlıkçı olmaması" ile alakalıdır..

Bunu bu şekilde "gambazlama kültürü" şeklinde algılamak,nitelemek doğru bir şey değil ama daha önce de dediğimiz gibi "dürüst sağlıkçı olma kültürü"nün yaygın olmaması,sağlıkçıların birbirlerini koruyup-kollama dayanışması içerisinde olması ve dahası Sağlık Bakanlığının "Güvenlik Raporlama Sistemi" uygulamasındaki "gizlillik" (11;12)  ile birlikte Yargıtay'ın almış olduğu "sağlıkçılara dava açılamaması" ile ilgili kararı (9;10) vb etkenlerin olması sebeplerinden dolayı, "sağlıkçılar arasında "gambazla(ma)ma kültürü" tanımını yapmak zorunda kaldık..

Aslında sağlıkçılar arasındaki bu birbirlerini "gambazlamama kültürü"nün olması, yine sağlıkçılar arasında varolan "birbirlerini koruma-kollama dayanışması" içerisinde olmasından kaynaklanıyor, diyebiliriz..

Şimdi, "Bunun neresi kötü?" diye düşündüğünüzü tahmin etmek zor değil.. Evet aslında,sağlık alanında olumlu olarak gözüken bu tür dayanışma davranışlarının olması güzel bir şey ama bu "birbirlerinin tıbbi hatalarını görmemeye" gelince, işin rengi biraz değişiyor..

Zaten bilmeniz gereken şey, "ülkemizde tıbbi hataların bu kadar az olmasının yani gizlenmesinin en büyük nedenlerinden biri de bu olabilir" diyebiliriz herhalde..

Sağlıkçıların birbirlerini koruyup-kollaması sorunu..

Bakınız, bu o kadar hafife alınacak bir sorun değildir.. Ziraa ülkemizde hekimlik,hemşirelik gibi sağlık mesleklerini tercih edilmesinin en büyük sebeplerinden ilki herhalde "liyakata önem verilmemesi" ile birlikte diğeri "sağlıkçılar arasındaki bu birbirlerini "gambazlamama kültürünün" yaygın olmasından kaynaklanıyor" olabilme ihtimalinin olmasıdır,herhalde diyebiliriz..

Aslında en önemli etken "liyakat"a önem verilmemesidir,diye düşünebiliriz..Liyakata önem verilmemesi de, tahminen sağlıkçılar arasında birbirlerini "gambazlamama kültürü"nün yaygın olmasına neden olabiliyor..

Neden sağlıkçılar, insan hayatına ciddi anlamda zarar veren ve canına mal olan birbirlerinin tıbbi hatalarını ifşa etmiyorlar?  

Çok mu dürüstler? Yoka yapıyorlar da bizim mi haberimiz yok?!

Tabii ki hepsini kastetmiyoruz ama bunların büyük bir çoğunluğunun liyakata sahip olmadıkları ve hiç hak etmedikleri halde, torpillerle,adam kayırmacalarla vb nedenlerle buralara kadar geldiklerini, ortaya konan haberlerle tahmin edebilmek mümkündür,diyebiliriz..

Sağlıkçıların birbirlerini koruyup-kollama dayanışma içerisinde olmasının neresi kötü?

Hekimler, hemşireler ve diğer sağlık çalışanlarının birbirlerine karşı göstermiş oldukları "dayanışma ve birbirlerini koruyup-kollama davranışı" içerisine girmelerini;

..bu davranışı "hastaya zarar veren herhangi bir tıbbi hatanın görülmemesi vb" açısından baktığımızda, bu davranışı kötü niyetlerle de yapabildikleri açısından değerlendirilebilir ve bu davranışın ne kadar kötü bir davranış olduğunu da bu şekilde anlayabilmiş olabiliyoruz..

Sağlıkçılara şiddetin bahane edilmesi sorunu..

Yani burada hekimlerin,hemşirelerin ve diğer sağlıkçıların kendi aralarında bir dayanışma göstermesi ve birbirlerini koruyup-kollama içerisine girmesi, nereden gelirse gelsin sağlıkçılara karşı işlenen "şiddete karşı gelme" açısından güzel bir davranış olarak görülebilir..

Ancak bu dayanışma ve birbirlerini koruyup-kollama durumu, sadece "sağlıkçılara karşı işlenen şiddet" olaylarında değil, hemen tüm vakalarda örneğin hekimlerin,hemşirelerin ve diğer sağlık çalışanlarının, hasta ve hasta yakınlarına karşı işlemiş oldukları çeşitli türlerdeki tıbbi hataların görülmemesi ve diğer olumsuz davranışlar için de sergilenebilmesi de mümkün olabiliyor..

Tabii ki en kötüsü özellikle de hastaların yaralanmasına,zarar görmesine ve en önemlisi de sakat/özürlü kalmalarına ve hatta hayatlarını dahi kaybetmesine sebep olan hekim,hemşire ve diğer sağlıkçıların işlemiş oldukları çeşitli türlerdeki sağlık uygulama (tıbbi) hatalarını bilerek görmemelerine de sebep olabilmesidir,diyebiliriz herhalde..

Bunu bilerek yaptıkları yani bu tıbbi hataları bilerek görmedikleri için de kim bilir kaç binlerce hatta milyonlarca hasta yaralanmış,zarar görümüş, sakat/özürlü kalmış hatta en kötüsü de hayatını kaybetmiş de olabilir.. Düşünün bir kere..Aslında bu durum ne kadar korkunç bir durum, öyle değil mi?

Eğer gerçekten de varsa böyle bir durum ki ben şahsen olduğuna çok inanıyorum,çünkü bunun olabileceğine dair sağlık sisteminde çok şüpheler bulunuyor..Bunları zaten yukarıda irdeledik..Dahası da olabilir..

Yıllardan beri devam edegelen bozuk sağlık sisteminde liyakata ve yeterince deneyime sahip olmayan binlerce sağlıkçıların, yıllardır işlemiş olabilecekleri gizlendiği ihtimali olan tıbbi hataların olma ihtimali çok ama çok yüksek olabileceğini tahmin etmek zor değil..

Sağlıkçıların birbirlerini koruma-kollama dayanışmasının faydası sağlıkçıların işlerinden olmaması, zararı ise sadece hastalara olan olumsuz bir eylemden ibarettir,diyebilir miyiz?

Sağlıkçılar arasında öyle inanılmaz bir dayanışma ve birbirlerini koruma-kollama var ki, herhangi bir sağlık çalışanının yanında, başka bir sağlık çalışanını eleştirmeye çalışın, hemen onu koruma-kollama refleksi içerisine girdiğini görebiliyor ve fark edebiliyorsunuz.. Özellikle de hekimler arasında..

Sizi bilmem ama aynı sahneleri şahsen biz çok yaşadık..Bir hekimin yanında, başka bir hekimin yapmış olduğu hatayı,yanlışı dile getirdiğiniz zaman, "Siz doktordan daha mı iyi bileceksiniz?" dercesine, adeta hata ve yanlışı yapan hekimin yaptığı davranışı savunuyormuş gibi hemen hekimi koruma-kollama refleksi içerisine girmeye çalışabiliyor..

Hekimler arasındaki bu koruma-kollama dayanışması o kadar güçlü ki,bir hekimin ciddi ölümcül hatalar yapmaları dahi adeta hiç önemli bile değil sanki..Varsa yoksa meslekdaşlarını yanlış yapmaları pahasına savunmak..

Peki, neden savunuyorlar? 
Neden bu şekilde davranış sergiliyorlar? 

En büyük neden aslına bakarsanız KORKU olabilir..

Ne korkusu?

İşinden olma,meslektaşları ve diğer sağlıkçılar tarafından sevilmeme,dışlanma ve hatta öldürülme korkusu vs vs..Ayrıca "kendilerinin de hata yapma olasılıkları" da bulunduğu için, bir şekilde aynı şikayete maruz kalma olasılığının getirebileceği hapse girme,tazminat davalarıyla karşı karşıya kalma,öldürülme gibi olasılıklar da bu korkuya neden oluyor..

Tabii ki, liyakatın olmadığı,torpillerle,adam kayırmacalarla vb hilelerle rütbe alınan ve mevki sahibi olunan bir ülkede, bunlara sahip olan kişilerin yukarıda saydığımız bu korkularla yaşayabiliyor olması çok normaldir..Çünkü, liyakatın olmaması da bunu gerçekleştirenlerin kendi kendilerine kurmuş oldukları bir tehtid düzenidir aslında..Tehtidler,diğer tehtidleri bu şekilde baskı altına alabiliyor..Özellikle de büyük tehtidler, küçük tehtidleri..Zincirleme reaksiyon korku ve tehtid düzenleri..

İşte tüm bu KORKU Olasılıkları, sağlıkçıların kendi aralarında sıkı bir şekilde "birbirlerini koruma-kollama dayanışması" içerisinde olmalarını zemin hazırlamış gibi gözüküyor..

Bu gibi durumlarla eminiz sizler de çok karşılaşmışsınızdır..İşte bu durumlar da bizde, "sağlık alanında hekim ve hemşireler başta olmak üzere, diğer sağlık çalışanlarının yapmış olabilecekleri (ister küçük olsun isterse büyük) her türlü tıbbi hataları, bir şekilde işte bu birbirlerini koruma-kollama refleksleri içerisinde ,amirlerine şikayet etmedikleri /kendi durum raporlarına işlemedikleri" şüphelerine yol açmasına neden olabilmişti..

"Hiç hata yapmayan beyaz melekler!" meselesi.. 🤔🙂

Eğer şikayet ediliyorsa /raporlara bunlar işleniyorsa, peki neden Türkiye'de tıbbi hatalar oranı bu derece çok düşüktür?

Türkiye'de sayıları yüz binleri (belki de milyonları) bulan hekim,hemşire ve sağlık çalışanının var, olduğunu söylemiştik.. Şimdi tüm bunlara rağmen bunların hepsi hayatlarında hiç mi ciddi bir şekilde hata yapmamıştır? Hepsi çok mu temizler? Tabii ki "hata yapsınlar" demiyoruz ama ortada ters giden bir durum var sanki..Bunların hepsi melek kadar hata yapmama özelliğine mi sahipler?

ABD ve Almanya gibi gelişmiş batı ülkelerinde, en küçük hatalarında bile insanların hayatlarını karartan ama milyarlarca dolarlık tazminat davalarıyla karşı karşıya kalan hekim,hemşire gibi sağlık çalışanlarının sayısı hiç de az değildir. Bu nedenden dolayı da ülkeler de sağlık sistemi çok ciddi bir şekilde işler ve bu tür tıbbi hataların ciddi veri tabanları ve istatistikleri çıkarılır.. Bu veritabanı ve istatistik oranlarına bakarak, sağlık sitemlerini kademeli olarak iyileştirmeye çalışırlar..

O nedenden dolayıdır ki, hekimlik,hemşirelik gibi ciddi riskleri olan bu tür sağlık meslekleri pek tercih edilen meslek ünvanın da değildir..Bu mesleklerin yer aldığı tıp fakülteleri,gerçekten de torpili olmayan başarılı olan zeki öğrencileri daha çok tercih ederler..Öğrenciler ciddi sıkı eğitimlere tabii tutulurlar.. Dahası hastanelerde çok sıkı bağımsız denetimler yapılır. Bunun haricinde hastanelerde ve diğer sağlık birimlerinde işlenebilecek tıbbi hataların ortaya çıkarılması için, içlerinde çok sayıda deneyimli uzman hekimler bulunur.. Bu konular üzerinde çeşitli araştırmalar,çalışmalar yapan bilim adamları ile birlikte çeşitli türlerde sivil toplum örgütleri de faaliyet gösterir..

Yani ABD ve Almanya gibi gelişmiş batı ülkelerinde hekim,hemşire gibi sağlık çalışanı olmak, Türkiye'deki kadar kolay bir meslek değildir.. 

Türkiye'de öyle garip bir durum var ki,hekimler ve diğer sağlık çalışanları işte bu gibi nedenlerden dolayı neredeyse "hiç hata yapmayan melekler!" konumunda sanki..

Peki,gerçekten de hekim,hemşire ve diğer sağlık çalışanlarımız hiç hata yapmayan melek midirler?

"En yakın sevdiğiniz iş arkadaşınızın hatalarını rapor eder misiniz?"

İnsanoğlu hata yapar ve hiç hata yapmama gibi bir lüks içerisinde olması mümkün değildir.Hekim,hemşire ve diğer sağlık çalışanlarımız da bu gerçeği gayet iyi bilmektedir.

Bir hekim,hemşire /sağlık çalışanlarından birine "siz hiç hata yapmaz mısınız?" deseniz, size "Ne kadar saçma bir soru? Tabii ki, biz de insanız,hata yaparız.." derler..

"Peki, en yakın sevdiğiniz iş arkadaşınızın hatalarını rapor eder misiniz?" dediğiniz de ya susarlar ya "önemsiz ufak tefek hatalarsa yapmayız ama önemliyse hastanın hayatını tehlikeye atmışsa tabii ki yaparız" derler, / "ister önemli olsun ister önemsiz,asla acımayız,  affetmeyiz, hemen rapor ederiz.." diye size ne kadar dürüst olduklarını ortaya koyarlar.. 🙄😊

Gerçekten de bir hastanın sakat/özürlü kalmasına ve/veya ölmesine sebep olan bu tıbbi hataları yapan hekim,hemşire /herhangi bir sağlık çalışanını, yanlarında beraber çalışan,görevli başka bir hekim,hemşire /herhangi bir sağlık çalışanı, amirlerine şikayet /rapor eder miydi,dersiniz?

Kendimize soralım,"ederler miydi?" 

Bizce etmezlerdi..Şimdiye kadar ettiklerini de hiç sanmıyoruz..

Bunları bu şekilde anlatıyoruz çünkü, ülkemizde varolan tıbbi hataların oranının bu kadar düşük olması bile bize bunun bu şekilde olabileceğini çok açık bir şekilde anlatıyor,diyebiliriz.. Bir şekilde bu tıbbi hatalar yüzünden sakat/özürlü kalan /hayatını kaybeden hastaların olduğuna dair içimizde çok kuvvetli bir his ve şüphe var..Ama işte elimizde kanıt,delil olmadığı için,sadece şüphelerle yetiniyoruz..

Kanıt ve delillerin olmamasını da "ülkemizde nasıl her çirkin durum,olay,vaka sümen altı ediliyor olabilme ihtimali olduğu için, sağlık alanında da bu tür çirkin ve ölümcül vakaların sümen altı edilme olasılığının da olabilmesine" bağlayabilmek mümkündür herhalde, diyebiliriz..

"Hekimlerimiz bizim için canla başla çalışıyorlar! Doktorsuz da olmaz.." meselesi..🤔

"Hekimlerimizin canla başla çalışması" da ne demek?

Her ne hata yaparlarsa yapsınlar doktorlarımıza,hemşirelerimize güvenmekten başka çaremiz yok..Doğal olarak her insanın "Hekimlerimiz bizim için canla başla çalışıyorlar!" düşüncesinde olabildiğini de tahmin etmek zor değil..

Ancak bize göre "hekimlerimiz bizim için canla başla çalışması" meselesi, öyle duygusal davranılacak kadar basit bir şey değildir.. "Hekimlerimizin canla başla çalışması" da ne demek ya?

"Hekimlerin , hastalarına karşı olan sorumlulukları bulunur ve gerekli olan sağlık eylemleri nelerse, onları yapmak zorundadırlar.."

Bu hekimlik mesleği, öyle canla başla çalışılacak bir meslek değildir..Burada alanında deneyimli,bilgili ve becerikli niteliklere sahip kişilerin bu mesleği yapması çok önemlidir..Bu niteliklere sahip olmayan kişilerin bu mesleği yapması hem mantıksızlıktır hem de çok tehlikeli bir durumdur.. İnsanların bu şekilde duygusal davranışları olabilir ama bunlar, mevcut hekimlerin hata yapma olasılıklarını perdelememesi (yani saklamaması) gerekir..

Hastalarını iyileştiremedikten ve onlara zarar verecek davranış içerisinde olduktan sonra, canla başla çalışsalar ne olur çalışmasalar ne olur? Açıkçası hekimlerin "canla başla çalışması" meselesine biz çok mesafeliyiz, sadece görevlerini mesleklerini layıkıyla yerine getirsinler,hastalarına zarar verici tıbbi hataları yapmasınlar bu kafidir, yeterlidir..Samimi olsunlar..

Açıkçası hem yaşadığımız tecrübeler hem de yukarıda da belirttiğimiz meseleler nedenleriyle, biz sağlık çalışanlarına hiç ama hiç güvenmiyoruz..Tamam "onlarsız olmaz!" ama onların bu yaptıklarını da "onlarsız olmaz" diyerek kabullenmek de doğru bir şey olmayacaktır..

"Sayıları yüz binlerce hatta milyonlarca olan sağlık çalışanının hepsi çok mu güvenilirdir? Hangi birine, nasıl güveneceğiz?"

Eğer gerçekten de böyle vahim bir durum (gizlenen tıbbi hatalar) varsa (ki şahsen biz buna inanıyoruz), o zaman "olan her yıl bu gibi gizlenen yüzlerce/binlerce tıbbi hatalar nedeniyle yine yüzlerce/binlerce yaralanan,zarar gören,sakat/özürlü kalan /en kötüsü de hayatını kaybeden masum hastalara,insanlarımıza oluyor demektir" diye düşünmemiz yerinde olacaktır..

"Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır." Hz.Muhammed(saV)

Bu gerçekleri bildiğimiz halde,bunları dile getirmemek ne kadar doğru bir yaklaşım olacaktır?

Onların vebalini hatta bundan sonra da yaşanabilecek aynı türdeki vakalarda da sakat/özürlü kalabilecek /hayatını kaybedebilecek olan insanların veballlerini de kendi üzerimiz de görmemiz kaçınılmaz olacaktır..

Şunu da unutmamalıyız ki, aynı şeyler kendimizin başına hatta en yakın sevdiklerimizin,tanıdıklarımızın başlarına da gelebilir..Ve gelebilme ihtimali de bizce çok yüksek..

Çünkü, neyin ne olduğunu, tam olarak bilmiyoruz,bilemiyoruz.. Kim gerçekten hata yapmış, kim yapmamış, bunu anlayabilmek mümkün değil..Çünkü, hatayı anlayabilecek yeterince bir tıp bilgisine sahip değiliz..Ve yeterli tıp bilgisine sahip olan sağlık çalışanlarının durumu da belli..Sağlıkçıların birbirlerini koruma-kollama dayanışma içerisinde olmasından dolayı, "gerçekleri ifşa etme" gambazlığına girebilmeleri de pek mümkün gözükmüyor gibi..

Ya ben gizlenen tıbbi hatalar yüzünden sakat/özürlü kaldıysam? 
Yada sevdiklerimizden biri aynı duruma düşmüşse /en kötüsü de hayatını kaybetmişse?

Sağlık alanındaki bu tıbbi hataların bir şekilde sümen altı edilmesi olasılığının olması, kendimizin /sevdiklerimizin yaralanmasına,zarar görmesine ve en önemlisi de sakat/özürlü kalması /ölmüş olması olasılığının da yüksek olmasına neden olabiliyor..

Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde bu oranların çok az olmasının nedeni, bu ülkelerdeki "sağlık hizmetlerinin çok kaliteli olması ve sağlıkçıların hata yapma oranlarının çok az olması" gibi etkenler değildir..Bunun nedenlerini birkaç başlık altında sıralamak mümkündür..

Bir şekilde çok sayıda olması muhtemel gizlenen tıbbi hatalar olabilir mi?.. Ve bunlara ait istatistik verileri de ülkemizde bulunmaması..

Bu başlıkların en önemlilerinden birisi de, işte yukarıda bu saydığımız mevcut işlenen "tıbbi hataların, resmi kayıtlara işlenmemesi /doğru olmayan farklı bilgilerle işlenmesi ile gerçeğin (gerçekleşen tıbbi hataların) örtbas edilmesi ihtimalinin olabilmesi" şeklinde diyebiliriz herhalde..

Tabii, bunun bu şekilde olduğunu söyleyebilmek zordur, çünkü daha önce de dediğimiz gibi elimizde bununla ilgili delillerimiz yoktur ama bazı gelişmeleri süzgeçten geçirdiğimiz de , bunun bu şekilde olabileceğine dair şüphe verici bir şeyden de bahsetmiş oluyoruz..

Ülkemizde resmi kayıtlara geçen(bilinen) ve geçmeyen(gizlenen) tıbbi hataların sebep olduğu yüzlerce/binlerce yaralanma,zarar görme,sakat/özürlü kalma ve ölüm vakalarının olabilme ihtimali, ülkemizdeki trafik kazaları,kanser vb nedenlerden dolayı ölen kişi sayısından bile çok fazla oranda olabilir..

"Olabilir", diyoruz çünkü elimiz de bunları gösterebilecek herhangi bir delilimiz yok.."Yok" çünkü bildiğimiz kadarıyla devletin elinde de bu yönde ciddi bir veritabanı ve istatistik bulunmuyor..Yada belki de var ama bunların doğruluğunu ve gerçekliğini denetleyecek bağımsız sivil toplum birimleri olmadığı için, bunlara güvenmek de pek akıllıca olmayacaktır..

Ayrıca devletin elinde varsa (ki büyük ihtimalle vardır,çünkü sayısı az da olsa mahkemelik olan bazı tıbbi hatalar söz konusudur, işte bu nedenle) bu istatistik bilgilerinin büyük çoğunluğunun, resmi kayıtlara geçen(bilinen) malpraktisler(tıbbi hatalar) olabildiğini tahmin etmek zor değildir..

Peki ya resmi kayıtlara geçmeyen /farklı tanımlamalarla geçen (gizlenen) diğer yüzlerce /binlerce tıbbi hatalar? 

Bu gizlenen tıbbi hatalar yüzünden yaralanan,zarar gören,sakat/özürlü kalan ve en kötüsü de hayatını kaybeden yüzlerce,binlerce hastanın olabilme ihtimalinin olması da, aslında ne kadar korkunç öyle değil mi?

İşte bu gibi nedenlerden dolayıdır ki,bu yönde ciddi anlamda veritabanı ve istatistiklerin olmaması ve hastaneler ve diğer sağlık birimlerinde gerçekleşen özellikle de resmi kayıtlara geçmeyen(gizlenen) tıbbi hataları ortaya çıkartacak ve bu sorunu doğru bir şekilde araştıracak bağımsız,dürüst sivil toplum örgütleri (gibi denetleyici birimler) olmadığı için;

..ülkemizde resmi kayıtlara geçen(bilinen) ve geçmeyen(gizlenen) tıbbi hataların sebep olduğu yüzlerce/binlerce yaralanma,zarar görme, sakat/özürlü kalma ve ölüm vakalarının olabilme ihtimalinin olabileceğini tahmin etmek hiç de zor olmaması gerekir, herhalde..

Ülkemiz de, tıbbi hatalar ciddiye alınan bir olgu değil gibi ama yabancı ülkelerde bu çok ciddi bir durumdur..

Ziraa, ülkemiz de tıbbi hatalar(malpraktis) konusu yıllardan beri öyle ciddiye alınan bir mesele değil gibi gözüküyor.. Ve herhalde bu nedenle olmalıdır ki, ülkemizde bu konuda ciddi anlamda bir çalışma ve araştırmalar yapılmış değil ve bunlara ait veri tabanları ve istatistikler de oluşturulmuş değil.. Yada var da biz bilmiyoruz o zaman..

Bazı araştırmacıların elde etmiş oldukları, sağlıkçıların uygulamış oldukları tıbbi hataların "birçok vakanın, olayın kayıtlara geçmediği /yanlış tanımlama ile başka kayıtlar altında bulunduğu"(1) ihtimalinin olabilmesi, aslında toplumda genel yaygın olan çok ciddi bir şüphenin de kaynağıdır,diyebiliriz.. "Ülkemizde yılda kaç kişinin tıbbi hatalar sonucu yaşamını kaybettiğine veya sakat kaldığına dair sağlıklı istatistiki bilgiler maalesef bulunmamaktadır."(1)

Dünya genelinde özellikle ABD,Almanya,İngiltere gibi gelişmiş batı dünyası ülkelerinde çok ciddi boyutlarda olan tıbbi hatalarla ilgili ciddi bazı araştırmalar,çalışmalar ve bunlara bağlı istatistikler yapılmış ve bu sorun üzerinde gerekli tedbirleri yıllar öncesinden almışken, ülkemizde bu sorun üzerinde ciddiyetle durulmaması gerçekten çok şaşırtıcı ve bir o kadar da üzücü bir durumdur..

Başta hekimler olmak üzere hemşireler ve diğer sağlık çalışanlarının yapmış olabilecekleri sağlık uygulama(tıbbi) hataları, başta ABD,Almanya olmak üzere pek çok gelişmiş Batı-Avrupa dünyasında son derece ciddiye alınmakta ve bu tıbbi hatalar konusunda son derece önemli veri tabanları ve istatistikleri dahi bulunmaktadır.  Bu veritabanı ve istatistikler, ABD,Almanya gibi ülkelerin kendi insanlarına ne kadar önem verdiklerini çok açık bir şekilde gösteriyor.

Burada dikkat çeken en önemli detay ise bu ülkelerde yaşanan tıbbi hatalar nedeniyle binlerce hasta ya yaralanmış,zarar görmüş ya sakat/özürlü kalmış /hayatını kaybetmiş (olmasına rağmen) ama bir o kadar da binlerce hekim ve sağlık çalışanı hakkında milyarlarca hatta trilyonlarca dolarlık tazminat davaları açılmış olmasıdır..

İşte bu nedenden dolayıdır ki, ABD,Almanya gibi gelişmiş batı ülkelerindeki hem hekimler hem diğer sağlık çalışanları ve sağlık birimleri, işlerini son derece titizlikle,dikkatle ve özenle davranarak yapmaktadır..Çünkü en ufak hataları, milyarlarca dolarlık tazminat davaları ile karşı karşıya kalmalarına sebep olabiliyor..

İşte bu nedenledir ki, ABD,Almanya gibi gelişmiş batı ülkelerinde başta hekimlik olmak üzere hemşire ve diğer sağlık personeli olmak, Türkiye'deki kadar çok kolay bir şekilde elde edilen meslekler değildirler..

Bu gibi gelişmiş ülkeler de, hekimlik,hemşirelik gibi sağlık uygulama meslekleri, insan hayatını ilgilendiren ciddi riskleri bulunduğundan dolayı , Türkiye'deki kadar kabul gören ve en çok tercih edilen meslekler arasında değildirler..

Bu ciddi sorun ülkemizde yıllardır o kadar ciddiye alınmıyor ki, bu sorun yüzünden kim bilir kaç binlerce hatta milyonlarca insan ya yaralandı,zarar gördü ya sakat/özürlü kaldı yada en kötüsü hayatını kaybetmiş olabilir de..

Sağlık uygulama hatalarının ciddiye alınmamasının en büyük nedenlerinden biri ise günümüz de uzman,doçent hatta profesör diye geçinen tıp adamlarının dahi bu sağlık uygulama hatalarının bizzat kendilerinin de yapmış ve bu nedenle binlerce insanın hayatlarını dahi karartmış olabilecekleri endişesinin olmasıdır diyebiliriz..

Günümüzdeki uzman,doçent ve profesör diye geçinen bu kişilerin, binlerce masum insanın hayatlarını nasıl karartmış olabileceklerini bir düşünün.. Belki de bunlardan biri de biziz..Yada hemen yanı başımızdaki en sevdiğimiz kişiler de onlardan biri olabilir..

Neden endişeliler? 

Endişeleri, büyük ihtimalle bunların yapmış olabilecekleri bilinen sağlık uygulama hataları yüzünden, binlerce belki de milyonlarca hastanın yaralanması,zarar görmesi /en önemlisi de sakat/özürlü kalması hatta en kötüsü hayatlarını kaybetmesi olabilir..

Bunların asıl endişelerinin, (büyük olasılıkla) hastalarının yaralanmasına,zarar görmesine, sakat/özürlü kalmasına hatta hayatlarını kaybetmesine sebep olan sağlık uygulama(tıbbi) hatalarını;

..hastaların kişisel sağlık ve ölüm raporlarına, kendilerinden kaynaklanmayan hiç alakası dahi olmayan bir sebeptenmiş gibi yalan,yanlış çok farklı sağlık komplikasyon bilgilerini işleyerek;

..hem hasta ve hasta yakınlarını hem kamuoyunu hem de devleti yanıltmış olabilme ihtimallerinin olması ve bu gerçeklerin ortaya çıkma olasılığının olmasından korkmalarıdır", diyebiliriz herhalde..Tabii tüm bunlar, gerçekleri bilmediğimizden bir tahmin üzerine dayalıdır..

Hastanelerde ve diğer sağlık birimlerinde gizlenen (gizli) cinayetlerin olabilmesi ihtimali..Olabilir mi?

En yukarıda da bunları ("gizli cinayetler" şüphesini) açıklamaya çalıştık..Yani aslında bu o kadar basit hale geldi ki eğer varsa gerçekten de bunların işlemiş oldukları sağlık uygulama(tıbbi) hataları dahi görülmüyor,görülemiyor ve yıllardan beri devam edegelen bu görül(e)meyen tıbbi hatalardan dolayı da, kim bilir kaç binlerce hatta milyonlarca hasta ya yaralanmış,zarar görmüş,sakat/özürlü kalmış /en kötüsü de hayatını kaybetmiş dahi olabilir..Hem de sessiz sedasız, kimsenin ruhu bile duymadan..

Aslında bilerek/bilmeden bu görül(e)emeyen,görülmek istenil(e)meyen tıbbi hatalar yüzünden bir hastanın hayatını kaybetmesi en kötü bir durumdur..

Ancak bundan daha kötüsü herhalde bu tıbbi hataları yapan hekimlerin ve diğer sağlıkçıların, hayatını kaybeden bu hastaların resmi ölüm raporlarına"bilmem ne sağlık komplikasyonlarından dolayı hastanın ölümü gerçekleşmiştir." diye devleti ve kamuoyunu yanıltıcı,aldatıcı,yalan-yanlış sağlık bilgilerini işlemiş ihtimalinin olabilmesidir,diyebiliriz....

Ziraa eğer gerçekten de yıllardan beri devam edegelen bu bilerek/bilmeden görül(e)meyen tıbbi hatalar varsa ve bunlardan dolayı binlerce,hatta milyonlarca hasta sakat/özürlü kalmış /hayatını kaybetmişse, o zaman yukarıda belirttiğimiz devleti ve kamuoyunu yanıltıcı,aldatıcı,yalan-yanlış sağlık bilgilerini, binlerce hastaların sağlık ve ölüm raporlarına işlemiş olma ihtimalleri de olabilir,diyebiliriz..

Bu gelişmeler o kadar korkunç bir ihtimal ki, eğer gerçekten de varsa böyle bir şey, şimdiden açıkça söyleyelim, bu Türkiye tarihinde (hastanelerde ve diğer sağlık birimlerinde) görülmemiş "gizli katliamlar,seri cinayetler" de diyebiliriz, herhalde buna..

Bu tür düşünceler,insana ne kadar korkunç geliyor, öyle değil mi? Sağlığımız için gittiğimiz bir hekim, bir hemşire veya diğer sağlık çalışanları tarafından, onların uygulamış oldukları sağlık uygulama (tıbbi) hataları yüzünden ya sakat/özürlü kalıyoruz / en kötüsü hayatımızı kaybediyoruz..Yani kısacası kim vurduya gidiyoruz gibi..

Liyakat sorunu eskiden beri vardı ve şimdi daha da katlanmış durumda sanki..

Sorun, şimdiki sağlık meselesinin sorunu değil..Sorun çok eskiye dayanıyor gibi..

Cumhurbaşkanı Erdoğan'nın ara ara "liyakata önem verilmesi" konusunda konuştuğunu ve bu ifadelerin ülkemiz de ciddi bir "liyakat sorunu" olabileceği yönünde bizlere ipuçları verebileceğini izah etmeye çalışmıştık.

Aslında "liyakat sorunu" meselesini sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan değil, diğer siyasi partilerin liderleri ve hatta gazeteciler,aydınlar,yazarlar vb gibi aydın insanlar da ara ara medya da dile getirebilmektedir..Bu söylemler bizlere gerçekten de ülkemizde ciddi anlamda bir "liyakat sorunu"nun olduğunu gösterebilmektedir..

Bu açıdan baktığımız da, "liyakat sorunu"nun daha yeni bir sorun olmadığını, günümüze değin (bir zincirleme reaksiyon şeklinde bulaşıcı bir virüs gibi yayılmış olarak) sürüp gelen, ülkemizi içten içe kemiren eski bir sorun olduğunu anlayabilmek mümkündür..

O nedenle şimdiki sağlık sisteminin de, aynı sorunlu düzeni devam ettirmesi pek şaşırtıcı olmasa da, günümüz de bu sorunun daha çok katlanarak artma ihtimallerinin olabilmesi açısından, işleri daha da çıkmaz hale getirmiş gibi gözüküyor..

Aslında bu vahim olay, dediğimiz gibi sadece günümüz sağlık sistemi için değil, geçmişten gelen bozuk bir sağlık sistemimizin var olması ile alakalıdır..Yani eskiden beri gelen bozuk bir gidişat söz konusudur,diyebiliriz..

Şimdiki sağlık sistemimizin de aynı şekilde "liyakata önem vermeme" düzenini devam ettirmesi açısından, eski düzenin aynı şekilde hatta daha da katlanmış şekilde devam ettiğini görebilmek de mümkün hale gelebilmiştir..

Örneğin "sağlık sistemimizde eskiden beri devam edegeldiği tahmin edilen torpilleşmeler,adam kayırmacalar,rüşvetler vs gibi bir takım hileler ile rütbe,ünvan ve mevki elde eden liyakatsız kişiler ve bu kişilerin yol açmış olabilecekleri ciddi olası tıbbi hataların"da aynı şekilde günümüzde de (hem de katlanmış şekilde artarak) devam edebiliyor ihtimalinin olması gibi..

Ki günümüzde bu bozuk düzenin bu derece katlanarak artmasının nedeni ise "her yıl tıp fakultelerinin kalitesiz eğitimlerinden mezun olan on/yüz binlerce öğrencilerin hastaneler ve diğer sağlık birimlerinde görev yapmaları ve bununla birlikte liyakata önem verilmemesi vb gibi" olumsuz durumların ihtimalinin de olabilmesi açısından da mümkündür,diyebiliriz..

Türkiye, gerçekten de sağlık hizmetleri açısından, gelişmiş ABD ve AB ülkelerinden daha iyi bir ileri seviyede midir?

Türkiye'nin DIŞ GÖRÜNTÜSÜ güzel(modern), İÇ GÖRÜNTÜSÜ çirkin(bozuk) olma meselesi..

Bu sorunun cevabını şu şekilde örnek vererek açıklayabiliriz,herhalde..

"Pazardan DIŞI güzel ve sağlam bir elma aldınız. Ama elmanın İÇİ o kadar güzel olmayabilir. Yada elmanın içi de güzel gözükebilir ancak elmanın İÇİNİN İÇİ(ndeki kimyasal maddeler) sağlıklı olmayabilir.. Yani "elmanın içindeki faydalı olarak bildiğimiz kimyasal maddelerin, aslında o kadar da faydalı olmadığını, sağlığımızı bozabilecek bazı kimyasal maddelere sahip olduğunu" düşünelim..Bu elmayı yerseniz,hasta olursunuz..Eğer zehirliyse, o zaman da en kötüsü herhalde ölürsünüz /felç olursunuz /eğer şansınız varsa daha sonra iyileşirsiniz..Ama bir şekilde zarar görürsünüz.."

İşte Türkiye'de sağlık alanında yaşanan trajikomik hadise de bundan ibaret gibi gözüküyor..

Sağlıkçı ve hastane sayıları artırılıyor, hastanelerdeki teçhizatlar modern hale getiriliyor, sağlık hizmetlerinde iyileştirmeler sağlanıyor.. Tüm bunlar ülkemizdeki sağlık hizmetlerinin DIŞ tarafını temsil eden güzel gelişmeler..

Ülkemizin İÇ tarafını temsil eden şey ise sadece "sağlıkçıların alanlarında ve görevlerinde ne kadar becerikli ve ne kadar deneyimli olduklarına ve bunların sağlık uygulama hizmetlerini,görevlerini özellikle de "hastanın sağlığını ve yaşamını tehlikeye sokabilecek derecede" tıbbi hataları yapıp-yapmadıklarına ve eğer varsa bu hataların resmi kayıtlara işlenip-işlenmediği, gerekli işlemlerin başlatılıp-başlatılmadığı gibi çok sayıda gerekli sağlık prosudürlerin yerine getirilip-getirilmediğine bağlıdır", diyebiliriz..

Ülkemizde bu tür sağlık prosudürlerinin yerine getirildiğinden de pek emin değiliz doğrusu..Özellikle de sağlıkçılar arasında birbirlerini "gambazlamama kültürü"nün (yani bilinen,görülen,farkedilen özellikle de ciddi tıbbi hataların bildirilmemesine dayalı dürüst sağlıkçı olma(ma) kültürünün) yaygın olmasının bunda büyük payı olabileceğini tahmin ediyorum.. Bununla ilgili bilgileri daha önceki paragraflarda izah etmeye çalışmıştık..

Şehir Hastaneleri ve Sağlık Turizmi meselesi..

Türkiye'nin "sağlıkta atağa geçmesi" güzel gibiymiş gözüküyor ama yukarıdaki gelişmeleri okuyunca, işin aslının hiç de o şekilde olmayabileceği aklımıza geliyor..

Türkiye'ye sağlık turizmi için gelen turistlerin bahane edilmesi  ne anlama geliyor?
Ülkemizin sağlık sistemindeki bozuk gidişat neden görülemiyor /görülmek mi istenmiyor?

Gelişmiş batı dünyası ülkelerindeki bu sıkı denetim altında olan sağlık sistemlerindeki gelişmelere rağmen, "Türkiye'nin sağlıkta bazı gelişmiş ülkeleri bile geçtiği" gibi düşünceler içinde olunması, sadece kendimizi kandırmaktan başka bir şey değil gibi gözüküyor..

ABD ve Almanya gibi ülkeler, neden sağlıkta bu kadar ilerleme göstermiyor? 

Kendi ülkemizin sağlık sisteminin gelişmiş ve kaliteli düzeyde olduğunu söyleyebilmek o kadar kolay ve basit hale geldi ki,tüm bunlar birer siyasi propaganda gibi adeta..Yani bizden daha iyi konumda olan gelişmiş batı dünyası ülkeleri bu kadar aptal mı ki, kendi sağlık sistemlerini iyileştirmeye çalışmasınlar?  Aslında çalışıyorlar ama Türkiye, büyük ihtimalle bunu görmüyor..Daha doğrusu göremiyor, görül(e)miyor..

Neden gör(ül)emiyor? 

Çünkü, yukarıda da izah ettik büyük olasılıkla gerçekleştirildiği tahmin edilen liyakatı olmayan binlerce kişilere hekim,hemşire,uzman,doçent,profesör ve rektör gibi ünvanlar verilmiş olabilme ihtimali olabildiği için;

..bunların ülkedeki sağlık sistemlerine yerleştirilmesi ile birlikte gelişen ülkedeki sağlık sistemindeki sağlıksız düzen ve düzen içinde bu kişilerin işlemiş olabilecekleri binlerce gizli tıbbi hataların olabileceği ihtimallerini dahi göremeden;

..sadece ülkedeki sağlık sisteminin DIŞ GÖRÜNTÜSÜNE bakarak "ne kadar gelişmiş ve kaliteli" vb yönünde  davranışlar sergilenmesi ile yetinilmesi durumu, bu gerçekleri Türkiye'nin neden göremediği konusunda bize bir fikir verebilmektedir..

ABD ve Almanya gibi ülkeler,tıpkı Türkiye'deki gibi sadece dış görüntüye önem vermiş olsalardı, değil Türkiye'den daha iyi, dünyadaki diğer ülkelerden bile "daha iyi bir sağlık sistemlerine" sahip olabilirdi, herhalde..

Kaldı ki dahası, gizli bilin(e)meyen bu olabilme ihtimali yüksek olan binlerce hatta kim bilir belki de milyonlarca tıbbi hatalar yüzünden yaralanan,zarar gören,sakat/özürlü kalabilen hatta hayatını dahi kaybetmiş olabilen hasta insanlarımızın da olabildiğini bir düşünün.. Ne kadar dehşet verici bir durum aslında, öyle değil mi?

Şehir hastaneleri görüntü ve modern olması açısından güzel de..

Bugün  bazı uzman,doçent,profesör ünvanlı kişilerin dahi "ülkemizdeki sağlık sistemimizi övdükleri" yönünde bazı ifadeleri kullandığını sizler de rastlamışsınızdır..Tabii ki bu davranışlar güzel bir şeydir..Ancak bilinen bazı gerçekleri gizlemek de, ne ülkemize ne de milletimize bir fayda vermeyecek, aksine ileride çok zararı olabilecektir,diye tahmin etmek zor değildir herhalde..

Acaba neden yabancı Avrupalı turist hastalar, ülkemize gelmekte ve ülkemizi tercih etmektedir?

Sırf yabancı turist hasta gelsin diye turist hastalara "THY'nin özel indirim yapacağı ve şehir hastanelerinin otel konforunda olacağı" haber ve bilgileri de vardı, medyada..

"Şehir hastanelerinin en büyük özelliği ise varlıklı turistlere otel konforunda özel hizmet verilmesi hedefleniyor.Ayrıca hasta Türkiye’de tedavi olmak için bir hastaneyle anlaştığı, gün belirlediği veya bir protokol yaptığı ve vize sürecinde bunu Sağlık Bakanlığı’na bildirdiği takdirde THY yüzde 20’ye kadar indirim yapılacak. "(14)

Turist hastalara özel sağlık hizmetlerinin yapılması güzel de, kendi insanlarımıza niye yok? Tamam buraya kadar her şey güzel de, asıl mesele olan "sadece dış güzelliğe önem verip-iç güzelliğe (yani liyakata) önem vermeyip", böyle şeylere kalkışmak ne kadar doğru olacaktır? Umarız bu gidişat ileride başımıza sorun çıkarmaz..

Modern hastaneler,modern tachizat ve araç gereçler,özel sağlık hizmetleri bir yere kadar güzel ve kaliteli hizmetler gibi gözüküyor ancak bunları gerçekten de kullanabilecek deneyimli hekim,hemşire gibi liyakatı olan personel var mıdır? Buralar da görev yapmakta mıdır?

Liyakatı olmayan alanında yetersiz sağlıkçıların buralara yerleştirilmesi ve bunların işleyebilecekleri gizli tıbbi hataların olabilme ihtimalinin de  olabilmesi açısından, herhalde bu durum ileride ülkemiz açısından hiç de iyi gözükmeyebilir..

Bu sağlıkçıların "uzman,doçent ve profesör" ünvanlı kişiler olması hiç bir şeyi değiştirmeyecektir..Çünkü,ziraa onlar da bu bozulmuş sağlık sisteminin içinde yetişen kişilerdir..Bunların işlemiş olabilecekleri yüzlerce,binlerce tıbbi hataların ne olduklarını da tam olarak bilebilmek mümkün değildir.. Aynı durum özel sağlık hizmetlerinde yer alan diğer sağlıkçılar için de geçerlidir..

Türkiye'de gizli saklı kalma olasılığı çok yüksek olan gizlenen,saklanan,bilin(e)meyen binlerce hatta milyonlarca ciddi tıbbi hataların olma olasılığı nedeniyle, şimdiki sağlık sistemimizin ne kadar başarılı olduğunu dile getirmek ve bu gerçekleri görememek, gerçekten de çok üzücü bir durumdur..

ABD ve Almanya gibi gelişmiş batı dünyasının ülkeleri, herhalde o kadar çok aptallar ki! kendi sağlık sistemlerini, Türkiye'deki kadar ileri bir seviyeye taşımak için böyle sadece dış görüntüye önem verip, dünyada daha modern ve kaliteli bir sağlık sistemi hale getirmeyi pek düşünememişlerdir..

Kemal Sunal "korkusuz korkak" doktor sahneleri..🕊🙏💕😊

                                                   Kemal Sunal, "korkusuz korkak" doktor sahneleri (3;13)

Şimdi sizlere konumuzla alakalı olarak düşündüğümüz, rahmetli Kemal Sunal'ın "Korkusuz Korkak" filminde, aynı isme fakat benzer soy isimlere sahip olan iki kişinin (bunlardan biri Kemal Sunal - Mülayim Sert , diğeri yaşlı bir hasta Mülayim Ters) dosyalarının birbirleriyle karışması ile ortaya çıkan ilginç ve komik doktor sahnelerini, buraya aktarmak istiyoruz..

Çünkü,bu sahneleri izlediğimiz de, gerçekten de güzelim ülkemizdeki doktor hatalarını en iyi şekilde anlatan ve düşündüren sahne dialoglarla dolu olduğunu görebiliyoruz.. Doktorun, özellikle de yaşlı adamla geçen dialogu ile hemşire arasında geçen dialogla ilgili bazı sahneler, bize bu gerçeği çok açık bir şekilde gösterebiliyordu..

Bu sahneleri "doktor" sahnelerinin bulunduğu sürelerde sizlerin de izleyebilmeniz için,linklerini ekledim..İzleyebilirsiniz..Dialogu da yazdık, onu da burada okuyabilirsiniz de..

Kemal Sunal (KS) "Korkusuz Korkak" , doktor sahneleri..

Mülayim Sert (Kemal Sunal) ile Mülayim Ters (konuşmakta zorlanan ağır hasta yaşlı adam) ismindeki iki hastanın raporlarının karışması sonucu, bu hastaların  doktor Celal bey ile geçen dialoglarI;

Mülayim Sert (Kemal Sunal) ile hekim arasında geçen dialog; (13)
Süre kısmı = 23:43 - 27:03
O DİALOGU İZLEMEK İÇİN TIKLA

                                                   Kemal Sunal, "korkusuz korkak" doktor sahneleri (3;13)

"Kapı : Tık tık tık..
Doktor : Girin!
Doktor : Gel,yaklaş oğlum! Otur evladım! Adın ne bakiim?
Mülayim (KS) : Mülayim Sert
Doktor : Mülayim Sert mi?
Mülayim (KS) : Evet,efendim!
Doktor : Mülayim Sert! Demek, sensin ha? Vah,yavrum vah! Vah evladım! Kaç yaşındasın?
Mülayim (KS) : 32.. Göstermiyorum, di mi?
Doktor : Evet, oğlum küçük gösteriyorsun.. Ailende önemli hastalık geçiren var mı?
Mülayim (KS) : Hastalıktan ölen yok efendim. Rahmetli babam, 93 yaşında....
Doktor : Vefat etti öyle mi?
Mülayim (KS) : Hayır, 93 yaşında 9.karıya nikah kıydı.
Doktor : Ya annen?
Mülayim (KS) : Sizlere ömür..
Doktor : Hastalıktan mı?
Mülayim (KS) : Kıskançlıktan. 91 yaşındaydı. Ayıptır söylemesi,bizim aile çok yaşar doktor bey!
Doktor : Evladım, benim de senin gibi bir oğlum var.
Mülayim (KS) : Allah bağışlasın..
Doktor : Sana bakınca onu görür gibi oluyorum. Yüreğim parçalanıyor. Nasıl söyleyeyim bilmiyorum?
Mülayim (KS) : Söle söle,benden laf çıkmaz!
Doktor : Raporlar,tahliller kesinlikle belirtiyor evladım! Ne çaresi sonu ölüm!
Mülayim (KS) : Vah vaah,demek ki gençliğine doyamayacak öyle mi?
Doktor : Doyamayacak, yaşasa yaşasa en çok 6 ay yaşar.
Mülayim (KS) : Vah vah, çaresi yokmu hiç?

Doktor : Yok oğlum, götürür bu hastalık..6 ay en fazla,sonra kara toprak, hayatının baharında olur mu?
Mülayim (KS) : Hain felek! 6 ay ne ki? Kuyruğa girip 2 paket sana bile alamazsın.. Hadi aldın,ya gaz kuyruğuna nası yetişeceksin? 6 sene olsa eh!

Doktor : Doktor olduğuma lanet ediyorum şimdi! Ben de insanım yüreğim yanıyor..
Mülayim (KS) : Can çıkmayınca umut kesilmez. Oğlunu çok seviyosun di mi?
Doktor : Ben oğluma değil,sana yanıyorum evladım sana!
Mülayim (KS) : Benim bu kadar üzülecek neyim var ki?
Doktor : Çok hastasın evladım. Deminden beri sana bunu söylemeye çalışıyorum. Yakında öleceksin!
Mülayim (KS) : Yani,ölecek miyim şimdi?
Doktor : Şimdi değil oğlum, 6 ay sonra..
Mülayim (KS) : 7 ay olmaz mı?
Doktor : Benim elimde değil ki oğlum!

Mülayim (KS) : Bir şeyler yap be doktor. 1 ay fazladan ne çıkar? Hadi 7 ay olsun. Boş ver hadi idare et,açıktan bir binlik çalışır ha!

Doktor : 1 ay ne farkeder ki oğlum?
Mülayim (KS) : İkramiye alacam, bugüne kadar hep köşeyi dönecez diye bekledik, şimdi de ölümü bekleyecez öyle mi?

Doktor : Başka tercihin yok evladım. Koca bir ömrü 6 aya sığdırmaya çalış, gez,toz,eğlen. Hayatın tadını çıkarmaya bak! Krallar,sultanlar gibi yaşa!

Mülayim (KS) : Bir saray alırım kendime. İçine 40 tane cariye,uşaklar,hizmetçiler,kızlar öff!
Doktor : Nasıl yaparsın bunu? O kadar paran var mı senin?
Mülayim (KS) : Mesela yani.. "

Konuşmakta zorlanan yaşlı hasta Mülayim ile hekim arasında geçen dialog; (13)
Süre kısmı = 28:13 - 29:40
O DİALOGU İZLEMEK İÇİN TIKLA

                                                Kemal Sunal, "korkusuz korkak" doktor sahneleri (3;13)

"Kapı : Tık tık tık..
Doktor : Geel!

Doktor : Oo Mülayim bey hoşgeldiniz. Maaşallahınız var Mülayim bey. Biraz evvel raporlarınızı tetkik ettim, demmir gibisiniz,ne şeker ne üre, kalbiniz de saat gibi, yüz sene daha yaşarsınız Mülayim bey, yüz senee..Sizin gibi bünye tıp tarihinde bile görülmemiştir.Demir gibisiniz..

Yaşlı hasta Mülayim : Yanlışlık olacak,latife ediyosunuz..
Doktor : Raporlarınız burada beyim,adınız Mülayim Ters değil mi?
Yaşlı hasta Mülayim : Eee..Evet..
Doktor : Öyleyse tamam,yanlışlık ne demek, biz eşşek miyiz?
Yaşlı hasta Mülayim : Hı.. Galiba! Hııııı!
Doktor : O ne?
Yaşlı hasta Mülayim : Hem de eşşoleşşeek!  Hııııı!

Doktor : Neeee! Ölmüüş! Nasıl ölür? Nasıl ölürsün,dosyaya göre ölmemen lazım! Konuş! Konuş da mahçup et bizi! Tıbba hakaret,doktorluğa ihanet bu!

Hizmetçi /Hemşire : Ne yapalım efendim?
Doktor : Ee! Çöp tenekesine atın! "

Hemşire ile hekim arasında geçen dialog; (13)
Süre kısmı = 37:03 - 37:46
O DİALOGU İZLEMEK İÇİN TIKLA

                                                    Kemal Sunal, "korkusuz korkak" doktor sahneleri (3;13)

"Hemşire : Doktor bey, doktor bey! Çok feci bişey oldu efendim.
Doktor : Cinayet falan mı?
Hemşire : Engel olmazsak evet.
Doktor : Daha açık konuşsana kızım!
Hemşire : Dosyalar karışmış efendim. Mülayim Sert ile Mülayim Ters'in dosyaları birbirine karışmış.
Doktor : Yani,sağlam olan Mülayim Sert'e öleceksin mi dedik yoksa?
Hemşire : Maalesef öyle!
Doktor : Aman Allah'ım! Çabuk adamı bulup getirin buraya..Hemen hatamızı tamir edelim, hemen..
Hemşire : Dosyasında adresi yok ki efendim!
Doktor : Napıcaz peki?
Hemşire : Onu bulmalıyız efendim.

Doktor : Sana istediğin kadar izin, gidip Mülayim Sert'i bul. Bu olayı kimse duymamalı. Ne gazete ne radyo ne de televizyon! Yoksa meslek hayatımız mahvolur. Sana güveniyorum Sevil..

Hemşire : Merak etmeyin efendim. Ne pahasına olursa olsun, onu bulucam.." (3;13)

**************************************************************

REFERANSLAR (References)
--------------------------------------
(1) İLAÇ VE HUKUK (PDF)
https://www.haberx.com/post/9222/ilac-ve-hukuk, Nazlı Şencan
ET:08.01.2019
(2)HEMŞİRELİK HİZMETİ SUNAN SAĞLIK PERSONELİNDE MALPRAKTİS : KONYA ÖRNEĞİ (PDF)
Danışman Yard.Doç.Dr.Musa ÖZATA
http://acikerisim.selcuk.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/handle/123456789/8359/247237.pdf?sequence=1&isAllowed=y,
ET:08.01.2019
(3) The Responsibility Arisen from Malpractice and Complications of Medical and Surgical Interventions - Tıbbî ve Cerrahî Uygulamada Malpraktis ve Komplikasyondan Doğan Sorumluluk (PDF) Prof. Dr. H. Tamer İNAL, Cilt: 9, Sayı:100,Aralık 2014, Sayfa: 761-783
https://jurix.com.tr/article/2756
ET:08.01.2019
(4) Tıpta yanlış uygulamalar nedeniyle hekimin sorumluluğu ve mesleki sorumluluk sigortası (PDF)
SD PLATFORM - Dergi, Dr.Sevim Şuekinci,İstanbul Memorial Hastanesi Medikal Direktör Yardımcısı
http://www.sdplatform.com/Dergi/38/Tipta-yanlis-uygulamalar-nedeniyle-hekimin-sorumlulugu-ve-mesleki-sorumluluk-sigortasi.aspx
ET:08.01.2019
(5) Hastanelerde tıbbi hata görülme sıklıkları(PDF)
https://www.medikalakademi.com.tr/?get_group_doc=20/1460364096-hastane-tibbi-hata.pdf
ET:08.01.2019
(6) Hastanede çalışan hemşirelerin ilaç uygulama hataları ve etkileyen faktörlerin incelenmesi(PDF)
https://www.ejmanager.com/mnstemps/1/1-1443792015.pdf?t=1546938617
ET:08.01.2019
(7) Hemşirelerin Tıbbi Hata Yapma Eğilimlerinin İncelenmesi(PDF)
https://www.journalagent.com/kuhead/pdfs/KUHEAD_12_3_210_214.pdf
ET:08.01.2019
(8) Tıbbi hata - Medical Error
https://tr.wikipedia.org/wiki/Tıbbi_hata
https://en.wikipedia.org/wiki/Medical_error
ET:14.03.2019
(9)Yanlış tedavi yapan devlet hastanesi doktoruna dava açılamayacak
Yargıtay, kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kasttan ve kusurlardan dolayı doğan tazminat davalarında, kamu görevlilerinin aleyhine değil, ancak kamu idaresi aleyhine dava açılabileceğine karar verdi."
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/yanlis-tedavi-yapan-devlet-hastanesi-doktoruna-dava-acilamayacak-22163444
ET:14.03.2019
(10) "Yanlış tedavi yapan doktora dava açılamayacak
https://www.medimagazin.com.tr/hekim/saglik-bak/tr-yanlis-tedavi-yapan-doktora-dava-acilamayacak-2-13-48233.html
ET:14.03.2019
(11) "İşte Türkiye'de en sık yapılan tıbbi hatalar
“Güvenlik Raporlama Sistemi" ne hatasını bildiren sağlık çalışanının IP adresi, lokasyon bilgisi, kişi adı ve diğer bilgileri veri tabanına kaydedilmiyor. Böylelikle hatanın ne olduğu belirlenirken, sağlık çalışanının kimliği gizli kalıyor. Bakanlık, bu yolla hastaların sıklıkla şikâyet ettiği konularda sağlık çalışanlarının yaptığı hataları belirlemeye ve sorunları çözmeye çalışıyor."
https://www.medimagazin.com.tr/ilac-sanayi/tr-iste-turkiyede-en-sik-yapilan-tibbi-hatalar-8-17-70514.html
ET:14.03.2019
(12) Güvenlik Raporlama Sistemine Hoşgeldiniz
https://grs.saglik.gov.tr
ET:14.03.2019
(13) Kemal Sunal Filmleri - Korkusuz Korkak Full İzle
https://www.youtube.com/watch?v=RCsJAteJUtw
ET:09.03.2019
(14) Sağlık turizmine kapı açıldı
https://www.yenisafak.com/ekonomi/saglik-turizmine-kapi-acildi-3411095
ET:15.03.2019
(15) Tıbbi Hatalar: Üçüncü Öncü Ölüm Nedeni STILL (Medical Errors: STILL the Third Leading Cause of Death) 2 Haziran 2016 , Dr.Joseph Mercola tarafından , Wake Up World İçin Konuk Yazar
https://wakeup-world.com/2016/06/02/medical-errors-still-the-third-leading-cause-of-death/
ET:15.03.2019
(16)Erdoğan'dan yeni kabinede liyakat vurgusu
https://businessht.bloomberght.com/ekonomi/haber/2047735-erdogan-dan-yeni-kabinede-liyakat-vurgusu
ET:19.03.2019
(17)CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN;''YENİ BAKANLARDA LİYAKAT VE EHLİYET ARANACAK'
http://www.artukluhaber.net/haber-cumhurbaskanI-erdogan-yeni-bakanlarda-liyakat-ve-ehliyet-aranacak-37384.html
ET:19.03.2019
(18)Erdoğan, vekil listesinde öncelikli kriterleri sıraladı: Liyakat, devam ve parti prensipleri
http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/verda-ozer/erdogan-vekil-listesinde-2673627/
ET:19.03.2019
(19)"Ehliyet ve liyakat esastır"
http://www.cumhuriyet.com.tr/video/video_haber/1100071/_Ehliyet_ve_liyakat_esastir_.html
ET:19.03.2019
(20)'Liyakati çözersek 21. yüzyıl Türklerin yüzyılı olur'
https://www.aa.com.tr/tr/roportaj/liyakati-cozersek-21-yuzyil-turklerin-yuzyili-olur/1209288
ET:19.03.2019
(21)Tıbbi hatalar ölüm nedenleri arasında ilk beşte
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/tibbi-hatalar-olum-nedenleri-arasinda-ilk-beste-8483931 ; 20.03.2008
ET:24.03.2019
(22)Türkiye'de günde ortalama 100 kişi tıbbi hatalar nedeniyle ölüyor
https://www.medimagazin.com.tr/saglik-calisanlari//tr-turkiyede-gunde-ortalama-100-kisi-tibbi-hatalar-nedeniyle-oluyor-6-18-52893.html
10 Ağustos 2013
ET:24.03.2019
(23)Türkiye’de her yıl 35 bin kişi tıbbi hata yüzünden ölüyor: Son olarak özel hastanede reflü ameliyatı olan genç yaşamını yitirdi
https://ohaberbu.com/2017/01/18/turkiyede-her-yil-35-bin-kisi-tibbi-hata-yuzunden-oluyor-son-olarak-ozel-hastanede-reflu-ameliyati-olan-genc-yasamini-yitirdi/
ET:24.03.2019
(24)Her yıl en az 19 bin kişi tıp hatalarından ölüyor
http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/metin-munir/her-yil-en-az-19-bin-kisi-tip-hatalarindan-oluyor-1134964/
Metin Münir, 02.09.2009
ET:24.03.2019
(25)Türkiye'de "Tıbbi Hata Oranı": Bilinmiyor!
http://www.yaklasansaat.com/haberdosya/2008_haberleri/mart/mart41.asp
ET:24.03.201
(26)ABD'de her yıl 440.000 ölüm, tıbbi hatalarla bağlantılıdır.
http://blog.petrieflom.law.harvard.edu/2016/10/14/medical-errors-the-third-leading-cause-of-death-in-the-us/
ET:24.03.201
(27)Sağlık Bakanı Koca: İlk yerli aşılar difteri ve tetanos için olacak
https://www.ntv.com.tr/turkiye/saglik-bakani-koca-ilk-yerli-asilar-difteri-ve-tetanos-icin-olacak,ZnV68oV-uUC8mYwPzxYX1Q
ET:26.03.201

Resimler;
---------
(1) tıbbi hata
https://www.imdb.com/title/tt0290745/
(2) medical-malpractice
ABD'de her yıl 440.000 ölüm, tıbbi hatalarla bağlantılıdır.
http://blog.petrieflom.law.harvard.edu/2016/10/14/medical-errors-the-third-leading-cause-of-death-in-the-us/
(3)Kemal Sunal Filmleri - Korkusuz Korkak Full İzle
https://www.youtube.com/watch?v=RCsJAteJUtw

Bunlarda ilginizi çekebilir..
---------------------------
Prof Dr Gülümser HEPER "Bunca Yıllık Hekimim İyileşen Hasta Görmedim"
https://www.youtube.com/watch?v=28knPAz4J6Q
ET:08.01.2019
Modern Tıbbın Yalanları 
https://www.haberturk.com/tv/programlar/video/turkiyenin-nabzi-21-subat-2013-modern-tibbin-yalanlari-16/84097
ET:08.01.2019
Tıp Bu Değil 2 
https://www.youtube.com/watch?v=2-dSJjy_uqY
ET:08.01.2019
Tıbbi Hata Nedenleri ve Çözüm Yolları - eJManager (PDF)
https://www.ejmanager.com/mnstemps/134/2010_17_3_13.pdf
ET:14.03.2019
Hemşirelerin Tıbbi Hata Yapma Durumları ve Nedenlerine Yönelik Görüşlerinin Belirlenmesi (PDF)
https://www.journalagent.com/shyd/pdfs/SHYD_3_3_132_139.pdf
ET:14.03.2019
ACİL SERVİSLERDE MALPRAKTIS (PDF)
http://file.atuder.org.tr/_atuder.org/fileUpload/VIjazufdCkNT.pdf
ET:08.01.2019
TIBBİ HATA
https://www.hukukihaber.net/tibbi-hata-makale,6092.html
ET:14.03.2019
Tıbbi Hata ve İhmal (PDF)
https://www.istabip.org.tr/site_icerik_2016/haberler/aralik2016/iyihekimlik/sunumlar/dr_ali_demircan.pdf
ET:14.03.2019
Tıbbi hatalı uygulamalar (PDF)
http://dergipark.gov.tr/download/article-file/54610
ET:14.03.2019
Bir Sistem Sorunu Olarak Tıbbi Hatalar ve Hasta Güvenliği (PDF)
http://dergipark.gov.tr/download/article-file/56591
ET:14.03.2019
Hastanelerde yapılan tıbbi hataların türleri ve nedenleri (PDF)
https://www.ejmanager.com/mnstemps/13/13-1439231160.pdf?t=1552544040
ET:14.03.2019
"En fazla dava bu uzmanlık alanlarına açılıyor
https://www.medimagazin.com.tr/hekim/hukuk-etik/tr-en-fazla-dava-bu-uzmanlik-alanlarina-aciliyor-2-17-74036.html
ET:14.03.2019
"İnanılmaz tıbbi hatalar ,Bu hatalar insanı hastaneden soğutur...
https://www.trthaber.com/foto-galeri/inanilmaz-tibbi-hatalar/4633.html
ET:14.03.2019
Tıbbi Hata - Yurt Dışında Durum
http://www.tibbi-hata.com/Türkçe/Blog/Blog_Detay/Tıbbi_Hata_-_Yurt_Dışında_Durum/1474381292.html?
ET:14.03.2019
Sonuçlanmış Tıbbi Hata Dava Örnekleri
http://www.tibbi-hata.com/Türkçe/Blog/View_Blog_Content/Sonuçlanmış_Tıbbi_Hata_Dava_Örnekleri/1473104593.html?
ET:14.03.2019
Hasta Hakları İhlalleri Yargıtay Kararları
http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=6105
ET:14.03.2019
Doktor Hatası (Malpraktis) Tazminat Davası Şartları
https://barandogan.av.tr/blog/tazminat-hukuku/malpraktis-doktor-hatasi-tazminat-davasi-nedir.html
ET:14.03.2019

ÖNEMLİ AÇIKLAMA;
-------------------------------
A) Yukarıda en başından beri vurgulamaya çalıştığımız "sağlık çalışanlarının, hastaların ciddi oranda yaralanmasına,zarar görmesine,sakat/özürlü kalmasına /en kötüsü de ölmesine sebep olabilecek bazı ciddi tıbbi hataları gerçekleştirdiklerini ve bu hataları bir şekilde kamufle ederek gizlemeye çalıştıklarını" gerçekte bilmediğimizi belirtmek isteriz. Çünkü, daha önce de dediğimiz gibi bu yönde herhangi bir delilimiz yok ve bu konuda ısrarcı da değiliz, iddia da etmiyoruz..

Ancak yukarıda da uzun uzadıya irdelediğimiz yazılarda da olduğu gibi bu yönde olabilecek bazı kuşku verici gelişmelerin sağlık alanında olduğunu ve bu nedenle de sağlık çalışanlarının bilerek/bilmeden hastalara zarar verebilecek herhangi bir tıbbi hataların yapabilme olasılıklarının mümkün olabildiğini ve bu hataların bir şekilde resmi kayıtlara işlenmemiş /farklı tanımlamalarla işlenmiş olabileceği yönünde, ciddi tahmin ve şüphelerimizin olabildiğini, bu yazılarda paragraf paragraf dile getirmeye çalıştık..

Bizim yaptığımız şey,bu kuşku verici gelişmeler ışığında, bu "hataların ve etik dışı eylemlerinişlenmiş olabileceği yönünde ihtimalleri ortaya koymaktan ibarettir..

Ayrıca eğer varsa, böyle hataların ve etik dışı eylemlerin ortaya çıkarılması ve bunlarla ilgili bir şeylerin yapılması /bunlar olamıyorsa, artık bundan sonra daha dikkatli ve özenli olmak adına, bu sorun üzerinde gerekli düzenlemeler yapılarak,  gerçek caydırıcı ceza yaptırımlarının uygulanması ile birlikte gerekli tedbirlerin alınması da yerinde karar ve düzenlemeler olabilecektir..

Eğer varsa böyle ciddi karar ve uygulamalar, artık bu konuda diyecek bir şey kalmıyor demektir..O zaman bu uygulamalar harfi harfine uygulanıyor da biz bunları göremiyoruz..Umarız uygulanıyordur,umarız hata oranı düşük olmasının sebepleri yukarıda belirttiğimiz şüphelerden oluşan ihtimallerden değildir..Yani her şey düzgün gitsin de biz yanlış çıkalım, bu yeterlidir..

B) Aslında ülkemizdeki "sağlıkta gelişme" gösterdiğimiz bir bakıma doğrudur..Ancak, sıradan sade bir vatandaş olarak bu sağlıkta gelişmenin sadece "vatandaşların sağlıkta ücretsiz yararlanması"nı gösterebilmek mümkündür..Ancak bunun da bir yere kadar ücretsiz olduğunu söyleyebiliriz..

Özellikle de eczanelerde ilaç temin edilirken hem devletin "çalışan ve emeklilerin maaşından kesinti yapması" hem de eczanelerin her ilaç alımlarında "devlet adına ücretler tahsil etmesi" gibi sorunlara baktığımız da ,aslında sağlığın ücretsiz olmadığını bize gösterebilmektedir..

Bunların dışında vatandaşlara faydalı olabilecek güzel sağlıkta gelişmelerin olmadığını üzülerek belirtmek isteriz..Yukarıda da belirttik bunlardan biri de "muayenenin ve ilaçların ücretsiz olmamasıdır." Diğer sebepler ise "liyakat sorunu" ve bu sorun ile zincirleme reaksiyon şeklinde yayılan , sağlıktaki diğer problemler,sorunlar.."tıbbi hatalar,torpiller,dürüst sağlıkçı olamama" gibi..

Bu açıdan gelinen nokta, her ne kadar olumlu olsa da, yukarıda da izah ettiğimiz gibi, dış ülkelere nazaran "sağlıkçıların hata yapma oranlarının düşük olabilmesi", bunlarla ilgili ciddi veri tabanı ve istatistik bilgilerinin olmaması /yetersiz olması ve;

..yine sağlıkçıların hastaların ciddi zararlar görmesine sebep olan ciddi tıbbi hataların veri kayıtlarına işlenip,işlenmediği ve işlendiyse hatalarıyla birlikte doğru bir şekilde işlenip-işlenmediği gibi kuşku verici detayların bilinememesi ve bunları ciddi bir şekilde araştıracak,araştırıp-ortaya çıkartacak ciddi denetim birimlerinin ve caydırıcı ceza yöntemlerinin olmaması /uygulanmaması gibi çok sayıda  eksikliklerin olduğunu tahmin ediyoruz..Tabii daha önce de dediğimiz,bunlar yapılıyorsa o zaman sorun yok demektir..

Bizim tek amacımız, gerçekten de varsa bu tür tehlikeli ciddi tıbbi hataların ortaya çıkartılması ve artık bu tür tıbbi hataların kayıtlara hatalarıyla birlikte doğru bir şekilde işlenmesi, gerekli denetimlerin sıklaştırılması vb gibi gerekli ciddi düzenlemelerin yapılması ile sağlıkta bu kötü gidişatın önüne geçilmesini sağlayabilmektir..

Ayrıca artık varsa eğer, bu torpilleşmelerle,adam kayırmacalarla özellikle de sağlık alanına liyakatı olmayan kişilerin alınmaması, onlara rütbe,ünvanlar falan verilmemesi de çok önemlidir.. Bu liyakat meselesi öyle bir hale geldi ki, adeta bulaşıcı bir virüs gibi sadece devletin değil toplumun her tarafına (özellikle de sağlık alanına) yayılmış durumda sanki..

Bu şekilde ne eğitim sistemimiz düzelir ne tıp sistemimiz ne de diğer sistemlerimiz..Gerçekten de liyakatı olan ve hak eden kişilerin buralara alınmasının sağlanılması gerekir..

Ayrıca şunu da belirtelim;  "Ülkede torpilleşme var mıdır?" bilmiyoruz, bilgimiz sadece medya da öğrendiklerimiz ile sınırlıdır..Yazdıklarımız da zaten bunlara dayalı olarak ele alınan tahminlerdir.. Daha önce sağlıkla ilgili yazdığımız yazıları okumanızı da tavsiye ederiz. Burada bazı torpilleşmelerle ilgili haberleri görebilirsiniz.. Özellikle de "Sağlıkta şiddetin sebepleri nelerdir?"  yazımızda bazı haber linkleri geçiyor..

Bunlarda daha önce yazdığımız sağlıkla ilgili yazılarımız..
----------------------------------------------------------------------

GÜNCELLEMELER (26.03.2019)

NOTLAR;
------------
 1) Bu çalışmayı yayınladıktan sonra internette "SGK, "Türkiye'de her yıl 35 bin kişi tıbbi hatalar yüzünden hayatını kaybediyor. Size verilen tedaviye dahil olun ve sağlık kuruluşlarını gereksiz yere meşgul etmeyin" dedi.(...) Türkiye'de de günde ortalama 100 kişinin; yılda ise 35 bin kişinin tıbbi hatalar nedeniyle öldüğüne dikkat çekildi. Tıbbi hatalardan korunmak için hastaların kendi tedavilerine daha çok dahil olmaları gerektiği belirtildi. Ayrıca sağlık kuruluşları ve sağlık personelinin gereksiz yere meşgul edilmemesi istendi." (22) diye bir haberle karşılaştım.

Açıkçası çok şaşırdım. Sanmıyorsam haber 2013 yılında yayınlanmış. Şimdi biz bu haberden neyi anlamalıyız? SGK'nın ülkemizde "tıbbi hatalardan dolayı ölen insan/hasta sayısını" söylemesi açısından güzel bişi aslında. Gerçi bu verilerin doğruluğu konusundan kesin bir bilgimiz yok ama nedense "sanki bu tıbbi hataları yapanlar sağlıkçılar değil de, hastaların kendileri olduğuna" dair bir izlenim edindim açıkçası bu haberde.. Tabii yanlış anlamamışsam..

Yani bu "tıbbi hataların asıl sorumlusunun sağlıkçılar değil de, hastaların kendileri yani bu tıbbi hatalardan dolayı ölen hastalar olduğu" yönünde bir izlenim edindim.. Bu haber gerçekten doğru mu? Bilmiyoruz ancak "sağlıkçılar, hastaların fikirlerine göre mi hareket ediyor yoksa kendi bilimsel bilgilerine göre mi?" diye de böyle bir şüphe de oluşmuş durumda..

Yani "Size verilen tedaviye dahil olun ve sağlık kuruluşlarını gereksiz yere meşgul etmeyin.(...) Tıbbi hatalardan korunmak için hastaların kendi tedavilerine daha çok dahil olmaları gerektiği belirtildi. Ayrıca sağlık kuruluşları ve sağlık personelinin gereksiz yere meşgul edilmemesi istendi." diye böyle bir bilgi verilmişti.. Ne demekti şimdi bu?

Bu söylenenler doğruysa eğer, demek ki yukarıda belirtiğimiz, "sağlıkçıların tıbbi hataları yapabilme ihtimallerinin ve hatta bu tıbbi hataları gizleme olasılıklarının da ne kadar yüksek olasılık dahilinde olabileceği" konusunda ve ayrıca  "hekimlerin,kendi tıbbi bilgilerine göre değil de, hastaların kendi bilgilerine göre hareket etmiş olabilecekleri" şüphesi ile birlikte, "tıp fakultelerinin de ciddi anlamda sorgulanması gerektiği" konusunda da bize ciddi anlamda bir fikir verebilmektedir..

"....sağlık kuruluşlarını gereksiz yere meşgul etmeyin" ne demek? Hastalar,keyiflerinden mi gidiyor? İnsanlar,hasta olduklarında /canları bir şekilde bir şeylerden yandığında, sağlıkçıların kapılarını aşındırıyorlar..Keyiflerinden gittiklerini düşünmek ne kadar mantıklı?

Demek ki sağlıkçılar,hekimler işlerini doğru dürüst yapmıyorlar..Hastaların bu kadar çok artmasının nedeni nedir? Demek ki hastaları iyileştirmede çok başarısızlar ki hastalar sürekli sağlıkçıların,hastaların kapılarını aşındırıyorlar..Bunların sorumlusu,bir türlü iyileşmek bilmeyen hastalar mıdır, yoksa bunlara çare bulamayan hekimler midir,sağlıkçılar mıdır? Demek ki tıp fakultelerinin ciddi anlamda sorgulanması gerekiyor..

Üstelik onları bu hale getirenler kimler? Sağlık sistemini bu hale getirenler kimler? Halk mı? Hastanelere,sağlıkçılara giden insanlar mı? Yoksa bu hasta insanları bir türlü iyileştiremeyen sağlıkçılar mı? Tıp fakültelerinin bu nedenle sorgulanması gerekmiyor mu? "Balık baştan kokuyorsa,bunun sorumlusu halk mıdır yoksa balığı kokutanlar mıdır?"

Daha söylenecek çok söz var ama şimdilik bunlar bile yeterlidir herhalde..

2) Dün (25.03.2019) NTV kanalında, Sağlık Bakanının "sağlık"la ilgili bazı soruları cevaplandırdığına rast gelmiştim.. Aşılardan,şehir hastanelerine kadar bazı sorulara cevaplar verirken, benim dikkatimi çeken iki şey oldu..

Bunlardan biri ise "tıbbi hatalar" ile ilgiliydi..Ne spiker ne de Sağlık Bakanı hiçbir şekilde "tıbbi hatalar" konusunu ele almamıştı..Bu da çok ilginçti aslında..Tıbbi hatalar dünya da çok ciddi bir sorun olurken, Türkiye'nin bu "tıbbi hataları" sanki "Türkiye'de hiç tıbbi hata yapılmıyormuş /çok azmış" gibi bir havanın içine girilmesi ve özellikle de siyasilerin gündemlerine bile almamaları açıkçası çok şaşırtıcı ve bir o kadar da yukarıda yazılan (özellikle de gizlenen) tıbbi hataların olabileceği konusunda bize ciddi anlamda bir fikir de verebilmekte..

Bir diğer şey ise "piyasada bulunmayan ilaçlar"la ilgiliydi..Sağlık bakanı,"Şu an eşdeğeri bulunmayan, piyasada bulunmayan ilaç yok." (27) diye bir şey söylemişti..Bir an kendimizin konuyla ilgili yaşadığımız sorunumuz geldi aklımıza..

Örneğin bir hastamızın sürekli olarak kullandığı psikiyatri ilacı olan "Norodol tablet" diye bir ilacı vardı. Bundan yaklaşık 2 hafta önce (2019 Mart ortası) bu ilaç bitince, bunu hekime reçete ettirmiştik. Eczaneye geldiğimizde, "ilacın hem kendilerinde hem de depolarda olmadığını" söylemişlerdi. Biz de "başka eczaneleri dolaşalım, belki 1-2 tane buluruz" diye düşünmüştük..

O gün inanmayacaksınız ama İzmir'de 30'a yakın eczaneyi dolaştık ama nafile ne onlarda ne de depolarda "Norodol tablet" ilacını bulamamıştık.. Üstelik bu ilacın eşdeğer ilacı da yoktu. Ertesi gün olunca psikiyatri hekimine gidip,durumu izah edecektik. "Son kez gitmediğimiz bazı eczaneleri daha dolaşalım" dedik, yine bulamamıştık. Hastaneye girmek üzereyken bir eczaneye daha girdik ki,son 2 kutunun ellerinde olduğunu gördük. Ancak bize reçete edilen altı(6) kutuydu. Depolarda da olmadığını söylenmişti..Biz 2 kutuyu alıp,eve geldik.

Norodol tablet ilacı halen piyasalarda yok mu bilmiyoruz ama en azından 2 hafta önce İzmir'de yoktu..İlaç bittiğinde yine eczanede ilaç yoksa ve depolarda da bulunmuyorsa, direkt olarak hekimle görüşüceğiz artık..

Şimdi,bu yukarıda anlattığımız hadiseden dolayı Sağlık Bakanının "piyasada bulunmayan ve hatta şu an eşdeğeri olmayan bir ilacın dahi olmadığını" söylemesi açısından, Bakanın yanlış düşünmüş olabileceğini belirtmek isteriz..Bildiğimiz kadarı ile Norodol tablet ilacın eşdeğeri yok. Bakan neden böyle konuşmuştu?

Sedaperidol denen bir eşdeğer ilaç var ancak bu tablet değil, ampüldür..Ayrıca Norodol'un "ampül ve damla" şeklinde olanları da var ki, bunlar dahi bildiğim kadarı ile (2 hafta önce) depolarda yoktu..Şimdi durum nasıl bilemiyorum..Umarım düzelmiştir..

Güncelleme-NOT:Maalesef 05.04.2019 tarihi itibariyle Norodol tablet ilacı halen bile ne eczanelerde ne de depolarda bulunmamaktadır..

ÖNEMLİ UYARILAR 
********************
1) Yukarıda da belirtik ancak yine de son kez bir daha belirtelim..Buradaki bilgiler,okuyuculara sadece bilgi vermek ve kamuoyunu aydınlatmak amaçlıdır..Bilgi vermedeki amacımız,yukarıda en altta "ÖNEMLİ AÇIKLAMA" kısmında yazdığımız gibidir.. Burada yaptığımız şey,bu kuşku verici gelişmeler ışığında, bu "hataların ve etik dışı eylemlerinişlenmiş olabileceği yönünde ihtimalleri ortaya koymaktan ibarettir..Ayrıca eğer varsa, böyle hataların ve etik dışı eylemlerin ortaya çıkarılması ve bunlarla ilgili bir şeylerin yapılması /bunlar olamıyorsa, artık bundan sonra daha dikkatli ve özenli olmak adına, bu sorun üzerinde gerekli düzenlemeler yapılarak,  gerçek caydırıcı ceza yaptırımlarının uygulanması ile birlikte gerekli tedbirlerin alınması da yerinde karar ve düzenlemeler olabilecektir..

Eğer  sistemde varsa böyle ciddi karar ve uygulamalar, artık bu konuda diyecek bir şey kalmıyor demektir..O zaman bu uygulamalar harfi harfine uygulanıyor da biz bunları göremiyoruz..Umarız uygulanıyordur,umarız ülkemizde hata oranı düşük olmasının sebepleri yukarıda belirttiğimiz şüphelerden oluşan ihtimallerden değildir..Yani her şey düzgün gitsin de biz yanlış çıkalım, bu yeterlidir..

2) Son zamanlarda sağlık çalışanlarına karşı işlenen çeşitli türlerdeki şiddet olaylarındaki haberler son derece bizleri de üzmektedir. Özellikle yerli tv dizi ve sinema filmlerinde, ülkemizdeki sağlıkla ilgili toplumun gerçekleriyle hiç de bağdaşmayan özellikle de tehtid içeren bazı sahnelere yer vermesi,doğal olarak sağlık çalışanlarına karşı işlenen şiddet olaylarının yaşanabilmesine de zemin hazırlayabilir cinsten olduğu açıktır..Sağlık çalışanlarına karşı işlenebilecek şiddet olaylarını benimsetecek "tehtid" içerikli sahne ve bilgileri hiç bir şekilde kabul etmemekteyiz..Sadece samimi olsunlar yeter..

3) Bizim buradaki verdiğimiz bilgiler ise çok farklıdır..Yukarıda da belirttiğimiz gibidir..Bu bilgiler,"sağlık çalışanlarına şiddeti" bahane olarak gösterilemez..Gösterilmemelidir..Bu olursa ancak,burada geçen gerçeklerin üzerini örtmeye yönelik olabilir..Böyle bir gerçek varsa,bu gerçeklerin ortaya çıkarılması gerekir. Yoksa eğer yine de bu gerçeklerin olmadığı anlamını çıkarmamalıyız..Ziraa sağlıkçılarımız da insandır,onlarda hata yapabilir..Burada önemli olan,sağlıkçılarımız ne kadar dürüst olduklarıdır..Yapmış oldukları hataları gizleyip-gizlemedikleri ile alakalıdır..Kimse "bu nedenden dolayı hayatını kaybetmiş olabilen yüzlerce,binlerce hatta yüz binlerce/milyonlarca insanın" vebalini hiçbir şekilde veremez..

Buradaki amaç,bu hatalardan dolayı binlerce hekimleri idama göndermek değildir. Artık sağlık sisteminde bu tür tıbbi hataların özellikle de gizlenme ihtimali olan tıbbi hataların önüne geçebilmektir..Tıbbi hatalar bundan sonra da olacaktır ancak bu tıbbi hataların bir şekilde sümen altı edilmesinin de önüne geçilmelidir,diye düşünüyoruz..Artık sağlık alanında torpillerle,adam kayırmacalarla,rüşvetlerle rütbe ve ünvan sahibi olarak değil, alanında gerçek eğitim görmüş,liyakat sahibi,deneyimli ama DÜRÜST sağlık çalışanları olarak rütbe ve ünvan sahibi olunması gerekmektedir..Konu hakkında konuşulacak,söylenecek ve tartışılacak daha çok bilgiler var ama şimdilik bu kadar bilgi yeterlidir,diye düşünüyoruz..Saygılarımızla..E.Y. (12.04.2019)

NOT : Bu açıklama ve uyarılarla birlikte buradaki GENEL UYARILAR kısmkınıda okuyunuz.

✔Researchs and Reviews Author by Ertuğrul Yıldırım 🙂💓

20 yorum:

  1. Hayatın her alanında hatalar var maalesef Hataları en aza indirinceye kadar çalışmalıyız.

    YanıtlaSil
  2. Gösterilmek istenilen her şeyin mükemmel olduğu yönde olsa da o buzdağının arkasında yazdığınız medya verileri harici yansıtılmayan neler var kim bilir.Ayrıca bu kaynak araştırması da ayrı bir takdirlik ...

    YanıtlaSil
  3. yine kitap gibi bir çalışma ERtuğrul Bey, elinize sağlık, çok önemli bir konuya değinmişsiniz, tıpta "önce zarar verme" ilkesi varken bu olanlara inanamıyorum, çok korkunç rakamlar, konuyu araştıran Dr. Barbara'nın olayı da trajik gerçekten.. elinize sağlık

    YanıtlaSil
  4. Vay bu ne uzun yazı okuyamadım çok fazla detaylı hazırlanmış diğer blogun nerede bu arada kapatmışsın sanırım.

    YanıtlaSil
  5. yaaaa bizim ülke tıpta iyi diye biliyorduk amanin korkunç bunlar yaaa.

    YanıtlaSil
  6. Bir an tez okuyorum gibi hissettim kendimi ☺ Her insan hata yapar, bu yadsınamaz bir gerçek. Ancak söz konusu insan sağlığı olunca bu iş hata falan dinlemiyor. Sağlık çalışanlarının Çok dikkatli olması gerekiyor. Devletimizin de tıbbi hatalar konusunda caydırıcı tedbirler alması şart.

    YanıtlaSil
  7. Tıbbi hata yaşamayan çok az insan vardır diye düşünüyorum. İlla ölümlü ya da sakatlık olması gferekmiyor ucunda. Bir de bizim ülkemizde ameliyatta sargfı bezi unutulması tıbbi hataya giriyor hatta haber oluyor. Ama hatalı ilaç verilmesi önemsenmiyor. Mesele benim çocuk küçükken hatalı antibiyotik verilmiş. Biraz ilgili ebeveyler olunca durumu farkettik. Çocuğu öldürmeyecek belki ama kimbilir zarar verebilir.
    Yine yakın zamanda anneme hekim yanlış ilaç vermiş. (bu arada telefonda oyun oynuyormuş) sürekli gittiği eczacı farketmiş. Kadın tahsiyon hastası ya ciddi sıkıntı yaşasa. O telefonda oyun oynayarak ilaç yazan hekimin kılına bile dokunan olmaz. En kötüsü de siz o hekimleri bir üst makama şikayet etseniz gerekli uyarıyı almayacağını bilmek.

    YanıtlaSil
  8. Bayağı dertlisin bu konuda anlaşılan. Dert söyletir derler ya.

    YanıtlaSil
  9. vallahi ben şunu bilirim şunu derim hep bir kere doktorlar da insan Tanrı değil sonuçta bence önemli bir tıbbi müdahale sözkonusuyla en az 3 farklı doktor da okey demeden müdahale yaptırılmamalı...en az 3...

    YanıtlaSil
  10. Valla sağlıkçılar kızacaklarına, oturup kendilerini geliştirsinler de ben oldum havalarından vazgeçsinler. Zira son yıllarda ortalık yeni yetme neidü belirsiz doktor bozuntularıyla doldu. Ben mecbur kalmadıkça hastaneye gitmeyip, sağlıklı beslenip, doğal ürünlerle bağışıklık sistemimi güçlü tutmaya çalışıyorum açıkçası. Çünkü insanın karşısına doktor diye çıkan kimselerin büyük bir çoğunluğu yetersiz. Geçen yıl dizim şiddetli ağrıyordu. Gittim, doktor amca bana Allah'ın kemiklerimizi nasıl yarattığını anlattı! Buz koy geçer dedi. Ne Mr çekimi ve bir başka görüntüleme falan. Ben de madem ben buna buz koyacaktım sen ne diye onca sene tıp okudun dedim ve çıktım. Evet çok haklısınız katliam kelimesini kullanarak. Çünkü ameliyata girerken bize birçok kağıt imzalatılıyor. Bu kağıtlarda ameliyatta ölüm veya sakatlanma halinde şikayetçi olunmayacağına dair maddeler de var. Gözümle gördüm yani. Doktor değil kasaplar ordusu iş başında. Doğru düzgün, işinin ehli doktor bulmak artık çok zor. Çok iyi yapmışsınız bu yazıyı kaleme almakla. Ben yine çok uzun yazdım. Ama konu hakkında oldukça muzdarib anılarım var. Onların bir yansıması sanırım. Teşekkürler bu yazı için.

    YanıtlaSil
  11. Her alanda olduğu gibi sağlık sektöründe de harika insanlar ya da işini o kadar iyi yapmayan kişiler var.Detaylı yazmışsınız elinize sağlık.Sizin diğer blog kapandı mı bu arada, müzik dinlemek için baktım ama bulamadım.
    Ben ayrıca belki bilginiz vardır diye size bir şey sormak istiyordum.malum 31 mart itibariyle Google da değişiklikler var sürekli uyarı geliyor bloğunuzu yedekleyin temayı güncelleyin falan diye.Ama ben nasıl yapacağım bilmiyorum ,yapıyorum bişeyler ama olmuyor..Siz konu hakkında bilgiye sahip misiniz acaba?

    YanıtlaSil
  12. Bugün instagramda doktorlara saygı hakkında bir yazı yazdıktan sonra ablam aradı babamın tedavisinde doktor hatası nedeniyle on beş günlük bir gecikme olmuş. Ve bir doktordan da haksız bir ayar yedim az biraz. Ve de akşamına bu yazıyla karşılaşıyorum... Vardır hepsinin bir bileşke hikmeti... :) Emeğinize sağlık...

    YanıtlaSil
  13. Ne kadar ayrıntılı ele almışsın bu konuyu. Maşallah. Allah düşürmesin onlarsız da bırakmasın modundayız sanki genellikle

    YanıtlaSil
  14. Çoooook faydalı ve güzel bir yazı ellerinize sağlık :))

    YanıtlaSil
  15. Mülayim ters olayları maalesef ki yaşanmaktadır. Bence adalette olduğu gibi tıp alanında da üst merciler olmalı ve fark edilen konular üst merciye bildirilmeli. Aksi halde kontrolsüz her sistem, hatayı alışkanlık haline getirecektir.

    YanıtlaSil
  16. Resimdeki anlatıma bayıldım kim yaptıysa emeğine sağlık.Değerli yazı için teşekkürler.

    YanıtlaSil
  17. Cok korkutucu. Saglik alaninda bunlarin yasanmasi ülkemizde insan hayatinin ne kadar degersizlestiginin de kaniti.

    YanıtlaSil
  18. Her şey olabilir zor bir sektör ama önemli.

    YanıtlaSil

YORUM UYARISI : Yorumlara link ve telefon numarası bırakmak,küfür,hakaret vb gibi suç unsuru olabilecek ve herhangi bir sorunda yasal soruşturma sözkonusu olabilecek bir isim vermek vb gibi yazılar yazmak yasaktır.Özellikle de bunları Unknow olarak yayınlayan yorumlar dikkate alınmayacaktır.Tespit edilirse yayınlanmaz yada silinir..