9 Ocak 2019 Çarşamba

Psikiyatri (SSRI) ilaçlarının anlatılmayan hikayesi

                                                      SSRI ilaçların bilinmeyen hikayesi (1)

Olup-biten gerçekleri görmezden gelemeyiz..Ülkemizde ki durum ise çok vahim olabilir..

Bu çok uzun bir araştırma-çeviri yazısı oldu.Umarım uzun yazıları okumayı seviyorsunuzdur..Buradaki bilgiler o kadar çok önemli ki, sadece sizin değil sevdiklerinizin sağlıklarını da çok yakından ilgilendiriyor..Hasta ve hasta yakınlarını, özellikle de psikiyatristler,psikologlar,psikolojik danışmanlar başta olmak üzere tüm hekimlerimizi de yakından ilgilendiriyor..Bu araştırma yazısını okuduklarında, kendilerinden de bir parça bulabileceklerini tahmin ediyorum..

Bizler bu gerçekleri, bu sorunları  duymak-görmek-konuşmak ve hatta okumak dahi istemesek de, bu gerçekler maalesef  var ve bunlar birilerinin hayatını mahvediyor, sakat /özürlü bırakabiliyor hatta öldürebiliyor.. Aynı şeylerin bizim kendimizin yada sevdiklerimizin başına gelmeyeceği ne malum?

İlaçların sadece yan etkileri değil, kendi etkilerinin de etkili olabildiği çok sayıda tartışmalar mevcut (ve hatta buna bağlı vakaların da olduğu dile getiriliyor) ABD ve Avrupa Birliği ülkelerinde.İntiharlar,cinayetler.. Hatta örneğin ABD'de silahlı okul saldırılarının arkasında da yine bu ilaçların etkili olduğu ortaya çıkmış..Bu konuda yani (ilaçların kendi etkileri mi yoksa yan etkilerinin mi etkili olduğu konusunda) da ciddi anlamda tartışmalarda mevcut bu ülkede..

Dünyadaki tüm bu gelişmeler gözler önüne serilirken, ülkemizde aynı sorunların neredeyse hiç yok denecek kadar az olması /hiç olmaması, hem çok garip hem de çok üzücü bir durum aslında..

Acaba Türkiye'de devletin /bağımsız sivil örgütlerin elinde, "ilaçların yol açmış olabileceği vakaların olup-olmadığı konusunda her hangi bir istatistik veritabanı gibi bilgiler falan bulunuyor mudur? Bulunuyorsa eğer bunların oranı nedir ve ne kadar doğru bir bilgiye sahiptir?"

Doğrusu bunlar vb gibi öğrenilmesi gereken soruları kamuoyuna anlatabilecek, yeterince bilgilendirebilecek yetkili mercilerin dahi olabildiğini pek sanmıyoruz.. En azından bir istatistik veritabanı olsaydı, hiç değilse toplum da bu konuda birazcık bilgi sahibi olabilirdi herhalde..

Eğer tüm dediklerimiz varsa, o zaman sorun yok ama bunların doğruluk ve sayısal oranı nedir,bunun da bilinmesi gerekiyor.. Gerçekten de tüm ilaçların etkileri ile yan etkilerinin yol açmış olabildiği olumsuz sonuçlarının bir istatistik veritabanına sahip miyiz?

Neyse bunlar kamuoyunun tartışması gereken sorular..Biz şimdi konumuza ger dönelim..

SSRI (antidepresan) ilaçlarının sorgulanmayan (en azından kendi ülkemizde), anlatılmayan, bilinmeyen hikayesi..

Biliyorsunuz iki hafta önce bir/birden fazla "psikiyatri ilaçları"nın olası zararlarını dile getiren bir video anlatısını yayınlamıştık. Geçen hafta ise "iyileşen hastaların hekimler,hastaneler ve ilaç firmaları için zarar(mı) demektir", olgusunu işlemiştik..

Önümüzdeki hafta ise Allah izin verirse (bir aksilik falan çıkmazsa) eğer , "iyileşen hastaların hekimler,hastaneler ve ilaç firmaları için zarar(mı) demektir" yazımızın devamı olacak şekilde, ülkemizde hiç de bilinmeyen ve hatta ciddi bir şekilde üzerinde dahi durulmayan ve konuşulmayan, çok ciddi "sağlık"la ilgili bir meseleyi ele alacağız.. Bu çok önemli, çünkü "hepimizin hayatının kimlere/nelere teslim ettiğimizin" bir yanıtı olabilecek, yanlış gittiğini düşündüğümüz ciddi bir sağlık meselesi..

Bu hafta ise yine psikiyatri ilaçları hakkında ama özellikle de antidepresan ilaçların olası ciddi yan etkileri ve bu yan etkilerinin ne gibi sonuçlara sebep olduğunu, özellikle de mağdurların dilinden yaşamış oldukları acı izlenimlerini ve;

-ilaç firmalarının hekimler,sağlık personelleri ve politikacılarla nasıl işbirliği yapıp-hastaları (ve/veya hekimleri de) nasıl kandırabildiklerini ve;

-şu an aklımıza gelmeyen sağlık sistemindeki çok sayıdaki yanlış gidişatları (yani tüm bu gerçekleri bilen ve bunları) ortaya çıkartan özellikle de ABD ve Avrupalı hekimler,profesörler,bilim adamları ve gazetecilerin dehşet verici açıklamalarını dile getireceğiz..

İşte, İsveç'te çoğunlukla film prodüksiyonu için bağımsız bir medya kanalı olan ARTIMUS(3) tarafından hazırlanan 3 bölümlük İsveç belgeselinde; "antidepresan alanların (mağdurların) hayatlarında gerçekleşen trajik olaylar"(1) ile "ilaçları pazarlamak için nasıl yöntemlere başvurulduğundan, politikacılara akan paralardan;

-hastalıklar ve tedavileri hakkındaki genel görüşlerin pazarlamacılar tarafından nasıl etki altında bırakılabildiğinden, bilgilendirme adı altında nasıl reklam yapıldığından, medyanın haber yapmak yerine nasıl ilaç firmalarının propagandasını yapabildiğinden, ilaç reklam yasalarıyla ilgili nasıl değişikler yapılmaya çalışıldığından ve doktorların nasıl ilaç firmalarının satış elemanı haline gelebildiğinden" (2) bahsediliyor..

MUTLAKA OKUMALISINIZ..GERÇEKLERİ BİLMEK SİZİN DE HAKKINIZ..

Hadi okumaya başlayalım..Umarım çok faydalı bilgiler edinmiş olursunuz..

*******************************
(2.BÖLÜM)

UYARI! Doktora danışmadan kesinlikle reçeteli ilaçlarınızı almayı sonlandırmayınız. Aileniz ve arkadaşlarınızla da konuşunuz.

Cinsel dürtülerini kaybetmiş, eşinden boşanmış, çok kilo almış veya düşük yapmış birini tanıyor musunuz? Belki de intihar etmiş, saldırganlaşmış veya hatta başkalarını öldürmüş birisini?

İsveç'te on (10) kişiden biri şu riskleri arttıran ilaçlar kullanmaktadır:

Saldırganlık, İntihar, Doğum Kusurları

Bu kişi çocuğunuzun öğretmeni, işyerindeki müdürünüz, iş arkadaşınız, anneniz veya kızınız olabilir.

İsveç'te duyarlı kim var?
Antidepresanların anlatılmayan hikayesi.
Vicdan - Mağdurlar - Yalan

MAĞDURLAR..

Pirjo Strate, 
Johan'ın (1976-1997) annesi,
Erkki'nin (1929-2001) eşi;
Stockholm, İsveç
--------------
(Bir mağdurun dilinden,yaşadığı dram)

"Eğer bugün SSRI'lar (Seçici Serotonin Gerialım Engelleyicisi Antidepresan) hakkında bildiklerimi o zaman biliyor olsaydım, oğlum belki de halen hayatta olurdu.

23 Mayıs'ta saat 8'de uyandım. Güzel bahar günlerinden biriydi. Gök açık maviydi, güneş parlıyordu ve hava çok sakin ve huzurluydu.

Rahatça yatmaya devam ettim, ardından 8:20'de annemin sabah ilacını almadığını ve alıp almadığını kontrol etmem gerektiğini farkettim.

Annem o zamanlar bizimle beraber yaşıyordu. Yatak odamdan çıktığımda Johan'ın odasının kapısının açık olduğunu gördüm. Bu alışılagelmedik bir durumdu, çünkü odasının kapısını hep kapalı tutardı. Odası onun özel alanıydı.

Keçeli kalemle odasının kapısına birşey çizmiş olduğunu gördüm. Bu sebeple odasına koştum. Johan yatağında oturuyordu ve ters düşmüş durumdaydı. Kafası bükülmüştü, yüzü yatağın içine gömülmüştü.

Büyük, melez köpeği yanına uzanmıştı. Johan'a doğru koştuğumda ve ona dokunduğumda, köpek elimi öyle ısırdı ki derim delindi. Sol elimi Johan'ın altına soktum ve onu çevirdim. Farkettim ki ölmüştü.

Asla geriye döndürülemez birşeyin olmuş olduğu gerçeğini, o saniyeler içinde anlamıştım. Johan ölmüştü. Bir insanın dayanabileceğinin sınırlarına geldiğimi hissettim."
-------------------

                                                                     David Healy,Psikiyatr profesörü (1)

David Healy;
Psikiyatri Profesörü, Eğitmen, Yazar.
Banglor, Galler
-----------------------
"Bir ilacın yapabileceği en korkunç şeylerden biri, belki de en korkuncu, bir kişinin intihar etmesine sebep olabilmesidir. Bu, sadece birisinin hayatının bu kadar erken sonlanmaması gerekirken, sona ermesinden dolayı korkunç değildir. Ama aynı zamanda intihar noktasına gelene kadar ilaç genellikle şiddetli bir ruhsal ızdıraba da sebep olur.

Bu durum sadece kendini öldüren kişi için çok kötü değildir. Aynı zamanda kişinin ailesi ve geride bıraktığı arkadaşları için de çok zor bir durumdur. Aynı derecede korkunç olan, ilacın kişinin bir başkasını öldürmesine sebep olmasıdır. Bu da cinayeti işleyen kişinin ailesi ve arkadaşları açısından çok kötüdür.

Ama aynı zamanda öldürülen veya yaralanan kişinin ailesi ve arkadaşları için de çok kötüdür.  Bu, antidepresan sınıfındaki ilaçların 50 yıldan beri sebep olduğu bilinen bir problem. Ama ilaç firmalarının bile ilaçların bu probleme sebep olabileceğini görmelerine rağmen böyle bir problem olabileceğini burada, İsveç'te aktif olarak reddeden uzmanlar var.

Sormamız gereken entrikalı sorulardan biri, insanların bu ilaç grubuyla ilgili bilgileri sizden enden saklı tutmak istemesidir.

İlaçlar inanılmaz şekilde faydalı olabilir. Ama ilaçlar sadece tehlikelerinin ne olabileceğini de bilirsek faydalı olabilir. Bu ilaçların tehlikelerini ve akıllıca kullanımını bilmediğimiz sürece yardımcı olması gereken bu ilaç grubu, yarardan çok zarara sebep olabilir."
------------------------

Profesör David Healy, 30 yıldır SSRI'lar üzerinde çalışmış olduğundan ne hakkında konuştuğunu çok iyi bilmekte.

Ama İsveçliler neden bu tehlikeler hakkında bilgilendirilmemişlerdir?

İlaç satış temsilcileri sadece doktoru ziyaret etmezler. Bireysel ilişkilere, deneyime ve sosyal statüye bağlı olarak satış temsilcileri aynı zamanda uzmanların, oteritelerin, medyanın ve politikacıların da kapısını çalar.

Satış temsilcileri doktorun bir ilacı çok çeşitli teşhisler için yazmasını ister. Ayrıca ulusal sağlık otoritelerinin endüstriyle bağları bulunan uzmanlar kullanmasından dolayı kimse bu gelişmelere veya çalışma kültürüne son vermez. Sanki herkesin konuyla ilgilenirse ve özen gösterirse kaybedecek bir şeyleri vardır. Sonuç ürkütücüdür.

Günümüzde SSRI ilaçlar artan sayıda teşhis için reçete edilir: 

Uyku problemleri, tuvaletini altına kaçırma, saplantılar, yeme bozuklukları, menstrüel problemler, keder, kanser, kronik obstrüktif pulmoner hastalığı (COPD), multipl skleroz (MS), parkinson hastalığı, anksiyete, sigarayı bırakma ve alkol problemleri..

Bir kimse herhangi bir şeyin üzerine aşırı titrerse verilen istismar teşhisleri de vardır. İlaç firmaları bunu sever. Bazı örnekler:

Seks bağımlılığı, satın alma bağımlılığı, kumar bağımlılığı vb.

Evet, bunlar zaten empatiyle problem yaşayan kişilerdir. SSRI'larla tedavi edilen durumların listesi her yıl giderek daha da büyür. SSRI'lar suçluluk duyan vicdanı bastırmak için de yazılırlar, ama kimse bunun hakkkında konuşmaz.

Bu, depresyonla bağlantılı travma sonrası stres bozukluğu olarak tanımlanırsa kulağa daha iyi gelir. Belki de savaş yorgunusunuzdur, ciddi bir kazaya karışmışsınızdır veya bir aile üyesi intihar etmiştir.

San Fransisco'da yaşayan Sara Bostock, katlanmak zorunda kalmış olduğu acı ve kabusu başka kimsenin yaşamasını istemiyor. Tüm İsveçli doktorları, politikacılar ve hukukçuları anlattıklarını dinlemeye çağırıyor.

                                                                Antidepresan hikayeleri (1)

Sara Bostock; 
Cecily'nin annesi,
ssristories.com'un kurucularından;
San Fransisco, USA
-------------------------
(Bir mağdurun dilinden,yaşadığı dram)

"Bugün burada 2002 yılının Ocak ayında trajik bir şekilde ölen kızım Cecily'nin hikayesini anlatmak için bulunuyorum. Cecily kendi hayatını sonlandırdı. Aslına bakılırsa kendini göğsünden bıçakladı. Sadece iki buçuk haftadır Paxil almaktaydı.

Cecily güzel bir kızdı. Standford mezunuydu. O vakit fuar tasarımcısı olarak çalışmaktaydı. Birçok yeteneği vardı. Güzel piyano çalabiliyordu. İyi yazabiliyordu. Sanatçı ruhluydu. Ölmeden önceki ay her genç erişkinin genellikle mücadele ettiği konularla uğraşıyordu. Hayatında ne yapmak istediği gibi konular.

Anksiyete hissetmeye, uyumakta zorlanmaya başladı ve uyuyamadığından dolayı en sonunda bir doktora göründü. Ona ilk birkaç gün içinde Paxil verildi. En başta, ilk baştaki birkaç gün gerçekten iyiydi, hatta neredeyse öforikti; gereğinden fazla iyi de denebilir.

Ama bu hızlıca değişti. Asabileşti, söylenmelere başladı ve çok tedirgin oldu. Kesinlikle kendi normal hali gibi değildi. O zamanlar dairesi yeniden düzenlenmekte olduğundan bizimle evde kalıyordu. Aslında onda gördüğüm değişim beni çok endişelendirdi.

Ona tekrar doktoruyla görüşmesini tavsiye ettim. Doktoruna gitti ve doktoru dedi ki:

"Paxil belki size dokunuyor, neden başka bir şey denemiyoruz?" Böylece ona yeni bir ilaç reçete etti ve Paxil'i daha fazla almamasını söyledi.

Bu, ölmeden önceki gündü. Paxil almayı birdenbire bıraktı ve bu yeni ilaca başladı. O gece çok solgundu. Neden ürkmüş olduğunu söyleyemese bile çok ürkmüş görünüyordu. Ayrıca çok telaşlanmıştı.

Çok soğuk bir Ocak gecesiydi. Uyandım ve titriyordum çünkü ürkmüştüm. Kendi yatak odama geri gittim. Daha sonra, kedi odamıza geldi ve miyavlamaya başladı. Hava halen karanlıktı ve kediyi dışarı bırakmak için yataktan kalktım.

Dışarı çıktığımda her yer tamamiyle karanlıktı. Uykumu daha da açacağından ışıkları açmadım. Dışarı çıktım, gözlerim karanlığa uyum sağlamaya başladı ve farkettim ki onun yatak odasının kapısı açıktı ve aslında onun kapanmış olduğunu biliyordum.

Geri döndüm ve mutfağın zemininde yerde duran bir şekil gördüm. Bu onun kendisiydi. Size anlatamayacağım kadar korkunç bir görüntüydü. Onun gibi genç bir kadının kendini bıçaklayarak öldürmesi duyulmamış bir şey.

Şimdiye kadar asla şiddet içeren birşey yapmamıştı. Asla intihar hakkında konuşmamıştı da.. Bu büsbütün beklenmedik bir olaydi, karakterine uymayan bir hareketti ve tamamen tuhaftı."
----------------------------

İsveç'te bazı ilaçların tehlikelerinin neredeyse tamamen gizli tutulması, tanınmış doktorların olası problemlerin farkında olmadıkları gibi görünmelerine yol açtı.

Ullakarin Nyberg,
Stockholm'de psikiyatrist ve başhekim;
Stockholm, İsveç
---------------------------
"Bu maddelerin bir çeşit ölüm ilacı olduğu bir efsane gibidir. Antidepresan tedavisinin ölümcül bir ilaç tedavisi olduğunu gösteren yada insanların intihar etme riskini büyük ölçüde artırdığına dair ne klinik deneyim, ne de araştırma mevcuttur.

Ama bunların faydalı olduğunu gösteren çok sayıda araştırma vardır."
-------------------------

David Healy;
Psikiyatri Profesörü, Eğitmen, Yazar.
Banglor, Galler
-----------------------
"Bu ilaçlarla sağlıklı gönüllülerde yapılan araştırmalarda, insanlar intihar etmişlerdir.  Bu ilaçların obezitede kullanımı için, sigara bırakmaya yardımcı olması için anksiyeteli kişilere yardımcı olması için yapılan ama depresif olmayan insanlarda araştırmalar da insanlar intihar etmişlerdir.

Bu araştırmalara dahil olabilmeniz için depresif olmamanız gerekir.  İlaçlar bu tür araştırmalar da kullanıldığın da, araştırmalarda ardı ardına ilaç alanlar da kendini öldürmeyi deneyen ve gerçekten kendini öldüren kişi sayısı plaseboya oranla, yani aynı araştırmadaki şeker hapına kıyasla daha yüksek olmuştur."
--------------

Hamilelere ve yeni anne olanlara ilaçlar satmak için doktorlar hatta doğum kusuru tehlikesini reddetmektedirler.

Yeni Zelanda'da doktor ve araştırmacı olan Dee Mangin, bunun bedelinin çok yüksek olduğuna inanmakta..

Profesör Dr.Dee Mangin
Araştırmacı, Hekim
Christchurch, Yeni Zelenda
---------------
"Bu ilaçları hamilelikte, özellikle hamileliğin ilk erken döneminde kullanan kadınların taşıdıkları bebeğin doğum kusurlarıyla dünyaya gelmesi, özellikle kalp kusur olması tehlikesi daha büyüktür.

Bu problemler aşırı derecede ciddi olabilir, bazı durumlarda hayati tehlike yaratabilir. Bu oran düşüktür. Ancak doğum kusuru olan bir çocuğun doğması, çocuk açısından, anne ve aile açısından tahrip edicidir."
--------------

İnsan, neyin İsveçli doktorları doğum kusuru tehlikesi hakkında bilgi sağlamalarına ikna edebileceğini sorabilir?

                                                                     Antidepresan hikayeleri (1)

Christian Delahunty; 
Indiana'nın annesi
Salt Lake City, USA
-------------------------
(Bir mağdurun dilinden,yaşadığı dram)

"Adım Christian Delahunty. 27 yaşındayken annemi kaybettim. Doktorum onun ölümüyle başedebilmem için bana antidepresan verdi. Hissettiğimin sadece onun ölümüyle ilgili olmadığını farzetmiştim. Bulunduğum durumun depresyon olduğunu hissetmiştim. Sahip olduğum söylenen bir durumdu bu.

Bu ilaçları almak hayatımın kontrolünü eline geçirdi. İlaçlar bazı günler beni çok mutluymuşum gibi hissettirdi. Diğer günler sanki iyi değildim, bu da ben olmalıydı. Bu iniş ve çıkışları yaratan antidepresanlar değildi diye düşünmüştüm.  Bu sebeple bu durum antidepresan almam gerektiği gerçeğini meşru kılmış olmuştu."
----------------------

David Healy;
Psikiyatri Profesörü, Eğitmen, Yazar.
Banglor, Galler
-----------------------
"Hamile olmayan ve hatta hamile kalmayı bile düşünmeyen kadınların bilmesi gerekir ki, bu haplar onlara ilk seçenek olarak sunulursa, onların bu ilaçların müptelası olma şansı yüksektir.

Bu sebeple, eğer hamile kalmak isterlerse, ilacı bırakmaları mümkün olmayacaktır. Ve bu noktada çok kötü bir seçimleri olur. Doğum kusurlarına sebep olabilecek bir ilaç alıyor olurlar ve tedaviyi sonlandıramayabilirler."
-----------------------

Christian Delahunty; 
Indiana'nın annesi
Salt Lake City, USA
-------------------------
"Bu benim beşinci hamileliğimdi. Hamileliğim sırasında gebeliğe bağlı şeker hastalığına yakalandım. Diğer hamileliklerim de herşey yolundaydı."
-----------------------

David Healy;
Psikiyatri Profesörü, Eğitmen, Yazar.
Banglor, Galler
-----------------------
"Grup olarak SSRI antidepresanlar ve bu ilaç grubundan özellikle 1-2 ilaç, ana doğum kusurlarının oranını iki katına çıkarırlar.

Kalp bozukluklarının oranını iki katına çıkarırlar. Düşük yapma riskini iki katına çıkarırlar.  Kabaca kadınların %8'i hamile kaldığında gebelik düşükle sonuçlanır. SSRI alırken hamileliliğin düşükle sonlanması oranı %15-16 gibidir."
------------------

Christian Delahunty; 
Indiana'nın annesi
Salt Lake City, USA
-------------------------
"Orada bulunan doktor, benim hep gördüğüm doktor değildi. Benim kendi doğum doktorum değildi. Benim doktorum şehir dışındaydı. Hastanede kalacağımı anladığımda, eşime gidip Effexor'umu getirmesi gerektiğini söyledim.

Çünkü ilacımı almazsam başım şiddetlice dönmeye başlardı ve gerçekten hasta olurdum. Bu nedenle ilacı her gün almam önemliydi. Doktor, Effexor dediğini duyduğunda alarma geçti ve sordu:

"Sen ne alıyorsun?" "
---------------------

David Healy;
Psikiyatri Profesörü, Eğitmen, Yazar.
Banglor, Galler
-----------------------
"Bu ilaçlar aynı zamanda bütünüyle anlayamadığımız sebeplerden dolayı gebeliğin istenerek sonlanması oranını da yükseltir.

Kimse bu konuyu araştırmadı, ama daha çok kadının bu ilaçları almasıyla belki de bu kadınlar hamile kalma durumuna aldırmıyorlar. Hamile kalma duygusunu kaybetmiş oluyorlar ve gebeliğin sonlanmasını tercih ediyorlar."
----------------

Christian Delahunty;
Indiana'nın annesi
Salt Lake City, USA
-------------------------
"Görevde olan doktor Effexor kullandığımı öğrenince anında yenidoğan yoğun bakım ünitesini aradı. Onlara hazır olmalarını ve bir "Effexor bebeğin" yolda olduğunu söyledi. Bu, ilk kez "Effexor bebeği" diye birşey duyduğum andı.

Bu doktor, hamileliğim sırasında ilaç almam konusunda endişe gösteren ilk ve tek doktor oldu. Yenidoğan yoğun bakım ünitesi çıkageldi. Çok geçmeden Indiana (kızım) doğduğunda, nefes almıyordu, tepki vermiyordu.

O ilk nefesini aldırmayı başaramadılar. Güçsüzdü. Onu canlandırmaları ne kadar sürdü bilemiyorum? Bu bir süre sürdü ve çok çok korkutucuydu."
----------------

David Healy;
Psikiyatri Profesörü, Eğitmen, Yazar.
Banglor, Galler
-----------------------
"Kadının doğum yaptıktan sonra bebeğinin doğum kusurları olmasına karşın tekrar hamile kalmak isterse, ilaçların tehlike yarattığını bilmesine rağmen yine de ilaçları bırakamadığı çok sayıda vaka gördüm.

Bu ilaçların tehlikelerini bilen, bu ilaçları alan meslektaşlarım var. Hamile kalmak istiyorlar ama ilacı bırakamıyorlar."
------------------

Christian Delahunty; 
Indiana'nın annesi
Salt Lake City, USA
-------------------------
"Bana söylenenlerden dolayı bu ilacı alma tehlikesinin sona erdiğini düşünmüştüm. Çünkü emzirme hakkında asla bir şey söylememişlerdi. Bu sebeple ilacı almaya devam ettim. Kızım problemler yaşamaya devam etti."
------------------

David Healy;
Psikiyatri Profesörü, Eğitmen, Yazar.
Banglor, Galler
-----------------------
"Buradaki sorunlardan biri şudur;

Bazı ilaç firmaları bazı durumlarda, daha 15-20 yıl önce ilaçlar ilk defa piyasaya sürüldüğünde, çocuk doğurma yaşındaki kadınları, eğer halen SSRI kullanıyorlarsa, hamile kalmamaları konusunda uyarmışlardı. Çünkü ilaç firmaları en başından beri böyle bir tehlikenin olduğunu biliyorlardı."
---------------------

Christian Delahunty; 
Indiana'nın annesi
Salt Lake City, USA
-------------------------
"5 haftalık olmuştu. Kız kardeşim ve ailesi bizimle kalıyordu. Çünkü erkek kardeşim bir gece önce evlenmişti. O sabah saat 8'de kalktım ve besledim. Ve arkasına bir destek koydum. Dışarı çıktım ve ailenin kahvaltısını hazırladım.

Saat 10'da kızımı da kaldırmak ve hazırlamak için içeri gittim. Onu nefes almazken buldum. Kız kardeşim ona kalp masajı yapmaya başladı. Sağlık görevlileri geldiler.

Sanki her türlü bulanıklık vardı. Herşey o kadar hızlı gerçekleşti ki.. Acilen hastaneye gittik. Nasıl yaptılar bilmiyorum ama kalp atışını masajla 45'e çıkardırlar.

Orada Primary Children hastanesinde bir hafta oturduk. Kızım yaşam destek ünitesine bağlıydı. Beynini birkaç kez aletlerle taradılar. Her seferinde daha çok hasar görüldü.  Bunun onun sonu olduğunu ve onu kurtarmak için yapabileceğimiz birşey olmadığını anladık."
--------------------------

David Healy;
Psikiyatri Profesörü, Eğitmen, Yazar.
Banglor, Galler
-----------------------
"Fakat,bu ilaçların pazarlanması sıklıkla çocuk doğurma yaşındaki kadınlara yapılmıştır. Bu kişiler ilaçlar için en büyük pazar olarak görülmüştür. Firmalar dışarı çıkıp özellikle bu dönemde antidepresana başlamanın önemli olduğunu vurgulamışlardır.

Çünkü eğer antidepresan almazsanız depresif olur ve tedavi olmazsanız bunun bebeğinizde sorunlar yaratacağını söylemişlerdir. Depresif olan kadınların kokain yahut istismar edilen diğer maddeleri istismar edecekleri gerçeğini vurgulamışlardır.

Bunun için de antidepresan gibi ilaçlar almalıdırlar, demişlerdir. Aslında antidepresanlar kokaine kıyasla daha büyük bir doğum kusuru tehlikesi taşırlar."
---------------------

Los Angeles'ta onlarca yıldır SSRI mağdurlarına yardımcı olmuş çok tanınmış bir hukuk bürosu bulduk. Antidepresanlar alanındaki uzmanlardan biri Michael Baum'dur.

Michael Baun, 
Antidepresssant Injury Attomey
(Antidepresan Yaralanma Avukatı)
Los Angeles, USA
---------------------
"Bu ilaçların olumsuz yan etkileri var. Beyinde ve sistemde tepkiye giren moleküller var.  Bazı kişiler, antidepresanların dozu arttırıldığında veya azaltıldığında, intihar düşüncesi, intihar davranışları ve intihar teşebbüsleri yaşarlar.

Bu durum büyük ölçüde bilinmez ve ABD'de de büyük ölçüde bilinmiyordu. İsveç'te de büyük ölçüde bilinmiyor olabilir. Bu konunun iyi şekilde yayımlanmamış olduğunu anlıyorum.

İyi şekilde yayımlanmış olan antidepresanların güvenli ve etkin bir tedavi olduğudur. Ortaya çıkan olumsuz tepkiler hakkında daha çok şey söylenmesi gerekir.

Örneğin. Bu ilaçların verildiği insanların çoğunluğu kadındır. Bunlar çocuk doğurma yaşındaki kadınlardır. Bu kadınların bilmesi gereken ve onlara açıklanması gereken, bu ilaçların etki mekanizması, bir molekülü, nörotransmitter'i manipule etmesidir.

Bu molekül fetus, embriyo büyürken kullanılan, sinyal ileten bir moleküldür. Bu mülekülün seviyesi, ilaç tarafından manipule edilir. Bu, doğum kusurlarına, kalp bozukluklarına sebep olabilir. Aslında bu tür verileri gösteren İsveçli bir araştırma, doğum kayıtları var.

Ama bu veriler yeterince kamuya ulaşmıyor. Bunun yerine insanlara şu söyleniyor;

"Hamile kadınlar arasında daha yüksek oranda depresyon olduğu, bu sebeple bu ilacı almaları gerektiği" söyleniyor.

"İsveçli hamile kadınların doğum sonrası (postpartum) depresyondan önlenmesi gerektiği" söyleniyor."
-------------------

Nisse Simonsson
Surgeon, author, lecturer
(Cerrah, yazar, öğretim görevlisi)
Östersund, İsveç
------------------
"Eşim çocuklarımıza hamile kaldığında aramızda anlaşmıştık. Kendisi tecrübeli bir hemşiredir ve çok bilgilidir. Eğer o dönemler depresif olmuş olsa bile, onun fetüsün beynini etkileyen ilaçlar almasına kesinlikle izin vermezdim.

Hiçbir koşul altında, asla buna izin vermezdim. Bu durumdan çıkması ve yardım için terapi almasını sağlardım."
----------------

Buna karşın İsveç'te artan sayıda yer, doğum sonrası depresyondan ve şimdiler de hatta erkek nüfusun %10'unun bu durumdan muzdarip olduğundan bahsetmektedir.

Neden hiçbir ikaz çanı çalmamaktadır?

Yüzyıllarca kadınlar güzellik ve annelik içgüdüleri sebebiyle övülmüş ve değer görmüşlerdir. Ama şimdilerde cinsel dürtülerini ortadan kaldıran, onları daha az düşünceli kılan ve çocuklarının sağlığını tehlikeye atan haplar almaktadırlar.

Belki de dünyanın gelmiş geçmiş en büyük dolandırıcılığı, İsveç'in gazetecilerinin, politikacılarının ve savcılarının gözü önünde devam ediyor.

Ruud Coolen van Brakel, Hollanda'daki "Akılcı İlaç Kullanım Enstitüsü"nün müdürü;

Ruud Coolen van Brakel,
Director at the Institute for Retional Use of Medicine
(Akılcı İlaç Kullanımı Enstitüsü Müdürü)
Amsterdam, Hollanda
--------------------
"İsveç'te ilk çocuklarını doğurduktan sonra kişileri tedavi etmenin tavsiye edildiğini öğrendiğimde çok şaşırmıştım. Çünkü, benim görüşüme göre, ilk çocuğu doğurduktan sonraki depresyon bir hastalık tüccarlığıdır. Hastalığı satmaktır!

Bu örneğin Hollanda'da çok nadir görülen bir teşhistir. Bence burada gördüğümüz tıbbi bir fenomenden çok, kültürel bir fenomendir. Bunu söylemişken, elbette ki doğum sonrası depresyon veya psikoz yaşayan kişiler vardır ve bu durumlar çok ciddi olabilir. Ancak bu çok nadir bir olgudur.

Kadınların çok ama çok ufak bir kısmı bu durumdan muzdariptir. Bu sebeple, büyük bir pazarlama kampanyası yapabilmek için, doğum sonrası depresyonun problem olduğunu ifade etmek gülünçtür."
---------------------

Hem medyanın hem de oteriterlerin, konu intihar olduğunda, sıklıkla kendi SSRI dünyasında yaşayan tek bir adama işaret etmesi açıkçası İsveçliler için utanç verici olmalı. İlaç firmaları bu durumdan elbette ki çok minnettardırlar.

Göran Isacsson'un dünyası, tüm nüfusun güvenliğini karşısına almaktadır.

Göran Isacsson,
Chief physician in Psychlatry "Swedish expert"
(Psikiyatride Başhekim "İsveçli uzman")
Stockholm, İsveç
----------------------
"Antidepresanla tedavi sırasında intihar tehlikesinin arttığı üzerine yazılar yazılmıştır. Bu sadece bir spekülasyondur.  Böyle olduğuna dair hiçbir işaret yoktur ve bu hiç olası değildir."
--------------------

David Healy;
Professor of Psychiatry,lecturer,author
(Psikiyatri Profesörü, Eğitmen(Öğretim görevlisi),Yazar)
Bangor, Galler
-----------------------
"Tam burada Isacsson'un, "bu ilaçların intihara sebep olabileceği fikri sadece spekülasyondur", dediğini duyduk. Ama değildir. Eğer bir ilaç firmasını, firmanın medikal sorumlusunu veya diğer yüksek pozisyondaki çalışanını yeminli olarak sanık sandalyesine oturtur ve;

"İlacınız insanların intihar etmesine sebep olabilir mi?" diye sorarsanız,"Evet" demeleri gerekir. "Hayır" derlerse yasayı çiğnemiş olurlar.

Yemin etmemişlerken medya onlara; "Bu ilaçlar insanların intihar etmesine sebep olabilir mi?" diye sorarsa, şöyle derler:

"Bu vakada hayır, sanmıyorum." derler. "Sorduğunuz o diğer vakada da sanmıyorum." derler.

Durmaksızın "İncelediğimiz tüm vakalarda, ilacın gerçekten sebep olduğu tek bir vaka bile olduğunu sanmıyorum." derler.

Böyle yaparak ilaçların bu probleme sebep olamayacağı izlenimini aktarırlar. Ama yemin etmişken doğrudan sorulurlarsa, yasal olarak söylemeleri gereken "Evet, ilaçlar buna sebep olabilir"dir.

Bu sebeple bunun bir spekülasyon olduğunu söylemek, oldukça alışılagelmedik bir durum."
-----------------

Yeni Zelanda'dan David Menkes, Healthy Skepticisim (Sağlıklı Kuşkuculuk"şüphecilik") adlı organizasyonun üyesidir. Bu organizayon dünyanın her yanından bilim insanları ve doktorlardan oluşur.

                                                             Antidepresan hikayeleri (1)

T-shirt'lerindeki metin 20.yüzyıl boyunca İsveç'in en popüler, sevilen ve tanınmış kişilerinden Tage Danielsson tarafından yazılmıştır;

"DOUBT is the foundation of all knowledge and the motor of all change. (Şüphe, tüm bilginin temeli ve tüm değişimin motorudur.)" Tane Danielsson, 1974

David Menkes
Professor of Psychiatry
(Psikiyatri Profesörü)
Hamilton, Yeni Zelenda
------------------------
İntihar yaygın değildir. Antidepresanların şiddet yapmaya kışkırtmasının nadir olduğunu söylememiz gerekir. Ancak vakaların analizi, bunun düşük oranda ortaya çıkan gerçek bir problem olduğunu, kısmi güvenilirlikle söyleyebilmemize olanak vermektedir.

Ancak ciddi anlamdaki şiddetin feci sonuçlarından ötürü, bu ister kişinin kendisine, ister başka bir kişiye yönelttiği şiddet olsun, hem ilacı yazanlar açısından, hem de bu tür ilaçlar alabilecek halk açısından, daha çok araştırma ve uygun uyarıların yapılması önem taşır."
-----------------------

David Healy;
Professor of Psychiatry,lecturer,author
(Psikiyatri Profesörü, Eğitmen(Öğretim görevlisi),Yazar)
Bangor, Galler
-----------------------
"Birçok Avrupa ülkesinde SSRI'ların piyasaya sürülmesinden çok zaman önce, çiftçiler sığırlarını içinde sarı kantaron yetişen tarlaların dışında tutmaları gerektiğini bilirlerdi. Çünkü eğer sığır bu bitkiyi yerse, bu sığırın düşük yapmasına ve doğum kusurlarına sebep olabilir.

SSRI üreten firmalar, bu bitkiyi ve bu bitkinin aynı zamanda serotonin'in gerialımını engellediğini ve bu yolla doğum kusurlarına sebep olduğunu bilirler. Firmalar, bunu SSRI ilaçlar piyasaya çıkmadan önce biliyorlardı. Bu ilaçların pazarlanmasıyla yapmış olduğumuz şey, kadınları içinde sarı kantaron bulunan tarlalara sürmek oldu.

İnsanlara hamileyken bu ilaçları verirsek yaptığımız bu olur. Bunu yapma yöntemlerimizden biri (hastalık) taraması araçları, değerlendirme cetvelleri kullanmaktır. Bu kadınlara çobanlık yapma aracıdır.

Doktor ve kliniklere bu türlü araçlar dağıtanlar genellikle ilaç firmalarının pazarlama bölümleri olur. Bilirler ki, değerlendirme cetvelleri doldurulurlarsa,  değerlendirme cetveli bu ilacın çözüm sunacağı bir problem olur."
---------------------

Frisco, Teksas'tan Amy Philo, ABD'nde hükümet sağlık sistemini ilaç firmalarının kontrol etmesine izin verirse, neler yaşanılabileceğini gösteren çok nahoş bir deneyim yaşadı.

                                                                                   Antidepresan hikayeleri (1)

Yeni anne olan kadını hapse soktular.

Amy Philo, 
Isac'ın annesi
Frisco, USA
------------------------
"Isac doğduktan sonra bana çok kötü gelen şeyler oldu. Emzirmeye uyum sağlamada gerçekten zorlanıyordu. Bunun için ona bazı mamalar verdik. Hazmedemedi ve kustu.

911'i(acil hattı) aramak zorunda kaldık. Çünkü kustuktan sonra mavi göründü ve onu uyandıramadım. Hastaneye vardığımızda neredeyse boğuluyordu. Kusmaya başladı ama bu boğazına takıldı. Şansımız varmış ki onu kurtardılar ve tekrar eve vardığımızda panik olmaya başladım. Çünkü onun için endişelendim.

Ben de doğum sonrası depresyon riskinin yüksek olduğu söylendi ve bu sebeple bana ilaç verildi. Acilen bu ilaca başlamam gerektiği söylendi.  Bana Zoloft verdiler. 3 gün 50mg Zoloft aldım. 3.günde "oğlumu merdivenlerden aşağı atarak öldürmek" gibi halüsinasyonlar gördüm.

Bu yüzden psikiyatrik hastaneye gittim ve burada bana daha fazla ilaçlar vermeye çalıştılar. Beni bebeğimden uzakta kilitlemeye ve uzun süre orada tutmaya çalıştılar. Ama eve, oğluma dönmeyi şansım varmış ki başardım. İlacı almadığım sürece o hastaneyi terkedemeyeceğim söylendi.

"Bu durumun sebebinin kendim olduğu ve ilaç olmadığı" yönünde beni ikna ettiler. Bu sebeple ilacı almaya devam etmem gerekti. Aldığım dozu iki kere arttırmış olan bir psikiyatriste gitmekteydim ve dozu her arttırdığında, oğlumu öldürme düşünceleri daha yoğun oldu.

İlk seferinde her an oğlumu öldürme düşünceleri oldu. İkinci doz arttırımıyla ailemi, eşi Joel'i, annemi, iki kedimi, komşularımı, bebeğimi ve kendimi öldürmeyi hayal etmeye başladım."
------------------------

Pirjo Strafe
SPES Stockholm Başkanı,
Johan'ın annesi(1976-1997) ; Erkki'nin eşi (1929-2001)
Stockholm, İsveç
-------------------------
"Eşim 2001 yılında prostat kanseri olduğunu öğrendi. Bunu bana asla söylemedi. Depresyona girdi ve beraber yaşamadığımızdan dolayı bunu benden saklayabildi. Bunun yerine depresyonu "kendini ksıkançlık" olarak gösterdi. Benim başka erkeklerle görüştüğümü sandı.

Kıskançlığının benim değil, kendi problemi olduğunu ve bunun kendisiyle çözümlemesi gereken birşey olduğunu söylediğim de,hayatını sonlandırdı. Ardından sağlık kayıtlarını okuduğumda ona kanser teşhisi konmuş olduğunu ve Zoloft alıyor olduğunu öğrendim.

Tarihler, kendini öldürmeden önce 12 gün Zoloft aldığını gösterdi. Daha önce asla kıskanç olmamıştı. İyi bir ilişkimiz vardı. Birbirimizi ziyaret ediyorduk, ben onun yanına gidiyordum. Kırlık alanlarda epeyce vakit geçirdik. O bana gelirdi ve sanat sergilerine giderdik. İlacı almadan önce asla hiçbir problem yoktu."
--------------------

Amy Philo, 
Isac'ın annesi
Frisco, USA
------------------------
"150mg Zoloft alıyordum. Ama bu işe yaramıyordu. İşe yaramasını ne kadar beklersem bekleyeyim, hep daha kötü oluyordu. O dönemde FDA(Amerikan gıda ve ilaç dairesi) antidepresanlara intihar uyarısı eklendiğini açıkladı.

Annem beni "antidepresanların nasıl intihar ve cinayete yol açtığıyla ilgili çevrimiçi hikayeleri" okumaya ikna etti. Bu sebeple "ilacın işe yaramasını beklemekle daha fazla vakit kaybetmemeye ve ilaçtan uzak durup daha iyi olup olmadığıma bakmaya" karar verdim.

Zoloft'u doktorun talimatına rağmen bıraktığımda daha iyi oldum. Kendi normal halime geri döndüm. Ve bana denmişti ki:

"Başka bir çocuğun olamaz, çünkü delireceksin." ve "Birden fazla çocuğun olduktan sonra hep daha tehlikeli ve hep tekrar doğum sonrası depresyonun olacak."

Ama ikinci bir çocuğum oldu ve tek bir problem bile yaşamadım. Hiçbir türden ruhsal sıkıntım olmadı. Hatta oğlumdan sonra herhangi türde bir sağlık problemim bile olmadı.

Oğlum müthiş! Ona bakıp, bana yapılan uyarılardan dolayı belki de ona sahip olamayacak olduğumu düşündüğüm de, bu beni aşırı derecede öfkelendiriyor. Ama ona sahip olduğum için çok minnettarım.

O, benim hiçbir şeye ihtiyacım olmadığını kanıtladı ve ben iyiyim. Bu tecrübeyi elimden almayı denemiş olmaları, beni aşırı derecede üzüyor. Bir ilaç sebebiyle İsveç'te aynı şeyleri yaşamak durumunda olan annelerin olması da beni üzüyor."
------------------

David Healy;
Professor of Psychiatry,lecturer,author
(Psikiyatri Profesörü, Eğitmen(Öğretim görevlisi),Yazar)
Bangor, Galler
-----------------------
"Size Victor Motus'un hikayesinden bahsedeyim. Victor Motus, başarılı bir işadamıydı. Birçok restoranı vardı. Bir okul komitesinin başındaydı. Yaşadığı semtin belediye başkanıydı.

Topluluk için yaptığı çalışmalar dolayısıyla başkan Bill Clinton'dan bir ödül almak üzereydi. Ödülü almak için Washington'a uçması gerekiyordu. Bill Clinton'la buluşacak ve yaptığı işler için bir ödül alacaktı.

Buluşmadan bir hafta önce karısına "uyumakta zorluk çektiği" konusunda şikayet etti. Karısı onu doktora görünmesini organize etti. Doktorun aldığı notlar, onun depresyonda olduğunu göstermiyor. Doktorun notları sadece tek şikayetinin "iyi uyuyamadığı" olduğunu gösteriyor.

Ama doktor ona "bunun depresyonda olduğunun bir işareti olduğunu" söyledi. Çünkü doktorlar, ilaç firmaları tarafından tam da bu şekilde düşünmek üzere eğitilmişlerdir.

Doktor ona bir SSRI verdi ve "bu hapın işe yaraması için birkaç hafta geçmesi gerektiğini" söyledi. Bu haplar verildikten 2 veya 3 gün içinde Victor Motus açıkça daha da huzursuzlaştı, telaşlandı. Karısına "bu hapların ona iyi gelmediğini" söyledi. Karısı ve kızı ona dediler ki:

"Ama bu hapların işe yaraması birkaç hafta alıyor. İlacı almaya devam etmen gerek!"

O, bu ilaçları almaya devam etti ve ilaca başladığının altıncı gününde, Washington'a uçması gerektiği günde erkenden kalktı, arabasına bindi.   Arabasını evinin birkaç mil uzağına sürdü. Silahını çıkardı ve kendini kafasından vurdu."
-----------------

Sara Bostock,
Mother of Cecily and co-founder of ssristories.com
(Cecily'in annesi ve ssristories.com'un kurucu ortağı)
San Fransisco, USA
----------------------
"Kızım öldükten sonra aynısının ülkenin ve dünyanın her yerinde olduğunu gördüm. O kadar şaşırdım ki dehşete kapıldım ve aynısının başkalarına olmasını önlemek istedim.

Maalesef, kendi kızınızın başına geldiğinde düşünüyorsunuz ki.. Bu korkunç ama sadece keşke son kez böyle birşey olmuş olsa.. Öyle olsa belki birazcık bireyler düzelmiş olur. Kızımın ölümü hiç de bu türden son olay olmadı."
------------------

Hakan Jarbin, 
"sponsorlu eğitim"de Çocuk ve Adölesan Psikiyatri Eğitmeni, Başpsikiyatrist

Hakan Jarbin, Ph.D. (Doktora)
Başhekim (/Başpsikiyatrist)
"Sponsorlu eğitim" de Çocuk ve Ergen(Adölesan) Psikiyatrisi Öğretmeni
Halmstad, İsveç
-----------------
"İyi ki hastalar fazla okumuyorlar. Daha çok dediklerimizi dinliyorlar. FASS(İsveç İlaçlar kitabı)'nda bence gülünç olan bir uyarı var.

Metin, ilacın 18 yaş altındakiler de kullanışlılığından bahsetmez. Zorla, ilacın 50'de 1 oranında daha fazla intihar ve kendine zarar verme düşüncesine sebep olduğu ileri sürülür. 3'te 1'in ilaçtan çokça faydalanması önemsiz gösterilir.

Bazen reçeteye "ilacın gerçekten verilmesini istiyorum." yazmamız gerekir. Bu terim SIC=gerçekten verilmesini istiyorum'dur.

17 yaşında birine Fluoksetin /Prozac reçete ettiğimiz de, aksi taktirde eczaneler ilacı vermezler. Eczaneler uyarı metnini okumamızı ve reçetede yazdığımızdan gerçekten emin olmak isterler. Bu da eczaneyi geri aramamız ve reçetede yazanları gerçekten kastettiğimizi söylememiz gerektiği, anlamına gelir.

Eczane çalışanları, uyarı metinlerini sıradan insanlardan daha etraflıca okurlar. Çünkü, sıradan insanlar daha çok bizim dediğimizi dinlerler."
------------------------

Pirjo Strafe
SPES Stockholm Başkanı,
Johan'ın annesi(1976-1997) ; Erkki'nin eşi (1929-2001)
Stockholm, İsveç
-------------------------
"Johan'ın ölümünden yaklaşık 2 sene sonra ben de depresyona girdim. Tekrar yaşama geri dönecek bir yol bulamadım. Bana Cipramil(Citalopram /Celexa) verildi. Başta kendimi biraz daha iyi hissettim. Ama birkaç hafta sonra zombi benzeri bir duruma girdim.

Gülemiyor, ağlayamıyor, hiçbir şekilde duygusal tepki veremiyordum. Doktoruma bunu söylediğimde "ilacı kesinlikle bırakmamam gerektiğini" söyledi. Bunun yerine ilacın dozajını yükseltti.

İlacı birkaç ay boyunca aldım ve kendimi daha da kötü hissettim. Tuhaf görüntüler görmeye başladıktan sonra, kendi insiyatifimle dozu adım adım azaltmaya başladım.

Bir bıçak gördüm, bıçağı saniyenin onda birinde nasıl kavradığımı ve kızımın göğsüne sapladığımı gördüm. Makas veya keskin bir obje gördüğümde de aynısı oluyordu. Bunu nasıl elime alarak kızımın göğsüne saplayıp onu öldürdüğümü görüyordum.

Bunun normal olmadığını ve ilacın bir yan etkisi olduğunu, farkettim. İlacı çok yavaşca azaltmaya başladım ve bir seyir defteri yazdım. İlacı azalttığım da sanki kafamda bir fırtına koptu. Şiddetli elektrik boşalması ve şimşekler. Ve bunun gibi birçok yan etki. Tüm yan etkilerden arınmış olarak ilacı bırakabilmem aslında 7 ay sürdü."
-------------------------

David Healy;
Professor of Psychiatry,lecturer,author
(Psikiyatri Profesörü, Eğitmen(Öğretim görevlisi),Yazar)
Bangor, Galler
-----------------------
"Bugün doğum öncesi kliniklerde yoğun olarak yapılan "tarama programları" vardır. Bu programlar, kadınları ölçekler yardımıyla değerlendirmeyi içerir. Hamile kadınların çokça bir kısmında, bir "duygudurum bozukluğu"nun özellikleri bulunur. Belki daha kolay sinirlenebilirler, aynı zamanda rahat uyuyamazlar.

Depresyon kriterlerini sağlarlar ama depresyonda değillerdir. Sadece hamiledirler!  Ama bu değerlendirme ölçeklerinde, hamile olmadıkları durumdan daha yüksek skorlar çıkacaktır. Aslında bu değerlendirmeleri birden çok kez tekrarlarsak, çoğunlukla görülür ki tedavi olmadan değerlendirme puanı azalır.

Ama değerlendirme ölçekleri tekrarlanmaz. Bir değerlendirme ölçeği baz alınarak, kadına "depresyonda olduğu ve antidepresan almaya başlaması gerektiği" söylenir.

20 yıl önce kadınlara antidepresanlar verilmesi nadirdi. Artık bazı ülkeler de gebelik sırasında antidepresan alan kadın oranı yüzde 10-15'lere çıkmıştır. Bu olağanüstü bir değişim ve çok tedirgin edici."
------------------------

Sara Bostock,
Mother of Cecily and co-founder of ssristories.com
(Cecily'in annesi ve ssristories.com'un kurucu ortağı)
San Fransisco, USA
----------------------
"ssristories.com, kurucularından biri olmaktan gurur duyduğum bir web sitesi. Kızımınkine benzer veya şiddet, hatta cinayet, cinayetli intihar veya sadece tuhaf davranışlar, trafikte öfkelenme hikayelerini tedavül eden bir grubun parçasıydım.

Antidepresan alan kişilerin yaptığı her türden olayı topladık. Bütün bu hikayeleri görünce, "bunların arkasında sadece insanların hasta olduğunun yatmadığı" anlaşılıyordu.

Çünkü, olaylarda ortaya çıkan kalıplar birbirine çok benziyordu. Ve bu olaylar çoğu kez antidepresanlara başlandığın da veya doz değiştirildiğin de oluyordu. Bu sebeple, bu hikayeleri sadece bir liste yerine bir veri tabanına kaydetmenin çok daha etkili olacağını düşündüm. İlacın adına, olayın türüne ve olay yerine göre sıralama yapabileceğiniz bir veri tabanı."
-----------------

David Healy;
Professor of Psychiatry,lecturer,author
(Psikiyatri Profesörü, Eğitmen(Öğretim görevlisi),Yazar)
Bangor, Galler
-----------------------
"Burada polis veya her türden suçla uğraşan kimseler açısından önemli bir husus var. Örneğin insanlar çok sıradışı koşullar altında intihar ettiğinde veya sıradışı veya çılgınca cinayetler olduğunda veya failin suçu işlemek için hiçbir açıklanabilir gerekçesi olmadığı diğer türden suçlarda..

Polis genellikle bu kişilerin şu yada bu antidepresanı aldığının farkındadır. Bunu mahkemelerin dikkatine sunmak çok önemlidir. Bu ilaçları alırken suç işleyen herkesin ilaç alıyor olduğundan dolayı affedilmesi gerekir diye bir durum yok.

Çünkü ilaç alırken normal şekillerde suç işleyen çok sayıda insan vardır ve bu kişilerin tamamiyle yaptıkları suçlardan dolayı sorumlu tutulmaları gerekir. Ama aynı zamanda ilacı almamış olsalar, suçu işlemeyecek olan bir kısım insan da var. Adalet sisteminin bu grup insanları ayırt edebilmesi önemlidir.

Mahkemelerin bu konuyla ilgili sorunu olacaktır. Çünkü toplum olarak bu tür durumlarda, sorumluluğun kimde olduğunu belirlemek için yeterince çalışma yapmadık.

Sorumluluk bir dereceye kadar bu durumun problem olabileceğini rededen uzmanlardadır. Sorumluluk bir dereceye kadar uzun sürelerdir bunun bir problem olabileceğini rededen ilaç firmalarındadır.

Bunlar başa çıkılması zor, aldatıcı konulardır. Ama insanlar, ilaçların bazı kimselerde problem yaratabileceğini farkederse, bu ilaçların kullanımı çok daha güvenli olacaktır. Bu farkına varmanın, insanların ilk hap almaya başladıkları anda başlaması gerekir. Doğru uyarıların yapılması gerekir.

Ve bu farkında varmanın belki de kişilerin kendini öldürmesine veya bir suç işlemesine kadar devam etmesi gerekir. İnsanların hatta o noktada bile ilaçların oynamış olabileceği rolün farkına varması gerekir."
------------------------

                                                                 İlaçların etkileri sonucu gerçekleşen intihar,cinayet ve şiddet olaylarının listesini gösteren bir bölüm (1)

NOT:Dikkat edilecek bir husus da okullarda gerçekleşen saldırıların da eklenmiş olmasıdır.. Resmi tıklarsanız büyük haliyle görebilirsiniz.

Sara Bostock,
Mother of Cecily and co-founder of ssristories.com
(Cecily'in annesi ve ssristories.com'un kurucu ortağı)
San Fransisco, USA
----------------------
"ssristories.com, medyada yer almış 5000'in üzerinde anlatı.

Matt Miller 13 yaşındaydı. 1997 Haziran'ında Kansas'ta öldü. Anne-babası onu doktora götürdü. Ailesi başka bir şehre taşındıktan sonra davranışları kötüleşmişti. Doktor ona örnek bir kutu Zoloft verdi.

Kara Baker 12 yaşındaydı. 2001 Haziran'ında Idaho'da öldü. 7 aydır Paxil alıyordu. Görünüşü ve davranışları keskin biçimde değişmişti. Annesine geride bir not bıraktı:  "Beni bulduğunda ölmüş olacağım."

Julie Woodword 17 yaşında. 2003 Temmuz'unda Pensilvanya'da öldü. Okula uyum meseleleri yüzünden Zoloft verildikten bir hafta sonra kendini astı.

Beth Winter 22 yaşında. 2003 Haziran'ında öldü. Paxil'e başladıktan 7 gün sonra kendini ailesinin evinde koridorda astı. Yeme sorunları vardı, uyumakta zorluk yaşamıştı.

Alex 19 yaşındaydı. 2003 yılı baharında Vermont'da kendini vurdu. Okula uyum sorunlarından dolayı birkaç aydır Zoloft alıyordu."
------------------

Vera Sharav, 
President and Founder of Alliance for Human Research Protection www.ahrp.org (İnsan Araştırmalarını Koruma İttifakı Başkanı ve Kurucusu www.ahrp.org )
New York, USA
------------------------
(Alliance for Human Research Protection'un (www.ahrp.org) Kurucu ve Başkanı )

"Bir toplum ne zaman kendi çocuklarının güvenliği ve sağlığını, bir endüstri uğruna kurban etmeye karar vermişti?"
-----------------------

Christian Delahunty; 
Indiana'nın annesi
Salt Lake City, USA
-------------------------
"8 yıl ilaç aldıktan sonra, artık bastırmış olduğum herşeyle başa çıkmam gerekti. Problemim aslında hiçbir zaman ortadan kaybolmamıştı. Bu durum beni manik dönemlere soktu. Günden güne.. Sadece.. Ne bekleyeceğimi bilmiyordum çünkü beni derinden vurmuştu.

Hayatla en baştan nasıl tekrar başa çıkacağımı öğrenmem gerekti. Doktorum bana sadece şöyle söylemiş olsaydı:

"Yeterince uyuyor musun? Vitaminlerini alıyor musun? Düzgün besleniyor musun? Yeterince su içiyor musun? Egzersiz yapıyor musun?"

Özetle: "Kendine bakıyor musun?" O taktirde muhtemelen antidepresan almama hiç gerek olmazdı. Çünkü, böylece mücadele ettiğim üzüntü, keder ve kayıp gibi hislerle sağlıklı bir şekilde başa çıkarak çıkış sağlamış olurdu."
---------------------

David Healy;
Professor of Psychiatry,lecturer,author
(Psikiyatri Profesörü, Eğitmen(Öğretim görevlisi),Yazar)
Bangor, Galler
-----------------------
"Burada gerçekleşen olaylardan biri 1960 ve 1970'lerde intihar oranı artarken otopsi oranının, ölüm sonrası inceleme oranının da artması olmuştur. SSRI'lar piyasaya sürülmeden önce, intihar oranı düşmeye başladığında otopsi oranı da düşmeye başlamıştır.

Eğer ölümden sonra inceleme yapmazsak, ne intiharları ne de cinayetleri tespit edemeyiz. Çok sayıda intihar ve cinayet vakası, sadece ölüm sonrası yapılan incelemeyle bulunur veya tespit edilir.

Artık eskiden olduğundan çok daha az sayıda ölüm sonrası inceleme yaptığımızdan bu, (şimdilerde) neden daha düşük intihar oranına sahip oluyor, göründüğümüzün olası sebebidir. Otopsi oranının düşmüş olduğu tüm ülkelerde, aynı zamanda intihar oranı da düşmüştür."
--------------------

Danuta Wasserman, intihar araştırmalarıyla uğraşan İsveç ağında bir örümcek gibidir. SSRI'larla ilişkilendirilen tehlikeleri bilirler. Ama maalesef sorunları önemsiz göstermek için ellerinden geleni yaparlar.

Danuta Wasserman, 
Professor of Psychiarty and Suicidology at Karolinska Institutet "Swedish expert"(Karolinska Enstitüsü'nde Psikiyatri ve İntihar Profesörü,"İsveçli uzman")
Stockholm, İsveç
-------------------------
"Asıl ilaç bahsettiğim yan etkileri ortaya çıkarabilir. Bu agresyon, şiddetli intihar ve intihar teşebbüsü düşünceleri olabilir, ama çok nadirdir.

Ayrıca bu en çok 24 yaş ve altındakilerde gözlenmiştir. Tüm araştırmalar, tüm diğer yaş gruplarının bu tür bir tedaviden fayda gördüğünü gösterir."
-------------------

Ne zaman bir cinayet veya intihar meydana gelse, şok, üzüntü, çaresizlik ve sıklıkla SSRI'lar karşımıza çıkar.

Pirjo Strafe
SPES Stockholm Başkanı,
Johan'ın annesi(1976-1997) ; Erkki'nin eşi (1929-2001)
Stockholm, İsveç
-------------------------
"Stockholm'daki SPES(İntihar Önleme Derneği)'nin 2000 yılından beri başkanıyım. İntihar edenlerin yakınları için "keder grupları"yla beraber çalışıyorum.

Geçen 3 yıl içinde, acı çeken akrabalar, 4 hafta üzüntüden sonra doktorların onları antidepresanlar, SSRI'ler almaya ikna etmeye çalıştığını anlattı. Bu beni hayrete düşürdü."
-------------------

Sara Bostock,
Mother of Cecily and co-founder of ssristories.com
(Cecily'in annesi ve ssristories.com'un kurucu ortağı)
San Fransisco, USA
----------------------
"Polisler, politikacılar.. Tüm bu insanların antidepresanlar almasının, duygularını bastırmasının, muhakeme yeteneğini bozmasının, bilincini değişikliğe uğratmasının ne gibi sonuçları var?"
----------------------

Danuta Wasserman, 
Professor of Psychiarty and Suicidology at Karolinska Institutet "Swedish expert"(Karolinska Enstitüsü'nde Psikiyatri ve İntihar Profesörü,"İsveçli uzman")
Stockholm, İsveç
-------------------------
"Google'da yan etkilerin olduğunu okuyabilirsiniz. Telefonlara cevap verip, "İyi olmadığınızı farkediyorsanız bizi arayıp numaranızı bırakın." diyen birçok genel pratisyenler, hemşire grupları ve sorumlular tanıyorum. Kişinin somut olarak izlenmesi gerekir."
-----------------------

Ekrandaki yazı;
---------------
(..they don't always need to say: "You will get anxiety or beat your wife or have suicidal thoughts!" This just scares people!)

(Ama her seferinde anksiyete kapılabilirsiniz, karınızı dövebilirsiniz veya intihar düşünceleriniz olabilir, demezler. Bu insanları korkutur.)
(... her zaman şunu söylemek zorunda değiller: "Endişeleneceksin, karını döveceksin ya da intihar düşüncelerin olacak!" Bu sadece insanları korkutur!)
----------------

İsveç'in en önde gelen CBT (Bilişsel Davranışçı Terapi) ve İntihar uzmanlarından biri Göteborg'tan Profesör Jan Beskow'dur. 2010 yılında İsveç Ulusal Sağlık ve Refah Heyeti yayınladığı kılavuzda, hem bilişsel terapiyi, hem de antidepresanları tavsiye etti. Jan Beskow bu görüşe karşı.

Jan Beskow,
Professor emeritus of Psychiatry Specialist in Suicidology
(İntihar Biliminde Psikiyatri Uzmanı , Emekli Profesör)
Gothenburg, İsveç
--------------------------
"İnsanlara düzenli olarak antidepresanlar + CBT verilmemelidir. Çünkü böylelikle neyin etkili olduğunu bilemezsiniz. Antidepresanlar gitgide hayat boyu süren tedaviler haline gelmeye başladığından ve antidepresanın mı, CBT'nin mi etki gösterdiğini bilemediğimizden dolayı, hastayı belki de uzun dönemli ve gereksiz bir tedaviye sokmuş olursunuz ki, bunun dikkate değer yan etkileri vardır.

Bu sebeple mümkün olduğunda aynı anda sadece tek bir tedavi uygulanmalıdır. Ayrıca bu, tüm araştırmalarda uyulan yaygın bir prensiptir."
-----------------------

Vera Sharav, 
President and Founder of Alliance for Human Research Protection www.ahrp.org (İnsan Araştırmalarını Koruma İttifakı Başkanı ve Kurucusu www.ahrp.org )
New York, USA
------------------------
"İsveç gibi bir ülke, tüm bunları daha önce yaşamamış ülkeler, şimdi hedeflerinde sizler varsınız. Doktorlar için hazırlanan klavuzlardan (guideline) haberdar olun.

Bu klavuzlar, paraları "ilaç kullanımını arttırmaya çalışan ilaç üreticileri tarafından ödenen" doktorlar tarafından yazılmaktadır. Bu, ilaçların çok büyük ölçeklerde satılması için bir uğraşıdır."
-----------------

Pirjo Strafe
SPES Stockholm Başkanı,
Johan'ın annesi(1976-1997) ; Erkki'nin eşi (1929-2001)
Stockholm, İsveç
-------------------------
"Antidepresanlar da bugüne kadar edindiğim tecrübelerden sonra tamamen eminim ki, ilaçlar hem oğlumun, hem eşimin ölümünde rol oynadı. Kimse eşime "ne ilacı almaya başladığında kendini daha kötü hissedebileceğini" ne de "birisinin onu gözlemlemesi gerektiğini" söylemedi."
--------------------------

Aslında tehlikelerin farkında olmak gerektiğine inanan İsveçli psikiyatristler de var. Bunlardan biri, Karolinska Enstitüsü'nde profesör olan Bo Runesson. Aynı zamanda Stockholm'deki Capio St.Görans Hastanesi'nde başhekim.

Bo Runesson,
Professor of Psychiarty Karolinska Institutet Chief physician Capio S:t Görans Hospital. (Karolinska Enstitüsü Psikiyatri Profesörü, Capio St Görans Hastanesi Başhekimi.)
Stockholm, İsveç
----------------------
"Antidepresanlar alırken intihar etme tehlikesinin tedavinin çeşitli aşamalarında, özellikle en başlarında hissedebileceğiniz genişlemiş anksiyete ile alakalı olduğunu düşünüyorum.

Ama aynı zamanda bazı insanlar antidepresan ilaçların çevrelerindeki dünya ve yakınlarıyla olan ilişki ve tecrübelerini kısmen ortadan kaldırdığını düşünürler. Daha az duyarlı olduklarını söylerler. Bu iyi de olabilir, kötü de.."
---------------------

Stockholm'de başhekim ve psikiyatrist olan Göran Högberg, uzun zamandır SSRI'ların tehlikeleri hakkında uyarmıştır.

Göran Högberg,
Psikiyatrist ve başhekim
Stockholm, İsveç
---------------------
"önceleri, intiharların tedavinin başlarında olduğuna inanılırdı. Ama TADS araştırması Fluoksetin (Prozac) grubunda %15 oranında intihar oranı ortaya çıkardı ve bu intiharlar, 9 ay süren tedavinin tümünde meydana gelmişti."
-------------------

Bo Runesson,
Professor of Psychiarty Karolinska Institutet Chief physician Capio S:t Görans Hospital. (Karolinska Enstitüsü Psikiyatri Profesörü, Capio St Görans Hastanesi Başhekimi.)
Stockholm, İsveç
----------------------
"Bugün kullandığımız antidepresanlar belki sizi normalde ilgilendirecek konularda daha az endişeli yapıyor. Daha az hassaslaşıyorsunuz. Kişi daha az umursar oluyor. Ama kişinin etrafıyla etkileşimindeki normal bariyerlerinin daha güçsüzleşme tehlikesi var."
---------------------

Göran Högberg,
Psikiyatrist ve başhekim
Stockholm, İsveç
---------------------
"Ayrıca cinsellik konusu var. Bu konu hakkında birçok vakada hem genç erkeklerde, hem kızlarda olumsuz yönde etkilenir. Bu ciddi bir konudur, çünkü adölesanlar sevgiyi keşfetmek üzeredirler."
---------------------

Bo Runesson,
Professor of Psychiarty Karolinska Institutet Chief physician Capio S:t Görans Hospital. (Karolinska Enstitüsü Psikiyatri Profesörü, Capio St Görans Hastanesi Başhekimi.)
Stockholm, İsveç
----------------------
"Aksi taktirde önemli olan şeylerin, kişiyi daha az tedirgin etmesi, aynı zamanda kişinin intiharının yakınlarını nasıl üzeceğini görmezden gelmesini kolaylaştırabilir."
---------------------

Birinin öldüğü veya bir suçun işlendiği olaya SSRI'ların karıştığından mı şüpheleniyorsunuz? Polise bildirin!

Bu sorun yalnızca sağlık sisteminde kaldığı sürece, sadece bir pazarlama problemi olur.(1)

***************************
***************************

(3.BÖLÜM)

Gerçekler İsveç'te satın alınabilir mi?

Bilim insanları 20 yıldan fazla süredir tehlikelerin farkında, ama İsveç'teki insanlar bunun yerine "uzmanları" dinlediler. Kimse "uzmanlar"ın doğruyu söylemediğini sorgulamadı.

Doktor ve gazeteciler, reklamı bilgi gibi gösteren halkla ilişkiler acentaları tarafından satın mı alınıyor?

İsveç'te duyarlı kim var?
Antidepresanların anlatılmayan hikayesi.
Vicdan - Madurlar - Yalan

YALAN

David Healy;
Professor of Psychiatry,lecturer,author
(Psikiyatri Profesörü, Eğitmen(Öğretim görevlisi),Yazar)
Bangor, Galler
-----------------------
"Bugün elimizdeki ilaçlar harika olabilir, hayat kurtarabilirler. Bu ilaçlara sahibiz çünkü anne-babalarımız, onların arkadaşları, "bu ilaçların işe yarayıp yaramadığını ve güvenli olup olmadığını" bulmak için klinik testlerde tehlikeler göze aldılar.

Bu tehlikeleri sizin, arkadaşlarının ve geldikleri toplulukların adına aldılar. Yaptıklarının bilime katkıda bulunduğuna inanarak bu tehlikeleri aldılar. Yaptıklarının dünyayı hepimiz için daha iyi ve güvenli bir yer yapacağına inanarak bu tehlikeleri göze aldılar.

Katıldıkları tüm testlerin verileri herkese açıkken durum böyleydi. Ancak bu veriler artık herkese açık değil. Artık bir testte yer alırsanız, aldığınız riskle beraberinde gelen, ilaç firmalarını karlı kılan veriler saklanır.

Bir teste katılırsanız, aldığınız riskle beraberinde kazanılan verilerin, uzmanlar tarafından incelenmeye açık olacağını düşünürsünüz. Ancak bu verilere erişim mümkün olmaz.

Bu sistemle daha fazla işbirliği yapıp yapmayacağınıza sizin karar vermeniz gerekir.Yada sizden bu riskleri almanız istenildiğinde, katkıda bulunduğunuz klinik deneylerde ve diğer deneylerde kazanılan verilerin, hepimizin hayatını daha iyi ve güvenli yapmak için "herkese açık" olmasını talep etmeniz gerekir."
-------------------

Peter Rost, dünyanın en büyük ilaç firmalarından Pfizer'ın ABD'deki şirketinin eski pazarlama bölümü müdürü.

Kendisi, "pazarın nasıl daha fazla kar talep ettiğini ve kar amacının hasta güvenliğinin önüne geçtiğini" anlatıyor.

                                                                  Peter Rost, Yazar(2)

Peter Rost, M.D.,
Author, Former Pfizer Marketing Vice President.
(Yazar, Eski Pfizer Pazarlama Başkan Yardımcısı.)
New Jersey ,USA
---------------------
"İlaç endüstrisi aslında para kazanmayı da içeren bir iş faaliyeti. Sadece para kazanmakla yetinilmez, aynı zamanda her sene daha çok para kazanmanız gerekir.

Bir senede çok para kazanıyor olmanız önemli değildir. Hisse senedi piyasası için önemli olan tek şey "her yıl ardı ardına ne kadar daha çok para kazandığınızıdr." Bu da "blockbuster" denen, gerçekten çok büyük ürünlere yoğunlaşmanız anlamına gelir."
---------------------

1900'ler boyunca İsveç, şeffaflığı artırarak ve toplumdaki eşitsizliği küçülterek yolsuzluğu azaltmaya uğraştı. Artık yolsuzluk geri dönmüş durumda ve failleri İsveçlilere gülerek sırıtıyor.

Evelyn Pringle'e göre İsveçlilerin ABD'den ders almış olması gerekir.

Evelyn Pringle,
Gazeteci,
Green Bay(Wisconsin), USA
------------------
"Bu ülkede ilaç endüstrisi, politikacılara bağışta bulunabilir. Son yönetim zamanında, Bush yönetimi zamanında dünya çapında espri konusu olduk. Çünkü Bush yönetimi, tüm ABD'yi ruhsal hastalıklar açısından taramak istedi. Yeni bir özgürlük komisyonu kuruldu ve TeenScreen programı buna dahildi.

Bu yönetim, bunun okullarda uygulanmasını önerdi. Şimdi yeni bir yönetim var. On yıl kadar geçmiş. 8 sene Bush yönetimi, şimdi Obama yönetimi. Bush görevdeyken, Cumhuriyetçiler görevdeyken "ilaç endüstrisi bağışlarının %75'i Cumhuriyetçilere gitti." Şimdi bağışların %75'i Demokratlara gidiyor.

Henüz yeni sağlık reformu yasa değişikliğini kabul ettik. Tarama programları sağlık reformu yasa tasarısının içinde. Yeni annelerde doğum sonrası depresyon taraması yapmak için, Mother's Act (Annenin Hareketi) adlı yeni bir program var.

Ama tekrar söylüyorum. Bu konu sadece doğum sonrası depresyon değil. Kadınlar hamileyken, tarayacakları her türlü ruhsal bozukluklar ve hamile kadınlara, bu psikiyatrik ilaçları verecekler. Asıl sorun da burada. Bu yasa,  Sağlık Reformu Yasası'nın binlerce sayfalık metni içine eklenmiş olarak kabul edildi.

Bunu yapan artık ilaç endüstrisi bağışlarının %75'ini alan Obama Yönetimi oldu. Bush yönetiminin ilaç endüstirisi paralarının %75'ini alırken yaptığının aynısını yapmayı sürdürüyorlar.

Birşey değişmedi. İlaç endüstrisi ABD hükümetine rüşvet yedirdi. Hükümetin demokrat yada cumhuriyetçi olması farketmez. Tek yapmanız gereken Center for Responsible Politics(Sorumluluk sahibi Politika Merkezi)'in websitesine girip paraların nereye aktığına bakmaktır. Bush yönetimi zamanında paralar nereye akıyordu, şimdi nereye akıyor?"
------------------------

Barbara Mintzes, Vancouver'deki British Columbia üniversitesinde Doçent doktor ve araştırmacı.

Toplumun ilaç firmalarının reklam kampanyalarından nasıl etkilendiğini güncel araştırması sebebiyle bilmekte.

Barbara Mintzes,
Associate Professor in the Department of Anesthesiology, Pharmacology & Therapeutics at UBC. (UBC'de Anesteziyoloji, Farmakoloji ve Terapötikler Anabilim Dalı Doçent (Profesör yardımcısı))
Vancouver, Kanada
-------------------------
"DSM'de kapsam altına alınan gittikçe daha çok psikiyatrik tanı var. DSM(Diagnostic and Statistical Manual - Teşhis ve İstatistik Elkitabı)'nın kısaltmasıdır. Bu elkitabı Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından oluşturulmuştur.

Elkitabı, "psikiyatrik tanıların tüm kriterlerini listeler" ve aynı zamanda dünya çapında büyük bir etkiye sahiptir."
-----------------------

Teşhis ve İstatistik Elkitabı'nın asıl amaçlanan, doktorlar için bir yardımcı olmasıydı. Ama bu kitap, ilaç endüstrisi için çok karlı işe dönüştü.

Emekli psikiyatri profesörü Dr.Allen Frances, DSM-IV'ün hazırlıkları sırasında başkandı. Bugün ise buna şüpheyle bakmaktadır.

Allen Frances, M.D
Professor emritus of psychiatry at Duke University School of Medicine. Chair of the DSM-IV Task Force.(Duke Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde emekli psikiyatri profesörü.DSM-IV'ın Görev Gücü Başkanı.)
Durham, USA
-------------------------
""Psikiyatrinin münasip sınırları"nın nereye kadar olduğunu anlamamız çok önemli olduğunu düşünüyorum. Psikiyatri bu münasip sınırlar içinde kalırsa harika bir meslektir ve iyilikler yapar.

Korkum, psikiyatrinin normallik pahasına, yarardan çok daha fazla zarar verme olasılığının olduğu sınırlarını genişleterek aşırı tutkulu bir faza girdiği.."
------------------------

Peter Rost, M.D.,
Author, Former Pfizer Marketing Vice President.
(Yazar, Eski Pfizer Pazarlama Başkan Yardımcısı.)
New Jersey ,USA
---------------------
"Blockbuster"'ın tanımı, yılda bir milyar dolardan fazla satan üründür. Bu, senede 7-8 milyar İsveç Kronu'ndan fazladır. Yani bu ürün devasadır.

Bu ürünlerin bu satış hacmine ulaşabilmesi için pazarlama ve satış için çok geniş kaynaklara ihtiyaç duyulur.  Bu da, satışları artırmak için doktorlara ve hastanelere giden, çok sayıda satıcıdan oluşan geniş bir pazarlama gücü anlamına gelir.

Reklam ajansları, Halkla İlişkiler ajansları kullanılır. Yani her türlü ajans ve eğitim ajansları da kullanılır. Bunlar bazen daha sonra "bilimsel dergilerde yayınlanan makaleler" de yazarlar. Doktorlar için sempozyumlar, toplantılar vb. ayarlarlar. Herşey mümkün olduğunca çok satabilmek için düzenlenir."
-----------------------

Ray Moynihan, ödüller almış Avustralyalı bir gazeteci, yazar, araştırmacı ve film yapımcısı.

"Selling Sickness (Hastalık Satmak)" adlı kitabın yazarlarından ve aynı isimli filmin metnini yazmıştır.

Ray Moynihan,
Gazeteci,video yapımcısı,araştırmacı ve yazar
Byron Bay, Australien (Avustralya)
----------------------------------
"Beni gerçekten şok eden ve keşfetmiş olduğum şeylerden biri, "Bir Sağlık Koşulunun Markalaştırılması Sanatı (The Art of Branding a Condition)" adlı makaleydi. Bu makale, Vince Parry adlı biri tarafından yazılmıştı. Bu kişi, Manhattan'da ilaç firmaları için çalışan bir pazarlama uzmanıydı. Görevi, "Sağlık Koşullarını Markalaştırma" işini yapmaktı.

Bu özünde, ki kitapta ve filmde bunun hakkında çok açık şekilde konuşuyor. Hastalık ve rahatsızlıkların algısını kaydırmak ve değiştirmek için ilaç firmalarıyla nasıl birlikte çalıştığı üzerine;

İlaç firmalarıyla, doktorlarla, toplulukla, hastalıklar hakkında düşünüşümüzü değiştirmek için nasıl çalıştığı üzerine;

Sağlık koşullarının etiketini, adını, bu koşullar için ilaç satanların çıkarlarını artırmaya yönelik tasarlamak üzerine.

Bu bir komplo teorisi değil, modern pazarlamanın doğal durumu."
----------------------------

Barbara Mintzes,
Associate Professor in the Department of Anesthesiology, Pharmacology & Therapeutics at UBC. (UBC'de Anesteziyoloji, Farmakoloji ve Terapötikler Anabilim Dalı Doçent (Profesör yardımcısı))
Vancouver, Kanada
-------------------------
"Problemlerden biri, konulan teşhislerde bir artış oldu ve örneğin bazı teşhisler var ki DSM'nin ana metnine eklenmeyi başaramadı. Bu teşhisler sadece elkitabının ek kısmında. Buna rağmen ABD'de bu koşulu bile tedavi etmek için ilaçlar ruhsat alabilir."
------------------------

Allen Frances, M.D
Professor emritus of psychiatry at Duke University School of Medicine. Chair of the DSM-IV Task Force.(Duke Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde emekli psikiyatri profesörü.DSM-IV'ın Görev Gücü Başkanı.)
Durham, USA
-------------------
"Psikiyatri, teşhis koyma sistemini yeniden gözden geçirmekte ve DSM-V çalışmasının amacı pervasızca olan bir yöne ilerlediğini düşünüyorum.  Bu çalışma, çok az bilimsel temeli olan ve çok talihsiz ve kasıtsız sonuçlara sebep olma potansiyeli taşıyan çok sayıda yeni teşhis önermektedir."
--------------------

Barbara Mintzes,
Associate Professor in the Department of Anesthesiology, Pharmacology & Therapeutics at UBC. (UBC'de Anesteziyoloji, Farmakoloji ve Terapötikler Anabilim Dalı Doçent (Profesör yardımcısı))
Vancouver, Kanada
-------------------------
"Adet Öncesi Gerginlik Bozukluğu"nu adet öncesi semptomlardan daha şiddetli yapan kriterler var. Bazı kadınlarda adet öncesi semptomlar daha şiddetli olur. Ama bu psikiyatrik bir tanı olmalı mı? Önemli olan konu bu."
-----------------------

Allan Cassels, Kanada'nın en saygın gazetecilerinden. Ray Moynihan ile birlikte "Hastalığı Satmak (Selling Sickness)" adlı kitabı yazdı. Bu kitap doktorlardan dünya çapında övgü aldı.

Allan Cassels,
Gazeteci, Yazar, İlaç politikası araştırmacısı
Victoria, Kanada
--------------------
"Genellikle editör bir basın açıklaması alır. Basın açıklaması belki bir halkla ilişkiler firmasından gelir.

Açıklama şöyle der: "Elimizde bu yeni ilaç var. İlaç muhteşem ve şu durumu tedavi eder." Bunu gazetecilere iletir ve "Hikayesini yapın!" derler.  Sadece kötü gazeteciler basın açıklamasını kopyalamakla kalırlar.

Çünkü basın açıklamasında "firma yetkililerin sözleri" gibi şeyler olur.  Belki firmanın şöyle diyen bir hastası olur: "Hayatım harika ve bu ilaçla değişti!" Ardından gazeteciler, bunu bir haber makalesi olarak yeniden basarlar.

Gazetecilere şunu söylerim: "Bu haber değil, pazarlamacılıktır. Aslında firmanın sizden yapmanızı istediğini yapıyorsunuz. Gerçek habercilik, firmanın sizden istemediği şeyleri yapmaktır.

Bu da, konunun detaylarına inmek, ilacın gerçek etkilerini, olası sakıncalarını, maliyetleri ve bu tedaviyi almakla ilişkilendirilen zararı bulmaktır. İyi gazeteciler bu soruları soracaklardır. Tembel gazeteciler sormayacaklardır. Nihayetinde halkın yararına olanı iyi gazeteciler sunarlar. Halkına yararına demek, halkı verilen yarar ve zararı kanıtlarıyla birlikte, dengeli bir biçimde bilgilendirmek demek."

Basın odalarında fazlaca baskı olur ve bunun bir kısmı reklamcılardan gelir. Örneğin burada Kanada'da, "Readers Digest" adlı bir dergi var. Çok kısa ve tamamen ilaç reklamlarıyla dolu. Tamamen(ilaçlarla) insanların hayatlarının nasıl değiştiğini anlatan iç açıcı, olumlu hikayelerle dolu. Bu kanımca ilaç endüstrisinin bir pazarlama aracı.

Adına "Sağlık Dergisi" denen çok sayıda derginin, hastalığın yüzeyini sadece tırmalaması, bir hasta hikayesini kısmen ilgi uyandıran şekilde nakletmesi ve ardından insanların bu tür tedavi görmek için nasıl doktorlarına danışmaları gerektiğini anlattıklarından dolayı söylüyorum.

Bu gazetecilik değil, pazarlamacılıktır. Ama gazeteciliğin kamuflajı altına saklanır."
----------------------------

Christchurch'ten Dee Mangin, birçok doktorun "firmaların satış temsilcilerine karşı olan zaafını kabul etmesinin ne kadar zor olduğunu" biliyor. Doktorların açıkça yardıma ihtiyacı var.

Dee Mangin,
Associate Professor Director, General Practice Research Group, lecturer (Genel Uygulama Araştırma Grubu Doçent Doktor(Profesör yardımcı) direktörü, Öğretim Görevlisi)
Christchurch, Yeni Zalenda
---------------------------
"Birçok doktor, "ilaç firmalarının onların karar veriş sürecini, doktorun kalemi tutup firmanın istediği reçeteyi yazmasına etki etmeyi deneyeceğini" anlamıyor. Bu etki etme, ilaç temsilcisinin doktorla dostane ilişkiler kurmasıyla ve doktoru başka hallerde kullanılmayacak ilacı vermeye ikna etmesiyle olabilir.

Ama ilaç firmaları tarafından sağlanan(lar), literatür ve eğitim yoluyla da aynısı yapılabilir. Bu sadece gizli bir pazarlama şeklidir.  Önemli olan "Anahtar Fikir Liderlerine (Key Opinion Leader)" gelip, ilaçlarını destekleyen konferanslar vermeleri için para öderler.

Bu ilacın lehine konuşmak ve inanınırlık sağlamak için gelip konuşan uzmanlara, binlerce dolarlık danışmanlık ücreti ödediklerini belki ifşa da etmezler."
-------------------------

Gitgide daha çok akademisyen, şimdiki gelişmelerle ilişkilendirilen tehlikelerin farkına varmakta. Bu ilaçların sonucu olarak insanlık yozlaşma tehlikesi altında.

Leemon McHenry, Kaliforniya Devlet Üniversitesi'nde felsefe eğitmeni.

Leemon McHenry,
Bioethicist, lecturer in philosophy at California State University (California Eyalet Üniversitesi'nde biyoetikçi, felsefe öğretim görevlisi)
Los Angeles, USA
-----------------
"Bulduğum en şok edici şeylerden biri "bu kişilerin, adına bilimsel yayın denilen yayınlara ünvanlarını ödünç vermek isteyen tıp doktoru" olmasıydı. Aslında olan ise, "bu doktorların, ilaç firmalarının pazarlama bölümleri arasındaki savaşlarda ve rekabet durumlarında kullanıldığıydı."

Bulduğum diğer oldukça şok eden konu, insan tıp dergilerinde yayılan bilgilere gerçekten güvenemez.Çünkü, "literatürün başkaları tarafından yazılma (ghostwriting) problemi var."

Açıkçası, en başta buna inanamadım. Kendim için bu konuyu araştırmaya başladım. Tıp dergileriyle ilaç firmaları arasındaki ilişkileri konu alan araştırmamda derinlere indikçe, klinik deney makalelerinin kabaca %50 veya daha fazlasının sahne arkasında, adına "medikal iletişim firmaları" denen firmalar tarafından oluşturulmuş olduğunun doğru olduğunu buldum."
---------------------

Peter Rost, M.D.,
Author, Former Pfizer Marketing Vice President.
(Yazar, Eski Pfizer Pazarlama Başkan Yardımcısı.)
New Jersey ,USA
---------------------
"Başkalarının adına yazma (GhostWriting) şu demektir ki, ilaç firması, bir reklam ajansını araştırmalara dayanan ve daha sonra bilimsel dergilerde yayınlanacak bir metin yazmakla görevlendirir.

Reklam ajansı tüm işi yapar. İş tamamlandığında ve satılacak ürünü kulağa çok iyi gelen şekle getirdiklerinde, farklı bilim insanlarını ve araştırmacıları arar ve sorarlar; "Bu makalenin yazarı olmak ister misiniz?"

Bu kulağa çok tuhaf gelir, ama bu şekilde yapılmaktadır. Bu sözde yazarlara, bilim insanlarına bu makalelere adlarını yazdıkları için çokça paralar ödenir.

Şöyle derler: "Bunu yazmış olabilirdim, çünkü içerik görüşüme uyuyor. Ama çalışmayı yapmak zorunda kalmadım." Ama aslında ismini bir reklam sütununda satmak gibidir. Bir atletin bir parça çikolata satması gibi. Bu elbette ki oldukça yanıltıcı ve aldatıcıdır.

Ama aynı zamanda iyi ünvana sahip bilim dergilerinin bile, başkaları tarafından, "hayalet kişiler" tarafından yazılmış makaleler yayınladığı anlamına gelir. Makalelere adını verenler aslında bu makaleleri yazmamışlardır. Doktorların hangi makalenin ciddi, özgün veya sadece gizli bir reklam olduğunu bilmesi imkansızdır."
-------------------------

Ancak İsveçli gazeteciler eleştirel olmakta serbest midirler?

Boston'daki Harward Tıp Fakültesi'nde eğitmen John Abramson, bu soruya muhtemelen daha yakından bakılması gerektiği görüşünde.

John Abramson, M.D.
Clinical Medical School, author, lecturer (Klinik Tıp Okulu, yazar, öğretim görevlisi)
Ipswich, USA
--------------------
"ABD'de gazete ve TV'lerdeki gazeteciliğe baktığımızda,ki İsveç'te de benzer olacağını düşünüyorum. ABD'de daha çok böyledir, çünkü "Doğrudan Tüketiciye Reklam"a izin veriyoruz. ABD ve Yeni Zelanda, "Doğrudan Tüketiciye Reklam"a izin veren sadece iki ülkedir. Kişisel fikrim bunun çok kötü bir fikir olduğu.

Bunun bir sebebi, artık internetin gazete ve hatta TV ile rekabet etmesiyle birlikte, eski medyaya karlı bir iş olarak reklamcıları tutabilmek adına, oldukça büyük ekonomik bir baskı mevcut. ABD'deki en büyük reklam verenler arasında "medikal endüstri" yer alır. Para buradadır, büyüyen endüstri budur.

Medyanın, ilaç firmalarının reklam ödemelerine bağımlı olduğu bir durumdayız. Bu sebeple, medyanın kendini besleyen ele saldırması çok zor."
----------------------

Peter Rost, M.D.,
Author, Former Pfizer Marketing Vice President.
(Yazar, Eski Pfizer Pazarlama Başkan Yardımcısı.)
New Jersey ,USA
---------------------
"Yıllar önce, bu terimin adını bile bilmiyorken "başkalarına yazı yazdırmaktan (ghostwriting)" sorumluydum. İlk defa makalelerin, "medikal eğitim ajansları" tarafından yazıldığını öğrendim.

Ajanslar ardından makaleye adını koyacak yazar ararlardı. Böyle bir şeyin var olduğunu bile bilmiyordum. Çalışmaya başladıktan sonra, çok sayıda makalenin altına adını koyan kişiler tarafından yazılmadığını farkettim."
------------------------

John Abramson, M.D.
Clinical Medical School, author, lecturer (Klinik Tıp Okulu, yazar, öğretim görevlisi)
Ipswich, USA
--------------------
"Doktor veya her kimse herhangi bir medikal tedavi hakkında güçlü olumlu söylemlerde bulunuyorsa, gazetecilerin kişiye "firmalarla mali bağı olup olmadığını" sormasının, ciddi anlamda önemli olduğunu düşünüyorum.

Çünkü sıklıkla görüyoruz ki, "ilaçların çok iyi olduğu ve tehlikeleri bulunmadığı" yönünde iddialarda bulunanların, ilaç firmalarıyla parasal ilişkileri oluyor. Belki araştırmalarının parası ödeniyor. Belki "diğer doktorlara konuşmalar yapmak" üzere para alıyorlar. Belki ilaç firmalarının danışma kurullarında bulunmak için para ödeniyor.

En azından ABD'de, doktorun akademik prestiji ne kadar çoksa, ilaç firmalarından bir konuyu veya diğerini savunmak için alacağı para miktarı da o kadar yüksek oluyor."
------------------------

Anne-Liis von Knorring,
Professor of Child and Adolescent Psychiatry, "Swedish expert" (Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Profesörü, "İsveçli Uzman")
Uppsala, İsveç
----------------------
"Biliyoruz ki yaklaşık 15-17 yaş arasındaki her 20 gençten 1'i klinik açıdan depresyonda ama bu tetkik edilmemiş oluyor. Gençlerde, kızlarda bu 3-4 kat daha çok görülüyor ve bunların sadece beşte biri (5/1) aktif olarak yardım arıyor.

Yardım arayanların sadece yarısına teşhis konuluyor ve tedavi görüyor. Yani sadece 10 kişiden 1'i tedavi görüyor."
-------------------

David Healy;
Professor of Psychiatry,lecturer,author
(Psikiyatri Profesörü, Eğitmen(Öğretim görevlisi),Yazar)
Bangor, Galler
-----------------------
"İlaç firmalarının yapmakta çok iyi hale geldikleri şeylerden biri, "iki adet satış temsilcisine sahip olmak." Bunlardan biri kimsenin görmekten memnun olmadığı bir kişi. Bu, onlara bedava kalem dağıtan, onları yemeğe çıkaran, Karayip adalarına tatiller organize eden satış temsilcisi. Herkes bunu görür. Bu satış temsilcisinin ilaç firmaları için faydası şudur ki;

Herkes "Böyle kişiler olmasa herşey yolunda olurdu. Ama en azından bu kişileri görebiliyoruz ve problemin nerede olduğunu biliyoruz." der. İlaç firmalarının diğer satış temsilcisi, doktordur. Ama bunu kimse görmez. Bunu en az da doktorların kendisi görür.

İlaç firmaları doktoru ziyaret ettiklerinde, doktorun ne yapmaktan hoşlandığını, eşinin ve çocuklarının adını, doğum günlerini, ne okuduğunu, hangi filmlere gittiğini ve hastalıkların tedavisi ve ilaç kullanımı konusundaki tutumunu öğrenirler.

Böylece ona tam olarak doğru tarzda şeyleri söylediklerinden emin olabilirler. Yaptıkları "doktoru, onun kendini anladığından daha iyi anlamaktır." Öyle ki doktor, herhangi bir toplantıya gittiğinde herşey hazırlanmış olur. Doktor, "onu ikna edecek" konuşmalar dinler. Onu ikna edecek uzmanlarla tanışır.

Geri döndüğünde meslektaşlarına, hastalarına ve kamuya karşı "ilacın satış temsilcisi" haline gelir. Bu "satış temsilcisi", ilaç firmalarına herhangi bir bağı reddedecek bir temsilcidir. Onlar için çalışmıyordur.  Ona, "satış temsilcisi" haline geldiğini söyleyecek olursanız, öfkelenecektir."
-----------------------------

Hakan Jarbin, Ph.D. (Doktora)
Chief physician. Child and Adolesacent Psychiatry Teacher at "sponsored education" (Başhekim. "Sponsorlu eğitim" de Çocuk ve Ergen(Adölesan) Psikiyatrisi Öğretmeni)
Halmstad, İsveç
--------------------------
"Depresyon genellikle tekrarlayan ve düşünmeniz gereken uzun dönemli bir hastalıktır. Hastanın tamamen iyileştiğinden, iyi kaldığından ve tekrar kötüleşmediğinden emin olmanız gerekir.

Tedavi süresi yıldan yıla uzatılmıştır. Şimdi en azından bir sene tedavi önerilmektedir. Daha önce bu 6-9 ay arasındaydı. Şimdi en azından mutlak bir yıldır. Tekrar kötüleşme, yıllarca süren bir tedavi anlamına gelir."
-----------------------

Ama herkes bu sadece tedaviyi uzatmak gerektiği pazarlama iddiaını yutmaz. Göran Högberg, Stockholm'de bir çocuk psikiyatristi ve başhekim.

Göran Högberg,M.D. ,Ph.D.
Chief physician, Child and Adolescent psychiatry (Başhekim, Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi)
Stockholm, İsveç
---------------------
"Avrupa İlaç Kurumu, 6 aylık tedavi önermektedir. Yapılan tüm araştırmalar 3 aydan fazla sürmemiştir. Bu sebeple 3-6 ay arası makul bir tedavi süresidir. Daha uzun tedaviler, kronik etkilerin tehlikesini arttırır. Çünkü, çocuk ve gençlerin beyni halen gelişmektedir.

Büyümekteyken SSRI verilen hayvanların, yetişkin olduğunda, kronik duygusal bozukluklara sahip olduğunu gösteren birçok araştırma var. Bu ciddiye alınması gereken bir tehlike."
---------------------

Ruud Coolen van Brakel,
Director at the Institute for Retional Use of Medicine
(Akılcı İlaç Kullanımı Enstitüsü Müdürü)
Amsterdam, Hollanda
--------------------
"Adölesan(ergen/genç)lar da, antidepresan kullanımı manipule edilmiş bir araştırmadan, 329 No'lu araştırmadan türetilmiştir. Bu konuda oldukça çok sayıda yayın var.

Bu, manipule edilmiş bir araştırmadır ve aslında adölesanlar da SSRI kullanmanın muhtemel faydalarının, muhtemel tehlikelerinden daha ağır basmadığını ifade eder. Doktor olarak ben genç bir insana, antidepresan reçete etme konusunda oldukça isteksiz olurdum."
--------------------

Ama ABD'de bundan da ileri gittiler. George W.Bush başkanken, çok duyulmamış tarama programı TeenScreen'i(GençTaraması'nı) onalaydı.

Programın hedefinde, okul ortamlarında "basit bir anket dolduran" okul çocukları vardı. Bu anket, doktorun anne-babaları "çocuğunun ilaca ihtiyacı olduğu"na ikna etmesinin temelini sağlayacaktı.

İsveç'te buna benzer tarama programlarını kullanıma sokmak isteyen psikiyatristler var.

John Abramson, M.D.
Clinical Medical School, author, lecturer (Klinik Tıp Okulu, yazar, öğretim görevlisi)
Ipswich, USA
--------------------
"Asıl sorun, TeenScreen'in yanlış bir vaat olması. Çünkü, çocukları taramaktan ve hangilerinin ruhsal bozukluk öncesi olarak adlandırmalarıyla, onlara ilaç vermeleri arasında çok ufak bir adım var.

Bu ilaçların yol açtığı sorunlar yok değil. Burada antidepresanlardan bahsediyoruz ve çocukların etraflarıyla olan etkileşimindeki değişimlerden ve kendilerini nasıl gördüklerinden bahsediyoruz. Öyle ki, çocukların doğal büyümesi ve duyguları değişime uğratılır."
----------------------

Anne-Liis von Knorring,
Professor of Child and Adolescent Psychiatry, "Swedish expert" (Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Profesörü, "İsveçli Uzman")
Uppsala, İsveç
----------------------
"Bilinmeyen vakaların sayısı yüksek ve bu gençleri daha aktif olarak bulmak ve saptamak için daha iyi yollar bulmamız gerekir.

Çünkü İsveç araştırmaları da dahil olmak üzere araştırmalardan biliyoruz ki, eğer özellikle "uzun dönemli bir depresyon" söz konusuysa, sonradan genç yetişkin olarak 30'larında daha çok problemleri olur. Onları bu yaşa kadar takip ettik."
---------------------

Barbara Mintzes,
Associate Professor in the Department of Anesthesiology, Pharmacology & Therapeutics at UBC. (UBC'de Anesteziyoloji, Farmakoloji ve Terapötikler Anabilim Dalı Doçent (Profesör yardımcısı))
Vancouver, Kanada
-------------------------
"Diğer yandan çokça gördüğümüz, birkaç şekilde gerçekleşen gizli reklamlar. Kanada'da ve İsveç'de dahil olmak üzere Avrupa ülkelerinde. Bu, örneğin TV'de depresyondan bahseden bir kampanya olabilir.

"Kendini kötü mü hissediyorsun? Kötü hissediyorsan doktoruna git, yararlanılır tedaviler mevcut."

Firmalar böyle bir reklam kampanyasını halka, firmanın birçok "satış temsilcisi doktorlar"ı ziyaret ederken ve satış temsilcileri depresyon için firmanın yeni ilaçlarından bahsederken yaparlar."
-------------------

Peter Rost, M.D.,
Author, Former Pfizer Marketing Vice President.
(Yazar, Eski Pfizer Pazarlama Başkan Yardımcısı.)
New Jersey ,USA
---------------------
"İçinde yaşadığımız realite aslında farkedebileceğimizden çok daha manipule. Bunu tıbbi eğitimim ve sonrasında henüz anlamamıştım. Sadece bu büyük firmalar için çalışmaya başladığımda ve tüm paketi birarada gördüğümde, araştırmaları nasıl sunduklarını, doktorların ad ve imzalarını araştırmalara nasıl attırdıklarını, nasıl "sahte yazarlık" yaptıklarını gördüğümde farkettim ki;

-bunların tümü inanılmaz şekilde planlıydı ve etrafımızda görüdğümüz gerçeklik, bazı şeyleri belli şekillerde görmemiz için manipule edilmiş.  İnsanların farkına varabileceğinden çok daha kötü olduğunu düşünüyorum."
-----------------------

Barbara Mintzes,
Associate Professor in the Department of Anesthesiology, Pharmacology & Therapeutics at UBC. (UBC'de Anesteziyoloji, Farmakoloji ve Terapötikler Anabilim Dalı Doçent (Profesör yardımcısı))
Vancouver, Kanada
-------------------------
"Doktorun muayenehanesinde olanları inceleyen araştırmalar yaptım. Çünkü, ABD'de doğrudan pazarlamaya yapılan harcamalara baktığımda, bunun çok karlı bir pazarlama tekniği olduğunu görebiliyordum. Sadece pazarlamaya harcanan miktara bakarak bu görülebiliyordu."
----------------------------

Peter Rost, M.D.,
Author, Former Pfizer Marketing Vice President.
(Yazar, Eski Pfizer Pazarlama Başkan Yardımcısı.)
New Jersey ,USA
---------------------
"30 yıl önce lafın tam anlamıyla sizin kredi kartı faturanızı ödeyebilirlerdi. Bu zaten kitaplarda anlatılmıştır.  Bunun yapılış şekli bugün böyle değil. Şimdilerde bu daha uygun gözüken şekillerde oluyor. Örneğin araştırmalara destek vermek, seyahat ve eğitim masraflarını ödemek gibi, çünkü il genel meclislerinin buna parası yok ama ilaç firmalarının var.

İlaç firmaları özellikle İsveç'te yüksek ilaç fiyatları sayesinde oldukça çok paralar kazandılar. Ve bu paranın bir kısmını satışları arttırmak ve doktorlarla daha yakın ilişkiler kurmak için harcayabilirler. Bu sebeple İsveç, ilaç firmaları açısından harika bir ülkedir."
------------------------

Barbara Mintzes,
Associate Professor in the Department of Anesthesiology, Pharmacology & Therapeutics at UBC. (UBC'de Anesteziyoloji, Farmakoloji ve Terapötikler Anabilim Dalı Doçent (Profesör yardımcısı))
Vancouver, Kanada
-------------------------
"1990'ların başında firmalar, halka "reçeteli ilaçların reklamı" için yılda 100 milyon $(dolar)'dan az para harcıyorlardı. Artık yılda 5 milyar $(dolar)'dan daha fazla para harcamaktalar. Bakacak olursanız "üstsel bir eğridir", harcamalar çok hızlı bir şekilde yükselmiştir."
-----------------------

Amerikalı gazeteci Gary Schwitzer'in kariyeri 30 yıla kadar yayılır. Diğer işlerinin yanında HealthNewsReview.org sitesini kurmuştur.

"Tıbbi Araştırmaları Ele Almak (Covering Medical Research, A guide for reporting on studies ; "Tıbbi Araştırmaları kapsayan,Çalışmalarla ilgili raporlama için bir rehber.")" adlı kitabın yazarıdır. Kitap, "Sağlık Gazetecileri Derneği" tarafından yayınlanmıştır.

Gary Schwitzer,
Gazeteci, Yazar, Yayımcı
HealthNewsReview.org
Minneapolis, USA
---------------------
"Sadece SSRI'ların yada herhangi bir ilacın "olası yan etkilerini raporlamada yetersiz işler yapmak"la kalmıyoruz. Özellikle bu sınıfa ait ilaçlarda çok ciddi sorulara yeterince önem vermediğimizi düşünüyorum.

Bu ilaçların nasıl işe yaraması gerektiği teorisi ve bunun fizyolojik tabanı hakkında elimizde gerçekten kanıtlar var mı? Bu ilaçların gerçekten işe yaradığına dair herhangi bir kanıt var mı?

Basitçe söylemek gerekirse, ilaçlar "kimyasal bir duruma hitap etmek" için yapılmış. Elimizde çok ikna edici olmayan kanıt, problemin altta yatan sebebi."
-----------------------

Leemon McHenry, PhD
Bioethicist, lecturer in philosophy at California State University (California Eyalet Üniversitesi'nde biyoetikçi, felsefe öğretim görevlisi)
Los Angeles, USA
-----------------
"SSRI'lar piyasaya sürüldüğünde, ilaç firmaları burada terkedilmiş bir teoriyi yeniden canlandırıp, "bir pazarlama ve insanları ilaç almaya ikna etme aracı" olarak kullanmak için fırsat gördüler.

Kimyasal dengesizlik teorisinin halen çok ikna edici bir mesajı var, çünkü anlaması aşırı derecede kolay. Bu, size "sağlığın bir çeşit uyum olduğunu ve beyninizde eksik bir maddeden dolayı uyumsuzluk olduğunu ve ilacın bu maddeyi size sağlayacağını" söyler.

Böylece insanlar basitçe şöyle düşünebilirler; "Demek ki benim kusurum değilmiş. Bedenimin bir sorunu var veya bu durumda beynimin bir sorunu var ve ilaç bunu düzeltecek." "
----------------------

"Sağlıklı Şüphecilik (Healthy Scepticism)", doktor ve araştırmacılardan oluşan, dünya çapında tıbbi ilerlemelerden kararlara kadar bilgiler sağlayan bir organizasyon.

Organizasyonun Avustralya başkanı Peter Mansfield, SSRI'ların devam eden bir problem teşkil ettiğine inanıyor.

Peter Mansfield, M.D.
Director of Healthy Scepticism International (Uluslararası Sağlıklı Şüphecilik Direktörü)
healthyskepticism.org
Adelaide, Avustralya
-----------------------
"Önemli zararlardan biri SSRI antidepresanların geniş ölçüde "kişilerin endişe miktarını düşürerek işe yarıyor" görünmesidir. Olaylar hakkındaki kaygılarını, problemleri hakkındaki kaygılarını..

Eğer daha önce gereğinden çok kaygılanıyorlarsa, bu bir avantaj gibi görünebilir. Ama insanların kaygılanması gereken problemleri vardır. İnsanların eğer sorumlulukları varsa, çocuklarına bakma kaygısının olması gerekir. Öğretmenlerin ve anne-babaların da böyle sorumlulukları vardır.

Antidepresanların yolcu taşıyan pilotlar tarafından kullanılmasının, iyi bir iş yaptıkları kaygısını düşürme konusunda endişeler var. Hastaların sıhhatine dikkat etmesi gereken doktorlar antidepresan almalı mıdır?"
-----------------------

Dee Mangin,
Associate Professor Director, General Practice Research Group, lecturer (Genel Uygulama Araştırma Grubu Doçent Doktor(Profesör yardımcı) direktörü, Öğretim Görevlisi)
Christchurch, Yeni Zalenda
---------------------------
"Bizden bir grubun son zamanlarda yaptığı, Kanada'dan Barbara Mintzes, Amsterdam'dan Lisa Heiss ve ben, çok farklı alanlardan uluslararası yazar ve uzmanların baktığı bir elkılavuzunu düzenledik.

Kılavuz, "farklı nüfuz altına alma teknikleri"ni araştırıyor ve tanımlıyor, nasıl işlediklerini açıklıyor ve nasıl farkedilebileceklerini gösteriyor. Bunlar, tıp okullarındaki öğretmenler için elkılavuzu olarak tıp öğrencileriyle beraber kullanmak ve onları bu tür nüfuz altında kalmalarından önce eğitmek için bir araya toplandı.

Kılavuz, ilaç firmalarının onlarca reçete yazarlarken, kalemi birlikte tutmak için, ne tür yollar deneyeceği hakkında."
--------------------------

Muhtemelen farkettiğiniz gibi İsveç'teki durum, uzmanlar, üniversiteler, araştırmacılar, doktorlar ve medyayı açıkça etki altında bırakan ilaç firmaları üzerinde "kaliteli bir denetimin eksikliği" yüzünden ciddi.

Bunun en ciddi yanı, "toplumun geri kalanının bu uygulamaları kabul etmesi." Görünüyor ki bu çok umurlarında değil. Doktorlar için tavsiyeler ve kılavuzlar, satış elemanının hedefleridir. İsveç oteriteleri, bunları görmezden gelmeyi tercih etti.

Bazı doktorlar, endüstrinin rüşvetlerine ve ortaklarına karşı duruş göstermekte. Bu doktorlar, hasta olarak güvenliğinizin birincil öncelik kalmasını garantilemek için savaşıyor. Belki de doktorunuz da bunlardan biridir.

Bugün dünyanın her yanından araştırmacılar, hastaların ilaç etkinliğini ve yan etkileri bildirmesinin, nasıl daha kolaylaştırılabileceğini tartışıyor. Ama bu İsveç psikiyatristlerini hiç ilgilendiriyor mu?

Konuyu ülkenin en çok nüfuzu bulunan psikiyatristi, emekli profesör Marie Asberg'e sorduk.

Marie Asberg,
Professor emerita of Psychiatry "Swedish expert" (Emekli Psikiyatri profesörü "İsveçli uzman")
Stockholm, İsveç
------------------
"Raporlama sistemini değiştirmenin herhangi büyük bir fark yaratacağını sanmıyorum. Sanmıyorum.

Ayrıca yan etkiler hakkında tüm bu konuşmaların.. Yan etkiler hakkında birçok efsane var. Ki birisinden dinlenenler hiç de doğru olayabilir. İnternette arama yapabilir ve siz de olmayan birçok semptom hakkında okuyabilirsiniz.

Tıp Ürünleri Kurumlarına daha iyi şekilde raporlamanın durumu değiştirmeyeceğini düşünüyorum. Buna gerçekten inanmıyorum.

"Yaygın yan etkileri bildirmek için daha az istekli olursunuz", diye düşünüyorum. Örneğin SSRI'ların sıklıkla cinsel yan etkileri olduğunu biliyoruz. Bu o kadar yaygın ki "Tıp Ürünleri Kurumu'na formları doldurup göndermem için gerek yok", diye düşünürsünüz."
-----------------------

Peter Rost, M.D.,
Author, Former Pfizer Marketing Vice President.
(Yazar, Eski Pfizer Pazarlama Başkan Yardımcısı.)
New Jersey ,USA
---------------------
"Elbette ki, İsveç'le yaşadığım ABD arasındaki en temel fark, burada çok aktif bir avukatlar barosu var. Bu da size herşeyi anlatmayan ilaç firmalarına ve doktorlara dava açarak, oldukça çok para kazanabileceğiniz anlamına geliyor.

İsveç'te ayağınız kesilse bile bir tazminat almanız çok zor. Bu sebeple alenen olanları onaylama ve tartışmanın, toplumdaki herhangi bir profesyonel gruba getireceği bir kar yok. Buna karşın ABD'de bütün bir karşı-güç, "davacılar barosu" var. Bu hukukçular, yanlış yapan kişilere dava açar ve bu soruların altını çizmeye ilgi duyarlar."
--------------------------

Hakan Jarbin, Ph.D. (Doktora)
Chief physician. Child and Adolesacent Psychiatry Teacher at "sponsored education" (Başhekim. "Sponsorlu eğitim" de Çocuk ve Ergen(Adölesan) Psikiyatrisi Öğretmeni)
Halmstad, İsveç
--------------------------
"ABD'de birşey yaparsanız sizi suçlayabilir ve hayatınız mahvolabilir ki bu ordaki başlıca yasal problemdir. Burada (İsveç'te) korkacağımız hiçbirşey yok.

Ek olarak, genç insanlara SSRI yazanların hepsi nerdeyse çocuk psikiyatristidir. Oldukça ufak bir grubuz ve bu bizim ana mesleğimiz olduğundan çok kolay nüfuz altında kalmayız. ABD'de reçeteleri yazanlar, çocuk psikiyatristi değil, genel pratisyenlerdir."
-------------------------

Allen Frances, M.D
Professor emritus of psychiatry at Duke University School of Medicine. Chair of the DSM-IV Task Force.(Duke Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde emekli psikiyatri profesörü.DSM-IV'ın Görev Gücü Başkanı.)
Durham, USA
-------------------------
"Sanırım burada önerilen, psikiyatrinin hastalıkları daha erken farkedip önlemek için genişletilmesi. Öyle ki normal hayatın varoluşsal acı ve kederlerinden ayırdedilemez kadar oldukça hafif semptomları olan kişilere, "yanlışlıkla ruhsal bozukluğa sahip" etiketi vurulacaktır. Bu da muhtemelen aşırı bir tedaviye yol açacaktır.

Benim önerim ki, DSM "normallikle ruhsal bozukluk arasındaki sınırları çizer." Benim önerim, bu şimdiden gereğinden çok (bozukluk) içer(diği) oldu. Muhtemelen bu noktada, yardımımıza ihtiyacı olanlardan fazla kişiye teşhisler koyuyoruz. Bu sınırı daha da genişletmek muhtemelen gereksiz ve olası zararlı tedavilere yol açar."
----------------------

Gary Schwitzer,
Gazeteci, Yazar, Yayımcı
HealthNewsReview.org
Minneapolis, USA
---------------------
"Bunu bir düşünün. Bu ilaçların kullanımının ne kadar yaygın olduğunu düşünün. Bunun finansal bedelini düşünün. Bu ilaçların hakkında konuştuğumuz yan etkilerinin bedelini bir düşünün.

Ve elimizde ilaçların nasıl etki etmesi gerektiği, etki ettiğiyle aynı mı, buna dair sağlam bir kanıt yok. Elimizde "ilaçların tedavi etmeleri gerektiği" söylenen kimyasal dengesizliğin "tedavi edilmesi gereken birşey olup olmadığına" dair sağlam bir kanıt yok.

Neden bu hikayeyi her gün gazetelerde anlatmıyoruz? Her ilaçla ve SSRI'larla da belki bazı insanlara getirisi olan şeyler olabilir. Ama gerçekten bir getirisi varsa, "bu getiri nasıl olur",tam olarak bilmiyoruz. Ama biliyoruz ki bu kişilerin kaybedeceği çok şeyler de var.

Bunun tümü kanıtlanmamış fizyolojik bir teoriye dayandırılarak mı? Sonra da gazetecilik ve bilimin ve tıbbın, halkın gözünde saygınlığını neden kaybettiğine şaşırıyoruz? Belki de bu başlamak için çok iyi bir örnek olabilir."
-------------------

Janet Currie, Batı Kanada, Victoria'da "sağlık ve ilaç kullanımı" konusunda, araştırmacı ve danışman olarak çalışmakta. İsveçlilerin birbirlerine yardım etmesi gerektiğini düşünüyor.

Janet Currie,
Araştırmacı, danışman
Victoria, Kanada
---------------------
"İsveç'teki insanların bizim burada Kanada'da sancılarla öğrendiğimiz ve halen öğrenmekte olduklarımızı öğrenmesi gerektiğini düşünüyorum.  Bu da ilaç firmalarının her sistemde parmaklarının olduğu, örneğin şunlara nüfuz ederler;

"Tedavi kılavuzlarına, depresyonun tanımına, araştırmalara, klinik testlere ki bunlara para sağlarlar. Klinik testlere katılacak tüm insanları belirlerler. Test sonuçlarını belirlerler. Hangi sonuçların yayınlanıp yayınlanmayacağına karar verirler. Burada reklamları kontrol ederler."

Anlıyorum ki İsveç'te "halka reklam yapılması"na izin yok. Ama doktorlara yapılan reklamlar var. Ve doktorlara yapılan pazarlama var.  Çünkü doktorlar, ilaçlar hakkındaki bilgilerinin çoğunu ilaç firmalarından alır."
-------------------------

Kendine acıma, bu durumda önemli bir rol oynuyor olabilir. Modern toplumun özelliklerinden biri, "kişinin kendiyle meşgul olması ve kendisi hakkında üzgün olma" eğilimi taşımasıdır.

Satış temsilcileri bu noktayı daha da teşvik ederek bunu istismar ederler. "Kendine acıma" duygumuz, suçu başkalarında ve çevremizde görmemize yol açar. Kendimizi mağdur gibi hissederiz.

İlaç endüstrisi bundan tamamen faydalanır ve bize daha fazla "bilgiye" ihtiyacımız olduğunu söyler.

Dee Mangin,
Associate Professor Director, General Practice Research Group, lecturer (Genel Uygulama Araştırma Grubu Doçent Doktor(Profesör yardımcı) direktörü, Öğretim Görevlisi)
Christchurch, Yeni Zalenda
---------------------------
"Avrupa içinde, ilaç firmalarının "hastalarla doğrudan iletişimine izin çıkarmak" için güçlü bir baskı var. Bu, "şimdi izinli olmadıkları" şekilde bir iletişim içindir. Bu da "bilgi" adı altında kılıflanarak pazarlanmaktadır.

"Bu ilaç uzmanların bilgileridir ve tüketicilerin karar vermesine yardımcı olmak için bu bilgileri sunmamız gerekir.",denilir."
-----------------------

Barbara Mintzes,
Associate Professor in the Department of Anesthesiology, Pharmacology & Therapeutics at UBC. (UBC'de Anesteziyoloji, Farmakoloji ve Terapötikler Anabilim Dalı Doçent (Profesör yardımcısı))
Vancouver, Kanada
-------------------------
"Şimdi Avrupa Birliği'nde tartışılan bir teklif var. Tüm Avrupa Birliği'ndeki ilaçlarla ilgili yasamayı kaydırmak için. Bu her diğer ülkeyi etkileyeceği gibi İsveç'i de etkileyecektir. Avrupa'da "tüketiciye doğrudan yapılan reklam" hiç sevilmez. AB parlamentosu'nda 2002 yılında reklama izin çıkarmak için benzer bir oylama yapıldı.

Parlamento buna karşı onayladı. Yaklaşık 500 kadar "hayır", 50 kadar "evet" oyu çıktı. Yani çok kesince buna karşı oy kullanıldı. Şimdi tartışılan diğer bir öneri var. Şimdi kimse "R" kelimesini, "Reklam"'ı kullanmıyor. Bu sözde "hasta bilgilendirmesi" sunacak bir teklif.

Ama ilaçlar hakkındaki bu "hasta bilgilendirmesi"ni çeşitli medyalarda ilaç firmaları yapacak. Şimdi teklif, "sağlıkla ilgili yazılı medyayı" hedefliyor.  Bu ne anlama geliyor? Hiç açık değil. Bir gazetenin sağlık hakkındaki eki olabilir örneğin. Kise "R" kelimesi, "Reklam"ı ağzına almıyor.

Bu yasama, ilaç reklamlarına dair Avrupa Birliği Mevzuatı'na bir değişiklik getirecek. Reklamı yeniden tanımlayan bir yasa değişikliği olacak. Bu şekilde şimdi "reklam" dediğimiz birçok şey sonradan "bilgi" olarak adlandırılacak.

Böylece reklamlara yapılan şimdiki kısıtlamalardan, reçeteli ilaçlara uygulanan reklam yasağından muhaf olacaklar. Bu son derece problemlidir.  Özünde bunun yapacağı "firmalara, ilaçlarını şimdi olmadığı şekilde halka pazarlayabilmek" için bir esneklik sağlamak olacak."
--------------------

Dee Mangin,
Associate Professor Director, General Practice Research Group, lecturer (Genel Uygulama Araştırma Grubu Doçent Doktor(Profesör yardımcı) direktörü, Öğretim Görevlisi)
Christchurch, Yeni Zalenda
---------------------------
"Hata yapmayın. Bu bilgi değil, pazarlamadır. Bu reklamcılıktır ve amacı daha çok kişiye, daha çok ilaç aldırtmaktır."
--------------------

Barbara Mintzes,
Associate Professor in the Department of Anesthesiology, Pharmacology & Therapeutics at UBC. (UBC'de Anesteziyoloji, Farmakoloji ve Terapötikler Anabilim Dalı Doçent (Profesör yardımcısı))
Vancouver, Kanada
-------------------------
"İsveç'teki Avrupa parlamenterlerinin İsveç halkından ve sağlık uzmanlarından, bunun kötü bir fikir olduğunu duymalarının çok önemli olduğunu düşünüyorum."
---------------------

John Abramson, M.D.
Clinical Medical School, author, lecturer (Klinik Tıp Okulu, yazar, öğretim görevlisi)
Ipswich, USA
--------------------
"Burada (ABD) "tüketiciye doğrudan reklam" mümkün. Ancak tüketiciye doğrudan reklamdan daha da çok etki yapan konu, halkla ilişkilere harcanan paradır. Ve bunun da İsveç'te olduğundan eminim.

Bir ilaç firması reklam yaptığında, hikayenin ne olduğunu bilirsiniz. İlaç firması, reklamın parasını öder, güzel çiçekler, güzel müzikler olur. Hoş ışıklandırma olur ve sizi ürünle ilişkilendirmeye çalışırlar.

Ama eğer halkla ilişkiler firmalarına, ilacı sattırmak için görev verilirse, kabiliyetli halkla ilişkiler size bunun hiçbir izini göstermez. Halk, doktorlar, devlet yetkilileri "bilgi" olarak aldıklarının, "ticari" değerinden dolayı mı sunulduğunu yoksa "sosyal" değerinden" dolayı mı sunulduğunu, bilmezler ve bu çok ciddi bir problem."
---------------------

Peter Rost, M.D.,
Author, Former Pfizer Marketing Vice President.
(Yazar, Eski Pfizer Pazarlama Başkan Yardımcısı.)
New Jersey ,USA
---------------------
"İnsanlar bir ürünün nasıl pazarlandığını düşündüklerinde, akıllarına filmlerdeki reklamlar gelir ve bunlar keyiflidir. Veya gazete reklamları gelir ki bunlar faydalıdır, çünkü gazetenin satış fiyatı düşer.

Gerçek şudur ki, bu tür reklamlar etkili değiller. Eğer insan, "reklamcıların kendi ürününü satmak istediğini bilirse", bu çok da inanılır olmaz. İşe yarayan ve gerçekten etkili olan yöntem, "bir ürünü, özellikle ilaç pazarladığınızda, kişi ürün hakkında olumlu biligler alır, ama bunun reklam olduğunu bilmezse olur."

Bu ne anlama gelir? Bu, "bir halkla ilişkiler firmasını kullanmak yoluyla, gazetecilerin ürün hakkında TV'de olumlu konuşmasını veya büyük bir gazetede olumlu bir makale yazılmasını sağlamak" anlamına gelir. Bunlar, bir reklamdan çok daha etkilidir.

Aynısı araştırmacıların, bilim insanlarının "olumlu sonuçlar gösteren araştırmalar" yapmasını sağlarsanız, geçerli olur. Ama sonuçlar önceden nasıl bilebilirler? Bir araştırmadan çıkacak sonuçları, eğer "ürünle ilgili basit verileri bilirseniz" önceden tahmin edebilirsiniz.

Kendi ürünlerini, hangi ürünle karşılaştıracaklarını seçebilirler. Kendilerinkinden daha aşağıda gördükleri bir ürün seçerler. İlaçların dozajları karşılaştırır ve kendilerinkini arttırarak daha etkin gösterebilirler. Ayarlayabileceğiniz çok nokta var.

Bunların hiçbiri gazetecilerin eğitim almış olduğu konular değil. TV'deki bir gazeteci, yeni bir araştırmanın ne kadar mükemmel olduğu hakkında konuşur. Araştırmanın tamamen nasıl çarpıtılmış olduğunu bilmiyorlardır."
------------------------

John Abramson, M.D.
Clinical Medical School, author, lecturer (Klinik Tıp Okulu, yazar, öğretim görevlisi)
Ipswich, USA
--------------------
"Gazetecilerin bu duruma karşı bir adım atması gerekli. Gazetecilerin "sorumluluğu eline alması" ve onlara gelen bilgiler içinde, "kendiliğinden endüstri lehine eğilim olduğunu", anlaması gerekir. Gazetecilerin burada "onların ağzından çıkacak bilgilere denge sağlayacak kaynakları bulması" gerekir."
-----------------------

Allen Frances, M.D
Professor emritus of psychiatry at Duke University School of Medicine. Chair of the DSM-IV Task Force.(Duke Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde emekli psikiyatri profesörü.DSM-IV'ın Görev Gücü Başkanı.)
Durham, USA
-------------------------
"DSM-IV için yapılan önerilerden biri ki çok talihsiz olduğunu düşünüyorum. Sevilen birinin kaybından sonraki matem dönemindeki birine, "majör depresif bozukluk" teşhisi koymayı çok kolay hale getirmiştir.

Düşünün sevdiği biri öldü, eğer iki hafta sonra "halen üzgünseniz, daha az enejiniz varsa, hayattan daha az haz alıyorsanız, uyumakta zorlanıyorsanız, işe gitmek istemiyorsanız", depresyon teşhisi alırsınız. Bu benim için birçok açıdan problemlidir.

Bu memelilerin normal bir tecrübesini medikalize etmektir. Memeli olmalı bir parçası bağ kurmaktır. Hayatındaki insanları sevmek ve onları kaybettiğinde, korkunç hissetmektir. Bu, tecrübeyi bir hastalığa dönüştürür.

Bu, bunu genellikle "gereksiz yere ve bazen de zararlı olabilen bir hapla tedavi etme" anlamına gelir. Bu, "kaybedilen hayatın itibarını" insanın elinden almaktır. "Kırılmış bir kalbin önemini" insanın elinden almaktır. Ve bunu tıbbi bir tecrübeye dönüştürmektir. Ben buna çok karşıyım.

Eğer, birinin çok ciddi semptomları varsa, intihar düşünceleri veya yanılgıları varsa, şimdiki sistem buna teşhisi mümkün kılar. Ama sevilen birinin kaybından sonra hissedilen sıradan, tahmin edilir, kötü, dokunaklı keder duygularının "majör depresif bozukluk" olarak yanlışlıkla teşhis edilmesine kimsenin ihtiyacı yoktur."
----------------------

Göran Högberg, Stockholm'de çocuk psikiyatristi ve başhekim. Ulusal Sağlık Komisyonu'nun 2010 Mart'ında yayınladığı tavsiyeleri, onu ve birçoklarını hayal kırıklığına uğrattı.

Onlar bu tavsiyelerin bilimsel kriterlere dayandırılarak oluşturulmadığına inanıyor.

Göran Högberg,M.D., Ph.D.
Çocuk ve Adölesan(genç-yetişkin) Psikiyatristi ve Başhekim
Stockholm, İsveç
---------------------
"Ulusal Komisyon'a veriler sağlayan İsveç'teki uzman gruplar, önde gelen çocuk psikiyatristlerinden oluşur. Bunlar depresif ve orta depresif adölesan(genç-yetişkin)larda, "SSRI'ların birincil tedavi olması gerektiğini" söylüyor.

"Etkilerin iyi olduğu"nu iddia ediyorlar, bu şeker hapına göre %50-80 avantaj anlamına geliyor. Ama bu doğru değil. "Etkinin güçsüz ve önemsiz olduğu"nu açıkça gösteren bilimi takip etmiyorlar. Yaklaşık 10'da 1 şeker hapına kıyasla daha iyi etki görür.

Bu tür tedavi kılavuzları, elbette İsveç'teki "sağlık sistemi"ne çok büyük bir etki edecektir. Ve sonuçta, "birçok genç insana birincil olarak SSRI tedavisi" uygulanacaktır. Halbuki, "kişisel krizler, keder reaksiyonları" vb. durumlara daha iyi uyan tedavilerin geliştirilmesi gerekir."
----------------------

Marie Asberg,
Professor emerita of Psychiatry "Swedish expert" (Emekli Psikiyatri profesörü "İsveçli uzman")
Stockholm, İsveç
------------------
"Maalesef, "kamu sektöründeki doktorların eğitimini ilerletme" konusunda çok az şey yapılmıştır. Aslında bunu yapan ilaç firmalarıdır. Ve onların birçok kursu gerçekten çok iyi. Ama daha iyi organize edilmesi gerekir.

Ancak nasıl organize edilmesini söylemesi gereken kişi ben değilim. Bu, bu problemi çözmesi gereken bugünkü nesile kalmış. Sonuçta ben bir emekliyim."
-----------------

Anne-Liis von Knorring,
Professor of Child and Adolescent Psychiatry, "Swedish expert" (Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Profesörü, "İsveçli Uzman")
Uppsala, İsveç
----------------------
"Eğer kursları ilaç firmaları organize ederlerse, çekici bir kurs organize etmeleri gerekir. Sadece kendi ilaçlarını sunmaktan, daha geniş bir yelpazede olmalıdır.

İlaç endüstrisindeki birçok kişi bunun farkında. Bunun için genellikle konularında yetenekli, tanınmış okutmanları, daha genel bir bakış açısı vermek ve sadece firmanın ilaçlarını sunmamak için cezbetmeye çalışırlar.

Ama elbette bu, "tüm görüntünün sadece bir parçasıdır ve riayet etmeniz" gerekir. Bu noktada "lisansüstü bir eğitim" almak faydalıdır. Çünkü, bu şekilde aldığınız bilgiyi daha eleştirel olarak değerlendirebilirsiniz."
------------------

Psikiyatri doçent doktoru David Menkes, İsveçli doktorların daha fazla eğitim almak için, neden "lisansüstü eğitimler"den geçmeleri gerektiğini duymak konusunda şaşkın.

David Menkes
Associate Professor of Psychiatry
(Doçent.Psikiyatrist)
Hamilton, Yeni Zelenda
------------------------
"Burada İsveç'te, evde de olduğu gibi, doktor ve medikal uzmanlara bilgilerini, nereden alabilecekleri konusunda birçok seçenek sunulduğunu görüyorum.

Bu konuda yaptığımız tercihlerin bizi meslek olarak yansıttığının farkına varmamızın çok önemli olduğunu ve klinik kararlarımızın kalitesini doğrudan etkilediğini, düşünüyorum ve bu da hastalarımızın bakımıdır.

Sonuç olarak, bilgilerimizi endüstriden alma veya eğitimlerimizi sağlama konusunda endüstriye güvenme konusunda memnun olamayız. Hatta şüpheyle bile bu şöyle demek gibidir; "Güvenli seks yaptığın sürece, düşmanınla yatmak uygundur." Bunun İsveç'te de uygun olmadığını düşünüyorum."
---------------------

Allan Cassels,
Gazeteci, Yazar, İlaç politikası araştırmacısı
Victoria, Kanada
--------------------
"Hakim,  savunmacı ve savcı bulunan bir mahkeme olsa, eğer savcı aslında hakimin kuzeni olsa ne olur? Yada hakimin eşi olsa? Bunu, işlerin yürümesi açısından uygun bulur muyuz? Elbette, hayır. Ama medikal dünyada, bu tür içi içe geçmiş ilişkileri her an kabul ediyoruz."
--------------------

Janet Currie,
Araştırmacı, danışman
Victoria, Kanada
---------------------
"İlaç firmalarını regüle etmek ve reçete yazan doktorların, diğer yandan klinik araştırmalardaki araştırmacıların, "çıkar çatışması" olmamasını garantilemek İsveç, Kanada ve ABD'deki hükümetlere kalmış.

Bu konuda hükümetlerin rolü vardır. Ancak hükümetler, bu rolü üstlenene dek, İsveç'teki insanların kendisi ve ailesi adına en iyi kararları verebilmek için, farkında olması ve daha dengeli bilgiler edinmesi gerekir."
--------------

Peter Mansfield, M.D.
Director of Healthy Scepticism International (Uluslararası Sağlıklı Şüphecilik Direktörü)
healthyskepticism.org
Adelaide, Avustralya
-----------------------
"Eğer politikacılar, bireylerinin "zayıf tedavi sonuçları" konusunda, yüksek maliyetten, elde edilen vergilerden ilaçlara harcanan paranın yüksekliğinden ki, bu ilaçlar çok az veya hiç fayda sağlamayabilir. Ve bazen yarardan çok zarar verebilir.

Kaygılanıyorlarsa, eğer politikacılar sağlık giderlerini azaltırken, "sağlık seviyesini yükseltmek" istiyorlarsa, onları elimizden geldiği kadar desteklemeye hazırız."
---------

Allen Frances, M.D
Professor emritus of psychiatry at Duke University School of Medicine. Chair of the DSM-IV Task Force.(Duke Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde emekli psikiyatri profesörü.DSM-IV'ın Görev Gücü Başkanı.)
Durham, USA
-------------------------
""Yeni tanımlanan teşhisleri az çok kutsal şeyler" olarak görmemiz gerektiğine inanıyorum. Çünkü, teşhisin gereğinden çok kullanılmasıyla ve bunun sonucu gereğinden çok tedavi edilmesiyle, istismar gerçekleşebilir.

Bu, ufak bir paneldeki uzmanların veya Amerikan Psikiyatrik Birliği'nin karar vermesi gereken birşey olmadığını düşünüyorum. "Yeni teşhislerin onaylanması için dört ayaklı bir sistemin olması" gerektiğine inanıyorum.

En basitinden ilk seviyede "Wiki yaklaşımı"yla başlayabilir. Ardından "uzman içerik editörleri"ne gidebilir.Üçüncü seviye, "kamu politikaları ve sağlık ekonomisi" olur. En sonunda "bir üst mercii", nelerin buna dahil olacağına karar verir.

Ama bu, iyice düşünülmüş, düzenleyici bir süreç olmalı. Bu süreç, yeni teşhisin "büyük tehlikelerinin ve bazen faydalarının" farkına varabilmelidir."
----------------------

2010 yılında Stockholm'un merkezinde mezuniyet gününü kutlayan öğrenciler. Aynı yıl bu genç yetişkinler, medya haberlerinde bahsedilen bir tıp dergisindeki tamamen yanlış bir makaleyle kandırıldı.

Bu makale, "SSRI'ların intihar sayılarını azalttığı"nı iddia etmişti. Makale, diğer kişilerle birlikte Göran Isacsson tarafından yazılmıştı. Skandalın keşfedilmesi iki sene sürdü ve ardından makale 2012 Mart'ında dergi tarafından silindi. Ancak İsveç medyası tarafından bu konuda, tek kelime bile edilmedi.

İsveçlilere bu makalenin bulgularının yanlışlığı konusunda neden hiçbir şey söylenmedi?

Allan Cassels,
Gazeteci, Yazar, İlaç politikası araştırmacısı
Victoria, Kanada
--------------------
"Medyayı tüketen insanlar, ilaçların zararsız olduğu fikrini de tüketiyorlar. "Bunların tamamen güvenli olduğu" fikrini. Ama aslında bu gerçeklerden çok uzaktır. Çünkü, ilaç tedavilerini klinik testlerde inceleriz. Çok fazla veri toplarız.

Verileri analiz ederiz ve klinik testlerde kaç kişinin yaralanmış olduğunu söyleyebiliriz. Ancak problemin bir parçası ve bu, son birkaç yıldır olmakta, eğer ilacı üreten firma klinik testi yayınlamak istemezse, zorunda değildir."
-----------------

David Healy;
Professor of Psychiatry,lecturer,author
(Psikiyatri Profesörü, Eğitmen(Öğretim görevlisi),Yazar)
Bangor, Galler
-----------------------
"İsveç'te kirlilik kaynaklarına yakın bir yerde yaşıyorsanız ve bunun kendinize veya ailenize tehlikesi hakkında kaygılıysanız, konuda bilgi alabilirsiniz. Çünkü "bilgi edinme özgürlüğü" yasalarınız var.

Ama aslında dünyadaki olası "kimyasal kirliliğin en büyük kaynağı, tıp uygulamalarındadır." Bu uygulamalarda "insan bedenine, hayatınızdaki herhangi bir anda olandan çok daha fazla kimyasal sokarız."

Sorun şudur ki, Bu "kimyasalların ne tehlikeleri" olduğunu bulabilmeniz mümkün değil. Bu konuda "bilgi edinme özgürlüğü" yok. Veri ve belgeler sizden, ailenizden veya sizin adınıza kaygılanan herhangi bir uzmandan saklanır.

Ben, tıbbı uygulamak ve bunu güvenli şekilde yapmak isteyen bir doktorum. Ama bu bilgiler olmadan, güvenlice bunu yapmam mümkün değil.

Görünen o ki, muhtemelen bu gizli belge ve verileri Avrupa'daki herkesten daha çok görmüş bir kişiyim. Bu belgeleri, devletin düzenleyicilerinden daha sık görmüşümdür. Ve bu verilerin sizin uzmanlarınızdan, doktorunuzdan ve sizden saklandığını biliyorum.

Bunlar sizin, ailenizdeki birinin veya arkadaşlarınızın güvenliği için hayati önemi olan belgeler. Bu kişiler, antidepresan veya herhangi başka bir ilaç alıyor, olabilir."
---------------------------

Antidepresanlar etrafında milyar dolarlık bir endüstri yaratıldı.

Politikacılar, polisler, doktorlar, öğretmenler, psikologların hepsi SSRI almakta.

Bu, bu problemi tüm uygar toplumlar için zorlu bir görev haline getirir.

Vicdan ve empatiye olan ihtiyacımızı savunacak karar vericiler nerede?

Yaptığımız işleri desteklemek ister misiniz? Kendi hikayenizi gönderebilir ve yapımlarımızı desteklemek için bağış yapabilirsiniz. (www.artimus.se)

Filmde yer alan herkese, bilgileriyle katkı sağlayan (...) tüm insanlara ve kimse istemese de ailesinin başına gelenleri alatan hepinize teşekkürler. Çok teşekkürler! Elias & Jan .." (2)

***************************

ÖNEMLİ UYARI:
Buradaki bilgilere dayanarak psikiyatrik ilaçlarınızı birdenbire kesmeyiniz,bırakmayınız..Mutlaka doktorunuza danışınız.Zaten yukarıdaki belgeselde de "ilaçların birdenbire bırakılması" ile ilgili bir bilgi yoktur..İlaç bırakma girişimi doktor gözetiminde birlikte gerçekleştirilmelidir..Kendi başınıza bu işi yapmamalısınız..Kendinize yada başkalarına faydadan çok zarar verebilirsiniz..Buradaki GENEL UYARILAR kısmınıda okuyunuz.. Sağlıklı ve mutlu olmanız temennisiyle..

NOT : Bu yazıyı perşembe/cuma günü yayınlamayı düşünüyordum ancak bu günlerde biraz işlerim olduğu için, yazıyı bugüne (yani çarşamba gününe) almak zorunda kaldım..Umarım anlayışlı olursunuz..Sağlıkcakla kalınız..E.Y.

Bunlarda sağlıkla ilgili yazdığımız diğer yazılarımız..
----------------------------------------------------------------------

KAYNAKLAR;
-----------------------
Çeviri:www.guvenkendine.org
Antidepresanların Anlatılmayan Hikayesi, ARTIMUS'un çektiği 3 bölümlük İsveç belgeselinin 2. ve 3.bölümleri..
(1) (2.bölüm) Antidepresanların Anlatılmayan Hikayesi - Mağdurlar - İsveç Belgeseli (2/3)
https://www.youtube.com/watch?v=tcYRFWKQyVc
ET:26.12.2018 - 02.01.2019
(2) (3.bölüm) Antidepresanların Anlatılmayan Hikayesi - Yalan - İsveç Belgeseli (3/3)
https://www.youtube.com/watch?v=1hDdrxjefCo
ET:02.01.2019 - 03.01.2019
(3) Artimus.se
https://www.artimus.se/en/
Copyright ARTIMUS Film SVB AB 2012, Sweden (İsveç),
All Rights Reserved
ET:02.01.2019 - 09.01.2019

Belgeselle ilgili web sayfası (İngilizce):
https://www.whocaresinsweden.com/en/
(www.rxisk.org)
ET:26.12.2018
ARTIMUS'un web sayfası (İngilizce):
http://www.artimus.se/en/
ET:26.12.2018

ANLAMLI SÖZLER;
--------------------------
"Hangi gazetecileri tanıyorsun? Politikacılar ve toplum arasında herhangi bir finansal bağlantı var mı? İsveç'te gazetecilerin “girişimci” olduğu endişe verici bir kültürümüz var. Kendilerine gazeteci diyorlar ama aynı zamanda araştırması gereken insanlar için "çalışıyorlar". Halkla ilişkiler şirketleri veya doğrudan iş dünyası tarafından satın alınmalarına izin verdiler. İstenilen hissediyorsunuz ama kişisel kazanç bazen iyi gazetecilikten ileri gidiyor.

Ahlaki Cesaret eylem gerektirir ve demokrasimizde hayati bir unsurdur. Bu, çifte standartların ve kendine acımanın tiksinmesini gerektirir, ancak medeni bir toplumun parçası olma deneyimiyle sonuçlanır."
https://www.artimus.se/en/
ET:09.01.2019

✔Researchs and Reviews Author by Ertuğrul Yıldırım 🙂💓

23 yorum:

  1. Çok ciddi örnekler ve ciddi bilgiler. Sanırım ülkemizde bu denli kapsamlı bir araştırma yoktur. Maesef bizde ilaçları bir şekilde reçetesiz bile almak mümkün.

    YanıtlaSil
  2. Çok değerli bir yazı ve herkesin bu konuda ki hikayelerini ele almışsınız teşekkür ederim böyle bir paylaşım yaptığınız için... Psikoloji ilaçlarını tavsiye etmeyenlerdenim çünkü sizin anlattığınız olay ve kendi okul müdürümüzün bu ilaçları kullanarak psikolojisi bozulduğundan intihar edince bu ilaç sadece kendisini bağımlı yapıyor... Selam ve Dua ile ...

    YanıtlaSil
  3. Hocam insan çaresiz kalınca özellikle ilaç konusunda herşeyi deniyor.Otizm çocukları olan aileler kas yapayım derken gözde çıkarıyorlar.. Bu yazdığınız bilinçlenme yazılarına toplumun çok ihtiyacı var..

    YanıtlaSil
  4. harikasınız Ertuğrul Bey müthiş bir çalışma olmuş, yazınızı okudum ve okuduklarım beni çok korkuttu, beynin yapısı çok karmaşık ve antidepresanlar sanırım kaş yapacağına göz çıkarıyor... tıbbın ve tıbbi ahlakın ilerlemesini diliyorum..:)

    YanıtlaSil
  5. Gerçekten insanın herşey kafasında o psikiyatri ilaçları fos yani.Çok kapsamlı derinlemesine bir araştırma yazısı olmuş .Emeğine sağlık.👏

    YanıtlaSil
  6. Müthiş bir çalışma olmuş ama çok uzun olduğu için tamamını okuyamadim:( keşke 3 bolum halinde yayinlasaydiniz ( gerçi ben ekrandan okuma konusunda zorlaniyorum belki ondandir)
    Eskiden bizde pek yaygın değildi ama artik çocuklara bile verildiğini duyuyorum. Tüm ilaçları az kullanmak gerek ama antidepresanlar da daha dikkatli olmaliyiz. Açıkçası devletin ( tıp camiasının) konuya dikkat ettiğini hic sanmıyorum. Daha geniş bir zamanımda geri kalanını da okumaya çalışacağım. Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  7. Çok vahim vakalar. Okudukça ürperiyor insan. Sağlıklı insanı bile hasta ederler..

    YanıtlaSil
  8. gerçekten çok kapsamlı bir çalışma olmuş hiçbir ilaç dr tavsiyesi ve kontrolü olmadan kullanılmamalı..özellikle antidepresanlar çok ama çok önemli mutlaka dr kontrolünde kullanılmalı çok ama çok önemli...bu kapsamlı çalışmayı bizlerle paylaştığınız için çok teşekkür ederiz..

    YanıtlaSil
  9. Çok araştırılmış ve titizlikle yazılmış bir blog yazısı olmuş.Öncelikle tebrik ediyorum sizi.
    Antidepresanların birden bırakılması kişide gerçekten olumsuz etkilere yol açıyor.Uzun süre psikiyatri kliniğinde çalışmış biri olarak size katılıyorum.

    YanıtlaSil
  10. hımmm, böyle tedaviler gören olursa uyarmalı o zaman ivit saool :)

    YanıtlaSil
  11. Ertuğrul,dün gece karakter sayısı fazla diye yorumumu kesmek zorunda kalmıştım.Şu paragraftaki yorumum kalmış.
    Ertuğrul,anladığım kadarıyla, Psikiyatri neredeyse bir pazarlamacılık malzemesi olmuş. İntihar düşüncesi yarattığı kesin bence. Zira ilk içtiğinde sanki bir duygu fırtınasına karışıyorsun. Herkesin bünyesi aynı değil. Önüne sunulan ilaçtan ziyade, biraz mantık işletmek ve ilacın dozunu ayarlamak gerek. Psikiyatrlar çok konuşmazlar. Dinlerler, sorarlar, teşhis koyar, ilaç yazar ve yollarlar. Sonrası Allah Kerimdir. Onların terapiyle pek araları yoktur. Hastayı sonra belki hatırlamaz ve kontrollerinize gelmediniz diye uyarmazlar bile... Bence psikolojik danışmanlar ki en iyi tanıdığımız Yurdagül Çelik kızım, bu konuda çok daha başarılıdırlar.
    Bu araştırmayı yaptığın için şahsım adına çok teşekkür ederim. Bir çok gerçeği öğrenmiş oldum. Baba tarafı ailemde çok hasta vardı, onlarınki neredeyse umarsızdı. Ama ben sadece depresyonla bu işten sıyırmış oldum ve doktorumu ilaçlar konusunda hep zorladım... Tekrar tebrik ve teşekkürler 😊

    YanıtlaSil
  12. I haven't known them,good entry:)

    YanıtlaSil
  13. Çok önemli bilgiler bunlar. Detaylı bir araştırmanın neticesi olduğu belli. Emekleriniz ve bilgilendirme için teşekkürler :)

    YanıtlaSil
  14. Neler yapıyormuş bu ilaçlar böyle..!
    Bir yeri düzeltirken bir yeri yıkıp geçiyor. Hatta yok ediyor. Guzel ve faydalı bilgiler için teşekkürler.

    YanıtlaSil
  15. Maalesef her ilacın ayrı bir yan etkisi oluyor. Ama depresan ilaçları daha sıkıntılı tabii. Mutlaka doktor kontrolünde bırakmalı.

    YanıtlaSil
  16. Son derece faydalı bir paylaşım olmuş. Özellikle bu gibi ilaçların leblebi gibi tüketildiği şu devirde. Allah kimseyi böyle şeyleri kullanmaya muhtaç hale getirmesin inşaallah. Çok teşekkürler.

    YanıtlaSil
  17. Merhabalar.
    Yazınızı okumaya ve incelemeye başladım. Ancak, öyle bir çırpıda okunup bitirilecek bir yazıdan çok, üzerinde durulması ve altı çizilerek okunması gereken bilimsel bir araştırma olmuş. Önce bu yazı dizinini hazırlayabilmek için verdiğiniz emeğe teşekkür ederim. Yarım bıraktığım yerden tekrar okumaya devam etmek üzere geleceğim. Ben bu tür bilimsel ve uzun yazıları ancak ara ara okuyarak bitirebiliyorum.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
  18. yazıyı bitirdik şimdi ilaç mümessili olabiliriz :) Para var ya para insandan kıymetli görüldüğü için bu hallerdeyiz doktorlar çok dikkatli olmalı biraz araştırmalı sağlık bakanlığına gerçi en büyük iş düşüyor ya neyse doktorlar da televizyona tatile veya başka çıkarlar için her ilacı yazmamalı çıkar gözetmeyenleri tenzih ediyorum elinize sağlık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben teşekkür ederim ertuğrul bey bu kadar kıymetli bir yazıyla bizi bilgilendirdiğiniz için

      Sil
  19. Oooo gene müthiş detaylı bir yazı yazmışsın.

    YanıtlaSil
  20. şahane bir yazı olmuş.bu konuda kendime dair hikayem çok .sonunda doktorların çok sevmediği bir tip hasta oldum:akıllı hasta.ankisiyete,panik atak ve majör depresyon geçirdim farklı zaman dilimlerinde.ilk yıllarda ilaçları kullandım .iyi olmak yerine daha fena olduğumu biliyorum.sadece terapinin faydalı olduğunu söyleyebilirim.ancak yinede en büyük gayret benden geldi.kendimi hep üreterek rehabilite ediyorum ve bunu öğrencilerimede tavsiye ediyorum.hatta şuan ki ab projem bu.en son sigarayı bırakmak için bana verdikleri ilaç beni öldürüyordu.ki doktora şunu söyledim baştan:"doktorum bu ilacı depresyon geçirenlerin dikkatli kullanması gerekiyormuş ,hatta hiç kullanmaması.ben depresyon geçirdim.kullanmam sıkıntılı olabilir" doktorcum bana"şimdi iyi misin "diye sordu."evet" cevabım üzerine kullan dedi.2 aydan sonra hastanede bitti hikayem.doktor şimdi bırak sigara konusunu önemli değil cümlesini kullanmıştı(son gittiği doktor)
    bu konuda söylenecek çok şey var ne kadar çok yazacak hikayem var .ama siz zaten çok güzel toparlamışsınız.kaleminize kuvvet.

    YanıtlaSil
  21. İnanılmaz faydalı ve bilgi dolu bir yazı olmuş, ellerinize sağlık...

    YanıtlaSil
  22. Bu yazı çok faydalı bir yazı olmuş çok teşekkürler.

    YanıtlaSil

YORUM UYARISI : Yorumlara link ve telefon numarası bırakmak,küfür,hakaret vb gibi suç unsuru olabilecek ve herhangi bir sorunda yasal soruşturma sözkonusu olabilecek bir isim vermek vb gibi yazılar yazmak yasaktır.Özellikle de bunları Unknow olarak yayınlayan yorumlar dikkate alınmayacaktır.Tespit edilirse yayınlanmaz yada silinir..